Sabahın körü tüm grup otelin lobisinde ayak üstü kahvelerimizi içip hava limanına doğru yola çıktık. Programda Canaima Ulusal Parkına gitmek var. Bugün de yol kısmı uzun sürecek. Önce Caracas’dan bir saat uçuş mesafesinde olan Poerto Ordaz şehrine gideceğiz. Burada hava limanında bekleyip, Canaima Ulusal Parkına Cesna tipi 5 kişilik uçaklarla uçacağız. Grup kalabalık olunca bize 5 adet Cesna tipi uçak lazım olacak. Bu uçakların yük taşıma kapasiteleri az olduğundan her birimize birer çanta dağıttılar ve kişi başına sadece 7 kiloya kadar eşya almamızı istediler. Eşyalarımızın geri kalanını Caracas’da otelde emanete bıraktık. Canaima’da bir gece Angel Şelalelerinin altında hamakta kalacağız. Bir diğer gece ise Campomento Parakaupa adlı bir kampta kalacağız.
Caracas’dan Poerto Ordaz’a kadar sorunsuz bir uçuş yaşadık. Burada ise grup ikiye bölünmek zorunda kaldı. Önce 3 kişilik bir grup gidecek sonra gelecek olan 2 Cesna tipi uçağa ise kalanlar binecek. İlk grubun gitmesi öngörülen saatten daha geç olunca kalanların Canaima’ya gidişi de gecikti. Poerto Ordaz’da minicik havalimanında 3,5 saati bulan bekleyiş tam bir eziyet oldu.
Poerto Ordaz’dan Canaima’ya uçuş kısmı ise zevkliydi. Cesna tipi uçaklarla en son Peru’da Nasca Çizgileri üzerinde uçmuştum. Bu uçuş beklemenin verdiği sıkıntıyı biraz olsun dağıttı. Guri Baraj Gölü üzerinden geçerken manzara güzeldi.
Burada biraz Canaima Ulusal Parkı hakkında bilgi versek doğru olacak;
Canaima Ulusal Parkı 30000 km2 alana sahip, Venezuela’nın Güneydoğusunda Brezilya ve Guyana sınırında bir milli park. Aslında bu park Gran Sabana (Büyük Savana) bölgesi ile aynı alandır. Venezuela’nın Bolivar eyaletinde bulunuyor. 1962’de kurulan park ülkenin ikinci, dünyanın ise 6.büyük parkı olma özelliğini taşıyor. Parkın yaklaşık %65’lik kısmı “Tepui” denen ve milyonlarca yıl önce oluşmuş olan bir tür platodan meydana geliyor. Ancak bu platoların özelliği yüksekte olmaları. Tepesi kesik ve düz bir dağ düşünün. İşte bu nedenle bunlara “Masa Dağı” deniyor. Masa dağlarının en uzun ve tırmanması en kolay olanı olması özellikleri ile en meşhuru Roraima Dağıdır (Bu dağın tepesi Brezilya, Guyana ve Venezeula arasında sınır yapar). Bu dağların geçmişi Güney Amerika ve Afrika’nın “Süper Kıta” olarak adlandırıldıkları tek kıta olduğu zamana kadar gidiyor. Bu parkın yerli halkı Pemon adlı bir halk. Pemon dilinde tepui, “Tanrıların Evi” anlamına geliyor.
Bu parkın ulaşımı daha çok hava ya da kanolarla nehirden olmakta ve kara yolu ile ulaşım zordur. Park 1994 Yılında Unesco Dünya Kültür Mirası Listesine alınmıştır.
Tepuiler izole alanlar oldukları için buranın kendine has bir endemik bitki ve hayvan yapısı da var. Bu yapılara zaten bir çeşit “Karasal Galapagos” deniyor. Örneğin buradaki bazı bitkiler yiyecek kıtlığı yüzünden et oburdurlar. En önemli tepuilerden bazıları Neblina, Autana, Auyantepui ve Roraima Dağıdır.
Bu kayaların oluşumu günümüzden 4000-5000 milyon yıl öncesine dayanıyor ve Quartz arenit kumtaşı özelliğinde. Bu parkta yaklaşık 115 adet tepui var. Bunların yüksekliği 1000-3000 metre arasında değişiyor. Tepuilerin bazılarında derin mağaralarda var. Bu mağaraların bazılarında suların aktığı uzun delikler var. Yani benzersiz bir yeryüzü şekli.
Yaklaşık 1 saatlik bir uçuş sonrasında, Sapo Şelalesi ve Canaima Lagünü üzerinden süzülerek, Canaima Ulusal Parkının küçük hava limanına iniş yaptık. Grubun tamamının Canaima’da Hava limanında buluşması saat 12:00’leri buldu. Hemen hiç beklemeden hepimizi alan bir araç ile kanolara bineceğimiz nehir kenarına, Ucaima Port’a götürüldük. Buradan nehir akıntısı tersi yönünde yol alacağımız kanolara bindik. Grup iki kanoya bölündü. Güçlü nehir akıntısına ters yönde gidebilmek için oyulmuş ağaçtan yapılmış ve arkada güçlü motorları olan kanolara yerel dilde “Curiara” deniyor. Her bir teknede yaklaşık 15 er kişiyiz. Rehberler de kanolara eşit dağılmış durumda. Kanolarda bir sürücü ve bir de tekne önünde oturan ve sürücüyü yönlendiren rehber var.
Nehir sularının iyice azaldığı dönemler, bu teknelerle seyahati zorlaştırıyor. Ama yağmurun bol olup, nehir sularının yükseldiği dönemlerde kano ile daha hızlı yol alınabiliyor. Bizim gittiğimiz gün ve öncesi yağan yağmurlarla sular yükselmiş. Bize “şanslısınız”dendi. Yaklaşık 30 dakika yol yaptıktan sonra yüklerle geçmenin zor ve tehlikeli olduğu çok sığ bir nehir bölümünde kanolardan indik ve tekrar kanolara bineceğimiz nehir kıyısına doğru yaklaşık 30-45 dakikalık karadan bir yürüyüş yaptık. Sonrasında ise tekrar kanolara bindik. Hava iyice karardı ve yağdı-yağacak bir hale geldi. Kısa bir süreliğine de yağdı.
Burada sizlere bir uyarı yapmak için bir aptallığımdan bahsetmek isterim. Gezi öncesi grup üyelerini Canaima gezi bölümü için iki eşyayı mutlaka yanlarına almaları konusunda tekrar tekrar uyarmıştım. Bunlardan bir tanesi el feneri ve diğeri ise yağmurluk. Burada yağmur hemen her gün yağıyor gibi. Genellikle sabah-öğlen iyi ama akşama doğru yağış oluyor. Tabii ki bu bahsettiğim Haziran-kasım ayları arası için. Bendeniz Canaima’da fark ettim ki tüm gezi boyunca yanımda taşıdığım yağmurluğu Caracas’da otelin emanetine bıraktığımız bavulun içinde bırakmışım. Tabii özellikle Canaima’da kano ile hamak kampına giden yolda, hayatımda yemediğim kadar yağmuru yedim ve üzerimde sadece mayo vardı. Can yeleğini giysi niyetine kullandım. Demek ki ne imiş? Malzemeleri tekrar tekrar kontrol etmek lazımmış.
Kano ile Angel Şelalesine nehirde yolculuğumuz sırasında önce Carraro Nehrini takip edeceğiz. Sonra da iki nehrin birleşme yerinde Churun Nehrine geçeceğiz ve Hamak kampına varacağız.
Bu nehirde kanoyu kullanmak gerçekten ayrı bir tecrübe gerektiriyor. Hele Churun Nehri tarafına geçtiğimiz zaman bu maharet iyice belirgin hale geliyor. Bazen 30-40 cm lik küçük çağlayanları bile büyük bir ustalıkla aşabiliyorlar. Nehirdeki kayalara çarpmamaları ise tamamen önde oturan rehberin ustalığında. O da zaman zaman eline aldığı büyük bir kürek ile kanonun yönünü, dümenin bu uzun kanoyu yapabileceğinden daha hızlıca çevirebiliyor. Hayranlıkla seyrettim onları.
Bu kano yolculuğu akıntıya karşı ve bu su seviyesinde yaklaşık olarak toplam da 6 saat kadar sürdü. Carraro Nehrinin, Churun Nehri ile birleştiği ağza gelmeden önce Pozo de La Felicidad (Mutluluk Havuzu) denen küçük bir şelale ve bunun oluşturduğu minik havuzda yüzmek ve öğle yemeği yemek için mola verdik. Burada yaklaşık 1 saat kadar eğlence sonrasında tekrar kanolara doluşup yollara düştük.
Angel Şelalesi Auyan Tepui üzerinden akmaktadır. Bu tepui diğerlerine göre en geniş olanı ve toplam alanı 700 km2’yi buluyor. Yerli halk olan Pemon dilinde “Auyan” kelimesi “şeytan” anlamına geliyor. Bu tepuinin yüksekliği ise 2620 metre. Eğer dağa yukarıdan bakacak olursak dağ bir dev bir “V” harfi şeklinde gözüküyor. Angel Şelalesinin bulunduğu ve sonrasında Churun Nehri ile devam eden derin geçit şeytan kanyonu olarak biliniyor. İşte biz Carraro Nehri ile Churun Nehrinin birleştiği yerde bu kanyona devam edip hamak kampına varacağız. Bir süredir bu dev masa dağı kendisini kuzey kısmı ucundan göstermeye başladı. Bu masa dağında çok sayıda şelale akıyor. Bu sıralar bolca yağmur aldığından şelale sayısı çok fazla ve sular çok gür. Ama Auyan Tepui kendine has bir klima da yaratıyor ve neredeyse hemen her zaman bulutlu. Şöyle adam akıllı bir fotoğrafını çekemedik. Bu arada yağmur hızını arttırdı ve Churun Nehrine girince de sular biraz sığlaştı.
Sonunda kampımıza vardık. Yağmur benim için artık azap olmaya başlamıştı. Sevgili Cem İnal sırtından yağmurluğu çıkarıp vermese herhalde sonum iyi olmayacaktı. Bizi kıyıda, bizden daha önce kampa varan diğer kano ekibi karşıladı. Bizden önce gelenler hamakları hazır etmişler, tavukları ateşe atmışlar, sofranın ıvır zıvırını hazırlamışlardı. Titreye titreye üstümüzü değiştik. Kuru giysiler giydik. Kendimize bir hamak seçtik ve sofraya oturduk. Gezinin bu bölümü için saklanan ve sevgili Aykut’un Türkiye’den getirdiği ve tüm yol boyu taşıdığı rakı ile benim Arjantin’den alıp tüm gezi boyu yanımda taşıdığım şarabı sofraya koyduk. Kadehler buraya kadar sağ salim gelebilmenin şerefine kaldırıldı. Öyle ya! Bu yolculuk çok da kolay değildi. Hele de bizim yaştakiler için..
Bir de keyfe geldik küçük bir sirtaki gösterisi bile yaptık…
Uyuyamayız dediğim o hamakta bir güzel uyumuşum. Yarına işin kutsal mekanını, Angel Şelalesini ziyaret var.
Gezekalın.
Dr Ümit Kuru
29.08.2014 Saat 00:52