Kasımlar Köyünde, St Paul Pansiyonda geçirdiğimiz son gecemiz sonrası, yeni bir rota için yollara düştük. Hedefimiz geze dolaşa Değirmenözü Köyüne ulaşmaktı. Kasımlar Köyünden başlayıp, İbişler, Aşağıkırıntı,Kesme, Çukurca, Karakuz, Yeşilbağ yollarını takip ederek Değirmenözü Köyüne ulaşacağız. Neden Değirmenözü derseniz;Burada turizme yeni yeni heveslenen bir eve konuk olacak ve sonraki gün gitmeyi hedeflediğimiz Köprülükanyon’a doğru yolu kısaltmış olacağız.
Yolumuzun uzunluğu 60 km kadar. Köprülü Kanyona doğru akan Köprüçay, Yol boyunca bazen sağ yanımızda, bazen de sol yanımızda gözüküp duruyor. Burada bir gözlemimi daha aktarmam lazım; Bu HES projelerinden etkilenmiş alanları bu yol üzerinde bolca gördük. Ben şahsen bu projeleri çok sevmiyorum. Doğanın canına okuyor. Bu sene yaptığımız rotanın bir kısmını 3 yıl önce yapmıştık. Bir zamanlar Kasımlar Köyünde, St Paul pansiyonun önündeki tepeden aşağı vadiye bakınca her tarafı ağaç ve yeşillik olarak görebiliyordunuz. Karşıda dağlarla seyrine doyumsuz bir manzara vardı. Bu sene aynı vadiyi kısmen kel olarak görüyorsunuz. Yol boyunca akan Köprüçayı kontrol altına almak için aç gözlü insanoğlunun hummalı bir çalışması var. Bugün yapacağımız rotada bunu net olarak görebildik. Bazen düşünüyorum da ben burada yazıyorum ama siz gezginlerden ileride “haydi gidelim” diyenler çıkarsa ve bu satırlarda yazını o zaman, bu rotada bulamazlarsa nasıl mahcup olurum! Asıl mahçubiyet bana ve siz doğaseverelere ait değil aslında..
Gelelim bugüne; Biliyorsunuz belki, yurtiçi bahar rotalarımızı emektar karavan “camper” ile yapıyoruz. Çoğunlukla 3 aile, Mehmet hocamızın kaptanlığı altında seyahat ediyoruz. Mehmet hocanın gözüne kestirdiği ilk yer Kartoz-Aşağıyaylabel köyünde “Suyun Gözü” . Köye girdiğimiz andan itibaren arabayı durdurduk. Çünkü çok güzel bir yerel giysi içinde su taşıyan bir hanımefendi gördük. Hemen kendisi ile tanıştık ve giysisini sorduk. Çok beğendim ben bu giysiyi.Suyun gözü ise tam bir felaketti. Suyu daha çıkışından kontrol altına almışlar ve dikenli tellerle çevrelemişler. Buralara kadar gelmenin tek faydası, yerel giysiler içinde o güzel bayana rastlamak oldu. Suyun gözünü görmeseniz de olur.
Kesmeler köyünü geçtik. Bir sonraki hedefimiz ise, bir önceki gün Beydilli Köyüne çıkarken traktörden görüp gözümüze kestirdiğimiz ama o an yapamadığımız bir yeri ziyaret etmek oldu. Uzaktan yeşillikler içinde sanki düz bir yol olarak gözüken, peri bacaları gibi uzun kayalarla çevrilmiş bir yerdi burası. Sonradan buranın da St Paul yoluna dahil olduğunu öğrendi ve mutlaka görelim istedik. İşte bu nedenle bir gün önce geldiğimiz Çukurca köyüne yeniden gelmiş olduk. Bu yeşil yolda yaklaşık bir saat geçirdik ve çok zevk aldık. Mutlaka tavsiye ederim.
Burası ile ayrıntılı bir bilgi bulamadım. Doğrusu burasının tarihi bir önemi var mı tam olarak da bilmiyorum. Ama insan elinin değdiği bazı yolların varlığını hissedebiliyorsunuz. Bir de kayaların karstik özelliği nedeni ile yılların yağmurunun, rüzgarının şekillendirdiği kayaların arasında dolaşmak çok hoştu. Baharın bu en çoşkulu zamanında, yeşil en taze hali de işin bonusu tabii ki..
Değirmenözü köyüne sonunda gelebildik. Değirmenözü köyü Manavgat’ın son köylerinden Ispartanın Sütçüler ilçesi ile sınırdaş bir köy. Önce evinde misafir kalacağımız Ayşe Durna’nın Değirmenözü’ndeki evine çıkmamız lazım. Burayı Mustafa Teke diye bir gezgin arkadaşla birlikte işletiyorlar. Değirmenözü şirin mi şirin Anadolu köylerinden bir tanesi. Köy insanlarından bazıları merakla karavan çevresini sardılar bile. Ayşe hanımın evini tarif ettiler. Köyün yukarılarında, tüm köye t
epeden bakan konumda bir köy burası. Kalacağımız yer grup içinde biraz hayal kırıklığı yarattı doğrusu. Standart turizm şartlarını burada aramak hayalcilik olur ama evin sahibesi Ayşe hanım o içten, biraz ürkek ama elinde ne varsa paylaşmaya hazır halini görünce her şart altında burada gecelemeye karar kıldık. Doğrusu bu ya şahsım adına en doğru kararı verdiğime inanıyorum. Ayşe hanımın bize kendi standartı dışında yaşamını paylaştığına inanıyorum. Umut ediyorum önümüz günlerde turizmin nimetlerinden daha iyi şartlar altında faydalanırlar.
Yemekler, sabah kahvaltısı on numaraydı. Ellerine ve yüreğine sağlık Ayşe Durna hanımefendi.
Gelelim Değirmenözüne; Burada iki ırmak birleşiyor ve Köprüçay adı altında devam ediyor. Irmağın bir tanesi dağın içinden geçen ve Aksu adını alan, sonra da Köprülü Kanyona giden Irmak. Diğeri ise bir köyün 2 km kadar yukarısından mağaradan çıkıyor. Burası doğal su kaynağı. Bu suyu içmede kullanıyorlarmış. Köye elektrik yakın denecek bir zamanda gelmiş. Elektrik olmayınca haliyle buzdolabı da yokmuş. İşte o zamanlar bu derenin soğuk suları buzdolabı görevi görürmüş. Bir zamanlar burada bulunan 3-4 adet değirmenden kaynaklanan bir ismi var köyün.
Biz eve yerleştikten sonra, suyun kaynağına ve mağaralara doğru küçük bir yürüyüş yaptık. Rengarenk açmış kır çiçekleri arasında yaklaşık 500 mt yürüyüp suyun çıktığı yere vardık. Suyun gücünü uğultusundan hissedebiliyorsunuz. Bir süre fotoğraf çekip eve geri döndük. Ayşe hanım akşam yemeğimizi hazırlamış. Dürüm ekmek pişirilmiş. Muhteşem bir çorba, arkasından pilav, tavuk derken iyice şiştik. Akşam çaylarımızı yudumlarken evin büyüğü olan ve Ayşe hanımın babası Yunus bey bize katıldı. Ondan köy hakkında bilgi aldık.
Evet Sanal Gezginler..Gezi yazımın sonlarına geliyoruz. En kısa sürede Köprülü Kanyon bölümü yazılacaktır sizinle..
Şimdilik Gezekalın..
Dr Ümit Kuru
A