Sabah kahvaltı sonrası Wangdue Phodrang ve Punakha’ya doğru hareket ettik. Thimphu’dan itibaren yaklaşık 80 km gideceğiz. Bu mesafe Bhutan’da ancak 3 saatte gidilebiliyor. Bunun nedeni olarak Bhutan’da yolların bozuk olmasını bir neden olarak düşünebilirsiniz. Ülkenin iç bölgelerini bilmem ama gezdiğimiz yerlerde bu pek söz konusu değildi. Bununla beraber yol gidiş geliş tek şerit olmak üzere çalışıyor ve daha da önemlisi dağlık bir alanda seyahat ediyorsunuz. Bu nedenle de bu kadar mesafeyi ancak 3 saatte tamamlayabiliyorsunuz.
Thimphu’da hayat çoktan başlamış. Çocuklar, tek tip giysileri içinde okul yollarına düşmüşler. Wang Chhu nehri solumuzda daha sonra ise sağımızda kalacak şekilde giderek, dağlık alana doğru yol almaya başladık. Etraf yemyeşil. Asıl ormanlık alan meğerse yeni başlıyormuş. Bir süre yol aldıktan sonra yol kenarında duran satıcıları gördük. İçim gidiyor “Ah! Şunları bir fotoğraflasaydım” derken Günseli hanım aklımı mı okudu nedir, arabayı durdurdu. Meğerse satıcılarda elma görmüş, Bhutan’a geldiğimizden beri bahsettiği organik ve lezzetli bu meyveleri mutlaka tatmamız gerektiğini düşündüğünden almak istemiş. Kör, istedi bir göz, Allah verdi iki göz.. Ben hem fotoğraf çektim ve hem de meyvelerden satın aldım. Elmalar pek küçük ama bir lezzetliydi ki sormayın! Bu insanları pek sevdim; rica ediyorsunuz, sıkılmadan usanmadan poz veriyorlar..
Bu gezinin en çok merakla beklediğim kısımlarından bir tanesi Dochu La Pass denen geçit. Thimphu’dan 30 km sonra varıyorsunuz. Burasının rakımı 3150 metrelerde ve açık bir havada Himalayaları buradan çok güzel şekilde görmeniz mümkün oluyor. Burası aynı zamanda Wangdue ve Punakha’ya gidenler içinde, doyumsuz manzaraya karşı, bir çay kahve molası verilen bir yer.
O gün şanslıydık. Hava güneşli, berrak mı berraktı ve Himalayalar karşımızda tüm güzelliği ile duruyordu. Burada bulunan bir diğer ilginç yerde hemen yolun karşı tarafına yapılmış olan 108 adet chorten (küçük Budist objelerin konduğu yapılar) yani nam-ı diğer “Druk Wangyal Khangzang Chhortens”.
1996-1997 Yıllarında bu bölgedeki Bhutan ormanlarına Hintli ayrılıkçı gruplar eğitim kampları açmışlar. Bu işten haberdar olan Bhutan Kralı önce barışçıl yollardan anlaşıp onları uzaklaştırmaya çalışmış. Ancak bu militanlar, buradan ayrılmaya ikna olmamışlar. Bu arada Hindistan’da, bu militanları uzaklaştırması ve/veya etkisiz hale getirmesi için Bhutan’a baskı yapmaya başlamış. Sonunda 2003 yılının sonunda Bhutan askerleri bu ormanlara dalıp hem kampları ele geçirmiş ve hem de militanları. Bu arada bir kısım Bhutan askeri de ölmüş. 2004 Yılında cesur Krala saygı amacıyla yapılan Druk Wangyal Khangzang Chhortens büyük bir törenle açılmış. Druk Wangyal Khangzang Chhortens, bir tepe üstüne dizilmiş 108 adet minik tapınaktan ve en tepede de ana binadan meydana gelmiş dini kompleks. Küçük olan tapınaklar büyük olana doğru uzanıyorlar. Burayı sevdim; Sola dönsen Himalayalar sağa dönsen tarih. Burayı şöyle sindire sindire gezmek isterdim doğrusu..
Dzong’un dışında tak şeklinde büyükçe bir kapıdan içeriye giriliyor. Yolun sonunda bir kapı daha var ve oradan geçince büyük bir iç avluya çıkıyorsunuz. Etrafta terk edilmişliğin havası var. Belli, buraları zamanında çok heybetli yerlermiş, tahta yapılarda muhteşem oymalar ve resimler var. Bazı duvarlarda ve tahtalar üzerinde resimler yapılmış. Etrafta sadece birkaç rahip dolaşıyor. Her köşede bir yaşanmışlık var ama artık sadece eski ve yıpranmış bir yapı. Bir rahibe büyük manastırı açtırdık. İçeride hemen her manastırda olduğu gibi Sakyamuni veGuru Rimpoche’nin büstleri var. Onlara yapılmış adaklar, çiçekler, mumlar ve tereyağının malzeme olarak kullanıldığı oymalar, bu tipteki tapınakların olmazsa olmaz aksesuarları. Tapınağın dışında bizi, koparttıkları çiçekleri sunan köyün çocukları karşıladı. Tabii ki çiçek karşılığı çikolatalar istendi. Yanımızda yok ki verelim çocuklar!
Bu gezi sonrası Punakha’ya doğru yöneldik. Öğle saati gelince önce yemeğe gittik. Gittiğimiz lokantanın ismi Phuenzhi Diner.
Lokantadan çıkınca yürüyerek Punakha Dzong’a doğru çıktık. Punakha Dzong, Pho (Baba) Chhu ve Mo (Anne) Chhu nehirlerinin birbirlerine kavuşma noktasında Punakha-Wangdhue vadisinde yerleşmiş. Punakha Dzong ya da uzun uzadıya yazılışı ile Pungtang Dechen Photrang Dzong (Büyük Mutluluk Sarayı anlamında), 1637-38 yıllarında Zhabdrung (Shabdrung) Ngawang Namgyal tarafından yaptırılmış ve Bhutan topraklarındaki en eski ve en büyük ikinci kale manastırıymış. 1955 Yılına kadar Bhutan hükümetinin oturduğu ve ülkeyi yönettiği başkentmiş.
Kale-Manastırı tam karşıdan gören bir mevkiden bolca fotoğrafladık. Daha sonra ise yürüyerek muhteşem bir tahta köprüyü geçtik. Mo Nehri üzerinde bulunan bu köprü, 17. yüzyıl yapımı. 1957 yılında yaşanan bir sel felaketinde bu köprü yıkılmış. Geleneksel tarzda yapılmış olan 55 metrelik bu köprünün Almanya’nın yardımı ile 2006 da başlanan restorasyonu, 2008 yılında bitirilmiş.
Daha sonra güzel bir bahçeden geçip, dik merdivenlerden yukarıya doğru çıkarak Punakha Dzong’a girdik. Dzong’un iç avlusunu geçip sol kolu takip ederek, dar yoldan ve sağlı sollu her biri birer sanat eseri bina arasından geçince, büyük manastırı karşınızda görüyorsunuz. Burası Je Kenpo ve diğer din ileri gelenlerinin kışlık sarayı. Çok güzel bir yapı ve el işleri muhteşem. Wangchuck sülalesine ait tüm krallar burada taç giymişler.
Bu gezi sonrası tekrar yola düşüp, Thimphu’ya doğru aynı yoldan geri döndük. Yolda Ducho La Pass’da bir mola daha verdik ve bu sefer kafeteryaya çıkıp oradan fotoğraf aldım.
Akşamın karanlığında Thimphu’ya vardık. Bu şehirde artık alışkanlık haline getirdiğimiz üzere şehre dağılıp bir saat süren son alışverişlerimizi yaptık.
Dün geceden kaldığımız otelin yemeklerini beğenmeyince, Günseli Hanımın becerisi ile, daha önce öğle yemeğini yediğimiz ve yemeklerini beğendiğimiz Motithang Hotele akşam yemeği için gittik. Ne de olsa Bhutan da son gecemiz, şarapla ve güzel bir yemekle bu güzelim ülkeye veda ettik.
Yarın artık son yazı olacak. Her gezi gibi bunun da bir sonu vardı tabii ki. Ama bu rüya ülkelere biraz daha zaman lazımmış. Kim bilir belki bir daha gideriz. Gezginin iş belli mi olur!
Gezekalın.
Dr Ümit Kuru
İlk yazım tarihi 30.11.2011
Gözden geçirilmiş son yayın tarihi 11.04.2015 Saat 00:20