Daha dün geceden niyetine girdim. Sabahın körü, yani tam da fotoğraf çekmelik zamanda arabaya atlayacağım ve Molivos’un ara sokaklarında kaybolup, güzelim taşevlerini fotoğraf karelerime hapsedeceğim.
Güneşin daha yeni doğduğu bir saatte, kiralık arabamıza binmiştim bile. Kısa mesafe yolu tamamlayıp, Molivos Kalesine bakan otoparka aracımı park ettim.
Önce Molivos ya da diğer adı ile Mithimna hakkında biraz bilgi verelim. Mithimna ismi, mitoljideki Kral Makara’nın 5 kızından birisi olan Mithymna adlı kızından geliyor.Milattan önce 1300’lere kadar giden bir tarihi vamış. Ortaçağlarda buranın adı Molivos’a değişiyor. Bir zamanlar bu bölgede epey Türk varmış.
Karşıma çıkan ilk yokuş başında, kendimi yokuş yukarıya vurdum. Arnavut kaldırımı taşlı, daracık sokaklarında hiç insan yok. Etrafta dolaşan kedilere ve bana emanet sokaklar. Klasik Rum taşevleri yanında, zaman zaman cumbalı evler de karşıma çıkıyor.
Bu arada sokaklarda yavaş yavaş insanları görmeye başladım. Çoğu yaşlılar. Bazı yerlerde sokakların üstü salkım söğütlerle örtülmüş, gökyüzü gözükmüyor. Bu arada karşıma bir fırın çıktı. Daldım içeriye. Maksat hem yiyecek nevale almak ve hem de izin verirse fotoğraf çekmek. Hem simidimi aldım ve hem de izin alınca fotoğraflarımı çektim. Bu arada bizim simitlerle, Yunan “Simiti” arasında çok fark var. Yani gözünü seveyim bizim sokakta satılan çıtır simidin. Yine de sabahın o saatinde ve adanın o güzel ve bana özel anlarında iyi gitti. Bir de çay olaydı!
Daha sonra tepenin zirvesini bulunca Cenevizlilerden kalma olan Molivos Kalesine ulaştım. Bir süre burada oturup hem soluklandım ve hem de ayaklarımın altında bulunan Molivos panoramasının fotoğraflarını çektim. Bir süre sessizliğin sesini dinledim. Ne mutluluk!
Tekrar yola koyulup aşağıya doğru yürüdüm. Geniş bir daire çizip tekrar otoparka geldim ve arabayı alıp, bu sefer Molivos limanına kadar gittim.
Günün bu saatleri fotoğraf için en uygun saatler. Limanın fotoğraflarını çektim. Sonra da yeni açılmış bir kafeye oturdum. Pek umudum olmasa da bir kahve söyledim. Türk kahvesi demeyeceksiniz, illa Yunan kahvesi ısmarlanmalı. Ama orada da Kurukahveci Mehmet Efendi’yi ve Türk usulü hazırlanan kahveyi, Yunan kahvesine değişmem. Yunan kahvesi daha seyreltilmiş şekilde hazırlanıyor.
Sabahki bu aktivitem 1,5-2 saat kadar sürdü. Sonra doğruca otele ve kahvaltıya gittim. Bizim ekip kalkmış ve kahvaltıda bir hayli yol almışlar.
Kahvaltı sonrası kendimizi otelin hemen önündeki Eftalou Plajına attık. Denizin dünkü denizle hiç ilgisi yok. Deniz son derece davetkar. Baştan çıkmaya hazır olan ben ve Naime denize ilk adımlarımızı biraz ürkek olarak attık. Dünkü denizin soğundan sonra, sabahın bu saatinde denizin daha da soğuk olacağı gibi bir ön yargımız var. Ama denizin soğukluğunun da dünkü ile uzaktan yakından alakası yoktu. Sabah sabah deniz, keyfimizi yerine getirdi.
Öğleye kadar denize girip, otelin havuzunun şezlonglarında yattık. Öğle zamanı bu sefer ekiple birlikte arabaya atladık ve Skala Sykamineas’e doğru yola çıktık. Burada öğle yemeğimizi yiyeceğiz. Ben menümü daha oralara varmadan seçmiştim; Ahtapot yiyecektim. Bizim ekip yemek deyince tam kadro yollarda olabiliyor!
Skala Sykamineas aslında bizim otelden yani Eftalou Plajından çok yakın. Ancak bu kısa yolu bizim arbalarla hiç tavsiye etmediler. Sahilden gitmek yerine, Molivos’a gidip, Skala Sykamineas’a 12 km sonra ulaşmak daha doğru olacaktı ve biz de bunu yaptık.
Çok dolambaçlı bir yol sonrası Skala Sykamineas vardık. Şirin mi şirin bir yer..Buranın en göze çarpan yeri Panagia Gorgona kilisesi; Yani Balıkçıların Bakiresi Kilisesi. Bu kilise bir kaya üstüne kurulmuş ve balıkçıların koruyucusu olarak kabul edilmiş.
Kilisenin karşısında bir restorana oturduk. Ben şarapta işlem görmüş ahtapot yedim. Tek kelime ile nefisti! Yanına da Yunan Salatası, muhteşem oldu. Tavsiye edilir.
Bu güzel yemek sonrasında aracımız bu sefer 500 metre ötedeki Kagia Plajında deniz girmeye gittik. Midilli’de girdiğimiz en güzel denizlerdendi. Hemen sahildeki bir kafe restoranta oturup, çay kahve içme ya da birşeyler yeme şansınız da var. Burayı kaçırmayın derim.
Sabahıyla akşamıyla müthiş bir gün daha yaşadık. Akşam Molivos’ta havası yerinde ama yemekleri bu ada için fazla batı mutfağı kokan bir yerde yemeğimizi yedik ve günü tamamladık. Aslında bunun bir de yarını vardı ama bu son günü ye iç yat türü bir gün olarak ayırdığımız ve yaptığımızdan pek de öyle anlatmaya değer bir gün değildi. Bu nedenle Midilli Adası gezimizin anılarını burada kesmek en iyisi olacak.
Evet sevgili dostlar, Sanal Gezginler.. Bir gezimizi daha sizlerle paylaştık, hem de 32 kısım tekmili birden..
Yeni gezilerde, sağlıkla..
Gezekalın
19.07.2013 saat 01:31
Vedat Sarıdilek
/ Temmuz 19, 2013🙂