Sakura Zamanı Japonya: Hiroşima-Kobe

IMG_8165.JPG

6 Ağustos  1945; Sabah 08:15… “Enola Gay”  adlı B29 tipi Amerikan savaş uçağı, yarıçapı 0,7 metre, boyu 3 metre olan Little Boy (Küçük Çocuk) lakaplı tarihin ilk atom bombasını Hiroşima üzerine bıraktı. Bırakıldıktan yaklaşık 45 saniye sonra, yerden 600 metre yukarıda, lakabı yarattığı sonuca hiç uymayan, Japonya’ya ve hatta dünyaya travması çok büyük olacak olan atom bombası infilak etti. Çapı 230 metre, sıcaklığı 4000°C olan bir alev topu saniyede 440 metre hızla her yöne doğru genişlemeye başladı. 30 saniyede 12 kilometrelik bir alana yayılan bu şok dalgaları, patlamadan 8 dakika sonra 9000 metre yükseklikte o artık herkesin bildiği mantar bulutu oluşturdu. On binlerce Japonun hayatını kaybettiği bu saldırıdan sonra, Japonya’da hiçbir şey eskisi gibi olmadı.

İşte biz bugün ilk atom bombasının atıldığı bu kenti, Hiroşimayı, gezeceğiz. 1996 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içine alınan ve Hiroşima’ya atılan atom bombası sonrasında ayakta kalabilen tek bina olan Hiroşima Barış Anıtı (Genbaku Dome) bizim Japonya’daki 7. ve son Dünya Kültür Mirası eserimiz olacak. Ben hiç bir gezimde bir UNESCO Kültür Mirası Listesi eserini anlatırken bu kadar zorlanmamış, hüzünlenmemiştim. Genbaku Dome aslında insan eli ile insana bir anda verilebilecek olan zararların en çarpıcı, en sarsıcı anıtı. İnsanlığın günah çıkarması için verilen bir ödül gibi düşünsem de aslında kalıcı barış için bir umut anıtı kabul edilmeli.

IMG_8179.JPG

Zamanının güçlü lideri Mōri Terumoto tarafından 1589 yılında Seto İç Denizi nehir deltasının kıyı şeridi üzerinde kurulan Hiroşima, bugün 1150000 civarında nüfusa sahip bir şehir. İkinci Dünya Savaşında müttefik güçlere karşı teslim olması bir türlü kabul ettirilemeyen Japonya’nın, iktidardaki imparatoru ve Japon Faşizminin siyasi yöneticilerini teslim olmaya zorlamak için Japonya’ya atom bombası atılması uygun bir yol olarak görülmüş. Atom bombası atılmasına uygun şehir seçiminde, Amerikalıların uyguladığı seçim kriterleri insanı çok düşündürüyor; 5 km çaplı şehir merkezi olacak, askeri ve/veya sanayi tesisleri ve çevresinde yoğun sivil yerleşim olacak. Bu kriterlere uygun 17 şehir arasında yer alması Hiroşima’nın tarihsel şansızlığı. Bu 17 şehir arasından ilk atom bombasının atılmasının uygun olacağı ilk 4 şehir arasına Hiroşima’da seçilmiş. Hiroşima’nın son talihsizliği ise finale kalan 4 şehir arasından, günün hava şartları uçuş ve görerek hedefe bombayı bırakmak için en uygunu olanı olması. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bugün gezdiğimiz iki nehir arasındaki üçgen şeklinde, sakin, huzurlu ama bir o kadar da hüzün dolu Barış Alanı bir zamanlar şehrin cıvıl cıvıl, ticari ve kalabalık bir yerleşim merkeziymiş. Atom bombası buraya düşünce taş taş üstünde kalmayıncaya kadar şehri harap etmiş. Hiroşima’ya atılan atom bombası sonucunda 380000 kişilik şehirden, 1945 yılının sonuna kadar kimi kaynaklara göre 66 bin, kimi kaynaklara göre de 140000 kişi yaşamını yitirmiş. Faciayı yaşayıp hayatta kalabilmiş kişilere Japonya’da  ‘Hibakusha‘ deniyor. Bunlardan bile yıllar sonra radyasyonun geç dönem etkileri ile ölenler, sonraki kuşaklardan etkilenenler olmuş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Savaş sonrası şehir yeniden yapılırken, 1954 yılında Japon mimar Kenzo Tange bu gezdiğimiz alanda bir barış parkı kurmayı tasarlamış. Böylece atom bombası gibi kitlesel imha silahlarının ama daha da önemlisi, savaşın kötülüğünün gelecek kuşaklarca unutulmaması istenmiş. Bu alanda her yıl 6 Ağustosta ölenler anısına törenler düzenleniyor ve barış için dilekte bulunuluyor.

IMG_8172.JPG

Biz bu alanı gezmeye Hiroşima Barış Anıtını (Genbaku Dome) ziyaret ederek başladık. 1915 yılında Çek mimar Jan Letzel tarafından Motoyasu Nehri kenarına kurulu olan bu bina Hiroşima İli Ürün Sergi Salonu olarak kullanılmış. Binanın kubbesi bombadan dolayı yıkılmamış ve ayakta kalmayı başarmış. Patlamanın meydana geldiği yer kubbeye 150 metre uzaklıkta ve yerin 600 metre üstündeydi. Aslında Aioi Köprüsü üzeri hedeflenirken, sapma sonucu bir hastanenin tam üstünde patlamıştı. Zaman zaman gezi grubu olarak yaptığımız gibi, bu anıt önünde de “duran adam” pozisyonunda saygı duruşumuzu gerçekleştirdik. Bu alanda yaptığımız saygı duruşlarının ilki de burada olmuş oldu. Patlamanın olduğu günkü dehşet hakkında bir fikir verircesine yarısı ayakta duran ve yıkımın olduğu hali ile müze anıta çevrilmiş bu bina bizi çok etkiledi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_8209.JPG

Daha sonra Aioi Köprüsünü geçip Barış Çanı‘na geldik. 1964’de bu alana dikilmiş Barış Çanı neredeyse 1 ton ağırlığa sahipmiş. Bu çanın üstünde bir dünya haritası var ve bu haritada tek dünyayı sembolize eder şekilde ülke sınırı yok.

IMG_8226.JPG

Park içinde yürümeye devam edince Çocukların Barış Anıtı’na geliyorsunuz. Bu anıt bombalama sonucunda Hiroşima’da ölen çocuklara adanmış. Bu anıtın gerçek bir hikayesi var  ve dinlediğimizde tüylerimiz diken diken oldu. Sasaki Sadako Hiroşima’ya atılan atom bombasının uzun süreli etkilerine maruz kalmış olan bir çocuk. Kan kanserine yakalanan Sadako, eğer origami yöntemi ile küçük kağıtlardan   1000 adet turna yapabilirse iyileşeceğine inandırılmış. Kendisini yaşama bağlayacak tedavi yönteminin minik elleri ile katladığı turnalara bağlı olduğuna inanan Sadako, yüzlerce turna yapmış. Sonu kaçınılmaz şekilde ölüm olmuş ama onun bu çabası çocuklarca desteklenmiş ve hala da tüm Japonya’dan ve hatta dünyadan, 6 Ağustos’da özellikle olmak üzere, origami turnalar buraya gönderilmeye devam ediyormuş. Heykel, Sadako ellerini iki yana açmış ve başında da origami turna olacak şekilde yapılmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Barış Ateşi, Barış Parkında bulunan bir diğer anıt. 1964 yılında yapılmış ve o zamandan beri ateşi devamlı olarak yanıyor. 

Bunun sembolik bir anlamı da var; Bu ateş dünyadaki tüm nükleer bombalar imha edilene ve dünya artık bu tehlike altında olmayana kadar yanmaya devam edecekmiş.

IMG_8305

Alandaki diğer ziyaret yerimiz Anıt Mezar (Memorial Cenotaph) oldu. Bu anıt mezar 1952 yılı 6 Ağustos’unda açılmış. Bu eyer şeklinde beton yapıda bombalamada ölen tüm Hiroşimalıların isimleri yazılı. Anıta “hata bir daha  tekrarlanmasın diye barışa yaslan” mealinde bir yazı da var. Bu anıtın arkasına geçtiğinizde ortadaki açıklığın içinden hem Barış Ateşi ve hem de Hiroşima Barış Anıtının (Genbaku Dome) kubbesi görülüyor. Atom bombası sonuçlarının korkunçluğu, betonun soğukluğu ile daha ne kadar güzel anlatılabilir ki?

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_8249Hiroşima Barış Müzesine yakın, korunmaya alınmış bir ağaç var. Bu ağaç patlamadan sonra ayakta kalan ağaçlardan bir tanesi. Bu bakımdan önemi var. Patlama merkezinden 1300 metre uzakta bulunan bu ağacın, patlamaya bakan tarafı yanmış ama diğer tarafı sağlam. Bu ağaç bugünkü yerine 1973 yılında dikilmiş ve büyümeye de başlamış. Bu ağaçlara “hayatta kalan ağaç- anlamında Hibakujumoku deniyor. Bombalamada bitkilerden yer üstünde olanlar çok etkilenmişken, yer altında olanların pek de etkilenmediği görülmüş. Zamanla bu bitkiler kendilerini yenilemişler. Hiroşima’da 2011 yılında yapılan bir çalışmada 170 kadar ağacın bombadan önce de şimdiki yerinde olduğu görülmüş.

IMG_8252.JPG

En sonunda da Hiroşima Barış Müzesine gittik. Müzede sergilenen eserler insanı ürpertiyor. İnsanı en çok üzen de çocuklara ait olan eşyalar. Yanmış ve hatta üzerinde insan derisi kalmış elbise parçaları, parçalanmış ayakkabılar, okul çantaları gibi objeler, videolar ve mumyalarla görsel olarak da desteklenmiş.

IMG_8259.JPG

IMG_8257Hiroşima’ya atılan atom bombası etkilerini patlamadan sonra ilk 1 dakika içerisinde meydana getirdiği  ani etkiler (Işık, -Isı, -Ani Nükleer Radyasyon -Basınç (Blast) gibi) ve bomba patladıktan 30-60 dakika sonra kalıntı etkileri (Radyoaktif Serpinti) şeklinde göstermiş. Nükleer infilakın bütün etkilerini 100 kabul edersek, bu etkilerden: %35’i ısı (Işık ile birlikte geliyor), %5  ani nükleer radyasyon, %45 basınç (Blast) ve %15  radyoaktif serpinti etkisi olarak ortaya çıkıyormuş. 4000 C’leri bulan ani sıcaklıkta insanlar kavrulmuşlar.

IMG_8273.JPG

Sadece insanlar mı? Metal dahil tüm eşyalar, demir köprüler bile erimiş ve yanmışlar. Ani yükselen anormal ısı karşısında insanların, eşyaların gölgeleri duvarlara, taşlara yansımış ve öylece izleri çıkmış. Atom bombası kararını verenler zararın ve kaybın büyük olması için çok çalışmışlar. Japonların işlerine, çocukların okullarına gidiş saatleri hesaplanmış ve bomba onun için sabahın 08:15’inde şehrin tam da göbeğine bırakılmış.

IMG_8265.JPG

Radyoaktif serpinti etkisini yaratmak için bomba yerden yukarıda patlatılmış. Ben bu yazı için çalışırken şöyle bir fikre kapıldım; Amerikalılar atom bombasını buraya atmasalar ve bu savaşta kullanmasalar bile bir başka savaşta mutlaka kullanacaklardı. Atom bombası çalışmaları çok önceden başlamış ve üzerinde çok yoğun çalışılmış. Atom bombasını atan uçak yanında, iki B29 uçağı daha bombayı taşıyan Enola Gay’e eşlik ediyordu. Bunlardan birisi bombanın etkilerini fotoğraf ve filme alırken, diğeri de bomba etkilerini bilimsel olarak ölçen aletler taşıyordu.

IMG_8285.JPG

Hiroşima’ya atılan -küçük çocuk-lakaplı bomba Uranyum 235, 3 gün sonra Nagazakiye atılan -şişman adam- lakaplı atom bombası ise  Plütonyum-239 içeriyordu. Yani 3 gün ara ile iki farklı içerikte atom bombası denenmiş, patlamanın sonuçları kaydedilmiş ve ölçümleri yapılmıştı. Sonrasında da şehre ve insanlar üzerindeki etkileri gözlenmişti. Sanki Japonların, Amerikalılara büyük kayıplar verdiği  Pearl Harbor saldırısının öcü Japonlardan alınırken, aynı zamanda insanlar üzerinde bir deney yapılmıştı. Deneklerde Japon siviller ve çocuklardı. Hiroşima ve Nagazaki’ye 3 gün ara ile atılan bombada ölen 200.000 üzerindeki insan ve atom bombasının sonuçları sonradan Amerikalıları bile korkutmuş olmalı. En azından öyle olmasını umuyorum.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

İkinci dünya savaşı stratejik bombardımanın en yoğun yaşandığı savaş oldu. Avrupa’da 60 bin İngiliz sivil, Alman bombardımanlarında öldü. 600 bin Alman sivil de müttefik bombardımanlarında öldü. Yani atom bombası belki ani gelen sonuçları itibari ile şok etkisi yarattı ama yıllar süren stratejik bombardımanlarda ölen insan sayısı asla küçümsenmemelidir.

Konuyu çalışırken edindiğim bir diğer konu ise Japonya tarihinin, Japon askeri faşist iktidarında, civar komşu ülkelere yapılan katliamlarla dolu olması. Çin’de Nanking Katliamı (Aralık 1937’den, Şubat 1938’e kadar süren, 300.000 kişinin öldürüldüğü, 200.000 kadına da tecavüz edilip, askeri genelevlere gönderildiği soykırımın adı), Changjiao Katliamı (1943 Mayıs ayında Çin’deki Japon işgal kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen ve 4 gün içinde 30.000 sivilin ölmesi, binlerce kadının tecavüze uğramasıyla sonuçlanan katliam), Manila Katliamıubat 1945’de Filipinler Manila’da  Japonların din adamları, kızılhaç personeli, hastanede yatan hastalar, sağlık personeli ve savaş esirlerini ayırt etmeden, herkesi öldürdüğü katliam. Sivil kaybının en az 100.000 olduğu sanılmaktadır) Sook Ching Katliamı (İkinci Dünya Savaşı sırasında,1942 yılında Japonlar’ın Singapur’da 25 bin kişiyi öldürdüğü katliam) gibi Japon askerlerinin yaptığı katliamlar tarihe kaydedilmiştir. Bu yazıyı yazarken öğrendiğim bir başka bilgi ise Japon İmparatorluk Ordusunun kurduğu “Birim 731 (Unit 731)” adlı bir birim hakkında. Bu birimde İkinci Dünya Savaşı sırasında kimyasal ve biyolojik silahlar üretmek amacıyla çalışmalar yapılmış ve binlerce sivil bu deneylerde öldürülmüş veya sakat bırakılmış. Özellikle Koreli esir insanlar üzerinde yapılan deneyler, Alman Nazilerin Yahudiler üzerinde yaptığı deneyleri gölgede bırakacak düzeyde. İşin kötü tarafı İkinci Dünya Savaşında bu birimin başındaki Japonların, deney sonuçlarını Amerikalılara vermeleri karşılığında ölüm cezası ve savaş suçlusu olmaktan kurtulmuş olmaları.

IMG_8298.JPG

Son yazdıklarımla “Japonlarda atom bombası atılmasını hak etmişler” demek gibi bir kastım yok. Olayların neresinden bakarsanız bakın iğrenç ve utanç verici. Savaşta galip ya da mağlup olanı bilmem ama mutlaka kaybedenler siviller ve çocuklar oluyor. Bu kural tarihin hiç bir döneminde de değişmemiş, savaşlar hiç bir zaman güzel olmamış. Bana bu müze ve Hiroşima Barış Parkının düşündürdükleri, hatırlattıkları ve öğrettikleri bunlar.

Hiroşima’nın üzücü, düşündürücü havasına veda ederek saat 10:53 Shinkansen Sakura treni ile saat 12:10’da Kobe’de olmak üzere seyahat gerçekleştirdik. Bu bizim son Shinkansen’e binişimiz oldu. Sevdim bu trenlerin rahatlığını ve hızını.

carteKobe, Japonya’nın Hyōgo prefektörlüğünün merkezi ve 1.5 milyon nüfuslu en büyük şehri. Şehir Kansai bölgesinde, Osaka Körfezi’nin kuzeyinde, Osaka’nın 30 km batısında yer alıyor. 1868 yılı itibariyle ticari anlamda batıya açılan ilk Japon şehirlerden birisi. Bizim ise gezdiğimiz en sevimsiz şehir oldu. Kobe’ye özellikle meşhur Kobe bifteğini tatmaya gittik. Eğer yeteri kadar gününüz yoksa programdan feda edebilirsiniz Kobe’yi.

Kobe’de Kobe bifteği (Wagyu) yediğimiz yerin ismi, Steak Land Kobe Beaf Restorant’dı. Wagyu (Kobe bifteği in de elde edildiği sığır türünün orijinal adıdır. Japonca “Japon sığırı” anlamına geliyor).

IMG_8313.JPG

Restoranda ortaya doğru bakan U harfi şeklinde masalar ve ortada etin pişeceği ısıtma sistemi vardı. Bu masanın bir simetriği ise karşı tarafa yapılmış. Böylece etimizi pişirecek ahçımız masanın hem bizim taraf  ve hem de karşı taraf ocaklarında et pişirme işlemini yapabiliyor. Eti pişirme stilleri tam bir ritüeldi. Etin tadı güzeldi gerçekten.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Öğle yemeğimiz sonrası Akashi Kaikyō Köprüsü ziyaretimizi yaptık.

Akashi Kaikyō Köprüsü, Japonya’da, Kobe şehri ile Awaji Adası’nı birbirine bağlayan, dünyanın en uzun asma köprüsü. 1991 metre uzunluğundadır, en yüksek noktası 282,8 metredir. Bu köprüyü geçip, köprüyü karşıdan gören adaya geçtik. Köprüyü en iyi gören bir tepeye, içinde büyük bir dönme dolap bulunan dinlenme tesisine gidip, hem köprüyü fotoğraflamaya çalıştık ve hem de çayımızı kahvemizi içtik. Hava hem yağmurlu ve hem de kapalıydı. Fotoğraf için kötü bir gündü.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Köprü ziyaretinden sonra Kobe’de kaldığımız otele gittik. Kobe’de kaldığımız otelin ismi Ana Crown Plaza Kobe. Akşam yemeğimizi de bu otelde yedikten sonra günü tamamladık.

Evet Sevgili Sanal Gezginler..

Hiroşima insanın insana verdiği acıların bir açık hava müzesi. Bir daha savaşlar olmasın, insanlar özellikle de çocuklar üzülmesinler diyeceğim ama yıl 2016 ve hala acılar devam ediyor. Atom bombası atılmıyor belki ama bugünün silahları da az yıkım yapmıyor. Siyaset yapanlar, yöneticiler değişse de, kötü sistem değişmiyor..

Bu konuyu bitirirken büyük ustanın, Nazım Hikmet’in Hiroşima üzerine yazdığı şiirin son bölümünü hatırlatmak istiyorum..

…………………………….

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler

                           Nazım Hikmet Ran (Kız Çocuğu şiirinin bir bölümü-1956)

Gezekalın….

Dr Ümit Kuru

26.05.2016 Saat 01:30

 

 

 

Sakura Zamanı Japonya:Miyajima Adası-Hiroşima

IMG_7822.JPG

Geziye çıkmadan birkaç gün önce bir gezgin arkadaşın yolladığı fotoğraf beni çok etkilemişti. Gezi boyunca küçük örneklerini görsek de, orman halini görmediğimiz bambu ormanı fotoğrafıydı gördüğüm. Burasını son dakikaya kadar uğraşsam da programa koyduramadım. Grup olarak gezmeye zaman yetmiyor, teknik olarak da pek olanaklı değildi. Ancak programda olmasa da uykudan fedakarlık edip Kyoto’da bulunan Sagano Bambu Ormanına kendi imkanlarımızla gitmeyi kafaya koydum. Sabahın çok erken saatlerinde otelden ayarladığımız taksilerle bu ormana gittik ve yarım saatte olsa gezimizi yaptık.

IMG_7625-001.JPG

Kyoto şehrinin 10 km batısında Arashiyama Bölgesinde, 16 km² alan içerisinde bulunan Sagano Bambu Ormanı insanı gerçekten büyülüyor. Taksi ile yaklaşık yarım saatlik bir yol sonrası gittiğimiz ormana giriş imkanı olmadı. Sabahın o saatinde kapalıydı.Ama yaklaşık 500 metrelik bambularla kaplı yol bize ormanın güzelliği hakkında bir fikir verdi. Arashiyama asıl  sakura zamanı ve sonbaharda doğanın değişik renklerine bürünürmüş. .

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sabahın bu erken saatlerinde orada ancak bir avuç fotoğraf meraklısı var. Üçayak sehpalarını kurmuş, sabırla fotoğraflarını çekiyorlardı. Bu yolda yürürken gördüklerim; Yukarıdan güneşin ancak dar aralıklardan geçen ışıkları, bambu ağaçlarından oluşmuş bir tünel, rüzgar ile bambu ağaçların nazlı nazlı sallanmasıydı. Hafif de olsa esen rüzgarla birbirlerine değen yaprakların çıkarttığı seslerin melodisi ise olayın bir başka büyüsüydü. Bambu ormanı gezisinin tadı damağımızda kaldı ama bugün bir başka önemli yer gezilecek ve kahvaltıyı, hareket saatini kaçırmamak gerekti. Aynı şekilde taksi ile otelimize geri döndük

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kyoto’da geçirdiğimiz güzel günlerin ardından Hiroşima’ya gitmek için yollara düştük. Kyoto Tren İstasyonundan Sakura adlı hızlı trene (shinkansen) bindik ve 1.5 saatte Hiroşima tren istasyonunda olduk.

IMG_7750.JPG

Miyajima, Hiroshima Şehrinin biraz dışında, 15 dakikalık feribot geçişi (Japan Rail Pass ile ücretsiz geçebilirsiniz) ile ulaşılabilen kutsal kabul edilen bir ada. Bu ada doğal güzellikleri, başıboş dolaşan geyikleri, adanın ortasında bulunan Misen dağına çıkan yürüyüş yolları, irili ufaklı tapınakları ve en önemlisi sizi adanın girişinde karşılayan Itsukushima Mabedi’nin denizin içindeki Torii’si ile Japonya’nın görülmesi gereken en önemli yerlerinden birisi kabul ediliyor. Itsukushima Mabedi, bu mabedin deniz içinde kalan toriisi ve Misen Ormanı UNESCO Dünya Kültürü Mirası listesi içinde yer alıyorlar. Yani biz bu gezi ile UNESCO listesi içinde olan 6. Japon eserini gezmiş olacağız.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Geçmişte kadınların bu adaya çıkmasına izin verilmez, adanın ritüel saflığının bozulmaması için de yaşlı insanlar ölmeleri için adadan gönderilirmiş. Aslında adanın gerçek ismi Itsukushima Adası. Ancak ada takma ismi olan Miyajima Adası (“Mabet Adası” anlamında) adı ile meşhur.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Hiroşima kıyılarından, Miyajimaguchi Feribot İskelesinden kalkan feribotumuz, Seto İç Denizi’nde bulunan Miyajima Adası’nın Feribot İskelesine yanaştı. İç denizi geçerken feribot güvertesinden Misen Dağı ve feribot ilerledikçe belirginleşen deniz içindeki torii yi gözlemliyorsunuz.

miyajima map.jpg

IMG_7802.JPG

Feribottan iner inmez sağ yöne doğru yürüyerek Itsukushima Mabedine yöneldik. Alanın UNESCO Listesi içinde olduğunu gösterir heykeli ve yazıyı geçip büyükçe granit sütunlu taştan bir toriinin bulunduğu alana geldik.  Bu alandan hem denizdeki meşhur toriiyi ve hem de Itsukushima Mabedini yandan fotoğrafladık. Etrafta yine serbest halde gezen ve elinizdeki yiyeceklerle kağıtları kollayan geyikleri sevdik. Sonra da mabede girdik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Adadaki en önemli yapı olan Itsukushima Mabedi, 1996’dan bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alıyor.  Mabedin 6. yüzyılda yapıldığı biliniyor.  1168’de dönemin en güçlü klanının lideri olan Taira no Kiyomori, Miyajima Adasını ve üzerindeki mabedi ailesinin özel mabedi olarak ilan etmiş ve yeni binalar eklemiş. Bu binalar arasında müzik odaları, Japon Noh tiyatrosu sahnesi (müzik ve dans eşliğinde yapılan Japon Tiyatrosu) ve daha başka küçük mabet binaları var. Mabet kompleksi 56 ayrı yapıdan oluşuyor ve bu binaları birbirlerine toplamda uzunluğu 300 metreyi bulan koridorlar bağlıyor. 13. ve 14. yüzyıllarda hasar gören binalar, 1572’de orijinaline sadık kalarak yenilenmiş. Yapıların tamamı kırmızı renkte (kötü ruhları uzak tuttuğuna inanıldığından bu renk kullanıldığı düşünülüyor) ama farklı dönemlerde yapılmalarından dolayı kırmızı renkler farklı tonlarda gözüküyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Mabedin yapı şekline shinden-zukuri tipi yapı deniyor. Bu yapı tarzında iki taraflı simetrik binalar varken bunların tam ortasında boşluk bulunuyor. Yani bir nevi U şeklinde yapı tarzını düşünebilirsiniz.

IMG_7928.JPG

Gelgite bağlı olarak, suyun üstünde yüzüyormuş gibi görünen Itsukushima Mabedinin Tanrı Kapısı (Torii), adadaki Misen Dağı’ndan görünümü ile Japonya’daki en güzel üç manzaradan birisi olarak kabul ediliyor. Bu yakıştırmanın tarihi 1643 yıllarına kadar gidiyor. Japonya’yı yaya olarak bir baştan diğer başa gezen Konfüçyüs öğretisini takip eden bir gezgin, 1643 yılında yazdığı kitabında, Japonya’nın 3 önemli manzarası olarak Matsushima, Amanohashidate ve Miyajima’dan bahsetmiş.

IMG_8003

Itsukushima Torii’si 16 metre yükseklikte  ve 1875 yılında yapılmış. Bu gördüğümüz yerde, kapının son halinden önce tam 7 defa kapı yapılmış. Bu kapının ağırlığı 60 ton ve ana sütunlar üzerinde duran damın uzunluğu ise 24 metre. Ana sütunlar doğal kafur ağacından  (çevresi 9.9 metre),  bu ana sütunları destekleyen 4 sütun ise sedir ağacından yapılmışlar. Kapı denizin ortasında sadece kendi ağırlığı ile duruyor. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Güneş ışıklarının toriiyi en iyi fotoğraflamaya izin verdiği saatler 15:00 civarında olan saatler. Ama bu sefer de sular çekilmeye başladığından kapı biraz suyun üstünde kalıyor. Zaman daha da ilerlediğinde karadan kapı yakınına kadar yürüme imkanınız olabiliyor.

Itsukushima Mabedinden çıktıktan sonra bir süre tapınak ve Torii civarından fotoğraf çekimi yaptık. Sonra buluşma saatine kadar civarı gezdik. Beş katlı pagodanın (Gojunoto) ve arkasında Toyokuni (Senjokaku) Mabedinin bulunduğu alana merdivenlerden çıktık.

IMG_8056

Adanın ne yüksek tepesi deniz seviyesinden 535 mt. Buraya sıkı bir yürüyüşle 2.5-3 saatte çıkabilirsiniz. Bir diğer yol ise Itsukushima Mabedinden 6 dakika kadar Momijidani Parkına yürüyüp, buradan ücretsiz otobüslerle 3 dakika yol alıp, Momijidani Teleferik İstasyonundan teleferikle tepeye çıkmak. Bizim o kadar vaktimiz yoktu. Dolayısıyla tepeden manzarayı, adayı kutsal hale sokan rahip Kobo Daishi zamanından beri yanan kutsal ateşi (Kiezu-no-Reikado Salonunda) göremedik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Toyokuni (Senjokaku) Mabedi 16. yüzyılda Japonya’nın 3 kurucusundan biri olan Toyotomi Hideyoshi için yapılmış olan bir yapı. Aslında yapılış amacı Budist metinlerin saklanması için bir kütüphane olması. Ancak Hideyoshi ölünce bina yapımı durmuş ve hiç de bitirilememiş. Bu mabedin özelliği hiç boyanmamış olması. Itsukushima Mabedinin turuncu-kırmızı boyalı halinden sonra burası çok sade kalıyor. Ama doğrusu ben bu eski halden çok etkilendim.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Beş katlı pagoda  orijinal hali ile 1407 yılında inşa edilmiş ve 1533’de restore edilmiş. Japon ve Çin stillerinde izler var. 

Feribot için verilen toplanma saati yaklaşırken adadan son fotoğraf karelerimizi aldık. Alışveriş mağazalarının bulunduğu ve feribot iskelesinden Itsukushima Mabedine giden ana yol Omotesando Caddesi olsa da asıl ilginç olan bir arkadaki Machiya Caddesi. Burada evler daha eskiye aitler. Bu caddede yürümeyi ihmal etmeyin derim.

IMG_8056

Gönlüm buradan ayrılmayı hiç istemedi. Hele bu yazıyı yazarken daha yapılabilecekleri öğrenince üzüldüm doğrusu. Keşke bu adada konaklama imkanımız olsaydı.Bu adada 3, 4 ve 6 saatlik yürüyüş rotaları var. Bugünkü aklım olsa hiç olmazsa teleferikle yukarıya çıkıp oradan hızlıca yürüyüş yolunu takiple aşağıya inerdim. Ama bu kadarı için bile 2 saat gerekiyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Miyajima Adasından feribotla tekrar Hiroşima’ya döndük ve oradan da otelimize gittik. Hiroşima’da kaldığımız otel Hotel New Hiroden. Hiroşima bir sonraki yazıda  daha geniş anlatacağım.

Umarım bir gün bu adaya tekrar yolum düşer. Tabii ki aynı dileklerim siz Sanal Gezginler içinde..

Gezekalın….

Dr Ümit Kuru

21.05.2016 Saat 22:07