• Arşivler

  • Diğer 531 aboneye katılın
  • Mart 2013 den beri

    • 378.128 ziyaretçi
  • Ocak 2015
    P S Ç P C C P
     1234
    567891011
    12131415161718
    19202122232425
    262728293031  

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Varanasi

IMG_1395

Sabah saat 05:00 de arabamız ve rehberimiz otelin kapısına dayandı. Yollar dün geceki kadar kalabalık değil, ancak sabahın bu saatinde de bomboş değil. Etrafta bol bol turist taşıyan arabalar ve Rickshaw lar var. Hemen önümüzden iki kişi olarak bir Rickshaw a binmiş ve birbiri ardına dizilmiş 10 kadar Rickshaw ile Japon turist kafilesi gidiyor. Sonunda Dasaswamedh Ghat’a vardık. SONY DSC

Ghat dediğimiz yerler aslında Ganj nehrine uzanan merdivenlere deniyor. Dasaswamedh Ghat ise en meşhur merdivenlerin olduğu mekan. Dün geceki Ganga Aarti töreninin yapıldığı yerde burasıydı. Buradan botlara biniliyor ve Ganj nehri boyunca bir aşağı bir yukarı gidilip Ganj nehrinde yıkananları, dua edenleri, çamaşır yıkayanları, banyo yapanları ve yakılan ölüleri gözlemlemeye çalışacağız.

Ganj Nehri 2510 km uzunluğunda ve kimi sıralamaya göre dünyanın 22. en uzun nehri. Himalaya’lardan doğup, Bengal körfezine dökülüyor. Hinduizm de bu nehir Tanrıça Ganga’nın yaşadığı nehir olarak kabul ediliyor ve dün gece izlediğimiz Ganga Aarti töreni ona saygı amacı ile yapılıyor. Bir Hindu, Varanasi içinde Ganj nehri kenarında ismi belli 5 tane Ghat’ı ziyaret ederse (Assi Ghat, Dasaswamedh Ghat, Adi Keshawa Ghat, Manikarnika Ghat ve Panchganga Ghat) hacı oluyormuş. Bu 5 en kutsal Ghat’a  Pancha Tirthi Yatra deniliyor. Bu Ghatların önlerinden dualarla banyo alma ritüelleri yerine getiriliyor. Bazı Ghatlarda ise ölü yakma (kremasyon) işlemi yerine getiriliyor. Manikarnika Ghat bunların en bilineni, turistik botlarla genellikle bunun açığında gezinip, yanında bulunan bir iskeleden karaya çıkılıyor. Kremasyon işlemi ya klasik olarak odunların üzerine yerleştirilen ölü bedenlerin yakılması ile (genellikle bir bedenin yakılması yaklaşık 3 saat kadar sürüyormuş) veya devletin yaptığı elektrikli kremasyon tesislerinde yapılıyormuş. Ancak sonuncusu pek tercih edilen yol değişmiş.

SONY DSC

SONY DSCBiz üç kişi ve rehberimizle birlikte bizi bekleyen küçük bota bindik. 16-18 Yaşlarında bir delikanlının çektiği kürekli tekne ile, küçüklü-büyüklü diğer teknelerin arasından pek de kolay olmayan şekilde sıyrılıp yolculuğa başladık. Daha teknelere bindiğimiz yerde insanlara kutsal bildikleri Ganj’ın sularına batıp çıkıyorlar. Teknelerin küreklerinden kaçınmak için çaba gösteriyorlar. Doğrusu o anda biraz huzursuz olmadım değil. Bu insanlar kendilerince inançlarını yerine getirmeye çalışıyorlar ancak biz turist tayfası onları istemeden de olsa engelliyoruz gibi geldi bir an. Teknelere bindiğimiz Dasaswamedh Ghat ne de olsa en kutsal saydıkları 5 tane Ghat arasında yer alıyor ve başka bir yerde ibadetlerini yerine getirme şansları yok. Bu düşünceden fotoğraf makinemi kaldırıp ilk karemi çeker çekmez sıyrıldım. Ganj nehri kenarında her türlü aktivitede bulunan bu insanların büyük çoğunluğu aslında bizim farkımızda bile değildi. Nehirde kıyıya paralel yolculuğumuz boyunca yoga yapan insanlar, banyo yapan insanlar, biraz ötede çamaşır yıkayan insanlar, rengi insana hiçte güven vermeyen bu nehrin suyunu ağzına götürüp tüküren insanlar, kıyıda yüzlerini rengarenk boyamış meditasyon yapan Guru’ları gördük. Bol bol fotoğrafladık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCYanımızdan geçen büyükçe bir teknede doğulu bir turist grubu ruhani bir müziği hep beraber söylüyorlardı. Bu arada güneş, Ganj’ın diğer kıyısında ufukta kendini belli etmeye başlamıştı. Tekne daha sonra U dönüşü yapıp bu sefer ters tarafa doğru yol almaya başladı. Bu gencecik çocuğun performansı bizi büyülüyor. Yaklaşık bir saat boyunca tekne ile yolculuk yaptık. Güzel bir deneyimdi. Daha sonra ölü yakmanın henüz bitirildiği Ghat’a doğru yaklaştık. Rehber yakından görmek isteyip istemeyeceğimizi sordu. Yanıtımız önceden belliydi; Hayır. Bu kadarı bize yeterdi, olayın mistik havasını bozmanın bir anlamı yoktu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kıyıya çıktıktan sonra eski Varanasi’nin daracık sokaklarında yürümeye başladık. Burada öyle sokaklar var ki sadece bir adam geçebiliyor. Bir köşede kremasyon için hazırlanmış odunlar dizilmiş satın alınmayı bekliyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Daha sonra Altın Tapınak Wisheshwara’yı ziyaret ettik. Aslında 20 dakikalık bir eziyetten, hiçbir yerde görmediğimiz polis aramalarından sonra sadece kapısından görebildiğimiz bu önemli tapınağı Hindu olmayanların ziyaret şansı yokmuş, yani vakit darlığı varsa bu eziyete değmez. Bu tapınağın hemen yakınında bir cami var, ancak Hindular bu camiye diş biliyorlar ve kapısında askerler elde silah bekliyorlar. Hindistan’ın diğer yerlerinde görmediğimiz bir hoş görüsüzlük Varanasi’de hissediliyor. Zamanında buraya en büyük zararı, son güçlü Babür  hükümdarı Aurangzeb (Evrenzib) vermiş. Buradan sonra tekrar otele dönüp kahvaltı yaptık ve dinlenmeye çekildik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Öğleye yakın tekrar Varanasi’yi gezmeye çıktık. Bu sefer ki hedef Varanasi’nin yeni bölümlerini gezmek. Burada bizi önce Benaras Hindu Üniversitesine götürdüler. Bu kampüsün içinde araba ile bir gezi yaptık. Daha sonra ise Bharat Mata (Ana Hindistan) tapınağını gezdik. Burası aslında bir tapınak değil, Hindistan’ın mermerden oyulmuş haritasının sergilendiği bir bina.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Saat 17:00’de Delhi’ye doğru uçacağız ve gezinin son gününe gireceğiz. Çok yorulduk, program çok yüklüydü. Ben başta olmak üzere biraz dökülmeler başladı. Bu gezi 15 günlük geziymiş aslında.

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

Yeniden gözden geçirilmiş yayın 13.01.2015 Saat 23:46

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Khajuraho-Varanasi

SONY DSC

Bu akşam ki bölüm biraz yüz kızartabilir. Sizden peşinen özür dilerim ancak o erotik oymaları da oraya ben yapmadım ya! Varlardı, gittik, gördük ve paylaşıyorum…

IMG_1187

Khajuraho, Delhi’den tam 620 km uzakta olan bir köy. Hindu ve Jain tapınaklarının en yoğun olduğu bir yer. Ancak meşhur olmasını sağlayan bu tapınakların duvarlarında bulunan erotik oymalar. Burası UNESCO’nun dünya mirası listesinde ve Hindistan’ında “yedi harikaları”ndan bir tanesi. Khajuraho isminin Sanskritçe anlamı “Palmiye Ağacı” demekmiş.

SONY DSCBir zamanlar bölgede hüküm süren Chandela Hanedanlığının güçlü zamanlarında Khajuraho, krallığın ya da hanedanlığın kültürel başkenti olmuş ve şimdiki tapınakların büyük çoğunluğu o zamanlarda (Milattan sonra 950-1150) yapılmış. Bir zamanlar 20 km²’lik bir alana yayılmış halde 85 adet tapınak varmış ancak günümüzde bu sayı 25 ve bizim gezdiğimiz alan içinde ise sadece 12 tane tapınak var.

Sabah erken saatlerde yeni rehberimiz ve şoförümüzle bu alana vardık. Khajuraho tapınakları doğu, batı ve güney tapınakları olarak 3 bölümde geziliyor. Hindu Tapınaklarının hemen hemen hiçbirinde bayrak dalgalanmıyor ve müzik sesi gelmiyor. Bunun anlamı burada ibadet yapılmıyor. Öğrendiğimize göre eğer herhangi bir tapınak içindeki tanrı heykelleri herhangi bir sebeple hasar görmüşse, bu tapınakta artık ibadet yapılmıyormuş. Ne kadar ilginç! Sadece bir tapınakta bayrak sallanıyor ve bir müzik sesi geliyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_1206Buradaki tapınaklar tanrı Şiva, Vişnu ya da Jain mezhebine adanmış. Bunları bizim gibi gezginlerin ayırt edebilmeleri mümkün değil. Bence en güzel olanları, Batı tapınakları. Burada tapınaklar birbirlerinden yürüme mesafesi uzaklıkta bulunuyor. Hepsi bir platformun üstünde yükseliyor ve doğu-batı istikametinde uzanıyorlar. Doğuda girişleri var, bir tanrı heykelinin (sunak) bulunduğu odası ve onun dışında büyükçe bir oda dört taraftaki duvarlarda ve tavanda muhteşem taş oymalar ve heykeller bulunuyor. Alanın ana kapısından girip sol tarafa doğru yolu takip edince ilk olarak karşımıza Chaunsat Yogini Tapınağı çıkıyor. Önünde bulunan begonvilleri ile Kandariya Mahadeo Tapınağı, alanda bulunan tapınaklar arasında en güzellerden bir tanesi. Chitragupta Tapınağı, Vishwanath Tapınağı, Lakshamana Tapınağı, Matangeshwara Tapınağı diğer tapınaklar. Ben bu tapınakların yemyeşil bahçelerine bayıldım. Her zaman ki kuşlar tüm cömertlikleri ile pozlarını verdiler.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSC

Tapınakların dış duvarlarında, gündelik yaşamdan ve savaşlardan sahneler yanında, bundan yaklaşık 1000 yıl öncesinin şartları düşünüldüğünde, her biri aslında birer sanat eseri olan erotik taş oymaların neden yapılmış olabileceğini hem orada rehbere sordum ve hem de dönünce araştırmaya çalıştım. Neden bir ibadethanenin, sadece dış duvarlarında bile olsa bu erotik figürler yapılsın?

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bunu Chandela Hanedanlığının orijini hakkında söylenen efsaneye dayandıran hikayeler var. Bu efsaneye göre bir Hindu rahibin güzel kızı, ırmakta yıkanırken Ay Tanrısı tarafından görülür ve onun tarafından tecavüze uğrar. Bu Tanrı ile ölümlünün birleşmesinden Chandravarman adını verdikleri bir erkek çocuk doğar. Toplumun bu evlilik dışı ilişki sonucu olan çocuk üzerindeki baskısı altında kalan anne, çocuğunu da alarak Orta Hindistan’ın yoğun ormanlık alanlarına göç ediyor ve burada çocuğuna hem bir anne oluyor ve hem de dinini öğretiyor. Zamanla büyüyen çocuk Chandela Hanedanlığını kuruyor ve bir gün rüyasında annesin görüyor. Annesi ondan bir istekte bulunur; “Senden insanın şehvetini gözler önüne seren ve bu zevklerin anlamsızlığını gösteren tapınaklar yapmanı istiyorum”. İlk tapınağını yaptıran ve annesinin isteğini yerine getiren Chandravarman, daha sonra kısa zamanda insanın şehvet duygularını, cinsel dürtülerini gösteren diğer tapınaklarla bu tapınaklar kompleksini kuruyor.

SONY DSC

Diğer bir teoriye göre ise bu figürlerin yapılmasının özel bir amacı vardı. O günlerde inzivaya alınan erkek çocuklarının dini öğretilerini alırken, dünyevi zevkler hakkında bilgilenmelerini, bu erotik oymalar sayesinde edinmeleri sağlanıyordu.

Khajuraho tapınaklarının ana teması nedir diye sorulsa tek kelime ile”kadın” diyebiliriz. Dans eden, gözlerine sürme, ayak tırnaklarına kına yapan, saçını tarayan, masum, işveli, baştan çıkartan, güzel vücutlu kadınlar. Bu figürler yanında tüm günlük yaşamdan da sahneler var.

SONY DSC

Hindu inanışında Mokşa (hidayete erme, özgürleşme), Budizm ve Sihizm de ise Nirvana ya ulaşmanın 4 yolu varmış; Dharma (erdemli yaşam), Artha (mal varlığı) Yoga, ve Kama (zevk). Bunların hepsi yaşamın içinde var ve normal kabul ediliyor. İnsan ömrünün erken yıllarında,  yaşamın tüm bu yönlerini yaşamak ve sonunda tüm zevklerden vazgeçerek (pişmanlık duymadan, bağımlısı olmadan) Mokşaya varmak. Tapınak duvarlarında aslında kadını ile erkeği ile, günlük yaşam ve savaş sahneleri ile, masum aşk ve erotizm ile tüm yaşam gerçekliği anlatılıyor. “Bu tapınağın kapısından içeri girdiğin andan itibaren, tüm dünyevi zevkleri dışarıda bırak” deniliyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Daha sonra araba ile doğu grubu tapınaklara gittik. Burası ilk gezdiğimiz gruptakiler kadar geniş bir alana yayılmamış ve daha az gösterişli. Bunların çoğu ise Jain tapınağı. Buradaki tapınaklar Parsavanatha Tapınağı, Ghantai Tapınağı, Adinatha Tapınağı. Burada da bir baykuşu yakaladım. Öyle güzel bakıyordu ki! Gece değil bir şey değil, uyanık olması ilginç.

SONY DSC

Khajuraho’daki gezimiz sona erdi. Saat 17:00 de Varanasi’ye uçtuk. Varanasi, Hindistan’ın en kutsal kenti. Yani buraya giden Hindular hac görevlerini yerine getiriyorlar. Hindu inanışında ölüm sonrasında ruh ölmüyor ve başka bir bedende yeniden hayat buluyor. Reenkarnasyon denen bu olay aslında ruhun huzur bulmaması nedeniyle arzulanan bir durum değil. Bu nedenle ruhun kurtulması için varanasi de ölüp, ölü bedenin yakılıp, kutsal nehir Ganj’a küllerin savrulması gerekiyor. Ancak bu şekilde reenkarnasyon döngüsü kesiliyor ve ruh huzur buluyor. Bu nedenle bu şehre ya ölüme yakın insanlar getiriliyor ve ölüm gerçekleştikten sonra yakılıyor ve külleri Ganj’a savruluyor. İmkanı olmayıp ta buraya ölmeye gelemeyen insanların ise öldüğünde yakılma ile elde kalan külleri Varanasi’ye getiriliyor ve Ganj nehrine savruluyor. Burada programımız aslında yarın saat 05:30 da Ganj nehrinde tekne turu ile başlayacak ancak gitmeden önceki Hindistan hazırlıklarımda öğrendiğim Aarti Ganga denen Ganj’ı kutsama törenlerini kaçırmak istemiyoruz. Bu nedenle bu tören için akşam saat 18:00 de Dasaswamedh Ghat’ı önünde iyi bir yer kapmamız gerekiyor.

IMG_1284Biraz zamanımız var. Bizim kızlar ilk günden beri Sari adlı Hint giysisini almak için yanıp tutuşuyorlar. Nerede giyeceklerini pek anlayamasam da bu sefer ekip bayan ağırlıklı ve onlara uyacağız. Varanasi ipek işi giysiler ve el işleri ile ünlü bir şehir. Bu işi Müslümanlar yüzyıllardır yapıyorlar ve sırlarını da çok iyi saklamışlar. Biz de yeni rehbere söyleyince kör istedi bir göz Allah verdi iki göz misali hemen bir dükkana götürüldük. Ben oturdum yorulmuşum, kızlar alışverişteler.

Akşam tam saatinde Dasaswamedh  Gaht’a vardık. Burası çok kalabalık. Etrafta bol bol Guru var. Bu arada yol boyu dilenciler var. Bu kadar çok dilenciyi yan yana hiç görmemiştim. İyi bir yer kapıp törenleri izledik. Hindistan gezimizin en güzel ve ilginç gecelerinden bir tanesiydi. Yarım saat kadar süren tören aslında tamamen bir gösteriye dönüşmüş olay ancak bu şehirdeki en güzel anımız oldu. Tütsü kokusu, çan sesleri, duman, Ganj nehrine salınan ve su üstünde yüzen yanar mumlar. Sabahki erotik figürlerle güne başlayıp, günü bu dini ritüel ile bitirmek! İnsan bu ülkede nasıl da uçlarda dolaşabiliyor?

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Akşam artık açlıktan ölüyoruz. Rehbere iyi bir yer diye sordum, bizi rastladığımız en ilginç lokantaya götürdü.Burası peynirleri ile meşhur bir lokanta çıktı. Ben klasik Hint yemeği istedim, kızlar ise peynir tabağı ve artık çok alıştığımız butter nan (yağlı ekmek) istediler. Haklı çıktılar, burası en kötü Hint yemeği yediğim yer oldu. Aslında burada pizza yemek lazımdı. Etraftaki turistler Pizza yiyorlardı, uyanamadım işe. Ertesi gün aynı yere gittik ve Pizza yedim. Evet, bu peynirle harika bir pizza geldi. Çaktırmadan bira servisi bile yapıyorlar. Buranın sahiplerinden birisi Alman’mış. İki lokantası varmış ve bu lokantanın geliri fakir çocukların eğitimine gidiyormuş.

Yarın erkenden Ganj nehrinde botla geziye başlayacağız. Daha sonra da Delhi’ye uçuş var. Artık sona yaklaştık.

Gezekalın

 Dr Ümit Kuru

Gözden geçirilmiş yeni basım tarihi 12.01.2015 Saat 00:13

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Orchha ve Kajuraho Yolu

IMG_1137

IMG_1060Sabah bizi otelden alıp 08:15 de kalkacak olan trene yetiştirdiler. Hindistan’da demiryolu ağı çok gelişmiş ve her gün çok sayıda sefer yapılıyor. Shatabadi Ekspresi gibi trenler ise çoğu turistik yerlere olmak üzere gayet hızlı ve konforlu hizmet veriyorlar. İçeride yerler numaralı ve herkes kendi yerine oturuyor. Bir görevli size su veriyor ve arkasından kahvaltı geliyor. Biz kahvaltıyı yeni yaptığımızdan ve birazda temizliğe güvenmediğimizden kahvaltı almadık. Bu tren ile 2 saatte Jhansi adlı kente gittik. Bizi burada başka bir rehber ve yeni arabası ile yeni bir şoför karşıladı. Ancak buradan gideceğimiz Orchha adlı kente sadece şoförle gideceğiz. Burada bizi rehber karşılayacak ve Orchha’yı gezip devamında Kajuraho kentine gideceğiz. Kajuraho’da bir gece kalacağız.
Jhansi’de hiç gezmeyeceğiz, buradan 16 km ötedeki Orchha’da gezeceğimiz yerler var. Burası da Uttar Pradesh eyaletine ait ve çöl ortasında bir vaha gibi bir kent. Hemen yanından Betwa Nehri akıyor. Bu nehir Taj Mahal’in arkasını yasladığı Yamuna Nehrinin bir kolu.

SONY DSC

Orchha’da bir rehber bizi karşıladı. Bu rehber İngilizcesi en anlaşılabilir olanı çıktı. Önce sarayları gezmeye gittik. Saraylar daha önce gördüklerimize göre küçük sayılır. Burada hüküm sürmüş olan Bundela Hanedanlığı döneminde yapılmış 3 tane saray var. Bu saraylardan en etkileyici olanı Cihangir Mahal denen saray. Cihangir bu yöreye sefere çıktığında yörenin kralı Cihangir için bir saray yaptırmış. Amaç Şah Cihangir’in hışmından korunmak ve mevcudiyeti devam ettirmek. Şah Cihangir kendisi için yapılan sarayda sadece ve sadece 8 gün kalmış. Bu arada beylikte kurtulmuş. Saray ise av köşkü olarak kullanılmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Hanedanlığın diğer sarayı ise daha aşağıda ve pek gösterişli değil. Ancak burada bulunan kök boyadan süslemelerle anlatılan dini motifler çok güzellerdi. Gezdiğimiz saraylarda çoğu silinmiş ve bozulmuştu. Bu boyamalarda tanrı Rama ve Krişna’nın hikayeleri ve kahramanlıkları yanında, Tanrı Vişnu’nun reenkarnasyonu anlatılıyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.


Daha sonra ise Orchha içinde yürüyüş yaptık. Bu köyü çok sevdik. Pazarına girip alışveriş yaptık. Varanasi’de bol bol göreceğimiz Guru’lardan ilkini burada gördük. Hindistan’a geldiğimizden beri tahtadan fil heykellerini gözümüze kestirdik ama hep pahalıydı. Bugün kendimi pazarlık yapma modunda hissettiğimden bu küçük köyün, köye göre büyük turistik caddesinde tahta fil aramaya başladık. Bir dükkanda bulduk, hem de iki tane birden. Ancak burada da ikisi için 200 USD istedi. Agra da aynı ayarda fillere 400 USD isteyerek başlamışlardı ama bu fiyatta pahalı. Bende ikisi için yarısı deyip dükkandan çıktım. Arkamdan söylendiler ama ben elektriği aldım ve dedim ya, bugün pazarlık havasındayım. Biz şehri dolaşırken rehbere bir telefon geldi, ikisine 130 USD’ye razılarmış. Ben bu işi bitiririm deyip dükkana geri gittik, filleri 110 USD ikisi birden olmak üzere aldım. Üstüne bir de Agra da beğendiğim taş kakmalı mermer kutulardan aldım. Biliyorum bu fiyata da kazık yedim. Ama olsun yarı fiyatına almanın sevinci ve haklı gururu var bende.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Rehberi sevdik. “Bizi güzel bir yere yemeğe götür” dedik ama eski köşkten bozma bir lokantaya götürdü. Güzel bir ortamda güzel bir yemek yedik, biz ortamı fotoğraflıyoruz, içerideki yerli Hintli turistlerde bizi. Orchha çok güzel bir yer, buralara kadar gelirseniz uğramadan geçmeyin derim.

SONY DSC

Rehberden ayrılıp 175 km ötedeki Kajuraho adlı şehre doğru yola çıktık. Konaklamayı burada yapacağız. Yol çok kötü ancak yemyeşil bir yol. Şoför kafamın içini mi okudu nedir yolda giderken kuş gösteriyor. Bir İndian Roller (çok güzel renkli ala karga) için aracı durdurdum ve hemen fotoğrafladım. Arkasından beyaz bir şahin. Şahane bir kuş! Yahu ben bu kadar kuşu, bir sürü para verdiğim Keoladeo Kuş Parkında görmedim! O kötü yolu nasıl kat ettiğimiz anlamadım. Zamanı uzattık ama eziyeti de zevke dönüştürdük. Şoförümüz bir çiftçiymiş. Dolayısı ile doğayı iyi tanıyor. Aylık maaşı 2000 Rupee, yani yaklaşık 50 USD. Bu parayı arttırabilmek içinde turizm döneminde çoluk çocuk görmeden Jhansi-Kajuraho hattını gidip geliyormuş. Bahşişin en büyüğünü ona verdik. Helal olsun emekçi Hintli arkadaşıma…

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu arada yolda çok ilginç bir olayla karşılaştık. Elimde makine araba içinde kuş gözlerken, yolda çırıl çıplak yürüyen bir genç adama rastladım. Gözler fal taşı gibi açıldı, ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Çıplak çocuk görmeye alışığız da, erişkin biraz şaşırttı. Önce “köyün delisi” diye düşündüm. Tamam da köyün çıplak delisi ile onun elini ayağını öpmeye çalışanlar ne halt ediyorlardı? Anlamadım. Bizim şoför hin hin gülünce ona sordum. Yarım yamalak İngilizcesi ile o anadan doğma üryan adamın bir Jain rahibi olduğunu anlattı. Jainizm, Budizm gibi Hinduizm den ayrılmış olan bir din. Budizm ve Jainizm, Hinduizmdeki kast sistemini reddediyorlar. Jainizm ile Budizm birbirlerinden ufak nüanslarla ayrılıyorlar. Jainizme göre evren sonsuzdur ve tek bir tanrı tarafından yaratılmamıştır. Jainlerin en temel prensipleri, hiçbir canlıya zarar vermemeleri. Bunlarda  kendi arasında iki mezhepe ayrılırlarmış. İşte bizim gördüğümüz çıplak rahip Digambara denen alt grubundanmış. Bu mezhebe inananlar çok katı inanışa sahipmişler. O kadar ki giyinme gibi dünyevi unsurları bile reddederlermiş. İnsanın üstündeki bulut, onun giysisiymiş. Fesuphanallah! Bu ülkede neler görüp, öğreneceğiz.

IMG_1164

Sonunda Madhya Pradesh eyaletine girip Kajuraho kentine vardık. Sonra da otelimize yerleştik. Otelin ismi Hotel Ramada. Güzel bir hotel.

Yarın erotik oymaları ile meşhur Kajuraho tapınaklarını gezeceğiz.

Gezekalın..

 Dr Ümit Kuru

Gözden geçirilmiş yeniden basım tarihi 09.01.2015 Saat 23:32

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Agra Kalesi/Fatehpur Sikri/Keoladeo Kuş Parkı

SONY DSC

SONY DSCİngiliz şairin birisi Taj Mahal’i gördükten sonra ne kadar etkilendiğini anlatabilmek için “bundan böyle dünyadaki insanları iki sınıfa ayırmalı; Taj Mahali görenler ve görmeyenler” demiş. Biz de bu ayrıcalığı tatmış olan insanların hazzı ile uyanarak kahvaltımızı yaptık. Bu otelin kahvaltısı da beklentilerimizin altındaydı. Belirlenen saatte rehber ve şoför geldiler, 3 gündür onlarla birlikteyiz. İlk durağımız Agra Kalesi, sonra Fatehpur Sikri ve vakit kalırsa da Keoladeo  Kuş Parkına gidilecek. Fatehpur Sikri Agra’nın 40 km dışında, kuş parkı ise 60 km dışında ve aslında dün yolumuzun üstündeydiler ancak bugün (Cuma) Taj Mahal kapalı olduğundan programı ona göre ayarlamak gerekti.

SONY DSC

Yolda Agra dışına çıktıkça Hindistan’ın fakir kesimini daha açık olarak gözlemleyebiliyoruz; aynı çöp yığını arasında hem inek, öküz, domuz ve hem de insan yan yana…

SONY DSC

Agra Kalesi 1565 yılında büyük Moğol Kralı Akbar (Ekber) tarafından yapımına başlanan ve çeşitli eklerle Şah Cihan tarafından bitirilen bir kale. Moğol tarihinde Akbar benim en çok etkilendiğim karakter oldu. Büyük bir kumandan olması yanında sanata, felsefeye ve diğer halkların dinlerine saygı da göstermiş. Zamanında yaşamış din alimleri ile fikir alışverişlerinde bulunurmuş ve hatta dinlerin sentezi ile, tüm dinleri kapsayan bir din bile yaratmaya çalışmış. Şah Cihan ne kadar süt beyazı mermer düşkünü ise, Akbar’da o kadar kırmızı renkte olan kumtaşına düşkünmüş. Bu nedenle Akbar’ın yaptığı kalelerde, camilerde kumtaşı kırmızısı egemenken, Şah Cihan’ınkiler de süt beyaz mermer hakimiyeti var. Şah Cihan bir ara dedesinin saraylarındaki kumtaşı bölümlerini bile mermere dönüştürmeye kalkmış. Kalenin Pers tarzı bir bahçesi var. Yemyeşil bu alan içinde çok değişik bir kuş dolaşıp duruyor. “Kale bahçesinde bu kadar ilginç kuş görürsek, Kuş parkında kim bilir neler göreceğiz?” diyorum içimden. Kalenin içindeki havuz sistemi saray içi, saray dışı neredeyse her yeri dolaşıyor. O zaman motor olmayınca bu işi yer çekimini göz önüne alarak yapıyorlarmış.  Kalenin en ilgi çekici bölümleri Divan-ı Avam (halkla görüşülen bölüm), Divan-ı Has (soylularla görüşülen bölüm), Oktagonal Kule (Şah Cihangir’in oğlu tarafından tahttan indirilerek hapsedildiği kule), Şah Cihangir’in Sarayı (Akbar, oğlu Şah Cihangir için yaptırmış) ve Şah Cihan’ın kendisi için yaptırdığı özel bölüm Has Mahal. Her biri çok güzel bölümler.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Agra’da iki önemli yer daha vardı ancak Keoladeo Milli Parkına mutlaka gitme isteğimden dolayı ve ters istikamette olduğundan buraları ziyaret edemedik. Siz ihmal etmemeye çalışın diye burada isimlerini yazmakta fayda var; bunlardan bir tanesi İtimad-ud Daulah (İranlı soylu Mirza Gıyas beyin türbesi olan bu yapı, onun kızı olan Nur Cihan tarafından  ((sonradan Şah Cihangir’e eş olup, ileri de Şah Cihan’ın eşi olacak olan ve uğruna Taj Mahal yapılacak Mümtaz Mahal’i doğuracaktır)) yaptırılmış ve yavru Taj Mahal anlamında “Baby Taj” da denen türbe, bir diğeri de Akbar’ın Kabri. O anda bir seçim yapmam gerekti, tüm dünyada meşhur bir kuş cenneti olan Keoladeo Milli Parkını tercih ettim. Sonuçta Agra’da bir güne daha ihtiyaç varmış.

IMG_0919-001

Bu arada her zamanki gibi rehber, biz ne oluğunu anlamadan bir hediyelik dükkana soktu. Bir an evvel yola devam etmek istiyorum ancak daha evvel Taj Mahal bölümünde bahsettiğim Pietra Dura yöntemi ile yapılan mermer hediyelikler de muhteşemdiler. Fiyatları pahalı ama gözüme küçük kutuları kestirdim, mutlaka alacağım. Agra’ya gelmişseniz bu yarı değerli taşlarla yapılan mermer oymalara mutlaka bakın.

SONY DSC

SONY DSCSonra yola düşüp 40 km ötedeki Fatehpur  Sikri’ye vardık. Fatehpur Sikri hayalet şehir olarak adlandırılan bir şehir. Akbar’ın bir tanesi Türk, bir Hıristiyan ve bir de Hindu olmak üzere 3 eşi varmış.  Akbar erkek çocuğa sahip olamamanın üzüntüsü içinde bir gün Sikri denen yerdeki Selim Chisti adındaki ermişi ziyaret ediyor ve ondan 3 adet erkek çocuğu olacağı müjdesini alıyor. Söylenene göre Akbar, bu olay sonrası burada bir şehir yapıp başkenti buraya taşımaya karar veriyor. Güzel bir şehir yapılıyor ancak burada sadece 16 yıl oturulup tekrar Agra’ya dönülüyor. Sebep ise susuzluk. Ancak Akbar yine de bu şehre gelip din alimleri ile tartışmalarını yapmış ve “ilahi din” adı ile kendi dinini de burada kurmuştur. Bu şehrin içindeki bir diğer önemli eser Cuma Mescid ise 1648 de Şah Cihan tarafından, hapislik yıllarında babası ile birlikte Oktagonal kulede kalan kızı Jihanara için yaptırılmıştır. Diğer bir önemli yerde 54 metre yükseklikteki Bulend Darwaza (Zafer kapısı) denen kapıdır. Fatehpur Sikri de uzunca bir zaman geçirmek gerekiyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Saat 15:00’lere geldiğinde rehber ve şoför isyan bayrağını açtı ve yemek yemek istediklerini söylediler. Aslında biz de yorulduk ama 20 km ötedeki kuş parkına da gitmek istiyoruz. “Siz yiyin biz bekleriz” dediysek de, biz onlardan önce siparişimizi verdik. Servis çok gecikti ama çok güzel bir yemekti.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yemekten çıkınca saat 16:00’ları buldu ve daha Keoladeo Milli Parkına 20 km var. Allahtan yemek kızlara iyi geldi. Biliyorum gezinin bu kısmına sadece benim için geliyorlar. Aslında burası çok meşhur bir kuş gözlem evi ve eğer zamanı ise (Aralık-Şubat ayları) ve şanslı isek çok sayıda nadir yerel ve göçmen kuşu görebileceğiz. Gezinin bu kısmı ekstra dendiği için toplam 800 Rupee kadar daha para  vereceğiz. Bu arada parka girişte 200 Rupee/adam başı verdik. Burada bisikletli Rickshawlara biniliyor (saati 70 Rupee de onlar için), bir de rehber alıyorsunuz (onun da saati 100 Rupee). Yani sonuçta hesapta olmayan bir para çıkışı oldu. Girdiğimiz andan itibaren aslında ne kadar önemli bir yere geldiğimizi anladım. Tepemizden uçan şahinleri, atmacaları, civardaki maymunları saymıyorum, çünkü onlar her tarafta varlardı.

SONY DSC

SONY DSCKeoladeo Kuş Parkı 29 km²’lik bir alanı kapsayan bir park. Bu parkın yaklaşık 10 km²’lik alanı bataklık. Hal böyle olunca burada 380 üzerinde kuş türü olabiliyormuş. İlk gözümüze çarpanlar doğada bulunan tavus kuşları oldu. Erkek tavus kuşu kanatlarını, kuyruğunu açmış dişilere kur yapıyor. Bir köşeden antilopların çıkmasını, diğer bir taraftan da tilkileri görünce buranın sadece bir kuş parkı olmadığını anladık. İlk defa bu kadar çok sayıda geyik görüyorum. Rehberimiz bir dala konmuş büyük bir kartalı işaret ediyor. Ben bir onun fotoğrafını çekeceğim diye Rickshaw dan iniyorum, biraz gidince tekrar durduruyorum. Rehber civarda gördüğümüz kuşları anlatmaya çabalıyor ancak doğrusu dikkatim sadece fotoğraf makinesinin vizöründe ha babam, de babam deklanşöre basıyorum. Bu kadar çok papağan bir arada olsun, bir de kaçmadan poz verip fotoğraf çektirsinler! Kingfisher denen siyahlı beyazlı küçük bir kuşu, İndian Roller denen rengarenk bir karga türünü fotoğraflamaya çabalıyorum ama ışık yetersiz olmaya başladı. Meğerse esas olay parkın 2 km ilerisindeki gölcük ve çevresindeymiş. İlk defa canlı olarak bir kaşıkcıl gördüm Gereksiz yere antiloptu, geyikti oyalandık. Burada göçmen kuşlardan bazılarını avlanırken gördük. Kıssadan hisse bu parkı, buralara kadar gelen ve doğaseverlerin mutlaka programa alması gerekir ama biraz daha fazla zaman ayırmak ve sondan başlayıp yürüyerek öne doğru gelmek gerekirmiş. Rehberin beni uyarması gerekirdi. İçimden kızıyorum.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Agra’ya Rajastan eyaletinden geldik. Agra şehrinin bulunduğu eyaletin ismi ise Uttar Pradesh. Aslında bu eyalette daha gezilecek yerler var ama biz daha Agra’yı bile tam olarak gezemedik. Burada 1 gün daha (en az) kalmak gerekirmiş. Hep söylerim! Benim ne çok gezecek ve görecek yerim ama ne az param ve zamanım var! Yine de şükrediyorum ki, biz dünya insanları arasında Taj Mahal’i görenler tarafındayız. Bu da az şey mi?

Gezekalın…

Dr Ümit Kuru

Gözden geçirilmiş yeni yazım 08.01.2015 Saat 01:34

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Amber Kalesi-Taj Mahal/Agra

SONY DSC

SONY DSCSabah erkenden kalktık. Önce dünkü programda gerçekleştiremediğimiz Jaipur şehrinin simgesi olan Hawa Mahal Sarayını (Rüzgarlar Sarayı)  dışarıdan fotoğraflamamız gerekiyor. Burası şair Kral Sawai Pratap Singh tarafından inşa ettirilmiş. Aslında City Palace’in içinde yer alan bir saray ancak en iyi dışarıdan görüldüğü için genellikle sadece dışarıdan ziyaret ediliyor. Pembe kum taşından yapılmış olan bu sarayda 900’ün üstünde pencere var ve saray halkı aşağıdaki caddede olan alışverişi pencerelerin arkasından izlermiş. Hawa Mahal Sarayı 5 katlı bir bina ve binanın dıştan görünüşü bir tacı andırıyor. SONY DSC

Jaipur’a 11 km uzaklıkta olan ve yüksek bir tepenin yamaçlarına kondurulan Amber Kalesine doğru yola çıktık. Ekip dinç ve bir filin sırtında yolculuk yapacağımız için heyecanlıyız. Burada 100 tane fil varmış ve her defasında 2 kişi taşıyarak, günde 5 sefer yapmak suretiyle, en fazla 1000 kişinin file binme şansı oluyormuş. Bunun dışındakiler ancak yürüyerek veya jeeple kaleye çıkabiliyorlar.

SONY DSC

SONY DSCBu kalede, Jaipur resmen başkent olmadan önce, 1727’ye kadar Mihrace ve ailesi yaşarmış ve Krallığını da buradan yönetmiş. Mermer ve kumtaşından yapılmış olan bu kalenin inşa tarihi 1592 ve yaptıran da Raja Man Singh I. Bu kalede 3 Mihrace yaşamış. Bu kale ziyaret ettiğimiz kalelerin en güzellerinden bir tanesi. Kralın halktan şikayetleri dinlediği Divan-ı Avam, tavanı ve duvarları ışıldayan aynalarla kaplı Seesh Mahal, mozaik ve mermer oyma işleri ile zafer salonu Jas Mandir ve Mihracenin özel dairelerine girdiği, görkemli kapı Ganesh Pol bu sarayın en dikkati çeken yerlerinden. Mihrace 1. Jai Singh’in 12 eşi varmış (metreslerini bilen yok) ve her bir eşi için yapılmış birer daire yapmışlar. Kral, her daireye, bir diğerine görünmeden girebiliyorken, eşler sadece bir avluda bir araya gelip sohbet edebiliyorlarmış. Kraliçeler de az lüks düşkünü değillermiş; Saray içinde merdiven yanında eğimli yollar gördük ki bunlar takılar yüzünden ağırlaşan kraliçelerin tahtırevan ile bir yerden diğerine taşınması için yapılmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Daha sonra yürüyerek kale dışına çıkıp arabamıza bindik ve diğer ziyaret yerimiz olan Agra’ya doğru yola çıktık. Bu arada Su Sarayı denen ve suni bir göl içinde yapılan Sarayı da gördük. Mihrace Portap Singh müzik çalışmalarını burada yaparmış. Daha sonra Agra’ya doğru yola çıktık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Jaipur-Agra arası 226 km. Kağıt üzerinde 5 saat sürüyor ancak bizim hızlı şoförle bu süre kısalabilir. Bugün öğle sonrası Agra’da Taj Mahal’i ziyaret edeceğimiz için heyecanlıyız. Yol güya bölünmüş ama yolculuk ettiğiniz şeritte karşı yönden gelen araç karşınıza çıkabiliyor. Otoyolda, kendilerine her yer serbest olan inekleri de görebiliyorsunuz. Bizim için zevkli bir yol oldu. Yol boyu hardal tarlaları gördük. Fatehpur Sikri ve Kelaedo Milli Parkı (Kuş Parkı) gibi daha sonra ziyaret edeceğimiz yerlerin de bugünlük önünden geçtik.

Agra şehri Babür Şah, Akbar (Ekber) Şah ve Şah Cihan döneminde, bölgede hüküm süren Moğolların başkentliğini yapmış olan bir şehir. Burada biraz Moğol İmparatorluğundan bahsetmek iyi olacaktır. Hindistan’daki Moğol İmparatorluğu, Timur’un torunlarından Zahireddin Muhammed Babür tarafından kurulmuştur. Babür, 1483 yılında Fergana’da doğmuştur. Babası Fergana hükümdarı Ömer Şeyh Mirza’dır, ki Şeyh Mirza aynı zamanda Timur’un torunudur. Babasının ölümünden sonra amcası ile yaptığı taht mücadesini kaybetmiş ve emri altındaki beylerle birlikte 1504′ te Kabil’e gitmiştir. Devletin başkentini de burası yapmıştır. Daha sonra sırası ile  Pencap bölgesini ve Agra’yı  almış, burayı başkent yapmıştır.1530 yılında bu şehirde ölmüştür. Babür Şah’dan sonra devletin başına oğlu Hümayun (1530-1556) geçmiştir. Tahtının ilk yıllarında kardeşleri ve akrabaları ile mücadele eden Hümayun bir yandan da Ludi hükümdarı ile mücadelede bulunmuş ve bu mücadelelerden galibiyetle ayrılmıştır. Yetenekli bir hükümdar olmayan Hümayun Şah 1566 yılında ölmüş yerine Akbar (Ekber) Şah (1556-1605) geçmiştir. Ekber Şah döneminde sarayda Hint etkisinin arttığı görülmüştür. Ekber dönemi Moğolların en ihtişamlı dönemidir.

1605’de Ekber’in ölümünden sonra yerine Cihangir (1605-1627) geçmiştir. Bu dönemde önemli başarılar görülmemiş ve Kandahar şehrini İran ele geçirmiştir. İngilizler bu dönemde Hindistan ticaretine el atmış ve Surat limanında yer açarak zamanla buradan Hindistan’ı ele geçirecek gelişmeyi sağlamışlardır. Cihangir’in ölümü üzerine yerine oğlu Şah Cihan (1628-1658) geçmiştir. Kardeşleri ile girdiği taht mücadelelerini kazandıktan sonra bir daha bu tip mücadelelerin yaşanmaması amacıyla kendi soyundan gelen bütün erkekleri öldürtmüştür. Şah Cihan döneminde Avrupalılar ile ilişkilerin daha da arttığı görülmektedir. Dönemin en önemli eseri ise Taj Mahal olarak bilinmektedir.Şah Cihan ve çok sevdiği eşi Ercümend Banu (Mümtaz Mahal) ile mutlu mesut bir hayat yaşamışlar. Şah Cihan ne zaman bir sefere çıksa yanında mutlaka eşi Ercümend Banu olurmuş. Ondördüncü çocuklarına gebe olan eşi, doktorların izin vermemesine rağmen, Şah Cihan’la sefere çıkmış ancak maalesef bu sırada ölmüş. Söylenti odur ki Ercümend Banu ölmeden önce Şah Cihan’dan iki istekte bulunur; birincisi onun adına dünyanın en güzel eserini yaptırması, diğeri ise ondan sonra evlenmemesi.

Bunun üzerine Şah Cihan dünyanın en ünlü usta ve mimarlarını getirterek (ki bunlar içinde Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mehmet İsa Efendi’de bulunmaktadır) muhteşem bir eser inşa ettirtmiştir. Eserin yapımı 1631’de başlamış 1652’de bitirilmiştir. Aralıksız olarak 20000 insan, 22 yıl çalışmış ve bir insanın, bir diğer insana aşkını ifade etmesinin en mükemmel göstergesi olan Taj Mahal ortaya çıkmıştır. Aslında o zamanlarda eserin ismi Mümtaz Mahal’miş ancak Hindu dilinde “z” harfi olmayıp yerine “j” harfi olunca eserin ismi Mümtaj Mahal, zamanla da kısaltılarak Taj Mahal’e dönmüş.

SONY DSC

SONY DSCOtele bavulları atar atmaz Taj Mahal’e gittik. Cuma günleri Taj Mahal kapalı. Bu nedenle burayı ziyareti öne aldık, yarın diğer yerleri gezeceğiz. Taj Mahal’e gidiş için aracı 1-2 km kadar önde bulunan bir otoparka bıraktık. Araçların eksozlarından çıkan dumanlar Taj Mahal’i kirletiyor diye, araç girişine müsaade etmiyorlar. Atlı bir arabaya binip, Taj Mahal’in ana giriş kapısına kadar gittik. Bilet alırken size bir torbada bir şise su ve bir çift galoş veriyorlar. İçeride ya galoşla ya da ayakkabısız geziliyor. Ayrıca video çekimine de izin vermiyorlar. Sadece fotoğraf çekebiliyorsunuz.

SONY DSC

Biliyorsunuz Taj Mahal, “Dünyanın Yeni Yedi Harikası” arasında yer alıyor. Biz yeni harikalardan 5 tanesi gördük ama aralarında bir tek Taj Mahal’ın “böyle bir eser olamaz” hissini uyandırdığını söyleyebilirim. Dünyanın en simetrik eseri. Simetriyi bozan tek şey, Şah Cihan’ın mezarının, Mümtaz Mahal’in mezarından daha büyük olması ve yüksekte olması. Söylenceye göre, Şah Cihan süt beyazı mermerden yapılmış olan bu anıt mezarın hemen karşısına, yani yakında bulunan Yamuna Nehrinin karşı kıyısına bu sefer siyah mermerden kendi mezarını yaptıracakmış. Ancak oğlu Aurungzebe (Evrenzig) tarafından tahttan indirilip, devletin parasını bu esere yatırması sebebi ile Agra Kalesinde hapse atılmış. Bu hapis yattığı kaledeki kuleden sevgili karısı Mümtaz Mahal’e baka baka 7 yıl yaşamış ve sonunda ölmüş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Taj Mahal de çok ince kesilmiş mermerlerin içi oyulmuş ve bu oyulan yerlere değerli ve yarı değerli taşlar yerleştirilerek çiçekler, dallar meydana getirilmiş ve ışık altında bu çiçekler, dallar çok güzel yansımalar yapıyorlar. Bu sanata Pietra Dura deniyor. Agra’dan da hediye alacaksanız bu sanatın kullanıldığı küçüklü-büyüklü mermer işlerinden bir tanesini almalısınız.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Taj Mahal gezisinin hakkını verdiğimizi düşünüyorum. Neredeyse Taj Mahal’i biz kapatacakmışız gibi son dakikaya kadar kaldık. Hindistan gezisi denince olmazsa olmaz bir köşe burası.

Akşam Agra’da kaldığımız otelde bir düğüne rast geldik. Fırsat kaçar mı, daldık bizde içeride ne oluyor diye.. Önce damat, akrabalar ve Hindu din adamı düğün salonunda dini bir tören yaptılar. Sonra damada hediyeler verildi. Bu arada damada ne alınırsa, bu Hindu din adamına da aynısı alınıyormuş. Bu arada gelin hanım dışarıda bekliyor. Sonra nedendir anlamadık hareketli bir müzik eşliğinde (Tarkan’ın “oynama şıkıdım, şıkıdım” şarkısı benzeri diyebiliriz) gelin hanım nedimeleri eşliğinde içeri girdi. Sonrası takı merasimi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu şehirde iki gece kalacağız. Bugün yol yordu bizi ancak Amber Fort ve Taj Mahal derken çok güzel gündü. Tarihte aşk için çok şeyler yapmışlar ancak bence aşkın en güzel ifadesi olan Taj Mahal’i görmek büyük bir ayrıcalıktı.

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

Gözden geçirilmiş yeni yayın tarihi 07.01.2015 saat 00:13