Tüm Çekincelerinizi Bir Kenara Bırakın! İRAN GEZİ YAZISI: Ali Kapı-Kapalı Çarşı/İsfahan

Ali (Ālī-Aali) Kapı, Safevi Devletinin yeni başkenti olan İsfahan’daki kraliyet sarayının adı. Ali (Ālī-Aali) “büyük, üstün” anlamında Arapça’dan geçen bir kelime. Ali Kapı ile “imparatorluk yönetimine giriş kapısı” anlatılmak istenmiş. Nakş-ı Cihan Meydanı’nın batı tarafında, Şeyh Lütfullah Camisi’nin karşısında yer alıyor. Şatafatlı bir meydan kompleksi yaratmış olan Şah Abbas’ın, dışarıdan baktığınızda böylesine küçük bir sarayda oturması size uygun gelmeyebilir. Bu saraydan geriye doğru uzanan ve Çarbağ (Chahar Bagh) Bulvarı denen 6 km’lik yol üzerinde, Çehel Sütun ve Heşt Beşt Sarayları gibi başka saraylar da bulunuyor. Yani bu sarayı Safevi Saraylarına giriş kapısı olarak değerlendirmek lazım.

Saray, Safevi Hanedanının resmi ikametgahı olarak kullanılmış. Saray 48 metre yüksekliğinde. Her bir kata daracık, zorlu bir döner merdivenle erişilebilen altı katı var. Ali Kapı Sarayı’nı benzersiz kılan, aslında mimari özellikleri. Ali Kapı, bir zamanlar İran’ın en yüksek binası, yani tabiri caizse gökdeleniymiş. Bu sarayda onu bir mimari şaheser yapan pek çok nokta var. Yıllar içinde çeşitli ilaveler olmuş. Bu yüzden binaya dışarıdan farklı yerlerden bakarsanız, sarayın farklı sayıda katlarını da görebilirsiniz. Yani saraya tam ön cepheden bakıldığında sarayın balkonlu ve sadece iki katı olduğu görülmektedir. Ancak yanlardan bakarsanız sarayını üç katını, arkadan bakarsanız beş katın tamamını görebilirsiniz. Müzik salonu olan altıncı kat dışarıdan görünmüyor.

İlginç bir not buldum ama doğruluğunu sağlayacak başkaca yazıya rastlamadım. Buna göre sarayın kapıları aslında Necef’teki kutsal İmam Ali Türbesi’ndenmiş. Şah Abbas, Necef’ten aldığı bu kapıların yerine de altın kapılar yapılmasını emretmiş.

Tonozlu bir kapıdan giriş yapılan saray ilk halinde, yani 1.Şah Abbas döneminde, 2 katlı olarak yapılmış. Sarayın ilk katı yabancı elçilere ve onlarla görüşmelere ayrılmış. Kapıdan geçtikten sonra bir koridora ulaşıyorsunuz. Bu koridor, köşelerindeki kubbeleri sayesinde, yankı işleviyle ünlü. Buna göre, bir köşede fısıldayarak konuşmalar, bitişik köşedeki kişi tarafından duyabiliyor. Yani bu sarayda gizli konuşmalara yer yokmuş.

Koridordan geçtikten sonra kiremit kaplı basamakları kullanarak birinci ve ikinci katlara ulaşabiliyorsunuz. Bu katlar, kralın konuklarının kralla tanışmak için onay bekledikleri bekleme odalarıymış. Sarayın bugünkü hali  II. Şah Abbas, Şah Süleyman ve Şah Sultan Hüseyin dönemlerinde yapılan eklemeler sonrasında ortaya çıkmış.

İkinci Şah Abbas döneminde saraya, 18 yüksek sütunlu bir balkon eklenmiş. Geniş terasın ortasında bir havuz bulunuyor. O andan itibaren Ali Kapı, kralların ve ailelerinin boş zamanları için bir saray haline gelmiş. 18 sütunlu terasa açılan ve Şahın elçileri kabul ettiği büyük salon da 3. katta. Burası en güzel olan salon. Duvarlar saray ressamı-hattatı Reza Abbasi ve öğrencilerinin çizimlerine ve küçük aynalarla yapılmış dekorasyona sahip. En çok burası için uğraşılmış. Buradaki balkondan tüm Nakş-i Cihan Meydanı ayaklarınızın altında olarak görülüyor.

Altıncı katta, müzik salonu bulunuyorsa da bizim gezdiğimizde tadilattaydı ve gezemedik. Bu katta, kraliyet resepsiyonu ve ziyafetler düzenlenirmiş. Tong Bori denen oda içi çok sayıda nişli bir tür mimari özellik kullanılarak oda içinde müziğin yankılanması sağlanmış.

Sasani İmparatorluğu zamanı Pehlevi (Orta Farsça) dilinde “waazaar” ticaretin yapıldığı veya cemaatin toplandığı yer anlamında, pazarı tarif etmek için kullanılmaktaymış. Kelime zamanla “pazar”a dönüşmüş. Üretim toplumlarının olduğu dönemlerde insanlar kendi ihtiyacından daha fazlasını üretmeye başlayınca, üreticiler kendi aralarında ürün takasına başlamışlar. Ticaretin ve ticaret mekanlarının oluşmasında başlangıç noktası da bu olmuş. İşte her yerde olduğu gibi, İran’da da kapalı pazarlar bu türden ihtiyaçlar sonucu ortaya çıkmış. Pers toprakları kapalı çarşılar bakımından zengin bir coğrafya. Kapalı çarşıların zaman içinde gelişen ve kalıplaşan belli bir mimari yapısı ve düzeni mevcut. Pazar civarında da kervansaraylar, hamamlar, ambarlar gibi, pazarların tamamlayıcı unsurları da zamanla gelişmiş.

Selçuklu ve Safevi dönemi mirası olan İsfahan Kapalı Çarşısı, dünyanın en uzun kapalı çarşısı kabul ediliyor. Şah Abbas’ın Nakş i Cihan Meydanı ve kompleksini inşa ettirmeden önceki İsfahan Çarşısı, Cuma Cami taraflarındaydı. Şah Abbas yeni meydan ve çarşıyı yaptırdığı halde, başlarda tüccarları buraya getirmek, Şah Abbas Camisi’nde cumaları cemaati toplamak mümkün olmamış. Eski alışkanlıklar bir süre devam etmiş. Ama Şah Abbas vakıf aracılığı ile tüccara dükkanları bedelsiz olarak devredince buradaki dükkanlar dolmuş ve alışverişin merkezi de burası olmuş.

İsfahan Kapalı Çarşısı’na Kayseriye Kapısı‘ndan giriliyor. Kapı üstünde çizilmiş freskler maalesef kötü durumda. Klasik İran kapalı pazarlarında olduğu gibi aynı işi yapan ya da birbirleri ile bağlantılı esnaflar bir arada bulunuyorlar. İki katlı dükkanların üstü ofis, alt taraf ise satış bölümüymüş. Raste denen ana bir koridor boyunca iki taraflı dükkanlar sıralı haldeler. Timce denen sekizgen kapalı alanlarda ise dükkanlar avluya bakar halde dizilmişler.

İsfahan kapalı çarşısı hediyelik ve kendiniz için yapılacak alışverişleriniz için uygun bir yer. Tahran Kapalı Çarşısına göre daha büyük. Altın, gümüş ve çoğunlukla da bakır üzerine işlenecek motifin çizilip, metal keski kaleme inen çekiç darbeleri ile şekillendirildiği “kalemzeni” işleri bu çarşıda bolca bulabilirsiniz.

Bu çarşıda meşhur bir minyatür sanatçısının dükkanına da gittik. Deve kemikleri üstüne müthiş güzel minyatürler yapıyordu. Selçukluların İran’a getirdiği, İran’lıların işi sanata döktükleri işlenmiş cam kaplar, ahşap üzerine kakma ve oyma işleri satan dükkanlar benim en çok ilgimi çekenler oldu. Şekerlemeciler burada da çok boldu. İnce zar gibi şekerlemelerin tadı damağımda kaldı. Şekerleme, İsfahan Kapalı Çarşısı’ndan alınabilecek en güzel ve hesaplı hediye olabilir. Baharat burada Şiraz’a, Tahran’a göre daha pahalıydı.

Tabii ki bolca da halıcı dükkanı vardı. Yalnız halılara burada değil, kapalı çarşının arka sokaklarında bir yerdeki dükkana giderek baktık. Eğer hanım tutmasaydı İran’dan halı ile dönmüştüm. Burada halılar muhteşem. Beğendiğim halı 500 USD civarındaydı. İpek halılar ise insanın aklını başından alacak kadar güzeller. Bana burada halı fiyatları, bizim ülke halılarından daha ucuz gibi geldi.

Son olarak size burada bulunan bir çaycıdan bahsedeceğim. Meydanda, Azadegan Çay Evi adlı bir yerde çay, kahve içip ortamı bir görmenizi tavsiye ederim. İnsanı boğan antikalar arasında bile olsanız, yerel halkı gözlemek için tavsiye edeceğim bir yer. Çay ve kahve yanında çok güzel şekerlemeler geliyor.

Bu son bölümle İsfahan’ı da anlatmayı bitirmiş oldum. Sonuç; İsfahan çok güzel bir şehir ve İran gezilerinin olmazsa olmazıdır.

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: