Saat 9:30 da kalkacağı söylenen özel uçağımıza binmek üzere Katmandu Havalimanına doğru saat 07:30 da yola çıktık. Gümrük ve pasaport işlemleri sonrasında beklemeye başladık. Saat 09:30 oldu, 10:30 oldu henüz bir hareket yok. Sonunda bir görevli gelip saat 11:00 için uçağa bineceğimizi söyledi. “Galiba sahiden gidebileceğiz” diye düşünmeye başladım.
Bizi uçağa saat 11 de aldılar. Hatıra olsun diye uçağın önünde fotoğraf çektirmeyi ihmal etmedik. On beş dakika kadar da kalkış sıramızı bekledikten sonra havalandık. Katmandu’ya havadan bir bakış attıktan sonra heyecanla Himalayaları göreceğimiz dakikaları beklemeye başladık.
Uçak 18 kişilik ve Buddha Air’ e ait olan bir uçaktı. Uçakta sağlı sollu birer koltuk var. Herkes dışarıyı görüyor ama uçuş rotası yönünde sol tarafta oturanlar Himalayaları görecekler. Gerçi uçak bizim, isteyenler fotoğraf çekmekte zorlanmayacaklar. Günseli hanım en arkada sol taraftaki koltuğunu benle değiştirme inceliğini de gösterdi. Oh! Keyfim gıcır.. Haydi bakalım bana şimdi yüzünü gösterme de görelim Himalayalar!
Bu arada bir ara verip biraz Himalayalar hakkında konuşalım;
Himalayalar, dünyanın en büyük ve en yüksek sıradağları. Asya’nın orta güney kısmında, doğu batı doğrultusunda uzanıyor. Dünyanın en yüksek zirvesi Everest (8850 mt) Nepal ile Tibet (Çin) sınırında ama Nepal’e dahil durumda. Himalayalar, levha tektoniği kuramına göre, iki kıtasal levhanın yani Hindistan levhası ve Asya levhasının çarpışması sonucu oluşmuş ve bu oluşum halen devam etmekte.
Pakistan, Hindistan, Çin, Nepal ve Bhutan’ dan geçen 2400 km uzunluğundaki Himalaya dağ zincirinin buzulları, Asya’nın 9 büyük nehrini besliyor. 1,3 milyar insan, bu suyollarına bağımlı olarak yaşıyor. Verilere göre Himalayalar da sıcaklıklar, son 30 yıl içinde on yılda bir 0,6 ile 0,15 derece artmakta ve sıcaklıkların artmaya devam etmesi halinde 50 yıla kadar buzul ve karların tamamen erimesi bekleniyor. Küresel ısınma burayı da etkiliyor.
Dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’in diğer adları; “Sagarmatha” (Gökyüzünün Alnı anlamında), “Chomolangma veya Qomolangma” (Evrenin Anası anlamında).
Bu zirveye 29 Mayıs 1953’de Yeni Zelandalı dağcı ve kaşif Sir Edmund Hillary ve Nepal’li şerpaTenzig Norgay ile birlikte ilk kez çıkıyorlar.
Himalayalar üzerindeki diğer meşhur tepeler ise;
-K2 (8,611 mt-Dünyada 2. en yüksek zirve-Pakistan),
-Kangchenjunga (8,586 mt, Dünyada 3. en yüksek zirve Hindistan-Nepal),
-Makalu (8,462 mt. Dünyada 5. en yüksek zirve-Nepal),
-Dhaulagiri (8,167 mt. Dünyada 7. en yüksek zirve-Nepal),
-Nanga Parbat (8,125 mt, Dünyada 9. en yüksek zirve-Pakistan),
-Annapurna (8,091 mt, Dünyada 10 zirve. en yüksek- Nepal)
Himalayaların görüntüsü gerçekten muhteşem. Daha önce bana yüzünü göstermeyen ve iki kez sislerin altında kalan dağlar, sonunda tüm güzelliği ile gözlerimin önündeydi. Bu arada hostes müjdeyi verdi:” Everest hemen solunuzda”. O andan itibaren uçakta herkes de bir heyecan oldu. Uçağın camları net görüntü almaya müsaade etmeyince, Günseli Hanım hostesten, kokpitten fotoğraf çekebilmemiz için pilottan izin rica ettiğimizin iletilmesini istedi. Hostes mırın kırın etse de, bu sefer öldürücü cümleyi söyledi;”ama uçakta belgesel çeken bir yolcumuz var”. Pilota bu durum iletilince bize izin verdi; Yuppy… Günseli hanımın “hallettim, gel” demesi ile fırladım arka sıralardaki yerimden ve kokpite girdim. Kokpitteki cam ile bizim cam arasında çok fark var; oranın camları pırıl pırıl. Bastım deklenjöre, sayısını bilmiyorum.
Uçuş 1 saat 15 dakika sürdü. İlginç bir manevra ile Bhutan’daki tek havalimanının bulunduğu Paro şehrine doğru alçalmaya başladık. Bir ara dağlardaki evler uçağın üst hizasında kaldı. Rahat bir inişle Paro havalimanına indik. Paro havalimanı, benim Tayland’daki Koh Samui Adasındaki havalimanından sonra gördüğüm en şirin havalimanı. Havalimanında her yerde yeni evlenmiş ve biri erkek güzeli, diğeri kız güzeli olan kral ve kraliçenin fotoğrafları asılı. Kral ve Kraliçe 13 Ekim 2011 yılında evlenmişler. Bu son kral ülkedeki neredeyse tüm tabuları yıkıyor. Örneğin Kral ilk kez halkının arasında Kraliçeyi öpmüş ki, bu gazetelere müthiş bir olay olarak yansıdı. Evlenen Kral eskiden o kızın tüm kız kardeşleri ile de evlenmiş sayılırmış ki, bu kral onu da kaldırmış. Bunlar işin magazin kısmı ama bu Kral, bildik krallara pek benzemiyor. Adam krallıktan vazgeçip ülke parlamenter sisteme ve demokrasiye geçsin istiyor ama halk “hayır sen başımızda ol”diyor.
Ülkede kralın başında olduğu ve şehirlerden doğrudan seçimle gelen insanların bulunduğu 50 ye yakın milletvekili ile parlamenter bir sistem var. Anayasa yapılmış. Ülkenin yasaları içinde bir madde var ki bayıldım; Ülke topraklarının %60’ından az ormanlık alanı olamaz. Ülkenin bugünkü ormanlık alanı ise %72’ye ulaşmış. Ülke insanlarının sayısı 700.000 ama mutlular. Kralın sözler bakar mısınız;Gayrı Safi Milli Mutluluk, Gayri Safi milli hasıla dan daha önemlidir.. Ben bu adamın bu düşüncesine sahip insanları, ülkemin başında isterdim…
Bhutan’lılar ülkelerine Bhutan demiyorlar. “Druk Yul” (kükreyen ejderhanın ülkesi) diyorlar. Bhutan kelimesi bir misyoner tarafından söylenmiş ve “Tibet (Bhotos) topraklarının sonu” anlamında. Ülke toprakları 39.000 km2’lik bir alanı kaplıyor. Ülkenin %75’i Budist, %25’i Hindu inancına sahip. Her iki inançta kardeş kardeş bir arada yaşayıp gidiyor.
Ülke tarihi için önemli isimler var. Din adamı (Guru) Rimpoche ülkede Budizm’in kök salmasında önemli iken, 1616 yılında ülkedeki iç çatışmaları bitiren ve Bhutan Krallığını ilk kuran Namgyal diğer bir önemli kişi. Sonra gelen karışıklıklara son veren ve 1907 de krallığın başına geçen ise Ugyen Wangchuck. Ondan sonraki krallar Wangchuck ailesine ait. Son iki tanesi hala yaşıyor; Oğluna 52 yaşında tahtı devreden devrimci kral Jigme Singye Wanchuck ve şimdiki kral Jimge Khesar Wangchuck. Rüya gibi bir törenle evlenen bu sonuncusu kral.
Havalimanından çıkıp, önce Paro’da Yue Ling Restuarant’da öğle yemeği yedik sonra da Drukyel Dzong adlı kale manastıra gittik. Dzong kelime anlamı olarak kale demek. Bu kalelerde hem dini idare ve hem de yönetimsel idare yan yana.
Drukyel Dzong, Paro şehrinden 15 km uzaklıkta. Burada aracımızı park ettiğimiz köyün meydanında hemen her evin duvarına iddialı çizimlerle penis resimleri çizilmiş. Bu resimlerin eve bereket ve uğur getirdiğine inanılıyor. Bazı evlerin çatı çıkıntılarında ise tahtadan penis heykelleri asılı. Bu resim ve heykellerin nazar ve şeytani güçlerden evleri koruduğuna inanılıyor. Günümüzde Bhutan şehirlerinde bu resimlerden utanç duyulduğundan, duvarlara çizimden kaçınılsa da kırsal alanlarda bu gelenek hala devam ediyor. Gerçekten bizde Bhutan da gezdiğimiz yerlerde ereksiyon halindeki erkeklik organı resimlerine ve asılı haldeki tahtadan heykellerine bolca rastladık. Aslında bu gelenek “Deli rahip” unvanlı, kadın ve şaraba düşkünlüğü ile bilinen 15-16. Yüzyıllarda yaşamış Drukpa Kunley’e dayanıyormuş. Bu rahip Budizm’i farklı yöntemlerle öğretirmiş. Onun manastırının duvarında başlamış bu adet ve yayılmış. Bir diğer yaklaşım ise bu adetin ondan ve Budizm den de önceki Şamanist bir dinin etkisi ile hep var olduğu şeklinde.
Biz bu kısa köy gezisi sonrası Drukyel Dzong kalesine doğru yola çıktık. Kısa bir tırmanıştan sonra kaleye geldik. 16. Yüzyılda Tibet’lilere karşı zafer sonrası inşa edilen kale 1 ay önceki depremden zarar görmüş. Bu sırada 1 kişi düşen taş nedeni ile öldüğünden İçeriye ziyaret ise yasakmış, giremedik.
Daha sonra köye geri döndük. Köyün çeşmesi başında su ile oynayan çocukları görünce “fotoğraflarım gelmiş” deyip koşturdum o yöne doğru. Ama ne pozlar verdiler bir bilseniz!
Daha sonra aracımıza binip Paro ya doğru hareket ettik. Yol üzerinde Amankora adlı bir resort otele girip, çok güzel bir ortamda bitkisel çaylarımızı içtik.
Bundan sonra ise 50 km kadar ötede olan ve konaklayacağımız Thimphu şehrine doğru yola düştük. Hava karardı sayılır, yorulduk. İki saat kadar sonra Bhutan’ın başkenti Thimphu şehrine geldik.
Hava karardı ama bu saatte de otele gitmek istemiyoruz. Thimphu şehrinin gecesini bir yaşayalım bakalım deyip, şehre daldık. Bir saat kadar şehirde oyalanıp sonra otellerimize doğru yola düştük..
Bu gecelik bir kısmımız başka, bir diğer grubumuzda başka bir otelde kalacağız. “Olsun! dert değil dedim” kendi kendime. Bhutan’a geldik ya.
Önce arkadaşları Jamba Jang resort adlı otellerine bıraktık sonra da bizim otelimiz olan Namgay Heritage Hotel e gittik. Diğer tarafı bilmem ama bizim kaldığımız otel acayip güzeldi..
Bir günü daha bitirdik. Zamanı hızla tüketiyoruz. Ne de çabuk geçer sayılı günler!
Gezekalın..
Dr Ümit Kuru
İlk yayın tarihi 24.11.2011 saat 00:26
Gözden geçirilmiş son yayın tarihi 02.04.2015 Saat 01.06