Bir Festivalin, Bir Kültürün Peşinde: Sıcak İnsanlar Ülkesi Moğolistan-Karakurum/Orhun Vadisi

Pek adetim olmadığı halde kendi fotoğraflarımdan birisini koymadan bugünkü yazıma başladım. Orhun Yazıtlarını ziyaret etmekten ne kadar etkilendiğime bir vurgu yapmak istediğimden Orhun Yazıtlarından bir bölümü üstte yazıttaki orijinal runik yazı, altta ise günümüz Türkçesi ile yazılı halde verdim.

Hemen baştan söyleyeyim ki; Bugünkü yazım çokça tarih dersi gibi olacak ama doğrusu bu ya ben konuyu hazırlarken bazı şeyleri hatırlamaktan ve öğrenmekten büyük zevk aldım. Paylaşmam gerektiğini düşünüyorum. Günümüzde hep Osmanlı’yı ön plana çıkaran ancak ondan çok önce var olan ve maalesef tarih kitaplarımızda ikinci planda kalan bir bölümün hatırlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu coğrafyaya gezi planlayan gezgin, bir gün mutlaka bu yazıya ulaşacak ve okuyacaktır. Böylece Orhun Yazıtlarını gezerken alelade bir yeri gezmediğini hissedecektir.

IMG_8325

Ger Kampındaki gecemiz yağmur nedeni ile oldukça sıkıntılı geçti. Sabaha yağmur yoktu ama dokunsan değecek kara bulutlar tepemizde dolaşıp duruyorlardı. Kahvaltımızı keyifle yapıp Orhun Vadisinde Karakurum kentine, ama daha da önemlisi tarihte Türk adının ilk kez geçtiği Orhun Yazıtlarına doğru yollara düştük.

Yolda Ugi Gölü kenarından geçerken dün geceki fırtına ve yağmurun yıkıcı izlerini daha da belirgin olarak gördük. Naadam Festivali (Bayramı) nedeni ile ulusal tatili fırsat bilip göl kenarına çadır kuran Moğol vatandaşların çadırları alt üst olmuş ve kendileri de belli ki çok sıkıntılı anlar yaşamışlardı. Eski okuduklarıma göre; Karakurum’a doğru yollar bilindik yollardan değildi. Ama benim gördüğüm, çoğu zaman tek şerit bile olsa ,yol diyebileceğimiz bir yol vardı.

Bu arada Orhun Vadisi ve Karakurum hakkında bir ara bilgi vermek uygun olabilir.

Tam ekran yakalama 01.08.2015 004814

Çangay Dağlarından doğan Orhun Nehri, kıvrılarak kuzeye doğru akar, daha Rusya sınırına gelmeden Selenge Nehri ile birleşir ve Baykal Gölüne dökülür. Toplam uzunluğu 1124 km olan Orhun Nehri ismini Orhun Vadisi’ne de verir.

Orhun Vadisi Moğolistan’ın göbeğinde, başkent Ulan Batur’dan 370 km uzaklıkta Orhun Nehrinin etrafında bulunmaktadır. 220 km² alanı kaplayan Orhun Vadisi 2004 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alınmış. Orhun Vadisinin tarih açısından büyük önemi vardır. Uygur İmparatorluğu ve bir zamanlar dünyanın en büyük imparatorluğu olan Moğol İmparatorluğunun başkentleri Orhun Vadisindedir. Bu yüzden Orhun Vadisi Hun İmparatorluğu, Göktürk İmparatorluğu, Uygur İmparatorluğu, ve Moğol İmparatorluğu’na ait arkeolojik kalıntılar, eski şehir ve yerleşim merkezlerinin enkazları, yazılı ve dikili taşlar, mezarlar, ve Budist tapınaklarının bulunduğu, çok sayıda tarihi bilgi içeren kültürel bir miras olarak kabul edilmektedir.

Orhun Nehri boyunca tarihi önemli yerler;

  • Orhun Yazıtları: 8. yüzyılda Göktürk Kağanlığı zamanında dikilen Bilge Kağan Yazıtı, Kül Tigin Yazıtı ve Bilge Tonyukuk Yazıtı.
  • İlk Uygur Kağanlığı başkenti Ordu-balık.
  • 13. yüzyılda Moğol İmparatorluğu başkenti Karakurum.
  • 13 ve 14. yüzyıldan geriye kalan, Öğedi Kağan’ın ikametgâhı sanılan toprak tepede Moğol palası.
  • 1586 yılında  Karakurum şehrinde, Moğolistan’da ilk inşa edilen Budist tapınağı olan, Erdene Zuu Budist Manastırı.
  • Orhun Nehrinin yukarı havzasında 2600 metre yükseklikte bulunan Tuvçun Manastırı.

Karakurum, Moğolistan’ın güneybatısındaki Övörkhangay eyaletinde, bugünkü Harhorin (Kharkhorin) kenti yakınlarında.bulunan antik bir şehir.

Göktürkler, Hangay Dağları yakınlarındaki Ötüken’de yerleşti, Uygurlar ise Karabalgasun’u başkent yaptılar ancak daha sonra ülkenin merkezini Karakurum’a taşıdılar.

Bir süre Harzemşahlar’a ait olan Karakurum, 1218/19 yıllarında Cengiz Han’ın saldırısına uğradı, kenti ele geçiren Moğol Devleti 1220’de yeni bir başkent oluşturma isteğiyle kenti yeniden yapılandırmaya başladı.

İşte biz bugünkü gezimizi bu kente ve yakınındaki Orhun Yazıtları Alanı ve Müzesine yapacağız. Günümüzden binlerce yıl öncesine yolculuk yapıp, tarihte Türk isminin geçtiği ilk belgeler olan yazıtları ve atalarımızın bir zamanlar at koşturduğu yerleri göreceğiz. Gezinin bu kısmı ve günü bizim için duygusal olacak.

Göktürkler hakkında neler anlatabiliriz: Bumin Kağan Türk adıyla kurulmuş ilk devlet olan Göktürk Kağanlığının kurucusudur (552). Avarlar’a (Juan Juan’lar olarak da biliniyor) isyan ederek bağımsız bir Türk ulusu kurmuştur. Bu devlet bir süre genişledikten sonra Çinlilerin egemenliği altına girmiştir. Elli yıllık bir esaretin ardından 680 yılında Aşina soyundan gelen Kutluk, akıl hocası Bilge Tonyukuk’la birlikte Çin’e isyan etti. Kutluk az zamanda Ötüken başkent olmak üzere kağanlığı örgütledi Bu yüzden İl’i (devleti) derleyip toparlayan anlamına gelen İl Teriş ünvanı verildi ve 2. Göktürk imparatorluğu kurulmuş oldu. Kapgan Kağan’dan sonra başa Bilge Kağan geçti. Kardeşi Kül Tigin ile taht kavgasına girişmedi ve beraberce devleti yönettiler. En büyük yardımcıları baba ve amcalarının da veziri olan Tonyukuk’du.  Bilge Kağan 32 yaşında, Kül Tigin de 31 yaşındaydı. Resmi lider Bilge Kağan olsa da ülkede asıl güç, ordu komutanı Kül Tigin’in elindeydi. Ağabeyi ile birlikte ülkelerindeki isyanları bastıran Kül Tigin’e ilişkin en sağlıklı bilgiler Orhun Yazıtlarında yer alıyor. Kül Tigin hem başarılı bir savaşçı, hem de başarılı bir komutandır.Bununla birlikte onu daha da büyük yapan tarihte ender görülen bir olay olarak, iki kardeşin taht kavgasına tutuşmadan devleti birlikte yönetmesinde olan payıdır. kultegin1

Kül Tigin 27 Şubat 731’de 47 yaşında iken öldü.1 Kasım 731’de kendisine büyük bir cenaze töreni düzenlendi. 732 yılında ağabeyi Bilge Kağan onun adına bir yazıt taşı diktirmiştir. Ağabeyi Bilge Kağan ise 734 yılında ölmüştür. Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kül Tigin’in yaptıkları Göktürk Yazıtlarında (Orhun Kitabeleri) tüm sadeliğiyle anlatılmış, Türk Milletine anlatılmış, gelecek için de nasihatler verilmiştir.

Otobüsümüz Orhun Anıtları Müzesine vardığında hepimizi bir heyecan kapladı. Müzenin düzenlenmesinde ve müzeye ulaşan yolun önemli bir bölümünün inşasında Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ya da kısaca TİKA’nın büyük katkıları var. Zaten müze girişinde de Moğol bayrağı yanında Türk bayrağı da dalgalanıyor ve müze içinde sergilenen eserlerin altında Moğolca ve İngilizce yanında Türkçe açıklamalar var.

IMG_8328

IMG_8408Müze kapısında bir grup fotoğrafı aldıktan sonra müzeye girdik. Müzede bir görevli bize müze ve sergi eserleri hakkında bilgiler verdi. Müzede bulunan heykellerin hemen tümünün kafaları kesik. Müze görevlisinin anlattığına göre bunu Göktürkleri tarih sahnesinden silen kavimler yapmışlar. Müze içinde bir zamanlar var olduğuna dair bulgular elde edilen Kül Tigin’in Anıt mezar kompleksini gösteren maket var. Bu makete göre Kül Tigin Anıt taşının üstünde oturduğu ortası oyuk kaplumbağa heykeli ve mezar odasına giden yol boyunca dizili sağlı sollu heykeller varmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Müzenin temel sergi eserleri hiç şüphesiz ki Orhun Yazıtları. Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları olarak da bilinen yazıtlar Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile yazılmış yapıtlardır. Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarını Yolluğ Tigin yazmış. Yolluğ Tigin aynı zamanda Bilge Kağan’ın yeğeni. Yazıtlara bu abidelerin sonsuzluğa kadar kalması temennisi ile “Bengü Taşlar” denmiştir.

IMG_8368

Yazıtlar, 1889 yılında bulunmuşlar. Bulunduğu zamanlarda çok önem verilen yazıtlar 1893 yılında Danimarkalı dil bilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisinde bilim dünyasına açıklanmış.

IMG_8364Yazıtlardan 3.75 mt yüksekliğe sahip Kül Tigin’e ait olanı daha iyi durumda ancak Bilge Kağan Yazıtı yılların ve doğanın kötü etkilerine maruz kalmış. 71 satırdan oluşan Kül Tigin Yazıtında olaylar Bilge Kağan’ın ağzından anlatılmakta.

Bilge Kağan’ın ölümünden bir yıl sonra dikilen Bilge Kağan Yazıtı hem devrilmiş, hem de parçalanmış. O yüzden tahribat ve silinti Bilge Kağan yazıtında çok fazla.

Türklerin İslam dinini kabul etmesinden önce yazılan Orhun Yazıtlarında Türklerin yabancıların siyasetine alet olduğu zamanlarda bozulduğu, devlet kademelerinde bilgili ve ehil olmayan kadronun iş başına getirildiği zaman yönetim düzeneğinin iyi çalışmayıp, ahalide hoşnutsuzluk görüldüğü, yabancı kültürünün Türk birliğini zedeleyip, kişiliğini kaybettirdiği konuşma sanatına uygun bir anlatımla verilmiş. Türk milletinin en zor şartlarda bile içinden kuvvetli şahsiyetler çıkıp, ülkeyi kurtarıp, devleti yeniden kurup güçlendirdiği anlatılan abidelerde; devlet deneyimi yanında Türklük, bağımsızlık fikrine yer verilmiş. Bu yazıtlar aynı zamanda  kağanların ulusa hesap vermesi olarak da algılanabilir. Sizlere aktardığım bu bilgileri öğrendiğimde bu yazıtlarda anlatılanların ne kadar da anlamlı olduğunu düşündüm. Konuyu bu kadar uzatmamın asıl nedeni binlerce yıl öncesindeki yazıtlardan günümüze gelen dersler.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Müze gezisi sonrasında hemen yakındaki yazıtların çıkarıldığı alanı gezdik. Burada yuva yapmış bir çift atmaca bu alanın bekçileri gibiler sanki.

Daha sonra Karakurum’a öğle yemeği yiyeceğimiz restorana gittik. Moğol yemekleri et ağırlıklı ama benim damak zevkime pek uymadı bir türlü.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yemek sonrası bu şehirdeki bir başka önemli yeri, Erdene Zuu Manastırı’nı gezmeye gittik: . Bu manastır da Moğolistan’ın UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi eserlerinden bir tanesi.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Manastır, Moğol hükümdarı Abtai Sain Han’ın (daha sonra Moğolistan’ın bağımsızlığında önemli rol oynayacak olan Zanabazar’ın büyük babası) Tibet Budizminin Moğolistan’ın resmi dini olduğunu deklare etmesinden sonra, 1585 yılında inşa ettirilmiş. Manastırın inşasında Karakurum’daki antik kentin taşları kullanılmış. Tapınağı çevreleyen büyük duvarların üstünde 102 adet stupa var. Aslında Budizm’in kutsal sayısı olan 108 stupanın olması gerektiği düşünülüyor ama 6 tanesi hiç bulunamamış. Manastır 1688 yılındaki savaşta büyük zarar görmüş. Bir zamanlar burada 62 tapınak varmış ama 1939’da komünist rejim zamanında tapınaklar büyük oranda tahrip edilmiş ve ibadet de yasaklanmış. 1990 yılından sonra ise rejim devrilince manastır tekrar ibadete açılmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Manastırı gezdikten sonra duvarların dışındaki alanı ve Altın Tapınağı’da görüntülemek için manastırın arka kapısına kadar yürüdük.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

 En sonunda manastırı arkamıza alarak meşhur “Duran Adam” pozumuzu verip alandan ayrıldık. Manastıra girdiğimiz ön kapıdan çıktık. Manastır karşısında küçük hediyelik dükkanların fiyatları çok uygun ve değişik objeler var. Manastırı gezdikten sonra bu dükkanları ziyaret etmeyi de unutmayın derim.

IMG_8747

Karakurum’un müzesini gezmeyi de ihmal etmedik. Bu küçük ama iyi düzenlenmiş müze Karakurum ve çevresinden çıkan eserlerin sergilendiği bir yer. Müzenin üstünden karşıdaki Erdene Zuu Manastırı’nın panoramik fotoğrafını çekmeyi ihmal etmeyin.

IMG_8753

Karakurum’daki son aktivitemiz Karakurum’a ve Orhun Vadisine tepeden bakacağımız bir noktaya gitmek oldu. Buraya vardığımızda bardaktan boşanırcasına yağmur başladı. Ama aşağılardaki manzara çok güzeldi.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonrasında konaklama yapacağımız ger kampına doğru yola çıktık. Yaklaşık 2 saat kadar sonra kampa vardık ve çadırlarımıza yerleştik. Bayan Gobi adlı kampımız kaldığımız kamplar içinde en güzel olanıydı. Lokalizasyonu da çok güzeldi. Yürüyüş ve çevreyi keşfetmek için de çok uygundu. Ama yağan yağmur bunlara pek fırsat vermedi. Moğolistan’da ani başlayan sağanak yağmurları sakın yabana atmayın. Şemsiyeniz ve yağmurluğunuz mutlaka yanınızda olmalı bence.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Buna rağmen biz mutluyduk. Gün, yağmura rağmen iyi değerlendirilmişti. Binlerce yıl uzakta kalmış atalarımızın at koşturduğu alanları görmüş, yıllar öncesinden sanki günümüze, bize seslenişlerine tanıklık etmiştik. Grubun mutluluktan zıplamasına engel var mıydı ki?

IMG_8841Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

02.08.2015 Saat 02:47

Yorum bırakın

2 Yorum

  1. Selamlar Ümit Bey
    Çok güzel ve kıymetli bir hatıra olmuş, tebrikler. Son resme bakınca içimden isim olarak “Atayurt Sevinci” diyesim geldi. Destanlarımızda geçen yerleri yaşamak muhteşem bir nimet. Orhun ve Selenge Irmakları arasında bir gölde, göksel bir işaretle yaratılış anlatılmaktadır. Atalarımıza ‘Uluğ Tengri’mizden rahmetler diliyorum. Teşekkürler.

    Cevapla
  2. tomris aydın

     /  Mayıs 23, 2020

    Ellerinize sağlık,daha önce gezip gördüğüm bu yerleri,herkesin bilgisine açtığınız için teşekkürler.Anayı,babayı biliriz de atayı arayıp sormayız.Kim olduğumuzu bilmek,bu dünyada bizim duruşumuzu ve yerimizi değiştirecektir oysa.Yazınızla bu bilince katkıda bulunuyorsunuz sizi yürekten alkışlıyorum

    Cevapla

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: