Vietnam-Laos-Kamboçya Gezi Anıları:Vietnam-Ho Chi Minh Şehri

SONY DSC

Hoi An’dan Danang Havaalanına geçerek Ho Chi Minh Şehrine uçtuk. Uçak sabah erken saatte olduğundan vakitlice şehre vardık. Sabah şehirde bir kısa tur programı, öğleden sonrada Cu Chi tünelleri gezisi var. Bu nedenle erken gitmek iyi oldu. Uçuş 50 dakika sürüyor.

Ho Amcanın ismini taşıyan Ho Chi Minh şehrinin eski ismi Saigon. 6.5 Milyon nüfusu ile Vietnam’ın en kalabalık şehri. Mekong Deltası kenarına kurulmuş bir şehir.

SONY DSCHavaalanından çıkıp şehre girer girmez karşımıza motosiklet ordusu çıktı. Sanki tüm şehir bizi haber aldı, transfer otobüsümüzün civarında, motosikletleri ile eşlik ediyorlar. Akşam motosiklet sayısının ne kadar fazla olduğuna daha belirgin şahit olduk.. Çocuklar bile motorla bütünleşmişler üzerinde sanki yatakta uyur gibi bir güzel uyuyabiliyorlar.

Bu kez akıllı işi yapıp, otele yerleşme faslını atlayarak tura çıkıyoruz. Önce Jade Emperor Tapınağına (Yeşim İmparator Tapınağına) gittik. Bu da programda yoktu, fazladan istedik, sağ olsun genç kardeşler lokal rehberlerden programa dahil edilmesini istediler. Bu tapınak 1909 yılında yapılmış, yani çok eski değil ama tapınak içindeki işçilik nedeni ile mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Taoist bir tapınak ve Yeşim İmparator Huang onuruna yapılmış. İçinde kadınlar için ayrı bir bölüm var, çocuk sahibi olmayı dileyen kadınlar burada adakta bulunuyorlar. Ortalıkta mistik bir hava var, tütsü kokusu baş döndürüyor. Bahçesinde, içinde kaplumbağaların bulunduğu bir havuz var. Kaplumbağanın şans getirdiğine inanılıyor. Kaplumbağanın birinin sırtına kırmızı bir gamalı haç çizilmişti. Garipsedim ve “Hitler özentileri ne arıyor burada?” dedim. Sonradan öğrendim ki bu işaretin Hinduizm, Budizm gibi dinlerde şans, uğur sembolü (swastika) olarak anlamı varmış. Hitler efendi nereden aldı da bu güzelim sembolün anlamını kirletti anlamadım.

Daha sonra Saigon şehir postanesine gittik. Postane çok güzel bir yapı ve Fransızlardan kalma. Mimarı da tanıdık; Gustave Eiffel. Bazılarımız buradan eşe, dosta kart attılar. Ben yapmadım, itiraf ediyorum, pişmanım. Ama Laos’dan hanıma bir kart attım..

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCNotre Dame Katedrali de Fransızlarca 1893 de yapılmış. Bu adamlar uğura filan aşırı takıntılılar. Uğurlu sayı (7,9,13 gibi), uğurlu gün gibi takıntıları fazla. Bizde epey bir gelin damat fotoğrafı çektik. Mekong nehri kenarında bir restoranda yemek yedik. Tabii ki Vietnam yemeklerinden bir menü var. Ama burada sunumlar çok orijinaldi, soğan ve havuçlarla süslenerek insan şekli verilmiş hindistan cevizi kabuğunun içinden güzel bir karides yemeği çıkabiliyordu. Bahçesi çok güzeldi. Her taraf orkide doluydu. Yan tarafta düğün salonu vardı, grup üyeleri Vietnam düğünü görme bahanesi ile düğün şekeri avına gittilerse de elleri boş döndüler. Düğünleri bize benziyor, gelin-damat misafirleri kapıda karşılıyor, akraba arkadaş grubu eğleniyorlar. Bu düğünde şarkıcı da vardı, zengin düğünü olsa gerek.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yemek sonrası tekrar otobüse doluşup Ho Chi Minh Şehrinin 40 km Kuzey Batısında küçük bir şehir olan Cu Chi ‘ye (Ku Çi okunuyor) doğru hareket ettik. Bu şehir Amerikan savaşının kaderini tayin eden tünelleri ile meşhur. Tüneller sistemi sadece bu alanda yok, ancak en meşhuru ve uzunu bunlar ve turist çeken alan da burası oluyor. Cu Chi Şehrinden geçip tünellerin girişine geliyorsunuz. Kocaman ve garip görünümlü Jack Fruit meyve ağaçları arasından geçip yolun sonunda bir tünele varıyorsunuz. Onlarca yıl boyunca, yörenin kadın erkek tüm insanlarının katılımı ile yaptıkları tüneller sisteminin ziyaretine, bu tüneli geçip başlıyorsunuz.

SONY DSC

Önce bizlere video eşliğinde yarım saat kadar süren bilgi verildi. Tünellerin Amerikan savaşı için yapıldığını sanıyordum ama aslında ondan çok önce Fransızlara karşı yapılmış ve kullanılmış. Yani yapımı on yıllar almış. Fransızlara karşı yapılanlar 20 km civarında iken, Amerikalılara karşı yapılanlar 200 km uzunluğunu bulmuş. Yapımında tüm yöre insanı çalışmış. Bu tüneller 10 metre derinliğe kadar inebiliyor.

Bazı yerlerde nehre tünellerden çıkış oluyormuş. Tünellerin içinde hastane, mutfak, yatakhane, toplantı salonları ve hatta sinema salonu bile varmış. Tünellerin girişi o kadar dar ki standart bir Amerikalı askerin girişi ve Vietnamlı gerillayı takibi imkansızmış. Bu amaçla Amerikalılar özel birlikler getirip, takip işini yapmaya çalışmışlar. Bu iş için getirdikleri askerler zayıflıkları ve kısa boylu olmaları ile Vietnamlıya benzeyen Meksika kökenli askerlermiş, bir de özel yetiştirilmiş köpekler. Ancak yine de başaramamışlar ve baskınlar yiyerek ağır kayıplar vermişler.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu kısa bilgilendirmeden sonra geziye başladık. Başımıza bir görevli verdiler, bu görevli eşliğinde yeşillikler arasından yürümeye başladık. Bu görevlinin ilk gösterdiği şey bir tünele nasıl girileceği ve nasıl kamufle olunduğuydu. Ben dahil, bazı arkadaşlar denedik. Daha sonra maketlerden yapılma Vietkonglarla (Vietnamlı gerillalara verilen ad) fotoğraf çektirdik. İsterseniz küçük tüneller sistemi içinde gezinmeniz mümkün.

Tabii ki yerel rehber olmadan bunlardan birine girmenize izin yok, girseniz de yol ayrımlarında kaybolmanız olası. Ziyaret için düzenlenmiş tünellerden birisi kısa mesafeli (30 mt kadar), diğeri daha uzun. Kısa olandan yürümek istedik. Yürüme deyince, bu tünellerde dik olarak yürüme diye bir şey yok, kaldı ki bu tüneller turistler için biraz genişletilmiş ve daha yüksek yapılmış. Önde rehber, 6-7 kişi daldık tünele.

Tünelin yüksekliği 1 mt den biraz fazlaydı. Rehber hızlı gidince (belki de muziplikten hızlı gitti) ön ve arka grup arasında fark açıldı. Allahtan İstanbul da gezi çalışmasını yaparken “fener götürmek lazım” uyarılarını dinlemiş ve feneri yanıma almışım. Biraz daraldım ama 30 mt bitip de ışığın ucu gözüktüğünde kendime “aferin” dedim. Işığı görmek ne güzel! İnsanlar bu tünellerde nasıl günlerce yaşamışlar, bu duyguyu azıcık bile olsa anlamaya çalıştık. Oralara kadar giderseniz bunu yaşamadan asla gelmeyin, tabii ki fenerinizi yanınıza almayı da unutmayın.

Bir bölümde Vietnamlı gerillaların Amerikan askerlerine karşı hazırladıkları çok basit düzeneklerle kurulmuş ama çok etkili tuzakları sergiliyorlar. Bir kısmını filmlerden gördüğümüz tuzakların orijinallerini görmek savaşın ne kadar acımasız olduğunu düşündürdü. Savaş insanın yaratıcı yanını da açığa çıkartıyor, bazen bu yaratıcılık “insanın canını nasıl alırım” şeklinde açığa çıkarken, bazen de yıpranmış araba lastiğinden ayakkabı yapma şeklinde gözüküyor.

Burada tur yaklaşık 1,5 saat kadar sürdü. Arkasından tekrar otobüse atlayıp Ho Chi minh şehrine geri dönmeye başladık. Tünellere gelişte yol kenarında sıra sıra ağaçlar görmüştüm. Dönüşte bu ağaçların ne olduğunu sorunca yerel rehber Kauçuk ağacı olduğunu söyledi. Hemen otobüsün durdurulmasını rica ettim. Gruba durumu izah edince hep beraber fotoğraf makineleri ile araçtan indik ve deklanşörlere bastık. Kauçuk ağacını buralara Fransızlar getirmişler ve ticaretini yapmışlar. Burada hala kauçuk ağacı yetiştiriliyor ve sabahları ağaçlar kauçuk için çiziliyormuş. Kauçuk ağacının sıvısı çok pis kokuyor.

Bu gün iyi geçti, finali de iyi yaptık diye Ho Chi Minh’e döndük ama meğerse sürprizler bitmemiş. Burada yeni yıl kutlamaları için hazırlıklar yapılmış ve şehir halkı da Pazar günü olduğundan motosikletleri ile bunları gezmeye çıkmış. Şehir rengarenk, onbinlerce insan (abartmıyorum!) yollarda. Yine motorlarda ailece geziyorlar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Hareketlilik başımızı döndürüyor, neresinin fotoğrafını çekeceğimizi şaşırdık. Gece pazarına doğru yürümeye başladık, ama yol kenarında gördüğümüz Bach Dang isimli dondurmacıyı görünce işler biraz değişti. Buranın Hindistan cevizi içinde sunulan dondurması müthiş, denemeniz gerekiyor, size fotosunu gönderiyorum; öyle ya yediğim içtiğim bana, size gösterip, anlatıyorum.. SONY DSC

Rex Otel savaş sırasında özellikle yabancı gazeteciler tarafından kullanılmış olan bir otel. İçi çok hoş döşenmiş. Buranın çatı barına çıkıp mutlaka bir şeyler içmeniz ve Ho Chi Minh şehrine tepeden bakmanızı tavsiye ederim.

Şehir güvenli gibi gözükse de aslında bir turistin dikkatli olması gereken şehirlerden birisi olarak kabul ediliyor. Grup psikolojisi ile toplu hareket etmenizde fayda var.

Gece marketi pek de hayal ettiğim gibi çıkmadı ama kapalı bir pazarları var; Ben Thanh. Buradan küçük hediyelikler almanızı öneririm. Bahsettim mi bilmiyorum; Vietnam para birimi Dong. Bir Amerika Doları yaklaşık 21000 (2014 yılı kur oranı) Dong ediyor. Pazarlık yapıyorsunuz ama pazarlığını yaptığınız şey 1-2 USD doları bile tutmuyor. Beğendiğiniz bir şey varsa buradan alın derim. Biz aldık, almadıklarımız için de pişman olduk. Pazarın bir kısmı küçük objelerin satıldığı dükkanlardan, bir kısmı baharat satan dükkanlardan oluşuyor. Pazarın dışında da canlı deniz ürünlerinin satıldığı bir bölüm var, burayı mutlaka gezin, ne kadar çok deniz ürünü olduğunu görünce şaşıracaksınız.

Rex otelin yanından sahile doğru yürüdüğünüzde bazı resim satan dükkanlar göreceksiniz. Bunlardan çok iyi röprodüksiyon yağlı boya eserler veya özgün Vietnamlı ressamların tablolarından edinebilirsiniz, tabii ki uygun fiyata.

Ho Chi Minh şehrinde yapamadıklarımızda oldu. Örneğin Cholon Cyclo turunu yapmaya çabaladık ama yapamadık. Bu tur, Cholon denen Çin mahallesinde çek çeklerle atılan bir tur. İlginç olabilirdi.

Ho Chi Minh şehri beklediğimden iyi çıktı. Burada bir gün Vinh Long denen bir yerde Mekong deltasına tekne turu yaptık. Burası benim Vietnam da favorimdi. Burasını ayrı bir bölümde anlatmayı uygun gördüm. Çok hoşlanacaksınız. Yani arkası yarına…

Gezekalın.

Dr Ümit Kuru

08.12.2014 Saat 00:53

Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: