Afrika Cömerttir: Namibya (Rundu ve Caprivi Ucu)

IMG_7753.jpg

Namibya gezisi başlangıcında programa baktığımda kendi kendime ” Ne kadar uzun süre kara yolculuğumuz var, eziyet çekeceğiz” dedim. İtiraf edeyim ki “Kara yolu ile yolculukların bir kısmını uçakla yapabilir miyiz acaba?” diye şartları da zorladım. Ama iyi ki de bu düşüncemi eyleme dökmemişiz. Yol üstü yerel insanlarla, daha önce görmediğiniz bir hayvanla ya da plansız bir doğa güzelliğine rast geldiğiniz zaman, hele de aracı durdurma şansınız varsa, gezi bir başka güzelleşiyor. Bu yol üstü plansız karşılaşmalar Namibya gezimize renk kattı. Onun için demem o ki eğer zamanınız varsa gezinizi mutlaka kara yolu ile yapın. Evet! Eziyeti var ama denk geleceğiniz bir plan dışı temas size tüm eziyeti unutturacaktır.

kalkış Etosha Ulusal Parkı, Namibya varış Namushasha River Lodge, Gondwana Collection Namibia - Google Haritalar - Google Chrome 6.10.2018 232612.jpg

Etosha Ulusal Parkı sonrasında Botswana’ya doğru giderken, günlük 350-400 km yol yaparak 2 yerde konakladık ve Namibya’da 2 gece daha geçirmiş olduk. Bu konaklamalardan bir tanesini Rundu‘da Okavango Nehri kıyısında yaparken, diğerini Caprivi Ucu’ndaki Mudumo Ulusal Parkı içinde yaptık. Aslında amaç Namibya’yı karayolu ile terk edip Botswana’ya gitmekti.

IMG_7215-001.JPG

Bir gece önce konakladığımız Moruki Etosha Lodge’dan Rundu’ya doğru yolumuz üzerindeki Tsumeb adlı küçük ama şirin mi şirin bir şehirde kısa bir konaklama yaptık. Hediyelik eşya satan çocuklardan, alacağımız yoksa da, bir şeyler satın aldık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Rundu’ya varmadan hemen önce bir köye denk geldik. Bu köyün sakinleri yol kenarında hediyelik eşyalarını dizmişler ve satıyorlardı.

IMG_7237-001

Namibya’da aldığımız en özgün ve ucuz el yapımı ağaç oyma işlerini buradan aldık. Denk gelirseniz kaçırmayın derim. Yolunuz üzeri mutlaka dikkatinizi çekecektir. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Rundu Namibya’nın, başkent Windhoek’den sonraki ikinci büyük şehri. Angola ile Namibya arasında sınır teşkil ediyor. Aslında bu sınırı Okavango Nehri sağlıyor.1609 km uzunluğundaki Okavango Nehri Angola, Namibya ve Botswana ülkelerini geçerek sonunda Okavango Deltasını oluşturuyor.

Rundu’da Kaisosi River Lodge’da kaldık. Okavango Nehri kıyısında şirin bir yerdi.  Bir kıyı Namibya, diğer taraf ise Angola. Bulunduğumuz yerden karşı kıyıda hem çamaşırlarını ve hem de kendilerini yıkayan kadınları ve erkekleri görebiliyorduk.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Akşam üstü nehirde 1 saatlik tekne turu yaparak günü batırdık. 

IMG_7454.jpg

Nehirde su samurları vardı. Hipopotam da bulunuyormuş ama biz göremedik. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Okavango Nehri üzerinde çevremizdeki güzelliği içimize sindirirken, teknede verilen içeceklerimizi yudumladık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

P7290099.jpg

                                                                                                                                                                    Map1Namibya’nın Kuzey Doğusunda bulunan ince uzun çıkıntıya Caprivi Ucu (Caprivi Strip) deniyor. Bu bölge çok özel bir bölge. Özelliklerinden birisi Namibya’nın bu bölgede Angola, Zambiya, Botswana, Zimbabwe gibi dört ülke ile sınır komşuluğu yapması. Caprivi’nin bir diğer özelliği bu bölgeyi  3 nehrin geçmesi sonucunda bölgenin Namibya’nın diğer tüm bölgelerinden daha sulak halde olması. Caprivi Ucu aynı zamanda Botswana’daki  Okawango Deltası ve Chobe Ulusal Parkına, Zimbabwe ve Zambiya’nın Kariba Gölü’ne ve Dünyanın Yedinci Harikası Victorya Şelalesine ulaşmak için de bir yol.  İşte biz Namibya’daki son gecemizi Batı Caprivi’deki Mudumu Ulusal Parkı içinde geçirdik. Buradan Botswana’ya geçip Chobe Ulusal Parkı gezimizi yapacağız.

IMG_7538.JPG

Rundu’dan, Batı Caprivi’ye doğru yola çıktık. Namibya’nın bize sürprizleri bu yolda bile bitmedi; Etosha’dan sonra Caprivi’ye doğru asfalta dönen yolda, en zehirli ve saldırgan yılanlardan kabul edilen Black Mamba adlı  yılanı gördük. Yolda biz dahil onu görünce saygıyla durmuş ve kenara çekilmiş araçların önünden, tüm asfaltı enlemesine kat ederek kıvrıla kıvrıla geçti gitti.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Caprivi’ye yolumuz üstünde Popa Şelalesinde kahve molası verdik.  Şelale deyince aklınıza heybetli bir şelale gelmesin. Küçücük bir şelale ve hatta neden şelale demişler onu da anlamadım. Ama uzun yol üzerinde harika bir kahve molası yeri ve etrafta müthiş kuşlar vardı. Bol bol kuş fotosu çekildi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Popa Falls Resort’ta verdiğimiz kahve molası sonrasında Mudumo Ulusal Parkına doğru tekrar yollara düştük. Yol boyunca gördüğümüz yerleşim yerleri artık 3-5 kulübe şekline döndü. Kafalarında sıra niyetine kendi sandalyelerini taşıyan okullu çocukların, okul dönüşlerine şahit olduk ama buralarda okul nerededir pek hayal edemiyoruz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Mudumo Ulusal Parkında Namushasha Lodge’da konaklama yaptık. Namibya’da kaldığımız her tesis çok özel ve güzeldi. Burası hemen nehrin kıyısında, doğa içinde ama doğanın bozulmamasına özen gösterilmiş bir tesis. Çatılarda ve ağaçlarda Vervet (Örümcek) Maymunları, sincaplar ve tabii ki renk renk kuşlar dolu. Doğa ve ve fotoğraf sever için tam bir cennet yani. 

IMG_7733.jpg

Otelde odamıza yerleştikten sonra tesis içinde kısa bir tura çıktık. Nehir kıyısında yürüdük. Hipopotamların sesleri duyuluyor ama kendilerini burada göremedik. Kıyıda “Dikkat timsah” uyarıları bolca vardı. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Akşam veda yemeğimizi şaraplarımız eşliğinde yaptık. Yemek sonrası ateş başında kahvelerimizi yudumlarken arkadaşlara Namibya’da en çok hangi bölümden etkilendiklerini sordum. Herkes kendince etkilendikleri yerleri anlattı. Bana gelince uzun süre düşünmek zorunda kaldım. Planda olmayan şekilde gezi listemize kattığımız Namibya’nın her gününün ve her köşesinin benim için bir başka güzellikte olduğuna karar verdim.

IMG_7966.jpg

Kıssadan hisse sevgili Gezekalın takipçileri; Namibya mutlaka bir gezginin gezi listesinde yer almalı..

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

09.10.2018 Saat 00:37

 

 

Afrika Cömerttir: Namibya (Etosha Ulusal Parkı)

IMG_5821

Afrika kabilelerinden bir tanesi, rakip bir kabile halkı tarafından istila edilir. İstila edilen kabilenin tüm insanları, kadınlar hariç, kim var kim yok öldürülür. Ailesi katledilen ama kendisi sağ bırakılan kadınlardan biri bu duruma çok üzülür ve bir göl oluşturacak kadar göz yaşı döker. Bu göz yaşı gölü kuruyunca geriye sadece tuzu kalır. Yerlilerin “Büyük Beyaz Yer” adını verdikleri Etosha Ulusal Parkı‘nın yerli efsanesine göre oluşumu böyle. 

IMG_6057

Yerliler kolay yola kaçıp Etosha Havzasının oluşumunu göz yaşlarının kurumasına bağlasa da, burada 100 milyon yıl önce bir gölün olduğu ve tektonik hareketler sonucu bu gölü besleyen Kunene Nehrinin yatağının değişmesi ile gölün kuruyup şimdiki tuz havzasının kaldığına ait bilimsel veriler var. 

1907’den beri Ulusal Park statüsünde olan Etosha’nın bugünkü büyüklüğü olan 22000 km²’lik alan sizi aldatmasın. Aslında 1960 yılına kadar bu park 100000 km²’lik genişlikle dünyanın en büyük rezerv alanıymış. Sonradan park alanı küçültülmüş. 

IMG_5759

Parkın 4 giriş kapısı var. Parka bizim gibi Windhoek yönünden geliyorsanız gireceğiniz ana kapının ismi Andersson.  Park içinde bulunan 6 ana kamptan birinde kalıyorsunuz. Biz Etosha Ulusal Kampına Andersson Kapısından girip, Etosha’nın girişine yakın Okaukuejo Kamp da bir gece konakladık. Öğleden sonra ve ertesi gün safariye çıkıp Namutani Kapısından parkı terk ederek Mokuti Etosha Lodge’da konaklayarak bol bol parkı gezme şansı yakaladık. Ben daha önce birkaç ülkede safariye katıldım ama Etosha deneyimi çok farklıydı diyebilirim.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Parka giren ve çıkan tüm araçlar içindekilerle birlikte kayıt altına alınıyor. Park sadece gün doğumundan gün batımına kadar açık. Bu saatler dışında ancak Etosha içinde bir kampta kalıyorsanız girebiliyorsunuz. Park 114 memeliye, 340 kuşa, 110 sürüngene, hem karada hem denizde yaşayabilen 16 amfibi hayvana ev sahipliği yapıyor.

IMG_5806.jpg

Parkı boydan boya en uzun mesafesinden geçmeye kalksanız 200 km’ye yakın yol yapmanız gerekiyor. Etosha içinde yollar çok düzenli, ancak araçlarla parkı gezebiliyorsunuz ve o gezinin de bir düzeni var. Gerçi bir kenarda aslan veya gergedan gibi bir hayvanın görüldüğü zamanlarda araç kullanan Namibyalı şoförler gözlem için en iyi yeri kapmaya çalışırken düzeni bozabiliyorlar. Yol boyu belirli yerlerde su birikintileri yapılmış. Bu alanlar tüm hayvanlar için vazgeçilmez uğrak yerleri. Yani bu su birikintilerinin kıyısında vahşi hayvana rastlamama şansınız yok.   

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Otçul hayvanlar arasında fil, zürafa, oriks, impala, zebra ve devekuşları en sık göreceğiniz hayvanlar. Etosha’da fili ilk gördüğünüz zaman ki heyecanınız, safarinin ilerleyen zamanlarında kayboluyor. Çünkü o kadar çok fil görüyorsunuz ki, bir süre sonra olay sıradanlaşıyor. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Gergedan ve aslan görmek ise daha az bir olasılık. Biz ikisini de gördük. Ama en şanslı olduğunuz zaman leopar gördüğünüz an. Biz o şansı yakalayamadık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Okaukuejo Kamp’da konakladığımız yerin hemen yanında bir su birikintisi vardı. Burası geceleri de az olarak ışıklandırılıyor. Burada isterseniz sabaha kadar su içmeye gelen hayvanları gözlemleyebiliyorsunuz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Tartışmasız olarak en heyecanlandığınız zaman aslanları gördüğünüz an oluyor. Şansımıza bir değil, iki değil tam üç adet aslanı bir arada gördük. Sabah beslenmelerini tamamladıklarının göstergesi olan şiş karınları ile 2 tane erkek bir de dişi aslan günümüzün en değerli fotoğraf karelerini verdiler bize.

IMG_6532.JPG

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Öğle yemeğini Etosha içinde Halali Kampta yedik. Bu alanda o kadar güzel kuşlar vardı ki, bana yine yemek haram oldu. Kuş peşinde koşmaktan yemeği yine unuttum.

IMG_6874.JPG

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yemek sonrası son safarimizi de yapıp parktan çıktık ve konaklayacağımız Moruki Etosha Lodge doğru yol aldık. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_7110.jpg

Etosha Ulusal Parkında geçirdiğimiz her anın ayrı bir güzelliği oldu. Toz toprak içinde olsanız bile tanık olacağınız doğal yaşam size her şeyi unutturuyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yeni gezi yazılarında buluşmak üzere gezekalın…

Dr Ümit Kuru

28.09.2018 Saat 11:11

Afrika Cömerttir: Namibya (Himbalar)

IMG_5604-001.jpg

Konakladığımız Damara Mopane Lodge’da kahvaltıya giderken yolda gördüğüm kuşlar bana o sabah kahvaltıyı filan unutturdu. Sanki Namibya’nın çeşit çeşit kuşları doğa içinde ve doğa ile kardeş olarak kurulmuş bu tesiste buluşmuş, bana göz zevki yaşatıyorlardı. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Tam ekran yakalama 18.09.2018 103911

Bugün yine tozlu yolları takip ederek Etosha Ulusal Parkına doğru gideceğiz. Namibya gezinizi bizim programla yapmak isterseniz iki şey garanti; Uzun tozlu yollar ama karşılığında yol boyu macera. Yani yine tozlu bir yolda 400 km civarında yolumuz var. Etosha Ulusal Parkına varır varmaz ilk safarimize çıkacağız. Yol üzerinde bir Himba Köyüne (Otjikandero Himba Orphanage Köyü) uğrayarak bu ilginç insanlara dokunacak, onları tanıyacağız.

Hareketimizden 1.5 saat kadar sonra Outjo adlı bir küçük şehre ulaştık. Bu şirin yerden asıl bahsetmemin nedeni burada bulunan Images of Africa adlı küçük hediyelik eşya satan dükkan. Namibya’daki tüm hediyelik alışverişinizi bu dükkana saklayın derim. İçeride çeşit çeşit hediyelikler hem kaliteli ve hem de bu kalitede alabileceğiniz en ucuz fiyata sunulmuş. Bizim grup dükkanı talan etti desem yalan olmaz. Etosha’ya yolunuzda bu küçük şehri ve bu dükkanı boş geçmeyin derim.

IMG_54161

Bir süre daha yol aldıktan sonra Himba Köyüne vardık. Köyü bir müzeyi gezermişcesine geziyorsunuz. Himbalar Afrika’nın en ilginç kabilelerinden birisi. Akrabaları sayılan Herero’lar gibi Almanların etkisinde kalıp Viktorya stilinde giysilere geçiş yapmamışlar. Hala kırmızı renkli örme saçları, keçi derisinden etekleri ve eski adetlerini devam ettiriyorlar. Benim Afrika kabilelerinden birisi olarak ziyaret ettiğim Mursilerden sonra gördüğüm en ilginç kabile diyebilirim. Sayıları 50000 civarında  olduğu düşünülen ve Kuzey Namibya’da yaşayan etnik bir grup. Kunene Nehri boyunca yaşıyor ve hayvancılıkla uğraşıyorlar. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bizi köyün girişinde çocuklar karşıladılar. Aslında belli ki bu tip ziyaretlere çok hazırlıklılar. Bize şarkılar söylediler. Öğretmenleri sordu, çocuklar yanıtladı. Öğretmen ne sordu az buçuk anladık ama doğru yanıt verdiklerini çocukların sevinç çığlıklarından kesin anladık. Bizi çocuklarla tanıştırdıkları yer ana okulu benzeri, tek odalı kerpiçten yapılı binaydı. Öğretmenleri ise karnı burnunda bir Himba kadınıydı. Çocuklarla olmak, başlangıçların en güzeli oldu. Poz poz fotoğraf çektik. 

IMG_5383.jpg

Köye şefin izni olmadan girmek mümkün değil. Şef de tam şefti doğrusu. Bize bir selamlama ritüeli öğretildi; “Moro Perivi Nawa”. Bu kelimelerin anlamı “Merhaba, Nasılsınız? Ben iyiyim.” Kabilede erişkin kime temas etsek aynı sözleri söyleyip özel bir şekilde el sıkıştık.

IMG_5461.jpg

Köyde şeften ve köyün girişinde bize katılan rehberden başka erişkin erkek yok. Erkeklerin yaptıkları tek iş hayvan otlatmak. Bunun dışında aklınıza gelebilecek tüm işler Himba kadınlarının sırtında.

IMG_5436.jpg

Himba kadınları keçi yağı, birtakım otlar ve özel bir topraktan elde ettikleri otjize denen turuncu renkte macunu vücutlarına sürüyorlar. Bu sadece güzelleşmek amacı ile yapılmıyor. Bölgenin aşırı sıcak, kavurucu güneşinden, böcek ve sineklerinden de ciltlerini korumak için sürülüyor. Ortamda su yok, uzaklardan taşınmak zorunda ve yıkanmak lüks kaçıyor. Yüzyıllar içinde Himba kadınları şartlara uymuş ve içine kattıkları bitkilerle aromatize edilmiş bu özel turuncu renkli macunu, bu şartlarda, bu ortamda dertlerine deva etmişler.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_5607Genç Himba kızları ergenliğe kadar, saçlarını ikiye ayırıp yüzlerinin önüne gelecek şekilde örgü yapıyorlar. Ergenlikten sonra ise tereyağı, çamur, aşı boyası ve keçi kılıyla karıştırdıkları macunu birden çok saç örgüsünün üzerine kaplıyorlar. Ergenliğe geçiş yapan genç kızın başına oğlak derisinden yapılan bir taç takılıyor. Böylece evlenme yaşının geldiği ilan edilmiş oluyor.

IMG_5626.JPG

IMG_5350Erkekler ise evlenene kadar göz hizasında uzayan tek bir örgü yapıyor. Evlenen erkekler başlarına bir bez bağlıyorlar. “Benim başım bağlı” anlamında olsa gerek. Ama erkekler batılı tarzda giyime daha çok eğilimli. Sanki şef bile ortama uymak için geleneksel kıyafeti içerisinde.

Erkekler birden fazla kadını kendilerine eş olarak alabiliyorlar. Haliyle ortalık çocuk kaynıyor.

Rehberimiz bize bir kadının günlük bakımının yapmasını, uygulama yapan bir kadın eşliğinde anlattı. Kadınlar düzenli olarak saç bakımlarını yapıyorlar ve kokulu bitkileri yakarak, onların dumanları ile yıkanıyorlar.

IMG_5568.jpg

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

En sonunda köy meydanına toplanan tüm kabile kadın ve çocukları hediyelik eşyalarını sergilediler ve satışa sundular. Elimizi turuncu renge boyayan ve Himba kadınlarının kullandıkları macunla kaplanmış bir heykelcik aldık ve evimizin bir köşesine koyduk. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Köy gezimizi bitirip çıkarken geriye dönüp baktığımda, çocuğun her yerde çocuk olduğunu ispatlarcasına, Himba çocukları asli işlerine yani oyunlarına dönmüştü. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Köyden sonra Etosha Ulusal Parkına doğru yollara düştük. Orada 2 günlük gezimiz oldu ama onu bu sayfalara sığdırmasam iyi olacak. Bir daha ki yazı konum olarak kalsın Etosha Ulusal Parkı.

Image-1Sanal Gezgin arkadaşlarım, Himba insanları ile ilgili paylaşacaklarım bu kadar. Namibya gezisinde Himba köyünden getirdiğim heykelciği balkona koyduk. Nedeni boyası akıyor ve mobilyaları boyamasını istemedik. Ne zaman balkonda sigara keyfine çıksam o heykelcikle göz göze geliyorum. İçimi, çok özel insanları, yaşadıkları ortamda tanımış olmanın mutluluğu ve ayrıcalığı kaplıyor. Yüzümde bir gülücükle elimi o heykele sürü veriyorum. Ama elime Himba kadınlarının olumsuz ortam şartlarını düzeltmek için buldukları ve yüzyıllardır kullandıkları o turuncu renkli boya gelince yüzümdeki gülücük bir anda kayboluyor. Aklıma yaşadığım şartlarda elimi yıkamak için muslukta akan suya götürmenin ve temizlenmenin kolaylığı fikri geliyor.

IMG_5526

Bu yazıyı yazarken fark ettim ki Himba kadınları hiç gülmüyor, gülen tek Himba çocukları. Dünyanın bir kısmı aç, susuz ve şartları rezalet halde ve nasıl gülünebilinir ki o halde? Gelenekleri yaşamak ve yaşatmak için illa olumsuz şartları devam ettirmek ve o şartlarda kalmak gerekmiyor! Gezmenin güzelliğini sadece verdiği tatlarda değil, farkında olmada da bulmamız gerekir diye düşünüyorum. 

Gezekalın ve gezip gördükleriniz farkındalık yaratsın…

Dr Ümit Kuru

19.09.2018 Saat 00:01

 

 

 

 

Afrika Cömerttir: Namibya (Swakopmund)

IMG_3998-001.JPG

Sabah erkenden Swakopmund’dan Walvis Bay’da (Türkçe karşılığı Balina Körfezi) Sandwich Limanı’na  doğru hareket ettik. Bugün tekne ile körfez turu yapacağız. Swakopmund’da kaldığımız otel ile teknelerin kalktığı liman arası 45 km kadar. 

IMG_3935-001IMG_3943-001OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Sabah liman, bizim gibi tura çıkmak için bekleyen ziyaretçilerle doluydu. Bu turda sabah saat 09/10 arası tüm tekneler limandan ayrılıyor. Yaklaşık olarak 4 saat süren bir tur bu. Grup büyüklüğüne göre değişiyor ama teknelerin çoğu katamaran. Daha tekne hareket bile etmeden ve biz ne olduğunu anlamadan teknenin ilk körfez misafiri geldi. Biz fok göreceğiz diye onlar için tekne turu almışken, aniden denizden teknemize zıplayan bir fok hepimizi başta ürküttü. Meğerse burada bazı foklar, sanki teknenin kadrolu elemanı gibiymişler. Epeyce iri bir fok teknemize çıkıp, personelin kendisine sunduğu balıkları bir güzel midesine götürdü. 

P7250021.JPG

Aynı arsızlığı pelikanlarda gösteriyorlar. Pelikanları bu kadar yakından, hemen yanı başımızda ve detayları ile görmemiştik.

IMG_3969.JPG

Gezi boyunca foklar başta olmak üzere, beyaz pelikan ve Heaviside (Benguela) yunuslarını görüyorsunuz. Zamanına denk gelirseniz balina da görülüyormuş. 

IMG_4400

Körfez gezisi en uzak olarak fok kolonisinin bulunduğu bir kumsala gidiyor. Buraya kara yoluyla da gidiliyor. Foklar sahili sese boğmuşlar, bağırışıp duruyorlar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Biz bunun üstüne bir de Güneş (Ay) Balığı gördük. Aslında bu balık orada olduğumuz dönemde görülmezmiş.

IMG_4507.JPG

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Asıl görmek istediğimiz yunuslar ise artık dönüş yolundayken kendilerini gösterdiler. “Biz bu tekneyi denizde geçeriz” edasında bizimle biraz yarışıp mavi derinlerde kayboldular. 

IMG_4544.JPG

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Teknede sizlere, istiridyenin de içinde bulunduğu, açık büfe yemek de ikram olarak sunuluyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Tekneden indikten sonra bir lagüne gidip Pembe-beyaz renkli tüyleri ile Küçük Flamingoları da gördük. Kuşlara pembe rengini veren beslenme alışkanlıkları ile yedikleri besinler içinde bulunan fotosentetik pigmentler. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Tekne gezisi sonrasında Swakopmund’un teneke evlerini gezmeye gittik. Swakopmund Şehri sahilindeki evler şehir popülasyonu hakkında doğru bilgi vermiyor. Buralarda beyaz insanlar çoğunlukta. Yani eski/yeni sömürgeciler şehrin bu lüks kısmında oturuyorlar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Aslında yerli halkın çoğu tenekeden yaptıkları derme çatma evlerin oluşturduğu Mondesa ve toplu konutlara yerleştirilmek için geçici evlerde bekletilen insanların oluşturduğu DRC dedikleri (açılımı Democratic Resettlement Community) semtlerde oturuyorlar. Biz bu mahalleleri gezip halkın yaşam koşulları hakkında bir fikir edineceğiz.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bu mahallelerde yaşayan yerel bir rehber alarak gezimize başladık. Swakopmund’ta kaldığımız otel ve çevresi mahallerde ne kadar lüks bir yaşam ve temizlik varsa buralarda bir o kadar fakirlik ve yoksunluk var. Evlerin çoğu tenekelerden yapılma.

IMG_4803IMG_4860IMG_4861

İnsanlar evlerin dışında ikili üçlü gruplar halinde muhabbetteler. Varlığımız onları rahatsız etmiyor ve hatta pek umursadıklarını da söyleyemem. Şahit olduğumuz fakirlikten ziyade, şehrin iki yakası arasındaki uçurum rahatsız edici.

Buralarda bazı okullarda yabancılar, teneke evlerden daha hallice yapılarda çocuklara eğitim veriyorlar. Bu okullardan bir tanesini gezdik. Yirmili yaşlarına henüz varmış 2 Alman kızcağızım Namibya’nın bu fakir köşesinde çocukların eğitimine gönüllü olarak katkıda bulunuyordu. Yaklaşık 1 yıldır buradalarmış. Onlar gibi buralara gönüllü hizmet vermeye gelmiş bir Türk gencinden de bahsettiler. Kimimiz masa başında sosyalist, bu gençler gibi kimileri de pratikte ve gerçek uygulamadalar! Bilgilerini, dağarcıklarındaki paylaşıyorlar.

IMG_4902

Namibya çocukları ise, dünyanın zengin fakir her köşesinde olduğu gibi, ellerinde ne varsa onu oyuncağa çevirmiş, çocukluğunu yaşıyordu. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Rehber bizi yerel sanatçı dediği bazı insanların mekanlarına da götürdü. Bu kişilerin yapıtlarının sanat eseri olduğu çok tartışılabilir ama biz bu ortamda işin pek sanat tarafında filan değiliz. Kendimizce, bize satın alabileceğimiz ne sunulursa, pazarlık filan etmeden alışveriş yaparak katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Herhalde Namibya’da satın aldıklarımızdan benzerleri içinde en pahalılarını burada almışızdır. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Teneke Mahaller gezimiz bizi Afrika’nın genelindeki acı gerçekler ile tanıştırdı. Araca atlayıp, yemek yiyeceğimiz modern ve lüks semte geri döndük.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sahilde yürürken düşünceler biraz karışık olsa da midemizin “acıktım” sesi artık düşüncelerimizi bastırmaya başlayınca Light House adlı bir restorana yerleştik.

Hepimiz bir ana öğün istemekle yetindik ama önümüze gelen öğünlerin büyüklüğü ile  gezdiğimiz okulun çocukları doyardı eminim. Bu dünya böyle bir dünya işte. Afrika’da da nimet bol ve Afrika’da cömert.. Ama her yerde olduğu gibi parası olana.

P7250323.JPG

Ne mesajı vermek mi istedim? Valla ben de bilemedim 🙂

Ulusumuzun en önemli bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı, hepimize kutlu olsun..

Gezekalın…

Dr Ümit Kuru

31.08.2018 Saat 00:35

 

Afrika Cömerttir: Namibya (Swakopmund’a Doğru)

IMG_3767.JPG

Bir önceki gün sabah erkenden başlayan ve günün ilerleyen saatlerine kadar devam eden aktivitelerin verdiği yorgunluğu ertesi gün geç uyanarak ve uzun bir kahvaltı ile attık. Ben kahvaltı masasından erken ayrılıp kamptan ayrılmadan önce kırmızı göğüslü örümcek kuşu ve beç tavuklarının fotoğraflarını çekmeye çalıştım. Namibya gerçekten tam bir kuş cenneti.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bugün hedefimiz Atlantik kıyısındaki Swakopmund kentine ulaşmak. Konaklamamız orada 2 gece şeklinde olacak. 300 km’yi geçen bir yolculuğumuz olacak ve duraklama yapmazsak 4 saate yakın sürecek. Biz ise Moon Valley (Ay Vadisi) de bir mola vermek istiyoruz. 

IMG_3584.JPG

Toz toprak yollara düştük. Bir süre sonra Oğlak Dönencesi tabelası yazan bir noktada durduk. Güneş ışınları yılda iki kez yeryüzüne dik açı ile geliyor. Bunlarda Kuzeyde ve Güney yarım kürede 23º-27 dakika enlemlerine denk gelen zamanlar olup, bunlara dönence adı veriliyor. Kuzeyde olana Yengeç, Güneyde olana Oğlak Dönencesi deniyor. Sıcağın Kuzey ve Güney sınırları dönence ile belirleniyor. Namibya Oğlak Dönencesi enlemi üzerinde bulunan 10 ülkeden biri ve bizim bulunduğumuz bu nokta, bu enlemi gösteriyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kuiseb Geçidinden geçerken küçük bir mola verip etrafı fotoğrafladık. Bu bölümlerde coğrafya farklı olmaya başladı. Windhoek’in Batısındaki dağlardan doğan ve 500 km ilerleyip çoğu zaman Atlas Okyanusuna ulaşamadan kaybolan Kuiseb Nehri’ni hiç göremedik ama onun şekillendirdiği kanyondan yolumuza devam ettik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

indirYola devam edip de, Swakopmund’a 60 km kadar kala Namibya için önemli bir bitkinin bulunduğu yere ulaştık. Namibya bu bitkiyi ulusal  arması içine katmış. Armada en alttaki şekil bu bitkiyi temsil ediyor. Bu bitkinin adı Welwitschia Mirabilis. Bitki Namibya’da bir Namib Çölü ‘nde, bir de Güney Angola’da bulunuyor ve burası için endemik bir bitki. Yerliler ona “çölün soğanı” ismini takmışlar. Namibya bu bitkiyi armasına koyduğuna göre güzel, çiçekli, havalı bir bitki bekliyorsunuz değil mi? Hayal kırıklığı yaşayacaksınız! Hiç bir çiçeksever, hiç bir bahçe sahibi bu bitkiyi bahçesini güzelleştirsin diye bahçesine koymazdı. 

IMG_3614.JPG

1859’da ilk defa Avusturya’lı botanikçi Friedrich Weltwitsch bu garip, çirkin görünüşlü, uzun ömürlü, 2 yaprak ve bir kökten oluşan bitkiyi bilim dünyasına tanıtmış. 2 tane yaprak deyip geçmiyoruz. Bu yaprakların boyu 8 metreye kadar ulaşabiliyor. Yapraklar uzadıkça birbiri üzerine kıvrıldığından  garip şekiller alıyor. Kök uzamak yerine kalınlaşarak derine doğru büyüyor. Yeraltında suyu hangi derinlikte bulursa o seviyeye kadar iniyor.  Yaprakların geniş yüzeyleri ise suyun depolamasında rol oynuyor. Bu nedenle çöllerde uzun yıllar yaşayabiliyor. Ömürleri 400-1500 yıl arasında olabiliyormuş. Bu bitkinin bir özeliği ise erkeğinin ve dişisinin olması.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bitki susuzluğa ve çöl koşullarına yüzyıllarca dayanabiliyor ama insanoğlu rahat bırakırsa! Hemen yakın çevrede Rusların işlettiği uranyum madeni faaliyete geçtiğinden beridir bu bitkinin yaşamı kısalmaya ve ölmeye başlamış. Bu bitkinin çevresine koruma alanları yapmışlar güya ama dinazorlar çağının bitkisi kabul edilen Welwitschia Mirabilis’in maalesef soyu tükenmeye doğru gidiyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bizim ziyaret ettiğimiz alanda çevresi tellerle çevrilmiş bitkinin 1500 yıllık olduğu biliniyor. 

IMG_3661.JPG

Moon Valley (Ay Vadisi) doğrusu benim pek ilgimi çekmedi. Milyonlarca yol öncesinden başlayan ve yer altından yer üstüne çıkan Damara Granitleri, Swakopmund Nehri ve rüzgarın etkisi ile erozyona uğramış ve ayın yüzeyi gibi boş, verimsiz, sevimsiz bir yeryüzü şekli halini almış. Görmesem de olurdu dediğim yerlerdendi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonunda öğleden sonra Swakopmund’a girdik. Şehrin adı, “Swakop (Nehri) Ağzı” anlamına gelen Almanca bir kelimeden geliyor. Şehri 1892 yılında Almanlar kurmuşlar. Amaçları ise ticaretleri ve ülkeden sömürdüklerini gemilere yükleyebilecekleri bir liman şehri kurmakmış. Zaten şehri gezerken Alman tarzı bina yapılarını görebiliyorsunuz.  

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Doğrudan kalacağımız otele gittik. Burada kaldığımız butik otel, rastladığım en güzel butik otellerdendi. Şaşırtıcı olarak banyodaki sıvı sabun şişelerinin üstünde Mevlana Celalettin Rumi’ye ait “Kendini okyanusta bir damla sanma. Bir damlanın içinde kocaman bir okyanussun. ” yazısını gördük. Odada bulunan beleş şarap ise işin bonusu oldu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Günün bence en önemli aktivitesi Swakopmund sahilinde güneşi batırmaktı. Bunun için saat 17:00 civarında sahile gittik ve gün batımı için ellerimizde biralarımızla sahilde yerimizi aldık. Size tavsiyem güneşi Tiger Reef adlı bir mekanda elinizde içecekle batırın. Bu arada benim ülke pahalılık kriterimle ilgili fikir de vermek isterim. Namibya para birimi Namibya Doları. Bir Amerikan Doları ile yaklaşık olarak 13.5 Namibya Doları alıyorsunuz. Namibya yerel biralarından en çok Tafel Lager’i sevdim. İçtiğiniz yere göre değişiyor ama ortalama bir küçük şişe Tafel bira için 20 Namibya Doları ödüyorsunuz. Bir şişe su  markette 7 Namibya Doları. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sahil bizim gibi gün batımını deniz kenarında izlemek için bekleyen insanlarla dolu. Burada gün batımına mutlaka şahit olmalısınız.

Sonraki yazıya Swakopmund’da denizde botla safarimiz var.

Bir yere söz vermeyin, beklerim Sanal Gezginler…

Gezekalın.

Dr Ümit Kuru

14.08.2018 Saat 22:55

P7240100.JPG