Gezinin Laos bölümü oralara kadar gitmişken görsek iyi olur diye planlanmıştı. Geziyi 4 gün uzattı. Doğrusu ya başlangıçta bizim grupta “değer mi” tartışması yaşanmadı değil. Ama size sonda söylemem gerekeni, en başta söyleyeyim: değer! Özellikle de Laos’un kültür başkenti Loung Phrabang. Eminim ki bu ülkede gizli saklı daha nice görsel hazineler vardır.
Laos, Vietnam’ın batısında topu topu 6,5 milyon nüfuslu küçük bir ülke. Aslında ülke ismi “Lao insanları ülkesi”. Ama Avrupalı Laos demiş, öyle kalmış. Tayland ve Laos arasında sınır yapan Mekong nehri Avrupalıların bu tür yanlış anlamalarına iyi bir örnek. Mekong nehrinin ismi yerel olarak Khong nehri. Me nehir, Mekong River dediklerinde,” Khong Nehri Nehiri” gibi bir adlandırma oluyor ama Batılı demiş bir kere. Avrupalı ilk ayak basanların bölge adlarını, adetlerini yanlış anlama ve yorumlamaları sonucu aslından farklı adlandırmalar bölgeye yapışmış, kalmış.
Laos Vietnam’a göre çok özgün bir ülke. Birisi başkenti olmak üzere, sadece iki şehrini görmemize rağmen bu farkı anlıyorsunuz.
Ho Chi Minh şehrinden uçakla Vientiane’e üç saate yakın uçmak gerekiyor. Kuş uçuşu 912 km. Uçak saatinin öğle sonrası olması, uçaktan inmek, havaalanında vize almak (2 adet fotoğraf ve 30 USD gerekiyor), bavul almak derken Vientiane ancak akşamın karanlığında vardık. Tabii ki homurtularımız yükseldi ama yapacak bir şey yok. İlk gün kü program kaçtı, bir de yarına uçakla Luang Phrabang’a geçiş var.
Otel, Mekong nehri kıyısında, karşıda sokak satıcıları var. Mekong nehri kıyısında bizim kır lokantalarına benzeyen bir sürü lokanta veya yemek yeme alanı mevcut. Tezgahlarda balık, karides, meyve dolu. İsterseniz verin balık siparişinizi, karşı kıyı Tayland’a karşı, Mekong nehri kıyısında gece ışıkları altında yemek yiyin. İmrendim ama bu gezi iddialıyım, ishal olmayacağım!
Laos’a ayak bastığımız ilk andan itibaren, ilk dikkatimiz çeken insanların güler yüzleri. Hele küçüklerin size bir şey satmak isterken ki önce “Sabaydi” (Sa-Bai-Dee=Merhaba) diye başlayan sonra da “Bay samting” (buy something-bir şey satın alsana!) diye biten sözleri yok mu? Grupta herkesin diline dolandı bu kelimeler. Bir de “Kop Ça” (Khawp Jai-Teşekkür ederim, sonuna Lay Lay eklerseniz çok teşekkür ederim oluyor) kelimesini sevdik. Diğer bir dikkatimizi çeken de çok sayıda tapınak olması ve etrafta çok sayıda turuncu giysileri ile Budist rahip ve rahip adaylarının gezmeleri. Budizm burada en yoğun ve en eski haliyle yaşanıyor.
Akşam otele yerleştikten sonra yemeğe gittik. Yemek yediğimiz yer hoş bir mekandı. Yemeklerini beğendim ama bundan sonrada aynı yemeklerin, her gün aynı sırada ve çeşitte yenmesi biraz sıktı. Yemekte yerel dansların sunulduğu bir gösteri izledik. Bu arada methini duyduğum Laos birasının ilk tadışını burada yaptık ve Laos da kaldığımız süre boyunca da öğle ve akşam yemeklerinde onu içtim; çok güzeldi. Banko, tavsiye ederim.
Ertesi sabah, bu gezi de birkaç kez yapmak zorunda kaldığımız gibi, çok erkenden kalkıp, kahvaltılar elimizde, dünün yapılamayan gezisini yapmaya çıktık. İlk durak Wat Si Muang adlı bir tapınak. Burasının yapımı çok da eski değil ve sonra ki gördüklerimize nazaran küçük bir tapınak ama önemli bir tapınak. Küçük olmasına rağmen var olan önemi, şehrin kutsal emanetlerinin saklandığı tapınak olmasından geliyor. Aslında Hindu bir Kimer tapınağı üzerine inşa edilmiş. Kimer tapınağı kalıntıları hala bir köşede duruyor ve bunların üstünde bir leylek gördük ama önce heykel mi değil mi anlamadık. Hiç hayat belirtisi yoktu, sonradan lütfen bir hareket edince canlı olduğunu anladık.
Burada yerel rehber Budizm hakkında biraz bilgi verdi. Bu sırada ellerinde tencerelerle turuncu giysili rahipler dışarıdan geldiler ve tapınağa girdiler. O anda ne olduğunu anlamamıştık, sonra ki günlerde anladık ki bu olay Laos’da her sabah erken saatlerde tekrarlanan ve Laos’a gelen turistlerin hiçbirisinin kaçırmaması gereken bir merasim. Rahipler ellerinde tencereleri ile tek sıra halinde yürüyüp, yemek dolu tencereleri ile rahipleri bekleyen halktan yemek bağışı kabul ediyorlar. Biz meğerse bu olaydan dönen rahipleri görmüşüz. Topladıkları yemekleri tapınakta paylaşıp yiyorlardı. Luang Phrabang’da bu rütieli her gün saat 5:30 da kalkıp seyrettim. Mutlaka şahit olmalısınız.
Bu ziyaret sonrasında sabahın erken saatlerinde açılan diğer bir yere, Vientiane Pazarına gittik. Belli ki yerel rehber daha geç açılan yerler için vakit kazanıyor, olsun biz memnunuz. Bu pazarlar bu saatlerde genellikle yiyecek alış verişi için varlar. Buradan sonra Patusai ya da Zafer Takına gittik. Burası tipik Lao mimarisi ile, Paris’teki Zafer Takı örnek alınarak 1958’de yapılmış; Fransız boyunduruğu altından kurtulmuş bir ülkeden, ilginç bir gönderme. Buranın en üstüne çıkıp Vientiane panoramasını fotoğraflıyoruz. Gördüğüm en sade başkentlerden.
Artık ortalık iyice hareketlendi. Sırada That Luang Tapınağı var ve bu tapınak Laos’un ulusal simgesi. Bu tapınakta Budizmin kutsal emanetleri var (Kutsal emanetlerin saklandığı manastırlara Stupa deniyor). Tipik bir Laos tapınağı ve büyük bir tapınak. 1566 yılında yapılmış ancak savaşlardan zarar görmüş ve yanlarında bulunan tapınaklar yeni yapılmış.
Wat Sisaket burada gezdiğim tapınaklar içinde en güzel olanıydı. Buranın özelliği, 1800’lü yıllarda Siyamlıların saldırılarından yıkılmadan kurtulabilen tek tapınak olması. Çok güzel bir yapı. İçinde 8000 üzerinde Buda heykeli var.
Wat Phra Keo gezimizde ise bir zamanlar bu tapınakta bulunan Emerald Budha’nın artık Bangkok da bir tapınağın içinde sergilendiğini öğreniyoruz.
Öğleye kadar geziyi tamamlayıp, Luang Prabang’a uçmak üzere havaalanına gittik. Yarın Luang Prabang’dayız.
Gezekalın..
Dr Ümit Kuru
10.12.2014 Saat 22:28