Toroslar’da Bahar: Köprülü Kanyon

IMG_1325

Değirmenözü Köyünde sabah erkenden kalkıp, köyün içini gezdim. Günün bu ilk ışıkları altında bu şirin köyden güzel kareler alabileceğime emindim ve öyle de oldu gerçekten. Bu köyde çoğu ev dün Beydilli köyünde gördüğümüz tarzda bir mimari ile yapılmış. Ancak beklenebileceği gibi burada evler daha düzenli ve harç kullanılmış.

Sabah kahvaltısını yapıp ev sahibemiz sevgili Ayşe Durna ile vedalaştık. Köprülü Kanyon’a doğru yola düştük.

IMG_1234Köprülü Kanyon 14 km uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun kanyonu olma ünvanını taşıyor. 1973 Yılında Milli Park statüsüne kavuşmuş.  Köprülü Kanyonu binlerce yılda şekillendiren Köprü Çay Aksu ilçesinden doğan sulardan başka, Karacahisar Köyünden doğan sulardan meydana geliyor. Burada 2 adet taş köprü mevcut. Bu kööprülerden ilki olan Oluk Köprü, MS 2. yüzyıla tarihlenen bir Roma köprüsü ve 22 metre uzunluğa 2.7 metre genişliğe sahip.Su hizasından 30 mt kadar yukarıya inşa edilmiş. Bu köprüyü geçtikten sonra Beşkonak yerleşim yerine doğru ilerlerken ikinci taş köprüyü göreceksiniz. Bu köprü diğerine göre daha küçük ve bunda yan korkuluklar yok. Zaten ilkine de taştan yan korkulukları sonradan eklemişler. 1996 Yılında Karayolları hiç de aslına uymayan bir şekilde bir restorasyon yapmış.

Bu nedenle 2. köprüyü daha çok seveceksiniz. Bu köprüden geçerken düştüm-düşeceğim hissini yaşıyorsunuz. Bu yazıyı hazırlarken, doğa için uyarıcı yazılarını ilgili takip ettiğim Sn Yusuf Yavuz’un Köprü Çay hakkında ilginç bir yazısını okudum. Sizlerle paylaşmak isterim.

http://gazeteciyazaryusufyavuz.wordpress.com/2013/03/01/tanrisini-yitiren-nehirler-arsiv-haber/

IMG_1255

Bu köprü ve civarında verdiğimiz fotoğraf molasından sonra kalacağımız tesis olan Perge Pansiyon’a (Perge Pansiyon Tel: 0242 765 30 74) giriş yaptık. Burası doğaya saygılı bir tesis izlenimi verdi. Tesisin kurulu olduğu alanda doğal su kaynaklarının aktivitesini görebiliyorsunuz. Burada evlerin önündeki çardaklardan birine yerleştik ve suyun dinlendiren sesi ve suyun renginin görsel zenginliği içinde sonuna yaklaştığımız gezinin kritiğini yaptık.

IMG_1274Buralara kadar gelinmişken Köprü Çay da rafting yapmamak olmaz. Biz de kaldığımız tesisten bir rafting organızasyonu yapılmasını rica ettik. Saat 14:00 gibi de rafting yapmak için botumuz ve ekipmanlarla birlikte rafting yapacağımız yere gittik. Köprülü Kanyon, daha önce hiç rafting yapmamış kişiler için bile gayet güvenli ve eğlenceli bir parkur. Güvenli rafting yapılan parkurun toplam uzunluğu 12-13 km kadar. Bizim bulunduğumuz bu zamanlarda (mayıs) Köprü Çay rafting için en uygun durumda oluyormuş. Burada daha önce de raftng yapmıştım ama o zamanlar Ağustos ayları giibiydi ve su seviyesi düşüktü. Rafting boyunca sizlerde kürek çekiyorsunuz ama aslında tüm maharet size eşlik eden rehberde. Bizim rehberde oldukça tecrübeliydi. Rehberler, rafting katılımcılarına İstedikleri zaman botu devirmek dahil çeşitli heyecanlar yaşatabiliyorlar. Bizim rehber, bizlerin yaşına hürmeten bot devirmek ve soğuk sulara bizleri düşürmek gibi adrenalini yüksek heyecanlar yaşatmadı. Ancak gel gelelim suyun akış hızının fazlalığı ve küçük şelalelerden geçişler bizleri zaten fazlası ile heyecanlandırdı..

IMG_1352Tesise gelince hızımızı alamayıp, küçük taş köprüye kadar bir yürüyüş yaptık. Yarın artık dönüş yolunda olacağımızdan son ana kadar bu güzellikleri yaşamak istiyoruz. Öyle ya! Bir daha ki sefere Köprülü Kanyonu bu halde görememek var…Umarım bu güzelliklere kimse el uzatmasın ve Köprü Çay o türkuaz rengi ile son noktaya, sevgilisi olan Akdenize kadar kavuşmak için çoşku dolu aksın dursun..

Ertesi gün İstanbul’a evimize doğru yollara düştük. Ancak gündelik yaşama geçiş yumuşak olsun diye bir gecemizi de Afyon’da Gazlıgöl Kaplıcalarında geçirmeye niyetlendik. Gazlıgöl Kaplıcaları, Afyon’un Kuzeyinde yer alan, il merkezine 25 km uzaklıkta ve İhsaniye ilçesine bağlı Gazlıgöl beldesinde bulunuyor. Bu kaplıcaların Frigler zamanından beri kullanıldığına inanılıyor.

Biz daha önce burada Başaranlar Termal Otel de kalmıştık. İsterseniz apart daire, isterseniz de otel odalarında kalabiliyorsunuz. Her iki konaklama yerinde de 5 veya 3 tonluk havuz mevcut. Aparta dairelerde 2 aile rahatça kalabiliyor. Ben burada kaplıca dışında, bu mevsimde olan kır çiçeklerinin çeşitliliğine de bayılıyorum. Otel önünden ana yoldaki benzinliğe kadar boş alanda neredeyse 10 yakın farklı kır çiçeği gördüm. IMG_1416-001

Ertesi gün erken yola çıkınca  dur kalk yapa yapa İstanbul’a dönme imkanımız oldu. Daha önceden yapmadığımız bir rota  yapalım istedik ve Eskişehir Döğer beldesinde Emre Gölüne uğradık. Burası küçük ama doğal bir göl. Göl bazı kuşlara ev sahipliği yapıyor. Aynı zamanda peri bacalarını andırır taş yapılarda ortama ayrı bir güzellik veriyor. Yolunuzu uzatmaya değer, tavsiye ederim.

 

 

 

 

IMG_1448

Evet Sanal gezgin arkadaşlarım..Bir geziyi daha bitirdik. Aslında bu gezi ile baharı karşılama gezilerimizi de bitirmiş olduk. En azından bu seneyi tamamlamış olduk. Sağlık eksik olmasın, zamanımız olsun…Daha ne baharlar karşılayacağız birlikte.

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

 

 

 

 

Toroslarda Bahar:Kasımlar’dan Değirmenözü Köyüne

IMG_1098-001

Kasımlar Köyünde, St Paul Pansiyonda geçirdiğimiz son gecemiz sonrası, yeni bir rota için yollara düştük. Hedefimiz geze dolaşa Değirmenözü Köyüne ulaşmaktı. Kasımlar Köyünden başlayıp, İbişler, Aşağıkırıntı,Kesme, Çukurca, Karakuz, Yeşilbağ yollarını takip ederek Değirmenözü Köyüne ulaşacağız.  Neden Değirmenözü derseniz;Burada turizme yeni yeni heveslenen bir eve konuk olacak ve sonraki gün gitmeyi hedeflediğimiz Köprülükanyon’a doğru yolu kısaltmış olacağız.

IMG_1006Yolumuzun uzunluğu 60 km kadar. Köprülü Kanyona doğru akan Köprüçay, Yol boyunca bazen sağ yanımızda, bazen de sol yanımızda gözüküp duruyor. Burada bir gözlemimi daha aktarmam lazım; Bu HES projelerinden etkilenmiş alanları bu yol üzerinde bolca gördük. Ben şahsen bu projeleri çok sevmiyorum. Doğanın canına okuyor. Bu sene yaptığımız rotanın bir kısmını 3 yıl önce yapmıştık. Bir zamanlar Kasımlar Köyünde, St Paul pansiyonun önündeki tepeden aşağı vadiye bakınca her tarafı ağaç ve yeşillik olarak görebiliyordunuz. Karşıda dağlarla seyrine doyumsuz bir manzara vardı. Bu sene aynı vadiyi kısmen kel olarak görüyorsunuz. Yol boyunca akan Köprüçayı kontrol altına almak için aç gözlü insanoğlunun hummalı bir çalışması var. Bugün yapacağımız rotada bunu net olarak görebildik. Bazen düşünüyorum da ben burada yazıyorum ama siz gezginlerden ileride “haydi gidelim” diyenler çıkarsa ve bu satırlarda yazını o zaman, bu rotada bulamazlarsa nasıl mahcup olurum! Asıl mahçubiyet bana ve siz doğaseverelere ait değil aslında..

Gelelim bugüne; Biliyorsunuz belki, yurtiçi bahar rotalarımızı emektar karavan “camper” ile yapıyoruz. Çoğunlukla 3 aile, Mehmet hocamızın kaptanlığı altında seyahat ediyoruz. Mehmet hocanın gözüne kestirdiği ilk yer Kartoz-Aşağıyaylabel köyünde “Suyun Gözü” . Köye girdiğimiz andan itibaren arabayı durdurduk. Çünkü çok güzel bir yerel giysi içinde su taşıyan bir hanımefendi gördük. Hemen kendisi ile tanıştık ve giysisini sorduk. Çok beğendim ben bu giysiyi.Suyun gözü ise tam bir felaketti. Suyu daha çıkışından kontrol altına almışlar ve dikenli tellerle çevrelemişler. Buralara kadar gelmenin tek faydası, yerel giysiler içinde o güzel bayana rastlamak oldu. Suyun gözünü görmeseniz de olur.

IMG_1010

Kesmeler köyünü geçtik. Bir sonraki hedefimiz ise, bir önceki gün Beydilli Köyüne çıkarken traktörden görüp gözümüze kestirdiğimiz ama o an yapamadığımız bir yeri ziyaret etmek oldu. Uzaktan yeşillikler içinde sanki düz bir yol olarak gözüken, peri bacaları gibi uzun kayalarla çevrilmiş bir yerdi burası. Sonradan buranın da St Paul yoluna dahil olduğunu öğrendi ve mutlaka görelim istedik. İşte bu nedenle bir gün önce geldiğimiz Çukurca köyüne yeniden gelmiş olduk. Bu yeşil yolda yaklaşık bir saat geçirdik ve çok zevk aldık. Mutlaka tavsiye ederim.

IMG_1064Burası ile ayrıntılı bir bilgi bulamadım. Doğrusu burasının tarihi bir önemi var mı tam olarak da bilmiyorum. Ama insan elinin değdiği bazı yolların varlığını hissedebiliyorsunuz. Bir de kayaların karstik özelliği nedeni ile yılların yağmurunun, rüzgarının şekillendirdiği kayaların arasında dolaşmak çok hoştu. Baharın bu en çoşkulu zamanında, yeşil en taze hali de işin bonusu tabii ki..

IMG_1117Değirmenözü köyüne sonunda gelebildik. Değirmenözü köyü Manavgat’ın son köylerinden Ispartanın Sütçüler ilçesi ile sınırdaş bir köy.  Önce evinde misafir kalacağımız Ayşe Durna’nın Değirmenözü’ndeki evine çıkmamız lazım. Burayı Mustafa Teke diye bir gezgin arkadaşla birlikte işletiyorlar. Değirmenözü şirin mi şirin Anadolu köylerinden bir tanesi. Köy insanlarından bazıları merakla karavan çevresini sardılar bile. Ayşe hanımın evini tarif ettiler. Köyün yukarılarında, tüm köye tIMG_1113epeden bakan konumda bir köy burası.  Kalacağımız yer grup içinde biraz hayal kırıklığı yarattı doğrusu. Standart  turizm şartlarını burada aramak hayalcilik olur ama evin sahibesi Ayşe hanım o içten, biraz ürkek ama elinde ne varsa paylaşmaya hazır halini görünce her şart altında burada gecelemeye karar kıldık. Doğrusu bu ya şahsım adına en doğru kararı verdiğime inanıyorum. Ayşe hanımın bize kendi standartı dışında yaşamını paylaştığına inanıyorum. Umut ediyorum önümüz günlerde turizmin nimetlerinden daha iyi şartlar altında faydalanırlar.

Yemekler, sabah kahvaltısı on numaraydı. Ellerine ve yüreğine sağlık Ayşe Durna hanımefendi.

Gelelim Değirmenözüne; Burada iki ırmak birleşiyor ve Köprüçay adı altında devam ediyor. Irmağın bir tanesi dağın içinden geçen ve Aksu adını alan, sonra da Köprülü Kanyona giden  Irmak. Diğeri ise bir köyün 2 km kadar yukarısından  mağaradan çıkıyor. Burası doğal su kaynağı. Bu suyu içmede kullanıyorlarmış. Köye elektrik yakın denecek bir zamanda gelmiş. Elektrik olmayınca haliyle buzdolabı da yokmuş. İşte o zamanlar bu derenin soğuk suları buzdolabı görevi görürmüş. Bir zamanlar burada bulunan 3-4  adet değirmenden kaynaklanan bir ismi var köyün.

IMG_1150

Biz eve yerleştikten sonra, suyun kaynağına ve mağaralara doğru küçük bir yürüyüş yaptık. Rengarenk açmış kır çiçekleri arasında yaklaşık 500 mt yürüyüp suyun çıktığı yere vardık. Suyun gücünü uğultusundan hissedebiliyorsunuz. Bir süre fotoğraf çekip eve geri döndük. Ayşe hanım akşam yemeğimizi hazırlamış. Dürüm ekmek pişirilmiş. Muhteşem bir çorba, arkasından pilav, tavuk derken iyice şiştik. Akşam çaylarımızı yudumlarken evin büyüğü olan ve Ayşe hanımın babası Yunus bey bize katıldı. Ondan köy hakkında bilgi aldık.

Evet Sanal Gezginler..Gezi yazımın sonlarına geliyoruz. En kısa sürede Köprülü Kanyon bölümü yazılacaktır sizinle..

Şimdilik Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

 

 

A

 

Toroslarda Bahar:Kasımlar Köyü-Beydilli Köyü

IMG_0857-001

Yazılı Kanyon, Adada Antik Kenti, Kasımlar Köyü, Kesme gibi Isparta ve çevresindeki yerleşimlerde, yollarda belli aralıklarla çizilmiş, üst üste kırmızılı/beyazlı çizgiler göreceksiniz. 2004 Yılında açılan 410 km’lik St Paul (aziz Paul) yolunun mucidi İngiliz Kate Clow (Kardelen Karlı) ve arkadaşları tarafından çizilmiş olan bu çizgilerin herbirinin bir anlamı var.  Kırmızılı/beyazlı paralel çizgiler doğru yolda olduğunuzu ve devam etmeniz gerektiğini, kırmızılı/beyazlı 4 adet paralel çizgi yol ayrımında olduğunuzu, ok şeklinde kırmızılı/beyazlı çizgi sola dönmeniz gerektiğini ve X şeklinde bir kırmızı çizgi ise yanlış yönde olduğunuzu bildiriyor.

200px-PaulusTarsus_LKANRW

St. Paul yolu, bir kolu Antalya Perge’den diğeri Aspendos’dan başlayıp Sütçüler yakınındaki Adada antik kentinde birleşerek Eğirdir Gölü üzerinden Isparta-Yalvaç’a kadar uzanan Türkiye’deki işaretlenmiş yürüyüş yollarından bir tanesi. Ne yazıktır ki bu yolun bir kısmı Kasımlar Barajının suları altında kalacakmış. İş işten geçmeden bu bölgeye gitmek için, alın size bir neden daha!

Aziz Paul (Pavlus), Pavlik Kiliselerin kurucusu Hıristiyan bir misyonermiş. İsa devrinin Yahudilerinden ve Roma vatandaşıdır. Tarsus doğumludur. Yeni Ahit’te ve Luka’nın kaleme aldığı İncil’de önemli bir yere sahiptir. Aziz Paul erken Hıristiyan kilisesine çok eziyet etmiş koyu bir dindarmış. Aziz Paul, Hıristiyan olmadan önce ilk Hıristiyanlara acımasız zulümler yaşatmış. Şam yolunda İsa’nın kendisine görünmesiyle cemaate (kiliseye) katılmış. Aziz Paul daha sonra Hıristiyanlık inancını yaymak için Anadolu’yu adım adım dolaşmış.

IMG_0760-002Bir gece önce gelip de sevgili Abdurrahman ve eşi Serpil Hanımın işlettikleri St Paul Pansiyonda (St Paul Pansiyon: Abdurrahman Kökdoğan tel=0537 251 50 32) akşam yemeğimizi yiyip, biraz sohbet edip, arkasından güzel bir uyku çekince sabah dinç kalktık. Kahvaltı sonrası önce Kasımlar Köyüne doğru bir yürüyüş yaptık. Önceleri belediye olan ancak nüfusu belediye olmaktan çıkartacak kadar azalınca köye dönüşen bu şirin beldeyi hepimiz çok seviyoruz. Sessiz, sakin ve yemyeşil bir köydür burası. Burada konaklama yaparak St Paul yolunun bazı bölümlerini yürüyerek gezebilirsiniz. Kasımlar Köyünün merkez meydanında bulunan kahveye oturup ada çayı içmeyi ihmal etmeyin.

 

IMG_0781

Bizim grubun bir kısmının geçen senelerden, buradan yapamadan dönmek zorunda olduğumuz bir aktiviteyi bugün daha kalabalık bir grupla yapacağız. Kasımlar’dan, Kesme’ye gideceğiz ve buradan da Çukurca Köyüne gidip oradan Beydilli Köyüne ulaşmaya çalışacağız. Normalde St Paul Yolunu yürüyerek yapanlar Kasımlar Köyünden, Kesme’den veya Çukurca Köyünden Beydilli’ye yürüyerek çıkıyorlar. En kısa yol olan Çukurca Köyünden Beydilli Köyüne mesafe 11 km ve yer yer neredeyse 45 derece eğimli bir yokuş çıkmak gerekiyor. Bu bizim grup için zor bir aktivite. Ancak ekip liderimiz Mehmet Kolege’nin girişimleri ile ziyaret etmeyi çok istediğimiz Beydilli Köyüne gitmeyi başardık. Kasımlar Köyünden geçen seferden tanıştığımız eski belediye başkanı Yusuf Karataş bey sayesinde Çukurca Köyü muhtarı Hasan Beye ulaştık. Onun sayesinde de bizim ekibi Beydilli Köyüne götürecek olan bir traktör ayarlamamız mümkün oldu. Çok rahatsız ve yaklaşık 1.5 saatlik bir yolculuk sonrasında da köye ulaştık. IMG_0845

Beydilli Köyü 2006 Yılında Isparta Valiliğince Eko-Kültür köyü olarak kabul edilmiş ve bu köyde biri köy konağı olmak üzere 8 ev restore edilmiş. Buraya gelenlerin konaklaması amaçlanmış. Ancak anladığım ve gördüğüm kadarı ile bu işin sonu gelmemiş. Köy 1250 metre rakımda.

Bu köy adını buraya zamanında yerleşen Beğdili boyu insanlarından alıyormuş. Begdili Boyu Oğuz Kağan Destanı’na göre Oğuzların 24 boyundan bir tanesiymiş. Beydili; başta Kaşgarlı Mahmutun Divanı Lügati Türk adlı eserinde olmak üzere birçok hatırı sayılır eserlerde ve arşiv kayıtlarında Begtili, Bagtıli, Beydilli olarak yer almaktaymış. Bugün komşularımız ülkelerin bazı bölgelerinde bu boy insanları ve hatta Beydilli isimli yerleşkeler varmış. Türkiye sınırları içinde de hemen hemen her bölgede olmak üzere 24 yerde irili ufaklı Beydilli adını taşıyan köy bulunuyormuş. Beydilli adı, Yöresel ve bölgesel şive ve lehçelerden kaynaklanan değişimlere uğramış ve Baydili, Badıllı, Badilli gibi isimlerle de yerleşim yerleri mevcutmuş.

IMG_0942

Biz Çukurca Köyüne varıp, Köy Muhtarı Hasan beyi bulduk. Hasan beyin bize ayarladığı bir arkadaşın traktörünün arkasına bağlı römorka hep beraber binip yolculuğa başladık. Kısa bir düzlük sonrası Aksu deresi üzerine inşa edilmiş köprüyü geçtik. İşte esas rahatsız eden yolculuk buradan sonra başladı. Biliyorum bu zahmetin sonunda bir güzellik yaşayacağız.

Köye vardıktan sonra traktörden indik ve yanımızda getirdiğimiz yiyecek malzemelerini boşalttık. Etrafımızdaki evlerin bu halde örneklerini daha önce hiç görmemiştim. Evler sanki bir örnek. Daha sonradan adlarının “hatıl” olduğunu öğreneceğimiz paralel tahtalar arasında dizilmiş ve sadece çamurla sıvanmış taşlardan oluşan ve evlerin dışına taşan ve “göçek” denen tahtalarla ilginç evlerle dolu çok şirin ve önemli bir köy burası. Burada su ve toprak kıtlığı nedeni ile bu tarzda “kuru duvar” denen şekilde evler inşa edilmiş. Evlerin hepsinin kapısı kıbleye bakarmış ve evlerin arka taraflarında, diğer komşu evin insanları rahatsız olmasın diye pencere açılmazmış. Evler iki katlıymış ve alt katta evin hayvanları ve üst katta ise o ev halkı yaşarmış. Bazı evlerde sundurma denen balkonlar olurmuş. Bu evlerin damına ise içeri yağmur gelmeyecek şekilde dizilmiş tahta damlar bulunuyor. Ben bu köye görür görmez aşık oldum diyebilirim.

Bizi köyde 4 kişi karşıladı. Bunlardan iki tanesi kızkardeş olan bayanlar, köyün imamı sevgili Mustafa bey ve kucağında onun güzel çocuğu muharrem ile bir de renkli kişiliğini ve pozitif elektriğini yansıtan Paşa dayı lakaplı  Nurullah Altıntaş’tı. Tüm gezi boyunca bu insanların sıcaklığı ve bu köyün evlerinin benzersizliği kadar bizi çok etkileyen bir şey olmadı.

Paşa bize köyü gezdirdi. Evleri hakkında ve Beydilli boyu insanları hakkında bilgiler verdi. Sonra hem yolun yıpratıcılığı ve hem de zil çalan karnımız nedeni ile nevaleyi açıp rahatça yiyebileceğimiz bir yer bakınırken köy imamı sevgili Mustafa Bey bizi kendi kaldığı evin bahçesine davet etti. Eskiden okul olan ama artık terk edilen ve ön kısmı da köyün imamına ev olarak verilen bir yerdeyiz. Serdik yere örtüleri, kestik kocaman karpuzumuzu, sevgili Mustafa beyin eşi bize bir güzel çay demledi. Köy yoğurIMG_0887tları geldi ve o nefis keçi peynirinden tattık. Sevgili Mustafa Bey ve Sevgili Paşa bize enfes bir gün yaşattılar. Göz ucu ile ekibe bakıyorum. Biraz evvel traktörde oflayan puflayan insanlar gitti. Yüzlerinin her santiminden neşe akan insanlar geldi. Köyün en küçüğü muharrem tüm afacanlığı ile dolaşıyor ortalıklarda.

Bu nefeslenme sonrası Paşa ve Mustafa bey önderliğinde köyü gezmeye başladık. Önce eski okulu, arkasından varlığı Roma’ya belki daha da eskiye giden köy kuyularını, sonrada evleri gezdik. Emin olun burası tam bir bacasız fabrika aslında. Her bir köşesi kıymetli, hiçbir köşesi gözden çıkarılamaz durumda. Bu evler için ve buranın eko turizme kazandırılması için bence çok ama çok az şey yapılmış.

Buraya doyamadım desem yeridir. Ama bir kısım arkadaşın yollara düşüp evlerine dönmesi gerekiyor. Bizde bu güzel köye ve bu güzel köyün güzel insanlarına veda edip, geldiğimiz gibi traktör arkasında römorka dolmuş halde Çukurca’ya döndük. Arkadaşlardan evlerine dönecek olanlarla vedalaştık. Biz ise Çukurca köyünde kahveye girip birer keyif çayı içtik ve Kasımlar Köyüne geri döndük.

Ne muhteşem bir gün oldu. Bu köyü lütfen ama lütfen gezmenin yollarını arayın. Ülkemin sorumluluk makamında olan yetkilileri sizlere de bir çift lafım var söylenecek; Bu köy, en azından, bu hali ile korunmazsa bu ülkenin geleceği olan çocuklarının iki elleri yakanızda olsun. Bu ülkenin turizm ile ilgili yerel-merkezi tüm yetkili ve etkili insanları; Lütfen daha fazla destek olalım ve geliştirelim Beydilli Köyünü ve insanlarını..

Çok şey mi istedim acaba?

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

 

 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Toroslarda Bahar:Adada Antik Kenti, Tota Dağı, Kasımlar Köyü

 Gezi yazımın bu bölümünü vefatının 2. yılında olan sevgili Babama ve 1. yılını dolduran Gezi Parkı protestolarında hayatlarını kaybeden ve yaralananlara adıyorum.

Ümit Kuru

IMG_0641

Sabahın çok erken saatlerinde uyandım. Sabahın erken saatleri ve gün ışıklarının kaybolmaya başladığı zamanlar  fotoğraf için güzel zamanlardır. Yazılı Kanyon’da da bu şansı kullanmak istedim. Tesisten Yazılı Kanyon’a yürüyüş yaptım ve bol bol fotoğraf aldım. Gidiş-dönüş yaklaşık olarak 6 km kadar süren bir yürüyüş oldu. Tesise geri döndüğümde gezi ekibi uyanmış ve kahvaltı için hazırlanmışlardı.  Tesiste alınan güzel bir kahvaltı sonrasında yollara düştük. Ancak biz İstanbul grubu olarak dün geç vakit geldiğimizden, yapamadığımız Yazılı Kanyon yürüyüşünü aramızdan yapmak isteyenler çıkınca, bendeniz aynı gün ikinci kez Yazılı Kanyon yürüyüşü yapmış oldum. Olsun! Buraya hiç doyamıyorum ki…

Yazılı Kanyon sonrasinda Adada Antik Kentine doğru geziye başladık. Adada Antik Kenti  bugünkü İsparta ve Burdur illerinin tamamı ile Antalya ilinin kuzeyinde kalan bölgeyi içine alan Pisidia Bölgesi’nin antik kentlerinden birisi. İsparta ili, Sütçüler ilçesine bağlı Sağrak köyü yakınında. Çevresi çam ve ardıç ağaçlarıyla kaplı tepeler tarafından sarılmış olan antik kent sadece bölgenin değil Anadolu’nun en sağlam kalabilmiş antik kentlerinden biridir. Burası bölge halkınca Karabavlu yaylası olarak anılmakta. Daha sonra bahsedeceğim Aziz Paul’de seyahatlerinde buradan geçmiş.

IMG_0526Adada Antik Kenti tarihi çok eski halklara kadar gitse de, bugün gördüğümüz kalıntılar Roma-Bizans döneminden kalma. Bu antik kenti gezmeye başlamadan önce kent girişinde aracınızı park edip, hiç bir zaman dolu görmediğim bekçi klubesinin arkasındaki banklara oturup aşağıda kalan güzel yola bakarak bir nefeslenmenizi tavsiye ederim. Adada Antik kentinde yaşamı,  Anadolu halklarından olan Luvi’ler  başlatmışlar. Luvi insanları civar kentlere korsan baskınlar düzenleyerek geçinirlermiş.  Kentte tabanı taş döşeli bir antik yol, Roma İmparatorluk Çağı Traianus Tapınağı, İmparatorlar Tapınağı, İmparatorlar ve Zeus Megistos -Serapis Tapınağı, forum, bazilika, akropol anıtsal çeşme, yönetici binası, açık hava toplantı yeri tiyatro ve mezar anıtı bulunmakta. Buralara kadar gelmişsseniz Adada Antik Kentini gezmeyi ihmal etmeyin derim.

Adada Antik Kentini gezdikten sonra Tota Dağına gitmek üzere yola çıktık. Tota Dağına gitmek için Yeniköy üzerinden Kasımlar köyüne doğru giden yolu takip etmelisiniz.Kasımlar’a kadar yaklaşık 16  km gidiyorsunuz. Bu yol daracık, stabilize ama ardıç ağaçları içinde çok güzel bir yol. Yolunuz üstünde Kızılova diye bir yer var. Burada civarda onlarca yılkı atı göreceksiniz. Aman! Kaçırmayın bu manzarayı. Geçen gittiğimde şiddetli yağmur ve tele lensi yanımda götürmediğim için hemen hiç fotoğrafım yoktu ama bu sene çok güzel kareler yakaladım. IMG_0651

Türkiye’nin Akdeniz kıyılarına paralel giden Toroslar, Teke Yarımadası’ndan Suriye’ye, hatta iç kesimlere de uzayarak Irak sınırına varan, içinde birçok sıradağı da barındıran bir dağ zinciri.  Batı Toroslar denince Akdağlar, Bey Dağları, Katrancık Dağı, Geyik Dağları, Orta Toroslar denince  Akçalı Dağları, Bolkar Dağları, Aladağlar, Tahtalı Dağları ve Güneydoğu Toroslar denince de Nurhak Dağları, Malatya Dağları, Maden Dağları, Genç Dağları, Bitlis Dağları ilk olarak aklımıza gelmeliymiş. Ama Tota Dağı bu dağlar içinde ismen sayılmayı hak ediyor bence. Tota Dağı da Batı Toroslar içinde. Buradan karlı tepesi ile Dedegöl Dağları çok güzel gözüküyor. Tota Dağının benim için önemi Tulipa Julia ya da yaban lalesi denen IMG_0720laleyi ilk gördüğüm yer olmasıdır. Geçen defa çok az görmüştüm ama bu sene çok sayıda laleyi görme şansım oldu. Tota Dağında Soğuksu denen bir mevkide orman içi dinlenme tesisi var.  Yol kenarında ve sağ yanda kalıyor. Orayı kaçırmayın derim. Burada asırlık ardıç, gürgen gibi ağaçların içinde güzel bir piknik yapabilirsiniz. Daha sonra ise eğimli bir yokuştan çıkacağınız yürüyüş yolunu takip ederek karşıda bulunan Dedegöl Dağlarının çok güzel panoramalarına şahitlik edebilirsiniz. En yukarıda gözlem kulesi var diyorlar ama biz hiç oralara kadar yürümeyi başaramadık. Yol boyu kenarlarda bile laleleri görebilirsiniz ama tesisten ayrıldıktan ve yaklaşık 100 mt sonra yoldan sadece 5-10 mt kadar içeri girerseniz bu narin çiçeklerin tarlasını görebilirsiniz.

Bu dağların bir başka önemli öğesi de Apollo Kelebekleri. Burası için endemik olan kelebekleri görmeye meraklıları geliyormuş ama eminim burada yaşayanlar için bir şey ifade etmiyordur. Ben buraya 2 defa Tota Dağına geldiysem de, mevsimine denk gelmediğimden, göremedim Tota Dağının bu güzel varlığını. Ağustos ayı  gibi ortalıkta dolaşırlarmış. Gönlüm diyor ki bir de Ağustosta gel buralara! Apollo (Parnassius Apollo Toros Kelebekleri) Kelebeğini fotoğraf karelerimin içine hapsedeceğim diye uğraş dur…

IMG_0703Yaklaşık 1,5 saat süren bir yürüyüş sonrası Orman İçi dinlenme bölgesine geri gelip, aşağıda kalan arkadaşlarca hazırlanmış olan sofraya oturdum. Burada beni sürpriz de bekliyordu; Arkadaşlar benim yaş günümü unutmamışlar. Yaş günümü bu güzel yerde, lalelerin içinde ve asırlık ağaçların altında dostlarımla birlikte kutladık. Bu gezimizin planlayıcısı sevgili Mehmet Kolege hocam ve sevgili Muharrem Çoşkun hocamın sürprizleri devam etti; Bizim için Tekeler Zeybeği oynadılar 🙂 Hep söylerim; Bir gezinin mükemmeliğinde en önemli etken,  güzel bir gezi grubunun varlığıdır.

Tota Dağı gezimizi tamamlayınca bugünün son durağı olan Kasımlar Köyüne doğru hareket ettik.

Kasımlar Köyü artık yarına kalsın..

Gezekalın..

Dr. Ümit Kuru

 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.