Bulutların Üstünde: Meteora

P4220787.jpg

İnsanoğlu ne kadar şaşırtıcı, ne kadar da inanılmaz işler yapabiliyor değil mi? Gün geliyor dağların, tepelerin üstüne, gün geliyor yerin yedi kat altına tapınaklar, manastırlar, saraylar, yaşam alanları inşa ediyor. Bugünden geçmişin teknolojik imkanlarını düşündüğümüzde bunların yapımı insanı hayrete düşürüyor. Ulaşılmaz tepelerin, dağların üstüne tapınaklar, manastırlar inşa etmelerine kimi zaman inançlarına göre yaratana yakın olmak fikri, kimi zaman da insanın en büyük düşmanı olan insandan kaçmak eylemi neden olmuş.  İşte sizlerle bugün insanın yaratıcılığına, imkansızı başarmasına güzel örneklerden bir yer olan , adeta bulutların üstüne kurulu manastırların diyarı Meteora gezimi paylaşacağım.

IMG_2927.jpg

OLYMPUS DIGITAL CAMERASelanik’ten 3 saat süren 230 km’lik bir yol sonrası Yunanistan’ın Teselya Bölgesinde bulunan Kalambaka (Kalampaka) adlı küçük bir şehre ulaşıyorsunuz. Biz Meteora’ya Kastoria’dan hareketle ulaştık. Meteora’ya giden yol kıvrımlı ama çoğu yerde müthiş manzaralar karşınıza çıkıyor. Yani bu mevsimde yollarda bahar var. Yaklaşık 22000 nüfuslu bu şehrin önemi, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dahil olan Meteora manastırlarına ev sahipliği yapmasından geliyor.  

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_2852.jpg

Rüzgarın, suyun ve depremlerin etkisiyle milyonlar süren zaman diliminde ortaya çıkmış, düz vadiye dik olarak yükselen kayalar Kalambaka’nın kuzeyinde, Pindus Dağlarının güneyinde bulunuyor. Kayaların diğer tarafında ise Kastraki adlı bir başka yerleşim yeri var. Şehir olan Kalambaka yerine, daha samimi bulduğum Kastraki Kasabasında konakladık. Burada Kastraki Hotel, tur boyunca konakladığım en güzel yerdi. Meteora manzarasına karşı balkon sefamızı çok sevdim. Kahvaltısı ise müthişti. Yemek tercihleriniz için Kastraki Hotelin karşısında birkaç taverna mevcut. Burada mutlaka et yemelisiniz.

P4230849.JPG

Meteora’nın hakkını vermek için en az bir gece konaklamanız  gerekir. Biz gezmedik ama Kalambaka’da 6. yy’dan kalan Meryem Ana Bizans Kilisesi (The Byzantine Church of Virgin Mary) freskoları ile meşhurmuş.

P4230919.jpg

Meteora Yunanca “Boşlukta asılı kalan” anlamında bir kelime.  Keşişlerden öncesinde de mutlaka doğanın yarattığı doğal korunaklara, mağaralara, yerleşen insanlar vardır ama Meteora’ya bugünkü dini önemi anlamında ilk yerleşim, 985 yılında Barnabas isimli bir keşişin Meteora’ya inzivaya çekilmek için gelmesi ile başlamış. İlk zamanlar alçak mağaralarda bireysel olarak ibadet eden bu keşişler zamanla bir araya gelip ibadet eder olmuşlar ve bugün artık ya harabeleri olan ya da hiç bir iz kalmayan küçük kiliseler yapıp cemaatler oluşturmuşlar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yunanistan’ın Halkidiki yarımadasından Ege denizi’ne doğru uzanan 3 dar ve uzun yarımadanın en doğuda olanı Aynoroz Yarımadası‘dır (Athos). Burada bulunan Athos Dağı Ortodokslar için kutsal kabul ediliyor. Meryem Ana’ya, Tanrı tarafından hediye edilmesiyle başlayan dağın kutsallığı, dağa 20 manastır yapılmasıyla devam etmiş.  10. yüzyılda dinsel bir topluluk olarak doğan Aynoroz, Bizans, Osmanlı ve Yunan egemenlikleri boyunca bağımsızlığını korumayı başarmış. Aynoroz nüfusunun tamamı erkek. Aynoroz’a kadınların girmesi yasak olduğundan Aynoroz’da hiç kadın yok. Dahası dünya ve Yunanistan’ın tek kadınsız bölgesi burası. “Athos Dağı Manastırları ile Meteora’nın ne ilgisi var?” diye sorduğunuzu hissediyorum. Ama Meteora Manastırlarının hikayesi oradan kaçan rahiplerle başlıyor zaten. Bizans Döneminde Türk akıncılardan kaçan Athos Dağındaki rahipler, Meteora’nın kum taşı kulelerin üstündeki korunaklı, ulaşımı zor manastırlara gizlenmişler. Tabii ki saldırılardan korunmak için de dağların daha ulaşılmaz olan tepelerine yerleşmeye başlamışlar.

P4220707.JPG

14.yy’ın başında küçük bir kilise ile başlayan ilk yapılaşmayı, 1382’de keşiş Athanasios’un yaptırdığı Büyük Meteora Kutsal Manastırı (Megalou Meteorou) izlemiş. Zaman içinde Yunanistan’ın diğer köşelerinden gelen diğer keşişler ile birlikte toplamda bazı kaynaklarda 20, bazılarında 24 manastır oluşturulmuş.

P4220761.JPG

Meteora vadisi maalesef 1943’te Alman ordusu tarafından bombalanmış. Bu sebeple 16. yy’da sayısı 24’e çıkan manastırlardan bugün sadece 6 tanesi ayakta. Bu Manastırlar: Agios Nikolaos Anapafsa, Metamorphosis tou Sotiros veya Megalou Meteorou, Varlaam, Roussanos, Agia Triada ve Agios Stephanos. Manastırlardan Roussanou ve Agios Stefanos rahibelere ait, diğer 4 manastır ise rahiplerin. Her bir manastırın hafta içi kapalı olduğu en az bir gün var. Yani ziyaret edeceğiniz manastırın açık olduğu günü ve ziyaret saatlerini kontrol etmeniz gerekiyor.   Manastır girişlerinde küçük birer gişe var, giriş için her bir manastır 3 Euro ücret alıyor ve bilet veriyor. Manastırların bahçelerinde fotoğraf çekebiliyorsunuz ancak kapalı alanlarda, özellikle kilise ve şapellerde fotoğraf çekmek kesinlikle yasak.

P4220837-002.JPG

Meteora Manastırlarının en güzel fotoğraflarını seyir noktalarından alabiliyorsunuz. Biz Meteora’ya vardığımız ilk günün öğle sonrasını bu seyir noktalarında manastırların ve vadinin dışarıdan fotoğraflarını çekmekle geçirdik. Öğle sonrasında saat 4’den sonra çoğu manastır ziyarete de kapalı olunca seyir noktaları kalabalık değildi. Rahat rahat fotoğraf çekebildik. Sonraki gün sabahtan 3 tane manastırın içinin ziyaretini yaptık ve Varlaam, Roussanos, Agia Triada Manastırlarını gezdik. Gezdiklerim içinde en güzeli Varlaam, ulaşımı en zor olanı ise Agia Triada idi. Genelde turistleri ulaşımı en kolay olan Agios Stephanos’a ve zorluk derecesi daha az olan Varlaam, Roussanos Manastırlarına götürüyorlar. Bazı manastırlarda çelik halatlara takılı ve çekme sistemi ile çalışan sepetleri hala görmek mümkün. Bazen insanlar, bazen de ağır eşyalar bu sepetlerle uçurumun kenarında seyahat ediyorlarmış.

P4230867.JPG

Biz ertesi gün kaldığımız Kastraki’den yola çıkarak bazı manastırları gezdik. Kastraki’den başlarsanız önce Agios Nikolaos Manastırını göreceksiniz. Duvarlarda 16. yüzyılda çok ünlü olan bir sanatçının freskoları var. Freskoların en iyi örnekleri bu manastırdaymış ama biz bu manastırı gezmedik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Meteora’da yapılan ilk ve en büyük manastır olan Megalo Meteoro, 623 metre yükseklikteki devasa kum taşı kulesine adeta bir kartal gibi konmuş. Manastırın girişindeki mağara, Athanasios’un 1382’de manastırını kurmadan önce yaşadığı yermiş. Katedraldeki freskoları Bizans sanatının en iyi örneklerinden ve kütüphanesi meşhur. Biz gittiğimiz gün ziyarete kapalıydı.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Meteora’nın ikinci en büyük manastırı 14. yy’da yapılan Varlaam. Hem konumu, hem de 16. yy Bizans sanatını yansıtan freskoların bulunduğu kilisesi ile Varlaam, Meteora’nın en etkileyici manastırlarından. İçinde, zamanında hastane olarak kullanılan bir bölüm var. Bu manastırda hala makara sistemi ile eşya çekiliyor. İçerideki freskoları çok güzel. Bu manastırı ziyaret programınıza mutlaka almalısınız.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Rahibelerin yönettiği Roussanou Manastırını gezdik. Bu manastıra hem alttan merdivenlerle hem de üstten köprü ile ulaşıyorsunuz. Biz merdivenlerle çıktık. Bu manastırdan manzara müthiş ve civardaki manastırları fotoğraflamak için bile olsa burayı ziyaret edin bence.  Ağaçların ortasında yükselen dar bir kum taşı kulesinin üzerinde oluşuyla, diğer manastırlardan biraz daha farklı bir güzelliğe sahip. 16. yy’da tamamlanmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

1362’de yapılan Agia Triada Manastırına ulaşmak oldukça zorlu. Önce bir patika inmek ve sonrasında çıkmak gerekiyor. Daha sonra ise 145 dik basamağı tırmanmak gerekiyor. İçi diğerlerine göre daha az çarpıcı ancak buradaki teleferik sistemini ve Kalambaka’yı tepeden görüntülemek zahmete değiyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Dünya burayı James Bond’un 1981’de çekilen “Yalnız Senin Gözlerin İçin” filmiyle tanımış. Gücünüz varsa burayı da ziyaret programınıza alın derim. Ancak zahmetli, sonradan kulaklarım sizin tarafınızdan çınlatılmasın.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Evet sevgili Sanal Gezgin arkadaşlarım; Özetle Meteora masalsı, bulutların üstüne asılı bir dünya. İnsanın tanrısına yaklaşma çabaları ve insandan kaçma güdüsü ile inşa ettiği bir dini merkez. Gezmeden, gezgin olamayacağınız bir başka güzel yer….

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

02.05.2019 saat 01:48

 

UNESCO Dünya Mirası Listesinde Japonya

Japonya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesinde toplam olarak 19 eseri bulunmakta. Biz gezimizde bu eserlerden 7 tanesini gezdik.

Aşağıda Japonya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi içindeki eser ve yerleri toplu halde bulunuyor. Bunlar hakkında internetten bulduğum, küçük tanıtım videoları da ekledim. Böylece seyahat planlamanız öncesi fikir sahibi olabilirsiniz. Altı çizili mavi yazılar ise benim ziyaret edip de, daha önce yazısını ayrıntılı olarak yazdığım yerlere olan bağlantıyı gösteriyor. Parantez içinde rakamlar ise o eserin listeye alınma zamanını gösteriyor.

Japonya’nın UNESCO Dünya Kültür Mirası Eserleri 

Bu liste içinde Japonya’nın 14 eseri var;

  • Horyu-ji Bölgesinde Budist Anıtları  (1993)

Japonya’nın listeye alınan ilk Dünya  Kültür Mirası eseridir. Nara Prefaktöryal bölgesi içinde yaklaşık 48 Budist anıtı var. Bunlardan birkaçı 7.-8. yüzyıldan kalma ve bu onları dünyada hala ayakta olan en eski tahta binalar yapıyor. Bu yapıların tarihsel önemi sadece eski olmaları değil. Aynı zamanda Kore yoluyla  Japonya’ya gelen  Budizmin ve beraberinde Budist Tapınaklarının, Çin tarzı yapı şekillerinin Japon kültürüne adapte edilmelerini göstermeleri yönünden de önemi var.

 

  • Fujisan; Kutsal  ve Sanata ilham Veren  Yer (2013)

Fujisan yakın sayılabilecek tarihte listeye girmiş bir yer. Fuji Dağı, hem yüzyıllardır Japon sanatçıların ilham kaynağı olan her zaman karlı, konik tepesi ve çevresindeki doğal güzelliklerinden kaynaklanan  estetik görünümü ile ve hem de çok eski zamanlardan gelen ve Japon halkınca kabul görmüş dini kutsiyet  taşıyan  özelliği ile UNESCO listesinde yer almış. Fujisan’ı ziyaret ettik ve daha önceki bir yazımda Fujisan’ı anlatmıştım.

 

 

  • Gusuku Kaleleri ve Ryukyu Krallığı’na ait Eserler  (2000)

Ryukyu Krallığı  Japonya’ya ait Doğu Çin Denizi ile Büyük Okyanus arasında sınır oluşturan takımadalarda, 12-17. yüzyıllar arasında hüküm sürmüş bağımsız bir krallık. Bu krallığa ait kale (Gsuku şato anlamına geliyor) ve beraberindeki yapılar UNESCO Dünya Kültür Mirası içindeler.

 

  • Himeji-jo (1993)

Himeji-jo, 17. yüzyıl Japon kaleleri için ayakta kalan çok iyi bir örnek eser. Zamanına göre çok yüksek düzeyde bir savunma ve korunma yöntemleri/silahları ile donatılmış,  83 binalık bir kompleks. Beyaz renkli kale, ahşabın, estetik ve zamanına göre ileri bir teknoloji ile harmanlanmış bir baş yapıtı.

 

  • Hiraizumi – Budist Saf Toprakları temsil eden tapınak, bahçe ve arkeololojik alanlar. (2011)

Hiraizumi, Japonya’nın Kuzey Doğusunda,  Tohoku bölgesinde, Iwate vilayetinde küçük bir kasaba. Budist Saf toprakları temsil eden Hiraizumi,  tapınaklar, bahçeler ve arkeolojik beş siteyi kapsar. Hiraizumi, Japonya’nın Kuzeyinin merkez yönetimine ev sahipliği yaptığından burada 11-12. yüzyıllardan kalma yönetim binaları da bulunuyor. Krallık, Budizmin Saf Toprakları kavramı  üzerine kurulmuş. Bu nedenle de Budistlerin, ölüm sonrası Buddha’nın Saf Toprakları anlayaşından hareketle düzenlenmiş bahçe ve tapınaklar bölgesidir.

 

  • Hiroshima Barış Anıtı (Genbaku Dome) (1996)

Hiroşima’ya 6 Ağustos 1945 yılında atılan atom bombasının yıkıcı gücünü hatırlatması ve insanlığın barış içinde yaşaması umudunun bir sembolü olarak, bombanın atılması sonrasındaki hali ile korunan bir anıt. Bu konudan daha önceki bir yazımda Hiroşima başlığı bahsetmiştim.

 

  •  Eski Kyoto’nun Tarihi Binaları (Kyoto, Uji ve Otsu Şehirleri) (1994)

Çin eski başkentleri model alınarak inşa edilen Kyoto, 19. yüzyılın ortalarına kadar Japonya İmparatorluk başkentiydi. 1000 yıllık bir birikimi ile Kyoto, Japonya’nın, özellikle dini yapıları olmak üzere, ahşap mimarinin gelişiminin ve tüm dünyadan örnekleri ile bahçe düzenlemesinin önemli bir örneği olması ile listeye girmiş bir kent. Kyoto başlığı altında konuyu daha önce yazmıştım.

 

  • Eski  Nara Tarihi Kalıntıları (1998)

710-784 yılları arasında başkentlik yapmış olan Nara, bu dönem içinde yönetimin şehire kazandırdığı eserlerden dolayı zenginleşmiş. Şehir 8. yüzyıla ait imparatorluk saray kalıntıları, Şinto mabetleri ve Budist tapınaklarına ev sahipliği yapıyor. Konu hakkında geniş yazım Nara başlığı altında bulunuyor.

 

  •  Shirakawa-go ve Gokayama’nın tarihi evleri (1995)

Gassho-stili dedikleri evlerde, dağlık bir bölgede ve uzun zaman dünyanın geri kalanından izole bir şekilde yaşayan ve dut ağacı ve ipek böcekçiliği yetiştiriciliğinden geçimini kazanan insanların köyleridir Shirakawa-go ve Gokayama. Dua eder pozisyonda damlı evleri Japonya’da türünün tek örneğidir. Bu güzel köyü de gezimizde görme şansımız oldu ve bu konuyu  Shirakawa-go başlıklı yazımda anlatmıştım.

 

  • Itsukushima Şinto Mabedi (1996)

Seto İç Denizindeki Itsukushima Adası, çok erken zamanlardan beri Şintoizmin kutsal yeri sayılmıştır. Buradaki ilk Şinto mabedi 6. yüzyılda yapılmış. Şimdiki mabet ise 12. yüzyıldan kalma ve sonradan ilave edilen binalar birbirleri ile büyük uyum içindeler. Bunların yapımı teknik beceri gerektiriyor. Deniz ve dağ arasındaki mabetler renk ve şekil olarak kontrastlar gösterirlerken doğanın güzelliği ile insan yaratıcılığı birbirlerini tamamlamış. Bu güzel yeri de gezimizde ziyaret etme şansımız oldu ve Myajima Adası başlık yazımda konuyu anlatmıştım.

 

  • Iwami Ginzan Gümüş Madeni ve onun Kültürel alanı  (2007)

Honshu Adası’nın Güney-Batısında nehrin açtığı derin  vadilerle kesilmiş dağlık alanda 16-20. yüzyıllar arasında işletilmiş gümüş madenleri de UNESCO Kültür Mirası Listesine girmiştir. Burada maden ocakları, eritme ve arıtma bölümleri ile madeni limana ulaştırma yolları bulunuyor. Maden buradaki limanlardan Kore ve Çin’e yollanıyormuş. Bu madenler Japonya’nın ekonomisi için çok önemli rol oynamışlar. Şimdi maden alanı yoğun bir ormanlık alan haline gelmiş. Bu alanda kaleler, mabetler, sahile ulaşım yolları ve işlenmiş madenin gemilere yüklendiği 3 adet liman kenti var..

 

  • Kii Sıradağları Kutsal Alan ve Hacı Yolları (2004)

Pasifik Okyanusuna bakan Kii Dağlarının yoğun ormanları içinden geçen 3 kutsal alan-Yoshino ve Omine, Kumano Sanzan, Koyasan- haç yolları ile eski başkentler Nara ve Kyoto’ya bağlanıyordu. Bu alan ve ormanlık yollar çok iyi belirlenmiş ve 1200 yıldır kullanılan hacı yolları. Yılda 15 milyon civarı turist alan bu bölge hem doğa harikası ve hem de yol üstü mabetleri barındırıyor.

 

  • Nikko Mabet ve Tapınakları (1999)

Nikko ve beraberindeki doğa yüzyıllardır kutsal bir alan kabul ediliyor ve buradaki yapı ve ahşap işçiliğindeki incelik sanat şaheseri. Bu yapılar Tokugawa Şogunları tarihi ile yakından ilgili. Biz gezimizde bu alanı gezme ayrıcalığını yaşadık ve Nikko başlığında bu konu ile ilgili ayrıntılı bir yazı yazmıştım.

 

  • Japonya’nın Meiji Dönemi Endüstriel devrim alanları: Demir-Çelik, gemi yapımı ve kömür madenciliği  (2015)

Çok zorlama bir UNESCO Kültür Mirası Listesi başlığı  benim için ama  Feodal dönemin Japonyası’nın yıkılıp, Meiji döneminde batı endüstrisinin ülkeye adaptasyonunu göstermesi nedeni ile listeye alınmış.

 

  • Tomioka İpek Fabrikası ve ilgili alanları  (2014)

Yine Meiji Dönemi endüstrileşme çabalarını ve arzularını gösteren bir yer olması nedeni ile listeye alınmış bir yer. Tokyo’nun Kuzey-Batısında Gunma Prefaktoryal bölgesinde geç 19-erken 20. yüzyıl başlarında kurulmuş bir ipek fabrikası. Bu fabrika ürünleri özellikle Avrupa ve Amerika olmak üzere ihraç edilmiş.

Japonya’nın UNESCO Dünya Doğa Mirası Eserleri 

İ (4)

  • Ogasawara Adaları (2011)

Ogasawara  Adaları denince, 3 grup halinde toplamda 7939 hektar alanı kaplayan otuzdan fazla adayı anlamak gerekiyor. Adalar, sundukları doğal güzellikler yanında bir yarasa türü olan ve yok olma tehlikesi altındaki Bonin Flying Fox ve 195 tehlike altındaki kuş türüne de ev sahipliği yapması ile önemliler. Ogasawara Adaları, bunun dışında da birçok endemik bitki türüne de evsahipliği yapmaları yönünden Dünya Doğa Mirası Listesi içinde  bulunuyor.

 

  • Shirakami-Sanchi (1993)

Burası ormanlık bir alan. Eskiden Kuzey Japonya’nın tüm dağ sırtları ve tepelerinde özel bir tür Japon Kayın ağacı (Siebold’s beech trees)  bulunurmuş. Şimdilerde ise sadece Kuzey Honshu’nun dağları,bu  Japon Kayın ağacının doğal ortamı kalmış ve bu nedenle bu orman listeye girmiş. 

 

  • Shiretoko (2005)

Shiretoko Yarımadası, Japonya’nın en kuzeydeki adası olan Hokkaido Adası’nın Kuzey-Doğusunda yer alıyor.  Halk dilinde dünyanın sonu anlamındadır. Yarımadanın doğu tarafında Rusya’nın Kunaşir adası görülüyor. İyi korunmuş çevre (Siretoko milli parkı) sayesinde 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmiştir. Yarımadanın uzunluğu 70 km, genişliği 25 km, alanı ise 1,230 km²’dir.

 

  • Yakushima (1993)

Japonya’nın Kagoşima ili sınırları içinde yer alan Kyūshū’nün güneyinde bulunan subtropikal bir adadır. Japonya’nın bilinen en yaşlı ağaçları buradadır. 1000 yıldan daha yaşlı olduğu düşünülen bu ağaçlara Yakushima Adası ve Japonca sedir ağacı anlamına gelen “sugi” kelimelerinin kombine edilmesinden “yakusagi” deniyor. En yaşlı ağacın 7000 yaşı üzerinde olduğu düşünülüyor. Eksik kaldığına, göremediğimize, en çok üzüldüğüm alanda burası oldu.

UNESCO Dünya Mirası Listesinde Moğolistan

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Moğolistan’ın UNESCO Dünya Mirası Listesi içinde 4 adet yeri vardır. Bunlardan 3 tanesi Dünya Kültür Mirası ve bir tanesi de Dünya Doğa Mirası Listesi içindedir.

Dünya Kültür Mirası Listesinde Moğolistan

Büyük Burhan Haldun Dağı (Great Burkhan Khaldun Mountain)

Moğolistan’ın Khentii  Eyaletinde bulunan ve Moğollar için kutsal sayılan dağlardan birisidir. Cengiz Han’ın burada doğup, öldükten sonra da buraya gömüldüğü ileri sürülmektedir. Budist olan Moğollar ve Türki kavimler Buda’yı “Burhan” olarak adlandırırmış. Bu nedenle bu dağın ismininSonsuz Buda” anlamına geldiği yazılmaktadır. Bu kutsal dağ ve yakın çevresi çok kısa bir zaman önce, Temmuz 2015’de, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içine dahil edilmiş. Bu dağa ait en güzel fotoğraflar için kaynak adres;

http://whc.unesco.org/en/list/1440/gallery/

Orhun Vadisi Kültürel Alanı

Orhun Vadisi Moğolistan’ın merkezinde, Gobi Çölü ve Sibirya ormanları gibi tamamen farklı 2 bölge arasında ve Asya su sınırı üzerinde bulunan bozkır bölgesidir. Bu nedenle bölgenin coğrafi ve doğal güzellikleri hayranlık verici. Dar sayılabilecek bir alan içerisindeki bir bölgede bozkır, orman, ve çöl gibi birbirinden tamamen farklı bitki örtülerine sahip yerleri görmek mümkündür. Orhun Vadisi 2004 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınmıştır. Orhun Vadisinin listeye alınmasında en önemli etken, onun tarih açısından olan büyük önemi. Uygur İmparatorluğu ve bir zamanlar dünyanın en büyük imparatorluğu olan Moğol İmparatorluğunun başkentleri Orhun Vadisindedir. Bu yüzden Orhun Vadisi Hun İmparatorluğu, Gök Türk İmparatorluğu, Uygur İmparatorluğu, ve Moğol İmparatorluğu’na ait arkeolojik kalıntıları, yazılı ve dikili taşları, mezarları, ve Budist tapınaklarını barındırmaktadır.

Moğolistan Altay’larının Petroglifik Kompleksleri

Petroglif, kaya yüzeyinin oyulması, kaldırılması veya aşındırılması ile yapılan simge veya işaretler anlamındadır. Büyük bölümü yazının bulunuşundan önceki dönemlere (Mezolitik ve Neolitik dönemlere) ait olan bu eserler, eski  kültür ve medeniyetlerin en değerli maddî varlıkları olarak kabul ediliyorlar. Moğolistan, Kuzey Asya’nın en eski, en iyi korunmuş kaya sanatlarına, yani Petrogliflere, ev sahipliği yapıyor. 2011 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alınan bu kaya tasvirleri, bu coğrafyada binlerce yıl önce yaşamış insanlara ait ipuçları veriyor. İlk şekiller 12000 yıl öncesine ait avlanma sahnelerini gösteriyor, Türk ve İskit dönemlerine ait petroglifler ise  çobanlık, ata binme ve göçebelik sahnelerini betimliyor.

Dünya Doğa Mirası Listesinde Moğolistan

Uvs Nuur Havzası

Daha önce “Dünya Mirası Listesinde Sibirya” başlıklı yazımda, bir kısmı Sibirya ama büyük kısmı Moğolistan topraklarında olan Uvs Nuur Havzası hakkında yazmıştım (https://gezekalin.com/2015/08/12/unesco-dunya-mirasi-listesinde-sibirya/). Moğolistan’ın bu doğa mirası eseri ile ilgili bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

15.08.2015 Saat 01:56

UNESCO Dünya Mirası Listesinde Sibirya

IMG_6003-001
Rusya Federasyonunun toplamda 26 tane Dünya Mirası Listesi eseri ve doğal güzelliği bulunuyor. Bunlardan 10 tanesi doğa mirası listesi içinde ve 16 tanesi ise kültür mirası listesi içinde yer alıyor. Rusya’nın Doğa Mirası Listesi içindeki 10 yerden 9 tanesi ise Sibirya içinde yer alıyor. Bu da Sibirya’nın içerdiği doğal güzelliklerin bir delili olsa gerek.
Sibirya Rusya topraklarının 13,1 milyon km² ile %77’sini ve dünya kara yüzeyinin ise neredeyse %10’unu kapsıyor. Bu nedenle de bu coğrafya içinde bu kadar çok sayıda doğa mirası alanının olması garip gelmemeli.
Sibirya gezimizde sadece Baykal Gölünü ziyaret edebildik. Liste içinde olan bazı yerlere ulaşmak çok zor. Ama bu yazıyı hazırlarken fark ettiğim bazı yerler bu coğrafyaya tekrar ve tekrar yolumuzun düşmesi gerektiğini düşündürdü.
Sibirya’nın UNESCO Dünya Doğa Mirası Listesi içindeki yerleri şunlardır;

Baykal Gölü

Tam ekran yakalama 13.08.2015 002830Dünyanın en derin, en eski, en geniş tatlı su kaynağı olan Baykal Gölü Sibirya gezisinde kaçırılmaması gereken bir yer ve ulaşımı da en kolay olanı. Doğa harikası Baykal Gölü 1996 yılında Dünya Doğa Mirası Listesine girmiş. Sibirya’da ziyaret edebildiğimiz tek doğa harikası listesi yeri bu göl oldu. Eminim Baykal Gölü’nün her mevsimde ayrı bir güzelliği vardır.

 Kamçatka’nın Volkanları

Tam ekran yakalama 13.08.2015 0031471,250 kilometre uzunluğundaki Kamçatka Yarımadası, Pasifik Okyanusu (doğusunda) ile Okhotsk Denizi (batısında) arasında yer alır. Yarımadanın alanı 472,300 km² ve doğanın değişik renkleri yönünden son derece zengin bir yer. Yarımada üzerinde 29 tanesi halen aktif olan yaklaşık 150 volkan var. Kamçatka’nın 19 aktif volkanı UNESCO tarafından 1996 yılında Dünya Doğa Mirası Listesi’ne alınmış. Bu volkanların en yükseği Klyuchevskaya Sopka (4750 metre) ancak kusursuz konisiyle en güzel, en etkileyici volkanı ise Kronotsky Volkanı.

Altay Altın Dağları

AltaiMapGüney Sibirya’da bulunan bu sıradağlar Rusya (Sibirya), Moğolistan, Kazakistan ve Çin sınırları içinde yer alıyor. Ob Nehri bu dağlardan kaynaklanıyor. 1998 yılnda Doğa Mirası Listesine alınmış. Aşağıdaki video biraz uzun ama Altay Dağları ve bölgesi hakkında muhteşem bir doğa görseli içeriyor. İzlemenizi tavsiye ederim.

Lena Sütunları

Tam ekran yakalama 13.08.2015 004240Doğu Sibirya’da, Yakutistan’da Lena Nehri kıyılarında doğal olarak oluşmuş yükseklikleri 150-300 metreler arasında değişen kaya sütunlardır. 2012 Yılında Dünya Doğa Mirası Listesine girmiştir. 

Putorana Platosu

Tam ekran yakalama 13.08.2015 004621Üzerinde barındırdığı bozulmamış tayga (üzeri ormanla kaplı dağlık alan) ve tundra (bodur otlarla kaplı alan) bölgeleri, arktik (kuzey kutbuna yakın) çöl yapısı, el değmemiş soğuk su ve göl sistemleri ile yarı arktik ve arktik bölge özelliklerini beraberce göstermesi nedenleri ile  2010 yılında Dünya Doğa Mirası Listesi içine alınmış. Bu doğa güzelliği Merkezi Sibirya Platosunun Kuzey Batı ucunda yer alıyor.

Bakir Komi Ormanları

Kaynak: http://heindorffhus.motivsamler.dk/worldheritage/frame-RussiaKomi.htm

Ural Dağları’nın kuzey kesiminde yer alan bir UNESCO Dünya Mirası alanıdır. 1995 yılında listeye alınmıştır. 32.800 km²’lik yüzölçümüyle Avrupa’nın en büyük bakir ormanı konumundadır.

Uvs Nuur Havzası

Tam ekran yakalama 13.08.2015 005914Çoğu Moğolistan ama bir bölümü de Rusya’nın Tuva Cumhuriyeti sınırları içinde kalan çok tuzlu, sığ ve büyük bir göl olan Uvs Gölü Havzası, 2003 yılında Dünya Doğa Mirası Listesine alınmış. Bu alanın büyüklüğü  70,000 km²’yi buluyor. Uvs Nuur Havzasını listeye sokan özellikler dünyanın en kuzeydeki çölü ile Kuzey Yarımküre tundra alanlarının bu bölgede birleşmeleri ve benzersiz bir ekosistem yaratmaları.

Wrangel Adası Doğal Rezerv Alanı

Tam ekran yakalama 13.08.2015 005445Kuzey Buz Denizi’nde  bulunan Wrangel Adası, Rusya Federasyonu’nun kuzeydoğu ucunda, Çukotka Özerk Okruğunda yer alıyor. 125 km genişliğindeki ince uzun adanın yüzölçümü yaklaşık 7,300 km². Buzul olmayan adada çok sayıda küçük göl vardır. Kuzey ve Güneybatı kıyılarında kum sırtlarının çevrelediği sayısız kıyı gölleri bulunur. 2004 yılında benzersiz ekosistem ve biyolojik çeşitlilik nedeni ile UNESCO Dünya Doğa Mirası Listesine alınmış. Bu adada yoğun sayıda kutup ayısı ve deniz ayısı popülasyonu bulunyor

Sikhote-Alin

Tam ekran yakalama 13.08.2015 002405Vladivostok’un Kuzeydoğusunda,  Primorsky ve Khabarovsk Federe Bölgelerinde olan Sikhote-Alin, 2001 yılında UNESCO tarafından,  Çin Testere Gagalı Ördeği, Blakiston Balık Baykuşu ve Sibirya Kaplanı gibi nesli tükenme tehlikesi altında hayvan türlerini de düşünerek, Dünya Doğa Mirası Listesine alınmış.
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
13.08.2015 Saat 01:05

Dünya Mirası Listesi -İtalya

IMG_2874 

İtalya Dünya Mirası Listesi içinde 50 esere sahip bir ülke. Bu anlamda UNESCO Listesi içinde en fazla eser İtalya’da bulunuyor. Aşağıda koyu harflerle yazılmış olanlar bu gezide ziyaret etme şansı bulduğumuz yerleri gösteriyor.

Gezekalın….

Dr Ümit Kuru

22.06.2015 Saat 01:38

İtalya’nın UNESCO Kültürel Miras Listesi eserleri

  • Caserta’da 18. Yüzyıl Kraliyet Sarayı.  Vanvitelli Su Kemeri ve San Leucio Kompleksi (1997)

(Napoli’ye kadar gidip de neden 38 km ötedeki Caserta Sarayına gitmemişiz anlamadım! )

  • Piedmont ve Lombardy Sacri Montisi (2003)

  • Aquileia Arkeolojik alanı ve  Patriarchal Basilica (1998)

  • Agrigento Arkeolojik Alanı (1997)

  • Pompei, Herculaneum ve Torre Annunziata Arkeolojik Alanları (1997)

  • Assisi,  San Francesco Bazilikası ve diğer Fransiskan Alanları (2000)

  • Padua Botanik Bahçesi (Orto Botanico) (1997)

  • Castel del Monte (1996)

  • Kathedral, Torre Civica ve Piazza Grande, Modena (1997)

  • Leonardo da Vinci’nin  “The Last Supper”  tablosu ile Santa Maria delle Grazie Kilise ve Manastırı (1980)

  • Paestum ve Vella Arkeolojik alanları ile birlikte Cilento ve Vallo di Diano Ulusal Parkı ve   Certosa di Padula (1998)
  • Verona Şehri (2000)

  • Vicenza Şehri ve Veneto’nun Palladian Villası (1994)

  • Amalfi Kıyıları (1997)

  • Crespi d’Adda (1995)

  • Ravenna’nın Erken Hıristiyan Eserleri (1996)

  • Cerveteri ve Tarquinia’nın Etrüsk Mezarları (2004)

  • Rönesans Şehri Ferrara, Po Deltası (1995)

  • Genova: Le Strade Nuove ve Palazzi dei Rolli sistemi (2006)

  • Floransa Tarihi Merkezi (1982)

  • Napoli Tarihi Merkezi (1995)

  • Roma tarihi merkezi, şehirdeki Vatikan özel mülkleri ve San Paolo Fuori le Mura (1980)

  • San Gimignano Tarihi Merkezi (1990)

  • Siena Tarihi Merkezi (1995)

  • Pienza Şehri Tarihi Merkezi (1996)

  • Urbino Tarihi Merkezi (1998)

  • Noto Vadisi’nin geç Barok mimarisi (Güney-Doğu Sicilya) (2002)

  • İtalya’daki Lombartlar (Longobard’lar), İktidar Sarayları (568-774 MS) (2011)

  • Mantua ve Sabbioneta (2008)

  •  Toskani’deki Medici Villa ve Bahçeleri (2013)

  • Piazza del Duomo, Pisa (1987)

  • Portovenere, Cinque Terre, ve Adalar (Palmaria, Tino and Tinetto) (1997)

  • Alpler çevresindeki Prehistorik Kazıklı Evler  (2011)

http://visualdata.dw.com/specials/welterbe/index.php?lg=en&site=videoShort&route=r8&local=unteruhldingen

Alpler çevresinde bu tür alanlarda 111 adet var ve 19 tanesi İtalya sınırları içinde bulunuyor.

  • Savoya Kraliyet Hanedanı Sarayları (1997)

  • Albula’da Rhaetian Tren hattı / Bernina Manzaraları (2008)
  • Valcamonica’da Kaya üstüne çizimler (1979)

  • Su Nuraxi di Barumini (1997)

  • Sİrakusa ve Pantalica Kaya Mezarları (2005)

  • Alberobello’nun konik çatılı yığma taş evleri (The Trulli of Alberobello) (1996)

  • Matera Kaya Kiliseleri ve yerleşim yerleri (The Sassi and the Park of the Rupestrian Churches of Matera) (1993)

  • Val d’Orcia (2004)

  • Venedik ve Lagünü (1987)

  • Villa Adriana (Tivoli) (1999)

  • Villa d’Este, Tivoli (2001)

  • Villa Romana del Casale (1997)

  • Piedmont Bağları: Langhe-Roero ve Monferrato (2014)

İtalya’nın UNESCO Doğa Miras Listesi eserleri

  • Isole Eolie (Eoli Adaları) (2000)

  • Monte San Giorgio (2003)

  • Etna Dağı (2013)

  • Dolomitler (2009)