• Arşivler

  • Diğer 531 aboneye katılın
  • Mart 2013 den beri

    • 378.164 ziyaretçi
  • Aralık 2025
    P S Ç P C C P
    1234567
    891011121314
    15161718192021
    22232425262728
    293031  

Noroc Romanya: Peleş Kalesi/Braşov

IMG_4227.jpg

Tuna Deltası gezisi sonrasında buradaki rehberimiz John ile Tulcea Limanında vedalaşıp, 10 gün boyunca bize rehberlik edecek olan George ile buluştuk. Transilvanya’daki ilk gezi yerimiz, aslında bir kayak merkezi olan Sinaia Kasabasında bulunan, Peleş Kalesi. Tulcea’dan Sinaia’ya kadar 350 km’lik yolumuz var. Romanya’da yol mesafeleri kısa olsa da çoğu zaman gidiş geliş şeklinde olan tek şeritli yollar nedeni ile yolculuk zamanınız uzun olabiliyor. Dolayısı ile masa başı Romanya gezi programı yaparken Romanya yollarının bu özelliğini gözönünde bulundurun. Otoyol ülkenin çoğu kısmında yok. Dolayısı ile bugünkü sıkıntımız, kapanmadan Peleş Sarayı’na ulaşmak ve içini gezebilmek. Saray saat 17:00’de kapanıyor ve saat 16:00’dan sonra içeri girmeniz, eğer turist grupları nedeni ile kuyruk da varsa, biraz sıkıntılı olabiliyor. 

Uzun sürse de, Sinaia’ya kadar yol  asla sıkıcı değil. Tüm Romanya’da köy, kasaba ya da şehirlerde olsun evler, hayranlıkla seyrettiğim şeylerden oldu. Bölgelere göre karakteristiği değişen birbirinden güzel evler gördüm. Yol boyu bu evleri seyrettim ve fotoğraflamaya çalıştım.

Sinaia ise nefis bir kasaba. Sinaia isminin kaynağı da ilginç. Bir zamanlar buralarda sadece,  ismini İncil’de geçen Sina Dağı‘ndan alan, bir manastır varmış. Zamanla bu manastırın çevresinde kasaba oluşmuş ve ismine de Sinaia denmiş. Kasaba yazlık olarak soyluların gözdesi haline gelince Romanya’nın ilk kralı olan I. Carol buraya bir yazlık saray yaptırmak istemiş. Prusya Prensi I. Carol’un Romanya’ya kral olmasına kadar olan süreci yazımın en altına aldım. İlgilisi okuyabilir. Osmanlı’dan Avrupa’nın emperyalist güçleri kendi aralarında kavga etmeselerdi çok daha önce bağımsızlığını elde edebilecek Romanya’nın başına, neden bir Prusya Prensinin kral olarak geçmiş olduğunu bir türlü anlamamıştım. Konunun özü büyük güçlerin zamanlaması ve çıkarları diyelim.

IMG_4226.jpg

İşte bu ilk kral olan I. Carol, kendisi ve Kraliçesi Elisabeth için Bucegi Dağları eteğinde bir yazlık saray yaptırmak istemiş. Yapımına 1873’de başlanmış, 1883’de ana kısım tamamlanıp içinde yaşam başlamış ancak tamamlanması 1914 yılına kadar sürmüş. Viyana’lı mimar ile başlanan saray inşaatı, Alman ve en son da Çek mimar ile sürdürülmüş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kral Carol, sarayı için hiç bir harcamadan kaçınmamış (120 milyon USD harcamadan bahsediliyor) ve Avrupa’nın o dönemdeki en önemli ve modern sarayı ortaya çıkmış. 170 odalı, 30 banyolu saray, zamanının ilk elektrik ile aydınlatılan sarayı unvanına sahip. Duvarlarında sarayı temizlemek için vakum prizleri var, kral ve kraliçe için asansör yapılmış.  Kralın heyetleri karşıladığı salonun  cam tavanqa mekanik bir sistemle iki yana açılır bir sistem uygulanmış. Bunlar dönemin önemli yenilikleri.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Saraya güzel bir bahçeyi geçerek giriyorsunuz. Saray dıştan çok masalsı görünümde. Bahçesinde heykeller ve su fıskiyeleri mevcut. Saraya geç saatlerde vardığımızdan dışarıda pek vakit kaybetmeden hemen içeriye girdik.

Beni böyle şatafatlı sarayların içi genellikle boğar. İçeriye ne bulunmuşsa sokulmuş ve tıkış tıkış edilmiş hissini yaşarım. Peleş Sarayında ise asla bu hisse kapılmayacaksınız. Çok ince, çok zevkli döşenmiş. O tahtaların, mobilyaların ince işçiliğini seyretmeye doyamıyorsunuz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sarayın odalarını tek tek gezebiliyorsunuz. Sarayda tiyatro salonu, balo salonu, Türk, Arap ve Fransız stili tematik odalar çok güzeller.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Benim bu sarayda en çok etkilendiğim kısımlar arasında camlardaki vitrayları, tabloları murano avizelerini, sarayı olduğundan daha büyük göstermek amacı ile yapılan dev aynaları ve Carrara mermerinden yapılan heykelleri sayabilirim. Kral ve Kraliçenin sadece bir kız çocukları olmuş ve o da maalesef 4 yaşında iken ölmüş. Kraliçe Elizabeth’in kızını sırtına aldığı bir tablo bu bakımdan çok hüzünlü.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_4219.JPG

Sarayın 4000 parçalık bir silah müzesi de var. Buradaki silahlar çeşitli savaşlardan kalmış silahlar. Aslında bu sarayı başlangıçta bir av köşkü olarak kullanmışlar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sarayın karşılama salonunda sadece kral ve kraliçe için oturma yeri konmuş. Kral kendisine gelen görüşmecilerin işi çabuk bitsin diye onları ayakta tutarmış. Eğer konu derin ve önemli ise o zaman yan taraftaki masa çevresinde ağırlarmış konuklarını.  

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sarayın o gün en son terk edenler bizlerdik. Bizim arkamızdan o gün sarayı o günlük ziyarete kapattılar diyebilirim. Koştur koştır sarayın ön bahçesine çıkıp çekebildiğimiz kadar fotoğraf çekmeye çalıştık. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Komünizm döneminde kraliyet ailesinin elinden sarayı alınmış. Bir dönem Komünist ileri gelenler buralarda konaklamış ama Peleş Sarayı Komünizm döneminde ihmal edilmiş. Sonradan saray tekrar eski sahipleri olan kraliyet ailesine iade edilmiş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Peleş Sarayı sonrasında konaklayacağımız ve gezeveğimiz Brasov‘a doğru yola çıktık. Yaklaşık 50 km’lik yolumuz var. Yol bildiğiniz gibi, yem yeşil ve muhteşem evler görüyorsunuz.

P6070217.JPG

Brasov’un tarih sahnesinde önemli yeri Saxonların bölgeye gelmesi sonrasında olmuş. Kuman ve Tatarlar’ın Macar topraklarına olan saldırılarına bir nevi tampon olsunlar ve engellesinler diye 1100’lü yıllarda, Macar Krallarınca, Alman ırkından Saksonlar Transilvanya Bölgesine davet edilip, yerleştirilmişler. Aynı koruma görevini tabiki bir süre sonra Osmanlı güçlerine karşı da göstermişler. Saksonlar, Sibenbürgen dedikleri 7 kale şehir inşa etmişler. İşte Braşov da bu şehirlerden bir tanesi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sinaia’da bulutların ardında kalan güneş, Braşov’a vardığımızda yüzünü gösteriyordu. Ama uzun süren yolculuk ve Peleş Sarayı gezisi sonrası şehre vardığımızdan gün ışıkları artık kaybolmaya yüz tutmuştu. Meclis (Council) Meydanı (Piata Sfatului),  eski merkezin tam göbeğinde ve gördüğüm en güzel meydanlardan bir tanesi. Şehrin simgesi olan Kara Kilise ile Meclis meydanı arasında kalan otelimize yerleştikten sonra şehir turuna çıktık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

George bize bilgi verirken, “Bu şehrin dondurması meşhurdur. Bunların içinde de  Emma La Dolce’nin dondurmaları bir başkadır.” diye bir cümle kurdu. Bulduk bu meşhur dondurmacıyı ama sanki bedava dağıtıyorlar! Bir kuyruk var ki, sormayın gitsin! Dondurma nasıl mı? Braşov’a giderseniz “yapmadan dönmeyin!” dediklerimden diyebilirim.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Dondurmacı sonrasında Strada Republicii’yi takip ederek eski evleri seyrede seyrede Belediye Binasına kadar yürüdük, buradan da Parcul Titulescu (Merkez Park) içinde bir yürüyüş yaptık. Akşam ise George’un tavsiyesi ile Sergiana Restorant adlı Romen mutfağından örneklerin sunulduğu ve et yemekleri ile ünlü bir restoranda yemeğimizi yedik ve günü karnımız tok bitirdik.

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

26.06.2019 Saat 18:53

IMG_20190607_182636

Dip Not: Romanya Tarihinden Notlar-Osmanlı ile İlişkiler

Romanya tarihini okudukça karşıma sık sık Osmanlı tarihi çıkıyor. Osmanlı, 1300’lü yılların sonundan itibaren Romen Prenslikleri ile temas etmeye başlamış.  Vlad Tepeş (Kazıklı Voyvoda) gibi Romen Prenslerine karşı  bazı savaşlarda yenilse de, Osmanlı 1400’lü yılların ortalarından sonra bölgeyi hükmü altına almış. Osmanlı’ya yıllık haraç vermeleri karşılığında Eflak ve Boğdan Prenslikleri (Osmanlı döneminde buralara Memleketeyn denirmiş) yerel yöneticilerce yönetilmiş. 1530’lu yıllardan sonra Boğdan (Moldova) ve Eflak (Wallachia),  1541’den sonra ise Erdel (Transilvanya) hukuki açıdan “Korunmuş memleket”  sayılmaya başlanmış. Bu bölgelerde doğrudan Osmanlı idarecileri ve garnizon bulunmuyormuş. Eflak-Boğdan topraklarına girebilmek ve orada bir süre kalabilmek için özel fermanlar gerekiyormuş. Prensliklerin topraklarında hiçbir kısıtlaması ve engeli olmadan inançlar devam etmişler. indir.jpg

Osmanlı, ilgili idarecilere haraçlarını ödedikten sonra Eflak, Boğdan ve Transilvanya’nın iç işlerine karışmamış. Transilvanya Prensliği  1699 yılında Karlofça Anlaşması ardından Avusturya’ya dahil edilmiş. 1859 yılında Alexandru Ioan Cuza adlı bir soylu, bölgedeki Osmanlı-Rus çekişmelerinden faydalanarak her iki prensliği, Birleşik Prenslikler adı altında toplamayı başarmış. 

indir (1).jpg1866 yılında ise bu Birleşik Prensliğin adı Romanya olmuş.  Uluslar arası ilişkilerde ise Boğdan-Eflak Berlin Kongresi’nde kadar (1878) Osmanlılar’a bağlı kalmış.  Sonrasında ise Avusturya elindeki Transilvanya Bölgesi hariç, Romanya bağımsız bir krallık haline gelmiş ve krallığın başına da 1881 yılında, aslında Prusya Prensi olan  ve Hohenzollern Hanedanlığından gelen I. Carol geçmiş.  Osmanlı imparatorluğu için Osmanlı sülalesi ne anlama geliyorsa, Prusya ve ilk Alman İmparatorluğu için de Hohenzollern Ailesi odur. I. Carol aracılığı ile bu Sülalenin kurduğu bir diğer krallık da Romanya’dır.

Noroc Romanya: Tuna Deltası

IMG_3479.JPG

Tuna Nehri Akmam Diyor
Kenarımı Yıkmam Diyor
Ünü Büyük Osman Paşa
Pilevne’den Çıkmam Diyor

……………………

Yukarıdaki türkü sözlerinde geçtiği gibi, türkülere konu olmuş Tuna Nehri, Almanya’nın Kara Orman Bölgesinden doğup 2857 km yol kat ederek, Romanya’nın Kara Orman Sığlığından Karadeniz’e dökülüyor. Avrupa’nın Volga Nehrinden sonraki ikinci en uzun nehri. Tuna Nehri, Romanya dahil 19 ülke ile temas ediyor. Karadeniz’e ulaşmadan önce nehir 3 ana kola ayrılıp,4178 km² lik Tuna Deltası‘nı şekillendiriyor. 

IMG_3352.JPG

Avrupa’nın Volga, Kuban Deltalarından sonra en büyük üçüncü ve dünyanın ise 22. büyük deltası. Ama esas önemli yanı ise 5400 üzerinde bitki ve hayvan türü ile dünyanın biyolojik çeşitlilik bakımından üçüncü ve Avrupa’nın ise en önemli deltası olması. Geniş sazlık alanları, lagünleri, tuz gölleri, tatlı su alanları, ağaçlıkları ile çok özel bir bölge burası. 1990 Yılında UNESCO tarafından Doğa Mirası listesine alınmış. Yani geziye Romanya’nın UNESCO listesi içindeki bir yeri ile başlıyoruz. 

Tam ekran yakalama 20.06.2019 101235.jpg

Tuna Deltası’nı gezmek izne bağlı . Yani kendi başınıza da, turla da gitseniz Danuba Delta Biosphere Reserve Authority (DDBR- http://www.ddbra.ro/en/ddbra-map) denen bir bölümden izin almanız gerekiyor. Zaten Tuna Deltası içinde 19 su, 7 kara yolunu takip etmenize izin var. Diğer bölümlere izin verilmiyor. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Tuna Deltasının büyük bölümü Romanya toprakları içinde bulunuyor. Delta üç ana kola ayrılıyor. Chilia, Sulina ve Sfantu Gheorghe bölgeleri.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_3444.JPG

Romanya tur programını yaparken başlangıçta 9 günlük bir gezi planlamıştım. Ancak Romen rehber George mutlaka Tuna Deltasında kalıp, deltanın güzelliklerine şahit olmam gerektiği konusunda ısrar edince, 2 gün daha turu uzatma pahasına, programa ekledim. İyi ki de bunu yapmışım! Romanya’ya gitmişseniz mutlaka Tuna Deltasını programınıza ekleyin derim. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu arada unutmadan sizlere sivri sineklerden bahsedeyim; Yanınızda mutlaka sinek kovar sprylerden götürün. Elbiselerinizin üstünden bile sokuyorlar. 

IMG_3455.JPG

Tuna Deltasında Crişan Köyünde çok sevimli karı-kocanın işlettiği bir pansiyonda kaldık. Buraya ulaşmak biraz zahmetli oldu. Bükreş’den Tuna Deltasına düzenli feribot ya da hızlı botların hareket ettiği Tulcea‘ya, 3.5 saat kadar bir yolu araçla kat ettik. Tulcea’dan da hızlı feribotla 1 saatlik yol yaparak konaklayacağımız Casa Calin adlı pansiyona ulaştık. Pansiyon sahibi John çok deneyimli bir rehber. Tuna Deltasının tüm kanallarını, bir turist için ilgi çekecek tüm noktalarını çok iyi biliyor. Eşi ise harika bir ahçı. Pansiyon Tuna kıyasında sıcacık ve çok sevimli. Yataklar biraz sorun olsa da o ortamda hiç aramadık rahat yatakları. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Delta’yı ziyaret etmek, çok çeşitli etkinlikler ve gezi fırsatları sunduğu için oldukça keyifli bir süreç. Tekne ile doğal göller, vahşi yaşam, köy ziyaretleri ve unutulmaz bir gün batımı gezileri yapmak ve benim pek ilgimi çekmeyen balıkçılık başlıca aktiviteler..

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Crişna’ya vardığımızda ilk günkü aktivitemiz gün batımı turu yapmak oldu. John’un kullandığı bot ile ana kanal boyunca bir süre gittik. Tuna Nehri kim bilir nereden sürüklediği kumlar  nedeni ile çamur renginde akıyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_3638.JPG

Seyahat ettiğimiz ana kanal, Avrupa’nın Mega Projesi olan Karadeniz’den, Manş denizine planlanan kanal projesi kapsamında genişletilmiş. Tuna Nehri tarih boyunca gemiler için yol alabilecekleri derinlikte olmuş ama bu mesafe bir yere kadarmış.

IMG_3852.JPG

Bu çılgın proje ile tüm Tuna, Main ve Ren Nehirleri ile Karadeniz’den Manş Denizi’ne yol açılmış. Nehir üzerinde büyükçe ağaç dalları da gezip duruyor, bu nedenle küçük teknelerin dikkat etmesi gerekiyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Daha sonra ana koldan içerilere doğru giriyorsunuz. İşte bu andan itibaren üzerinde yol aldığınız nehrin ve onun yarattığı güzelliklerin de farkına varıyorsunuz. Suyun rengi bile aniden değişiyor. Çamur renginden eser kalmıyor, berrak ancak su dibindeki yoğun bitki ve kökleri nedeni koyu bir renk alıyor. Bölgenin sakinleri olan pelikanlar ve balıkçıllar, yaban ördekleri, şanslıysanız kuğular,  şahinler gibi türlü türlü kuşlar ortaya çıkıyor. Suyun üstü yer yer sarılı beyazlı nilüferler kaplı oluyor. John rehberliğinde sazlıklar arasından yol alıp gün batımını seyredeceğimiz göle ulaştık. Suyun üstünde nazlı nazlı süzülerek bizim gibi nefis bir gün batımı seyri yapan pelikanlarla birlikte güneşi batırdık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Ertesi gün ise Tuna Deltasının diğer gezi yollarında tekne turu yaptık. Bu sefer erken saatlerde başlayan yolculuk akşamın geç saatlerine kadar sürdü. Kanallardan birinden girip diğerinden çıktık. Sazlıklar arasından dar yollar boyunca ilerledik. Hayatımda gördüğüm en geniş nilüfer tarlaları arasında yolculuk yaptık. Pelikan görmek bir süre sonra vaka i adiyeden oldu. Subtropikal iklimlerde görmeye alıştığım Roller (Gökkuzgun) cinsi bol renkli kuşları bile burada fotoğraflama şansım oldu. Müthiş güzel bir deneyimdi.

IMG_3890.JPG

Deltayı ziyaret ettiğimde tekne gezisi kadar keyif veren başka bir aktivite ise Letea Köyü ve Ormanını ziyaret etmek oldu. Ormanın özelliği, Avrupa’daki tek subtropikal orman olması ve Akdeniz bitkileri içermesi. Ayrıca, bu bölge 2000’den fazla vahşi at popülasyonu ile Avrupa Kıtası’ndaki en büyük “vahşi at” nüfusuna ev sahipliği yapmakta.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Burada tekneden indik ve 2 çift atın çektiği bir gezi arabası ile köy içinde gezi yaptık. Çoğunluğunun kökeni Rus olan köyden sonra o özel orman içinde bir yürüyüş yaptık. Bir kısmı birkaç asırlık meşe, akkavak, ıhlamur, karaağaç, dişbudak gibi kıymetli ağaçlar arasından geçip kumluk tepelere vardık. Tuna Deltası sürekli olarak değişen bir coğrafya. Bu nedenle bir zamanlar deniz olan ve alüvyonlarla dolarak içeri bölgelerde kalan bu yerlerde kumullar oluşmuş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

En son Tuna’nın Karadeniz’e açılan bir kolu üzerinde Sulina‘ya kadar gittik. Sulina’ya kadar uzanan kanalın 20 km’lik bu kısmı, 1880-1902 yılları arasında kazılmış. Osmanlı’da bu işe para koymuş. Çavuşesku döneminde burada çok sayıda balık konserve edilen fabrika varmış. Bunların hepsi harabe halde şimdi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Burada karaya çıkıp önce öğle yemeğimizi yedik Sonra da Sulina içinde bir yürüyüş yaptık. Sulina yeni kanal yapıldıktan sonra ticari bir merkez haline gelip dünyanın dört bir yanından insanların yaşadığı kozmopolit bir yer olmuş. Bunun en önemli göstergesi Sulina mezarlığı; Rus, Romen, Türk, Yunan, Yahudi, İngiliz başta olmak üzere bir çok milliyetten insanların gömüldüğü bir mezarlık burası. Bu mezarlığı gezdik. Rus, Türk ve Yahudi Mezarları yan yana.   Bir de korsan mezarı mevcut. Sulina içindeki Ortodoks Kilisesi güzel. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sulina gezisi sonrası, Tuna’nın bu kolunun Karadeniz’e açıldığı ve büyük bir deniz fenerinin olduğu uca kadar botla gittik. Buradan sonrası artık Karadeniz. Hemen kıyıda daha önce bu sularda batan bir Türk gemisinin batığı gözüküyor. Bu noktada Tuna Deltası’nın devam eden büyümesini ve bu büyüme içinde kaybolan Karadeniz’i net olarak görebiliyorsunuz. Tuna Nehri getirdiği alüvyonlarla önce setler yapıyor, sonra ise zamanla kapanan bu setlerle içeride hapis olan deniz suları ile tuz gölleri, lagünler, zamanla tatlı su gölleri ortaya çıkıyor. Bu bölümde yeni oluşan değişimi gözlemleyebiliyorsunuz. Buradaki büyük fener aslında kanalın bu bölümüne kadar  olan üçüncü fener. Zamanla Tuna Deltası büyüdükçe, denizle irtibatı kesilen ve işlevi kalmayan eski fenerler yerine, yeni fener yapılmış. Bu tarihi eski fenerleri hem gidiş ve hem de dönüş yolunda gördük.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Günün sonunda tekne ve Sulina, Letea Köyü kıyı gezilerinden dönüp konakladığımız pansiyona geri döndük. Akşam yemeğimizi yedikten sonra biramı yudumlarken Tuna Deltası’nın her şeyi ile bana ne kadar hitap ettiğini düşündüm. 

Romanya’da Tuna Deltasını mutlaka programlarınıza dahil edin ve bu özel alanı hakkıyla gezmeye gereken vakti ayırın derim…

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

21.06.2019 Saat 22:31

   

Noroc Romanya…

IMG_5324.jpg

Romence “Noroc” kelimesi, içki masasında kadeh tokuşturma sırasında kullandığımız “Şerefe” kelimesinin karşılığı olarak kullanılıyor. “Romanya gezi yazısına neden bu başlıkla başladın ?” diye sorarsanız, bunu açıklamayı yazı sonuna saklıyorum..

Tam ekran yakalama 17.06.2019 232604-001.jpg

05-16 Haziran 2019 tarihleri arasında Romanya gezimizi gerçekleştirdik. Geziye başkent Bükreş‘den başladık. Burada çok kısa bir şehir turu yapıp, Tuna Nehri Deltası turu yapabilmek için, 2 gece konaklayacağımız Crişan Köyüne ulaştık. Avrupa’nın en az bozulmuş ve UNESCO Doğa Mirası Listesindeki Tuna Deltasında inanılmaz güzelliklere şahit olduk.

IMG_3629.JPG

Daha sonra gezimizin ana rotasını oluşturan ve farklı şehirlerde 7 gece konaklayacağımız ve çevresini gezeceğimiz Transilvanya bölümüne başladık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Romanya kendi içinde sınırları aniden değişen ve geçişi kesin olarak gözlemleyebildiğiniz farklı güzellikleri barındırıyor. Tuna Deltası’nın sarılı-beyazlı nilüferlerle kaplı, Avrupa’nın en fazla pelikan kolonisinin barındığı sularından sonra, Saksonların yarattığı tipik evleri ile köylerini, orta çağdan kalma şehirleri ve özellikle Türklerden korkularına inşa ettikleri kale kiliselerini ve kalelerini görmek insanı hayrete düşürüyor.

P6070140.JPG

Transilvanya gezimizin başlangıcını UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içinde bulunan Peleş Sarayı ile yaptık, gecesini ise o güzelim Braşov şehrinde geçirdik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Transilvanya’da bazıları 500-600 yıllık Sakson evleri ile çok tipik karaktere sahip Viscri, Malancrav, Biertan,Valea Viilor gibi köyleri gezdik, tatlarına doyamadık.

P6080345.JPG

Sighisoara ve Sibiu ise tam bir orta çağ şehri gibi. Şirin mi şirin bu küçük şehirlerin kaldırım taşları ile döşeli sokaklarında yürümek sizi sanki o günlere taşıyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Tüm Transilvanya gezimiz boyunca Karpat Dağları hep gözümüzün önündeydi. Bükreş’e doğru özellikle askeri amaçla yapılan ve Karpat Dağlarını aşan insan gücünün yarattığı kıvrımlı yollarıyla Transfagaraşan Geçidi ve Balea Gölünü ziyaret ettik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Ülkenin kuzeyine doğru çıkıldığında coğrafya bir başka güzel, yeşil daha bir yeşil, yollar ve köyler bir başka oluyor. Ormanlarla kaplı yollar içinden geçiyorsunuz. Evlerin karakteri de yine değişiyor. Evler de artık ahşap işçiliği ön plana çıkıyor. Evlerin avluya açılan büyük kapıları bile sanki birer tablo gibi duruyor.  Romanya’nın değişik bölgelerinden, değişik karakterdeki eski tarihi evlerinin (bazıları 400-500 yıllık), yerlerinden taşınarak  çok geniş bir alanda sergilendiği ve bir arada bulunduğu Sibiu’daki Açık Hava Müzesini de programa almıştık, ne de güzel yapmışız.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Programımızın ilerleyen bölümlerinde Maramureş Bölgesini de ziyaret ettik. Maramureş Tahta Kiliseleri ile önemli bir ziyaret yeri.

IMG_5803.jpg

Bu bölgeye adım attığınız andan itibaren o güzelim Romanya fotoğraflarının vazgeçilmezi olan saman yığınlarını ve onları yapmaya çalışan köylüleri görmeye başlıyorsunuz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

P6130476.JPG

Maramureş Bölgesine gitmişseniz belki de dünyanın en sevimli mezarlığı olan Merry Cemetery’i ziyaret etmenizi ve Mocanita Buharlı Gezi Treni ile birkaç saatlik de olsa bir gezi yapmanızı mutlaka tavsiye ederim.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

P6130578.JPG

Ve gezimizin son 2 gününü ve gecesini geçirdiğimiz Bucovina Bölgesi;

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bucovina’ya Dünya Kültür Mirası Listeleri arasında yer alan 500-600 yıllık boyalı kiliselerini görmeye diye gittik ama doğası beni kendimden geçirdi.

P6150154.jpg

Bu kadar zengin ve güzel bir doğa beklemiyordum doğrusu. İçinde freskolara alışık olduğumuz kiliselerin, dışarıdan da freskolarla kaplı olduğunu düşünün! Bu bölgeye özel ve 500-600 yıllık kiliseler çok güzeller ve boşuna UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içinde yer almıyorlar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

En sonunda Iasi şehrine kadar yol yapıp oradan uçakla Bükreş’e dönerek gezimizi tamamladık. Bükreş’te bizi karşılayan başka bir araç ile uçak saatine kadar Bükreş’in kalan kısmını da gezmeyi ihmal etmedik. Bakmayın bu kadar kısa geçtiğime, size anlatacak çok hikayem var. Yazı dizi sonrası daha önce görmemiş olanların Romanya’ya gezi planları yapacaklarına eminim.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

romania-regions-map

Daha sonradan tekrara girmeyeyim diye buradan kısaca Romanya’ya ait kısa bilgiler de vermek gerekir diye düşünüyorum. Yaklaşık olarak 239.000 km²’lik Romanya toprakları üzerinde, yine yaklaşık olarak 22.000.000 kişi yaşıyor. En uzunu Moldova Cumhuriyeti ile olmak üzere Bulgaristan, Macaristan, Sırbistan ve Ukrayna ile sınırları var. 2007 yılından beri Avrupa Birliği üyesi olduğu halde para birimi Lei (RON) hala kullanımda ve 1 EUR ile yaklaşık 4.65 Lei alabiliyorsunuz. Karşılaştırma kriterim olarak bir litrelik su fiyatı markette 3,5  Lei ve 1 kutu bira 3-5 Lei (Ursus veya Ciucas tercih edin derim).  Orta halli bir restoranda 35-40 Lei, lüks sayılanda ise 75-80 Lei çıkabiliyorsunuz.   Dini bütün bir memleket ve halkının çoğunluğu Ortodoks. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

indir

Vlad Tepeş

Romanya ilginç bir tarihe sahip ülke. Bundan yaklaşık 2000 yıl önce, bu topraklarda yaşayan Daçyalılar ile tuz ve altın-gümüş gibi madenlerden zengin bu toprakları sonradan işgal eden Roma halkının karışması ile ortaya çıkan halk, Romenlerin ataları olarak kabul ediliyor. Yüzyıllar içerisinde bu halk ve toprakları bir sürü kavmin istilasına uğramış, topraklarını yönetenlerin boyunduruğu altında kalmışlar. Romanya’yı istila eden onca kavim varken Tatar ve Türkleri en kötüleri olarak görmüş olmaları, bir Türk olarak insanı üzüyor. Tüm bölgeyi bir dönem yöneten Macarlar, Türkler için Eflak ve Boğdan olan Wallachia ve Moldova  bölgelerini Türklere kaptırmışlar. Buraları uzun bir dönem Türklerin ileri karakolları olmuş. Transilvanya bölgesine, Macarların Türklere karşı korunması için davet edilerek gelen Saksonların bölgeye kaleler, kale manastır-kiliseler ve kendi karakteristik mimarı evleri ile katkısı olmuş.

indir (1).jpg

Kral I .Carol

19. yüzyılda bağımsızlığı elde eden ve Alman kökenli bir kral tarafından monarşik bir düzene geçen Romanya, Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar Moldova ve Wallachia bölgelerine sahipken, savaş sonrası kendilerine verilen Transilvanya bölgesine de sahip olmuş ve bugünkü Romanya ortaya çıkmış. İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında ülkeye gelen Komünist sistem ise Romenler için tam bir felaket olarak kabul ediliyor. Çavuşesku dönemi ülke halkı için tam bir travmatik dönem olmuş. 1989’da Çavuşesku ve yönetiminden kurtulan günümüz Romanya’sı,  artık normalleşmeye çalışan ve ziyarete gelen turistlere yüzyıllar 

images

Nikolay Çavuşesku

içinde  bu topraklara gelen kavimlerin oluşturduğu ortak kültür ve yaşamı sunan bir ülke konumunda. 

Bu kadarlık genel bilgi yeter diyerek gelelim geziyi nasıl gerçekleştirdiğimize; Geziyi Romanya’dan butik turlar düzenleyen bir firma olan, Touring_Romania_Private_Tours adlı şirketle gerçekleştirdik.  Programın temelini hazırladım ama programı gerçekleşebilir hale getiren, konakladığımız mükemmel yerleri öneren ve doğru bilgilerle rehberlik eden firma sahibi George Trandafir oldu. Yemekler için önerdiği yerler çok iyiydi ve ben sizlere  yeri geldikçe bu yerlerin isimlerini vereceğim. Hazır ve aksamayan bir programla gezmek isterseniz kendisini ve firmasını kuvvetle tavsiye ederim. Gezi sonunda George’un Türkiye’den 6 arkadaşı , bizim ise Romanya’dan bir arkadaşımız oldu.

P6120050.JPG

Gelelim “Noroc Romanya” başlığının nereden geldiğine; Her gezimizin tüm günleri aynı zevki vermemiştir bana. Çoğu günler, diğerlerine göre daha zevkli geçer ve gezide bu zevk sonrası mutluluktan içer ve sevdiklerimle kadeh kaldırırım. Ama bu gezinin tüm günleri sonrasında gezginin karşılanmış tüm beklentilerinin tatmini içinde, kadeh kaldırıp “şerefe” yani “noroc” dedim durdum.

Romanya’da geçirdiğimiz son günün gecesinde, masa başında George dahil gezi arkadaşlarımla birlikte, kadehimi kaldırıp George’un öğrettiği şerefe kelimesinin Romencesi ile “noroc Romanya” deyiverdim. O son gece, tüm gezi için mutluluğumun ve memnuniyetimin ifadesi olarak ağzımdan çıkıveren cümlenin, aslında bize kültürü, doğası ve sofra tatlarının zenginliklerini sunan Romanya için, minnettarlığımı anlatan doğru ve öz bir cümle olduğunu düşünüp, gezi yazımın başlığı olarak da seçmiş bulundum.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Kısa olması gereken girişi uzattık ama Romanya ülkemize yakınlığı, sunacaklarının fazlalığı ile bir gezgin için muhteşem bir ülke. Oraya sadece Stam Broker‘ın yarattğı hayali vampir Drakula karakteri için değil, ülkenin derinliği ve diğer zenginliklerini keşfetmeye gidin derim.

Aşağıda gezimizin videosunu hazırlayan George Trandafir’in bir sunumu var. İzlemenizi tavsiye ederim.

Noroc Romanya!!!

Gezekalın….

Dr Ümit Kuru

19.06.2019 Saat 23.33

Why Romania ? Why shall I go there ? (Neden Romanya? Niçin Romanya’ya Gitmeliyim?)

private-guided-tour-in-maramures-romania-007

your tourguide - george - me-002

Greetings to all followers of Gezekalın.  I have a section in my blog that its name is “MİSAFİRLERDEN” (synonym of “from the guest writers” in English). Today’s guest writer of this section is George Trandafir from Romania. If you ask “When did you make a friend from Romania and why he is guest writer to Gezekalın?, let me explain it shortly;

Gezekalın takipçisi tüm sanal gezgin dostlarıma selam olsun. Bildiğiniz gibi Gezekalın adlı sitemin içinde “MİSAFİRLERDEN” adlı bir köşem var. Bu köşenin bugünkü konuk yazarı Romanya’dan George Trandafir. “Romanya’dan ne zaman arkadaş edindin de köşene konuk oldu?” diye sorarsanız hemen ve kısaca anlatayım;

private-guided-tour-in-bucovina-romania-002

We have a plan to make a trip to Romania June,2019. I have met George Trandafir and his firm “Touring Romania Travel Agency” when I search for the answers of “How or with whom do we have to make the tour?” Sometimes you take a fancy someone that you have never met before and you feel yourself as if he/she is an old friend of you. It is exactly what I feel with George when our writings proceed in time.

Private-Guided-Tour-in-Maramures-Romania-016.JPG

2019 yılı Haziran ayı içinde Romanya’ya bir gezi planladık. Nasıl gidelim? Kimle gidelim? soruları ve araştırmaları, zaman içinde, karşıma George Trandafir ve firması “Touring Romania Travel Agency” ‘yi çıkarttı. Bazen birisine, birilerine kanınız kaynar, kırk yıllık dost muşsunuz gibi hissedersiniz ya? İşte George bana onlardan birisi oldu.

private-guided-tour-in-maramures-romania-006

I have mentioned to George in one of my mails that I have a travel blog that its name is “Gezekalın” and I ask him to have look at it. He replied me and said that “The photos are so good but I wish I could understand what you have written because its language is only in Turkish” He was right unfortunately.  Then I ask him to write a short article with his own words and photos about “Why I should visit Romania“. This article came to exist when he accepted  my request.

Private-Guided-Tour-in-Transylvania-Romania-009.JPG

Yazışmalarımız sırasında George’a gezi sitemden bahsettim bir göz atmasını rica ettim. İnceledi ve geri dönüş yaptı; “Fotoğrafların çok güzel ama bir de ne yazdığını anlayabilseydim, yazılar sadece Türkçe!” deyince, “Tamam o zaman, buyur Gezekalın’a, fotoğraflarınla ve kısa bir Romanya tanıtım yazınla misafir yazarım ol” dedim. O da kabul edince ortaya bu yazı çıktı.

Here is a writing at Gezekalın about “Why Romania and Why we should visit Romania?” for whom try to plan for visiting Romania as we do. This writing comes from George Trandafir who loves his country and a professional on his job. I will publish all his article and all photos used in the article taken by him. For followers of Gezekalın I will translate to Turkish after original text.

private-guided-tour-in-transylvania-romania-012

Bugün size, benim gibi Romanya gezisi yapmayı düşünenlere, “Neden Romanya? ve Niçin Romanya’ya gitmeliyim?” yazısı sunuyoruz. Hem de ülkesini seven ve profesyonel birisinden, George Trandafir’den. Yazara saygımdan yazısını olduğu gibi İngilizce yayınlayacağım ve tüm fotoğraflar da onun tarafından çekilmiştir. Yazısını bozmadan yayınlayıp, sonra da Türkçeleştirmeye çalışacağım.  

Private-Guided-Tour-in-Transylvania-Romania-007.JPG

Here you are! Why Romania? Why should we go there?

Buyurun bakalım! Neden Romanya? Niçin oraya gitmeliyiz?private-guided-tour-in-maramures-romania-003

Why Romania ? Why shall I go there ?

By George Trandafir, Romania

Well, as a Romanian I can say there are lots of reasons to discover this country, not so well known. Everyone knows about the famous travel destination like France, Spain, Italy, Greece etc … Romanis still has many things which are almost dissapeared from western Europe. We have strong traditions, amazing nature and really nice people. Romania is a mix of modern and vibrant with old and archaic.
private-guided-tour-in-maramures-romania-012
To have an idea about Romania I have to say that the country is formed from 3 big areas: Transylvania, Moldova and Wallahia. All these are so diverse, so you will not be borred !
Our history starts more or less 2000 years ago when our ancestors – the Dacians – were conquered by the Roman Empire. From this combination – romans and dacians – we can say romanian people started.
private-guided-tour-in-maramures-romania-005
A journey in Romania will take you for sure in Transylvania which is the most well known area of the country. Medieval Towns like Brasov, Sibiu or Sighisoara, Old Fortresses and Castles like Bran Castle or Corvin Castles are a must ! The Saxon Villages from Transylvania will take you back in time when the germans settled there 900 years ago.
private-guided-tour-in-transylvania-romania-017
A distinct part of Transylvania is Maramures in the northwestern part of Romania. It is the most traditional and “back in time” area of Romania with incredible warm people and superb landscapes. It is one of the last truly archaic areas from Europe. Famous in Maramurs are the Wooden Churche, 8 of them included in Unesco World Heritage.
private-guided-tour-in-maramures-romania-015
We moove towards eastern part of Romania and we reach the most spiritual area of Romania: Moldova. In Moldova, Bucovina area is famous for the Painted Churches. Faith and religion are big in Romania and Bucovina is the place to be ! Hundreds of years old churches are a landmark and a symbol of defending our faith.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

I told you, you will not get borred in Romania because it is so diverse. So, after churches, fortresses, castles, mountains, Romania offers you probablly the best wildlife from Europe in Danube Delta. This part of Romania is the only natural Unesco World Heritage site and is located in the southeastern part of Romania. The Delta was created at the end of Danube River which start from Germania and ends its journey in Romania where it flows into the Black Sea ! In the Delta you will find wildlife, birds, lakes, remote fisherman villages, the best area for wildlife photographers !
private-guided-tour-in-danube-delta-012
Last but not least is our capital, Bucharest. Located in the souther part of Romania, Bucharest is a vibrant city with a good nightlife area in the Old Part, a mix of new and old with the scars of communism still here. Bucharest was established more than 560 years ago during the times of Vlad the Impaller and became the Capital of Romania. At the begining of the 20th century was called “The Little Paris” because it looked like the frech Capital. During the monarchy times, Bucharest was a charming city. Unfortunatelly, comunism started in 1947 and everything changes ! Lots of beautiful neighborhoods and churches were demolishe to make space for new soviet style apartment buildings, grey and without personality. 50 years of communism changed totaly the face of Bucharest. So, a vit to Bucharest if it is explained properlly can be a nice insight into the history of Romania !
private-guided-tour-in-transylvania-romania-014
We are waiting for you in Romania where East meets West,  where you’ll step back in time in the countryside  to discover the tales behind the places ! We’ll take you in a journey behind the beaten track to meet the genuine soul of the romanians !
private-guided-tour-in-transylvania-romania-004

Neden Romanya ? Niçin Oraya Gitmeliyiz?

 George Trandafir’den alıntıdır.

private-guided-tour-in-maramures-romania-013
Bir Romanya’lı olarak diyebilirim ki, bir çok nedenden dolayı bilinmeyeni bol olan bu ülke keşfedilmeyi hak ediyor. Herkes Fransa, İspanya, İtalya, Yunanistan gibi meşhur seyahat noktalarını iyi bilir. Romanyalılar,  Batı Avrupa ülkelerinde kaybolmuş bir çok değere hala sahipler. Güçlü gelenek, büyüleyici bir doğa ve hoş insanların ülkesidir Romanya. Romanya, modern ile hala canlı eski ve kadim geleneklerin harmanlandığı bir ülkedir.
private-guided-tour-in-transylvania-romania-016
Romanya hakkında bilgi vermesi için, ülkenin 3 büyük bölgeden meydana geldiğini söylemeliyim; Transilvanya, Moldova ve Wallahia. Tüm bu bölgeler birbirlerinden o kadar farklı ki Romanya’da asla sıkılmayacaksınız!
Bizim tarihimiz yaklaşık 2000 yıl önce, atalarımız olan Daçyalıların topraklarının, Romalılar tarafından fethedilmesi ile başlar. Romalılar ve Daçyalıların bu karışımından Romanya halkının ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
private-guided-tour-in-danube-delta-009
Romanya’nın Kuzey Batı Bölgesi’nde olan Maramurs, Transilvanya’nın farklı bir bölümüdür. İnanılmaz sıcak insanları ve nefis manzaraları ile Romanya’nın, geçmişe döndüğünüzü en çok hissettiğiniz, en geleneksel bölgesidir. Burası Avrupa’nın gerçekten son kadim bölgelerinden bir tanesidir. Maramurs tahta kiliseleri ile meşhurdur ve bunlardan 8 tanesi UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içinde yer almaktadır. 
Romanya’nın Doğu kısımlarına doğru yöneldiğimizde Romanya’nın en ruhani bölgesi olan Moldova’ya ulaşırız. Moldova’da Bucovina Bölgesi resimli kiliseleri ile meşhurdur. Din ve inanç Romanya’da önemli ise, Bucovina bunun yeridir! Yüzlerce yıllık eski kiliseler inancımızın simgesi ve sembolüdür. 
private-guided-tour-in-danube-delta-007
Çeşitliliğin hakim olduğu Romanya’da sıkılmayacağınızı söylemiştim. Kiliseler, kaleler, dağlardan sonra Romanya, Avrupa’daki en iyi vahşi hayatı izleyebileceğiniz Tuna Deltası’nı da sizlere sunar. Romanya’nın Güney Doğusunda yer alan Tuna Deltası, ülkenin  UNESCO Doğa Mirası Listesi içindeki tek yeridir. Yolculuğuna Almanya’dan başlayan Tuna Nehri Romanya’da bir delta oluşturduktan sonra Karadeniz’e akarak yolculuğunu tamamlar. Vahşi yaşamı, kuşları, gölleri ve uzaklardaki balıkçı köyleri ile Tuna Deltası doğa fotoğrafçıları için bir cennettir!
private-guided-tour-in-danube-delta-005
Son olarak başkentimiz Bükreş. Komünist rejim günlerinden kalma izleri ve iyi bir gece yaşantısı ile eski ve yeninin karışımı olan Bükreş canlı bir şehirdir. Kazıklı Voyvoda zamanlarında, 560 yıl önce kurulan Bükreş, Romanya’nın başkenti olmuştur. Küçük Paris yakıştırmasına sahip Bükreş, monarşi zamanlarında çekici bir şehirdi. Maalesef 1947 yılında başlayan komünizm her şeyi değiştirdi! Sovyet stili, gri ve kişiliksiz yeni apartmanlara yer açmak için bir çok güzel mahalle ve kilise yıkıldı.  Komünist rejim altındaki 50 yıl boyunca Bükreş’in yüzü tamamen değişti. İyi anlatılırsa Bükreş, Romanya tarihine bakış için güzel bir şehir olacaktır. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Zamanda yolculuk ederek gezi yerlerinin ardındaki hikayeleri keşfetmek için Doğunun Batı ile birleştiği yere, Romanya’ya bekliyoruz sizleri!  Romanyalıların gerçek ruhlarının izlerinde bir yolculuğa çıkartacağız sizleri…
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
29.01.2019 Saat