Gezi yazımın bu bölümünü vefatının 2. yılında olan sevgili Babama ve 1. yılını dolduran Gezi Parkı protestolarında hayatlarını kaybeden ve yaralananlara adıyorum.
Ümit Kuru
Sabahın çok erken saatlerinde uyandım. Sabahın erken saatleri ve gün ışıklarının kaybolmaya başladığı zamanlar fotoğraf için güzel zamanlardır. Yazılı Kanyon’da da bu şansı kullanmak istedim. Tesisten Yazılı Kanyon’a yürüyüş yaptım ve bol bol fotoğraf aldım. Gidiş-dönüş yaklaşık olarak 6 km kadar süren bir yürüyüş oldu. Tesise geri döndüğümde gezi ekibi uyanmış ve kahvaltı için hazırlanmışlardı. Tesiste alınan güzel bir kahvaltı sonrasında yollara düştük. Ancak biz İstanbul grubu olarak dün geç vakit geldiğimizden, yapamadığımız Yazılı Kanyon yürüyüşünü aramızdan yapmak isteyenler çıkınca, bendeniz aynı gün ikinci kez Yazılı Kanyon yürüyüşü yapmış oldum. Olsun! Buraya hiç doyamıyorum ki…
Yazılı Kanyon sonrasinda Adada Antik Kentine doğru geziye başladık. Adada Antik Kenti bugünkü İsparta ve Burdur illerinin tamamı ile Antalya ilinin kuzeyinde kalan bölgeyi içine alan Pisidia Bölgesi’nin antik kentlerinden birisi. İsparta ili, Sütçüler ilçesine bağlı Sağrak köyü yakınında. Çevresi çam ve ardıç ağaçlarıyla kaplı tepeler tarafından sarılmış olan antik kent sadece bölgenin değil Anadolu’nun en sağlam kalabilmiş antik kentlerinden biridir. Burası bölge halkınca Karabavlu yaylası olarak anılmakta. Daha sonra bahsedeceğim Aziz Paul’de seyahatlerinde buradan geçmiş.
Adada Antik Kenti tarihi çok eski halklara kadar gitse de, bugün gördüğümüz kalıntılar Roma-Bizans döneminden kalma. Bu antik kenti gezmeye başlamadan önce kent girişinde aracınızı park edip, hiç bir zaman dolu görmediğim bekçi klubesinin arkasındaki banklara oturup aşağıda kalan güzel yola bakarak bir nefeslenmenizi tavsiye ederim. Adada Antik kentinde yaşamı, Anadolu halklarından olan Luvi’ler başlatmışlar. Luvi insanları civar kentlere korsan baskınlar düzenleyerek geçinirlermiş. Kentte tabanı taş döşeli bir antik yol, Roma İmparatorluk Çağı Traianus Tapınağı, İmparatorlar Tapınağı, İmparatorlar ve Zeus Megistos -Serapis Tapınağı, forum, bazilika, akropol anıtsal çeşme, yönetici binası, açık hava toplantı yeri tiyatro ve mezar anıtı bulunmakta. Buralara kadar gelmişsseniz Adada Antik Kentini gezmeyi ihmal etmeyin derim.
Adada Antik Kentini gezdikten sonra Tota Dağına gitmek üzere yola çıktık. Tota Dağına gitmek için Yeniköy üzerinden Kasımlar köyüne doğru giden yolu takip etmelisiniz.Kasımlar’a kadar yaklaşık 16 km gidiyorsunuz. Bu yol daracık, stabilize ama ardıç ağaçları içinde çok güzel bir yol. Yolunuz üstünde Kızılova diye bir yer var. Burada civarda onlarca yılkı atı göreceksiniz. Aman! Kaçırmayın bu manzarayı. Geçen gittiğimde şiddetli yağmur ve tele lensi yanımda götürmediğim için hemen hiç fotoğrafım yoktu ama bu sene çok güzel kareler yakaladım.
Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına paralel giden Toroslar, Teke Yarımadası’ndan Suriye’ye, hatta iç kesimlere de uzayarak Irak sınırına varan, içinde birçok sıradağı da barındıran bir dağ zinciri. Batı Toroslar denince Akdağlar, Bey Dağları, Katrancık Dağı, Geyik Dağları, Orta Toroslar denince Akçalı Dağları, Bolkar Dağları, Aladağlar, Tahtalı Dağları ve Güneydoğu Toroslar denince de Nurhak Dağları, Malatya Dağları, Maden Dağları, Genç Dağları, Bitlis Dağları ilk olarak aklımıza gelmeliymiş. Ama Tota Dağı bu dağlar içinde ismen sayılmayı hak ediyor bence. Tota Dağı da Batı Toroslar içinde. Buradan karlı tepesi ile Dedegöl Dağları çok güzel gözüküyor. Tota Dağının benim için önemi Tulipa Julia ya da yaban lalesi denen laleyi ilk gördüğüm yer olmasıdır. Geçen defa çok az görmüştüm ama bu sene çok sayıda laleyi görme şansım oldu. Tota Dağında Soğuksu denen bir mevkide orman içi dinlenme tesisi var. Yol kenarında ve sağ yanda kalıyor. Orayı kaçırmayın derim. Burada asırlık ardıç, gürgen gibi ağaçların içinde güzel bir piknik yapabilirsiniz. Daha sonra ise eğimli bir yokuştan çıkacağınız yürüyüş yolunu takip ederek karşıda bulunan Dedegöl Dağlarının çok güzel panoramalarına şahitlik edebilirsiniz. En yukarıda gözlem kulesi var diyorlar ama biz hiç oralara kadar yürümeyi başaramadık. Yol boyu kenarlarda bile laleleri görebilirsiniz ama tesisten ayrıldıktan ve yaklaşık 100 mt sonra yoldan sadece 5-10 mt kadar içeri girerseniz bu narin çiçeklerin tarlasını görebilirsiniz.
Bu dağların bir başka önemli öğesi de Apollo Kelebekleri. Burası için endemik olan kelebekleri görmeye meraklıları geliyormuş ama eminim burada yaşayanlar için bir şey ifade etmiyordur. Ben buraya 2 defa Tota Dağına geldiysem de, mevsimine denk gelmediğimden, göremedim Tota Dağının bu güzel varlığını. Ağustos ayı gibi ortalıkta dolaşırlarmış. Gönlüm diyor ki bir de Ağustosta gel buralara! Apollo (Parnassius Apollo Toros Kelebekleri) Kelebeğini fotoğraf karelerimin içine hapsedeceğim diye uğraş dur…
Yaklaşık 1,5 saat süren bir yürüyüş sonrası Orman İçi dinlenme bölgesine geri gelip, aşağıda kalan arkadaşlarca hazırlanmış olan sofraya oturdum. Burada beni sürpriz de bekliyordu; Arkadaşlar benim yaş günümü unutmamışlar. Yaş günümü bu güzel yerde, lalelerin içinde ve asırlık ağaçların altında dostlarımla birlikte kutladık. Bu gezimizin planlayıcısı sevgili Mehmet Kolege hocam ve sevgili Muharrem Çoşkun hocamın sürprizleri devam etti; Bizim için Tekeler Zeybeği oynadılar 🙂 Hep söylerim; Bir gezinin mükemmeliğinde en önemli etken, güzel bir gezi grubunun varlığıdır.
Tota Dağı gezimizi tamamlayınca bugünün son durağı olan Kasımlar Köyüne doğru hareket ettik.
Kasımlar Köyü artık yarına kalsın..
Gezekalın..
Dr. Ümit Kuru