Afrika kabilelerinden bir tanesi, rakip bir kabile halkı tarafından istila edilir. İstila edilen kabilenin tüm insanları, kadınlar hariç, kim var kim yok öldürülür. Ailesi katledilen ama kendisi sağ bırakılan kadınlardan biri bu duruma çok üzülür ve bir göl oluşturacak kadar göz yaşı döker. Bu göz yaşı gölü kuruyunca geriye sadece tuzu kalır. Yerlilerin “Büyük Beyaz Yer” adını verdikleri Etosha Ulusal Parkı‘nın yerli efsanesine göre oluşumu böyle.
Yerliler kolay yola kaçıp Etosha Havzasının oluşumunu göz yaşlarının kurumasına bağlasa da, burada 100 milyon yıl önce bir gölün olduğu ve tektonik hareketler sonucu bu gölü besleyen Kunene Nehrinin yatağının değişmesi ile gölün kuruyup şimdiki tuz havzasının kaldığına ait bilimsel veriler var.
1907’den beri Ulusal Park statüsünde olan Etosha’nın bugünkü büyüklüğü olan 22000 km²’lik alan sizi aldatmasın. Aslında 1960 yılına kadar bu park 100000 km²’lik genişlikle dünyanın en büyük rezerv alanıymış. Sonradan park alanı küçültülmüş.
Parkın 4 giriş kapısı var. Parka bizim gibi Windhoek yönünden geliyorsanız gireceğiniz ana kapının ismi Andersson. Park içinde bulunan 6 ana kamptan birinde kalıyorsunuz. Biz Etosha Ulusal Kampına Andersson Kapısından girip, Etosha’nın girişine yakın Okaukuejo Kamp da bir gece konakladık. Öğleden sonra ve ertesi gün safariye çıkıp Namutani Kapısından parkı terk ederek Mokuti Etosha Lodge’da konaklayarak bol bol parkı gezme şansı yakaladık. Ben daha önce birkaç ülkede safariye katıldım ama Etosha deneyimi çok farklıydı diyebilirim.
Parka giren ve çıkan tüm araçlar içindekilerle birlikte kayıt altına alınıyor. Park sadece gün doğumundan gün batımına kadar açık. Bu saatler dışında ancak Etosha içinde bir kampta kalıyorsanız girebiliyorsunuz. Park 114 memeliye, 340 kuşa, 110 sürüngene, hem karada hem denizde yaşayabilen 16 amfibi hayvana ev sahipliği yapıyor.
Parkı boydan boya en uzun mesafesinden geçmeye kalksanız 200 km’ye yakın yol yapmanız gerekiyor. Etosha içinde yollar çok düzenli, ancak araçlarla parkı gezebiliyorsunuz ve o gezinin de bir düzeni var. Gerçi bir kenarda aslan veya gergedan gibi bir hayvanın görüldüğü zamanlarda araç kullanan Namibyalı şoförler gözlem için en iyi yeri kapmaya çalışırken düzeni bozabiliyorlar. Yol boyu belirli yerlerde su birikintileri yapılmış. Bu alanlar tüm hayvanlar için vazgeçilmez uğrak yerleri. Yani bu su birikintilerinin kıyısında vahşi hayvana rastlamama şansınız yok.
Otçul hayvanlar arasında fil, zürafa, oriks, impala, zebra ve devekuşları en sık göreceğiniz hayvanlar. Etosha’da fili ilk gördüğünüz zaman ki heyecanınız, safarinin ilerleyen zamanlarında kayboluyor. Çünkü o kadar çok fil görüyorsunuz ki, bir süre sonra olay sıradanlaşıyor.
Gergedan ve aslan görmek ise daha az bir olasılık. Biz ikisini de gördük. Ama en şanslı olduğunuz zaman leopar gördüğünüz an. Biz o şansı yakalayamadık.
Okaukuejo Kamp’da konakladığımız yerin hemen yanında bir su birikintisi vardı. Burası geceleri de az olarak ışıklandırılıyor. Burada isterseniz sabaha kadar su içmeye gelen hayvanları gözlemleyebiliyorsunuz.
Tartışmasız olarak en heyecanlandığınız zaman aslanları gördüğünüz an oluyor. Şansımıza bir değil, iki değil tam üç adet aslanı bir arada gördük. Sabah beslenmelerini tamamladıklarının göstergesi olan şiş karınları ile 2 tane erkek bir de dişi aslan günümüzün en değerli fotoğraf karelerini verdiler bize.
Öğle yemeğini Etosha içinde Halali Kampta yedik. Bu alanda o kadar güzel kuşlar vardı ki, bana yine yemek haram oldu. Kuş peşinde koşmaktan yemeği yine unuttum.
Yemek sonrası son safarimizi de yapıp parktan çıktık ve konaklayacağımız Moruki Etosha Lodge doğru yol aldık.
Etosha Ulusal Parkında geçirdiğimiz her anın ayrı bir güzelliği oldu. Toz toprak içinde olsanız bile tanık olacağınız doğal yaşam size her şeyi unutturuyor.
Yeni gezi yazılarında buluşmak üzere gezekalın…
Dr Ümit Kuru
28.09.2018 Saat 11:11