• Arşivler

  • Diğer 536 aboneye katılın
  • Mart 2013 den beri

    • 276.687 ziyaretçi
  • Mart 2023
    P S Ç P C C P
     12345
    6789101112
    13141516171819
    20212223242526
    2728293031  

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Delhi

Delhi’de bizi havaalanında, Hindistan’a ilk ayak bastığımızdaki şirket yetkilisi karşıladı. Araba ile kaldığımız otele götürüldük. Yol felaket kalabalık. İstanbul trafiğine laf edenlerin, bir de Delhi trafiğini görmelerini tavsiye ederim. Ertesi gün bizi Hindistan’daki en son rehberimizle şoförümüz otelimizden aldı.

Delhi, Eski ve Yeni Delhi olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Eski Delhi 12-19 yüzyıllar arasında Hindistan’a Müslümanların hakim olduğu dönemde devletin merkeziydi. Burada bu döneme ait çok sayıda eser mevcut. Yeni Delhi ise 1911 yılında İngilizler tarafından inşa edilmiş. Tarihte Delhi şehri 8 değişik yerleşim birimi şeklinde kurulmuş. Şah Cihan’ın kurduğu ve bugünkü Eski Delhi’nin temelini oluşturan 7. Delhi, 17. Yüzyılda kurulmuş. Bu döneme ait en önemli eserler Red Fort ve Cuma Mescit. Tarihte pek çok kez yağma ve yıkıma uğruyor ancak en çok hatırlananları 14. Yüzyılda Timur ve 1739 ‘da Pers kralı Nadir Şah’a ait olanlar.

SONY DSC

Tüm dünyada bulunan 7 adet Bahai Tapınağından bir tanesi olan Lotus Tapınağı, Delhi’de ilk gittiğimiz yer oldu. Birçok kaynağa göre Bahai Dini, yeni dini akımlar arasında sayılmaktadır. Bazı görüşlere göre, 19. yüzyılda doğmuş, başlıca büyük dinler ve diğer inançları sentezlemeye çalışan hümanist ve barışçıl bir dinsel harekettir; bazılarına göre bir din sayılmamaktadır.

IMG_1425Bahai Tapınakları, her dinden kimsenin sessiz olmak koşuluyla bildikleri şekilde ibadet edebilecekleri mekânlar ve şimdiye dek her kıtada bir tane olacak şekilde yedi tapınak inşa edilmiş. Bu tapınakların ortak özeliği, bir kubbelerinin ve dokuz girişlerinin olması. Bu dokuz giriş, dünyada dokuz dinin var olduğuna ilişkin Bahai inancını yansıtıyor. Bu tapınakların bulunduğu ülkeler; Amerika Birleşik Devletleri (Şikago), Uganda(Kampala), Avustralya (Sidney), Almanya (Frankfurt), Panama (Panama City), Batı Samoa (Apia) ve Hindistan (Yeni Delhi). Bizim ziyaret ettiğimiz Lotus tapınağı, en yeni Bahai Tapınağı ve 1986’da tamamlanmış ve pek çok mimari ödül almış.

Daha sonra ise India Gate (Hindistan Kapısı) ziyaretini yaptık. Burası 1. Dünya Savaşında ve 1919’da Afganistan’daki çatışmalarda ölen Hint askerleri anısına dikilmiş olan bir anıt.

IMG_1464

Hindistan’ın özgürlüğe kavuşmasını, dava arkadaşları ile birlikte verdiği mücadele ile sağlayan ancak Sikh koruyucuları tarafından bir suikast sonucu 1948 de öldürülen İndira Gandhi’nin yakıldığı yer Raj Ghat sonraki durağımız. Burada sadece İndira Gandhi değil, Nehru gibi diğer önemli Hint  insanlarının da anıt mezarları var. İndira Gandhi’nin anıt mezarı yaşamı gibi ne kadar da sade! Burası yemyeşil bir park. Her zamanki gibi tepemizde şahinler uçuşup duruyor. Yemyeşil çimen üzerinde bir Hintli çift oturmuşlar, erkek konuşuyor, kızın başı önde. Belli ki sorun var!

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Delhi caddelerinde araba ile dolaşıyoruz. Etrafta o kadar çok eser var ki hepsini gezmek mümkün değil. Bazılarını yol kenarında durup fotoğraflamaya çalışıyoruz. Daha sonra kavga dövüş ziyaret edeceğimiz Red Fort’u dışarıdan fotoğrafladık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSC

Şah Cihan’ın Delhi’deki en güzel eserlerinden bir tanesi Jama Masjid (Cuma Mescit). Cuma Mescit 40 mt yükseklikte iki minaresi ile Hindistan’ın bu en büyük camisi ve 1658 yılında yapılmış. Buraya girişte bayanlara üzerlerini örtmeleri için şal veriyorlar. Ayakkabıları dışarıda çıkartıyorsunuz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCHindistan’da türbanları ve uzun saçları ile Sikhleri bol bol görmüştük. Delhi’de bir Sikh tapınağını da ziyaret ettik. Burada da ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz. Başınıza da kız –erkek fark etmeden bir örtü örtüyorlar. Sikh tapınaklarına Gurdwara deniyor. 1500’lü yıllarda Guru Nanak ve takip eden 9 Guru tarafından geliştirilmiş dini bir öğreti olan Sikhizm, Hindu ve Müslüman dininden bazı motifler taşıyormuş. Sikhler bu tapınağı ziyaret ederlerken merdivenleri öperek içeriye giriyorlar. Tapınak içinde fotoğraf çekmek yasak, ancak dışarıdan fotoğraf çekebildik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yeni Delhi’de bulunan heybetli binalar, Eski Delhi ile uyumlu değiller. Şehrin bu tarafı Avrupa saraylarını andırıyor. Burada Cumhurbaşkanı’nın Sarayı ve Parlamento binaları var. Durup fotoğraflıyoruz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Saatler ilerliyor ama biz hala en önemli yerleri gezemedik:Red Fort ve Kutup Minar. Rehbere birkaç kez sormama ve “sonra gideceğiz” gibi laflar söylemesine rağmen teori, zamana pek uymuyor. Bizim Hindistan’daki son günümüz ve ana yerleri gezemedik. Sonunda rehberi kenara çekip durumu anlattım. Yanıtı kısa ama beni çıldırtan bir cümleydi;”Red Fort’u gezdik ya”. Sonrasında benim çirkin yüzüm ortaya çıktı. Açtım ağzımı, yumdum gözümü. Sonunda tekrar Red Fort’a gidiliyor ama trafikte bir sürü vakit kaybettik. Bu nedenle Hindistan yolcularına tavsiyem; programı tekrar tekrar doğrulatın ve kontrol edin.

SONY DSC

SONY DSCRed Fort, Şah Cihan’ın başkenti Agra’dan Delhi’ye taşımaya karar vermesi ile 1639 da inşaya başlanan bir kale. Yapımı 9 yıl sürmüş. O zaman için astronomik rakamlarla bitirilmiş. Tipik bir Şah Cihan zevki taşıyan bir kale. Bu kaleye Lahori Kapısı denen kapıdan giriş yapılıyor. Bu kapıdan sonra apartman dairelerinin bulunduğu bir kapalı mekan var. Burada hediyelik eşya dükkanlarına çevrilmiş yapılar var. Devamında bir bahçeden geçilip Divan-ı Aam denen bol kemerli ve İmparatorun halkı kabul ettiği yere geliyorsunuz. Ortada İmparatorun tahtının bulunduğu muhteşem bir alan var. Taş oymacılığı ve yarı değerli taşların eklendiği süslemeler çok güzeller. Tahtın bulunduğu alan tel filelerle çevrilmiş. Kötü niyetli bazı insanlar bu taşları söktükleri için önlem alınmaya çalışılmış. Burayı geçince Şah Cihan’ın beyaz mermer merakı yeniden ortaya çıkıyor. Bir yanda hamam, bir yanda Moti Mescit (İnci Cami-imparatorun özel camisi) ve İmparatorun Yamuna nehrine bakan sarayı. Sarayın ortasında, tüm sarayı dolaşan havuz sistemi var. Az daha Dünya Kültür Mirası listesi içindeki bu güzelim eserin içini göremeden buradan gidecektik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_0021Tekrar arabaya doluştuk ve son hedefimiz Kutup Minar. Ancak saat 16:00 oldu ve trafik artık milim milim ilerliyor. Kızların da benim de moralim bozuk. Adamla tartışınca biraz ortam gerildi. Sonunda Kutup Minar’a gitmede ısrar etmenin daha da tatsızlık çıkartacağına inandım ve rehbere bizi bir lokantaya götürmesini söyledim. 1199 da temeli atılan 72.5 mt’lik Kutup Minar’ı ancak ilk geldiğimiz gün dışarıdan fotoğrafladığımızla kaldık. Neyse bu programla ve zaman sıkışıklığı ile ancak bu oluyor. Bu arada Kutup Minar’ı Kuzey Hindistan-Bhutan seyahatimiz sırasında hakkını vererek ziyaret ettiğimizi burada ifade edeyim.

Delhi’de Ulusal Müze ve İndira Gandhi müzesi, Lodi Bahçeleri, Hümayün Mezarı diğer gezmek istediğim yerlerdi. Bunlar benim programa sığmayanlar ama bir gün daha olsa rahat rahat yapılabilirdi.

Akşam bize bu seyahati düzenleyen Travel With Us adlı şirketin sahibi bay Shyam otele geldi. Kendisi ile tanıştık, turu değerlendirmemizi istedi. Aslında bu zaman diliminde, bu fiyata maksimum faydayı sağladık. Ufak tefek aksaklıkları büyütmenin anlamı da yoktu. Herşeye teşekkür ettik ve bir daha ki buluşma için (Güney Hindistan) sözleştik.

Saat 05:00 İstanbul’a uçağımız kalkacak. Saat 01:30 da bizi hava alanına götürdüler. Bizi ilk gören firma yetkilisi Hindistan’daki son gördüğümüz kişi oldu. Uçağımıza binip, İstanbul’a döndük.

Hindistan gezi yazımı bu son sözlerle bitiriyorum. Hindistan zor bir destinasyon. Bir sürü olumsuzluklar var. Hijyen çok önemli bir problem. Dikkatli olmak gerekiyor. Çevremizde o kadar çok fakirlik vardı ki, fotoğraf makinemi bunları çekmek için hiç kullanmadım. Yani hep bardağın dolu tarafından baktık ve bugün geriye dönük değerlendirme yaptığımda şunları yazabilirim; Çok yorulduk ancak çok şey gördük ve yaşadık. Bir gezgin daha ne isteyebilir ki?

Yeni gezilerde buluşmak üzere…

Gezekalın.

Dr Ümit Kuru

Gözden geçirilmiş yeni yayın tarihi 15.01.2015 Saat 00:36

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Jodhpur

SONY DSC

Hindistan’ın Türkiye’ye kuş uçuşu uzaklığı 4800 km civarı ve uçakla Delhi’ye yolculuk gidişte 6 saat kadar sürüyor. Havaalanına inişte pasaport işlemlerimizi kolayca bitirdik. Valizlerimizi alıp çıkışa yöneldik. Ancak önce bir işimiz var, paralarımızı bozdurmamız lazım. En iyi fiyatı bankalar veriyorlar; 1 USD için 45.60 Rupee (Hindistan para birimi-2014 yılı Aralık oranı 1 USD-63.68 Rupee) verdiler. Havaalanı çıkışında bizi şirketin elemanı karşıladı. Hemen arabaya binip, yakındaki Radison Hotele gidip çay söyledik. Zaman sabahın 05:00’i ve ilk gezi yerimiz olan Jodhpur’a  (Rajastan eyaletinin en ucundaki şehirlerden bir tanesi ) uçakla gideceğimizden 4 saatlik bir zamanımız var. Aslında İstanbul’da iken gözüme kestirdiğim yerler var ancak müze ve ören yerlerinin açılma saati 09:00’lar civarında. Bizim uçağın kalkış saati ile uyuşmuyor. Çaresiz araba ile kısa bir Eski Delhi turu yapıp havaalanına geri döneceğiz. Delhi’de iki adet havaalanı var; uluslar arası İndira Gandhi Havaalanı ve iç uçuşların yapıldığı havaalanı. İki havaalanı da birbirlerinden farklı yerlerdeler.   Havaalanlarının şehre uzaklığı 12 km kadar.

Bu arada acente temsilcisi ile Hindistan gezimizin ayrıntılarını konuşup, iç hat uçuşlarımızın biletlerini ve kalacağımız otellerin belgelerini teslim aldım. Gitmeden önce bizden doğum tarihleri ve saatlerimizi istemişlerdi. Meğerse Horoskoplarımızı oranın meşhur bir falcısına yaptırmışlar, bu arada onu da teslim ettiler. Çayımızı içtikten arabaya atlayıp Delhi’de tur atmaya başladık. Sokaklar boş sayılır diyeceğim ama ilerleyen günlerdeki trafik yoğunluğu aklıma geldikçe şimdi bomboş olduğunu düşünüyorum. Sokaklarda beklediğimiz gibi inekler geziyor, hemen her köşede tezgahlarda çay satılıyor. Çayı sütle birlikte içiyorlar ve bildiğimiz çayı Hindistan’da  içmek isterseniz mutlaka “sütsüz siyah çay” istemeniz gerekiyor. Bu arada havada iyice aydınlandı ve son hedefimiz olan Qutup Minar ‘ın bulunduğu yere geldik ve araçtan inip sabah fotoğraflarımızı aldık. Aslında burayı Delhi’ye döndüğümüz gün gezecektik ancak son gün rehberin zaman kullanmadaki beceriksizliği (belki de müze giriş ücretinden yırtma hinliği!) yüzünden görüp göreceğimiz Qutup Minar’ın bu olacağını nereden bilebilirdik ki? Müslümanların Delhi’deki son Hindu Kralını yenmesi şerefine 1193 yılında yapılan ve yüksekliği 73 metre, taban çapı 15, tepe çapı 2.5 metre olan bu muhteşem eseri içeri girip de gezemeden sadece dışarıdan fotoğraflamak ne yazık oldu….

İç hatlar terminaline bizi tekrar bıraktılar ve uçağımıza biraz gecikme ile binip, Jodhpur’a hareket ettik. Bu arada Hindistan’da uçaklarda rötarlar olağan sayılıyor ve tüm uçuşları 30-60 dakika arasında rötarlarla yaptık. Hindistan içinde iç uçuşları yapmak için Air India, KingFisher, JetAirways, SpiceJet adlı havayollarını kullandık. Uçağımız önce Udaipur denen şehre indi, burada 30 dakika kadar kalıp Jodhpur’a hareket ettik. Toplam 3 saat kadar sürdü. Sonunda ilk şehrimiz olan Jodhpur’a vardık. Bizi yine havaalanında karşıladılar, bu arada Hintliler havaalanında sizi yabancı olarak keşfettiler mi mahvoldunuz demektir. Bavulu kaptırdınız mı, verin bakalım bahşişi! Hindistan’ı ziyaretimde aklımda kalan en kötü anı, bahşiş vermek kısmı oldu. Bahşiş vermesinden ziyade, verdiğiniz her bahşişin yeni bir bahşiş bekleyen kişi doğurması rahatsız edici. Bazıları da verdiğiniz bahşişi beğenmiyorlar, ortalama asgari ücretin 100 USD olduğu ülkede aldıkları parayı beğenmemeleri ilginçti. Bu kısımdan kaçış yok, eminim turla da gitseniz bu kısma yakalanacaksınız. Bu nedenle yanınızda bolca ufak Rupee’ler  bulundurun.

IMG_0065

Jodhpur, namı-değer Güneş Şehri ya da Mavi Şehir, Rajastan’ın başkent Jaipur’dan sonraki ikinci büyük şehri. Rao Jodha denen bir Rajput Mihracesi tarafından isimlendiriliyor; tarih 1459. Şehir isimlerinin sonundaki –pur (Jodhpur, Jaipur, Udaipur gibi) veya –abad (İslamabad, Haydarabad  gibi) ekleri şehir anlamında. Aslında bundan öncede yerleşim olan bir alan burası. Daha sonra Moğollar burayı ele geçiriyorlar ancak Rathora ailesinden Mihraceler burayı yönetmeye devam ediyorlar. Tabii ki Moğollara asker ve haraç ödeyerek. Bu beylik Moğollara Maharaja Jaswant Singh isimli kıymetli generaller de vermiş. 1700’lü yıllarda Moğollar zayıflayınca kendi içlerinde savaşlar başlıyor ve sonrasında da 1818 yılında İngilizler bölgede hakimiyet kuruyorlar. 1946 yılında bağımsızlık ilan edilince bu eyalette Hindistan’a katılmayı kabul etmiş. Tüm Rajastan’da hala Raja’lar mallarının  (sarayları, bahçeleri ve diğer taşınmazları) çoğunluğunu  hala yönetiyorlar. Ancak askerleri yok, yönetim güçleri yok. Onlarda Saraylarını 5 yıldızlı otellere çevirmişler. Fiyatları çok yüksek, bu Heritage (Rajaların eski saray otelleri) otellerde kalmayı çok istedim ama tur fiyatını çok arttırınca kalamadık.

SONY DSC

Burada önce Umaid Bahawan Sarayını gezeceğiz sonra sırasıyla Jaswant Thada ve Mehrangart Kalesini ziyaret edeceğiz. Umaid Bahawan Sarayı Hindistan’ın en yeni sarayı unvanını taşıyor. İsmini dönemin Rajası ve binayı yaptıranı Maharaja (Raja-Mihrace demek) Umaid Singh’den alıyor. 1929-1943 Yılları arasındaki 15 yılda 3000’in üzerinde işçi yapılan bu saray bugün otel olarak kullanılıyor. Bir kısmında ise hala Rajanın ailesi ikamet ediyor. Toplam 347 oda ile dünyanın en büyük rezidansı kabul ediliyor. İçeride müze olarak kullanılan bir alanda soylu aileye ait saat koleksiyonu, elbise koleksiyonu gezilebiliyor. Bahçesi çok güzel ve Raja ailesine ait araba koleksiyonu var. Bahçede bol bol sincaplar geziyor. Hayatımda hiç bu kadar çok sincabı bir arada görmedim. Hindistan’da hiçbir hayvan sizden kaçmıyor diyebilirim. İnsan tarafından zarar görmeyeceğini anlayınca hayvanlar tüm güzelliklerini gözler önüne seriyorlar demek ki..

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCDaha sonra arabamıza binip, rehber eşliğinde Jaswant Thada denen bir yere gittik. Burası 1899 yılında Mihrace Jaswant Singh II tarafından yaptırılmış. Beyaz mermerden yapılmış ve Mihracenin ailesinden soyluların ölü bedenlerinin yakılıp küllerinin bir kısmının saklandığı  bir tür anıt mezar. Beyaz mermer o kadar güzel ve ince işlenmiş ki, insanı çok etkiliyor. Taj Mahal’i görünce ne yapacağız bilmem? Bu anıt mezarın hemen girişinde bir gölcük diyebileceğimiz su birikintisi var. Burada onlarca kuş keyif içindeler. Anıt mezarın girişinde Ravanhatha denilen bir müzik aleti çalan yerel bir müzisyen, müzik yaparken, çocuğu bize tüm hünerlerini göstererek oynamaya çalışıyordu. İlk gün neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz bir ülkede, yorgun-argın dolaşıyoruz ama iyi bir başlangıç oluyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_0092Bugünün son durağı Mehrangarh Kalesi doğal olarak şehre tepeden bakan bir yere kurulmuş ve şehre adını  veren Rao Jodha tarafından 1459 yılında inşası başlattırılmış bir kale. Rajastan kaleleri ile meşhur bir eyalet, gezimizin ilk kalesini burada göreceğiz. Kalenin günümüze kadar gelen kısımları Jaswant Singh (1638-78) tarafından yaptırılmış. Kale 36 metre yüksekliğinde ve yer yer 21 metre genişlikte duvarlara sahip. Surlarından Jodhpur şehrinin indigo renkte evleri çok güzel görünüyor. Şehre Mavi şehir ismini veren mavi renkli evlerin nereden kaynaklandığını rehbere sorduğumda aldığım yanıt, ilk önce o dönemde rahiplerin evleri belli olsun diye bu renge boyadıkları, sonrasında ise diğer evlerin de bu renge boyattıkları şeklinde bir öyküden bahsetti. Bir diğer açıklama da bu renkte boyanan evlere akrep, yılan gibi hayvanların yaklaşmadıkları yönündeki inanış nedeni ile evlerin bu renkte boyandıkları şeklinde oldu. Her neden boyarsa boyasınlar surlardan şehir evleri güzel gözüküyor.

IMG_0116

Kale içinde Mihracelere ait eyer, silah, beşik, mobilya, elbise gibi eserlerin bulunduğu müze bölümleri var. Diğer bir ilginç yerde kocaları savaşta ölen kadınlarının, kendilerini kale surlarından aşağıda yakılan ateşe atarak intihar ettikleri ve bu eylem öncesinden el izlerini duvara bıraktıkları bölüm.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Burası bugün için son gezi noktamız oldu, otele giriş yaptık ve odalara yerleştik. Otel, Park Plaza isimli güzel bir otel çıktı. Yarın Mandore denen bahçeleri gezeceğiz ve öğle sonrasında Beyaz Şehir lakaplı Udaipur’a uçacağız.

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

27.12.2014 Saat 00:24