Geziye çıkmadan birkaç gün önce bir gezgin arkadaşın yolladığı fotoğraf beni çok etkilemişti. Gezi boyunca küçük örneklerini görsek de, orman halini görmediğimiz bambu ormanı fotoğrafıydı gördüğüm. Burasını son dakikaya kadar uğraşsam da programa koyduramadım. Grup olarak gezmeye zaman yetmiyor, teknik olarak da pek olanaklı değildi. Ancak programda olmasa da uykudan fedakarlık edip Kyoto’da bulunan Sagano Bambu Ormanına kendi imkanlarımızla gitmeyi kafaya koydum. Sabahın çok erken saatlerinde otelden ayarladığımız taksilerle bu ormana gittik ve yarım saatte olsa gezimizi yaptık.
Kyoto şehrinin 10 km batısında Arashiyama Bölgesinde, 16 km² alan içerisinde bulunan Sagano Bambu Ormanı insanı gerçekten büyülüyor. Taksi ile yaklaşık yarım saatlik bir yol sonrası gittiğimiz ormana giriş imkanı olmadı. Sabahın o saatinde kapalıydı.Ama yaklaşık 500 metrelik bambularla kaplı yol bize ormanın güzelliği hakkında bir fikir verdi. Arashiyama asıl sakura zamanı ve sonbaharda doğanın değişik renklerine bürünürmüş. .
Sabahın bu erken saatlerinde orada ancak bir avuç fotoğraf meraklısı var. Üçayak sehpalarını kurmuş, sabırla fotoğraflarını çekiyorlardı. Bu yolda yürürken gördüklerim; Yukarıdan güneşin ancak dar aralıklardan geçen ışıkları, bambu ağaçlarından oluşmuş bir tünel, rüzgar ile bambu ağaçların nazlı nazlı sallanmasıydı. Hafif de olsa esen rüzgarla birbirlerine değen yaprakların çıkarttığı seslerin melodisi ise olayın bir başka büyüsüydü. Bambu ormanı gezisinin tadı damağımızda kaldı ama bugün bir başka önemli yer gezilecek ve kahvaltıyı, hareket saatini kaçırmamak gerekti. Aynı şekilde taksi ile otelimize geri döndük
Kyoto’da geçirdiğimiz güzel günlerin ardından Hiroşima’ya gitmek için yollara düştük. Kyoto Tren İstasyonundan Sakura adlı hızlı trene (shinkansen) bindik ve 1.5 saatte Hiroşima tren istasyonunda olduk.
Miyajima, Hiroshima Şehrinin biraz dışında, 15 dakikalık feribot geçişi (Japan Rail Pass ile ücretsiz geçebilirsiniz) ile ulaşılabilen kutsal kabul edilen bir ada. Bu ada doğal güzellikleri, başıboş dolaşan geyikleri, adanın ortasında bulunan Misen dağına çıkan yürüyüş yolları, irili ufaklı tapınakları ve en önemlisi sizi adanın girişinde karşılayan Itsukushima Mabedi’nin denizin içindeki Torii’si ile Japonya’nın görülmesi gereken en önemli yerlerinden birisi kabul ediliyor. Itsukushima Mabedi, bu mabedin deniz içinde kalan toriisi ve Misen Ormanı UNESCO Dünya Kültürü Mirası listesi içinde yer alıyorlar. Yani biz bu gezi ile UNESCO listesi içinde olan 6. Japon eserini gezmiş olacağız.
Geçmişte kadınların bu adaya çıkmasına izin verilmez, adanın ritüel saflığının bozulmaması için de yaşlı insanlar ölmeleri için adadan gönderilirmiş. Aslında adanın gerçek ismi Itsukushima Adası. Ancak ada takma ismi olan Miyajima Adası (“Mabet Adası” anlamında) adı ile meşhur.
Hiroşima kıyılarından, Miyajimaguchi Feribot İskelesinden kalkan feribotumuz, Seto İç Denizi’nde bulunan Miyajima Adası’nın Feribot İskelesine yanaştı. İç denizi geçerken feribot güvertesinden Misen Dağı ve feribot ilerledikçe belirginleşen deniz içindeki torii yi gözlemliyorsunuz.
Feribottan iner inmez sağ yöne doğru yürüyerek Itsukushima Mabedine yöneldik. Alanın UNESCO Listesi içinde olduğunu gösterir heykeli ve yazıyı geçip büyükçe granit sütunlu taştan bir toriinin bulunduğu alana geldik. Bu alandan hem denizdeki meşhur toriiyi ve hem de Itsukushima Mabedini yandan fotoğrafladık. Etrafta yine serbest halde gezen ve elinizdeki yiyeceklerle kağıtları kollayan geyikleri sevdik. Sonra da mabede girdik.
Adadaki en önemli yapı olan Itsukushima Mabedi, 1996’dan bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alıyor. Mabedin 6. yüzyılda yapıldığı biliniyor. 1168’de dönemin en güçlü klanının lideri olan Taira no Kiyomori, Miyajima Adasını ve üzerindeki mabedi ailesinin özel mabedi olarak ilan etmiş ve yeni binalar eklemiş. Bu binalar arasında müzik odaları, Japon Noh tiyatrosu sahnesi (müzik ve dans eşliğinde yapılan Japon Tiyatrosu) ve daha başka küçük mabet binaları var. Mabet kompleksi 56 ayrı yapıdan oluşuyor ve bu binaları birbirlerine toplamda uzunluğu 300 metreyi bulan koridorlar bağlıyor. 13. ve 14. yüzyıllarda hasar gören binalar, 1572’de orijinaline sadık kalarak yenilenmiş. Yapıların tamamı kırmızı renkte (kötü ruhları uzak tuttuğuna inanıldığından bu renk kullanıldığı düşünülüyor) ama farklı dönemlerde yapılmalarından dolayı kırmızı renkler farklı tonlarda gözüküyor.
Mabedin yapı şekline shinden-zukuri tipi yapı deniyor. Bu yapı tarzında iki taraflı simetrik binalar varken bunların tam ortasında boşluk bulunuyor. Yani bir nevi U şeklinde yapı tarzını düşünebilirsiniz.
Gelgite bağlı olarak, suyun üstünde yüzüyormuş gibi görünen Itsukushima Mabedinin Tanrı Kapısı (Torii), adadaki Misen Dağı’ndan görünümü ile Japonya’daki en güzel üç manzaradan birisi olarak kabul ediliyor. Bu yakıştırmanın tarihi 1643 yıllarına kadar gidiyor. Japonya’yı yaya olarak bir baştan diğer başa gezen Konfüçyüs öğretisini takip eden bir gezgin, 1643 yılında yazdığı kitabında, Japonya’nın 3 önemli manzarası olarak Matsushima, Amanohashidate ve Miyajima’dan bahsetmiş.
Itsukushima Torii’si 16 metre yükseklikte ve 1875 yılında yapılmış. Bu gördüğümüz yerde, kapının son halinden önce tam 7 defa kapı yapılmış. Bu kapının ağırlığı 60 ton ve ana sütunlar üzerinde duran damın uzunluğu ise 24 metre. Ana sütunlar doğal kafur ağacından (çevresi 9.9 metre), bu ana sütunları destekleyen 4 sütun ise sedir ağacından yapılmışlar. Kapı denizin ortasında sadece kendi ağırlığı ile duruyor.
Güneş ışıklarının toriiyi en iyi fotoğraflamaya izin verdiği saatler 15:00 civarında olan saatler. Ama bu sefer de sular çekilmeye başladığından kapı biraz suyun üstünde kalıyor. Zaman daha da ilerlediğinde karadan kapı yakınına kadar yürüme imkanınız olabiliyor.
Itsukushima Mabedinden çıktıktan sonra bir süre tapınak ve Torii civarından fotoğraf çekimi yaptık. Sonra buluşma saatine kadar civarı gezdik. Beş katlı pagodanın (Gojunoto) ve arkasında Toyokuni (Senjokaku) Mabedinin bulunduğu alana merdivenlerden çıktık.
Adanın ne yüksek tepesi deniz seviyesinden 535 mt. Buraya sıkı bir yürüyüşle 2.5-3 saatte çıkabilirsiniz. Bir diğer yol ise Itsukushima Mabedinden 6 dakika kadar Momijidani Parkına yürüyüp, buradan ücretsiz otobüslerle 3 dakika yol alıp, Momijidani Teleferik İstasyonundan teleferikle tepeye çıkmak. Bizim o kadar vaktimiz yoktu. Dolayısıyla tepeden manzarayı, adayı kutsal hale sokan rahip Kobo Daishi zamanından beri yanan kutsal ateşi (Kiezu-no-Reikado Salonunda) göremedik.
Toyokuni (Senjokaku) Mabedi 16. yüzyılda Japonya’nın 3 kurucusundan biri olan Toyotomi Hideyoshi için yapılmış olan bir yapı. Aslında yapılış amacı Budist metinlerin saklanması için bir kütüphane olması. Ancak Hideyoshi ölünce bina yapımı durmuş ve hiç de bitirilememiş. Bu mabedin özelliği hiç boyanmamış olması. Itsukushima Mabedinin turuncu-kırmızı boyalı halinden sonra burası çok sade kalıyor. Ama doğrusu ben bu eski halden çok etkilendim.
Beş katlı pagoda orijinal hali ile 1407 yılında inşa edilmiş ve 1533’de restore edilmiş. Japon ve Çin stillerinde izler var.
Feribot için verilen toplanma saati yaklaşırken adadan son fotoğraf karelerimizi aldık. Alışveriş mağazalarının bulunduğu ve feribot iskelesinden Itsukushima Mabedine giden ana yol Omotesando Caddesi olsa da asıl ilginç olan bir arkadaki Machiya Caddesi. Burada evler daha eskiye aitler. Bu caddede yürümeyi ihmal etmeyin derim.
Gönlüm buradan ayrılmayı hiç istemedi. Hele bu yazıyı yazarken daha yapılabilecekleri öğrenince üzüldüm doğrusu. Keşke bu adada konaklama imkanımız olsaydı.Bu adada 3, 4 ve 6 saatlik yürüyüş rotaları var. Bugünkü aklım olsa hiç olmazsa teleferikle yukarıya çıkıp oradan hızlıca yürüyüş yolunu takiple aşağıya inerdim. Ama bu kadarı için bile 2 saat gerekiyor.
Miyajima Adasından feribotla tekrar Hiroşima’ya döndük ve oradan da otelimize gittik. Hiroşima’da kaldığımız otel Hotel New Hiroden. Hiroşima bir sonraki yazıda daha geniş anlatacağım.
Umarım bir gün bu adaya tekrar yolum düşer. Tabii ki aynı dileklerim siz Sanal Gezginler içinde..
Gezekalın….
Dr Ümit Kuru
21.05.2016 Saat 22:07