30.10.2012 tarihli gezinin yazısıdır
Yolumuz çok uzun olunca sabahın 03:30’unda ayaklanıp, saat 04:00’ünde ise Bumthang’a doğru yola çıktık. Şoförümüz Sirin uyanık gözüküyor. Allah ona kolaylık versin. Bugün en zor iş onun. Neredeyse 12 saat direksiyon sallayacak.
Paro-Thimphu arası 65 km ve en güzel asfalt yol bu kısımda. İki şehir arası 1 saat kadar tutacak. Sonrasında Thimphu’dan Punakha’ya doğru 77 km kadar yolumuz var ve bu da 3 saat sürecek. Bu yolda, Dochula Pass’da, Himalayalar manzarası eşliğinde bir otelde kahvaltı yapacağız. Sonrasında Punakha-Bumthang arasında 212 km’lik bir yolumuz var. Yaklaşık 8 saat sürecek. Yolların manzarası müthiş güzel olacak ama dar ve dolambaçlı yollardan geçeceğiz. Bol mola ile idare edeceğiz artık. Yani tüm gün yoldayız.
Saat 06:00 gibi Dochula Pass’da olduk. Güneş daha kendini göstermemiş ama ilk ışıklarını da yollamış durumda. Burası Bhutan’ın en iyi bilinen geçitlerinden ve 3000 metreyi bulan bir rakımı var. Soğuk iliklerimize kadar işliyor. Bizim kahvaltı yapacağımız yer normalde bu saatte açık değil ancak Karma erken açılmasını sağladı.
İlk fotoğraflarımızı aldıktan sonra tesise girdik. İçeride kocaman bir varile benzer soba yanıyor. Ben dahil, tüm grup üyeleri hemen sobanın çevresine dizildi ve merkezi ısıtmaya geçtiler. Müthiş bir sofra kurulmuş. Yediğimiz en zevkli kahvaltı burada oldu diyebilirim. Karnımız doydu, ısındık, gözümüz açıldı. Bu tesiste istenirse konaklama yapılabiliyormuş. Gördüğüm en güzel Himalaya manzarasına sahip bir balkonu var.
Ekip pür neşe, yola devam etmek için araca bindi. Punakha’dan sonra Wangdue Kale Manastırını geçtik. Bhutandaki Dzong’lar (Kale-Manastır) içinde orijinal olan tek Dzong buydu. Ancak bu sene başlarında maalesef yandı. Geçen sene onu ziyaret etme şansını bulmuştuk. Şimdi ise o Kale-Manastırın külleri yanından geçiyoruz. Üzüntü verici.
Bumthang’a doğru yollar iyice bozuldu. Yol genişletme çalışmaları var. Bu da ilerlemeyi iyice zorlaştırıyor. Ama yolun manzarası çok güzel. Yol boyu bir sağımızda, bir solumuzda nehirler var. Zaman zaman da hiç beklenmedik şekilde çağlayanlar ortaya çıkıyor. Pirinç tarlalarının bazılarında hala ürün var ama çoğunda toplanmış.
Öğleye doğru bir yerde daha çay molası verdik. Burası da çok güzel bir yerdi. 2 saat sonra öğle yemeği için bir yerde konakladık. Tüm gruplar burada mola veriyorlar herhalde, içeride bayağı kalabalık var.
Akşam üstü Trongsa dan geçtik. Ben buradaki Kale-Manastırı çok merak ediyorum. Dzongların en büyüklerinden bir tanesi burada ve dönüşte burada konaklama yapacağız.
Sonunda saat 20:30 civarı Bumthang şehrine vardık. Neredeyse 15-16 saattir yoldayız. Bu yolu mümkün olsaydı da uçakla gelseydik. Dönüşte 3-4 saatlik yollarla ve konaklamalarla nefis bir programımız vardı. Bu bize biraz zaman kaybettirdi. Normalde bugün festivali gezecektik. Neyse yapacak bir şey yok artık. Odalara hızlıca yerleşip, akşam yemeğimizi yedik.
Jambay Lhakhang Drup festivali dini bir festival ve Bumthang şehrinde Jampa Lhakhang Tapınağı’nda gün boyu aktivitelerle kutlanıyor. Jampa Lhakhang en eski tapınaklardan ve Tibet Kralı Songtsen Gampo tarafından, 7. yüzyılda, şeytanı bağlamak için bir gecede inşa edilen 108 adet tapınaktan bir tanesi. Bu bir gecede yapılan tapınakları da her şeyi ile yapılan tapınaklar olarak düşünmeyin. Başlangıçta bunlar küçük yapılar halindeler, daha sonradan genişletilmişler. Bu tapınak ile şeytanın sol dizini bağlamışlar.
Festival birkaç gün sürecek ve aslında dün başlamıştı. Buraya her gün uçak olmayınca, festivalin 2. gününe denk gelen günde uçmak için biletlerimizi almıştık ve öğleden itibaren festivali izleyecektik. Masa başı hesabı, sel bozdu. Bu festival gece de devam ediyor. Gece bu tapınağın avlusunda ateş dansı ve çıplak dans yapılıyor. İşte biz de festivalin bu kısmını bari kaçırmayalım dedik ve isteyenlerle gece festivale gitmek üzere karar aldık.
Saat 23:00 gibi Jampa Lhakhang Tapınağının avlusundaydık. Daha bir hareket yok ancak yerli halk, çoluk-çocuk, soğuk filan dinlemeden yerlerini almış ve beklemedeler. Tapınağın arkasında tezgahlar kurulmuş. Bir süre orayı gezdik. Sonra tekrar tapınağın avlusuna geldik. Biz de beklemeye başladık. Şimdiye kadar ateş dansının çoktan başlaması lazımdı. Ancak bu gece ateş dansı yokmuş. Ateş dansı bir gece olup, bir gece olmuyormuş. Çıplak dans her gece saat 24:00 den sonra olurmuş. Biz de onu beklemeye başladık. Bu arada orta alanda büyük bir ateş yakıldı. Çıplak dansı icra eden gençler civar köylerden seçilirmiş. Bu seçim, seçilenler için bir onurmuş. Ancak yüzleri maskeli olan gençleri ve dansların fotoğraflarını çekmek kesinlikle yasak. Bu konuda defalarca uyarı yapıldı. Bu dansla günahlardan arınmak ve bol hasat gibi bir beklenti var. Yine bir söylenceye göre çıplak dansını, bu tapınağı şeytandan habersiz yapabilmek ve şeytanın dikkatini dağıtmak için icra etmişler. Sonra da bu dans, bu festivalin ayrılmaz bir parçası olmuş.
Gecenin ilerleyen saatlerinde davullar çalmaya ve gençler birer ikişer tapınaktan çıkmaya başladılar. Gecenin bu saatinde ve bu soğuğunda çırılçıplak çeşitli yaşlarda erkek-kız çocukları ve gençleri, dans ederek performanslarını sergilediler. Biz de göreceğimizi gördüğümüze inanarak gerek soğuk ve gerekse de yorgunluğa daha fazla direnmenin anlamsız olduğunu düşünerek bu dansı gerçek sahiplerine, Bhutanlılara bıraktık ve otelimize döndük.
Gece yatakta ısınmaya çalışırken günün muhasebesini yaptım; Ben sevdim bu ülkeyi ve iyi ki ikinci kez gelmişiz…
Gezekalın ve Aydınlık kalın..
Dr Ümit Kuru
İlk yayın tarihi 21.11.2012 Saat 00:53
Gözden geçirilmiş yeniden yayın tarihi 09.01.2017 Saat 00:38