Brezilya-Iguazu soslu Arjantin-Şili-Patagonya gezisi-Tierra del Fuego-Ushuaia Gezileri-3

IMG_1678

Patagonya gezimizin hemen hemen her günü dolu dolu geçti ve her günden ayrı bir tat aldık. Ancak her gezinin bir sonu var elbette. Bu son tam günümüzü Tierra del Fuego yani Ateş Toprakları Ulusal Parkında geçireceğiz.

Tierra del Fuego dediğimiz zaman, Güney Amerika kıtasının en güneyinde yer alan takımadaları anlamanız gerekiyor. Tierra del Furego Ulusal Parkı 640 km2 büyüklüğünde ve bir kısmı Arjantin’de bir diğer kısmı da Şili’de.

Ushuaia’dan Milli Parkın girişine kadar 45 dakika kadar süren bir yolculuk yaptık. Bahia Ensenada yani Ensenada Körfezinde indik. Burada su inanılmaz derecede durgun ve manzara sabahın bu güzel ışığında müthiş. IMG_1693

Milli Park içinde çok sayıda yürüyüş rotası var. Bunlar uzunluk ve zorluk derecelerine göre değişiyorlar. Biz burada orta halli bir rota seçtik. Yaklaşık olarak 8 km kadar yürüyeceğiz. Bu yürüyüş rotamızın başlangıcında bir iskele (Puerto Guarani) ve onunda üstünde bir postane (Dünyanın Sonundaki Postane; “Unidad Postal Fin del Mundo”) var. Burada pasaportlarınıza 2 Amerikan doları karşılığında bir damga bastırabilir veya kendinize-arkadaşlarınıza bir kartpostal gönderebilirsiniz.

Burada daha fazla oyalanmadan yürüyüşümüze başladık. Etrafımız müthiş güzel. Yürüyüşümüzün ilk bölümü deniz kenarında oldu. Solumuz deniz, sağımız orman yani.

Bu parkuru yürüyüşümüzü, grup olarak, yaklaşık olarak 4 saatte tamamladık. Grup bir ara kaybolur gibi olsa da, çok sık aralarla yerleştirilmiş işaretler sayesinde herkes yeniden yolunu buldu ve araçların bizi beklediği yerde, Lago Roca’da (Roca Gölü) buluşabildik.

IMG_1737

En son grup olarak bir hatıra fotoğrafı çektirdik ve Ushuaia’ya öğle sonrası son serbest zaman için döndük. Şehri bir kez daha yürüyerek, son fotoğraflarımı aldım. Akşam veda yemeğimizi Maria Lola Resto adlı bir yerde yedik. Yemek olarak da final güzel oldu.

Ertesi günde bizi evimize getirecek olan uçağa binmek üzere Buenos Aires’e uçtuk.

Sonrası mı? Tabii ki bol bol karelere hapsedilmiş anılarla İstanbul’a dönüş oldu.

Evet sevgili Sanal Gezginler…

Bir gezi daha yapıldı ve yazıldı.. Darası yenilerine.. Sağlıkla ve mutlulukla..

Tüm gezginlere ve gezgin ruhu olanlara selam olsun..

Dr Ümit Kuru

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Brezilya-Iguazu soslu Arjantin-Şili-Patagonya gezisi-Tierra del Fuego-Ushuaia Gezileri-2

Beagle Kanalı-Ushuaia

Dünyanın en güneyindeki Ushuaia şehrinde ilk günümüze uyandık. Otelimiz sahile yakın. Önümüzde hiçbir bina yok. Beagle Kanalının tüm güzelliğini otel odamızdan seyrediyorum. Güneş daha yeni doğuyor ve bulutlu bir hava olsa da, sabahın bu erken saatlerinde görüntü müthiş.

Ushuaia, Isla Grande de Tierra del Fuego yani Büyük Ateş Toprakları Adasının güneyinde, Beagle Kanalı kıyısında yer alıyor. Yaklaşık 60 Bin kadar nüfusu var.

IMG_0690-001Kahvaltı sonrasında yürüyerek Ushuaia limanına geliyoruz. Buradan bineceğimiz tekne ile Beagle kanalı gezisi yapacağız. Ushuaia limanı, Antarktika’ya gitmek isteyen gezginler içinde başlangıç noktası. Antartika’ya 1000 kilometre mesafedeyiz ama oralara gitmek, en azından bu gezi de, pek mümkün gözükmüyor.

Atlantik ve Pasifik Okyanuslarının Güney Amerika kıtası boyunca birbirlerine kavuştukları 3 geçit vardır; Bunlardan ilki Magellan Boğazı oluyor ki, bunu bir gün önceden geçmiş bulunuyoruz. Bir diğeri ise 1835 yılında HMS Beagle gemisi ile bölgeyi keşfe çıkan ve bu keşif sırasında 2. geçiş yolunu bulan Kaptan Fitz Roy’un adını verdiği Beagle Kanalı ve en sonuncu geçit ise en güneyde bulunan Drake Geçidi. İşte biz bugün Beagle kanalında fokları, penguenleri, albatrosları göreceğiz.
IMG_0696-001Tekne turu için geldiğimiz Ushuaia limanında bir süre bekledikten sonra Yate Telianka isimli tekne ile Beagle kanalına açılıyoruz. Ushuaia şehri tepeleri karla kaplı sıra sıra dağları ile müthiş gözüküyor.

Etrafta manzara müthiş. İlk olarak Alicia isimli bir adaya yaklaştık. Adanın üzerinde denizaslanları uzanmış, “gelin bizim fotoğrafımızı çekin” havasındalar.

Tekneyle yaklaştığımız sonraki ufak adanın ismi; De Los Pajaros. Burada ada üzerinde binlerce kuş var; Karabataklar, Albatroslar, Martılar ve diğer pek çok farklı tür.

IMG_0813Bir Sonraki durağımız olan De Los Lobos adasına doğru giderken, her gezgine nasip olmayacak bir olaya şahit olduk. Denizin üstü bir anda albatros ve karabatak doldu. Önce anlamadık ama sonradan havalara sıçrayıp, adeta uçmaya çalışan sardalyaları görünce durumu anladık. Meğerse penguen ya da foklar denizde sardalya sürüsünü sıkıştırmışlar yemleniyorlar. Sardalyalarda onlardan kaçayım derken, denizin üstünde albatroslara yem oluyorlar. Albatroslar denizin üstünde, yuvarlak bir masa etrafına dizilmiş gibi kondular ve sardalyaları bir güzel yemeye başladılar. İşte bu manzara tüm gezi boyunca şahit olduğum en önemli olaydı.

Ushuaia körfezine giren ve çıkan gemilere kılavuzluk eden Dünyanın Ucundaki Fener, Faro del Fin del Mundo, Beagle Kanalı tekne gezimizin en uçtaki son adasıydı. Burası dünyanın en güneyindeki fener. Bol bol fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik tabii ki.
IMG_1229
Dönüş yolunda son olarak La Islas Bridges’e uğruyoruz. Bu ada ekosistem açısından oldukça önemliymiş. Ayrıca bölgenin yerlileri Yamana’lara ait izler de var.

Olağanüstü manzaralarla dolu 4 saati geride bırakıp Ushuaia limanına geri döndüğümüzde hepimiz zevkten dört köşe hale gelmiştik. Ertesi gün bu tekne gezisini yeniden yapalım fikri seslendirildiyse de, bu pek mümkün değildi.

Ushuaia küçük bir şehir. Tekne turu sonrasında, yine yürüyerek öğle yemeğini yiyeceğimiz Ramos Generales Kafeye gittik. İçeride eski-yeni obje dolu olmayan raf yok gibi. Burada yemek yerken, bir müzede yemek yediğiniz hissine kapılıyorsunuz.

Yemek sonrasında, Ushuaia sokaklarında turlamaya başladık. Ushuaia’nın ana caddesinin ismi San Martin Caddesi. Hediyelik eşya dükkânları, restoran ve kafeler ve çok sayıda outdoor kıyafet ve malzeme alabileceğiniz mağaza var. Bir de Antarktika turları da satın alabileceğiniz seyahat acenteleri.

San Martin Caddesi üzerindeki Postane binasına, hemen her gezide adet yaptığımız üzere, eşe-dosta kartpostal yollamak üzere girdik. Postane dış duvarı üzerine Ushuaia’nın kısa tarihi resmedilmiş. Duvarın bir yanında bölgenin asıl sahipleri olan (ancak onları “katledilmesi gereken birer hayvan gibi” gören zihniyete sahip batılılarca yok edilen) Yamana yerlileri, diğer tarafına da Ushuaia’nın ilk batılı sakinleri olan mahkûmlar resmedilmiş..

Ushuaia 1873 yılında mahkûmların sürgüne gönderildiği bir açık cezaevi ilan edilmiş. Ülkenin önceleri tüm azılı mahkumları, sonradan da siyasi mahkumları buraya getirilmiş. Mahkumların kaçabilecekleri bir yer ve yol olmayınca da tarihi boyunca da bu cezaevinin hiç aşılmaz yüksek duvarları olmamış. Zaten Ushuaia’yı da, kendi hapishanelerini de bu mahkumlar inşa etmişler.

Cezaevi bugün bir müze haline getirilmiş (Museo Maritimo de Ushuaia. Burayı mutlaka gezmenizi tavsiye ediyorum. Cezaevinin bugünkü hali bir yıldız şeklinde 5 kollu koridorlardan oluşuyor. Bu koridorun bir tanesinde cezaevi restore edilmiş ve her bir koğuşta balmumundan heykelerle o zamanki mahkum yaşamı tema edilmiş. Bir uzun koridorda resim sergileri düzenleniyor. Bir tanesinde bölgeye gelen Magellan ve Kaptan Fitz Roy’unkiler dahil gemiler maket halinde sergileniyor. Bir tanesi ise öylece orjinal hapishane hali ile bırakılmış.

Bu şehirde ziyaret edebileceğiniz bir diğer müze Dünyanın sonu müzesi (Museo del Fin del Mundo). Ancak ben sokaklarda aylak aylak dolaşmayı tercih edip bu müzeyi ziyaret etmedim. Giden arkadaşlardan edindiğim izlenim, illa bir müze gezmelik zamanınız varsa, tercihinizi eski cezaevini gezme yönünde yapın derim.

Bu geziler sonrası otelimize dönüp biraz dinlenme sonrasında akşam yemeği için San Martin Caddesi üzerindeki Bodegon Fueguino Restorana gittik. Güzel bir günü, güzel bir yemekle sonlandırdık.

Yarın gezimizin finalini yapacağız. Patagonya’ya yakışan bir final…

Gezekalın

Ümit Kuru

 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Midilli Adasına 5-6 günlük örnek gezi rotası

Midilli Adasına gerçekleştirdiğimiz 6 gecelik gezinin rotasını örnek olarak veriyorum;

1.Gün: Ayvalık-Mytilini geçişi için feribota biniş (saat 09:00 kalkış-Jale Tur veya Turyol ile geçiliyor).

Yolculuk 1 saat 50 dakika kadar sürüyor. Varışınız saat 11:00 gibi olur. Gümrük işleri için yeşil pasaportunuz yoksa iş biraz uzun sürüyor. Araçınızla Midilli’ye geçmek isterseniz yeşil sigorta yaptırmanız gerekiyor. Bir de uluslararası ehliyet konusu var ama bu kısım Midilli’ye geçişte pek de önemli olmayabilir. Bizim tekne de kendi aracı ile geçenler ilk alışta 350 TL vermeniz gereken ve TURING den alınan ehliyeti almamışlardı ve sorunda yaşamadılar. Ama Yeşil sigortayı yaptırmanız şart. Biz kendi aracımızı Ayvalıkta iskelenin yanındaki belediyenin işlettiği otoparka bıraktık. Günlüğü 10 TL. Aracınızı götürmeseniz de sorun yok, oradan araç kiralamanızı öneririm. Koca adayı başka türlü gezmeniz zor. Midilli’de limandan çıkar çıkmaz bir sürü araç kiralama yeri var. Günlük ortalama 30-35 EUR/kira bedeli.

Biz Mytilini’de kalmadan Kalloni’ye gittik. Burası adanın ortası buradan civarı gezmek kolay. Burada size Imerti Resort Hotel’i öneririm. Biz burayı http://www.booking.com üzerinden bulduk, daha da ucuza geldi.

İlk gün için otele yerleşme, geç bir öğle yemeği ve Skala Kalloni sahilinde yüzme yeterli gelecektir. Akşama ise Mimis Restoran Taverna’da yemek tavsiye edilir. Menüde Kalloni sardalyesi, musakka, cacık, Yunan salatası, Saganaki ve varsa ilginiz Uzo masada olsun derim. Uzonun da çok markası var ama bir Barbayani’yi (mavi renkli olanı) beğendik.

https://gezekalin.com/2013/07/14/karsi-sahil-midilli/

2.Gün: Skala Kalloni-Skala Eressos-Sigri gezileri

Sabah erkenden alacağınız kahvaltı sonrası Skala Eressos’da deniz keyfi yapılabilir. Buranın gelişmiş bir sahili var. Hemen deniz kenarındaki kafe-restoran türü işletmelerden birine yerleşip hem günü geçirir ve hem de yemek yiyebilirsiniz. Börek ve karides burada deneyeceklerinizden olsun. Ahtapotu başka yerde yiyeceksiniz. Buranın denizi çok güzel. 

Arkasından Taşlaşmış Orman ve Doğa Tariihi Müzesi için Sigri’ye doğru yola çıkın derim. Yolun dar ve virajlı olduğunu söylemem lazım. Yol üzerinde bir ayırım sizi Taşlaşmış Orman Parkına yönlendiriyor. Bu yol 3 km kadar stabilize bir yol ama dünyanın en önemli parklarından birisi ve bu konudaki en büyük olanı. Daha sonra ise Sigri’ye  doğru yola devam edersiniz. Sigri’de Osmanlı döneminden kalma bir kale var. Burada denize girebilirsiniz. Daha sonra ise Skala Kalloni’ye dönüş.

Akşam Mimis Restorantta Kalloni Sardalyesini denemeyi unutmayın

https://gezekalin.com/2013/07/15/karsi-sahil-midilli-skala-eressos-sigri/

3.Gün:Vatera Plajı ve Polichnitos Gezileri

Bugün ise Kalloni Körfesini diğer tarafına, Vatera Plajına doğru gezi yapın derim. Kalloni’den çıktıktan hemen sonra sulak alanlarda filamingoları kaçırmayın. Vatera plajının hem denizi çok güzel ve hem de dönüşte Polichnitos Köyünün o güzelim daracık sokaklarında kaybolmanızı tavsiye ederim. Bu köyün taş evleri, taş ev örneklerinin en güzellerinden. Konaklama Skala Kallonide.

https://gezekalin.com/2013/07/16/karsi-sahilmidilli-vatera-plaji-polichnitos/

4-5. Günler:Petra Mithimna (Molivos) Eftalou Plajı, Skala Sykamineas  Gezileri

Size tavsiyem kalan günlerinizi adanın kuzey  sahillerinde geçirmeniz. Hem yoldan kazanır ve hem de civarda daha fazla vakit geçirebilirsiniz. Eftalou Plajı kenarında otelleri var. Orada kalıp hem denizden ve hem de otelin imkanlarından faydalanabilirsiniz.  Molivos’da sabah yürüyüş yapıp fotoğraflamak çok güzel olacaktır. Molivos Limanını kaçırmayın. Petra adanın en turistik bölgelerinden birisi. Burada Meryem Ana Kilisesini ziyaret edebilirsiniz.

Skala Sykamineas’a bir öğle ve öğle sonrasını mutlaka ayırın ve ahtapotu burada yemenizi tavsiye ederim. Kagia Plajında yüzmeyi ihmal etmiyorsunuz.

Gezekalın…

https://gezekalin.com/2013/07/17/karsi-sahil-midilli-petra-mithimna-molivos-eftalou-plaji/

https://gezekalin.com/2013/07/18/karsi-sahil-midilli-molivos-skala-sykamineas/

 

 

Karşı Sahil; Midilli


Karşı Sahil; Midilli (Molivos, Skala Sykamineas)

IMG_3092-001

Daha dün geceden niyetine girdim. Sabahın körü, yani tam da fotoğraf çekmelik zamanda arabaya atlayacağım ve Molivos’un ara sokaklarında kaybolup, güzelim taşevlerini fotoğraf karelerime hapsedeceğim.

Güneşin daha yeni doğduğu bir saatte, kiralık arabamıza binmiştim bile. Kısa mesafe yolu tamamlayıp, Molivos Kalesine bakan otoparka aracımı park ettim.

Önce Molivos ya da diğer adı ile Mithimna hakkında biraz bilgi verelim. Mithimna ismi, mitoljideki Kral Makara’nın 5 kızından birisi olan Mithymna adlı kızından geliyor.Milattan önce 1300’lere kadar giden bir tarihi vamış. Ortaçağlarda buranın adı Molivos’a değişiyor. Bir zamanlar bu bölgede epey Türk varmış.

Karşıma çıkan ilk yokuş başında, kendimi yokuş yukarıya vurdum. Arnavut kaldırımı taşlı, daracık sokaklarında hiç insan yok. Etrafta dolaşan kedilere ve bana emanet sokaklar. Klasik Rum taşevleri yanında, zaman zaman cumbalı evler de karşıma çıkıyor. IMG_3106-001

Bu arada sokaklarda yavaş yavaş insanları görmeye başladım. Çoğu yaşlılar. Bazı yerlerde sokakların üstü salkım söğütlerle örtülmüş, gökyüzü gözükmüyor. Bu arada karşıma bir fırın çıktı. Daldım içeriye. Maksat hem yiyecek nevale almak ve hem de izin verirse fotoğraf çekmek. Hem simidimi aldım ve hem de izin alınca fotoğraflarımı çektim. Bu arada bizim simitlerle, Yunan “Simiti” arasında çok fark var. Yani gözünü seveyim bizim sokakta satılan çıtır simidin. Yine de sabahın o saatinde ve adanın o güzel ve bana özel anlarında iyi gitti. Bir de çay olaydı!

Daha sonra tepenin zirvesini bulunca Cenevizlilerden kalma olan Molivos Kalesine ulaştım. Bir süre burada oturup hem soluklandım ve hem de ayaklarımın altında bulunan Molivos panoramasının  fotoğraflarını çektim. Bir süre sessizliğin sesini dinledim. Ne mutluluk! IMG_3107-002

Tekrar yola koyulup aşağıya doğru yürüdüm. Geniş bir daire çizip tekrar otoparka geldim ve arabayı alıp, bu sefer Molivos limanına kadar gittim.

Günün bu saatleri fotoğraf için en uygun saatler. Limanın fotoğraflarını çektim. Sonra da yeni açılmış bir kafeye oturdum. Pek umudum olmasa da bir kahve söyledim. Türk kahvesi demeyeceksiniz, illa Yunan kahvesi ısmarlanmalı. Ama orada da Kurukahveci Mehmet Efendi’yi ve Türk usulü hazırlanan kahveyi, Yunan kahvesine değişmem. Yunan kahvesi daha seyreltilmiş şekilde hazırlanıyor.

Sabahki bu  aktivitem 1,5-2 saat kadar sürdü. Sonra doğruca otele ve kahvaltıya gittim. Bizim ekip kalkmış ve kahvaltıda bir hayli yol almışlar. IMG_3114-002

Kahvaltı sonrası kendimizi otelin hemen önündeki Eftalou Plajına attık. Denizin dünkü denizle hiç ilgisi yok. Deniz son derece davetkar. Baştan çıkmaya hazır olan ben ve Naime denize ilk adımlarımızı biraz ürkek olarak attık. Dünkü denizin soğundan sonra, sabahın bu saatinde denizin daha da soğuk olacağı gibi bir ön yargımız var. Ama denizin soğukluğunun da dünkü ile uzaktan yakından alakası yoktu. Sabah sabah deniz, keyfimizi yerine getirdi.

Öğleye kadar denize girip, otelin havuzunun şezlonglarında yattık. Öğle zamanı bu sefer ekiple birlikte arabaya atladık ve Skala Sykamineas’e doğru yola çıktık. Burada öğle yemeğimizi yiyeceğiz. Ben menümü daha oralara varmadan seçmiştim; Ahtapot yiyecektim. Bizim ekip yemek deyince tam kadro yollarda olabiliyor! IMG_3066

Skala Sykamineas aslında bizim otelden yani Eftalou Plajından çok yakın. Ancak bu kısa yolu bizim arbalarla hiç tavsiye etmediler. Sahilden gitmek yerine, Molivos’a gidip,  Skala Sykamineas’a 12 km sonra ulaşmak daha doğru olacaktı ve biz de bunu yaptık.

Çok dolambaçlı bir yol sonrası Skala Sykamineas vardık. Şirin mi şirin bir yer..Buranın en göze çarpan yeri Panagia Gorgona kilisesi; Yani Balıkçıların Bakiresi Kilisesi. Bu kilise bir kaya üstüne kurulmuş ve balıkçıların koruyucusu olarak kabul edilmiş.

Kilisenin karşısında bir restorana oturduk. Ben şarapta işlem görmüş ahtapot yedim. Tek kelime ile nefisti! Yanına da Yunan Salatası, muhteşem oldu. Tavsiye edilir.

Bu güzel yemek sonrasında aracımız bu sefer 500 metre ötedeki Kagia Plajında deniz girmeye gittik. Midilli’de girdiğimiz en güzel denizlerdendi. Hemen sahildeki bir kafe restoranta oturup, çay kahve içme ya da birşeyler yeme şansınız da var. Burayı kaçırmayın derim.

Sabahıyla akşamıyla müthiş bir gün daha yaşadık. Akşam Molivos’ta havası yerinde ama yemekleri bu ada için fazla batı mutfağı kokan bir yerde yemeğimizi yedik ve günü tamamladık. Aslında bunun bir de yarını vardı ama bu son günü ye iç yat türü bir gün olarak ayırdığımız ve yaptığımızdan pek de öyle anlatmaya değer bir gün değildi. Bu nedenle Midilli Adası gezimizin anılarını burada kesmek en iyisi olacak.

Evet sevgili dostlar, Sanal Gezginler.. Bir gezimizi daha sizlerle paylaştık, hem de 32 kısım tekmili birden..

Yeni gezilerde, sağlıkla..

Gezekalın

IMG_4077

19.07.2013 saat 01:31

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.