RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Eklingji ve Nagda Tapınakları- Udaipur Sarayı

SONY DSC      

Sabahleyin erkenden uyandık. Yatak rahatsız olmasına rağmen dünün yorgunluğu ile iyi uyumuşum. Balkona çıktığım zaman otelin yerinin ne kadar iyi olduğunu ve iyi  bir tercih yaptığımı anladım; Helal olsun bana! Otel hemen gölün dibinde, hani balkondan oltayı sallasan balık tutabilirsin. Sandalyeye oturdum, göl kenarında adını bilmediğim kuşlar sabah avlanmasına çıkmışlar, yavaş ama dikkatli hareketlerle av peşindeler. “Buradan bana fotoğraf çıkar” deyip, fotoğraf makinemi aldım. Karşı kıyıda bir “Ghat” var. Ghat dedikleri, tapınaklardan suyun içine kadar uzanan merdivenler. İnsanlar buradan suya giriyorlar veya çamaşırlarını yıkıyorlar. Karşı kıyıda insanlar su kenarına gelmeye başladılar. Bazıları çamaşırlarını yıkıyorlar, sonra da aynı suda kendileri yıkanıyorlar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCSabah ki  foto safari sonrasında kahvaltıya indik. Kahvaltı pek iyi değildi. Saat 09:00 civarında rehberimiz ve arabamız bizi otelden aldı Eklingji  ve Nagda Tapınaklarına doğru gezi var. Bu tapınaklardan Eklingji Udaipur’un 20 km kadar dışında ve Hindu tanrısı Şiva ya adanmış. Hindu inanışında tanrı ve tanrıçaların sayısını bilen yok. Kast sistemi nedeni ile tanrı sayısı fazla olmuş ama sonuçta her biri tek bir tanrının farklı yansımaları. Hinduizm yeryüzündeki en eski inanç sistemlerden birisi. Asya’da en çok takipçiye sahip olan din konumundadır. İlk yazılı kaynakları olan Vedalar MÖ 1000 yıllarında yazılmaya başlanmış. Hinduizm’de evrenin kendisi de dâhil olmak üzere her şeyin sürekli olarak yok olduğuna ve sonra yeniden doğduğuna inanılıyor. Bu dini sistemin üç ana temel uygulaması var: İbadet etmek ve adak adamak, ölüleri yakmak ve kast sistemine riayet etmek. Hinduizm çok tanrılı bir din gibi gözükse de, aslında Brahma, Vishnu ve Shiva, tek ve sonsuz mutlak güç olan Brahman’ın değişik özelliklerinin bir anlamda resmedilmesidir.  Brahma yaratıcı, Vişnu koruyucu ve Şiva yok edici tanrılar. Bu sabah ziyaret ettiğimiz tapınak Şiva’ya adanmış. Tarihi 8. Yüzyıla kadar gidiyor. Bu tapınağın içi ve dışında çok güzel oyma işçiliği var. Bu tapınağın dış duvarlarında da erotik oymalar var ancak daha sonra ziyaret edeceğimiz Kajuraho tapınaklarından daha güzel değiller. Bu tapınak duvarlarında bu erotik figürler ne arıyor diye merak ettik, kendilerince izah ettiler. Doğrusu cinsellik burada çok olağan ve asla ayıp değil. Kajuraho tapınaklarını anlatırken izah edeceğim. Nagda tapınağı buradan 1 km ötede ve daha küçük çok özelliği yok.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSC

SONY DSCDaha sonra tekrar Udaipur’a dönüp Şehir Sarayını gezdik. Udaipur gerçekten çok güzel bir şehir. Burada etrafınızı saran ve bıktırasıya ısrarcı satıcılar da bulunmuyor. Bunun önemini Hindistan’ın diğer şehirlerini gezerken anladık. Bu şehir tarihsel olarak istilacılara karşı son savaşçısına kadar karşı koyması ile de ünlü imiş. Afgan, Moğol, Tatar ve Türk istilalarının tamamına direnmişler ve İngilizlerin 1818’de hakimiyeti altına girene kadar da hep bağımsız kalmışlar. Bu nedenle tüm Rajastan’da bölgelerinin yöneticisi konumunda olan kral, bey ne derseniz deyin, yöneticilere Maharaca denirken, sadece Udaipur krallarına “ büyük Kral” anlamında Maharana  deniyormuş.

SONY DSC

SONY DSCŞehir Sarayı Pichola Gölü kıyısında gerçekten çok zarif ve zevkli bir saray. Burada resim koleksiyonu önemli. Ama en çok sevdiğimiz yer mozaikten tavus kuşu kabartmalarının olduğu yer ve binlerce aynanın bulunduğu kralın yatak odası. Ayrıca en yukardan tüm göl ayaklarımızın altında ve gölün ortasındaki saray (şimdilerde 5 yıldızlı otel) Lake Palace çok daha zarif gözüküyor. Udaipur’da insan eliyle yapılma 4 adet göl varmış. Aravilli Tepelerinin yamacında kurulu bu şehri çok sevdim.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonraki durak ise Sahelion Ki Bari adlı bahçeler. Bu bahçeler özellikle Maharana’nın haremi için yapılmış olan bahçeler. Ortadaki havuz çok güzel. Buradaki tüm sulama sistemi yerçekimi etkisi ile çalışıyormuş.

SONY DSC

Bugünkü gezi tamamlandı sayılır. Ama biz acıkmayı unuttuğumuzu fark ettik. Öğle yemeği akşam yemeği arası bir yemek için bir evvelsi gece gittiğimiz yere gitmeye çalıştık. Bir tuk tuk a lokantanın ismini söyledik, bildiğini söyledi ama klasik numarayı yuttuk. Bizi götüre götüre bir kafeteryaya götürdü. Açlıkla biraz sesi yükseltince de bizi iyi bir yere götüreceğini söyleyip bir lokantaya götürdü. Lokantadan içeri girince şok oldum, tam çıkacakken kızlar “içerisi Hintli dolu, iyi bir yer olabilir” deyince girdik içeri. Hiç ışık görmeyen Parkview diye (ismi ile tek alakası içeride bulunan duvarlara asılı park fotoğrafları) salaş bir yer. “Vardır bir hikmeti” deyip seçtiğimiz yemekleri söyledik. Bir gece önceki ödediğimiz fiyatın neredeyse yarısına ama daha lezzetli bir menü ile iyice kendimizi doyurduk. Bizim Tuk Tuk’cuyu yakalasam bu sefer teşekkür edeceğim. Lokantadan çıkışta bir Tuk Tuk kiralayıp şehrin merkezinde indik. Buradan oteli bulurum deyip, güvenli bulduğum bu şehirde dükkanları gezmeye karar verdik. Bu arada kızlar gözüne kına yapan bir dükkanı kestirmişler, daldık içeriye. Sırasıyla ikisi de kına yaptırdılar. Çok da güzel durdu. Sonrasında otele döndük. Keyfimiz yerinde, İstanbul havaalanından aldığımız Votkayı açıp, göle kenarındaki otelimizin balkonunda akşam ışıklandırılmış Saraya bakarak kadehleri tokuşturduk.
Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Gözden geçirilmiş yeni yazım 31.12.2014 Saat 00:00

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Jodhpur-Udaipur

SONY DSC

Jodhpur Rajastan’ın ikinci büyük kenti ve 1000000 civarında nüfusu var. Gördüğümüz kentler içinde derli toplu olanlardan bir tanesi. Derli toplu derken bir parantez açmam lazım; Hindistan dünyanın 10. büyük ekonomisi ve Asya ülkeleri içinde de ekonomik büyüklükte 3. Sırada. 2020 yılına kadar dünyanın ticari ilişkilerinde daha da önemli bir yere geleceğine inanılıyor. 2008 Yılında ekonomik krize rağmen büyüme hızı %6.6 olmuş, ancak kişi başı gelir dağılımı 1600 USD civarında. Gezdiğimiz çoğu kentte çöp yığınları vardı ve bu çöp yığınlarında hem inek, öküz, domuz ve hem de insanlar bulunabiliyordu. Gezdiğim ülkeler içinde (haksızlık yapmayayım, belki de bizim gezdiğimiz bölgelerin özelliğidir) en çok fakir insanı gördüğüm yer diyebilirim. Bu saydıklarım sizi asla bu sürprizlerle dolu ülkeye seyahat etmekten caydırmasın, bu fakirlik ve kaos dolu ülkenin her bir köşesinde aniden bir güzellik karşınıza çıkabilir. Kaos dolu dedim ama bu kaos içinde de bir düzen var. Örneğin trafik ve araba kullanmaları bir facia.. Sağ ve sol şeritler, büyük şehirlerdeki ana arterler dışında sadece göstermelik olarak varlar. Herkes, her şeritten gidebiliyor ama kesinlikle bizden daha az kaza oluyordur. Çünkü dört gözle ve dört kulakla araba kullanıyorlar ve biliyorlar ki bu ülkenin adı Hindistan ve herkes sürpriz yapabilir, onun için pür dikkatler. Arabaların arkasında “lütfen kornaya basın” ikazları var. Korna sesi bize bir işkence oldu ama bu uyaran sayesinde uyanıklar diye düşünüyorum. Hijyene dikkat ettiğiniz (bol el yıkama ve el temizleme jeli kullanma, sokak kenarında yiyecek yememe vb) sürece sorun yok. Gece çoğu yerde belli saatten sonra dışarı çıkmamaya dikkat ettik, bunun dışında emniyetli bir ülke sayılır. Çoğu zaman nazik insanlar. İmkanı olan mutlaka sizin fotoğrafınızı çekmeye çalışıyor.

SONY DSC

IMG_0166Gezimizin bu ikinci gününde erken uyandık. Kahvaltı, Hindistan’da otellerde yaptığımız en doyurucu kahvaltılardandı. Daha sonra rehberimizle gelen aracımıza bavullarımızı da yerleştirip, Jodhpur’un 8 km dışındaki  Mandore denen yere doğru hareket ettik. Burası 6. Yüzyılda  Marwar denen bölgenin başkenti imiş ve 1381 yılında Rathore hanedanlığının eline evlilik yolu ile geçmiş. Buraya girer girmez hemen ellerinde çalgıları ile çocuklar çevremizi sardılar ve iç gıcıklayıcı parçalar çalmaya çalıştılar; her şey bahşiş için. Çocuklara bahşiş verme işi Hindistan’da yasa ile yasaklanmış durumda ama sadece kağıt üzerinde. Bahşiş verme işini yapacaksanız ziyaret ettiğiniz bir yere ilk girdiğinizde asla yapmayın, nereden çıktığı anlaşılmayan şekilde bir sürü insan çevrenizi sarıyor. Verecekseniz oradan ayrılırken yapın. İlk maymunlarımızı da burada gördük, çok rahatlar ve duvar üstünde sizi takip ediyorlar. IMG_0168

Burası çok güzel bir bahçe, zamanında Rajaların hanımları eğlensinler diye yapılmış. Rehberimiz bizi önce Hindistan mitolojisindeki kahramanların ve yerel kahramanların (örneğin bir tanesinin çok sayıda ineği Moğolların elinden kurtardığı için heykeli yapıldığı söylendi, önce güler gibi oldum ama inek onlar için kutsal, saygı göstermek lazım) kayalara oyulmuş heykellerinin bulunduğu yere götürdü ve tek tek anlattı. Daha sonra bir müddet hemen yandaki Hindu tapınağına ayin için gelmiş insanları seyrettik. Tabii ki onlarda bizi.. Daha sonra bahçe içinde bulunan ve ölmüş soyluların yakıldığı ve bir kısım küllerinin gömüldüğü anıt mezarları gezdik. Bunlar bir gün önce gördüklerimiz kadar muazzam değiller. Kalan zamanımızda da bahçeyi gezdik, belli ki bahçe o zamanda muhteşemmiş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCDaha sonra tekrar Jodhpur’a döndük, uçağımız saat 15:30 da ve biraz daha zamanımız var. Rehberimiz eşliğinde şehrin merkezine geldik. Bir saat kulesi, etrafında tüm şehir toplanmış sanki; korna sesleri, arabalar,  Rickshaw (bisikletli ve motorlu 2-3 yolcu taşıyan araçlar), yol ortasında boylu boyunca yatan inekler ve bolca insan var. Bu bizim yerel halkla doğrudan ilk temasımız oldu. Biraz ürkmüyor değilim, bir taraftan kızları araçlardan kollamaya çalışıyorum, bir taraftan da fotoğraf çekmeye, sonra da makinayı bırakıp video kaydetmeye çalışıyorum. Sonradan hiç ses duymamaya başladım, etrafın büyüsü beni esir aldı, ardı ardına bastım deklanşöre… Sonrasında pazara daldık, her taraftan renk akıyor, nereye bakacağımı şaşırıyorum. Bir sokak dişçisi dükkanını açmaya hazırlanıyor. Anı yakalamaya ve ne görürsem çekmeye başladım. Etrafta keskin baharat kokusu var. Sevdim ben bu ülkeyi..

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_0241Rehber bizi bir dükkana götürdü. Burası tekstilleri ile ünlü, gittiğimiz dükkan da oranın meşhurlarındanmış. Oldu mu kardeşim şimdi? Kızlarla bu dükkandan kim bilir ne zaman çıkarız? Dışarıda renk cümbüşü dururken daldık dükkana! Mecbur gireceğiz, grupta üç kişiyiz onun da 2 tanesi bayan, bizim takım hükmen mağlup…

Bu arada bir parantez daha açalım; Hindistan’a oradan veya Türkiye’den tur ile gitmişseniz yapacak bir şey yok sizi mutlaka belirli bir dükkana götürüyorlar. Öyle istemem, gitmem filan da kabul görmüyor. Çünkü sizi dükkandan içeri sokmaları da bir para almalarını sağlıyor. Hele bir de alış veriş yapmışsanız onlar için ballı börek oluyor. Komisyonu, size satılan malın fiyatının içinde var. Bu nedenle Hindistan’da alışverişte kazık yememek imkansız. İstediğiniz kadar pazarlık edin. Size söylenen mal fiyatının ¼’ünü bile ödeyip çıksanız zararsanız. Bunları nasıl mı öğrendim? Artık son günlerde istemediğim halde bizi dükkana sokmaya çalışan rehberin boğazını sıkarak. Ergenekon savcısı gibi söylettim adamı…

SONY DSC

Her neyse Jodhpur tekstillerine dönelim. Dükkan sahibi şallar, yatak örtüleri, masa örtüleri açtıkça açıyor. İtiraf etmem lazım, çok güzel işçilik var. Hanıma yan gözle bakıyorum, alacak bir şeyler ama küçük boyutlu olsun bari diyorum içimden. Çıkan mallar 200-300 USD den başlıyor. Adam bana Kevin Costner’ın alışveriş yaparken ki fotoğrafını gösterip duruyor, “Şu kadar aldı, en pahalısını aldı” deyip duruyor. Tamam da kardeşim biz de ne Kevin Costner tipi var ne de cüzdanı! Neyse kızlar karar verilen parçaları söylediler, işin pazarlık kısmını bana bıraktılar.Bu kısmı yurt dışında severim, kendimce iyi bir pazarlık sonucu malları aldık, çıktık. Zarar bizim cephe de fazla değil ama komşu bayanda zaiyat daha 2. günden fazla oldu. Ama alınan mallar gerçekten güzel, sonrada o kalitede bir tekstili başka yerde görmedik. Yani Jodhpur’da Kaşmir, Hermes, şal gibi tekstil ürünlerini kaçırmayın derim.

Sonraki şehrimiz olan Udaipur’a gitmek üzere havaalanına doğru yola çıktık. Jodhpur-Udaipur arası 260 km ve uçakla 40 dakika tutuyor. Gezi öncesi araştırmalarımdan burasını favori şehrim seçtim. Yapay bir gölün kenarında saraylarla çevrili bir şehir. Jodhpur Mavi Şehir, Jaipur Pembe Şehir ve Udaipur’da Beyaz şehir veya Işık Şehri olarak adlandırılıyor. Rahat bir uçuşla Udaipur havaalanına indik. Bizi havaalanında tepsi içinde içecekler ve yerel giysileri ile güzel kızlar ve erkekler karşıladı. İçimden tur şirketine helal olsun derken, kızlardan birisinin “ Düğüne geldiniz değil mi” diye sorması ile büyü bozuldu. Meğerse ertesi gün Udaipur’da  Delhi’de bir zenginin düğünü varmış, onlar karşılanıp, otellerine götürülüyormuş. Zengin aile, romantizmin şehri Udaipur’da düğün yapmak istemiş. Lokal acentenin yetkilisi elinde ismimin yazılı olduğu kağıtla gelince, onun eşliğinde mütevazi arabamıza bindik.

SONY DSC

İstanbul’da iken anlaşma yaptığım tur şirketiyle yazışıp gölde (Lake Picola)  bot turu almak istediğimi yazmıştım. Oda yüksekçe bir fiyat ekstra istemişti. Ama son gün bu düğünden bahsedip, botların tümünün bu düğün için kiralandığını söyledi. Ben arabada bir kez daha şansımı deneyip, “bot turu yapacak mıyız” diye sorunca, acente yetkilisi  tabii ayarlayabiliriz deyince şaşırdım. Buradaki patronla telefonla konuşup 2000 Rupee’ye geziyi yapabileceklerini söylediler. Bu rakam bizim konuştuğumuzdan neredeyse yarı fiyatına. Bu da kazık fiyat, artık anlamaya başladım ama bu gezi de kaçmaz. Akşam üstü şahane bir bot turu yaptık. Güneş kızıl rengini almış, gölün ortasında Yazlık Saray (şimdi lüks otel-Lake palace), sağ yanımızda City Palace, çok güzel görüntüler veriyorlar. Bir saatlik bir gezi ne güzel geldi, bu şehir kesinlikle benim en sevdiğim olacak.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCDaha günün sonu gelmedi. Akşam saat 18:30’da Bagore Ki Haveli’de folklorik gösteriye gideceğiz. Haveli, köşk, konak demek. Duvarları, tavanları kalem işi boyalı, Cumbalı köşklerden bahsediyorum. Bunların en güzel örnekleri Shekawati bölgesinde var. Sadece onları görmek için 260 km yol gideceğiz. Bagore Ki Haveli’ye giriş çok düşük bir ücret ama içerideki performans Hindistan’da seyrettiklerimin en güzeli. Bir saat boyunca muhteşem duygular yaşadım. Bu gösteri de Rajastan’ın çeşitli bölgelerinden yerel danslar, şarkılar ve kukla oyunları sergilendi. Kaçırılmaması gereken bir gösteriydi, biz de kaçırmadık zaten.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Çıkışta yemek yemediğimizi hatırladık. Rehbere buranın en iyi yerine gitmek istediğimizi söyledik. Bizi “1559” diye bir yere götürdü. Bir gece önce Hint yemekleri yemiştik ama burada tanıtılarak ilk defa bilinçli seçimle Hint yemeklerimiz yedik. Bunlardan daha sonra bahsedeceğim.

SONY DSC

Yoğun bir günün ardından otelimizdeyiz. Otelimizin göl kenarında olmasını istemiştim. Lokal acente bizi Raja’nın bir zamanlar av sarayı olan ve sonradan otele çevrilen yerini önermişti. Bu otel Heritage otellerdendi ama ben göl kenarı diye tutturunca Lake Pichola (Lake Pichola buradaki gölün ismi) Oteline karar kılındı. Otelden içeri girip, odalara çıkınca kızlar fena halde değiştiler. Doğrusu bende biraz hayal kırıklığı yaşadım, dün geceki otelden sonra burası 2 yıldız bile değildi. Yataklar rahatsız, sevimsiz bir oda ama Allah için gölün tam dibinde ve güzel bir balkonu var. Yandan Şehir Sarayı da gözüküyor. Kızları biraz teselli ettik, sabaha her şey güzel gözükür filan dedim ama söylediklerime ben de inanmadım. Neyse yorulduk, herkes odasına çekildi. Yarına Allah kerim…

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

Gözden geçirilmiş yazım tariihi 28.12.2014 Saat 23:22

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Jodhpur

SONY DSC

Hindistan’ın Türkiye’ye kuş uçuşu uzaklığı 4800 km civarı ve uçakla Delhi’ye yolculuk gidişte 6 saat kadar sürüyor. Havaalanına inişte pasaport işlemlerimizi kolayca bitirdik. Valizlerimizi alıp çıkışa yöneldik. Ancak önce bir işimiz var, paralarımızı bozdurmamız lazım. En iyi fiyatı bankalar veriyorlar; 1 USD için 45.60 Rupee (Hindistan para birimi-2014 yılı Aralık oranı 1 USD-63.68 Rupee) verdiler. Havaalanı çıkışında bizi şirketin elemanı karşıladı. Hemen arabaya binip, yakındaki Radison Hotele gidip çay söyledik. Zaman sabahın 05:00’i ve ilk gezi yerimiz olan Jodhpur’a  (Rajastan eyaletinin en ucundaki şehirlerden bir tanesi ) uçakla gideceğimizden 4 saatlik bir zamanımız var. Aslında İstanbul’da iken gözüme kestirdiğim yerler var ancak müze ve ören yerlerinin açılma saati 09:00’lar civarında. Bizim uçağın kalkış saati ile uyuşmuyor. Çaresiz araba ile kısa bir Eski Delhi turu yapıp havaalanına geri döneceğiz. Delhi’de iki adet havaalanı var; uluslar arası İndira Gandhi Havaalanı ve iç uçuşların yapıldığı havaalanı. İki havaalanı da birbirlerinden farklı yerlerdeler.   Havaalanlarının şehre uzaklığı 12 km kadar.

Bu arada acente temsilcisi ile Hindistan gezimizin ayrıntılarını konuşup, iç hat uçuşlarımızın biletlerini ve kalacağımız otellerin belgelerini teslim aldım. Gitmeden önce bizden doğum tarihleri ve saatlerimizi istemişlerdi. Meğerse Horoskoplarımızı oranın meşhur bir falcısına yaptırmışlar, bu arada onu da teslim ettiler. Çayımızı içtikten arabaya atlayıp Delhi’de tur atmaya başladık. Sokaklar boş sayılır diyeceğim ama ilerleyen günlerdeki trafik yoğunluğu aklıma geldikçe şimdi bomboş olduğunu düşünüyorum. Sokaklarda beklediğimiz gibi inekler geziyor, hemen her köşede tezgahlarda çay satılıyor. Çayı sütle birlikte içiyorlar ve bildiğimiz çayı Hindistan’da  içmek isterseniz mutlaka “sütsüz siyah çay” istemeniz gerekiyor. Bu arada havada iyice aydınlandı ve son hedefimiz olan Qutup Minar ‘ın bulunduğu yere geldik ve araçtan inip sabah fotoğraflarımızı aldık. Aslında burayı Delhi’ye döndüğümüz gün gezecektik ancak son gün rehberin zaman kullanmadaki beceriksizliği (belki de müze giriş ücretinden yırtma hinliği!) yüzünden görüp göreceğimiz Qutup Minar’ın bu olacağını nereden bilebilirdik ki? Müslümanların Delhi’deki son Hindu Kralını yenmesi şerefine 1193 yılında yapılan ve yüksekliği 73 metre, taban çapı 15, tepe çapı 2.5 metre olan bu muhteşem eseri içeri girip de gezemeden sadece dışarıdan fotoğraflamak ne yazık oldu….

İç hatlar terminaline bizi tekrar bıraktılar ve uçağımıza biraz gecikme ile binip, Jodhpur’a hareket ettik. Bu arada Hindistan’da uçaklarda rötarlar olağan sayılıyor ve tüm uçuşları 30-60 dakika arasında rötarlarla yaptık. Hindistan içinde iç uçuşları yapmak için Air India, KingFisher, JetAirways, SpiceJet adlı havayollarını kullandık. Uçağımız önce Udaipur denen şehre indi, burada 30 dakika kadar kalıp Jodhpur’a hareket ettik. Toplam 3 saat kadar sürdü. Sonunda ilk şehrimiz olan Jodhpur’a vardık. Bizi yine havaalanında karşıladılar, bu arada Hintliler havaalanında sizi yabancı olarak keşfettiler mi mahvoldunuz demektir. Bavulu kaptırdınız mı, verin bakalım bahşişi! Hindistan’ı ziyaretimde aklımda kalan en kötü anı, bahşiş vermek kısmı oldu. Bahşiş vermesinden ziyade, verdiğiniz her bahşişin yeni bir bahşiş bekleyen kişi doğurması rahatsız edici. Bazıları da verdiğiniz bahşişi beğenmiyorlar, ortalama asgari ücretin 100 USD olduğu ülkede aldıkları parayı beğenmemeleri ilginçti. Bu kısımdan kaçış yok, eminim turla da gitseniz bu kısma yakalanacaksınız. Bu nedenle yanınızda bolca ufak Rupee’ler  bulundurun.

IMG_0065

Jodhpur, namı-değer Güneş Şehri ya da Mavi Şehir, Rajastan’ın başkent Jaipur’dan sonraki ikinci büyük şehri. Rao Jodha denen bir Rajput Mihracesi tarafından isimlendiriliyor; tarih 1459. Şehir isimlerinin sonundaki –pur (Jodhpur, Jaipur, Udaipur gibi) veya –abad (İslamabad, Haydarabad  gibi) ekleri şehir anlamında. Aslında bundan öncede yerleşim olan bir alan burası. Daha sonra Moğollar burayı ele geçiriyorlar ancak Rathora ailesinden Mihraceler burayı yönetmeye devam ediyorlar. Tabii ki Moğollara asker ve haraç ödeyerek. Bu beylik Moğollara Maharaja Jaswant Singh isimli kıymetli generaller de vermiş. 1700’lü yıllarda Moğollar zayıflayınca kendi içlerinde savaşlar başlıyor ve sonrasında da 1818 yılında İngilizler bölgede hakimiyet kuruyorlar. 1946 yılında bağımsızlık ilan edilince bu eyalette Hindistan’a katılmayı kabul etmiş. Tüm Rajastan’da hala Raja’lar mallarının  (sarayları, bahçeleri ve diğer taşınmazları) çoğunluğunu  hala yönetiyorlar. Ancak askerleri yok, yönetim güçleri yok. Onlarda Saraylarını 5 yıldızlı otellere çevirmişler. Fiyatları çok yüksek, bu Heritage (Rajaların eski saray otelleri) otellerde kalmayı çok istedim ama tur fiyatını çok arttırınca kalamadık.

SONY DSC

Burada önce Umaid Bahawan Sarayını gezeceğiz sonra sırasıyla Jaswant Thada ve Mehrangart Kalesini ziyaret edeceğiz. Umaid Bahawan Sarayı Hindistan’ın en yeni sarayı unvanını taşıyor. İsmini dönemin Rajası ve binayı yaptıranı Maharaja (Raja-Mihrace demek) Umaid Singh’den alıyor. 1929-1943 Yılları arasındaki 15 yılda 3000’in üzerinde işçi yapılan bu saray bugün otel olarak kullanılıyor. Bir kısmında ise hala Rajanın ailesi ikamet ediyor. Toplam 347 oda ile dünyanın en büyük rezidansı kabul ediliyor. İçeride müze olarak kullanılan bir alanda soylu aileye ait saat koleksiyonu, elbise koleksiyonu gezilebiliyor. Bahçesi çok güzel ve Raja ailesine ait araba koleksiyonu var. Bahçede bol bol sincaplar geziyor. Hayatımda hiç bu kadar çok sincabı bir arada görmedim. Hindistan’da hiçbir hayvan sizden kaçmıyor diyebilirim. İnsan tarafından zarar görmeyeceğini anlayınca hayvanlar tüm güzelliklerini gözler önüne seriyorlar demek ki..

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCDaha sonra arabamıza binip, rehber eşliğinde Jaswant Thada denen bir yere gittik. Burası 1899 yılında Mihrace Jaswant Singh II tarafından yaptırılmış. Beyaz mermerden yapılmış ve Mihracenin ailesinden soyluların ölü bedenlerinin yakılıp küllerinin bir kısmının saklandığı  bir tür anıt mezar. Beyaz mermer o kadar güzel ve ince işlenmiş ki, insanı çok etkiliyor. Taj Mahal’i görünce ne yapacağız bilmem? Bu anıt mezarın hemen girişinde bir gölcük diyebileceğimiz su birikintisi var. Burada onlarca kuş keyif içindeler. Anıt mezarın girişinde Ravanhatha denilen bir müzik aleti çalan yerel bir müzisyen, müzik yaparken, çocuğu bize tüm hünerlerini göstererek oynamaya çalışıyordu. İlk gün neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz bir ülkede, yorgun-argın dolaşıyoruz ama iyi bir başlangıç oluyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_0092Bugünün son durağı Mehrangarh Kalesi doğal olarak şehre tepeden bakan bir yere kurulmuş ve şehre adını  veren Rao Jodha tarafından 1459 yılında inşası başlattırılmış bir kale. Rajastan kaleleri ile meşhur bir eyalet, gezimizin ilk kalesini burada göreceğiz. Kalenin günümüze kadar gelen kısımları Jaswant Singh (1638-78) tarafından yaptırılmış. Kale 36 metre yüksekliğinde ve yer yer 21 metre genişlikte duvarlara sahip. Surlarından Jodhpur şehrinin indigo renkte evleri çok güzel görünüyor. Şehre Mavi şehir ismini veren mavi renkli evlerin nereden kaynaklandığını rehbere sorduğumda aldığım yanıt, ilk önce o dönemde rahiplerin evleri belli olsun diye bu renge boyadıkları, sonrasında ise diğer evlerin de bu renge boyattıkları şeklinde bir öyküden bahsetti. Bir diğer açıklama da bu renkte boyanan evlere akrep, yılan gibi hayvanların yaklaşmadıkları yönündeki inanış nedeni ile evlerin bu renkte boyandıkları şeklinde oldu. Her neden boyarsa boyasınlar surlardan şehir evleri güzel gözüküyor.

IMG_0116

Kale içinde Mihracelere ait eyer, silah, beşik, mobilya, elbise gibi eserlerin bulunduğu müze bölümleri var. Diğer bir ilginç yerde kocaları savaşta ölen kadınlarının, kendilerini kale surlarından aşağıda yakılan ateşe atarak intihar ettikleri ve bu eylem öncesinden el izlerini duvara bıraktıkları bölüm.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Burası bugün için son gezi noktamız oldu, otele giriş yaptık ve odalara yerleştik. Otel, Park Plaza isimli güzel bir otel çıktı. Yarın Mandore denen bahçeleri gezeceğiz ve öğle sonrasında Beyaz Şehir lakaplı Udaipur’a uçacağız.

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

27.12.2014 Saat 00:24

HİNDİSTAN GEZİ YAZISI-Giriş

IMG_0787

Okuyucuya Önemli Not: RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ gezi yazım 2009 yılında yapılan gezimin yeniden gözden geçirilmiş son halidir. Tüm gezi yazılarımı tek blogda toplama amaçlı olarak yeniden yazılmıştır. Notlarda geçen bilgiler okuyucu için yeniden güncellenmiştir. İlginize teşekkür ederim.

Ümit Kuru-2014

IMG_1395Hindistan hakkında çok şey duymuş olabilirsiniz ve eminim bunların büyük çoğunluğu da olumsuzdur. Ancak inkar edilemez bir  gerçek olarak, her gezginin rüyasında mutlaka Hindistan’ı ziyaret etmek vardır. 2009 Yılında bayram tatili ile birlikte senelik tatili birleştirip Hindistan’a 12 günlük bir gezi yaptık. Hindistan 3,287,590 km² ‘lik yüz ölçümü ile kocaman bir ülke olunca bizim gibi günü sayılı gezginler için tamamını gezmek imkansız. Bu nedenle seçme yapmak gerekti. Türkiye’den turların büyük çoğunluğu genellikle “Altın Üçgen “ dedikleri Delhi, Jaipur ve Agra şehirlerini içine alan turu veya Altın Üçgen’e ilave olarak Nepal-Katmandu’yu kapsayan turlar yapıyorlar. Ancak Hindistan’ı araştırınca buraların bizi tatmin etmeyeceğine inancım gelişti. İyi de bizi tatmin edecek tur programı yok; o zaman iş başa düştü, turu biz kendimiz düzenleyecektik.

IMG_1311

SONY DSCDüşündüğüm yerler Rajastan, Altın Üçgen ve kutsal şehir Varanasi’ydi. Hindistan’dan lokal bir acente için araştırmalara giriştik. İnternetten arama motorlarına  Hindistan turlarını İngilizce yazınca karşınıza çok sayıda tur şirketi çıkıyor.  Zor olan aldatılmadan, istediğiniz yerleri size tanıtacak ve bunu da en ucuza yapacak tur hangisidir onu bulmak. Kendi seçtiğim tur şirketlerine ve bir de daha önce Hindistan’a lokal bir acenteden hizmet satın alarak gitmiş olan bir arkadaşımın tavsiye ettiği tur şirketine gitmek istediğim yerleri yazıp fiyat teklifi istedim. Üç aylık bir yazışma sonunda bir tanesine karar verdik. Şirketin adı Travel With Us. Şirketin ismindeki çağrıya (ve tabii ki daha önceki geziden arkadaşımın onayından geçmiş olmasına) uyarak bu şirketle anlaştım. Bizim grubun bir kısmı daha önce Hindistan’ı görünce, bir kısmı adı gezilecek yerin adı Hindistan olunca, bir kısmı da maceraya atılmayı uygun görmeyince, koca gezgin grubumdan kala kala 3 kişi geziyi yaptık; Ben, eşim ve Ankara’dan bir gezgin arkadaşımız. Tur programımız hayli yoğun. Önce İstanbul’dan Delhi’ye uçuyoruz ve hiç beklemeden iç uçuşla Jodhpur şehrine gideceğiz. Jodhpur, Fransa büyüklüğünde bir eyalet olan Rajastan’ın bir şehri. Burada 1 gece kalıp sonra iç uçuşla Udaipur’a gideceğiz. Burada 2 gece geçirip sonra Jaipur’a uçacağız. Jaipur, Rajastan Eyaletinin başkenti ama ilk gün burada kalmayıp özel aramamız ve yanımızda rehberimiz eşliğinde Mandawa denen bir şehre ve Haveli ‘leri (köşk) ile meşhur Shekhawati bölgesine gideceğiz. Burada 1 gece geçirip sonra tekrar Jaipur’a dönüp burayı gezip bir gece geçireceğiz. Jaipur sonrası ünlü Taj Mahal’e ev sahipliği yapan Agra’ya gideceğiz. Buradan devamla Orca ve  sonrasında erotik figürleri ile meşhur Kajuraho şehrine geçip burada bir gece kalacağız. Sonrasında ise Hinduizmin kutsal şehri olan Varanasi’ye uçakla gideceğiz. Geceyi burada geçirip sonra son durak olan Delhi’ye uçacağız. Turun tamamı 11 gece, 12 gün. Biz bu program için 4 yıldız otellerde oda-kahvaltı, havaalanlarında karşılama ve transferler, İngilizce rehberlik hizmeti, 3 kişi için Toyota innova araba ve şoförü, Agra-Jhansi arası turistik trende seyahat, müze giriş ücretleri, Varanasi de  Ganj nehrinde sabah bot turu dahil 1150 USD adam başı ücret verdik. İç hat uçuşlarına 570 USD (5 iç hat uçuşu) ayrıca verdik. Bir de iki özel gösteri içinde lokal acenteyi kullandık; Chokhi Dani’ de akşam yemeği ve Varanasi’de Aarti Ganga akşam töreni içinde adam başı 32  USD ödedik. Kağıt başı her şey güzel görünüyor ama konu Hindistan olunca doğrusu biraz ürküyorum. Haydi hayırlısı.

SONY DSC

Her gezi sonrası yaptığım gibi sizlerle Hindistan gezi notlarımı ve fotoğraflarımı paylaşmak istiyorum. Her zaman ki gibi yediğim içtiğim bana kalmak şartıyla buyurun bakalım Hindistan gezi anılarıma..

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

İlk yazım tarihi 05.12.2009

Gözden geçirilmiş son basım tarihi 25.12.2014

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Dünya Kültür Mirası Listesinde Kamboçya

SONY DSC

Kamboçya’nın Dünya Kültür Mirası Listesi içinde 2 adet yeri bulunmaktadır;

  • Angkor (1992)
  • Preah Vihear Tapınağı (2008)

Bizim kısacık Kamboçya gezimizde bu yerlerden sadece Angkor’u gezme şansımız oldu. Preah Vihear Tapınağı ülkenin diğer ucunda Tayland sınırına yakın bir bölgedeydi ve gitme şansımız yoktu.

Angkor

SONY DSC

Angkor Güney-Doğu Asya’nın en önemli arkeolojik yerlerinden bir tanesidir.  Dört yüz km²’nin üstünde  ormanlık alan dahil Angkor Arkeolojik Parkı, Khmer İmparatorluğunun 9-15 yüzyıllar arasındaki önemli kalıntılarını barındırmaktadır. Bu alanda meşhur Angkor Wat, Angkor Thom ve Bayon Tapınakları vardır. UNESCO bu sembolik alan ve çevresini korumak için özel bir program yürütmektedir.

Görme hayalim olan bu yeri gezme şansını yakalamaktan son derece mutlu olduğumu hatırlıyorum.

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

25.12.2014 saat 22.06

https://gezekalin.com/2014/12/17/vietnam-laos-kambocya-gezi-anilarikambocya-kimerlerin-ulkesi-siem-reap/