Japonya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesinde toplam olarak 19 eseri bulunmakta. Biz gezimizde bu eserlerden 7 tanesini gezdik.
Aşağıda Japonya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi içindeki eser ve yerleri toplu halde bulunuyor. Bunlar hakkında internetten bulduğum, küçük tanıtım videoları da ekledim. Böylece seyahat planlamanız öncesi fikir sahibi olabilirsiniz. Altı çizili mavi yazılar ise benim ziyaret edip de, daha önce yazısını ayrıntılı olarak yazdığım yerlere olan bağlantıyı gösteriyor. Parantez içinde rakamlar ise o eserin listeye alınma zamanını gösteriyor.
Japonya’nın UNESCO Dünya Kültür Mirası Eserleri
Bu liste içinde Japonya’nın 14 eseri var;
-
Horyu-ji Bölgesinde Budist Anıtları (1993)
Japonya’nın listeye alınan ilk Dünya Kültür Mirası eseridir. Nara Prefaktöryal bölgesi içinde yaklaşık 48 Budist anıtı var. Bunlardan birkaçı 7.-8. yüzyıldan kalma ve bu onları dünyada hala ayakta olan en eski tahta binalar yapıyor. Bu yapıların tarihsel önemi sadece eski olmaları değil. Aynı zamanda Kore yoluyla Japonya’ya gelen Budizmin ve beraberinde Budist Tapınaklarının, Çin tarzı yapı şekillerinin Japon kültürüne adapte edilmelerini göstermeleri yönünden de önemi var.
-
Fujisan; Kutsal ve Sanata ilham Veren Yer (2013)
Fujisan yakın sayılabilecek tarihte listeye girmiş bir yer. Fuji Dağı, hem yüzyıllardır Japon sanatçıların ilham kaynağı olan her zaman karlı, konik tepesi ve çevresindeki doğal güzelliklerinden kaynaklanan estetik görünümü ile ve hem de çok eski zamanlardan gelen ve Japon halkınca kabul görmüş dini kutsiyet taşıyan özelliği ile UNESCO listesinde yer almış. Fujisan’ı ziyaret ettik ve daha önceki bir yazımda Fujisan’ı anlatmıştım.
https://www.youtube.com/watch?v=Q1kuzvY1W94
-
Gusuku Kaleleri ve Ryukyu Krallığı’na ait Eserler (2000)
Ryukyu Krallığı Japonya’ya ait Doğu Çin Denizi ile Büyük Okyanus arasında sınır oluşturan takımadalarda, 12-17. yüzyıllar arasında hüküm sürmüş bağımsız bir krallık. Bu krallığa ait kale (Gsuku şato anlamına geliyor) ve beraberindeki yapılar UNESCO Dünya Kültür Mirası içindeler.
-
Himeji-jo (1993)
Himeji-jo, 17. yüzyıl Japon kaleleri için ayakta kalan çok iyi bir örnek eser. Zamanına göre çok yüksek düzeyde bir savunma ve korunma yöntemleri/silahları ile donatılmış, 83 binalık bir kompleks. Beyaz renkli kale, ahşabın, estetik ve zamanına göre ileri bir teknoloji ile harmanlanmış bir baş yapıtı.
-
Hiraizumi – Budist Saf Toprakları temsil eden tapınak, bahçe ve arkeololojik alanlar. (2011)
Hiraizumi, Japonya’nın Kuzey Doğusunda, Tohoku bölgesinde, Iwate vilayetinde küçük bir kasaba. Budist Saf toprakları temsil eden Hiraizumi, tapınaklar, bahçeler ve arkeolojik beş siteyi kapsar. Hiraizumi, Japonya’nın Kuzeyinin merkez yönetimine ev sahipliği yaptığından burada 11-12. yüzyıllardan kalma yönetim binaları da bulunuyor. Krallık, Budizmin Saf Toprakları kavramı üzerine kurulmuş. Bu nedenle de Budistlerin, ölüm sonrası Buddha’nın Saf Toprakları anlayaşından hareketle düzenlenmiş bahçe ve tapınaklar bölgesidir.
-
Hiroshima Barış Anıtı (Genbaku Dome) (1996)
Hiroşima’ya 6 Ağustos 1945 yılında atılan atom bombasının yıkıcı gücünü hatırlatması ve insanlığın barış içinde yaşaması umudunun bir sembolü olarak, bombanın atılması sonrasındaki hali ile korunan bir anıt. Bu konudan daha önceki bir yazımda Hiroşima başlığı bahsetmiştim.
-
Eski Kyoto’nun Tarihi Binaları (Kyoto, Uji ve Otsu Şehirleri) (1994)
Çin eski başkentleri model alınarak inşa edilen Kyoto, 19. yüzyılın ortalarına kadar Japonya İmparatorluk başkentiydi. 1000 yıllık bir birikimi ile Kyoto, Japonya’nın, özellikle dini yapıları olmak üzere, ahşap mimarinin gelişiminin ve tüm dünyadan örnekleri ile bahçe düzenlemesinin önemli bir örneği olması ile listeye girmiş bir kent. Kyoto başlığı altında konuyu daha önce yazmıştım.
-
Eski Nara Tarihi Kalıntıları (1998)
710-784 yılları arasında başkentlik yapmış olan Nara, bu dönem içinde yönetimin şehire kazandırdığı eserlerden dolayı zenginleşmiş. Şehir 8. yüzyıla ait imparatorluk saray kalıntıları, Şinto mabetleri ve Budist tapınaklarına ev sahipliği yapıyor. Konu hakkında geniş yazım Nara başlığı altında bulunuyor.
-
Shirakawa-go ve Gokayama’nın tarihi evleri (1995)
Gassho-stili dedikleri evlerde, dağlık bir bölgede ve uzun zaman dünyanın geri kalanından izole bir şekilde yaşayan ve dut ağacı ve ipek böcekçiliği yetiştiriciliğinden geçimini kazanan insanların köyleridir Shirakawa-go ve Gokayama. Dua eder pozisyonda damlı evleri Japonya’da türünün tek örneğidir. Bu güzel köyü de gezimizde görme şansımız oldu ve bu konuyu Shirakawa-go başlıklı yazımda anlatmıştım.
https://www.youtube.com/watch?v=lcJRsd0Gxck
-
Itsukushima Şinto Mabedi (1996)
Seto İç Denizindeki Itsukushima Adası, çok erken zamanlardan beri Şintoizmin kutsal yeri sayılmıştır. Buradaki ilk Şinto mabedi 6. yüzyılda yapılmış. Şimdiki mabet ise 12. yüzyıldan kalma ve sonradan ilave edilen binalar birbirleri ile büyük uyum içindeler. Bunların yapımı teknik beceri gerektiriyor. Deniz ve dağ arasındaki mabetler renk ve şekil olarak kontrastlar gösterirlerken doğanın güzelliği ile insan yaratıcılığı birbirlerini tamamlamış. Bu güzel yeri de gezimizde ziyaret etme şansımız oldu ve Myajima Adası başlık yazımda konuyu anlatmıştım.
-
Iwami Ginzan Gümüş Madeni ve onun Kültürel alanı (2007)
Honshu Adası’nın Güney-Batısında nehrin açtığı derin vadilerle kesilmiş dağlık alanda 16-20. yüzyıllar arasında işletilmiş gümüş madenleri de UNESCO Kültür Mirası Listesine girmiştir. Burada maden ocakları, eritme ve arıtma bölümleri ile madeni limana ulaştırma yolları bulunuyor. Maden buradaki limanlardan Kore ve Çin’e yollanıyormuş. Bu madenler Japonya’nın ekonomisi için çok önemli rol oynamışlar. Şimdi maden alanı yoğun bir ormanlık alan haline gelmiş. Bu alanda kaleler, mabetler, sahile ulaşım yolları ve işlenmiş madenin gemilere yüklendiği 3 adet liman kenti var..
-
Kii Sıradağları Kutsal Alan ve Hacı Yolları (2004)
Pasifik Okyanusuna bakan Kii Dağlarının yoğun ormanları içinden geçen 3 kutsal alan-Yoshino ve Omine, Kumano Sanzan, Koyasan- haç yolları ile eski başkentler Nara ve Kyoto’ya bağlanıyordu. Bu alan ve ormanlık yollar çok iyi belirlenmiş ve 1200 yıldır kullanılan hacı yolları. Yılda 15 milyon civarı turist alan bu bölge hem doğa harikası ve hem de yol üstü mabetleri barındırıyor.
-
Nikko Mabet ve Tapınakları (1999)
Nikko ve beraberindeki doğa yüzyıllardır kutsal bir alan kabul ediliyor ve buradaki yapı ve ahşap işçiliğindeki incelik sanat şaheseri. Bu yapılar Tokugawa Şogunları tarihi ile yakından ilgili. Biz gezimizde bu alanı gezme ayrıcalığını yaşadık ve Nikko başlığında bu konu ile ilgili ayrıntılı bir yazı yazmıştım.
-
Japonya’nın Meiji Dönemi Endüstriel devrim alanları: Demir-Çelik, gemi yapımı ve kömür madenciliği (2015)
Çok zorlama bir UNESCO Kültür Mirası Listesi başlığı benim için ama Feodal dönemin Japonyası’nın yıkılıp, Meiji döneminde batı endüstrisinin ülkeye adaptasyonunu göstermesi nedeni ile listeye alınmış.
-
Tomioka İpek Fabrikası ve ilgili alanları (2014)
Yine Meiji Dönemi endüstrileşme çabalarını ve arzularını gösteren bir yer olması nedeni ile listeye alınmış bir yer. Tokyo’nun Kuzey-Batısında Gunma Prefaktoryal bölgesinde geç 19-erken 20. yüzyıl başlarında kurulmuş bir ipek fabrikası. Bu fabrika ürünleri özellikle Avrupa ve Amerika olmak üzere ihraç edilmiş.
https://www.youtube.com/watch?v=oE5hnkFsurA
Japonya’nın UNESCO Dünya Doğa Mirası Eserleri
İ (4)
-
Ogasawara Adaları (2011)
Ogasawara Adaları denince, 3 grup halinde toplamda 7939 hektar alanı kaplayan otuzdan fazla adayı anlamak gerekiyor. Adalar, sundukları doğal güzellikler yanında bir yarasa türü olan ve yok olma tehlikesi altındaki Bonin Flying Fox ve 195 tehlike altındaki kuş türüne de ev sahipliği yapması ile önemliler. Ogasawara Adaları, bunun dışında da birçok endemik bitki türüne de evsahipliği yapmaları yönünden Dünya Doğa Mirası Listesi içinde bulunuyor.
https://www.youtube.com/watch?v=b4ilOK2oM50
-
Shirakami-Sanchi (1993)
Burası ormanlık bir alan. Eskiden Kuzey Japonya’nın tüm dağ sırtları ve tepelerinde özel bir tür Japon Kayın ağacı (Siebold’s beech trees) bulunurmuş. Şimdilerde ise sadece Kuzey Honshu’nun dağları,bu Japon Kayın ağacının doğal ortamı kalmış ve bu nedenle bu orman listeye girmiş.
-
Shiretoko (2005)
Shiretoko Yarımadası, Japonya’nın en kuzeydeki adası olan Hokkaido Adası’nın Kuzey-Doğusunda yer alıyor. Halk dilinde dünyanın sonu anlamındadır. Yarımadanın doğu tarafında Rusya’nın Kunaşir adası görülüyor. İyi korunmuş çevre (Siretoko milli parkı) sayesinde 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmiştir. Yarımadanın uzunluğu 70 km, genişliği 25 km, alanı ise 1,230 km²’dir.
-
Yakushima (1993)
Japonya’nın Kagoşima ili sınırları içinde yer alan Kyūshū’nün güneyinde bulunan subtropikal bir adadır. Japonya’nın bilinen en yaşlı ağaçları buradadır. 1000 yıldan daha yaşlı olduğu düşünülen bu ağaçlara Yakushima Adası ve Japonca sedir ağacı anlamına gelen “sugi” kelimelerinin kombine edilmesinden “yakusagi” deniyor. En yaşlı ağacın 7000 yaşı üzerinde olduğu düşünülüyor. Eksik kaldığına, göremediğimize, en çok üzüldüğüm alanda burası oldu.












Bir başka denememizi ise bir suşi barda yaptık. Suşi’yi gezi boyunca çok yerde yedik ama en lezzetlisi burada , suşi barda, yediğimiz oldu. Burada oturarak yemelisiniz. Çok keyifli. Önünüzden kayıp akan bir bant üzerinde, tabaklar içinde suşiler var. Yani çeşit çeşit suşiler, önünüzden geçit yapıyorlar. Üzerlerinde ne olduğu ve fiyatları yazılı. Aynı fiyat için, aynı renk ve biçimde tabaklar var. Siz yemek sonunda hangi tabaktan kaç tane yemişseniz hesabınız ona göre çıkartılıyor. Yemek sonunda masanızda bulunan bir musluktan yeşil çay doldurup içebiliyorsunuz. Doutonbori’de bir suşi barda, suşi yemeyi bir gezi aktivitesi olarak görün ve mutlaka yapın derim. 







Hiroşima Barış Müzesine yakın, korunmaya alınmış bir ağaç var. Bu ağaç patlamadan sonra ayakta kalan ağaçlardan bir tanesi. Bu bakımdan önemi var. Patlama merkezinden 1300 metre uzakta bulunan bu ağacın, patlamaya bakan tarafı yanmış ama diğer tarafı sağlam. Bu ağaç bugünkü yerine 1973 yılında dikilmiş ve büyümeye de başlamış. Bu ağaçlara “hayatta kalan ağaç- anlamında Hibakujumoku deniyor. Bombalamada bitkilerden yer üstünde olanlar çok etkilenmişken, yer altında olanların pek de etkilenmediği görülmüş. Zamanla bu bitkiler kendilerini yenilemişler. Hiroşima’da 2011 yılında yapılan bir çalışmada 170 kadar ağacın bombadan önce de şimdiki yerinde olduğu görülmüş.

Hiroşima’ya atılan atom bombası etkilerini patlamadan sonra ilk 1 dakika içerisinde meydana getirdiği ani etkiler (Işık, -Isı, -Ani Nükleer Radyasyon -Basınç (Blast) gibi) ve bomba patladıktan 30-60 dakika sonra kalıntı etkileri (Radyoaktif Serpinti) şeklinde göstermiş. Nükleer infilakın bütün etkilerini 100 kabul edersek, bu etkilerden: %35’i ısı (Işık ile birlikte geliyor), %5 ani nükleer radyasyon, %45 basınç (Blast) ve %15 radyoaktif serpinti etkisi olarak ortaya çıkıyormuş. 4000 C’leri bulan ani sıcaklıkta insanlar kavrulmuşlar.















Kyoto’da gecelediğmiz 2. gece sonrası sabah uyanıp sıkı bir kahvaltı yaptık. Bugün program daha kolay gözüküyor. Önce Kyoto’nun Güney kısımlarına düşen Fushimi Inari Taisha Mabedi‘ni gezeceğiz. Sonra da Japonya’nın bir dönem başkentliğini yapmış ve barındırdığı eserleri nedeni ile UNESCO Dünya Mirası Listesi içinde bulunan Nara kentini gezeceğiz.
Japonya’nın ilk başkenti olan Heijo’nun başkent olma tarihi 710 yılı. O zamanın başkenti olan ve bir zamanlar Heijo diye adlandırılan şehir, bizim bugün gezeceğimiz Nara Şehri. Nara, UNESCO Dünya Miras Listesi içinde. Yani biz Japonya’daki 5. UNESCO Dünya Mirası Listesi eserimizi bugün geziyoruz.

Bu parkın bir diğer özelliği park içinde özgürce gezen yüzlerce geyiğin olması. Geyiklerin yediği özel bir yiyecek, yuvarlak bir kraker, satılıyor. Onlarla geyikleri besleyebiliyorsunuz. Geyik fotoğrafı çekeceğim diye dağ taş gezmeye giderken, burada ellerimle 10-15 geyiği beslemek ve soluk alıp verişlerini parmaklarımın ucunda hissetmek ne hoş bir duyguydu tahmin edemezsiniz. Geyik Şinto inancında Tanrıların habercisi konumunda. Nara’da bu parkta özgürce dolaşan 1200 kadar geyik, şehrin sembolü ve doğal hazine olarak kabul görüyor. Geyikler inanılmaz derecede evcil duruyorlar ama beslenme sırasında gerek kendi aralarında yaptıkları yiyecek kapma yarışından, gerekse de beslenirken aceleci olmalarından zaman zaman agresif olabiliyorlar. Yani sonuçta bir ev kedisi değil, bir vahşi geyikle karşı karşıya olduğunuzu akıldan çıkartmayın derim. Bu parkta bir taraftan etrafta dolaşan geyikler ve bir taraftan artık çiçeklerini dökmeye başlamış olan kiraz ağaçları ve yerlere dağılmış pembe renkli çiçek yapraklarından yerde oluşan örtü, çok güzel bir ortam oluşturuyor.
Japonya’da çay içimi bizdeki gibi “çek bir çay abime!” olayı değil. Çayın yani O-cha (yeşil çay)’nın Japon kültüründeki yeri çok farklı. Japonya’da çay içmenin kendine has bir kültürü ve ritüeli var. Japonya’da çay törenleri çok ince detayları bulunan bir sanat dalı. Japon çay seremonisine verilen isim Cha-no-yu. Çay seremonisi dediğimizde, Zen Budizmi’nin etkisi ile yeşil çay tozunun bazı geleneksel kurallar bütünü içinde hazırlanıp, çay halinde servis edilip, bu çayın içilmesini anlıyoruz. Misafirlerin ve çayı sunanın her hareketinin bir adabı var. Cha-no-yu, bire bir Türkçeye çevrilirse, “çay için sıcak su”; sadō ve chadō ise “çay yolu/sanatı” anlamında. Çay sunumu öyle sıradan bir iş değil, bunun için özel yetiştirilmek gerekiyor. Hatta bu işin okulu var.
