
Tamamı ile UNESCO listesinde olan tek İran şehri Yezd’de ziyaret etmeyi ihmal edemeyeceğiniz diğer bir yer de Cuma Cami ya da Masjid-e-Jāmeh. Aslında sadece “Cuma Cami” demek yanlış olacaktır. Bir caminin başına “Cuma” adının gelmesinin bir nedeni var. İslâm’ın ilk senelerinden itibaren cumaların belirlenen tek bir camide kılınması gelenek olmuş. Bundan amaç cuma namazları, bayram namazları gibi özel namazlarda cemaatin tek camide toplanmasının istenmesi. Tabii ki Cuma Camisi olarak seçilen caminin de, o cemaati alacak büyüklükte olması gerekiyor. Bu nedenledir ki eskiden bu türden ihtiyacı karşılayacak camilere “Cuma Camisi” başına da diğer şehirlerde olan cuma camilerinden ayırt etmek için o şehrin ismi eklenirmiş. Bu nedenle buraya “Yezd Cuma Camisi” demek doğru olacak. Bu camiye bayılacaksınız.

Sasaniler bu camiyi önceden burada var olan bir ateş tapınağı üstüne yapmışlar. Büveyd, İlhanlı ve Timur dönemlerinde caminin tekrarlayan inşa dönemleri olmuş. Caminin bugünkü hali 1324 ve 1365 yıllarından. Zamanında caminin yedi kapısı varken, günümüzde 4 tane kapısı açık. 24 metrelik ana kapının iki tarafında, kimi kaynağa göre 48, kimi kaynağa göre de 52 metre yükseklikte minareler mevcut. Ana kapı ve minareler İran’ın en yüksek olanları. Kapı ve minareler göz alıcı mavi çinilerle kaplı ve Allah’ın 99 ismi yazılmış.



Ana kapıdan geçince cami içinde karşınıza avlu çıkıyor. Güneydoğu yönündeki revağın arkasında, çini mozaikle süslü kubbe odası bulunuyor. Mozaiklerin desenleri arasında Hazreti Muhammed’in adı ve Kuran’dan cümleler var. İran’daki eski camiler kesinlikle çok güzel, huzur dolu ve mistik yapılar.

Bu caminin bir özelliği ise Zareç Kanat Sisteminden bir şaftın (Payab) cami avlusuna açılması. Böylece caminin su ihtiyacı devamlı olarak karşılanmış. 200 Riyal banknot arka yüzünde Yezd Cuma Camisi’nin çizimi mevcut.
Yezd Cuma Cami gezisinden sonra meydanda bulunan Pahlavan adlı kahvecide Yezd kahvesi içtik. Bizim kahvelere pek benzemiyor. Hatta İran’da, bizim alışık olduğumuz türden kahveye rastlamadık diyebilirim.

Sonrasında kerpiçten evlerin oluşturduğu daracık ve yer yer kemerli sokakları ile Fahadan Mahallesi gezimiz başladı.

Bir zamanlar Yezd bölgesinde hüküm sürmüş olan Selçuklular, Fahadan Mahallesini de içini alacak şekilde, Yezd Şehri civarına dört tarafı kulelerle tahkim edilmiş kale inşa etmişler. Bu bölgede kerpiç evler ve bazı yerlerde ancak iki insanın yan yana yürüyebileceği kadar dar sokaklar var. Bu dar sokaklar, insanlar birbirlerine bakmadan, konuşamadan yürüyemeyecekleri, mutlaka temas etmeleri gerektiği için de “Dostluk Sokakları” olarak adlandırılıyor. Yezd’in en eski ve en özgün mahallesi burası.

Kimi yerde kemerlerin altından, kimi yerde kısa tünellerin içinden geçiyorsunuz. Kemerli yapılara “Sabat” deniyor. Bunların yapım amacı gündüz gölgesini en üst düzeye çıkarmak ve esintileri hızlandırarak yayalar için serin bir ortam yaratmak. Bunun yanında binaları desteklemeye de hizmet ediyor.



Fahadan Mahallesi, zamanında Yezd Şehrinin ünlü ve varlıklı halkına ev sahipliği yapıyormuş. Yani zengin muhitiymiş. Fahadan ayrıca kelime anlamı olarak “Çitaların tutulduğu yer” (ismin kaynağı ne olabilir? Anlamadım. Mahallede çita besleyen olmamıştır herhalde! ) anlamına da geliyormuş. Bölgede çok sayıda butik otel, restoran, İskender’in Hapishanesi ve Khan-e Lari (Lari-Lariha Evi) gibi tarihi mekanlar da mevcut. Eski evlerin çoğunda geleneksel ağır ahşap kapılar mevcut. Kapılarda hala çalındığı zaman farklı sesler çıkartan geleneksel “erkek ve dişi” tokmaklar var.

Fahadan Mahallesinde Yazd Painting House adlı kafe tarzı bir mekana girip, çatı terasından badgirlerle dolu Yezd Şehrine bir de yukarıdan baktık. Karşımızda biraz evvel gezdiğimiz Yezd Cuma Camisinin ve içine girmediğimiz Sayyed Rukn ad-Din Türbesi’nin muhteşem minareleri ve kubbesi, hemen her evin çatısında büyüklü küçüklü badgirler gözüküyor.


12 İmam Türbesi (Maghbareh-ye Davazdah Emam) dışarıdan ziyaret edebildiğimiz bir mekandı. Yezd şehrindeki en eski yapılardan birisi olan 12 İmam Türbesi’nin yapımına 1036 yılında Kakuyid Dönemi komutanları tarafından başlanmış. Daha sonraları Selçuklular döneminde yapı, çeşitli eklemelerle geliştirilmiş. Ana yapı, hemen yanındaki Hüseyniye ve İskender’in Zindanı ile bir kompleks oluşturuyor. Yezd Şehrinde Selçuklu’nun adını daha sık duyar olduk.


Yezd’de halk arasında Zindan-i Iskandar (İskender Hapishanesi) olarak bilinen yerin ne olduğu konusu tartışmalı. Efsaneye göre adını, İskender’in esir şehzadeler için bir hapishane olarak bu bölgede inşa ettirdiği kaleden alıyor. Ama İran’da efsane çok. Muhtemelen 13. yüzyıl ortalarından bir yapının (Ziaeieh Okulu) ayakta kalan bir kısmı. Buralarda vakit kaybetmeyin derim.

Fahadan Mahallesi’nin en güzel korunmuş yerinin Lariha (Lari) Evi olduğu söyleniyor. “Gösterişli ev” dediniz mi hemen karşınıza Kaçar Dönemi eseri çıkıyor. Bu da Kaçar Döneminden bir ev. Yapım tarihi 1863 diye yazıyor.

İçeride geniş bir avlu, avlunun ortasında ise genişçe bir havuz mevcut. Bu havuzun üstünde serinlemek amacıyla yapılmış üç basamak yüksekliğinde ahşap bir yatak var. Evin dikkat çeken yerlerinden biri de “gölgelik” denen ve evin güneybatısında yer alan rüzgar yakalayıcıya sahip sundurması. Bu evin en yüksek ve en belirgin kısmı. Odanın camları renkli vitraylarla kaplı. Bu renkli camlar hem güneş ışınlarının içeri girmesine engel ve hem de sinekleri kaçırtıyor.
Toplam yirmi iki oda, üç avlu ve 1700 m2 alana sahip bir ev burası. Her biri farklı işleve sahip olan bu odalardan en çok dikkat çekeni tavandaki aynaları ve resimleri sayesinde aynalı oda.



Emir Çakmak Kompleksi (Amir Chakhmaq), Timur döneminin Yezd Valisi Emir Celaleddin Çakmak tarafından inşa ettirilmiş. Kompleks denmesinin nedeni alanda cami dışında, kervansaray, tekke, manastır ve su deposu gibi çeşitli yapıların bulunması.

Cami 1438 yılında tamamlanmış. Estetik, boyut ve önem açısından Yezd’in en seçkin yapılarından birisi. Simetrik gömme kemerli girintilerden oluşan üç katlı ayrıntılı bir cephenin görüntüsü çok güzel. Burası aslında bir Hüseyniye. Hüseyniye Muharrem aylarında Şiilerin matem törenlerini icra ettikleri yerlerin genel adı oluyor.

Burada cami önünde “nakhl” denen ve İmam Hüseyin’in tabutunu simgeleyen, şekli selvi ağacına benzeyen, tahta taşıma araçlarından bir tane var. Muharrem ayının 10. günü olan Aşura (Aşure)’da yapılan törenlerde bu nakhl denen araçlar çıkartılıp, İmam Hüseyin’in hurma ağacının dalları ile taşınan tabutuna, dolayısıyla cesedine, gönderme yapılıyor. Ağıtlar yakılıyor. Burada bulunan 1879 tarihli nakhl 8,5 metre yükseklikte ve Kaçar döneminde yapılmış. Zamanında yüzlerce güçlü kuvvetli insanın taşıdığı bu simgesel yapı, eskilikten dolayı artık kullanılmıyor.
Günü Zorhane (zurkhane) gezisi ile tamamladık. Gittiğimiz yerin adı Saheb A Zaman Zurkhaneh. Orijini çok eskilere dayanan sportif olay. Aslı savaşçıları eğitmek için kullanılan bir dövüş sanatları biçimi ve ilk olarak Safevi döneminde bu isim ve formda ortaya çıkmış. Dövüş sanatları, jimnastik, kuvvet antrenmanı ve müziği birleşimi ile bu gösterinin, bir kez ve kısa bir süre bile olsa, izlenmesi gerekiyor. İslam öncesi ve İslam sonrası Fars kültürünün unsurları ile İran Şii İslam ve Sufizminin maneviyatı harmanlanmış. Aşağıda sizinle orada çektiğim bir videoyu paylaşıyorum.
İçeriye girdiğimizde bir sahnede ellerinde tefleri ile iki kişi, antrenmana gelmiş sporculara hem ritim veriyorlar, şarkı söylüyorlar (ya da mani, ya da dua-bilemiyorum) ve hem de ortamı farklı bir havaya sokuyorlardı. Ortamda ter kokusunu bastırmak için olsa gerek tütsü kokusu vardı.

Zeminden daha çukur olan bir alana sporcular sırası ile geliyorlar, önce sahnedeki sanatçıları, sonra bizim gibi tribünlerde yerlerini almış seyircileri eğilerek selamlıyorlar. Sonra zemine sürdükleri ellerini kalplerine, dudaklarına ve alınlarına götürüp faaliyetlerine başlıyorlar. Hareketler belirli bir sırayı takip ediyor. Toplu halde ve bireysel olarak gösterilerle idman devam ediyor.


Yezd tatlıları ile meşhur. Ülkeye dönerken iyi bir hediyelik olabilir. Emir Çakmak Meydanı’nda bir sürü şekerci dükkanı yan yana. Rehberimiz Haj Khalifeh Ali Rahbar Şekerlemecisi en iyisi deyince kutularca hediyelik şekerlemeleri aldık.


İran’da Yezd gezimizi de tamamlamış olduk. Yezd İran gezimizin belki de en güzel, en renkli ve en farklı olan bölümüydü. Akşam yemeğimizi yediğimiz yer de çok iyi idi. Khan Do Had Hotel restoranında yemeği yiyerek günümüzü de bitirmiş olduk.
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
14.07.2022