RAJASTAN-ALTIN ÜÇGEN-VARANASİ-Delhi

Delhi’de bizi havaalanında, Hindistan’a ilk ayak bastığımızdaki şirket yetkilisi karşıladı. Araba ile kaldığımız otele götürüldük. Yol felaket kalabalık. İstanbul trafiğine laf edenlerin, bir de Delhi trafiğini görmelerini tavsiye ederim. Ertesi gün bizi Hindistan’daki en son rehberimizle şoförümüz otelimizden aldı.

Delhi, Eski ve Yeni Delhi olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Eski Delhi 12-19 yüzyıllar arasında Hindistan’a Müslümanların hakim olduğu dönemde devletin merkeziydi. Burada bu döneme ait çok sayıda eser mevcut. Yeni Delhi ise 1911 yılında İngilizler tarafından inşa edilmiş. Tarihte Delhi şehri 8 değişik yerleşim birimi şeklinde kurulmuş. Şah Cihan’ın kurduğu ve bugünkü Eski Delhi’nin temelini oluşturan 7. Delhi, 17. Yüzyılda kurulmuş. Bu döneme ait en önemli eserler Red Fort ve Cuma Mescit. Tarihte pek çok kez yağma ve yıkıma uğruyor ancak en çok hatırlananları 14. Yüzyılda Timur ve 1739 ‘da Pers kralı Nadir Şah’a ait olanlar.

SONY DSC

Tüm dünyada bulunan 7 adet Bahai Tapınağından bir tanesi olan Lotus Tapınağı, Delhi’de ilk gittiğimiz yer oldu. Birçok kaynağa göre Bahai Dini, yeni dini akımlar arasında sayılmaktadır. Bazı görüşlere göre, 19. yüzyılda doğmuş, başlıca büyük dinler ve diğer inançları sentezlemeye çalışan hümanist ve barışçıl bir dinsel harekettir; bazılarına göre bir din sayılmamaktadır.

IMG_1425Bahai Tapınakları, her dinden kimsenin sessiz olmak koşuluyla bildikleri şekilde ibadet edebilecekleri mekânlar ve şimdiye dek her kıtada bir tane olacak şekilde yedi tapınak inşa edilmiş. Bu tapınakların ortak özeliği, bir kubbelerinin ve dokuz girişlerinin olması. Bu dokuz giriş, dünyada dokuz dinin var olduğuna ilişkin Bahai inancını yansıtıyor. Bu tapınakların bulunduğu ülkeler; Amerika Birleşik Devletleri (Şikago), Uganda(Kampala), Avustralya (Sidney), Almanya (Frankfurt), Panama (Panama City), Batı Samoa (Apia) ve Hindistan (Yeni Delhi). Bizim ziyaret ettiğimiz Lotus tapınağı, en yeni Bahai Tapınağı ve 1986’da tamamlanmış ve pek çok mimari ödül almış.

Daha sonra ise India Gate (Hindistan Kapısı) ziyaretini yaptık. Burası 1. Dünya Savaşında ve 1919’da Afganistan’daki çatışmalarda ölen Hint askerleri anısına dikilmiş olan bir anıt.

IMG_1464

Hindistan’ın özgürlüğe kavuşmasını, dava arkadaşları ile birlikte verdiği mücadele ile sağlayan ancak Sikh koruyucuları tarafından bir suikast sonucu 1948 de öldürülen İndira Gandhi’nin yakıldığı yer Raj Ghat sonraki durağımız. Burada sadece İndira Gandhi değil, Nehru gibi diğer önemli Hint  insanlarının da anıt mezarları var. İndira Gandhi’nin anıt mezarı yaşamı gibi ne kadar da sade! Burası yemyeşil bir park. Her zamanki gibi tepemizde şahinler uçuşup duruyor. Yemyeşil çimen üzerinde bir Hintli çift oturmuşlar, erkek konuşuyor, kızın başı önde. Belli ki sorun var!

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Delhi caddelerinde araba ile dolaşıyoruz. Etrafta o kadar çok eser var ki hepsini gezmek mümkün değil. Bazılarını yol kenarında durup fotoğraflamaya çalışıyoruz. Daha sonra kavga dövüş ziyaret edeceğimiz Red Fort’u dışarıdan fotoğrafladık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSC

Şah Cihan’ın Delhi’deki en güzel eserlerinden bir tanesi Jama Masjid (Cuma Mescit). Cuma Mescit 40 mt yükseklikte iki minaresi ile Hindistan’ın bu en büyük camisi ve 1658 yılında yapılmış. Buraya girişte bayanlara üzerlerini örtmeleri için şal veriyorlar. Ayakkabıları dışarıda çıkartıyorsunuz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCHindistan’da türbanları ve uzun saçları ile Sikhleri bol bol görmüştük. Delhi’de bir Sikh tapınağını da ziyaret ettik. Burada da ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz. Başınıza da kız –erkek fark etmeden bir örtü örtüyorlar. Sikh tapınaklarına Gurdwara deniyor. 1500’lü yıllarda Guru Nanak ve takip eden 9 Guru tarafından geliştirilmiş dini bir öğreti olan Sikhizm, Hindu ve Müslüman dininden bazı motifler taşıyormuş. Sikhler bu tapınağı ziyaret ederlerken merdivenleri öperek içeriye giriyorlar. Tapınak içinde fotoğraf çekmek yasak, ancak dışarıdan fotoğraf çekebildik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yeni Delhi’de bulunan heybetli binalar, Eski Delhi ile uyumlu değiller. Şehrin bu tarafı Avrupa saraylarını andırıyor. Burada Cumhurbaşkanı’nın Sarayı ve Parlamento binaları var. Durup fotoğraflıyoruz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Saatler ilerliyor ama biz hala en önemli yerleri gezemedik:Red Fort ve Kutup Minar. Rehbere birkaç kez sormama ve “sonra gideceğiz” gibi laflar söylemesine rağmen teori, zamana pek uymuyor. Bizim Hindistan’daki son günümüz ve ana yerleri gezemedik. Sonunda rehberi kenara çekip durumu anlattım. Yanıtı kısa ama beni çıldırtan bir cümleydi;”Red Fort’u gezdik ya”. Sonrasında benim çirkin yüzüm ortaya çıktı. Açtım ağzımı, yumdum gözümü. Sonunda tekrar Red Fort’a gidiliyor ama trafikte bir sürü vakit kaybettik. Bu nedenle Hindistan yolcularına tavsiyem; programı tekrar tekrar doğrulatın ve kontrol edin.

SONY DSC

SONY DSCRed Fort, Şah Cihan’ın başkenti Agra’dan Delhi’ye taşımaya karar vermesi ile 1639 da inşaya başlanan bir kale. Yapımı 9 yıl sürmüş. O zaman için astronomik rakamlarla bitirilmiş. Tipik bir Şah Cihan zevki taşıyan bir kale. Bu kaleye Lahori Kapısı denen kapıdan giriş yapılıyor. Bu kapıdan sonra apartman dairelerinin bulunduğu bir kapalı mekan var. Burada hediyelik eşya dükkanlarına çevrilmiş yapılar var. Devamında bir bahçeden geçilip Divan-ı Aam denen bol kemerli ve İmparatorun halkı kabul ettiği yere geliyorsunuz. Ortada İmparatorun tahtının bulunduğu muhteşem bir alan var. Taş oymacılığı ve yarı değerli taşların eklendiği süslemeler çok güzeller. Tahtın bulunduğu alan tel filelerle çevrilmiş. Kötü niyetli bazı insanlar bu taşları söktükleri için önlem alınmaya çalışılmış. Burayı geçince Şah Cihan’ın beyaz mermer merakı yeniden ortaya çıkıyor. Bir yanda hamam, bir yanda Moti Mescit (İnci Cami-imparatorun özel camisi) ve İmparatorun Yamuna nehrine bakan sarayı. Sarayın ortasında, tüm sarayı dolaşan havuz sistemi var. Az daha Dünya Kültür Mirası listesi içindeki bu güzelim eserin içini göremeden buradan gidecektik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_0021Tekrar arabaya doluştuk ve son hedefimiz Kutup Minar. Ancak saat 16:00 oldu ve trafik artık milim milim ilerliyor. Kızların da benim de moralim bozuk. Adamla tartışınca biraz ortam gerildi. Sonunda Kutup Minar’a gitmede ısrar etmenin daha da tatsızlık çıkartacağına inandım ve rehbere bizi bir lokantaya götürmesini söyledim. 1199 da temeli atılan 72.5 mt’lik Kutup Minar’ı ancak ilk geldiğimiz gün dışarıdan fotoğrafladığımızla kaldık. Neyse bu programla ve zaman sıkışıklığı ile ancak bu oluyor. Bu arada Kutup Minar’ı Kuzey Hindistan-Bhutan seyahatimiz sırasında hakkını vererek ziyaret ettiğimizi burada ifade edeyim.

Delhi’de Ulusal Müze ve İndira Gandhi müzesi, Lodi Bahçeleri, Hümayün Mezarı diğer gezmek istediğim yerlerdi. Bunlar benim programa sığmayanlar ama bir gün daha olsa rahat rahat yapılabilirdi.

Akşam bize bu seyahati düzenleyen Travel With Us adlı şirketin sahibi bay Shyam otele geldi. Kendisi ile tanıştık, turu değerlendirmemizi istedi. Aslında bu zaman diliminde, bu fiyata maksimum faydayı sağladık. Ufak tefek aksaklıkları büyütmenin anlamı da yoktu. Herşeye teşekkür ettik ve bir daha ki buluşma için (Güney Hindistan) sözleştik.

Saat 05:00 İstanbul’a uçağımız kalkacak. Saat 01:30 da bizi hava alanına götürdüler. Bizi ilk gören firma yetkilisi Hindistan’daki son gördüğümüz kişi oldu. Uçağımıza binip, İstanbul’a döndük.

Hindistan gezi yazımı bu son sözlerle bitiriyorum. Hindistan zor bir destinasyon. Bir sürü olumsuzluklar var. Hijyen çok önemli bir problem. Dikkatli olmak gerekiyor. Çevremizde o kadar çok fakirlik vardı ki, fotoğraf makinemi bunları çekmek için hiç kullanmadım. Yani hep bardağın dolu tarafından baktık ve bugün geriye dönük değerlendirme yaptığımda şunları yazabilirim; Çok yorulduk ancak çok şey gördük ve yaşadık. Bir gezgin daha ne isteyebilir ki?

Yeni gezilerde buluşmak üzere…

Gezekalın.

Dr Ümit Kuru

Gözden geçirilmiş yeni yayın tarihi 15.01.2015 Saat 00:36

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yorum bırakın

Yorum bırakın