Aslında Venezuela turumuza, Venezuela turu demek haksızlık olur. Tur programımızın Venezuela bölümüne Canaima Ulusal Parkı ve Simon Bolivar gezisi demek daha doğru olacaktır. Bu ülkenin başkenti olan Caracas’ı bile neredeyse geçiş şehri gibi kullandık ve burada bile sadece yarım günlük bir tur yaptık. O da Simon Bolivar ağılıklıydı.
Canaima benim için bu ülkede yeter kısımdı. Ancak bu düşüncemin yanlış olduğuna, Canaima’da kaldığımız tesiste tanıştığımız Ukranyalı bir turist bayanın, Canaima’ya gelmeden önce gittikleri plajların fotoğraflarını göstermesiyle daha orada iken inanmıştım. Bu bölümü yazarken yaptığım araştırmalar ise bana “biraz yazık oldu” dedirtti. “Biraz yazık oldu” deyip “çok yazık oldu” diyemememin sebebi ise ülkenin güven vermeyen, insan güvenliği durumudur. Yani biraz da korkudan programın bu bölümü kısıtlı olarak yapılmak zorunda kalındı. İstesek de daha fazlasını yapabilmek biraz riskliydi. Doğrusu bu ya! Bizim tur programından Venezuela kısmının çıkartılması ihtimali, tur tarihine 3 ay kalaya kadar vardı. 17 Mart 2014 Tarihinde ülkede olan iç karışıklık uzun bir süre “gidelim mi, gitmeyelim mi?” kararsızlığı yaşamamıza neden oldu. Venezuela bugün hala turizm için “en güvenilmez ülkeler” kategorisinde bir numara. Venezuela’ya gitmeden önce, bu ülkede soygun amacıyla öldürülen insan sayısının 21 kişi/gün olduğunu bir yerlerde okuduğumu hatırlıyorum. Bize orada hizmet veren yerel tur şirketi temsilcisi Felix 2013 yılında ülkede öldürülen vatandaş sayısının 20000’nin üzerinde olduğunu söyleyince olayın korkunçluğunu bir de ülkede yaşayan insan ağzından öğrenmiş olduk.
Felix’in söylediği bir cümleyi çok net hatırlıyorum; “Bugün tüm dünya Filistin’de öldürülen insanları konuşuyor. Öldürülen kaç kişi var? Orada savaş var! Peki biz de ne var da bu kadar ölüm var ve benim ülkem de insan hayatı bu kadar ucuz? Neden ülkeme karşı dünya bu kadar ilgisiz? ” Ölüm sayılarının karşılaştırılması yanlış belki. Ölüme sebebiyet vermenin yanlışlığının az-çok kriteri olamaz. Ama ülkenin zengin petrol yatakları ve ülke üstünde, Chavez ve sonrası , bu konudan hareketle oynanan oyunlar ve ülkenin gelir dağılımındaki eşitsizlikler sonucu halk hareketleri bir yanlışlık olduğunu da düşündürüyor insana.
Neyse dağıttık yine konuyu! Venezuela hakkında başlangıç olarak neler diyebilirim?
Bu ülkenin gördüğüm kısmı olan Canaima bana ve bize eşsiz deneyimler yaşattı. Dünyanın en yüksekten akan şelalesi olan Angel Şelalesini (Angel Falls) görmek büyük bir ayrıcalıktı bizim için. Ona ulaşmak için çektiğimiz tüm zahmetlere değdi doğrusu. Doğanın gücü, insana ne kadar zavallı olduğunu burada iyice hissettiriyor. Sadece Angel Şelalesi mi? Sapo Şelaleleri en az onun kadar güzelliğe ve haşmete sahipti. Şelalerin altında yaptığım yürüyüş, beni Angel Şelalesinden daha fazla etkiledi diyebilirim. İçindeki plantasyon ve demir cevheri sayesinde çay renginde olan Canaima Lagününde yüzmek ve lagünün beyaz renkli kumlarında yürüyüş ise ilginç ve bir daha yaşayabileceğimi sanmadığım bir olaydı. Yerli dilinde Tepui denen Masa Dağları ise bambaşka bir doğa olayı. Afrika ve Güney Amerikanın süper kıta adı ile tek kıta olduğu 4000 Milyon yıl önce yer yüzünde yaşanan değişimler sonucunda Masa Dağları denen güzellikler ortaya çıkmış. Topraktan aniden çıkan ve dimdik yükselen dağlardan bahsediyorum.
Kıssadan hisse Canaima benim için farklı bir cennet oldu ve anlatması benim için zevkli ve okuyanlar için de bir o kadar güzel olacaktır.
Caracas ise gezimizin bir başka bölümüydü. Büyük Kolombiya düşünün arkasından yürüyen ve bu ideal etrafında ülkeleri birleştiren bir devrimcinin yani Simon Bolivar’ın doğduğu, büyüdüğü evini, ülkesini görmek bize de nasip oldu.
Kısacık da olsa neredeyse korumalar arasında yaptığımız kısa Caracas turu bir başka renkti.
Evet, Sevgili Sanal Gezgin dostlarım…
Bugün yeni bir ülkenin gezdiğimiz bölümlerini paylaşmaya başlıyorum sizlerle..
İlginizi çekeceğini umuyorum..
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
27.08.2014 Saat 21:43