Arap Yarımadası’nın Ötesinde Bir Ülke: UMMAN-Misfat Al Abriyeen Köyünden Muscat’a Doğru

Sabah erken kahvaltı sonrasında kaldığımız butik otelin resepsiyonuna inip, bize köyü gezdirecek olan otel görevlisi ile buluştuk. Onunla birlikte köyün dün akşamdan gitmediğimiz ters tarafına doğru bir yürüyüş yaptık. Hurma, muz, mango ve nar ağaçları arasından yürüdük. Umman’a gelecekseniz Misfat Al Arbieen Köyünde, otele çevrilmiş tipik bir Umman evinde konaklamanızı, akşam ve sabah teraslarda yapılan tarıma, civardaki dağlara şahitlik ederek yürümenizi tavsiye ederim.

Bu arada bizim Basim sabahın körü bizler uykuda iken otele girip, terasından video bile çekmiş. Aşağıdaki video onun çektiklerinden yaptığım bir kolaj. Daha sonra ise aracımıza bagajlarımızı yükleyip Wadi Bani Awf’a doğru yola çıktık.

Umman’da turistik önemi olan iki dağ mevcut; Jebel Shams (Güneş Dağı) ve Jebel Akhdar (Yeşil Dağ). İki dağ da Hacer Sıradağlarının uzantıları oluyorlar. Dün Al Hamra Kasabasına girmeden önce araçla kısa bir off-road yaptığımız Wadi Nakhr’ın devamı, Hacer Dağlarının 3009 metre ile en yüksek noktası olan Jebel Shams’e ulaşıyor.

Jebel Akhdar’da adı gibi yemyeşil bir dağ beklentiniz olmasın. Jebel Akhdar deniz seviyesinden 2000 metre yükseklikte çoğunlukla kireç taşı yapısında arazisi, vadileri, Saiq Platosu ve tarıma elverişli olmasını sağlayan teraslarla dolu bir dağ. Bu taş yığını gözüken dağda hakim olan ılıman Akdeniz iklimi Şam gülleri, nar ve şeftali gibi ürünlerin yetiştirilmesine olanak sağlıyor.

Bugün yaklaşık 3 saat sürecek olan Wadi Bani Awf araba yolculuğumuzu ise Hacer Dağları’nın eşsiz manzaraları eşliğinde yapacağız. Balad Sayt Köyü devamında Rustaq şehrine devam edeceğiz. Bugünün sonunda artık Muscat Havaalanından ülkeye dönüyoruz.

Hemen başta söyleyeyim ki Wadi Bani Awf”da araba ile yolculuk size “Uzun sürdü bu yol!” hissini verebilir. Ancak bu yolculuğu yaşarsanız Umman’ın milyonlarca yıl önce okyanus altında olan topraklarının bugüne yansıyan coğrafik yapısının güzelliğine şahit olabilirsiniz.

Wadi Bani Awf’ın çoğu yerinde, iki aracın geçmesine izin vermeyecek kadar dar olan yollarda seyahat etmeniz gerekiyor. Rehberiniz olmadan bu yollarda araç kullanmanız gerçekten zor. Basim, çölden sonra bu yollarda da adrenalin seviyem yükselsin diye aracın direksiyonuna beni geçirdi ama beş dakikasına ancak katlandım. Camdan fotoğraf çekerek seyahat etmek daha kolayıma geldi doğrusu. Bu arada Wadi Bani Awf’ın dik yollarında motorlu gezginleri görmek neyse de, pedal çevirerek seyahat eden turisti görmek bizi şaşırttı. Delikanlı neredeyse 30 derece eğimli dağ yollarında, o sıcakta pedal çevirip Wadi Bani Awf geçmeye çalışıyordu.

Wadi Bani Awf (Wadi Bani Awuf olarak da yazılabiliyor), Umman’ın Güney Batinah bölgesi Rustaq Eyaletinde yer alan büyük bir vadi. Vadi, ünlü Yılan Kanyonu da (Snake Canyon) dahil olmak üzere pek çok doğa harikası yer ve birkaç otantik köyün bulunduğu geniş bir alanı kapsıyor. Bu vadi Umman’ın Al Batinah Bölgesini, Ad Dakhiliyah Bölgesinden ayıran Hacer Dağları boyunca uzanıyor.

Vadi boyunca epey bir yol gittikten sonra Basim yol kenarına park edip, doğal bir seyir terasında bize kahve pişirdi. Bu adamı biz çok sevdik. En az bizim kadar yoldan zevk aldı ve bizimle bir arkadaş gibi maceramızı paylaştı.

Wadi Bani Awf içerisinde bulunan Yılan Kanyonunu kısmen de olsa görmek, bizim için günün ilk sürpriziydi. Balad Sayt Köyü’ne gelmeden önce kanyon girişinde park ettik ve kanyonun girişine doğru yürüyüşe başladık.

Yılan Kanyonu çok zorlu ve bir o kadar da yürüyüşü zevkli bir kanyon gibi gözüküyor. Umman’ın en sulu doğal parkuru burası. Basim bize kanyon boyunca kısa da olsa bir yürüyüş yaptırdı. Kanyon bazı yerlerde 9 metre genişliğe ulaşırken, bazı yerlerde 2 metreye kadar daralıyor.

Kanyonun yürüdüğümüz kısa bölümü bile çok ilginç ve çok güzeldi. Dik bir kayadan suya ancak iple ve gereken teçhizatla yürüyüş yapabileceğimiz noktaya kadar yürüdük. Aşağıda suyun sesini, kısa da olsa türkuaz rengini görüp geri dönüşe geçtik. Bu kısımdan halatlarla inebiliyor ya da doğrudan suya atlıyorsunuz.

Bu noktadan aşağıya atladınız mı bir daha geri dönüş yok. Kanyon sonunda Al Zamah Köyüne kadar yürümeniz gerekiyor. Yani yol tek yönlü.Yılan Kanyonunda aklımız kaldı doğrusu. Keşke biraz daha genç olabilseydim de bu kanyonda yapıldığı gibi 4-5 saat boyunca yürüyebilseydim. Sulara gire çıka bu yürüyüşü tamamlamak isterdim. Kendine güvenen Umman’a gelmişken bu bir turla yürüyüşü yapsın derim.

Yılanlı Kanyon’dan geçen rota, su erozyonu nedeniyle kayaların oyulmasıyla oluşmuş, bunun sonucunda göreceğiniz pürüzsüz cilalı yüzeyler ortaya çıkmış. Bu nedenle kayalar son derece kaygan ve kavramayı zorlaştırıyor. Aşağıdaki videoyu Snake Canyon’da çekmiştik. İzlemenizi tavsiye ederim sizlere.

Balad Sayt bu vadinin ilgi çeken bir dağ köyü. Köyün bir futbol sahası ve bir de okulu mevcut. Hurma ağaçları içinde tipik kerpiçten evleri ile bir Umman Köyü. Köye tepeden bir bakış sonrası Rustaq’a doğru yola devam ettik.

39 km’lik yolu yaklaşık 1 saat 15 dakikada kat ederek Rustaq Şehrine vardık. Rustaq Şehri bir zamanlar Umman’ın başkentiymiş. Kaleleri (Rustaq Fort ve Al Hazm Kalesi), kaplıcası (Ain Al Kasfa ) ve UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi içinde olan falaj sistemi (Falaj Al Muyasser) için bu şehre uğramalısınız.

Rustaq Şehri dışında bizi önce Falaj Al Muyasser karşıladı. Umman’ın UNESCO Dünya Kültür Mirası listesi eserleri içindeki falaj sistemine dahil olan bir bölüm burası.

13. yüzyıldan kalma Al Rustaq Kalesi biz orada olduğumuzda tadilat nedeniyle kapalıydı. Bu nedenle gezemedik. Kalenin surları çevresinde bir tur atmakla yetindik. Kalenin ayrıca kendi içinde falaj su sistemi var. Esas hedefimiz ve son gezeceğimiz yer Al Hazm Kalesi olacak.

Bu arada iyice acıktığımızdan Rustaq Fort adlı restoranda öğle yemeği yedik. Burası tüm Umman’da en güzel yemekleri yediğimiz yerdi. Çok güzel bir tavuk ve salata yedik. Tavsiye edilir.

Al Rustaq Kapalı Çarşısı (Souq), Al Rustaq Kalesi’nin hemen yanında yer alıyor. Yemek sonrası oraya da bir kafa uzattık. Ama açık olan tek bir dükkan bile yoktu. Bizim için kapalı çarşılar içinde Nizwa hala en güzel olan kapalı çarşı.

Rustaq’ta popüler olan bir başka yer, Ain Al Kasfa Kaplıcasıdır. Kaynak, doğal olarak sıcak suya sahip ve içeriğindeki kükürdün tedavi edici faydaları nedeniyle yerel halk tarafından çokça ziyaret alıyor. Biz oradayken hafta sonuna denk geldiğinden aşırı bir kalabalık vardı. Suyun kaynağında yüzmeye izin verilmiyor ve kafesle kapatılmış. Ancak halkın kullanması için kaynak suyunun kanalize edildiği özel yıkanma odaları var. Halk da buralarda yıkanıyor. Alt fotoğrafta gördüğünüz kahve renkte kabinler içinde yıkanıyorlar.

Buralarda, bu haliyle yıkanmak turistlere ilginç geliyor mu bilemem. Hiç denemeye yeltenmedik.

Sonraki hedefimiz olan Al Hazm Kalesine doğru yollara düştük., Al Hazm Kalesi saltanatın en ünlü kalelerinden birisi ve biz de o kaleyi çok sevdik. Zaten bu kale ve Rustaq Kalesi UNESCO kültür mirası izlem listesinde. Kale, oğluyla birlikte bu kalede gömülü olan İmam Sultan bin Saif II tarafından 18. yüzyılın başlarında yaptırılmış.

Al Hazm Kalesine, girift yazılara sahip masif, güzel bir ahşap kapıdan giriliyor.

Kale odaları çok güzel düzenlenmiş. Kale içinden falaj sistemi geçiyor. Böylece dışarıdan kuşatılmaya karşı günlerce dayanabiliyorlar.

Bu kalenin hemen girişinde hurma deposu mevcut. Gezdiğimiz her kalede bu şekilde bir depo vardı ama gördüklerimiz içinde en güzeli bu kalede olanıydı Bu depolarda elde edilen hurma şurubu ısıtıldıktan sonra düşman üzerine dökülüyormuş. Yani sıcak hurma şurubu Umman kalelerinin önemli bir savunma silahı.

Hapishanesi de çok güzel şekilde sergilenmiş. Diğer kalelerdekilerden daha etkileyici ve olması gerektiği gibi ürkütücüydü..

Al Hazm Kalesinin Umman’ın diğer kaleleri arasında benzersiz bir özelliği onun sahip olduğu top koleksiyonu. Kalenin kulelerinde sergilenen toplar dönemsel özelliklerine göre açıklayıcı tabelalarla sergileniyor.

Kalenin çatı kısmında ise özel yaşam alanları mevcut. Bu kale bence tartışmasız Umman’ın en güzel kalesi.

Evet sevgili sanal gezgin dostlarım! Al Hazm Kalesi gezisi sonrasında 110 km daha yol yapıp Maskat’a geldik. Yemek, bize çok güzel bir rehberlik hizmeti veren ve artık Umman”daki dostumuz olan Basim’le vedalaşma gibi son aktiviteler sonrasında ülkeye dönüş için havaalanına giriş yaptık.

Umman hiç ummadığım kadar güzel bir destinasyon çıktı. Bu Arap Yarımadasının aykırı ülkesi suyun altı, çölü, vadileri ve dağları gibi benzersiz doğa güzellikleri, farklı kültürel özellikleri ile gezilmeyi hak eden bir ülke.

Yeni gezilerde buluşmak üzere. Gezekalın

Dr Ümit Kuru

02.03.2023

Arap Yarımadası’nın Ötesinde Bir Ülke: UMMAN-Wahiba Kumullarından Misfat Al Abriyeen Köyüne Doğru (2)

Birkat Al Mouz, Umman’ın Al Dakhiliyah Bölgesinde, Nizwa Şehrine bağlı bulunan geleneksel bir köy. Biz bu köye Umman’ın UNESCO Kültür Mirası Listesinde yer alan 5 eserinden bir tanesi olan falaj su dağıtım sistemlerinden bir tanesini, Falaj Al Khatmain‘i, görmek için gidiyoruz.

Size bu gezi öncesi “Aflaj” sistemi hakkında kısa bir bilgi vermem gerekir. Daha önce İran gezi yazımda da anlatmıştım. Su kıtlığı çeken ülkeler kısıtlı olan yeraltı ya da yer üstü su kaynaklarını en verimli, en ekonomik şekilde kullanıp ve en adil şekilde de dağıtmanın yollarını aramışlar. İran kısıtlı olan su kaynaklarını “kanat” denen bir sistemi 5000 yıldır kullanarak çözmüş (https://gezekalin.com/2022/07/12/tum-cekincelerinizi-bir-kenara-birakin-iran-gezi-yazisikanat-sistemi-ruzgar-yakalayicilar-dolat-abad-bahcesi-yezd/).

Umman halkı ise bu sorunu aflaj denen kanallar sistemi sayesinde halletmiş. Aflaj, Arapçada parçalara bölünmüş anlamındaki “falaj” kelimesinin çoğulu oluyor. Ummanlılar çok eski zamanlardan beri su altı ve su üstü su kaynaklarını kanallar sistemi ile evlerine ve tarlalarına yönlendiren bir su ağı sistemi kurmuşlar.

Falaj sistemi dediğimiz zaman yerçekimi etkisi ile kaynağından alınan suyun, tünel ve/veya hendeklerle susuz diğer bölgelere ulaştırılmasını anlamanız gerekiyor. Kurak ve yarı kurak bir ülke kabul edilen Umman’da sulamanın 1/3’ü bu tarihsel sistemden karşılanıyor. Umman’da UNESCO listesine giren 5 falaj sistemi var; Falaj Al Khatmain (ya da Khatmeen), Falaj Al-Malki, Falaj Daris, Falaj Al-Mayassar ve Falaj Al-Jeela. İşte biz Birkat Al Mouz’a, falaj sistemleri içerisinde en uzunu olan Falaj Al-Khatmain (2450 metre) ziyareti için geldik.

Falaj Al-Khatmain, Jebel Akhdar’ın (Yeşil Dağ anlamında ve Hacer Sıradağlarının uzantısı) güney kenarındaki Wadi Al-Muaydin‘den kaynağını alıyormuş.

Bizim ziyaret ettiğimiz yer civarında Bait al Redidah adlı restore edilmiş bir kale ve 1649 yılında inşa edilip, Umman’daki en eski camilerden biri olarak kabul edilen Al Ya’aribah Camisi bulunuyor. Falaj, caminin hemen dışında.

Burada yerel halkın yıkanmasına izin veren birkaç özel tezgah ve oda var. Buraya yakın Harat Al Sibani adlı (Sibani Ailesinin Mahallesi anlamında) eski bir yerleşim yeri var. Al Hamra adlı başka bir terk edilmiş eski yerleşim yerini gezeceğimizden, biz burayı gezmeden yolumuza devam ettik. Vaktiniz varsa Harat Al Sibani’yi gezin derim.

Umman’ı aynı zamanda bir kaleler ve kuleler ülkesi olarak görebilirsiniz. Bu ülkede bulunan kale ve kule sayısı bini geçiyor. Dar zamanınızda bunların hepsini gezmeniz gerekmiyor tabii ki. Ancak Jabreen Kalesi (ayrıca Jibreen Kalesi veya Jabrin Kalesi olarak da rastlayabilirsiniz) Umman’ın en güzel tarihi kalesi olması nedeni ile mutlaka gezilmeyi hak ediyor.

Bu tarihi kale, 17. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş. Jabreen Kalesi, İmam  Bel’arab bin Sultan Al Yarubi tarafından yaptırılmış. Babası, Portekizlileri Umman’dan çıkaran ve Nizwa kalesini bugünkü haline getiren İmam Sultan bin Saif Al Yarubi. İmam Bel’arab, babasının Portekizlileri ülkeden çıkartmasından sonra barış dönemi içinde olan bir ülke devralmış. Bu imamı iktidardan uzaklaştıracak olan kardeşinin eylemine kadar da ülke barış ve refah içinde yaşamış.

Jabreen Kalesi, savaş zamanlarında inşa edilmediğinden diğer Umman kalelerinden farklı. Bu kalede Nizwa Kalesinde gördüğümüz kadar abartılı savunma önlemlerini görmüyoruz. Temel savunma yapıları var tabii ki ama Nizwa’dakinden daha az. Bu kale temelde bilime ve sanata tutkun bir hükümdar tarafından barış zamanlarında yaptırıldığından daha çok dekoratif özellikleri ve sosyal alanları ön planda tutulmuş. Bu da Jabreen Kalesini Umman tarihinin en güzel ve estetik kalesi yapıyor

Kale üç katlı olup iki kuleye, çok sayıda resepsiyon salonuna, yemek alanlarına, toplantı salonlarına, mahkeme salonuna, kütüphaneye sahip. Kalenin iç tasarımında süslü pencereler, ahşap balkonlar, Arap kaligrafisi yazılı kemerler ve nefes kesen tavan resimleri bulunuyor. Jabreen Kalesinin tavan süslemeleri Maskat’taki opera binası salonunun tavanına ilham kaynağı olmuş.

Jabreen Kalesi’ndeki en önemli odalardan biri yukarıda fotoğrafı olan 14 pencereli ve göz şeklinde tasarımlı girift bir tavanı, önemli konuklar için özel bir kabul salonu olan “Güneş ve Ay Salonu”. Basim galiba en çok bu sarayı seviyordu ve hem kaleyi, hem de bu odayı uzun uzun ve zevkle anlattı.

Bu odanın ismi üst pencerelerden güneş ışığının, alt pencerelerden ise ay ışığının içeriye girmesinden geliyor.

Bu kaleye giriş 1 OMR. Nizwa Kalesi yanında çok daha ucuz ve gezmesi sanki daha zevkli. Ancak bu kaleyi daha çok sanatsal bir yapıya sahip olduğu için, Nizwa ve diğer kaleleri ise bitmeyen kabileler arası savaşlarda iyi savunma için yapılan kaleler olarak düşünerek gezmenizi tavsiye ederim.

Bahla Kalesi (Bahla Fort), Umman’da bulunan kaleler içerisinde UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içinde olan tek kale ve bendeniz bu kaleyi sadece dışarıdan fotoğraflamakla yetindim. Bunun nedeni ziyarete başlamadan önce kale hakkında yazılanlardan edindiğim fikir. Bu kale öyle boş bir kale kesinlikle değil. Yalnız kale hakkında hangi yazıyı okuduysam içindeki sergilemenin bir UNESCO eseri için biraz zayıf kaldığından bahsediyordu.. Bugüne Nizwa, Jabreen gibi iki önemli ve özellikli kaleyi ziyarete koymuşsanız ve bizim programı uygulayacaksanız bu kaleyi dışarıdan fotoğraflayıp yol devam etmekte fayda var derim. Vakit varsa Umman’ın 5 UNESCO eserinden bir tanesi olan Bahla Kalesi de gezilmeli. Fotoğraflarım kale dışından çekimlerim, aşağıda vereceğim bilgiler ise teoriden olacak.

Bahla Kalesi, Umman’daki en eski ve en büyük kalelerden birisi. Aslen 12. ve 15. yüzyıllar arasında saman ve kerpiçten inşa edilen kaleyi Umman’ın bu bölgesini işgal edip Bahla’yı başkent yapan Banu Nebhan Kabilesi yaptırmış. O zamanlar buhur ticaretini bu kabile yönetirmiş.

Daha sonra burayı ele geçiren her kabile çeşitli eklemeler yapmış, Bahla Kalesi aslında bir kompleks ve kalesi, vahası ve 13 kilometreyi bulan surları içeriyor. Kalede üç ana alan varmış: Kalenin en eski bölümü olan El-Kasabah, Bait al-Hadis (veya yeni ev) ve Bait Al-Jabal (dağ evi). Kale tarihte 3 kez büyük restorasyon geçirmiş. En son da 2012 yılında restore edilmiş. Yolda kaleyi ve suları uzaktan panoramik olarak gören bir yerden fotoğraflamayı da ihmal etmedik.

Basim’in sürprizlerinden bir diğeri ise Umman’ın “Büyük Kanyonu” kabul edilen Wadi Al Nakhr içinde kısa bir off-road gezisi yaptırmasıydı. Orta Doğu’nun Büyük Kanyonu olarak oldukça popüler olan bu kanyon 8 km devam ederek kendi adını taşıyan köye ulaşıyormuş.

Umman’a trekking için gelenlerin bu iş için tercih ettikleri bir vadi burası. Buraya yağmur yağdığı zaman araçla veya herhangi bir aktivite için girilmesi kesinlikle tavsiye edilmiyor.

Yağmur suları sel etkisi ile dağlardan aşağılara vadi boyunca iniyormuş. Zaten yakın zamanda yaşanmış sel felaketinin izleri vadinin gezdiğimiz kısımlarında hemen dikkati çekiyordu.

Umman’da yapacağınız en eşsiz şeylerden biri terk edilmiş ve kerpiçten evleri ile eski harabe köyleri ziyaret etmek. Bir zamanların yaşanmışlıklarının ardından zamana ayak uydurmak ve iş bulmak için halkının başka yerlere göç etmesi sonrasında bazı kasabalar ve köyler boşalmış ve kaderine terk edilmiş. Yıkılan binalar, eski kapılar ve tozlu patikalar arasında dolaşabileceğiniz, tamamen terk edilmiş bir kasaba hayal edin. Umman’da bu tür köylerin en güzel örneklerinden birisi de Al Hamra harabeleridir.

Al Hamra, 700-1000 yıllık köyün çevresine kurulmuş 400 yıllık bir kasaba. Önce hurma ağaçları arasındaki eski Al Hamra’yı karşı tepeden gören bir seyir terasına gidip kasabanın panoramasına şahit olduk.

Sonra aracımıza binerek, hurma ağaçları ile çevrili dar yoldan terk edilmiş kasabanın içine girdik.

Falaj kanallarının dolaştığı kasabada kerpiç binalar yıkık dökük haldeler. Kasabayı boylu boyunca yürüdük. Bazı evlerin içine girmeyi denedik ama yıkıldı yıkılacak haldeki binalar tehlike arz ediyor. Dikkat etmek gerekiyor.

Al Hamra Kasabası gezisi sonrasında geceleme yapacağımız Misfat Al Abriyeen Köyü‘ne doğru yola düştük. Hem geleneksel mimarisi hem de en az 2000 yıldır antik falaj sulama sistemlerine dayanan tarımı ile dikkat çeken Misfat Al Abriyeen Umman’a ait bir vaha köyü. Gezdiğimiz terk edilmiş Al Hamra kasabasına inat eski evler tadilat görüp otele çevrilmiş. Bu köy önemli miktarda turist ağırlıyor.

Umman gezimizin son gecesini tipik bir Umman Köyünde ve tipik bir Umman evinde geçirmek istedik. Konaklama yapacağımız köy hurma ağaçları içinde ve vahanın ortasında diyebiliriz.

Misfat Al Abriyeen son yıllarda oldukça çekici bir turizm merkezi haline gelmiş. Köy, muhteşem tarım teraslarına, güzel sokaklara ve sağlam kayaların üzerine inşa edilmiş eski evlere sahip. Misfat al Abriyeen’deki eski evler, palmiye yapraklarından çatıları olan geleneksel kerpiç evler ve kesinlikle eski zamanlarda güvenlik sağlamak amacıyla sağlam kaya temeller üzerine inşa edilmeleri bakımından benzersizler.

Konaklama yapacağımız ev ise geleneksel bir Umman evi. Bu köyde konaklama yerlerinden çok azında odalarda kendine ait tuvalet mevcut. Benim de bir otel odasında taviz vermeyeceğim en önemli konu olması nedeni ile Harit Al Misfah In‘i seçmiştik. Ama konaklama yaptığımız otelin sahipleri hem çok yardımcı oldular ve hem de odamızda köye hakim balkon vardı.

Misfat Al Abriyeen Köyünde hem akşam üstü ve hem de sabahın erken saatlerinde yürüyüşlerimizi yaptık. Siz de köyün her iki yönüne doğru yürüyüşlerinizi mutlaka yapın derim.

Her anı dolu dolu geçen nefis bir gündü. Yarın gezinin son gününe gireceğiz.

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

28.02.2023

Arap Yarımadası’nın Ötesinde Bir Ülke: UMMAN-Wahiba Kumullarından Misfat Al Abriyeen Köyüne Doğru (1)

Bugün çok yoğun bir programımız var. Bence rehberimiz Basim’in bize yaptığı en önemli sürpriz Nizwa Sığır Pazarına (keçi pazarı da diyorlar) organize ettiği geziydi. Ben Umman’da deve pazarını okumuştum ama sığır pazarını bilmiyordum. Cuma günleri Nizwa‘da sığır-keçi pazarı, perşembe günleri ise Sinaw‘da deve pazarı gerçekleşiyor. Keçi pazarı bu kadar ilginçse, deve pazarı daha da ilginç olmalı diye düşünüyorum

Sabah saat 04:00 gibi çölde kaldığımız otelden kumanyalarımızı alıp yollara düştük. Basim’in çölden çıkar çıkmaz ilk işi indirilmiş olan lastiklere yeniden hava basmak oldu. Yarı kapanık yarı açık gözlerle 185 km yolu yapıp havanın yeni aydınlandığı saatlerde Nizwa’ya giriş yaptık. Basim bize “Sizi pazarın önünde bırakacağım ve park yeri arayacağım. Benim burada park etme şansım yok!” deyince önce pek bir şey anlamadık. “Sabahın köründe ne kadar kalabalık olabilir ki!” diye düşündük. Ama park yerine gelince ne demek istediğini anladık.

Ortalıkta korkunç bir hareketlilik var. Nizwa Souq alanına girdik ve önce ters tarafa, klasik kapalı çarşı alanına gittik. Oralar bile bu saatlerde insan kaynıyordu. Sonra doğru yeri, pazarın sol tarafındaki açık pazar alanını bulduk. İçeriye adım atar atmaz, ne yorgunluk ne de kapanan gözlerimiz kaldı. “Buradan bana çok fotoğraf ve hikaye çıkar” diye düşündüm. Doğru yere, doğru zamanda getirildik.

Nizwa Sığır Pazarı teknik olarak, tarihi olması ile ünlü Nizwa Kapalı Çarşısının (Nizwa Souq ) bir uzantısı ve sadece köylülerin keçi, koyun, inek satmak ve takas etmek için kullanıldığı bir açık pazar alanı. Civardaki kasabalardan, dağ köylerinden, mezralardan çiftçiler ve çobanlar, keçi ve sığırlarını açık arttırmayla satılmak üzere her cuma bu pazara getiriyorlar.

Olay şu şekilde gerçekleşiyor; Kendileri için yapılmış küçük dairesel bir köşk alanındaki banklara oturup teklif veren alıcılar ve seyirciler var. Satıcılar, sığırlarını sabahın çok erken saatlerinde, genellikle sabah altıdan çok önce burada bulunan ağıllara getiriyor ve bekliyorlar.

Potansiyel alıcılar, sabahın yedisinde başlayacak olan satış öncesi sığırları ve keçileri burada görme ve inceleme şansı yakalıyorlar. Satış başladığı zaman satıcılar sığır ya da keçilerini alıcıların bulunduğu köşkün etrafında daireler çizerek gezdiriyorlar.

Burada potansiyel alıcılar tekliflerini haykırıyor ve satıcı beğendiği bir fiyata ulaşırsa teklif veren kişiye gidip, satış işlemini tamamlıyorlar. Pazarda dikkatimi çeken şey azımsanmayacak kadar turistin bu görsel şöleni izlemeye gelmeleriydi. Kimisi damlara çıkmış, kimisi keçi alacakmış gibi ortadaki platforma oturmuş, kimisi ise dairenin platform dışı diğer yarısında anı fotoğraflayan bir sürü turist oradaydık.

Varlığımızdan hiç rahatsız olmadan, kendi dünyalarında gündelik yaşamlarını devam ettiren Ummanlıları bu pazarda bir kez daha sevdiğimi düşündüm. Bu pazara ve bu ortamdaki şölene mutlaka mutlaka şahit olmalısınız. Yüzyıllardır bu şekilde devam etmiş olan geleneksel pazar hep devam etsin isterim.

O kadar hayvanın kısa bir süre içerisinde satılması inanılır gibi değildi. Sonrasında pazarın klasik ve her gün açık olan taraflarına doğru gezmeye başladık.

Umman’da hemen her ilde “souq” denen kapalı çarşılar mevcut. Ama içlerinde en özgün ve önemli olanı Nizwa Kapalı Çarşısı bence. Maskat’taki kapalı çarşıyı da gezdik ama burası kadar ilgi çekici gelmemişti.

Aslında bu çarşıda bölümlerine göre satıcılar kümelenmiş durumdalar. Sebze ve meyve satıcıları, et ve balık hali ayrı yerlerde. Baharat ve buhur satışı yapan pazarlar ile hançer ve silahın antika satışını yapan satıcılar Nizwa Kalesine yakın olarak konumlanmışlar.

Alışverişlerinizi mutlaka buradan yapın. Hurmanızı ve helvanızı buradan alın. Kapalı çarşı içindeki helvacı Al Saifi buranın en meşhurlarından. Buradan helvamızı aldık.

Basim’in götürdüğü hurmacıda ayrıca tahin, bal gibi ürünlerde vardı. Hurmaların yaklaşık 12 farklı türünü gördük ve tattık. Biz en çok Khals ve Kenzy türü hurmaları beğenip aldık. Umman, Suudi Arabistan’dan sonra dünyanın önemli hurma ihracatçı ülkesi konumunda.

Bu arada Nizwa Şehri hakkında biraz bilgi vermek lazım. Bu şehir iç kısımları yöneten imamların bir zamanlar başkentliğini yapmış (6.-7. yüzyılda), dört tarafı dağlarla çevrili, Umman’ın diğer şehirleri ile birleştirici bir konumda olması nedeni ile her zaman ticari bir önemi olmuş bir şehir. Şehir pek çok nedenle turistler için cazibe kaynağı. Nizwa Kapalı Çarşısı ve sığır pazarı dışında Nizwa Kalesi de Umman’daki en çok ziyaretçi alan kalelerden.

Nizwa Kalesinin geçmişi 9 yüzyıla dayansa da, bugünkü hali ile yapım tarihi 17. yüzyıla kadar uzanıyor. Ya’arubi Kabilesi ve en önemli imamı Sultan Bin Saif Al Yarubi tarafından 12 yıl içinde inşa edilmiş. Nizwa Kalesi, kaleyi herhangi bir istiladan koruyan devasa yuvarlak kulesiyle tanınıyor.

Kaynar su veya hurma suyu dökmek için kapıların üzerindeki dar yarıklar gibi bölgedeki hemen tüm kalelerde yaygın olan geleneksel savunma mekanizmaları yanında topların yerleştirilmesi ve diğer barutlu ateş gücü için çok sayıda açıklık ve savunma alanları da kalenin burçlarına ve dev kulesine yapılmış.

Umman’ın UNESCO Dünya Kültür Miras Listesinde yer alan Bahla Kalesi’ne göre Nizwa Kalesinin, zamanına göre daha iyi savunma yapısı gösterdiği kabul ediliyor.

Bilinçli olarak bir yer altı deresinin üzerine inşa edilmiş ve bir kuşatma olması durumunda kalıcı temiz ve güvenli su kaynağı olması sağlanmış. Büyük kule 45 metre çapında ve 34 metre yüksekliğinde. Adamlar kulenin temelini yerin 30 metre altına kadar indirmişler, bu da kulenin saldırılara karşı direncini artırmış. Zamanında kalenin çevresinde su dolu hendek varmış ve erişim yalnızca bir köprüden sağlanıyormuş. Kale, yıkılması çok zor olan demir sivri uçlu kalın iki ana kapıya sahip. Kapıların üzerinde düşman askerlerine kaynar hurma suyu dökebilecek yarıklar açılmış.

Nizwa Kalesi’ne giriş ücret adam başı 5 OMR. Daha çok beğendiğimiz Jabreen Kalesine göre daha pahalı. Ama bu kalenin de üstün tarafı iyi ve bilgilendirici bir sergilendirme ve canlandırma yapılması. Gezmesi zevkli olan kalelerden. Nizwa’ya gelip ihmal edemeyeceklerinizden.

Özellikle sıcak hurma şurubu yapmak ve depolamak için kullanılan alanı, hapishanesini ve Nizwa’nın yukarıdan panoramasına şahitlik edeceğiniz hisarlarını gezin derim.

Bizim de denk geldiğimiz gibi, hafta sonları kalede canlı Umman müziği, dans ve şarkı içeren performanslar yapılıyor. Bu şarkıların sözleri askerleri cesaretlendiren sözler içeriyormuş. Kadınların el işleri yapıp sattıkları bir bölüm de var.

Umman’ın en önemli arkeolojik zenginliklerinden bir tanesi ise hakkında yeteri kadar bilgi olmayan Arı Kovanı Anıt Mezarlarıdır (Beehives Tombs). Milat öncesi dönemlerden kalma bu mezarların, hakkında az şey bilinen Magan Halkının bu bölgelerde yaşam sürdüğünün bir kanıtı diye yazılar var.

Bu mezarlara ait örnekleri Maskat’taki Ulusal Müzede görmüştük. UNESCO 1988 yılında bu eserleri Dünya Kültür Mirası Listesi eserleri arasına dahil etmiş.

Mezarlar 4.000-5.000 yıl öncesine tarihleniyor. UNESCO’ya göre kabaca iki grup arı kovanı mezar tipi var; MÖ 3. bin yılın başına tarihlenen duvarları olan küçük tek odalı mezarlar ve MÖ 3. bin yılın ortasına tarihlenen daha ayrıntılı ve çok odalı mezarlar. Bu mezarlar aslında Umman’ın her etrafına dağılmış olarak bulunuyor. En iyi örnekleri Bat, Al Khutm ve Al Ayn arkeolojik alanlarında var. Biz bu alanlardan Al Ayn’dakileri ziyaret etmek istemiştik. Ancak yol uzun ve epey engebeliydi. Basim’den Zukait denen bir köyde de bu mezarların örnekleri olduğunu öğrenince şaşırdım ve sevindim. Yoğun programımızı bozmadan bu mezarların örneklerini görebilecektik.

Zukait Arı Kovanı Mezarları Nizwa’dan 37 km kadar uzakta bulunuyor. Bu mezarların bazıları iyi durumdalar ve çitlerle çevrili şekilde koruma altına alınmışlar. Bir dönem buraya ilgi çekmek için çaba harcanmış. Tepelerdeki mezarlara ulaşımı kolaylaştırmak için merdivenler yapılmış. Ama araya pandemi girince ilgi azalmış. Biz o gün oradaki tek ziyaretcilerdik. Halbuki ulaşımı kolay olan bu alanda arı kovanı mezarlara ilginin yoğun olması gerekirdi.

Bu yapılar mezar kabul ediliyor ama içlerinde insan cesedine ait herhangi bir şey bulunmamış. Hiç kimse gerçek amaçlarının ne olduğundan emin değil: Bazıları tapınak, gözetleme kuleleri veya belki bölge işaretleme amacıyla yapılan binalar olduklarını da ileri sürüyorlar. Civarlarda çanak çömlek ve ok uçları gibi bazı eserler bulunmuş. Bu sayede arkeologlar bu yerleri tarihlendirebilmişler. Şimdilik en iyi tahmin, bunların önde gelen kişilerin gömüldüğü ve muhtemelen aynı zamanda tapınak işlevi gören mezarlar olduğu şeklinde.

Bugünümüzün çok yoğun olduğunu başta söylemiştim. Günün devamı yarına…

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

27.02.2023

Arap Yarımadası’nın Ötesinde Bir Ülke: UMMAN-Wadi Bani Khalid-Wahiba Kumulları

Bugün Umman gezimizin en renkli günlerinden bir tanesi daha anlatacağım. Önce Wadi Bani Khalid‘in berrak sularında yüzeceğiz, arkasından Wahiba Kumullarında jeep safari ve yürüyüş yapıp, akşam güneşinin batışını izleyeceğiz.

Umman ziyaretinizde yapacağınız, olmazsa olmaz aktivitelerden bir tanesi de vadilerden birini seçip yürüyüşünüzü yapmanız, berrak sularla dolu tatlı su havuzlarında yüzmenizdir. Wadi Shab ve Wadi Bani Khalid bu işler için ilk olarak akla gelen vadiler. Wadi Tivi ve Wadi Hawer‘de hakkında çok yazı okuduğum ama benim şahsen görmediğim vadilerden. Bu vadilerle ilgili gezi yazılarına bakacak olursanız buraların hakkını vermek isteyen gezginlerin, özellikle Wadi Shab ve kısmen de Wadi Bani Khalid’de, neredeyse tüm günü buraya ayırmaları gerekiyor. Bizim gibi bu kadar vaktiniz yoksa seçme yapacaksınız ve hatta seçtiğiniz vadide de bazı yerleri kısaltarak gezmek zorunda kalacaksınız demektir.

Bu gezilerde yanınızda olmazsa olmaz bazı eşyaları bulundurmanız gerekiyor. Örneğin yanınızda suyun içinde de kullanabileceğiniz bir ayakkabı olması gerekiyor. Ben tabanı kalınca deniz ayakkabısı, eşim ise sandaletle işi hallettik. Islanmasını istemediğiniz eşyalarınızı içine koymak için yanınızda su geçirmez çanta bulundurmanız gerekir ya da telefon gibi ıslanmasını istemediğiniz kıymetli eşyalarınızı yanınızda götürmeyecek, arabada bırakacaksınız. Fotoğraf çekmek için ise su geçirmez özellikli bir makine olması lazım

Buralarda yüzmeye uygun kıyafetleriniz olacak. Daha önce anlattığım gibi denizlerde mayo ile denize girmeniz sorun olmuyor ama vadilerde daha muhafazakar giyinmeniz bekleniyor. Suyunuz ve güneş kreminiz yanınızda olmalı. Yüzmeyi istemiyorsanız ve bana yukarıdan fotoğraflamak yeter diyorsanız trekking ayakkabılarınızı giymeniz en uygunudur. Bu demektir ki hem yüzeceğim ve hem de yürüyeceğim derseniz iki ayakkabı da yanınızda olacak.

Bir de hatırlatmam gerekir ki bu tatlı sularda yüzmek hiç de kolay değil. Wadi Bani Khalid’de yüzmeye başladığımız yerden gideceğimiz yere mesafe uzun olunca ve bir taraftan da elimde su geçirmez makine, sağı solu su içinden fotoğraflamaya kalkınca az daha boğuluyordum. Buralarda bazı yerlerde ciddi derinlikler var. Aman dikkat diyelim, suyun şakası olmaz.

Aslında Wadi Bani Khalid dediğimizde birkaç köyü kapsayan ve geniş bir alandan geçen bir vadiyi anlamamız gerekiyor. Turistik Wadi Bani Khalid ise Muqal Mağarası yönünde olan bölüm. Kaldığımız tesis ile Wadi Bani Khalid arası, 2,5 saatlik yol demek olan, 166 km sürdü. Saat 10:00 gibi alanda olduğumuzda aracı otoparka bırakıp daha sonra ayrıntısı ile bahsedeceğim falaj sulama kanalları üzerinde yürüyerek gezimizin başlayacağı tesislerin bulunduğu yere ulaştık. Tesislerin bulunduğu alan Wadi Bani Khalid’deki ilk, en büyük havuz ve en derin havuz.

Burada kayaların ve köprünün üzerinde kısa bir yürüyüş sonrasında kayaların kenarına eşyalarımızı bırakıp kendimizi sulara attık. Önde Basim, arkasında Naime ve en sona da bendeniz yüzüyoruz. Elimde su geçirmez kamera ile bir taraftan yüzmeye çalışıp bir taraftan da su içinden fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Beş dakika kadar sonra önümde ne Basim ne de Naime görünür oldu. Bir metreden daha aşağıda olmayan yüksek kayaların arasından akan tatlı suyun beni aşağıya doğru çektiğini hissettim. Kenara yüzüp elimde makine kayalara tutunup dinlemeye çalıştıkça kayaları tutmanın ve kendimi de yukarıya çekmenin mümkün olmadığını anladım. Bu sefer adrenalin düzeyi artınca kulaçlarım da sıklaştı. “Anıydı, yazıydı, fotoğraftı derken boğulacağım Umman vadilerinde!” diye düşüncelere ve endişelere daldım. Hedefe varmak için çabaladığım 20-30 dakikalık bölüm benim için unutulacak gibi değildi.

Demem o ki aman bu kısım da yüzecekseniz dikkat edin ya da isterseniz bu kısımda yüzmeyi atlayıp daha ileri bölümde yüzmeyi deneyin.

Gerçi kanyonun bu kısmında, düşmüş kayaların oluşturduğu tünellerin içinden yüzmek de başka bir heyecan. Biz bir kayayı tırmanıp, diğer bir havuz kısmını da yüzerek küçük bir şelaleye kadar gittik. Sonra da yine aynı yoldan suya ilk girdiğimiz yere yüzerek parkuru tamamladık. Epey bir yorulmuş olmalıyız ki kayalara çıkınca yere uzanıverdik.

Bu yüzme sonrası kayalar üstünden yürüyerek Muqal Mağarasına kadar gitmek ve kanyonu bir de yukarıdan fotoğraflamak aklımıza gelmedi. Size tavsiyem eğer bizim yaptığımız gibi köprü altı kayalara eşyalarınızı bırakıp parkuru yüzerek gidecekseniz, bu aktiviteniz sonrasında 10 dakika süren kısa yürüyüşü de yapıp, kanyonu dışarıdan da fotoğraflamayı ihmal etmemenizdir.

Wadi Shab’daki yürüyüş parkuru buradakinden daha uzunmuş, Wadi Bani Khalid’in devamında gözüken Wadi Hawer parkuru ise çok kısaymış. Dün gezdiğimiz Wadi Arbeieen de ise arabayı kenara park edip hemen yüzmeye başlayabiliyorsunuz.

Dolayısı ile eğer olursa ve bir daha Umman’a gezi yaparsak Wadi Shab’a yürüyüş için gidip, su dolu kısmı karadan fotoğraflamak en iyisi olacak galiba. Yüzme kısmı ise neresi berrak ve tehlikesizse yapılacak artık. Bu vadilerde yüzmenin bir kötü tarafı suya girişin kolay ama çıkışın zor olması. Ummanlılar benim gibi 60 yaş üstü bir adamın sudan çıkması için tırmanma halatında çekeceği eziyeti hiç düşünmemiş…

Çölün gerçek ruhunu taşıyan önemli örneklerden birisi Umman’daki Wahiba Çölü. Burası dünyanın en güzel çöl manzaralarından birine sahip olarak kabul ediliyor. Rengarenk dalgalı kum tepeleri içinizi kıpır kıpır ediyor. Yüzlerce yıllık yaşam tarzlarını koruyan Bedevi topluluğu da bu çöllerde yaşıyor.

Bawshar, Ramlat Tawq Kumulları (bu ikisi Maskat’a yakın) ve Rub’al Khali Çölü Umman’ın diğer çöllük alanları. Suudi Arabistan, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman arasında yer alan ve İngilizlerin taktığı isimle Boş Çeyrek yani Rub’ Al Khali sadece Arap Yarımadasının değil dünyanın en büyük çöl alanlarından bir tanesi.

Wadi Bani Khalid gezimiz ardından Wahiba Kumullarında konaklama yapacağımız Desert Night Camp‘e kadar yaklaşık bir saatlik yolu kat ederek ulaştık. Çöle araçlarını sokmadan önce tüm şoförlerin yaptığı ilk iş araçlarının lastiklerinin havasın indirmek oluyor. Basim’de Kampa girmeden önce aracının lastiklerinin havasını indirtti. Sonra doğrudan çölde jeeple safari yapmak için kumullara gittik.

Çölde kaldığımız kamp, Umman’da konakladığımız en güzel yerlerdendi. Çölün ortasına hemen kumulların dibine, ortamı da bozmayacak şekilde bir tesis kurmayı başarmışlar.

Kamp alanında bize verilen odada biraz dinlenme sonrasında, akşam güneşin batışını izlemek üzere kumullara götürüldük. Kumullarda akşam güneş batımını izlemek ve sabah saat 10:00’a kadar deve ile gezinti, otelde kalanlara ücretsiz aktivite olarak sunuluyor. Kamptan kumullara gidiş otelin kendi araçları ile oluyor.

Batan güneşin ışıkları ile çöl kumları kızıllığa büründü. Bir tepeye elimizde bira ile oturup bu kızıllığı hayranlıkla izledik. Otellerde alkollü içki servis ediliyor. Havaalanı dükkanlarından kendi alkolünüzü de alabiliyorsunuz.

Gün batımı sonrası kamptaki odamızda duşumuzu aldık. Otelin açık büfe yemeği ve akşam olan ud eşliğindeki müzik ziyafeti ise işin bonusu oldu. Sizin anlayacağınız güzel bir güne yakışır gün sonu oldu.

Ertesi gün sabah 04:00 gibi yollarda olmalıyız. Sevgili rehberimiz Basim’in bize en büyük sürprizi geliyor.

Gezekalın..

24.02.2023

Arap Yarımadası’nın Ötesinde Bir Ülke: UMMAN-Muscat’dan Ras Al Jinz Kaplumbağa Rezervine Doğru (2)

Bimmah Sinkhole gezimiz sonrası Sur Şehrine doğru yola devam ettik. Yol üzerinde önce Fins Sahiline uğranacak, arkasından da, uzaktan da olsa Qalhat Antik Şehrini, dahası bu şehrin ayakta kalan tek anıtı Bibi Meryem Mozolesini fotoğraflayarak öğle yemeği için Sur yakınlarında sahilde duraklayacağız.

Fins Sahili, Bimmah Sinkhole’den 20 dakikalık mesafede olan çok güzel bir kumsal. Burası hem Maskat’a yakınlığı ve hem de sahilinin güzelliği ile yerli yabancı günübirlik yada çadır kampı yapan insanları konuk ediyor. Biz kısa bir fotoğraflama molası verip yola devam ettik.

Qalhat, bir zamanlar Umman kıyı şeridi boyunca önemli bir antik kentmiş. Bölgedeki ticaret, Umman’ın şu anki başkenti Maskat’a kaydığında, Qalhat’ın eski önemi kalmamış. Bugün uzaktan bakınca sadece Bibi Meryem’in mozolesinin ayakta olduğu antik kent daha çok kazılmayı bekliyor. Bibi Meryem anıt mezarı hakkında kesin bir bilgi yok. Zaten 5000 yıllık tarih olduğu söylenen bu topraklarda bence yeteri kadar arkeolojik çalışma da yapılmamış sanki. Bazı kaynaklar anıtın Hürmüz İmparatoru Bahaeddin Ayaz tarafından eşi Bibi Meryem için yaptırıldığını söylüyor. Ancak bizim rehber de bu konuda başka bir hikaye anlattı. Sizin anlayacağınız bu antik kent aslında keşfedilmeyi bekliyor.

Basim yemek için Sur Şehri yakınında, sahil kenarında bir restoranı seçti. Maskat’ta AVM içinde yemeğe verdiğimiz para ile kırsaldaki restoranlarda daha iyi yemeğe verdiğimiz fiyat arasında bariz fark vardı. Üç kişi ana yemek, salata için ortalama 4 OMR verdik. Porsiyonlar çok büyük geliyor.

Yemek sonrası Sur Şehri’ni güzelce gezme şansını yakaladık. İlk gittiğimiz yer asma köprünün olduğu ve Sur Şehrinin güzel panoramik fotolarını aldığımız bir yer oldu.

Al Ayjak Köprüsü ya da Khor Al Batah Köprüsünün bir ayağından solumuzdaki denizi ve sağımızdaki halici fotoğrafladık. Sağ ve sol tarafta tepelerde gözetleme kuleleri, haliç içinde klasik Umman gemileri, ileride Al Ayjah Kalesi ve deniz feneri gözüküyorlar. Bu hali ile bile zamanında ne kadar korunaklı ve önemli bir yer olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Bu şehir Umman’ın doğu sahilinin incisi olarak kabul ediliyor. Tarihsel olarak, Sur Şehri denizciler için önemli bir varış noktası olarak biliniyor. Okyanuslarda binbir tehlikeli yolculuğun ardından Sur Şehrine varan gemiciler rahat bir nefes alır ve mallarını burada boşaltırlarmış.

Aynı zamanda birçok malın denizaşırı ülkelere götürülmeden önce toplandığı da bir limanmış. Şehir 16. yüzyılda Portekiz egemenliği altında kalmış. Ummanlı İmam Nasir ibn Murşid tarafından kurtarıldıktan sonra Hindistan ve Doğu Afrika ile ticaretin merkezi haline gelmiş. İngilizlerin köle ticaretini yasakladığı 19. yüzyılın ortalarına kadar da şehrin önemi devam etmiş. Şehir Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla önemini kaybetmiş.

Sur’da köprüden sonra bir gemi tersanesine gittik. Umman’a özgü olan gemilere, tekne anlamında “Dhow” deniyor. Sur Şehri Basra Körfezi bölgesinin ahşap gemi yapımında ünlü şehirlerinden birisidir. Dhowlar geleneksel Arap yelkenli gemileriymiş ve Sur şehrinde eskiden çok sayıda tersane bulunurmuş. Gemilerde kullanılacak iyi kalite kereste ve halat yapımında kullanılacak Hindistan cevizi lifi için Hindistan’ın Kerala Eyaletinin Beypore kentine gidilirmiş. Gemi keresteleri birbirlerine hatalarla bağlanılırmış, çivi kullanılmazmış. İşte biz Sur şehrinde bu gemilerin hala geleneksel olarak yapılığı bir tersaneye gittik. İçeriye giriş 1 OMR/kişi başı. Gemi yapımı sembolik de olsa devam ediyor ve içeride küçük bir müze de var.

Daha sonra Sur Şehrinin simgelerinden Al Ayjak Deniz Feneri’ni görmeye gittik. Bu fenerin tarihi yüzyıllar öncesine gitse de fenerin bugünkü hali 1996 yılında yapılan yenilenme sonucu ortaya çıkmış. Sur sahili çok güzel.

Sur şehrinde son aktivitemiz Al Ayjah Kalesinin dışarıdan gezilmesi oldu. Daha sonra göreceğimiz kalelere göre daha küçük olan bir kale burası. Kalenin mimarisi sade ve bölgedeki diğer birçok kale gibi düzgün kare planlı. Civarda eskiden tüccar evleri varmış. Bu evlerin bazıları hala ayaktalar.

Bilad Sur Kalesi, kara tarafından gelebilecek olan saldırılara karşı şehri korumak için inşa edilmiş. Biz bu kaleyi gezmedik. Bu yazıyı yazarken bu kaleyi atladığımızı fark ettim. Gerçi kale olarak daha sonra göreceklerimiz yanında çok özelliği yoktu, belki kaleden şehrin başka bir açıdan panoraması için gidilebilirdi.

Bugünün son aktivitesi hem konaklama, hem de akşam sahilde kaplumbağa gözlemeye gideceğimiz Ras Al Jinz Kaplumbağa Rezerv Alanına gitmek olacak. Size biraz Umman ve kaplumbağalar hakkında bilgi vermem gerekir. Umman’ın en doğusundaki yarımada, dünyanın en önemli yeşil kaplumbağa popülasyonlarından birine ev sahipliği yapıyor. Nesli tükenme riski altında olan erişkin deniz kaplumbağaları, Ras Al Jinz’de denizden çıkıp 190 kilograma varan ağırlıklarını sürüye sürüye, yumurtalarını sahildeki kuma gömüyorlar. Bu muazzam çaba sonrası gecede 100 yumurta bırakan bir dişinin yumurtalarından sadece 1 tanesinin erişkin çağına ulaşabileceğini bilmek ne üzücü! İşte biz 1996’da koruma alanı ilan edilen Ras Al Jinz’de konaklayarak bu muazzam olaya şahit olmak istiyoruz.

Bu sahilerde başlıca deniz kaplumbağası türü yeşil deniz kaplumbağası. Ama bunun yanında Caretta türü kaplumbağalar, deri sırtlı deniz kaplumbağası, zeytin yeşili deniz kaplumbağası ve şahin gagalı deniz kaplumbağası gibi deniz kaplumbağası türleri de bu sahillerde, daha az da olsa, görülebilirmiş. Umman’daki en yoğun kaplumbağa sezonu genellikle Mayıs’tan Eylül ayına kadar sürüyor. Umman kaplumbağalarını yakalamak için en iyi zamanlar ise Temmuz ve Eylül ayları arası. Yani Şubat ayında Umman’da olarak aslında kaplumbağa yumurtlaması için mevsim dışı bir zamanda oradaydık. Yumurtlama döneminde ise gecede 100-150 kaplumbağanın yumurtlama için sahile çıktığı görülebilirmiş. Sağlıklı bir şekilde yumurtalarını sahilde kumlar içine gömen bir kaplumbağanın yumurtalarından, bebek kaplumbağaların çıkışı ise 55-60 gün sürermiş.

Gelelim bizim Ras Al Jinz kaplumbağa gözlemimize. Kaldığımız otel aslında bu rezerv alanına dahil, sahilden epey geride bir otel. Civar otellerde de konaklamayı tercih edip buraya akşam ve sabah turuna katılmaya gelen turistler vardı. Biz saat 17:00 gibi otelde olup odamıza yerleştik. Kısa bir dinlenme sonrasında otelin arkasında bulunan yürüyüş yolunu takip ederek sahili tepeden gören seyir terasına çıktık. Civarı fotoğraflayıp otele döndük.

Otelde akşam ve sabah olmak iki defa rehber eşliğinde sahile kaplumbağa gözleme aktivitesine katılabiliyorsunuz. Bunlar otelde kalanlar için ücretsiz. Kendi başınıza sahile inmeniz yasak. Gruplar halinde ve her grubun başında bir rehberle sahile iniliyor. Otelde konaklayanlar ilk gruplarda oluyor. Akşam saat 20:30-21:00 civarı başlayan turda sahilde ışık, fener kullanmak, flaşlı fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Tek ışık kaynağı olarak rehberin elinde olan kırmızı fener kullanılabiliyor. Biz mevsim dışı olmamıza rağmen 2 adet yumurtlamaya gelen kaplumbağa denk geldik. Şansımıza o kaplumbağa da yumurtalarını bırakmış ve kumunu örtüyordu. Güzel bir çekim yapma şansımız olamazdı ve sadece ana şahit olduk. Rehber “Grup beni burada beklesin. Ben bebek kaplumbağa aramaya gidiyorum” dedi. Sahil boyunca yaklaşık yarım saat dolaştı durdu. Yanımıza geldiğinde doğrusu pek bir şey bulduğunu düşünmemiştim ama elindeki bir yavru kaplumbağayı kumlar üzerine bırakıverdi. Bu sefer beyaz ışıklı feneri deniz yönüne doğru tutup, kaplumbağaya yol gösterdi. O minicik yaşam bir süre sonra dalgalarda kayboldu gitti. Bu yavrunun yumurtadan çıkıp yaşama şansı elde eden yüzde bir arasında olmasını dilerim…

Otelde bir de sabah saat 05:00 civarı olan sabah kaplumbağa keşfi var. Bize Şubat ayında sahilde sabah kaplumbağa görmenin çok nadir olduğu söylendi. Doğrusu biz de yorgunluktan sabah kalkmaya üşendik. Ama iphone azizliği nedeni ile kendi çektiğim yavru kaplumbağa fotoğraflarımı bilgisayara aktardığımda kaybolduğunu görünce sevgili Basim’in fotoğraflarını talep ettim. Basim sezon boyunca haftada bir kez bu tür gezilere katılınca elinde bolca arşiv fotoğrafı oluyor. Bu yazının kapak fotoğrafı sabah çekilmiş. Bunu görünce “keşke sabah da kaplumbağa gözlemeye gitseydim” diye düşündüm. Belki akşam karanlıkta çekemediğim kaplumbağa fotoğrafını sabah denize dönerken çekme şansım olabilirdi.

Yarına başka bir Umman macerası. Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

23.02.2023