Sibirya’dan, Moğolistan Steplerine Yolculuk-Trans Sibirya Ekspresinde

IMG_4797

Sabah saat 05:30‘da otobüse doluşup Novosibirsk  Tren İstasyonuna ulaştık. Trenimiz saat 06:00 de kalkacak. Yolculuğumuzun bu kısmını ben dahil hepimiz heyecanla bekliyoruz.

Trans-Siberian-Railway

Bu arada sırası gelmişken önemli bir not tren saatleri, trene nereden binerseniz binin Moskova saatine göre ayarlanmış. Yani biletinizde yazan tren hareket saati aslında Moskova saatine göre belirtilmiş. Trans Sibirya hattının batıdan doğuya 7 farklı saat dilimini ve Avrupa-Asya gibi iki farklı kıtayı geçtiğini düşünecek olursanız bunun önemini anlayabilirsiniz. Rusya’nın en doğusu ile en batısı arasında saat farkı 10 saate kadar çıkabiliyor. Yani trene biniş saati olarak bilet üstünde yazanın Moskova saati olduğunu unutmayalım.

Her bir vagonun başında iki adet görevli var ve biletlerin ilk kontrolü daha kapıda yapılıyor. 20-25 yaşlarında ve daha sonradan isminin Artyom olduğunu öğrendiğim zıpır bir delikanlı bizim vagon görevlimiz. Tren tam saatinde hareket etti. Bizim kısa Trans Sibirya Ekspresi turumuz teoride 30 saat sürecek. “Trenler saatinde hareket eder ama saatinde varamaz” derler ama umarım bizimki zamanında varır.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Trans Sibirya trenleri hem devlet tarafından ve hem de özel şirketler tarafından işletiliyormuş. Bizim bindiğimiz devlete ait ve sanırım orta hallice fiyatlı bir tren. Öyle videolarını filan izlediğimiz lüks trenlerle pek alakası yok. Ama grup muhteşem. Genelde 4 kişilik kompartımanda 2’şer kişi kaldık. Kompartıman içinde bir şilte, yastık ve yorgan bulunuyor. İlk görüntü pek hoş değil. Benim hanım dahil ekibin kızları kompartımanda ilk temizliği kendileri yaptılar. Tren hareket edince bizim zıpır görevli her yatak için birer tane olmak üzere paket içinde yastık kılıfı, çarşaf ve nevresim takımı dağıttı. Şilteler üzerine beyaz çarşafları ve yastıklara da kılıfı geçirince işin rengi değişti. Doğrusu bu ya aynı güzergah üzerinde gidip, aynı ormanı ve ortamı göreceksek 30 saat lüks içinde olmadan da  yaşanabiliyor ve o kadar çok parayı vermenin bir anlamı da bana göre pek yok. Büyük istasyonlardan bir tanesine gelip mola verdiğimiz zaman kompartıman görevlileri hem kaldığımız yeri ve hem de tuvaletleri tekrar tekrar temizlediler. Yani fazla paraya daha lüks ya da kabul edilebilir paraya makul standartlarda yolculuk seçimini size bırakıyorum.  Benim için tek üzüntü verici kısım adam akıllı fotoğraf çekebilmek için yeteri kadar açılabilen pencerelerin olmamasıydı. Pahalı  trenlerde bu iş nasıl oluyor bilmiyorum.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Trene kendinize göre yiyecek içecekle beraber girebiliyorsunuz. Ya da trenin restorana dönüştürülmüş kısmında yemek yiyebiliyorsunuz. Ama kokusu rahatsız ediyor beni. Bu nedenle kuru yemiş, peynir, ekmek, Türkiye’den götürdüğümüz zeytin ve Novosibirsk’den aldığımız Votka ve tabii ki arkadaşlarımın güzel muhabbeti en güzel restoran ortamını yarattı bize. Bir de grubun yemek içme konusunda “Allah ne verdiyse” tarzı paylaşımı olunca sofralarımız hem şenlendi ve hem de çeşitlendi.

Bir ara restorana gittik ve orada bizim zıpır görevli Arytom elinde akordeonla şarkı söylerken çıktı karşımıza. Sizin anlayacağınız her Trans Sibirya turuna bir Arytom gerekiyor. Trenin bazı vagonlarının, kişiler için bölünmüş ayrı odacıklar olmadan sadece koğuş sistemi şeklinde yatılan yataklardan oluştuğunu gördüm. Muhtemelen bu kısımlarda biletler daha da ucuzdur. En çok korktuğum gece uyuyamama ve ortak tuvalet kullanma zorunluluğu kısmıydı. Trenin raylar üzerinde çıkardığı ninni gibi gelen seslerden ve sallantıdan mıdır yoksa gece boyu içtiğimiz votkadan mıdır anlamadım ama sabaha kadar pek güzel uyumuşum. Grup halinde seyahat etmek en çok bu tür etkinliklerde iyi oluyor. Tabii ki iyi anlaşan bir grup olması şartı ile. Tuvaletlere gelince tuvalet temizliği düzenliği olarak yapıldı demiştim. Siz yanınızda yine de tuvalet kağıdı ve belki de klozet üzerine serilen tek kullanımlık kağıtlardan götürseniz iyi olur bence. Vagonların bir ucunda devamlı sıcak su alabileceğiniz büyük termoslar da mevcut. Çay, kahve ve bardak yanınızda olduğu müddetçe sıcak suyunuz elinizin altında olacaktır.

IMG_4794

Şimdi biraz Trans Sibirya tren yolculuğu hakkında genel bilgi verelim;

Eskiden Sibirya’dan Moskova’ya gidecek olan ticari mal ve çıkartılan madenler yılın beş ayı boyunca nehirler üzerinden, yılın diğer aylarında ise yine aynı nehirler üzerinden ancak bu sefer buz tutmuş su yolları üzerinden atların çektiği kızaklarla yapılırmış. İşte bu zaman kaybı ve ulaşım zorluğunu aşmak için düşünülen çareler arasında akla ilk gelen Rusya’yı baştan başa geçecek olan bir tren hattı olmuş. Ancak yolun yapımını zorlaştıran doğa koşulları ve gereken paranın miktarının büyüklüğü bu projenin hayata geçmesini bir süre engellemiş. Çevresindekilerin tüm itirazlarına karşın Çar 3. Alexander ve oğlu 2. Nikolas demiryolunu tamamlatmışlar. Tren hattında Rus Askerleri, mahkumlar ve yurt dışı ve içinden gelen işçiler çalıştırılmış.1891 Yılında hattın iki ucundan başlanan çalışmalar 1904’de orta hatta buluşma ile sonlanmış.

9289 km uzunluğu ile Moskova’dan Vladivostok’a uzanan Trans-Sibirya tren yolu dünyanın en uzun olanı. Rusyayı batıdan doğuya geçiyor. Bu demiryolunun. yan yollarla Moğolistan, Çin ve Kuzey Kore ile de bağlantısı var Moskova’dan en doğudaki Vladivostok’a olan bağlantı 1916 yılından beri var ve bu demiryolu yeni eklenen hatlarla hala genişlemekte. 9289 km’lik hat boyunca tam 7 zaman dilimi geçilmesi ve tüm seyahati yapmak içinde 6-7 gün (hiç bir şehirde geceleme yapmadan) harcanması gerekiyor. Aslında Moskova-Vladivostok demiryolu tek hat boyunca yapılan en uzun 3 yol. Moskova–Pyongyang 10,267 km ve Kiev–Vladivostok 11,085 kilometre ile Moskova-Vladivostok hattından daha uzun tren hatları. Trans-Sibirya ana hattı Moskova’dan başlayıp Yaroslavl,Chelyabinsk, Omsk, Novosibirsk, Irkutsk, Ulan-Ude, Chita ve Khabarovsk üzerinden Vladivostok’a uzanıyor.

Klasik Trans Sibirya yolculuklarında Moskova’dan kalkan trenin Vladivostok’a varması için seçilen rotaya ve konaklamalara bağlı olarak 10-12 gün geçmesi gerekiyor. Eğer hiç durmadan yolculuk yapılacaksa 6 günden biraz fazla sürüyor.Trans Sibirya treni Moskova’dan hareket ediyor ama rotaya adını veren Sibirya Ural Dağlarından sonra başlar. Ural Dağları üzerindeki Ekaterinburg’da Avrupa Kıtası geçilip, Asya Kıtasına geçilmiş olunur. Trans Sibirya Ekspresinin Sibirya’daki ilk durağı Tyumen şehri. Tren buradan sonra Sibirya’yı Güneyden kat ederek Omsk, Novosibirsk, Krasnayosk, Irkutsk ve Ulan Ude şehirlerine uğruyor. Burada  hat ikiye ayrılıyor ve bir hat Ulan Bator üzerinden Pekin’e gidiyor ve Trans Mongolia hattı adını alıyor. Diğeri ise Vladivostok’da sonlanıyor ve Trans Sibirya hattı adını alıyor. Biz trene Novosibirsk’den binerek Trans Sibirya hattının Irkutsk’da sonlanan yaklaşık 2000 km’lik kısmını yapmış olduk. Bu hattın Chita adlı şehirden ayrılıp Çin topraklarında giden bölümü ise Trans Mançurya hattı oluyor.

Şimdi de biraz da şahit olduğumuz yol manzaralarından bahsedelim;

Trene sabahın erken saatlerinde binip, ertesi günde saat 15:00 civarı Irkutsk’a varınca trende geçirdiğimiz zamanın çoğu gündüz vakitlerine denk geldi. Bu nedenle yol boyunca Sibirya manzaralarına bol bol şahit olduk.

mappa-siberia

IMG_4767Sibirya denince Ural Dağlarının Doğusundan başlayan ve Pasifik Okyanusunda sonlanan 13 milyon km²’lik bir alandan bahsediyoruz. Coğrafik alan bakımından dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya’nın tüm toprak hacminin 17 milyon km² olduğu düşünülünce Sibirya’nın büyüklüğü hakkında bir fikre sahip olabilirsiniz. Bu kadar geniş bir alanda yaşayan insan sayısı ise ancak 30 milyon civarında. Hep tarihsel olarak sürgün yeri ve çetin geçen soğuğu ile bildiğimiz Sibirya aslında doğal güzellik ve zenginlikleri ile önemli. Dünyanın kereste deposu olan Sibirya uçsuz bucaksız ormanlarla kaplı. İşte bizim tren hattı boyunca gördüğümüz ağaçlar bu ormanların bir parçası. Bizim gezdiğimiz bölümde Rusların Beriozka dedikleri ve bizim Huş ağacı diye bildiğimiz ağaçlar hakimdi. Bu ağaçlar arasında zaman zaman gördüğümüz sivri damlı, renkli pancurlu ahşap evler topluluğu ortama bir başka güzellik veriyordu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sibirya için gittiğimiz zaman çok uygundu. Yol boyu kümeler halinde gördüğümüz pembe renkli kır çiçeklerini uzun uzun seyrettik. Başta da söylediğim gibi en büyük sıkıntım açılmayan camlar veya açık alanı olmayan tren nedeni ile fotoğraf çekememekdi. . Zaman zaman Krasnayosk gibi şehirlerde ve büyük yerleşim yerlerinde tren durdu ve en uzunu 25 dakika olan molalar verdi. Bu zamanlarda çektiğim fotoğraflar da daha kaliteli oldu tabii ki ama daha fazla şansım olsun isterdim doğrusu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Trans Sibirya treni ile bizim yaptığımız gibi bir kısmını ya da tamamını içine alacak şekilde seyahat etmek her gezginin hedefi olmalı.

Bu günlük bu kadar..Yarın gezinin en güzel bölümleri başlıyor..

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

19.07.2015 Saat 23:41

Not: Bu gezi yazılarını yazarken bazen internet dışından da kaynak kullanıyorum. Gezi sırasında bir gezgin arkadaşımızın hediye ettiği Timur Özkan’nın yazarı olduğu Rusya adlı kitabı beğendim ve bazı bölümlerini yazımda da kullandım. Sizlerle paylaşmak istedim.

Sibirya’dan, Moğolistan Steplerine Yolculuk-Novosibirsk

IMG_4661

İstanbul’dan yaklaşık 5 saatlik bir uçuş sonrasında Novosibirsk Havaalanına iniş yaptık. Sabahın 04:30’u olmasına rağmen hava aydınlanmıştı ama kötü sürpriz; Dışarıda felaket bir yağmur vardı. Pasaport kontrol, form doldurma, valiz alma derken yaklaşık 1.5 saat daha oradaydık. Bu arada hemen hatırlatayım havaalanında doldurduğunuz ve polisin onayladığı küçük belgeyi iyi saklamalısınız. Tüm otellerde o belgeyi istiyorlar.

Nihayet dışarı çıkıp otele gitmek üzere yerel tur şirketinin otobüsüne bindik. Yaklaşık 30 dakikalık bir seyahat sonrası Azimut Hotele giriş yaptık. Turumuz saat 10:30’da başlayacak. Yani yaklaşık 2-3 saatlik bir uyku zamanımız var.

Novosibirsk’de bize rehberlik edecek Olga ile tanıştık. Olga iyi bir rehberlik hizmeti verdi. Hem zaman iyi kullanıldı ve hem de iyi bilgilendik.

Bu arada biraz Novosibirsk hakkında bilgi verelim; Novosibirsk, tarihi eski olan bir şehir değil. 120 yıllık bir geçmişi var. Kuruluşu Trans Sibirya demir yollarının inşa zamanına dayanıyor. Çar 2. Nikola’nın babası Alexander Alexandrovich Romanov (Alexander III) 1891 yılında Ob Nehrini geçmek zorunda olan demir yolu inşası için karar alıyor. Bu karar sonucunda 1893-1894 yıllarında köprünün yapımına başlanınca bugünkü Novosibirsk Şehrinin bulunduğu yerde şehrin çekirdeği de atılmış olmuş. Demir yolu 1897 yılında tamamlanınca köprünün civarındaki yerleşim yerinin nüfusu 7800 kişiye ulaşmış. Seneler içinde hızla büyüyen şehrin nüfusu günümüzde 1.5 milyona dayanmış. Bu sayı ile Rusya şehirleri içinde nüfusu en fazla olan üçüncü şehir olmuş ve büyüme hızının katlanan haliyle de bu şehre Sibirya’nın Chicago’su unvanı verilmiş.

http://gelio.livejournal.com/150377.html

Akademgorodok- fotoğraf kaynağı http://gelio.livejournal.com/150377.html

Novosibirsk’de öyle kıymetli eski eser aramayacaksınız. Moskova ya da St Petersburg’daki gibi Saraylar, soğan kubbeli kiliseler yok.  Bu nedenle Akademgorodok (Rusça:”Bilim Kenti” anlamına geliyor) gibi Sibirya ormanları içine kurulmuş merkezleri ziyaret etmek bu kentte turistik aktivite oluyor.Biz de bu kentteki ilk gezimizi adet olduğu üzere buraya yaptık. Akademgorodok 30 km şehir dışında bulunuyor.

Rusya Federasyonu’nun orta güneyindeki bilimsel araştırma merkezi Akademgorodok yemyeşil bir ortamda kurulmuş. Burada 35 kadar bilimsel merkez bulunuyor. Akademgorodok, 1957’de Sovyet Bilimler Akademisi Sibirya Bölümü Başkanı fizikçi ve matematikçi Mihail Lavrentyev önderliğinde Sergey Sobolev, Andrey Trofimuk ve Sergey Hristianoviç adlı akademisyenler tarafından kurulmuş. Kurulmasındaki amaç, Sibirya ile Sovyet Uzakdoğusu’nun üretim kaynaklarını saptayıp düzene koymak üzere doğa bilimleri, iktisat ve teknoloji alanlarında kuramsal ve deneysel araştırmalar örgütlemek ve gerçekleştirmek. Bunu da bir dönem çok sağlıklı şekilde yapmışlar. Ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bilim şehrinin sakinleri de dünyanın farklı ülkelerinde, kendi alanlarında çalışmak için şehri terk etmeye başlamışlar, Rusya’nın en büyük beyin göçlerinden biri o dönemler de burada yaşanmış. Yeni kurulan Rusya Federasyonu 1990’lı yılların ortalarından başlayarak şehri bir yatırım alanı olarak özel şirketlere bölüm bölüm kiralamış. Yerel rehberimiz Olga bize lojmanlarda bir dönem sadece bilim merkezlerinde çalışanlar otururken artık bu lojmanların dışarıdan sakinlere kiraya verildiğini anlattı.

IMG_4417-001

Sık ağaçlar ardında kalan Ob Nehrini sağımıza alarak ve dışarıda yağan yağmuru seyrederek Akademgorodok’a vardık. Yağmur yağmasa bu yemyeşil ortamda sadece yürüyüş yapmak bile çok güzel gelecekti. Orman büyük kısmı ile çok iyi şekilde korunmuş. Akademgorodok’da Jeoloji Müzesini gezdik. Jeoloji müzesinde bizi bir başka Olga karşıladı. Bu sefer ki Olga bu enstitüde çalışan bir bilim kadını. Bize müzede bulunan taşlar hakkında geniş sayılabilecek bilgiler verdi. Müze aslında cumartesileri kapalı dendi ama bizim grup için bu gezi ayarlanmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Jeoloji Müzesi ziyareti sonrası ihtiyacımız olan Rus parası olan Ruble almak için yakında bulunan bir bankaya uğrandı ve Dolar verip Ruble aldık. Rusya’ya Amerikan Doları ile gitmek daha doğru olacaktır, bilginiz olsun. Bir Amerikan Doları yaklaşık 53 Ruble tutacak şekilde paramızı bozdurduk.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bundan sonra da aynı bölgede House of Scientist adlı bir lokantada öğle yemeğine gittik. Burası aslında bölgede çalışan bilim insanlarının buluşup yemek yedikleri önemli bir mekan. Ancak değişim sonrasında lojmanlarda olduğu gibi lokantada özele açılmış ve bizim gibi dışarıdan grupları kabul ediyorlar. Geç yaptığımız kahvaltıdan 2 saat kadar önce kalkmamıza ve aslında çok acıkmamış olmamıza rağmen yemeklerin lezzeti karşısında direnemedik. Güzel bir sebze çorbası, mantarlı bir tavuk ve arkasından da cheese cake menüyü oluşturdu.Bir  ara yemekten salonundan çıkıp bahçeyi gezdim. Aslında bu bahçe muhteşem bir yürüyüş yolu. Yeni durmuş olan yağmurun ardından yaptığımı kısa yürüyüşten zevk aldım.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Yemek sonrası gezi durağımız tren müzesi oldu. Burası aslında 1939 yılında kurulan bir istasyon. Bu istasyon 2000 yılında açık hava müzesi haline getirilmiş İçeride 1800’lü yılların sonundan kalma tren ve onların vagonları sergileniyor. Sergilenen trenler ve vagonlar Bu müzeyi gezince Trans Sibirya hattı trenlerinin ilk halleri hakkında iyi bir fikir edinebiliyorsunuz. Hepimiz sevdik bu müzeyi. Özellikle bir zamanlar hastane ve hapishane olarak hizmet etmiş tren ve vagonları ilginçti.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Sonrasında Novosibirsk Şehir merkezine dönüp şehir gezimize başladık. İlk durağımız aynı adlı azize adanmış, Novosibirsk’in ilk taş binası ve Çar 3. Alexander onuruna yapılma özelliklerini taşıyan  Alexander Nevsky Katedrali’ni ziyaret ettik. Yapım tarihi 1896-1899 yılları arasında.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_4551

Katedral gezisi sonrasında Ob Nehri üzerindeki tarihi tren yolu köprüsünü ziyaret ettik. Bu köprü önünde Çar 3. Alexander’ın heykeli var. Hemen arkada ise köprünün tamirat gördüğü zamandan kalan eski bölümden bir parça gözüküyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Günümüzde Ob Nehri üzerinde 6 adet köprü varmış. 1893-1897 Yılları arasında Krivoschekovo Köyü yakınlarında yapılan bu ilk köprü aynı zamanda Novosibirsk Şehrinin de ilk kurulduğu yer oluyor. Tek hatlı bu tren hattı, 1930’larda yeni yapılan çift hatlı köprü sonrasında önemini kaybetmiş. Daha sonra eski köprü parçalara ayrılıp yeniden inşa edilmiş.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bu arada ilk defa Ob Nehrini de bu kadar yakından gördük. Nehir  kıyısındaki demir parmaklıklarda asılı halde duran yüzlerce kilit var.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bu kısa ziyaret sonrasında otobüsle Opera ve Bale Tiyatro  Binasını görmeye Lenin Meydanına gittik. Bu bina sadece Novosibirsk’in değil, Rusya’nın da en önemli Opera ve Balo binası. Moskova’daki Bolshoi tiyatrosundan daha büyükmüş. 1944 yılında yapımı tamamlanan binada ilk performans 1945 de yapılmış. Büyüklük ve güzelliği nedeni ile “Sibirya’nın kollezyumu” olarak da adlandırılıyor. Binanın kubbesi 35 mt yüksekliğe ve 60 mt genişliğe sahip. Binanın önünde Lenin heykeli var. Bu bina içini ziyarete kapalı olduğundan gezemedik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Novosibirsk’de kaçırmamanız gereken diğer bir ziyaret yeri ise hayvanat bahçesi olmalı. Kafesler ardında hayvan görmeyi pek sevmesem de bazen iyi bir örneği ziyaret etmeyi de kaçırmamak gerekir. Bu hayvanat bahçesi sadece Sibirya’da değil dünyanın da önemli hayvanat bahçeleri arasında. Oldukça büyük bir alana yayılması hayvanlar için nispeten daha rahat bir yaşam alanı veriyormuş. 150 tanesi tehlike altında olan 702 türden 11000’den fazla hayvan bu bahçede yaşıyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu hayvanat bahçesinin en önemli özelliği içinde bulunan kedigillerin fazla sayıda olmaları. Bengal kaplanından, aslana, kar leoparına ve küçük vahşi kedigillere kadar ne ararsanız var. Ama bir hayvan var ki bu hayvanat bahçesini benzersiz kılıyor; Liger Zita.

Liger Zita, Afrika Aslanı bir baba ile dişi kaplanın birleşmesi sonucu ortaya çıkan bir hayvan. Üreme özellikleri de var. 8 yaşında Zita adındaki dişi liger ile Samson adındaki erkek Afrika aslanının 2012 yılında yavruları olmuş. Bu hayvanlar bize bir türlü yüzünü göstermedi. Kafes çevresinde dolaştık durduk ama boşuna. Yuvalarından bir türlü çıkmadılar. Ama bunun yerine Kutup Ayısı bize bir güzel pozlar verdi ki, Liger Zita’yı unuttuk gitti.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Hayvanat bahçesinden sonra Novosibirsk’de artık 3-5 adet kalmış olan eski evleri gezdik. Bu evlerin sonradan Irkutsk’da göreceklerimiz yanında çok sönük kalacağını o anda değerlendirmemiz mümkün değildi tabii ki..

Akşam yemeği için Kolyada adlı bir restoran seçilmişti ve yemekleri çok güzeldi.

IMG_4704

Yemek sonrasında yağmurun durmasını fırsat bilip yürüyüşe çıktık. Gezi sırasında otobüsten görüp de fotoğrafını çekme şansını elde edemediğimiz Aziz Nikola Şapelini gece fotoğraflayabildim. Lenin Meydanına yakın ve Krasny Avenue’da bulunan Aziz Nikola Şapeli 1915’lerde ilk yapıldığı zaman coğrafik olarak Rusya’nın tam ortasına yapılmış. Ancak Sosyalist Cumhuriyetten ayrılmalar olunca merkezde kalma özelliği de gitmiş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Evet sevgili sanal gezginler,

Gezimizin ilk gün hikayesi budur. Bir güne ilk günün yorgunluğuna rağmen epey bir aktivite sığdırmışız galiba. Ne dersiniz?

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

19.07.2015 Saat 07:32