İlk defa bir gezi yazısını yazıp yazmamakta kararsız kaldım. Genellikle gezeceğim yerle ilgili hazırlık aşamasında dokümantasyon hazırlığımı iyi yapar ve gezi sırasında aldığım notlarla birleştirir, gezi dönüşü en kısa zaman içinde yazımı yazardım. Kars gezisi dönüşünde de gezi anılarımı yazarken Hasbey Köyü, Çıldır Gölü ve Ani Harabeleri yazılarını zevkle ve bir çırpıda yazabildim. Ancak gelgelim Kars yazısını yazmak bir türlü içimden gelmedi doğrusu. Hatta yazmayı da düşünmüyordum. Nedense Kars bende yazı yazma hevesi uyandırmadı. Bundan Kars’ın gezilmeye değer bir şehrimiz olmadığı izlenimi çıkartılmasın. Büyük olasılıkla, İstanbul’daki yoğun kar sebebi ile, bir gün gecikme ile bu şehre ayak basmamız ve programın Kars bölümünden olan kayıplar bende bu şehir hakkında yazı yazma ve siz Sanal Gezginlerle paylaşmaya değer bir izlenim bırakmadı. Bu akşam Kars fotoğraflarına bakarken bu düşüncemin yanlış olduğuna inandım ve gezimizin odağı olan Kars şehri ile ilgili bir şeyler yazmamamın, bu şehre haksızlık etmek anlamına geleceğini düşündüm.
Halen içinde barındırdığı çeşitli alt kimliklerden insanları ile kozmopolit bir şehir olan Kars, Türkiye’nin en yüksek il merkezi durumunda (ortalama rakım 1768 metre). Tarihsel olarak Kars ili zamanında Bagratlı Krallığı’na ve Cenub-u Garbi Kafkas Hükümeti’ne (Güneybatı Kafkasya Cumhuriyeti) başkentlik yapmış bir sınır şehridir. Bir kaynağa göre Kars adı, M.Ö. 130-127 tarihleri arasında Kafkas Dağlarının kuzeyinden gelen Bulgar Türkler‘inin Velentur boyunun Karsak Oymağı’ndan gelmektedir. Türkiye’de bundan daha eski Türkçe isim taşıyan bir şehrin daha olmadığı sanılmaktadır. Kars, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından 40 sene boyunca Rus egemenliği altında kalmıştır. Bu dönemde Ruslar Kars şehrini yeniden düzenlemişler. Bugünkü Yusufpaşa, Ortakapı ve Cumhuriyet mahallelerinin bulunduğu alanlara 1890 yıllarında Hollanda’dan getirilen mimar ve mühendislere ızgara planlı, birbirini kesen caddelerden oluşan yeni bir şehir kurdurmuşlar. Düzenli caddeleri, bu cadde ve sokaklara sağlı sollu dizilmiş Rus mimari tarzındaki binaları ile karla kaplı Kars Şehri, benim gezi öncesindeki Kars hayalimdi. Ancak bu yüksek beklentim çok da karşılandı diyemem. Eski binalara hoyratça davranılmış ve görebildiğim binalardan bir kısmı da kaderine terk edilmiş durumda.
Sabah erkenden Kars şehrini yürüyerek gezmeye başladık. Otelimiz Simer Hotel şehrin dışında gibi gözükse de aslında merkezi sayılır. Otelden çıkışta Kars Çayının üstüne kurulu köprülerden birini geçerek eski Rus binalarının ilk örneklerinden biri olan Cheltikov Konağını ziyaret ettik. 1894 yılında Rus Cheltikov ailesi için konak olarak yapılan söz konusu yapı Rus egemenliği döneminde opera binası olarak da kullanılmış. Bir dönem sağlıkçıların misafirhanesi olarak kullanılmış. Bugün ise otel olarak hizmet veriyor. Binanın içine de girdik. Bende bıraktığı izlenim bu binayı dışarıdan seyretmenin daha keyifli olduğuydu.
Yola devamla restorasyon gören Tuncer Güvensoy Evi‘ni gördük. Burası Kars’da hem içi ve hem dışı aslına uygun olarak restore edilen ilk Baltık mimarisi örneği olarak biliniyor. “Bu evlerin ısıtılması bölgenin sert geçen ikliminde sorun olmuştur” diye düşünebilirsiniz. Ama zamanında bu problem için bazı ısıtma sistemleri kullanmışlar. Bunlardan bir tanesi “peç” adı verilen bir şömine sistemi. Peç, binanın içinde bulunan bir şömineden çıkan sıcak havanın binanın duvarları arasında kalan boşlukta dolaşarak binayı ısıtmasına verilen isim. Kars ve Sarıkamış’da bulunan bu tür binaların büyük çoğunluğunda bu sistem uygulanmış.
Tuncer Güvensoy Evine yüzünüzü verdiğinizde sağdaki sokakta biraz ileride, şimdilerde İsmet Paşa İlköğretim Okulu olarak hizmet veren bina 1886-1888 yılları arasında askeri bina olarak yapılmış. Bu binanın dış cephe ön yüzü ile yan yüzleri arasında o kadar fark var ki! Üzülmemek elde değil. Bir de sıfır estetikle tabela takmışlar binaya.
Kars Kalesine doğru yola devamla Ebul Hasan Harakani Türbe ve Evliya Camisine geldik. Ebul Hasan Harakani Türkmenistan’dan Anadolu’ya M.S.11.yüzyılda Selçuklu akınları sırasında gelmiş ve Bizans ordusu ile yapılan bir savaşta yaralanarak Kars’ta şehit olmuştur. 16. Yüzyıl sonlarında, Kars şehrinin yeniden imarında önemli rol oynan Lala Mustafa Paşa camiyi yaptırmış ve türbeyi de inşa ettirmiş.
Aynı alana yakın bir başka ziyaret yerimiz ise Doğu’nun Ayasofya’sı diye nitelendirilen Havariler Kilisesi (Kümbet Cami). Bu yapı bir Gürcü-Ermeni Kilisesi olsa da, bir ibadethaneden ziyade, Hristiyanlık için büyük bir kutsallığa sahip olan 12 Havariler´i anma münasebeti ile de yapılmış. 1064 Yılında Müslüman egemenliğine geçen yöredeki bu kilise, camiye dönüştürülerek Kümbet Cami adını almıştır. Bölge Rus hakimiyetine girince cami Rus Ortodoks Kilisesine çevrilmiş, 1918 yılında ise yeniden camiye çevrilmiş.
Eski ve yeni olmak üzere iki bölümden oluşan Kars il merkezinin eski Kars bölümü kuzeyde, tepeye kurulu kalenin içinde ve eteklerinde yer alıyor. Tepede, tüm Kars’a hakim konumda olan Kars Kalesine gelince eski Kars’ın merkezine de gelmiş oluyorsunuz. Kale İçi Mahallesi dar ve eğri yollar boyunca düzensiz dizilmiş bakımsız evleriyle, sıkışık yapılar topluluğu gibi duruyor. Evler çoğunlukla yığma taş ve kerpiçten yapılmış. 1878 Rus işgali sonrasında bu kesim olduğu gibi bırakılmış ve Eski Kars’ın güneydoğusunda, buraya gelene kadar bir bölümünü gezdiğimiz, Taht Düzü denilen ovaya yeni bir garnizon kent oluşturulmuş.
Kaleye girmeden hemen önce sevgili rehberimiz Reyhan Kars Çayı karşında bir tepeyi işaret etti. Bu tepede kısa bir zaman öncesine kadar İnsanlık Anıtı yükseliyordu. 7 Kasım 2005 tarihinde Kars Belediye Meclisi oy birliğiyle Ermenistan’daki Soykırım Anıtı’na karşı Sukapı Mahallesi’nde İnsanlık Anıtı yaptırılması kararını aldı ve 2006 yılında dönemin Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu ile heykeltıraş Mehmet Aksoy arasında sözleşme imzalandı. Mehmet Aksoy 24,5 metre uzunluğundaki heykelin yapımına başladı. O zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Sarıkamış şehitlerini anma törenleri için gittiği Kars’ta heykeltıraş Mehmet Aksoy’un yaptığı İnsanlık Anıtı’nı “ucubeye” benzeterek anıtın “belediye tarafından yıkılacağını ve yerine park yapılacağını” söyledi. Bir zamanlar Belediye Meclisince oy birliği ile alınan kararla bir yığın para harcanarak yapılan anıt, olasılıkla daha fazla para harcanarak 14 Haziran 2011 günü yıkıldı. İnsanların kardeşliğine bir mesaj olabilecek olan bir anıt, bir çarpık düşünce sonucu yok edildi. Neresinden baksan trajedi, neresinden baksan dram! Boş heykel alanını görünce ve olayın gelişimini bilince üzülmemek ve hayıflanmamak elde değil.
Kars Kalesine gelince; M.S. 1153 yılında Selçuklulara bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzeddin’in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kenti çevreleyen dış kale surları da 12. yy’da inşa edilmeye başlanmış. 1386 Tarihinde Kars şehrini ele geçiren Timur tarafından kale yıktırılmış. 1579 Yılında Osmanlı Padişahı III. Murat’ın fermanı ile Kars’a gelen Lala Mustafa Paşa tarafından kale ve dış cephe surları yeniden yaptırılmış. Kaleden şehrin panoraması gerçekten çok güzel gözüküyor. Burada bulunan kafeterya, çay molası için çok uygun bir yer.
Kale gezisi sonrasında Taş Köprü, Mazlumağa Hamamı, Topçuoğlu Hamamı, Muradiye Hamamını görüntüledik.
Ortakapı Mahallesinde bulunan Fethiye Cami 19.yy sonlarında Ruslar tarafından Baltık Mimari tarzında kilise olarak yaptırılmış olup, bina Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra Kapalı Spor Salonu olarak kullanılmış. 1985 yılında ise camiye çevrilmiş. Bu bina Kars’ta en beğendiğimiz bina oldu.
Kars’da sadece kısa zaman diliminde gezebildiğimiz yerleri sizlere anlattım. Yani Kars’da sadece bu kadar tarihi eser var demek yanlış olur. Aşağıdaki adresler Kars ile ilgili olarak beğendiğim ve bilgi verici adreslerdir;
http://www.karskulturturizm.gov.tr/TR,54867/gezilecek-yerler.html
http://www.karskulturturizm.gov.tr/
Meraklı gezginler için yardımı olacaktır.
“Kars deyince aklınıza ilk gelen kelime nedir?” diye sorsam herhalde Kars Kalesi ya da Fethiye Cami, Havariler Kilisesi demezdiniz. Kars deyince sizin gibi benim de aklıma ilk olarak kaşar peynir, gravyer peynir geliyor. Kars’da Atatürk ve Kazım Bey Caddeleri üzerinde çok sayıda dükkanda başta Kars kaşar, gravyer ve çeçil peyniri olmak üzere süt ürünleri ve bal bulabilirsiniz. Dükkanlarda tattırılan kaşar ve gravyerlerle neredeyse bir öğünü aradan çıkartabilirsiniz. “Almanızı tavsiye eder miyim?” diye sorduğunuzu işitir gibiyim! Tabii ki olabilir. Üstelik bedeli karşılığında kargo yapıp yolluyorlar da. “Hangi dükkan?” derseniz. Bence pek fark yok, hangisi damağınıza denk gelirse oradan alın derim.
Evet Sanal gezgin arkadaşlarım, Kars-Sarıkamış gezi hikayemizin sonu bu yazıdır. Sarıkamış kısmını yazmaya pek gerek yok. Genellikle kışın kayak yapmak amacı ile gelinen ve Kars ve çevresine pek de uğranılmadan geçilen Sarıkamış’da da Baltık Mimarisinin örnekleri var. Bunların bir kısmı askeri alan içinde kalmış ve ilk yapıldığı zamandaki amaca uygun şekilde askerin hizmetinde. Bence bu binalar, Kars’ta gördüklerim yanında daha iyi durumdalar. Buradan sadece fotoğrafları göstersem daha iyi olur. Birkaç saatlik gezilmiş Sarıkamış’ın yazısı zor olacaktır.
Yeni gezi yazılarında buluşmak üzere,
Gezekalın..
Dr Ümit Kuru
08.03.2015 Saat 23:12