Yazılı Kanyon, Adada Antik Kenti, Kasımlar Köyü, Kesme gibi Isparta ve çevresindeki yerleşimlerde, yollarda belli aralıklarla çizilmiş, üst üste kırmızılı/beyazlı çizgiler göreceksiniz. 2004 Yılında açılan 410 km’lik St Paul (aziz Paul) yolunun mucidi İngiliz Kate Clow (Kardelen Karlı) ve arkadaşları tarafından çizilmiş olan bu çizgilerin herbirinin bir anlamı var. Kırmızılı/beyazlı paralel çizgiler doğru yolda olduğunuzu ve devam etmeniz gerektiğini, kırmızılı/beyazlı 4 adet paralel çizgi yol ayrımında olduğunuzu, ok şeklinde kırmızılı/beyazlı çizgi sola dönmeniz gerektiğini ve X şeklinde bir kırmızı çizgi ise yanlış yönde olduğunuzu bildiriyor.
St. Paul yolu, bir kolu Antalya Perge’den diğeri Aspendos’dan başlayıp Sütçüler yakınındaki Adada antik kentinde birleşerek Eğirdir Gölü üzerinden Isparta-Yalvaç’a kadar uzanan Türkiye’deki işaretlenmiş yürüyüş yollarından bir tanesi. Ne yazıktır ki bu yolun bir kısmı Kasımlar Barajının suları altında kalacakmış. İş işten geçmeden bu bölgeye gitmek için, alın size bir neden daha!
Aziz Paul (Pavlus), Pavlik Kiliselerin kurucusu Hıristiyan bir misyonermiş. İsa devrinin Yahudilerinden ve Roma vatandaşıdır. Tarsus doğumludur. Yeni Ahit’te ve Luka’nın kaleme aldığı İncil’de önemli bir yere sahiptir. Aziz Paul erken Hıristiyan kilisesine çok eziyet etmiş koyu bir dindarmış. Aziz Paul, Hıristiyan olmadan önce ilk Hıristiyanlara acımasız zulümler yaşatmış. Şam yolunda İsa’nın kendisine görünmesiyle cemaate (kiliseye) katılmış. Aziz Paul daha sonra Hıristiyanlık inancını yaymak için Anadolu’yu adım adım dolaşmış.
Bir gece önce gelip de sevgili Abdurrahman ve eşi Serpil Hanımın işlettikleri St Paul Pansiyonda (St Paul Pansiyon: Abdurrahman Kökdoğan tel=0537 251 50 32) akşam yemeğimizi yiyip, biraz sohbet edip, arkasından güzel bir uyku çekince sabah dinç kalktık. Kahvaltı sonrası önce Kasımlar Köyüne doğru bir yürüyüş yaptık. Önceleri belediye olan ancak nüfusu belediye olmaktan çıkartacak kadar azalınca köye dönüşen bu şirin beldeyi hepimiz çok seviyoruz. Sessiz, sakin ve yemyeşil bir köydür burası. Burada konaklama yaparak St Paul yolunun bazı bölümlerini yürüyerek gezebilirsiniz. Kasımlar Köyünün merkez meydanında bulunan kahveye oturup ada çayı içmeyi ihmal etmeyin.
Bizim grubun bir kısmının geçen senelerden, buradan yapamadan dönmek zorunda olduğumuz bir aktiviteyi bugün daha kalabalık bir grupla yapacağız. Kasımlar’dan, Kesme’ye gideceğiz ve buradan da Çukurca Köyüne gidip oradan Beydilli Köyüne ulaşmaya çalışacağız. Normalde St Paul Yolunu yürüyerek yapanlar Kasımlar Köyünden, Kesme’den veya Çukurca Köyünden Beydilli’ye yürüyerek çıkıyorlar. En kısa yol olan Çukurca Köyünden Beydilli Köyüne mesafe 11 km ve yer yer neredeyse 45 derece eğimli bir yokuş çıkmak gerekiyor. Bu bizim grup için zor bir aktivite. Ancak ekip liderimiz Mehmet Kolege’nin girişimleri ile ziyaret etmeyi çok istediğimiz Beydilli Köyüne gitmeyi başardık. Kasımlar Köyünden geçen seferden tanıştığımız eski belediye başkanı Yusuf Karataş bey sayesinde Çukurca Köyü muhtarı Hasan Beye ulaştık. Onun sayesinde de bizim ekibi Beydilli Köyüne götürecek olan bir traktör ayarlamamız mümkün oldu. Çok rahatsız ve yaklaşık 1.5 saatlik bir yolculuk sonrasında da köye ulaştık.
Beydilli Köyü 2006 Yılında Isparta Valiliğince Eko-Kültür köyü olarak kabul edilmiş ve bu köyde biri köy konağı olmak üzere 8 ev restore edilmiş. Buraya gelenlerin konaklaması amaçlanmış. Ancak anladığım ve gördüğüm kadarı ile bu işin sonu gelmemiş. Köy 1250 metre rakımda.
Bu köy adını buraya zamanında yerleşen Beğdili boyu insanlarından alıyormuş. Begdili Boyu Oğuz Kağan Destanı’na göre Oğuzların 24 boyundan bir tanesiymiş. Beydili; başta Kaşgarlı Mahmutun Divanı Lügati Türk adlı eserinde olmak üzere birçok hatırı sayılır eserlerde ve arşiv kayıtlarında Begtili, Bagtıli, Beydilli olarak yer almaktaymış. Bugün komşularımız ülkelerin bazı bölgelerinde bu boy insanları ve hatta Beydilli isimli yerleşkeler varmış. Türkiye sınırları içinde de hemen hemen her bölgede olmak üzere 24 yerde irili ufaklı Beydilli adını taşıyan köy bulunuyormuş. Beydilli adı, Yöresel ve bölgesel şive ve lehçelerden kaynaklanan değişimlere uğramış ve Baydili, Badıllı, Badilli gibi isimlerle de yerleşim yerleri mevcutmuş.
Biz Çukurca Köyüne varıp, Köy Muhtarı Hasan beyi bulduk. Hasan beyin bize ayarladığı bir arkadaşın traktörünün arkasına bağlı römorka hep beraber binip yolculuğa başladık. Kısa bir düzlük sonrası Aksu deresi üzerine inşa edilmiş köprüyü geçtik. İşte esas rahatsız eden yolculuk buradan sonra başladı. Biliyorum bu zahmetin sonunda bir güzellik yaşayacağız.
Köye vardıktan sonra traktörden indik ve yanımızda getirdiğimiz yiyecek malzemelerini boşalttık. Etrafımızdaki evlerin bu halde örneklerini daha önce hiç görmemiştim. Evler sanki bir örnek. Daha sonradan adlarının “hatıl” olduğunu öğreneceğimiz paralel tahtalar arasında dizilmiş ve sadece çamurla sıvanmış taşlardan oluşan ve evlerin dışına taşan ve “göçek” denen tahtalarla ilginç evlerle dolu çok şirin ve önemli bir köy burası. Burada su ve toprak kıtlığı nedeni ile bu tarzda “kuru duvar” denen şekilde evler inşa edilmiş. Evlerin hepsinin kapısı kıbleye bakarmış ve evlerin arka taraflarında, diğer komşu evin insanları rahatsız olmasın diye pencere açılmazmış. Evler iki katlıymış ve alt katta evin hayvanları ve üst katta ise o ev halkı yaşarmış. Bazı evlerde sundurma denen balkonlar olurmuş. Bu evlerin damına ise içeri yağmur gelmeyecek şekilde dizilmiş tahta damlar bulunuyor. Ben bu köye görür görmez aşık oldum diyebilirim.
Bizi köyde 4 kişi karşıladı. Bunlardan iki tanesi kızkardeş olan bayanlar, köyün imamı sevgili Mustafa bey ve kucağında onun güzel çocuğu muharrem ile bir de renkli kişiliğini ve pozitif elektriğini yansıtan Paşa dayı lakaplı Nurullah Altıntaş’tı. Tüm gezi boyunca bu insanların sıcaklığı ve bu köyün evlerinin benzersizliği kadar bizi çok etkileyen bir şey olmadı.
Paşa bize köyü gezdirdi. Evleri hakkında ve Beydilli boyu insanları hakkında bilgiler verdi. Sonra hem yolun yıpratıcılığı ve hem de zil çalan karnımız nedeni ile nevaleyi açıp rahatça yiyebileceğimiz bir yer bakınırken köy imamı sevgili Mustafa Bey bizi kendi kaldığı evin bahçesine davet etti. Eskiden okul olan ama artık terk edilen ve ön kısmı da köyün imamına ev olarak verilen bir yerdeyiz. Serdik yere örtüleri, kestik kocaman karpuzumuzu, sevgili Mustafa beyin eşi bize bir güzel çay demledi. Köy yoğurtları geldi ve o nefis keçi peynirinden tattık. Sevgili Mustafa Bey ve Sevgili Paşa bize enfes bir gün yaşattılar. Göz ucu ile ekibe bakıyorum. Biraz evvel traktörde oflayan puflayan insanlar gitti. Yüzlerinin her santiminden neşe akan insanlar geldi. Köyün en küçüğü muharrem tüm afacanlığı ile dolaşıyor ortalıklarda.
Bu nefeslenme sonrası Paşa ve Mustafa bey önderliğinde köyü gezmeye başladık. Önce eski okulu, arkasından varlığı Roma’ya belki daha da eskiye giden köy kuyularını, sonrada evleri gezdik. Emin olun burası tam bir bacasız fabrika aslında. Her bir köşesi kıymetli, hiçbir köşesi gözden çıkarılamaz durumda. Bu evler için ve buranın eko turizme kazandırılması için bence çok ama çok az şey yapılmış.
Buraya doyamadım desem yeridir. Ama bir kısım arkadaşın yollara düşüp evlerine dönmesi gerekiyor. Bizde bu güzel köye ve bu güzel köyün güzel insanlarına veda edip, geldiğimiz gibi traktör arkasında römorka dolmuş halde Çukurca’ya döndük. Arkadaşlardan evlerine dönecek olanlarla vedalaştık. Biz ise Çukurca köyünde kahveye girip birer keyif çayı içtik ve Kasımlar Köyüne geri döndük.
Ne muhteşem bir gün oldu. Bu köyü lütfen ama lütfen gezmenin yollarını arayın. Ülkemin sorumluluk makamında olan yetkilileri sizlere de bir çift lafım var söylenecek; Bu köy, en azından, bu hali ile korunmazsa bu ülkenin geleceği olan çocuklarının iki elleri yakanızda olsun. Bu ülkenin turizm ile ilgili yerel-merkezi tüm yetkili ve etkili insanları; Lütfen daha fazla destek olalım ve geliştirelim Beydilli Köyünü ve insanlarını..
Çok şey mi istedim acaba?
Gezekalın..
Dr Ümit Kuru
Nurullah altuntaş
/ Şubat 26, 2018PAŞA dayı dedem olur . Çok güzel yazmışsınız teşekkür ederiz . Sizi memnun bir şekilde ağırlayıp uğurlamışlar memnunluğunuzu da belirtmişsiniz. Bu yazıyı ziyaretine gittiğim zaman göstericem . Ayrıca Köyümüz çok değerli, güzel ve eşsiz ancak ulaşım sorunu olduğu, 20 km lik bir yol asvala yapılamadığı için turizm çok düşük . Doğru yatırımlarla Torosların simgesi haline gelecek kadar güzel ama belediyelere yapılan başvurulara rağmen o mesafeye asvalt yapılmıyor. Bu yazıyı yazmamın sebebi ise yetkililer eğer okuyorsanız ilgilenin ülkemin her karış toprağı ayrı ayrı güzeldir ama karadenizin manzarasından hiçbir farkı olmayan, yüzyılların yorgunluğunu taşıyan kerpiç evlerde güzel bir turizm dayanağı yapılabilir . Biz şehirde orada oturmasak ta köyün yerli halkı biraz nasiplense , ülkemize biraz faydası olursa yeterli Okursanız, ilgilenirseniz seviniriz
gezekalın
/ Şubat 26, 2018Sevgili Nurullah bey, yazıyı beğenmenize beni mutlu etti. Ben sadece tanıklık edip, gözlemlerimi yazıya doktum. Pasa dayı gibi güzel insanların ve onların güzel duygularla dolu yüreklerinin bu
Ülkeden kaybolmaması ve Beydilli gibi özgün koylerimizin hep var olması dileklerimle…
Pasa dayımın ellerinden saygıyla öperim..
Nurullah altuntaş
/ Şubat 26, 2018Teşekkür ederim . Köyümüzü bu şekilde aktarmışsınız . Bende herhangi bir yetkili görürse diye yazdım. Şu an köy eko kültür köyü olduğu için hiç kimse ne bir taş koyabiliyor ne kaldırabiliyor . Yasağı koydular koruyorlar güzel, devamı da gelsin asvalt gelse yeterli gerisini halk yapar . Yetkililer okursanız bu köyle ilgilenin inanın heba olacak , asvalt gelse yukarı kısmındada dağ evleri , kelif vb var hepsi ayrı ayrı tarih emek kokuyor. İlgilenin artık bu köyle