Toroslarda Bahar:Yazılı Kanyon

 

IMG_0364

 

Hür İnsan Üzerine Bir Şiir

Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul yola; şunu bilerek:      Epictetus

Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir

Kişi hürriyetinin ölçüsü bizzat kendi doğasında bulunur

Ve kararında içtenlikliyse hür kişi ,

Yüreğinde ise dürüstlüğü, işte bunlar asil yapar kişiyi

Ve bununla yücelir hür kişi hatalarla değil.

Ana-babadan gelen uydurma bir asaletten tat almaz o:

Zira ana-baba değildir hür insanı doğuran

Zeus’tur herkese ata olan ve de tek kök insanoğluna

Herkesin tek şansı vardır. O alır kader icabı beden güzelliğini

Budur soy güzelliği ve hür olma hali gerçek anlamda.

Ruhen köle olan ise sakınmaz kötü sözden, katmerli köle de olsa

Aşırılıktır şiarı bu kişinin, yüreğinde soysuzluk vardır

Ey yolcu, Epiktetos köle bir anadan doğmuştu, ama

Yüceydi herkesten, bir kartal gibi: bilgelikte ise takdire şayandı ruhu

Söylemem gerekirse, tanrısal bir varlık doğurdu onu. Keşke şimdi de (bu mümkün olsa)

Böylesine yararlı ve sevinç kaynağı bir insan

Tüm ünlü kişiler arasında köle bir anadan dünyaya geldi.

 Epiktetos (Prof. Dr. Sencer Şahin çevirisi)

IMG_0348

 

Yukarıdaki şiirin sahibi ve muhtemelen Hierapolis, Frigya’da köle olarak doğan Epiktetos’un şiirinin yazılı olduğu yazıttan ismini alan Yazılı Kanyon, gezimizin ilk durağı olacak.

Tatilimizi planlarken, kısa zaman diliminde en çok yeri ziyaret etmeyi hedeflemiştik. Bizim gibi çalışan insanlar için yarım gün bile önemli olabiliyor. Bu nedenle gezimizin ilk durağı olan İsparta ili, Sütcüler ilçesi, Yazılı Kanyon-Çandır Köyüne kadar olan mesafeyi yarıya indirmek için Bilecik ilinde geceledik (Bilecik Öğretmenevi Tel no: 0266 212 20 14, konaklama ücreti öğretmen 25 TL, kamu çalışanı 30 TL, sivil vatandaş: 35 TL Oda/kahvaltı). İstanbul-Bilecik arası 220 km’yi buluyor.  Böylece gezimizin esas başlayacağı ertesi güne, yolu yarılamış ve zinde olarak başlama şansımız oldu.

Bilecik’ten, Kütahya, Afyon, Sandıklı, Keçiborlu, İsparta, Ağlasun ve Sütçüler üzerinden Çandır’a kadar yaklaşık 430 km yol yaptık ve saat 18:00 civarı tesiste olduk. Bizler emektar Camperla, karavanla gittiğimiz için yol bize uzun sürdü .

IMG_0324Geçen sefer Sütçüler ilçesinde kalmıştık. Ama bu sene, 1989 yılında Milli Park ilan edilmiş, 600 hektar alana sahip Yazılı Kanyon içinde bir alabalık çiftliği olan, Canlar Alabalık tesislerinde kalacağız. Burası Türkiyenin en büyük alabalık tesislerinden ve Yazılı Kanyon içinden akan Göksu Çayının kenarında kurulu bir tesis. Oda sayısı  az ama odalar oldukça iyi konumdalar (Canlar Alabalık tesisinde konaklama için  Tlf No:  0246 358 61 69. ( tesis sahibi Alim Can) ). Biz hepimiz bu tesisten memnun kaldık. Yemekler genellkle, malum olacağı üzere, alabalıkla sınırlı. Zengin bir kahvaltısı var. Tesise varınca gün ışıkları kaybolana kadar civarı gezmek istedik. Su kenarında bulunan köprüyü geçip su boyunca yukarıya kanyona doğru yürüyüş yaptık. Tesisten Kanyona araçla gitmek isterseniz 1.5-2 km kadar bir yolu kat etmelisiniz. Ancak tesisin hemen yanındaki köprüyü geçip sola doğru yürüyüşe başlanırsa, kanyona 500 mt kadar bir yürüyüşle varılıyormuş. Biz 3 sene evvel Yazılı Kanyon’dan tesislere kadar yürümek istedik ama yol bir yerde suya girmeyi gerektirince geri dönmüştük. Yani çift ayakkabı ile giderseniz, tesisten Yazılı Kanyona doğru yürüyüşte yapabilirsiniz. IMG_0258

Çandır Köyü, Karacaören Barajı kenarında kurulu olan ve Sütçüler ilçesinin son köyü. Yazılı Kanyon boyunca akan türkuaz renkli Göksu deresi sularını bu baraja boşaltıyor.

Yazılı Kanyon benim en sevdiğim yürüyüş yollarından birisi. Burayı aynı gün 2 defa yürüdüm. Yazılı Kanyon girişinden sonra 2 yoldan yürüyüşe başlayabilirsiniz. Parkın içinde sola doğru yürüyüp yokuştan çıkarsanız, oldukça taşlık ve dar bir yolla iki adet köprü sonrası Epiktetos’un şiirinin bulunduğu taş levhaya ulaşırsınız. Bu levhayı vandal bir vatandaş, arkasında define var diye kazmaya kalkmış. Dolayısı ile neredeyse 1950 yıllık olan yazıt ağır hasarlı. Ne yazıktır ki bu insanlarla aynı ülkeyi ve toprakları paylaşıyoruz…

IMG_0284Bu yazıttan sonra yaklaşık 1-1.5 km kadar yürüyerek suyun şelaler yaptığı geniş bir düzlük alana gelirsiniz. Burası özellikle baharda sarılı, beyazlı, morlu çiçeklerle dolu oluyor. Bu yolu geri dönüp, yazıtın bulunduğu yerden köprüyü geçmeden devam ederseniz bu sefer diğer kıyıdan yürüyüp, köprüyü geçip kanyon girişine ulaşırsınız. Köprüyü geçmeden kıyı boyunca yürürseniz de kanyonun sonundaki alabalık çiftliklerine ulaşabiliyorsunuz.

IMG_0412Yazılı Kanyon’un bir diğer özelliği de St Paul’un Perge’den Pisidia Antiocheia’ya (Yalvaç) giderken bu kanyondan geçmesidir. Bu yüzden kanyon, Hıristiyanlar ve din turizmi için de kutsal yerlerden birisi sayılıyor. 1996 Yılında Kardelen Karlı adını alarak Türk vatandaşı olan İngiliz asıllı Kate Clow, 410 km ile Türkiyenin ikinci uzun yürüyüş yolu olan St Paul yolunu turizme kazandırmış. İşte Yazılı Kanyon bu yürüyüş yollarından bir tanesi üzerinde olan bir yol..

Aziz Paul, önceleri Hıristiyan yanlısı olmayan, hatta İncil’de ilk başlarda Hıristiyanlara korku salan, onları tehdit eden ve cezalandıran biri olarak tasvir ediliyormuş. Rivayet olunur ki, Hz. İsa’nın kendisine görünmesinin ardından bir mucize gerçekleşerek gözleri kör olmuş. Hz. İsa’nın adını diğer uluslara duyurmak için seçildiği kendisine bildirildikten sonra gözleri açılmış, vaftiz olarak Hıristiyan olmuştur. Bu mucizeden sonra Hıristiyanlığın en büyük savunucularından olan ve zorluklarla dolu uzun yolculuklarla Hz. İsa’nın öğretilerini yaymayı başaran Aziz Paul başta Anadolu olmak üzere tüm Akdeniz çevresinde ilk Hıristiyan topluluklarını oluşturmayı başarmıştır. Hz. İsa’nın 12 havarisinden olmamasına rağmen Küçük Asya (Anadolu) havarisi olarak adlandırılmasının nedeni de Hıristiyanlık yolunda verdiği bu hizmetlerdir. Aziz Paul idamı ile sonuçlanacak olan Hıristiyanlığı yayma hizmetini gerçekleştirmek için yaşamı boyunca 4 kez ve  seneler süren yürüyüşlere çıkmış. En sonunda da Roma’da idam edilmiş. Gezimiz boyunca Aziz Paul’ün yürüdüğü düşünülen ve Kate Clow ve ekibince beyaz-kırmızı boyalarla işaretlenmiş yollardan yürüdük.

IMG_0507-001

Evet Sevgili Sanal Gezginler; Yazılı Kanyondaki gezimizi bitirip Kasımlar Köyüne doğru yollara düştük..

Şimdilik Gezekalın…

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Toroslarda Bahar; Giriş yazısı

IMG_0413

Daha önce 2011 yılında İstanbul’dan Beyşehir’e doğru 5 gün süren bir gezi yapmış ve bu gezi ile Toroslar ve Göller Bölgesinde baharın doğada yaptıklarını gözlemleme şansı yakalamıştık (http://gezekalin.blogcu.com/bahari-karsilamak-istanbul-dan-beysehir-e-giris/10527276). Bu gezinin tadı damağımızda kalmış ve bölgenin geride kalan bir başka kısmını görebilmeyi, bir başka bahara saklamıştık. Bu sene yine bir Mayıs ayında, bu geziyi yapma şansını yakaladık.   IMG_0258

Gezi rotamızı İstanbul çıkışlı bir grup gezginin, Akşehir çıkışlı bir başka grup gezginle Yazılı Kanyon/Çandır’da buluşması şeklinde başlattık. Daha sonra ise gezimizi Adada Antik kenti, Tota Dağı ziyaretleri ve Kasımlar Köyünde konaklama ve civar yerleri gezme şeklinde devam ettirdik. Geçen defadan yapamadığımız Beydilli Köyü gezisini zor şartlar altında da olsa yaptık. Orada bu ülkenin, hala tertemiz kalmış Anadolu insanlarına sahip olduğunu gördük. Daha sonra Değirmenözü Köyünde, turizme yeni açılmaya çalışan bir ailenin yanında konaklama yaptık. Kendi kendine yetmeye çalışan insanlarımızın, bizi ağırlamak için gösterdiği çabaya şahit olduk. Bu yörelerde vahşi bir saldırı altında olan doğal suların, nehirlerin rotalarından nasıl çıkarıldığını gördük. Bazı yerlerde kurumuş dere yataklarını ve kesilmiş ağaçlarla kelleşen ormanlık arazileri gördük ve üzüldük. Köprülü Kanyonda konaklayarak rafting yaptık ve civarı gezdik. Türkuaz renkli Köprüçay boyunca civarı gezdik. Sonunda da Afyon Gazlıgöl’de kaplıcalarda yorgunluk atıp İstanbul’a, günlük hayatımıza döndük. Bol bol fotoğraf çektik, anılar biriktirdik ve adresler-isimler aldık. Vazife bilip, gezimizin hikayesini siz “Sanal Gezginler” le paylaşmak istedik.IMG_0558

Evet Meraklı gezginler.. Buyrun bakalım: “Toroslarda Bahar” gezi yazımıza..

Dr Ümit Kuru

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Baharı Karşılama Gezileri:Saklıdere/Şile-Ağva Gezisi

IMG_0190

Yılın bu zamanlarını hep sevmişimdir. Doğanın uyanışına şahit olmak, rengarenk çiçeklerle bezenmiş yeşil üstünde gezmek tarif edilemez bir zevk veriyor bana. Nisan ayı başından, Haziran ayının ortalarına kadar hemen hemen hiç bir hafta sonunu kaçırmayı istemiyorum. Geçtiğimiz hafta sonu yani Cumartesi-Pazar günlerini içine alacak bir gezi planladım ve uyguladım. Bu sefer yalnız da değiliz ve tam tamına 21 kişi ile geziyi gerçekleştirdik. Kimi Antalya’dan, kimi Mersin’den, kimileri Ankara’dan tam 21 gezgin toplaştık ve Saklıgöl/Şile-Ağva gezisini gerçekleştirdik. Geziyi anlatmak ve bu sayfada paylaşmak bendenize düştü..

Sabahın erken saatlerinde yollara düşüp Nevzat Demir-Beşiktaş tesisleri karşısında araçlarımızla ilk toplaşmayı gerçekleştirdik. Sonrada 4 araba peşpeşe yola düştük. Ankara grubu bize Ağva’da katılmaya karar verdiğinden, kalan 17 kişi ilk gezi durağımız olan Saklıgöl/Şile’ye doğru yola çıktık.

IMG_9672Saklıgöl, Şile Karamandere Köyü’nde yapay bir baraj gölü. Şile otobanını takip edip, Şile merkeze gelmeden ve Işık Üniversitesini geçtikten sonraki ilk ışıklardan sağa dönüp Ahmetli Köyü’ne doğru gidiyorsunuz. Tabelalarda Saklıgöl yönlendirmesi gayet güzel. Şaşırmanıza pek imkan yok. Üç kilometre kadar gidince karşınıza Saklıgöl çıkıyor. Hafta sonları Saklıgölde bulunan tesis çok kalabalık oluyor. İyi başlangıçlar her zaman önemlidir. Bu nedenle programı yaparken geziye sıkı bir kahvaltı ile başlangıç koymuştum.   Önce burada kahvaltı yapıp, sonra da kalan zamanı göl çevresinde yürüyüşle değerlendirmeyi planlıyoruz. Saat 09:30 gibi tesiste olmamıza rağmen ortam bayağı kalabalıktı. Kahvaltıyı köy kahvaltısı şeklinde ve serpme olarak veriyorlar. Oldukça doyurucu. Hatta 4 kişi iseniz 3 kişilik kahvaltı isteyin. Çünkü kahvaltı fazla geliyor. Kahvaltı bedelini, kaç kişilik istediyseniz, 25 TL ile çarparak ödeme yapıyorsunuz.

IMG_9692Kahvaltı sonrası hem ilk fotoğraflarımızı almak ve hem de tıka basa yediğimiz kahvaltıyı eritmek için göl çevresinde yürüyüşe başladık. Manzara tam beklediğimiz gibi. Ağaçlar yeşil örtülerini iyice üstlerine çekmişler. Etrafta çiçekler renk renk. Şu doğa ana kadar kıymetli ve zevkli sanatçı olamaz. Sarı karahindiba  arasına beyaz papatyayı, boynuz otunu, mor hercai menekşeyi katmış. Ağaçların yeşili, gözü kamaştırıyor. Bu güzellikler arasında yaklaşık 1.5 saat kadar yürüdük. Grup, gezinin başında mest olmuş durumda. Ben ise bir de onların mutluluğu yanında duble mest haldeyim…

Aynı yoldan Şile Kavşağına dönüp, konaklama ve gezinin kalanını yapacağımız Ağva’ya doğru tekrar yollara düştük. Şile’den Ağva’ya kadar 30-35 kadar bir yolumuz daha var. Çayırbaşı’ndan sonra yol ikiye ayrılıyor; Soldaki yol deniz kenarından, diğeri ise ormanlık alandan geçerek Ağva’ya ulaşıyor.Ben çoğu zaman ormanlık yolu tercih ediyorum. Yol çok dolanır ama yemyeşil ağaçlar arasından seyahat etmek bambaşka oluyor. Amaç da bahara bürünmüş ormanı görmek olunca hiç düşünmeden sağdaki yola saptım.

Yol üzerinde, Sevişlim Mahallesi denen bir mevkide “Ateşim Gözleme” denen bir yerde çay kahve molası verdik. Daha sonra ise Ağva’ya giriş yaptık. Konaklama yapacağımız otele hiç giriş yapmadan Ağva gezimiz için, Ağva merkeze gittik. Araçları park ettikten sonra Ankara’dan gelen grupla buluşmak için sahile yürüdük. Ankara grubumuz açlığını küçük bir balık lokantasında gidermeye çalışıyordu. Hasretle kucaklaşma sonrasında, biz de balık kokusunun çekiciliğine dayanamayınca siparişleri verdik. Balık faslı sonrasında önce Ağva içinde sahilde yürüyüşümüzü yaptık. Hava yağsam mı yağmasam mı kararını bir türlü veremiyor. Karanlık ve kasvetli bir hava var. Neyse ki tüm gezi boyunca yağmura yakalanmadık. Aşıklar yolu boyunca kısa bir yürüyüş yaptık ve sonrasında Kilimli Koyuna yürüyüş için araştırmalara başladık. Lakin tekneler bu havada bizi 10 metre ötede sahile bırakmaya pek yanaşmıyorlar. Bir taraftan da yol yorgunu olan arkadaşları 5 km’lik bir yürüyüşe zorlamak istemiyorum. Teknecilerin bizi karşı sahile geçirmek istememeleri işime geldi. Biz de atladık arabalara karayolu ile Kilimli Koyuna gittik.

IMG_9879Kilimli Koyuna araçlarla, Dikbucaklı Köyü üzerinden ulaşılıyor. Kandıra yönüne doğru giderken, hemen benzin istasyonu yanından sola dönüyorsunuz. Yol sizi Kilimli Koyuna ulaştırıyor. Burada tepede bir tesis var. Önce bu tepeye çıkıp bir panorama manzarası aldık.  “İki dere arası” anlamında olan Ağva, Yeşilçay ve Göksu derelerinin Karadeniz’e döküldükleri yerde oluşan küçük bir delta üzerine kurulu.  Tepeden fotoğraflarımızı aldıktan sonra çılgın Karadeniz dalgalarının kayalarda yarattığı şekilleri daha yakından görmek amacı ile patika bir yoldan aşağılara, denize doğru indik. Delik deşik olmuş, adeta birer heykel haline gelmiş kayaları dakikalarca seyre daldık. Daha sonra yeniden araçlara binip bu sefer Kilimli Koyu sahilinde bulunan tesise gittik. Deniz kenarında çılgın dalgaları seyrederken bir taraftan da sıcak çayları yudumladık.

IMG_9983Ağva gezisi sonrasında geceyi geçireceğimiz Tartaruga adlı butik otele gittik. Burası küçük bir aile işletmesi. Hemen Göksu Deresi kenarında kurulu. Altı odalı ve 14 yataklı bir tesis. Bahçesi muhteşem. İşletme sahibi Levent bey ve eşi aslında birer müzik öğretmeniler. Levent bey uzun süren İtalya yaşamı sonrasında ülkeye dönünce Ağva’da turizm sektörüne girmiş. Çok da iyi yapmış diyeceğim. Çünkü yeşillikler içinde, doğaya saygılı, müthiş bir tesis yaratmış. Ortalıkta kazlar, tavuklar ve sokaktan sığınmış 2 adet sevimli köpek geziniyor. Burası bizim “Baharı Karşılama” konseptli gezimize pek uydu doğrusu. Etrafta çok güzel bir sessizlik var. Sadece  doğa ve siz. Hemen dere kenarındaki terasa geçip hoşgeldin çaylarımızı içtik. Sonra da deniz bisikleti ile kısa bir dere turu attık. Grup kalabalık olunca bu otele sığamadık. Bu nedenle diğer arkadaşlar için “Konak Kensola” da yerimizi ayırtmıştık. Grup akşam yemeğini hep beraber Tartaruga otelde yedi ama gecelemeyi 2 otelde yaptı. (rezervasyon isterseniz Levent Bey tel no 0534 4527133)

IMG_0029Akşam yemek salonunda buluşuldu. Leziz mezeleri rakı eşliğinde yedikten ve mangal ateşinde pişmiş levrek balıklarımızı bitirdikten sonra Levent Bey ve eşi müzik yapmaya başladı. Önce bağlama ve sonrada keman eşliğinde, o duru sesleri ile, karı-koca nefis  bir müzik  ziyafeti verdiler bize. Gecenin ilerleyen saatlerinde grubun hala yatmaya niyeti yok sanki.

Sabah erkenden kalktım ve fotoğraf çekmeye çıktım. Ama gece boyu hiç susmayan bülbüller, o sessizlik içinde o kadar güzel şakıyorlardı ki, boşverdim fotoğraf filan çekmeyi, kendimi attım hamağa. Dışarıda yarım saat kadar öylece yattım ve kuşları dinledim.

Sabah kahvaltıda herkes dinç gözüküyordu. Öyle de olmaları gerekiyor. Çünkü bugün Hacıllı Kanyonunda 10 km ye yakın bir yürüyüşümüz var. Levent bey de bize rehberlik edecek.

Otelden araçlarla çıktıktan sonra Şile yönüne doğru yol aldık. Hacıllı Köyü tabelasında içeri döndük ve bol kıvrımlı, son kısmı da derin sayılacak çukurlara da sahip bir toprak yol sonunda yürüyüşümüzün başlayacağı yere vardık. Araçları park eder etmez bir gelincik tarlası gördük. Nefis bir manzaraydı.

IMG_0151-001Daha sonra ise önce dik ve bozuk bir yola kendimizi vurarak yürüyüşe başladık. Bu kısımdan sonra dereyi geçip, derenin kıyısı boyunca yürüdük. Aslında yolun dik başlangıcı ve uzunluğu hariç zor bir parkur değildi. Ama hızlı yürüyenlerle, fotoğraf çekmek isteyenlerin karışık olduğu bir grup olunca, yürüyüş kolunun başı ile sonu arası epey açıldı. Yine de herkes kaybolmadan ve sağ salimen parkuru tamamladı. Aslında parkurun sonunda şelalelere ulaşmamız lazımdı. Anladığım kadarı ile küçük bir şaşma sonucu şelaleyi hiç göremedik. Ama zerre kadar üzüntümüz olmadı. Çünkü yol o kadar güzel ve o kadar renkliydi ki varsın şelalesi eksik olsundu. Ben gruptaki insanların mutluluğunu yüzlerinden okumanın keyfi içindeyim. Burada daha fazla anlatacak birşey yok, sizi bu güzel yürüyüşten çektiğim fotoğraflarla başbaşa bırakayım. Ağva’ya kadar gelirseniz Hacıllı Kanyonu yürüyüşünü mutlaka yapınız derim.  IMG_0098-001

Yürüyüş sonrasında tekrar otele döndük. Levent beyin bize hazırladığı makarnayı yedikten sonra dönüşe geçtik.

İşte sevgili Sanal Gezginler… Bir hafta sonu bahar karşılaması yapan bir grup gezgin adına hikayem budur sizlere..

Sağlıkla Gezekalın…

Dr Ümit Kuru

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.