Sabaha yine kapkara bulutlarla uyandık. Gece aralıklı olarak yağan yağmur, belli ki bugünümüzü de ıslatacak. Kötü şans işte! Bir gezi de önleyemeyeceğimiz bir olay bu.
Kahvaltıyı acele ile yaparak, kampın hemen yanında, geceden saldıkları atları toplamaya çalışan insanları fotoğraflamaya gittik. Birer birer yakaladıkları atları eğerleyerek, at sürüşü için hazırlamaya çalışıyorlar. Keşke vaktimiz olsa da biraz daha ata binebilseydik.
Kahvaltı sonrası eşyalar otobüsümüze yüklendi ve yollara düştük. Günün ilk aktivitesi deve besleyen bir Moğol ailesini ziyaret etmek ve develere binmek.
Deve yetiştiricisi ailenin yaşadığı alana vardığımızda önce partiler halinde develere bindik. Develere binmek ata binmek kadar kolay değil. Deve yetiştiricileri önce hayvanları çökertip üzerilerine binmemize yardımcı oldular. Arkasından da şöyle bir tur attırdılar.
Sonra da ailenin çadırına konuk edildik ve ikram kabul ettik. Aile reisi çadırın baş köşesine oturdu ve biz misafirlerde sağlı sollu olarak yerlere bağdaş kurduk. Önce kurutulmuş peynir verdiler. Arkasından da tas içinde yoğurt sundular. Yoğurt bizim alışık olduğumuz tatta değildi. Büyük ihtimalle kımız gibi at sütünden yapılmaydı.
Kımıza ayrak da deniyor. Ayrak (kımız) aslında göçebelerin içkisi. Alkol oranı %4-5 civarında. Çok eski zamanlardan beri bilinen ve göçebelerin kadim dostu olmuş bir içki. Ayrak adlı bu içki, kısrakların sütünün tuluma alınması ve zaman zaman çalkalanarak bekletilmesi ile oluşuyor. Bu içkinin yapımına haziran aylarında başlanıyor ve sonra şişelerde saklanıp, tüketiliyor.
Aile ile vedalaşıp son kampımıza doğru yola düştük. Artık Ulan Batur’a dönüş yolundayız. Bu sefer ki hedefimiz Hustain Ulusal Parkı ve orada Takhi atlarını ziyaret etmek.
Hustain Ulusal Parkı Ulan Batur’dan 100 km mesafede olan bir park. Takhi (Przewalski’s Horse) Atlarının yeniden yetiştirilmesi için bu parkın bir yaşam alanı haline dönüştürmesinden bir yıl sonra, 1993 yılında, Moğolistan hükumeti burayı koruma alanı olarak ilan etmiş. Parkın toplam alanı 50600 hektar. Bu alanda kızıl geyik, Moğol Gazeli, karaca, yaban domuzu, vahşi koyun, Moğol Dağ Sıçanı (Marmot), gri kurt, Avrasya Vaşak’ı, Kızıl Tilki, Avrasya Porsuğu gibi 44 tür memeli hayvan türü yaşıyor. 217 kuş türü ve çok sayıda bitki ve balık türü de bu parkta yaşadığı bilinen canlılar. Bu çeşitlilik karşısında 2002 yılında UNESCO bu parkı Dünya Doğal Rezerv ve Biosfer Şebekesi üyesi olarak kabul etmiş.
Hustain (Khustain veya Hustai diye de bulabilirsiniz) Ulusal Parkına öğle sonrası vardık. Önce kampa yerleştik ve yemek yedik. Bu kamplara iyice alıştık artık. Ger kampımız Ulusal Parkın bir ucunda ve buradan ana kampa yaklaşık yarım saatlik bir yolculukla gideceğiz.
Takhi Yaban Atı, (Prezewalski Atı, Moğol yaban atı da denir), yaban atının yaşayan tek alt türü. Yaban atı (Equus ferus), evcil atın yabani atası. Eskiden Doğu Avrupa ve Orta Asya’nın pek çok yerinde sık olmayan ormanlarda yaşarmış. Şimdi ise yaban atının nesli tükenmiş. Ondan geriye sadece Prezewalski yaban atı kalmış. Prezewalski yaban atı daha tıknaz, bacaklarının daha kısa oluşu ve kuyruğunun daha uzun oluşu ile evcil attan hemen ayırt ediliyor. Postu çoğu yerde açık kahverengi, karnı sarımsı beyaz, yelesi ve kuyruğu siyah. Prezewalski Atı evcilleştirilemez . Prezerwalski yaban atı adını kaşif Nikolay Prezewalski’den almış.
Moğolistan Steplerinde son yabani sürü 1967’de görülmüş ve son yabani at da 1969’da vurulmuş.Ne kadar yazık! Daha sonra hiç yabani at kalmayınca yaklaşık 30 yıl kadar doğal ortamında tükenmiş olarak kabul edilmiş. Bu parkta yeniden Takhi Atlarının yaşama ve çoğalmalarını sağlamak amacı 1992 yılından itibaren 2000 yılına kadar, özellikle Hollanda’dan olmak üzere çeşitli hayvanat bahçelerinden Takhi Atları buraya getirilip parka salınmış. Dünyada 30’a yakın hayvanat bahçesinde Takhi Atı bulunuyor. Sıkı takip ve çalışmalar sonucunda 336 tane Takhi Atı bu parkta yaşar hale gelmiş. Yine dünyada Moğolistan, Rusya ve Çin gibi sadece 3 ülkede Takhi Atları koruma altındaki parklarda, doğal ortamda yaşıyorlarmış.
Geceleyeceğimiz Ger kamptan araçlarla ana kampın içine kadar gittik. Burada küçük bir bilgilendirme yeri var. Bir görevli bize park ve Takhi Atları hakkında bazı şeyler anlattı. Sonra da jeeplere binip Takhi Atlarını görmek için parka girdik. Araçlardan inip yürüyüşe geçtik. Ama sabahtan beri peşimizde olan kara bulutlar bir sağanak yağmur boşalttılar ki inanamazsınız. Hayatımda bu kadar çok ıslanmayı çok az yerde yaşadım. Tüm grup perişan olduk. Bir inat, tepelere kadar çıktık ama bu havada akıllı adam değil, Takhi Atı bile dışarı çıkmaz! Dön dolaş epey bir yağmur yiiyip, ıslanmadık yerimiz kalmadıktan sonra jeeplere geri döndük.
Dokunsan ağlayacağım. Dünyada nesli tükenme tehlikesinde olan bir canlıyı görmek için bunca emek ve para harcayıp da göremeden dönmek beni perişan etti. Bir jeep devam etti ama biz kampa geri döndük ve onları beklemeye başladık. Bu arada yağmur da alay edercesine kesilmesin mi? Ben dahil, hepimiz fena ıslandık ve üşüyoruz. Grup kampa gidip ısınmaya niyetli. Grupta benim gibi yüzü düşen başka arkadaşları da fark ettim. Birbirimize kısa bir bakışma sonrasında 3 arkadaş, rehber Oyuna’yı da yanımıza alarak tekrar parka gitmek için özel jeep kiraladık. Daha 10 dakika gitmeden 10 atlık bir sürüye rastlamayalım mı? Atladık jeepden aşağıya, 1 saate yakın atları gözledik ve onları fotoğrafladık.
Grupta hakim olan bir erkek var ve o ne derse oluyor. Gerekirse de postayı koyup, atları hizaya getiriyor. Müthiş bir olaya şahit olduk. Onlar beslendi, çiftleşti, oynaştı ve kavga ettlier, bizler ise onları fotoğraf karelerimize hapsettik. Hepimiz üşüdük, ıslandık ama sonunda bu güzel hayvanları görme şansını yakaladık.
Mutlu mesut, kampa geri döndük. Arkadaşlar ısınmışlar,duşlarını almışlar, biralarını açmışlar, keyifteler. Bizler zafer kazanmış eda ile onlara katıldık.
Akşam yemekte son derece keyifliydik. Hatta bir ara kalkıp sirtaki bile yaptık. Ben kampta bize servis yapanlara “sizden bir performans yok mu?” diye sordum. İşte o an gecenin sürprizi gerçekleşti. Meğerse o gece kamp sahibesinin profesyonel şarkıcı bir arkadaşı da ona yardıma gelmiş. Ondan müthiş 2 Moğol şarkısı dinledik. Hepimiz sesi karşısında büyülendik. İsminin Byambasuren Khuw Tsagaan olduğunu öğrendiğimiz güzel insan bize sabah yerel kıyafetleri ile başka bir performans sergileyeceğine söz verdi ve uyumak üzere yurtlarımıza çekildik.
Yine güzel bir gün geçirdik, yine çok özel olaylara tanıklık ettik. Yağmura rağmen!
Yarın gezimizin son günü…
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
05.08.2015 Saat 01:30