Etiyopya Gezi Anıları-3. Gün Langano Gölünden Arba Minch’e

IMG_2344

Sabah kahvaltıya gittiğimizde benim dün geceden yaşadıklarımın benzerlerini hemen herkesin yaşadığını anladım. Ancak bir gezgin arkadaşımızın çözümü hepimizde tebessüm yarattı. Kendisi tesiste çalışan birisini, kapısının önünde nöbete dikmiş, adam da elinde mızrakla sabaha kadar nöbet tutmuştu. Bunun karşılığı olarak da 10 Amerikan doları kazanmıştı.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kahvaltı sonrasında bu güzel tesiste son fotoğraflarımızı çekip Arba Minch’e doğru yola çıktık. Bugünkü 250 km’lik yolculuğumuzun ilk durağı Shashemene adlı bir yer olacak. Burada Rastafarizm hareketinin takipçileri olan ve Jamaika’dan Haile Sellassie’nin daveti ve onlara toprak bağışlaması üzerine 1960’larda gelerek buraya yerleşen insanlar oturuyor.

Bob-Marley-13Musevilik ile Hıristiyanlığın karışımı olan bu dini inanış hareketine göre, Hazreti Musa aslında zencilere liderlik etmiş ve Zion denen kutsal toprakları, cenneti, onlara vaat etmiştir. 1900’lü yılların başında, zamanında Afrika’dan götürülen köleleri tekrar Afrika’ya döndürme misyonunu üstlenen Marcus Garvey, gittiği yerlere bu dini yaymıştır ve bir gün bir mesihin Afrika’da ortaya çıkarak, siyah ırkı birleştireceği kehanetinde bulunmuştur. Kimi yere göre sayıları 180000, kimine göre de 1000000 civarında olan bu inanışa sahip olanlara göre  Hazreti İsa’da zencidir. Bu dine ait ilahiler, özellikle Bob Marley’in öncülük ettiği Reggae müziğine kaynaklık etmiştir. Bob Marley bu hareketi Reggae müziği ile dünyaya tanıttı.

Haile Sellassie çok ilginç bir kişilik olarak biliniyor. Onun Haile Sellassie olan ismi, kraliyet tacını giymesi sonrasında verilmiş. Öncesinde olan ismi ise Ras Tafari. Ras, Amharik dilinde şef anlamına geliyor. Haile Sellassie’nin, Süleyman Peygamber soyundan gelen ve hiç kesilmeden devam ettirilen Etiyopya Kraliyet ailesinin 225’inci üyesi olduğuna inanılıyor.  Haile Sellassie’nin bu dinle bağlantısına gelince; rehberin anlatımına göre, Haile Sellassie bir ziyaret sırasında uzun süredir yağmayan yağmurun yağmasına neden olmuş ve Jamaika’lı insanlarda bu hikmeti ona bağlamışlar ve onun Marcus Garvey’in kehanette bulunduğu mesih olduğuna inanmışlar. O da bu sıfat karşısında Jamaika’dan insanlara Shashemene’de toprak bağışlamış ve buraya yerleşmelerine izin vermiş.  Rastafarizm inanışına göre Haile 1975’lerde ölmesine rağmen, aslında ölmemiş ve hala yaşamaktadır.  Esrar içmeyi bu din içinde ruhani bir olay olarak kabul eden bu insanlar, Haile Sellassie sonrası ülke için sorun olmuşlar.

İşte biz bugün Shashemene’ye uğrayarak bu insanların yaşamlarına şahit olacağız. Ancak bir sorun var; bugün Pazar ve Cumartesi gecesinden çoğunlukla dumanlı olan kafalar nedeni ile geç uyanacakları gibi bir düşüncemiz var. Maalesef bu doğru çıktı ve daha evvelden bilinen tüm evlere gidildiği halde hepsi de sıkı sıkıya kapalıydı. Tüm gezi boyunca gerçekleşmeyen tek aktivite bu oldu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu gezinin ana konusu Etiyopya’nın kabileleri ve bizde Güneye doğru yol alarak bu kabilelerin bir kısmını tanıyacağız. Bugün yol üzerindeki ilk kabilemizi, Alaba’ları, ziyaret ettik. Shalla Gölü civarlarında yerleşik olan bu insanlar 250000’e yakın nüfusa sahipler. Bende bu kabilenin bıraktığı en önemli özellik evlerinin dışına yaptıkları desenli boyamalar. Bu evlerden bir tanesinin içine girip bilgi aldık. Evin içinde, kerpiç duvarlarda da hayvan figürleri çizilmişti. Daha sonra da hemen her evde gördüğümüz gibi ev içinde pek eşya yok.

Alabalar, Etiyopya’da bulunan ve bazılarına göre 84, bazılarına göre 77 etnik gruptan bir tanesi. Bu ülkede çoğu Asya-Afrika (Sami, Kuşitik, Omotik diller) ve daha azı da Nilo-Sahara grubuna dahil olan çok sayıda dil konuşuluyor. Ancak devletin resmi dili, Amharik dili.

Yolda durakladığımız yerlerden birisi de Awasa Gölü kenarı oldu. Aslında ayaklarımızı açma ve kısa bir soluklanma için durduğumuz göl kenarında, yıkanan insanlara şahit olduk. Mayo giymemiş halleri ile bizleri pek de umursamadan yıkanan bu insanlara Güneye indikçe daha çok rastladık. Bir yanda erkeklerin, hemen diğer yanda da, göz mesafesinde kadınların yıkanır halde görülmesi çok normal bir olay onlar için. Zamanla alıştım onların bu hallerine ve hatta Addis Ababa’ya dönüş yolunda insanların giyinik halde olmalarını yadırgar hale geldim diyebilirim. Beyaz adam, bu insanların doğal hallerine uymayan bir giysi giydirmiş, ama bu giysi onlarda eğreti duruyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonradan Sodo şehrine gidip, öğle yemeğini yedik. Yol boyunca hemen her yerde ellerinde sarı bidonlarla insanları gördük. Bu kadar göl ve nehir olsun ve bu insanlar hala ellerinde bidonlarla su almaya gitsinler! Hala şaşırıyorum

Hemen tüm gezi boyunca yemekte bize sunulan alternatifler, makarna, çorba ve balık, bazen de et oldu. İnjera adlı yemekleri başından beri damak tadımıza  hiç uymadı.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonunda Arba Minch adlı şehre vardık. Burası Omo Vadisindeki gezimizde, son modern sayılabilecek şehir. Burada başka bir Eco Lodge da ama ilkine göre daha iyi şartlar altında olan bir yerde (Swaynes Eco Lodge) kalacağız. Burası hem Chamo ve hem de Abaya Gölleri ile bu ikisini ayıran Nechisar Ulusal parkına yukarıdan bakan bir konumda. Etrafta babunlar, maraboular, renk renk kuşlar dolaşıyor, uçuşuyor. Hey Yarabbim! sevdim ben bu ülkeyi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yemek sonrası dışarıda bahçede oturup iyice alışkanlık haline getirdiğim yerel birayı içiyorum. Bu seferkinin adı Harar. Bu da güzel çıktı. Bugün 30’lu dereceleri gördük ama İstanbul’da şiddetli soğuk varmış. Artık iyice kararmış olan havaya rağmen bol yıldızlı bir gökyüzü nedeni ile seçebildiğimiz dağ siluetine bakıp, soğuk biradan bir yudum daha aldım…

Günün sonu artık, yarın büyük macera var; Dorze köyünü gezip, Chamo gölünde tekne turu yapacağız. Gezmek güzel şey. Bir de gece uyanmadan, deliksiz uyuyabilirsem değmeyin keyfime..

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

İlk yayım tarihi

17.03.2011 saat 01:09

Gözden geçirilmiş son hali

21.09.2014 Saat 17:42