
Bugün Leon’daki son günümüz. Katedral ve marketi gezip yollara düşeceğiz.
Leon Katedrali 18. yüzyılda yapımına başlanan ve tam 67 yıl boyunca yapımı devam eden Orta Amerika’nın en büyük katedralidir. Binaya bakıldığında Barok, Neoklasik, Gotik, Rönesans gibi bir sürü mimari tarzın özelliklerini bir arada görebiliyorsunuz (Eklektik Mimari). Kilisenin altından başlayan yedi tünel, şehrin diğer kiliselerine açılıyor. Kilisenin hem havalandırma hem de ışık sağlamaya yardımcı olan 34 kubbesi var.




Katedral 2011 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesine alındı. Leon’un en sevdiği şairi Ruben Darío‘nun mezarı da bu katedralde bulunuyor. 1528’de buraya getirilen ve muhtemelen Amerika’daki en eski Katolik heykeli olan El Cristo Negro de Pedrarias’da katedralin değerlerinden birisi. Katedral, iç dekorasyonunun sadeliği ve bol doğal ışık alması ile karakterize.

Katedralin çatısına çıkıp şehrin manzarasına bir göz atmanızı tavsiye ederim. Çatıya çıkma 3 USD karşılığı olabiliyor. Çatıda ayakkabılarınızı çıkartarak gezmek zorundasınız. Kubbelerin üstünde yürümeden, sadece kenarlarda yürümeniz gerekiyor.





Katedralin çatısından şehrin dört yanındaki manzaraları mutlaka görmelisiniz.







Leon Marketi, katedralin hemen arkasında bulunan kapalı bir alışveriş merkezi. Burada her türlü sebze, meyve, et, balık, baklagillerin satışı yapılıyor.





Bu pazar yerel insanları gözlemlemek için iyi bir ortam. Bu arada biz siyah ve kırmızı renkli buraya özgü bir fasulye ve chia tohumu satın aldık. Bu pazar sonrasında ise Nikaragua’daki son ziyaret yerimiz olan Managua’ya doğru yola çıktık.

Başkent Managua, Nikaragua’daki son konaklama yerimiz. Buradan uçakla Panama City’e döneceğiz. Orta Amerika’daki gezeceğimiz son ülke de Panama olacak. Managua’ya hareket etmeden önce Las Penitas’a gideceğiz. Orada sahil kenarında yemek ve yüzme molası verilecek.

Las Penitas , Nikaragua’nın kuzey batı kıyısındaki bir balıkçı köyü. Son zamanlarda turizmin gözde mekanlarından birisi haline gelmiş.

Las Penitas sahilinin uzunluğu 5 km’yi buluyor. Nikaragua’daki sörfçülerin uğrak yeri olan bu sahiller yerliler tarafından da hafta sonları için tercih ediliyormuş. Yerliler turistik konaklama seçeneklerinden ziyade üstü kapalı hamaklarda kalma eğiliminde oluyorlar.




Grup olarak Hotel Suyapa Beach restoranına oturduk. Yemeklerimizi yedik. Bir kısım arkadaş ise denize girdiler. Deniz sörfçülerin tercih etmesini izah edecek kadar dalgalı ve hava da biraz kapalı. Sevdiğim türden bir deniz değildi. Doğrusu ben denize girmeye teşebbüs bile etmedim. Burada yaklaşık 2 saat kadar zaman geçirdik.
Las Penitas sahilindeki aktivitemiz sonrasında 115 km ötede bulunan başkent Managua’ya doğru yola çıktık.

Managua Nikaragua’nın en kalabalık şehri (1.4 milyon civarı). Orta Amerika’nın en büyük 2. gölü olan Managua (Xolotlán) Gölü yanında kurulmuş olan bir şehir. Nahuatl dilinde Managua, “suyun kenarında kurulu” anlamına geliyor. Managua tarihi boyunca, sel, kasırga, deprem (en kötüleri 1931 ve 1972) gibi doğal afetlere maruz kalmış ve şehir büyük hasar görmüş.

Parque Histórico Nacional Loma de Tiscapa (Tiscapa Tepesi Ulusal Tarih Parkı), Nikaragua halkı için önemli bir yer. Bizim de Managua’da ilk gittiğimiz yer orası oldu. 1894 yılında bu volkanik tepede bir kale inşa edilmiş. Daha sonra ise 1908 yılında başkanlık sarayı olacak şekilde yeni bir binanın yapımına başlanmış. Sonraki yıllarda Nikaragua Ulusal Muhafızlarının merkezi olarak hizmet görmüş.


Burada özellikle gün batımına yakın en güzel fotoğraflarını alabileceğiniz ve Katolik rahip, şair, heykeltıraş Ernesto Cardenal‘in yaptığı Sandino’nun anıtı var. Bu anıtın burada olmasının nedeni Somoza tarafından tuzağa düşürülen Sandino’nun adamlarıyla birlikte burada idam edilmesi. Bu alanda şehrin çok güzel panoramik manzaralarını göreceksiniz.

Manzaranın en güzeli sönmüş bir yanardağ kraterinin yerini alan Tiscapa Lagünü‘ne ait olandır. Bir diğer manzara ise Momotombo Volkanına bakıyor. Tepenin çevresinde Nikaragua askeri karargahlarına ait binalar varmış.




Alanda diktatörlüğün baskısı sırasında ölen tüm insanlara ithaf edilmiş ve 1996 yılında yerleştirilmiş bir plaket de var.


Managua içinde caddelerde ve meydanlarda “Hayat Ağaçları-Árboles de la Vida” denen metalden yapılmış ve her birinde yaklaşık 2,5 milyon minik ampul olan ağaç heykelciklere rastlayacaksınız. Bu metal ağaçlar Nikaragua’nın Başkan Yardımcısı Rosario Murillo‘nun şehir güzelleştirme projesine aitler.

Yaklaşık 140 soyut ve parlak renkli ağaç heykeli, Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in “The Tree of Life” adlı eserinden ilham alınarak yapılmış. En güzel örneklerini Puerto Salvador Allende limanına yakın Paseo de los Estudiantes adlı açık park alanında görüyorsunuz. Her birinin maliyeti 20.000-25.000 USD olduğu yazılıyor. Çoğu Nikaragua’lı bunu israf ve gereksiz buluyor. Doğrusu ben sanatsal olduğunu düşündüm.
Managua’nın en önemli gezi yerlerinden bir tanesi Devrim Meydanı. 1899 yılında ulusal kahraman ve Amerikan karşıtlığı ile bilinen General José Santos Zelaya tarafından açılışı yapılmış. Bu meydanda önemli binalar bulunuyor; Eski Katedral, içinde Carlos Fonseca’nın mezarının bulunduğu Merkez Park, Ulusal Kültür Sarayı ve Ruben Dario Tiyatrosu.

Ulusal Kültür Sarayı günümüzde müze olarak hizmet veriyor. İçinde kalıcı ve geçici sergilerin bulunduğu Ulusal Kültür Sarayı 1935’de açılmış ve 1979 ‘a kadar Ulusal Kongre Binası olarak hizmet etmiş. 1850’den önce de burada papazların kaldığı bir yapı varmış. Müzede Kolomb öncesi dönemden eserler dahil çok sayıda eser mevcut.








İspanyolca’da Catedral de Santiago olarak bilinen Managua Eski Katedrali‘ni Belçikalı mimarlar tasarladılar. Fransa’nın Paris kentindeki Saint-Sulpice Kilisesinin görünümünden ilham alındığı yazılıyor.

İnşaat 1928’de başlamış ve 1938’e kadar sürmüş. Katedral, 1931 ve 1972 Nikaragua depremlerinden ağır hasar görerek çıkmış. Artık kullanılmıyor. Restore edilmeye çalışılıyor ama hala bitirilememiş.
Merkez Park, açılışı 1899 yılında yapılmış olan Neoklasik tarzda bir park. 1899’da belediye başkanı ve açılmasına olan katkısı nedeniyle parka resmi olarak “General Irineo Estrada Morales” adı verilmiş. Halk günümüzde bu adı hiç kullanmıyor.



Park açıldığı günden bugüne çok değişim geçirmiş ve ilk görünümünün neredeyse %75’i değişmiş. Parkın ortasında bulunan müzik tapınağı 1940’da yapılmış.





Parkta Sandinist Devrimin mimarları olan Carlos Fonseca Amador, Santos López ve Tomás Borge’un mezarları da bulunuyor.




Managua gezimizi tamamlamak, aynı zamanda Nikaragua gezimizi de tamamlamak anlamına geliyordu. Buradaki havaalanından Panamaya City’e gidecek olan uçağımıza geçtik. Yerel rehberimiz ile vedalaştık. Yerel rehberler içerisinde en iyi olanı Nikaragua’lı rehberimizdi.
Yarın yeni bir ülkenin, Panama’nın gezi anıları ile buluşmak üzere..
GEZEKALIN…
Dr Ümit Kuru
24.04.2023