Capri Adası aktivitesi bol olan bir ada. Yazın deniz için kalabalıklaşan adanın aslında keşfedilmesi gereken çok yeri var. Kaldığımız otelin lobisinden aldığımız Capri Haritasında 4 tane rota işaretlenmiş ve gayet güzel bir şekilde güzergah tarif edilmiş. Bunlardan bir tanesi Anacapri ki biz buraya zaten bugün tur programı içinde gideceğiz. Bir diğer güzergah adada yazlık villaları bulunan Roma İmparatoru Tiberius’un en büyük ve en muhteşem villası olan Villa Jovis’e ve Tiberius Dağına giden rota. İmparator Tiberius burayı MÖ 1. yüzyılda yaptırmış. Üçüncüsü dün yapmaya çalıştığımız ama yolu kapalı olduğu için Krupp Merdivenlerini takip ederek Marina Piccola’ya (Küçük Liman) ulaşamadığımız rota. Sonucu olan ise bir doğa harikası olan Arco Naturale, Pizzolungo, Tragara’ya giden rota ki en uzun olanı bu. Bizim bugün yapacağımız Anacapri turu saat 10 civarı başlayacak. Bu nedenle biz erken kalkıp gidiş dönüş 1 saat kadar sürecek olan Arco Naturale‘ye kadar bir yürüyüş yapalım istedik.
Sabah kahvaltı sonrası Umberto 1 meydanını ve dün gece yemek yediğimiz lokantanın önünden geçerek Arco Naturale’ye doğru yürüdük. Bu kısımlar adanın daha sakin olan kısımları. Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş sonrası hedefe vardık. Bence bu rotayı, en azından bu kısmını yapmalısınız.
Bu yürüyüş sonrasında Anacapri’ye gitmek için grupla bir araya geldik. Buradan Anacapri’ye gidiş için ya minibüs ya da taksi kullanmanız gerekiyor. Biz bir grup arkadaş taksi ile çıktık. Taksi 20 EUR’ya gidiyor.
“Ana” ön eki antik Yunanca’da “yukarı” anlamına geliyor. “Anacapri” (Yukarı Capri), Capri’den 150 metre daha yüksekte. Anacapri’de önce Villa San Michele’in önünden geçerek adayı yukarıdan gören bir seyir terasına gittik. Buradan baktığınızda karşıda Ischia Adası, Vezüv Yanardağı, Capri Büyük Liman ve tabii ki Capri’nin muhteşem manzarası insanı büyülüyor.
Grupla bu toplu kısa gezi sonrasında 2 saate yakın serbest zaman verildi. Biz bir grup arkadaşla teleferikle Anacapri’nin de tepesine, Monte Solaro (Solaro Dağı)’ya çıktık. Teleferik dediğimiz tek kişilik ve açık bir teleferik. Gidiş-dönüş 10 EUR vermeniz gerekiyor. Anacapri’den de 590 mt daha yükseğe çıkıyorsunuz. Yaklaşık 15 dakika sürüyor. Buraya çıkarken üstünüze sıcak tutacak bir şeyler alsanız iyi olur. Teleferikle çıkarken ve tepe serin olabiliyor. Tepeye çıkmayı sakın ihmal etmeyin. Buradan adanın iki tarafının manzarası da muhteşem. Tepede bir de kafeterya var.
Teleferikle Anacapri’ye tekrar döndük. Bir sonraki hedefimiz Villa San Michele’i gezmek. Bu villa İsveçli doktor ve yazar Axel Munthe’ye aitmiş ve sonradan müzeye çevrilmiş. Bahçesi çok güzel. Hem ev ve hem de bahçe çok sayıda antikaya ev sahipliği yapıyor. Bahçenin uç kısmında antik Mısır’dan küçük bir sfenks de var.
Anacapri’de,belki de yaşantım boyunca yediğim ve yiyebileceğim en kötü pizzayı öğle yemeğinde yedikten sonra Positano’ya gitmek için feribota bineceğimiz limana geldik.
Capri Adası’ndan gece konaklayacağımız Positano’ya feribotla geçiş 40 dakika sürüyor. Bu yolculukta kaçırmamanız gereken Galli Adaları. Sirenusas olarak da bilinen bu küçük adacıklarda, güzel sesleri ile denizcileri etkileyen ve kayalıklara çarpıp kaza yapmalarına neden olan Siren adı verilen, gövdesi kuş başı insan olan yaratıklar yaşarmışlar. Mitolojik kahramanların bir tanesi lir, bir tanesi flüt çalar ve sonuncusu da şarkı söylermiş. Hikaye bu tabii ki. Bir dönem bu adaların sahibi Rus balet Nurayev imiş.
Bu güzel yolculuk sonrasında Positano kıyılarına ayak bastık. Positano 1950’lere kadar küçücük bir balıkçı köyü iken John Steinbeck tarafından yazılan bir yazı ile meşhur olmuş. Çok sayıda turist alan bir yere dönüşmüş. Burası evlerinin tepelere doğru yerleşimi ile karakterize olduğundan vertikal şehir de deniyor.
Positano gezimize Santa Maria Assunta Kilisesi ile başladık. Kubbesi Majolika denen İtalyan çinisi ile kaplı bu kilisenin içinde siyah Madonna ikonu var. Bizans döneminden kalma bu ikonu görmek şansımız olmadı. Kilisenin içine girdiğimiz halde ikonun ön tarafı örtülmüştü, göremedik. Bu ikonun bir de hikayesi var. Bu hikayeye göre Bizans’tan bu ikonu çalan korsanlar Akdeniz’de seyahat ederlerken, Positano açıklarında korkunç bir fırtınaya yakalanırlar. Ölümü bekleyen korsanlar gökten bir ses duyarlar; “Posa, Posa ! (Bırak, bırak!). Onlarda ikonu denize bırakırlar ve ikon Positano sahiline sürüklenir. Fırtına aniden durur. Bu da başka bir hikaye işte.
Burada dolaşırken ilk dikkatimi çeken, Capri Adası’nda olduğu gibi her yerin limon ağaçları ile dolu olmasıydı. Hele bir de Sfusato denen bir limon çeşidi var ki kocaman görünümde.
Positano içinde kısa bir yürüyüş sonrası otelimize gittik. Positano’da kaldığımız otelin ismi Hotel Royal Domina Viale Pasitea. Burası tepede bir hotel. Merkeze inmeniz için minibüse binmeniz ya da 400 merdiveni inmeniz gerekiyor.
Akşam yemeği için şehre inmeye üşendik ve otel yakınında bir yer aradık. Saraceno d’oro adlı bir restoranda yemek yedik. Burada yediğimiz limonlu makarna muhteşemdi.
Bu gecelik bu kadar..
Yarın Amalfi Kıyıları gezimize devam…
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
13.05.2015 Saat 00:50
Lakme
/ Haziran 9, 2015Dr Axel Munthe’nin yaşamını okudunuz mu?
Hayat hikayesi ve bölgeyi anlatan “San Michele’nin kitabini” (the story of San Michele) bularak okumanizi öneririm
gezekalın
/ Haziran 9, 2015Müzesinde orjinalini gördüm ama kitabı okumadım. İyice merak ettim şimdi bulurum inşallah..Teşekkürler.