Ortaya Karışık Orta Amerika: Arenal Volkanına Doğru-Kosta Rika

İlk duyduğumda “Ne güzel bir adlandırma yapmışlar” diye düşündüm. Bayağı havalı bir adlandırma; Pasifik Ateş Çemberi.

Konuya Pasifik Ateş Çemberi ile başlamamın nedenini aşağıda açıklayacağım.

Yukarıda görseli olan Pasifik Ateş Çemberi’nden bahsedildiği zaman, Pasifik Okyanusu’nun kenarları boyunca nal biçiminde uzanan 40.000 km’lik, yoğun volkanik ve sismik faaliyet alanını anlamak gerekiyor. Ateş çemberi denmesinin nedeni bu alanın dünyanın aktif volkanlarının %75’ini içermesi. Pasifik Ateş Çemberi içinde 452 uyuyan ve aktif volkan bulunuyor. Volkanın aktifi olunca, beraberinde depremleri de konuşmalıyız. Bu bölge ayrıca dünyadaki depremlerin %90’ından da sorumlu bir bölge.

Ateş Çemberi, Yeni Zelanda‘dan başlayarak Asya’nın doğu kenarı boyunca kuzeye, sonra Alaska’nın Aleutian Adaları boyunca doğuya ve daha sonra da Kuzey ve Güney Amerika’nın batı kıyılarından güneye doğru uzanıyor. Ateş Çemberini ortaya çıkartan faktör yerküremizin levhalarının hareketi yani levhaların tektoniği.

Dünyamızın dış çekirdeği ve kabuğu arasında yan yana kayan ve çarpışan dev tabakalar (levhalar) var. En basit hali ile bunları bir nehrin üzerinde (burada nehir dünyanın dış çekirdek sonrası kısmı oluyor) yüzen sallar (levhalar) gibi düşünmek lazım. Pasifik levhası, Avrasya levhası, Afrika Levhası, Kuzey Amerika Levhası gibi büyük ve daha bir çok küçük levhalar birbirlerini etkiliyor, çarpıyor ve kırılıyorlar.

Bu plakaların hareketi veya tektonik aktivite, her yıl bol miktarda deprem ve tsunamiye neden oluyor. Pasifik Ateş Çemberi özeline dönersek bu çember boyunca tektonik plakalar birbirine doğru hareket ederek dalma zonları oluşturur. Yani bir levha, başka bir levha tarafından aşağı itiliyor veya diğer levha tarafından batırılıyor. Bu çok yavaş bir süreç. Yılda yalnızca 2,5-5 santimlik bir hareketi düşünün. Bu dalma hareketi olurken, sıcak nedeni ile aşağıya itilen kayalar erir, magma olur ve dünya yüzeyine hareket etmek zorunda kalırlar. Sonuç volkanik aktivitenin, volkanların ortaya çıkmasıdır. Pasifik Ateş Çemberi içinde bulunan ülkeler Fiji, Solomon Adaları, Papua Yeni Gine, Filipinler, Vietnam, Malezya, Endonezya, Java Adaları, Tayvan, Kuzey Kore, Güney Kore, Japonya, Alaska (ABD), Meksika, El Salvador, Kosta Rika, Panama, Nikaragua, Kolombiya, Ekvador, Peru ve Şili. İşte konuya Ateş Çemberi, levha, tektonik hareketler gibi tanımlarla girmemin nedeni Kosta Rika’nın volkanları. Kosta Rika bu ateş çemberi ülkeleri içinde yer alması nedeni ile çok sayıda volkana sahip. Volkan olduğu için de toprakları çok bereketli ve ekosistem de ona göre çok çeşitli ve renkli. Biz de bir renkten (Tortuguero Ulusal Parkı) çıkıp bir başka renge Arenal Ulusal Parkına doğru yola çıkıyoruz.

Kosta Rika’nın bugünkü topoğrafyası 60-75 milyon yıl önceki volkanik faaliyetler sonrası şekillenmiş. Kosta Rika’da 200’den fazla tanımlanabilir volkanik oluşum var. Ancak bugün sadece 100 kadarı herhangi bir volkanik aktivite belirtisi gösterirken, sadece beşi aktif volkan olarak sınıflandırılıyor. Kosta Rika volkanlarının çoğu patlamayla ortaya çıkan toprak çökmesi ile “kaldera” denen bir volkanik şekle sahip. Bu kadar volkan muhabbetini Arenal Volkanı ve Arenal Ulusal Parkı gezilerimize başlangıç olması amacıyla yaptım.

Kosta Rika gezimizin Arenal Ulusal Parkı bölümünü yapmak üzere Tortuguero Ulusal Parkından yollara düştük. Yaklaşık 190 km yolumuz var. Ancak kısa sayılabilecek mesafe, zaman olarak 4 saatimizi alacak. Yolumuzun yarısı sayılacak bir mesafede, Sarapiqui Şehri içinde Tirimbina adlı bir yerde kakao plantasyonu hakkında bilgi alıp öğle yemeği yiyeceğiz.

Tortuguero’dan teknelerle La Pavona’ya gelmemiz, valizlerin otobüse yerleşmesi filan derken yola düşmemiz epey geç oldu. Aslında bahsettiğim saatler 11:00 sıralarıydı. Yani 190 km gibi harita üzerinde kısa gibi gözüken bir mesafe için geç sayılmazdı. Ancak Kosta Rika yollarındaysanız trafik yavaş ilerleyebiliyor ve eğer Arenal’de o gün de aktivite yapmak isterseniz ya da Sarapiqui gibi daha bakir olan rezerv alanlarında daha fazla vakit geçirmek istiyorsanız saat 11:00-11:30 gibi yola düşmek geç sayılır. Gerçi Tortuguero’da kaldığımız otelin bahçesini sabah gezmekte ayrı bir zevkti. Benim gezgin olarak son tavsiyem, imkan varsa erkenden yollarda olmak iyidir.

Sarapiqui’de Tirimbina Rainforest Lodge adlı tesise saat 14:30 gibi varabildik. Aslında burası Sarapiqui Nehri kıyısında ekoturizm ve eğitim programlarında uzmanlaşmış bir pansiyon. Biz burada sadece yemek yedik ve kakao transplantasyonu hakkında bilgi aldık. Doğrusu burada Sarapiqui Nehrinin zenginleştirdiği rezerv alanında kısada olsa yürüyüş yapmak isterdim. Daha tesise girer girmez otel görevlileri bize bir ağacın en tepesinde tembel hayvanın varlığını işaret ettiler. Adı üstünde tembel hayvan! Namussuz! Bu da bize ancak poposunu gösterdi. Etraf tukan dolu.

Tirimbina’da Kakao tanıtımı çok ilginçti. Bir kere işini çok seven bir görevliye denk geldik ve müthiş bir performans sergiledi. Kakao meyvesini yukarıdaki gibi düşünür müydünüz? Ben pek düşünemezdim doğrusu. Tanıtımı kakao ağaçları altında, tribün gibi düzenlenmiş bir alanda yaptılar.

Bugün hepimizin çikolatanın ana maddesi olarak bildiği kakao (Theobroma cacao), Orta Amerika bölgesine yayılmadan yaklaşık 7500 yıl önce Peru Amazonlarının kuzey bölgesinde evcilleştirilmeye başlanmış. Yani ağacın kökeni Amazon Bölgesi. Kakao kelimesi Maya dilinde “ka ka wa” dan geliyormuş. Bu kelime, “erkek”, “kadın” ve “ruh” anlamına gelen kelimelerin birleşimini ifade ediyor. Kadın ve erkeğin hayat ve ruhu yaratmak için birleşmesini ifade ettiği düşünülüyor. Bu yaratılışla kakao, kutsal olma ile bağlantılı bir içecek. “Theobroma” kelimesi de anlam olarak “tanrıların içeceği” anlamına geliyor. Kakao Orta Amerika’ya Mayalar tarafından getirilmiş. Mokaya, Olmeks, Mayalar ve Aztekler, kakaoyu kutsal ve ruhani bir içecek olarak benimsenmiş ve törenlerinde kullanılmışlar. Kakao o zamanlar da kıymetli ve ancak ruhanilerin, soyluların ve kralların erişebileceği bir içecekmiş. Kakao çekirdekleri para gibi bir değişim aracı olarak da kullanılmış.

KAKAO MEYVESİNİN ÇEKİRDEKLERİ

Kakao çekirdekleri ile yapılan içeceğin tadı aslında acı. Mayalar bu acının içine bir de acı biber katarak içeceği daha da acılaştırmışlar. Avrupalıların kakao ile tanışmaları ilk olarak Hernan Cortez aracılığı ile olmuş. Yalnız İspanyollar bu acı kakaodan hiç hoşlanmamışlar ve kakao tozunu, tarçın, süt ile (bazen de bal ve vanilya ile) karıştırmışlar, yani tatlandırmışlar. Bu hali ile daha çok zevk veren kakao çok beğenilmiş ve Avrupa’ya bu hali ile ulaşmış.

KAKAO ÇEKİRDEKLERİNİN KAPALI TAHTA KUTULARDA FERMENTE EDİLMESİ

Kakao ağacı 25 yıla yakın meyve verebiliyormuş. Tanıtım yapan rehberin anlatımı ile küçük bir kavuna benzeyen meyve kırılarak içindeki bademe benzeyen çekirdekler çıkartılıyor. Bu çekirdeklerin çevresinde jelatinimsi ve tatlı bir kısım var. Bunlarla birlikte kapalı ve ışık görmeyen bir ortamda çekirdekler 1 hafta fermantasyona bırakılıyor. Sonrada bu çekirdekler kurumaya bırakılıyor ve saklanıyorlar.

Kurutulmuş kakao çekirdekleri içecek olarak hazırlanacağı zaman önce sağanda dövülerek ufak parçalar haline getiriliyor. Daha sonra ise Kosta Rika müzelerinde gördüğümüz taş aletler üzerinde öğütülerek un haline getiriliyor. Buna tarçın ve istenirse diğer baharatlar katılıp sütle, romla karıştırılıp içilecek hale getiriliyor.

Çok eğlenceli ve eğlendirirken de bilgilendirici bir tanıtım oldu. Son fotoğraflarımızı çekindik. Satış mağazasından kakao tozu ya da çekirdekleri almak isteyenler alışverişlerini yaptılar ve bu yerden ayrıldık. Bize tanıtım yapılan alandan aşağı doğru giden yol, nehir üzerindeki asma köprüye götürüyormuş. Daha önce dediğim gibi burası günün tek aktivitesiydi. Keşke bu tanıtım yanında aşağıya, asma köprüye doğru yürüyebilseydik.

Ertesi gün Arenal Ulusal Parkında asma köprü ve orman içi yürüyüşlerini hakkıyla yaptık. Ama unutmayalım Sarapiqui deki rezerv alanı da daha az kalabalık ve çevre hayvanı da bol diye yazıyor okuduğum kaynaklar. Vakti olan burada bu fırsatı kaçırmasın derim.

Bu aktivitemiz sonrasında La Fortuna‘daki Mountain Paradise Hotele varmamız saat 18:30’u bulmuştu. Bu kaldığımız otel, tüm gezi boyunca kaldığımız en güzel oteldi. Muhteşem bir bahçesi, bahçesinde bolca renkli kuşu vardı. Erkenden buraya gelip, otelde otel bahçesinde, küçük de olsa termal havuzunda vakit geçirmek de isteyebilirsiniz. Otel odaları çok güzeldi. Bu kadar ülke gezdikten sonra bu otelin banyosu kadar güzel ve ilginç banyo görmediğimi de söyleyeyim.

Yarına Arenal Ulusal Parkı gezisi ve Arenal Volkanı gezileri var. Çok güzel bir gün olacak. Asma köprüler, orman içi yürüyüşler ve akşama da termal kaplıca..

Gezekalın

07.04.2023

Yorum bırakın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: