Naadam Festivali tüm Moğolistan’ın neredeyse tüm insanlarının yıl boyu bekledikleri bir aktivite. Zor geçen kış zamanları sonrası, temmuz ayında gerçekleşen bir bayram. Aslında Moğollar için Naadam sadece bir bayram ya da bir festival değil. Çok önemli bir sosyal olay, paylaşım ve etkileşim zamanı. Sibirya sonrasında, tam da Naadam Festivali zamanı 11/12 Temmuz’da, Moğolistan’da yaşadıklarınız ve şahit olduklarımız apayrı bir deneyimdi.
Irkutsk’dan gecikmeli olarak kalkan uçağımızın Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’a (Ulan Bator) inmesi, pasaporttan geçiş, bavulların alınması derken otele varıp, yastığa başımızı vuruşumuz saat 04:00’ü buldu. Bu nedenle de Ulan Batur Stadyumunda yapılacak olan Naadam Festivali açılış törenlerine biraz gecikmeli olarak gitmemiz gerekti.
Yol boyunca akın akın stadyuma giden şehir halkı, törenlerin kalabalık olacağının ilk işareti idi. Yaşlısı genci-çocuğu en güzel giysilerini giymişler tören alanına doğru gidiyorlardı. Sadece burada, yol kenarında durup bu güzel ve renkli insanların fotoğraflarını çeksem hiç sıkılmam ve çok da güzel kareler çıkardı.
Naadam Festivali Moğolistan’ın geleneksel bir festivali. Yerel olarak “Eriin gurvan naadam” yani “Erkeklerin 3 oyunu” olarak adlandırılıyor. Bu üç oyun “güreş, at yarışı, okçuluk” olarak geçiyor. Oyunların geçmişi çok eskilere, Cengiz Han zamanına kadar gidiyor. Cengiz Han ordularını zinde tutmak için bu üç aktiviteye de çok önem verirmiş. Tarihsel olarak askerlerin sürekli zinde ve formda kalmaları amacı ile düzenlenmiş olan bu oyunlar, zamanla düğün ve sosyal bir araya gelmelerin eklendiği törensel bir olaya dönüşmüş. Naadam Festivali 2010 Yılından beri UNESCO tarafından İnsanlığın Manevi Kültür Mirası Listesi içine alınmış. 1921 yılında Moğolistan’ın kendini özgür bir ülke ilan etmesinden sonra Naadam Festivali aynı zamanda ülkenin kurtuluş bayramı olarak da kutlanıyor. 1930’lardaki dinin sosyal hayattan uzaklaştırılmaya çalışılmasına kadar Budist/Şaman tatili olarak da kutlanmış.
Grup olarak stadyumda yerimizi aldıktan kısa bir süre sonra resmi törenler başladı. Önce alana Moğolistan bayrakları taşıyan gençler girdi, arkasından da meşhur Moğol atları ile Moğol süvarileri geldiler. Sukhbaatar Meydanından Stadyuma gelen ve Cengiz Han’ın imparatorluğunun çekirdeğini oluşturan 9 kabileyi temsilen at kuyruğundan yapılmış 9 tuğrayı taşıyan bu süvariler, tuğraları bir platforma yerleştirdiler. Bundan sonra da Moğolistan Devlet Başkanı festivalin açılışını konuşması ile resmi olarak yaptı.
Törenin sonraki kısımları tematik bir düzen içinde biraz bizim 23 Nisan ya da 29 Ekim bayramlarımızı andırır şekilde devam etti. Temsili Cengiz Han’ın sahanın ortasına hareketli bir platform üstünde gelerek yerini almasından sonra sahayı Cengiz Han’ın savaşçıları doldurdu. Sonrasında yöresel halk dansları, gençlerin jimnastik koreografileri ile gösteriler devam etti.
Öğle sonrası saat 14:00’e yakın tüm gösteri gruplarının alana tekrar gelip seyircileri selamlaması ile resmi törenler bitti. Sonuna kadar töreni izleyen bizler biraz acıkma ve biraz da resmiyetten sıkılma sebebi ile stattan ayrıldık ve öğle yemeğine gittik. Sizlere bu arada bir not; Stadyuma giriş biletinizi atmadığınız ve girişteki görevliye göstermeniz halinde stada tekrar tekrar girip çıkabiliyorsunuz.
Yemek sonrasında güreş müsabakalarını izlemek için tekrar stadyumdaki yerimize döndük. Naadam Oyunlarında güreş müsabakaları önemli bir yer tutuyor. Güreş müsabakaları 512 veya 1024 kişi ile başlıyor ve eleme usulü tek müsabaka şeklinde oluyor. Toplamda 9-10 müsabaka yapılıyor. Güreşçilerin üstüne giydikleri yarım yelek eleg bus (bir kaynakta zodog yazıyor), mavi renkl şort ise shuudag olarak adlandırılıyor.
Eskiden güreşçilerin giydikleri giysiler şimdiki gibi omuzdan kesik değilmiş ve göğsü kapatacak bir şekildeymiş. Eski bir festivalde çaktırmadan güreş müsabakalarına katılan bir kadın güreşçinin güreşirken rakibinin çekiştirmesi sırasında önü açılınca güreşçinin göğüsleri ve dolayısı ile de kadın olduğu ortaya çıkmış O günden itibaren de kadınların güreşmelerini engellemek için güreşçilerin yelekleri bugünkü gibi garip bir hal almış.
Güreşçilerden bir tanesinin el ve ayakları dışındaki bir bölümünün diğer güreşçi tarafından toprağa değdirilmesi halinde o güreşçi oyunu kaybediyor. Güreş müsabakalarına başlamadan önce kartalın kanatlarını açması gibi kollar yana açılıp halk selamlanıyor. Güreşi kaybeden kişi, galibin koltuğunun altından geçerek galibi selamlıyor. Galip gelen koşarak gidip Cengiz Han’ın temsili tuğralarını selamlayıp çevresinde tur atıyorlar.
Her bir güreşçinin Zasuul adı verilen övücüsü var. Bunlar, güreşçiler 3,5 ve 7. müsabakaları kazanmışlarsa o güreşçi için övgü dolu şarkılar söylüyorlar. 7-8 müsabakalarını kazanan güreşçiler fil anlamına gelen zaan unvanını kazanıyorlar. Dokuzuncu veya 10. basamak güreşini kazanan güreşçiler ise arslan (Türkçe arslan ) olarak adlandırılıyor. 2 defa arslan ünvanı alan güreşçi ise Titan veya Avraga olarak çağrılıyorlar.
Güreş müsabakalarını biletimizin olduğu alanda görmek için dürbün lazımdı. Fotoğraf makinemin ise telesi bile yetmedi. Bize Moğolistan’da kaldığımız sürece eşlik edecek olan yerel rehberlerden Oyuna’ya sıkıntımı anlattım. Ona bizi daha iyi bir yere götürüp götüremeyeceğini sordum. Bu kız bayağı becerikli çıktı ve bizi tam da güreşçilerin bulunduğu protokol bölümüne götürdü. Hem de sahanın içine girip tüm stadı geçerek gittik. Daha önceki yıllarda oyun kazanmış olan güreşçilerin şapkalarındaki kurdelalarındaki şeritlerden ve bazılarının aldığı ve giysisine taktığı madalyalardan önemli güreşçiler olduklarını anlayabiliyorsunuz. Bunlardan iki tanesi ile fotoğraf çektirdik. Güreşçiler yanlarında ne aradığımızı sorgular biçimde bakışlar atsalar da biz işi “anlamaza” getirip kaldığımız sürece müsabakaları bu tribünden seyrettik.
Sizlere güreş müsabakalarını tanıtan bir belgesel linki de ekledim. İzlemenizi tavsiye ederim.
Güreş müsabakalarından yeteri kadar fotoğraf aldığımızı düşününce Oyuna’dan bizi okçuluk müsabakalarına götürmesini istedik. Okçuluk müsabakaları stadyumun dışında bir başka alanda yapılıyor. Stadyumun dışında ayrı bir dünya vardı. Çok sayıda çadır kurulmuş ve yiyecek içecek satışları yapılıyor. Burası tam bir panayır dünyası. Yolda bir çadırda kımız içen grup arkadaşlarımıza denk geldik. Biz de denemek için bir kımız molası verdik. Ben kımızı pek sevmedim.
Okçuların oyun sahasına varmadan bir başka alanda aşık oyunu oynayanları gördük. Türklerin de oynadığı bir oyun olan aşık oyunu, koyunların ve keçilerin arka bacaklarında bulunan dört yüzlü kemikle oynanan bir oyun.
En sonunda okçuluk müsabakalarının bulunduğu alana geldik. Rehberimiz Oyuna artık huyumuza alıştı, bizi arkalardan güzel bir yere götürdü. Güzel fotoğraflar çekme şansımız oldu.
Okçuluk yarışmalarında 10 kişiden oluşan takımlar yarışıyor. Her bir yarışmacının 4 ok atma ve takımında 33 “surs” denen hedefi vurması gerekiyor. Moğolistan okçuluk müsabakalarında klasik anlamda tahta hedefler yok. Birbirlerinin üstüne dizllen ve tahta veya deriden yapılma çok sayıda silindirler (surs) diziliyor. Böylece yaklaşık 1.5 metre genişlik ve 20 cm yüksekliğinde bir hedef oluşuyor. Oklarla bu hedefe atış yapılıyor ve düşürülen her bir silindir bir puan oluyor. Tabii ki eğer merkeze isabet ederseniz daha fazla silindir düşüyor ve daha fazla puan topluyorsunuz.
Güreşin aksine, kadınlar da okçuluk yarışlarına girebiliyor. Kadınlar 60 mt, erkekler ise 75 mt den hedefe ok atıyorlar.
Size okçulukla ilgili bir videoda koydum. Bunu izlerseniz iyi bir fikir edineceksiniz.
Okçuluk yarışmalarını da izledikten sonra otele geri döndük. Kısa bir dinlenme sonrasında otelde yemekle birlikte bir gösteri izledik. Moğolistan’da nerede bir gösteri varsa mutlaka gidin ve izleyin derim. Güçlü imparatorluk dönemi giysilerinden esinlenen bir defile, arkasından yöresel dansları ve şarkıları izledik ve dinledik. Çok güzeldi.
Daha sonra günün korkunç temposunun verdiği yorgunluğu üzerimizde hissederek uyku için odalarımıza çekildik. Tam yatağa girmiştim ki birden bir ardı ardına patlamalar duyduk. Meğerse havai fişek gösterisi varmış. Dakikalarca sürdü. Bu gösteriyi Sukhbaatar Meydanında izlemek varmış, kaçırdık. Yani demem o ki Naadam Festivaline giderseniz havai fişek gösterisini kaçırmayın..
Moğolistan’a Naadam Festivali ile iyi bir giriş yaptık, ne dersiniz Sanal Gezginler?
Gezekalın..
Dr Ümit Kuru
29.07.2015 saat 01:59