Sabah saat 05:00’ e yakın uyandırma servisi tarafından uyandırıldık. Güneşin yaklaşık doğma saati olan 06:00 civarında Sarangot Tepesinde olmamız gerekiyor. İsteyenler bu tepeye götürülüp, orada Annapurna Dağ Serisi üstüne düşen güneşin ilk ışıklarını gözleyecekler. Bazılarımız otelde mışıl mışıl uyurken, ben dahil, bir grup katılımcı sabahın bu ayazında yollara düştük.
Bir parantez daha açalım; Gittiğimiz kasım ayı bu bölgelere ziyaret için en uygun hava şartlarına sahip olan dönem. Havanın pırıl pırıl olması bekleniyor. Gündüz ve gece arasında çok ısı farkı var. Bu nedenle insan ne giyeceğini şaşırıyor. Ama sizin bilmeniz gereken, kat kat giyinebilip çıkartacağınız türden giysileri yanınızda taşımanız gerektiğidir.
Otelin bahçesi bu ışıkta bile gerçekten güzel gözüküyor. Sal görevlisi ile karşılıklı “namaste” leşip, salla karşı kıyıya geçtik. Görevlinin salı çektiği ve her hareketle dingin suya çarpan ipin çıkarttığı ses, bu sessizlikte, davula vuran tokmak sesi gibi geliyor insana. Sonunda bizi bekleyen minibüse atlayıp, gecesini yaşadığımız ancak henüz gün ışığında göremediğimiz Pokhara sokaklarında yol almaya başladık. Sarangot Tepesi yaklaşık olarak yarım saatlik uzaklıkta. Sarangot 1592 metre yükseklikte bulunan ve Himalayaların gölgesinde kalmış bir köy. Bazıları Pokhara içinden 4 saatlik bir yürüyüşle buraya ulaşıp aynı aktiviteyi yapabiliyorlarmış. Sarangot Tepesinden Annapurna Dağ Serisi üzerine düşen güneş ışınlarının, dağları mor-pembe renkten, altın sarısı renge dönüştürmesi izleniyor. Batıdan doğuya doğru 8167 mt yükseklikte Dhaulagiri, tam bir piramit görünümünde olan ve 6997 mt yüksekliğe sahip Machhapuchare ve 7937 mt yükseklikle Annapurna II Tepeleri açık bir havada Sarangot Tepesinden göreceğiniz Himalaya Dağlarının en yüksek tepelerinden birkaçı oluyor. Bunlar içinden Machhapuchare “balık kuyruğu (fish tail)” anlamına geliyor ve Fewa Gölü üzerine yansıyan karlı tepelerinin çok güzel fotoğraflarını gördüm. Bu tepe Nepal’de tırmanılması yasaklı olan tek yer olarak kalmış. Bakalım bizde Sarangot Tepesinden aynı görüntüyü alabilecek miyiz?
Aracımız Sarangot Tepesine yakın noktaya kadar çıkartıp bizi bıraktı. Buradan itibaren yaklaşık 5 dakika kadar yürüdük. Sonunda tepeye vardık ama tepede en güzel yerler kapılmış bile. Bu adamlar ve kadınlar burada mı yattılar nedir?
Ben de kendimce olabilecek en iyi noktaya yerleştim ve üçayağı (tripod) kurdum. Yalnız bir sorun var ki benim kurduğum üçayak, yanımdaki Japon’un kurduğu üçayak yanında pigmelerin boyu gibi kaldı. “En kısa zamanda yeni bir üçayak alınacak” dedim içimden. Bir taraftan da birkaç poz fotoğraf alıp, üçayağı tekrar söktüm. Japon zaten içinden kıs kıs gülüyor, daha da fazla Şarlo muamelesi görmenin anlamı yok..
Yalnız hava kapalı ve bulutlardan değil güneş, dağlar bile adam akıllı görünmüyor. Tepede bir sağa bir sola gidip, bulutların açılması için dua ediyorum ama yok, olmayacak gibi duruyor. Sonunda benim Japon rakipte umudu kesti üç ayağı toplayıp benim pozisyona geldi.. Allahın sopası yok işte, seni gidi Japon seni..
Buradan alınabilecek fotoğrafları alıp, bir de satıcıdan Sarangot Tepesinden Annapurna görüntülü poster satın aldım. Daha sonra aşağıya, aracımıza doğru yola düştük. Yolda bir yerlinin poz vermesi ile teselli buldum. Otelde kalıp, uykuya devam edenler amma sevinecekler!
Otele döndüğümüzde ortalık iyice aydınlanmıştı. Odadan Naime’yi de alıp, bahçede kısa bir yürüyüş yaptık. Hem otel, hem de bahçesi müthiş. Kahvaltı salonuna gittiğimizde, bir yan masadan Türkçe sözler gelince kafalarımız o yöne doğru döndü. Dünya ne küçük; iki sevgili arkadaşım ve Yoga grubu da oraya gelmişler. Birbirimizi sevgi ile kucakladık. Orada 4 gece kalacaklarmış, bizim o şansımız yok. Gidecek çok yer var daha..
Kahvaltı sonrası ekip de toparlandı ve hep birlikte Fewa Gölünde sandalla gezintiye çıktık. Bu kadar rahatlatıcı gezi olamaz. Dağlar suya yansımış, tek bir dalga yok. Zaman zaman olan konuşmalarımız olmasa, sadece suya girip çıkan kürek sesleri duyuluyor.
Bir süre sonra göl ortasındaki Bahari Tapınağına geldik ve sandallardan inip adaya çıktık. Burası bir Hindu tapınağı ve Tanrıça Ajima’ya adanmış.
Burayı da gezdikten sonra tekrar sandallara binip, karşı kıyıya, dün gece yemek yediğimiz Boomerang Restoranta gittik. Burasının harika bir bahçesi var ve çok geniş. Etrafta çiçekler en güzel görüntüleri içindeler. Kelebekler durur mu? Onlar da her bir çiçeğin tadına bakıyor. Kelebek olur da ben durur mu? Düştüm birinin peşine, bir aşağı bir yukarı fotoğraflamaya çalıştım. Kahvelerimizi burada içip, Pokhara sokak ve dükkanlarını dolaşa dolaşa otelimize geri dönmeye karar verdik.
Otele döndüğümüz zaman bizi üç adam karşıladı. Bunlardan bir tanesi Pokhara Belediye Başkanı imiş. Bir diğeri dış ilişkiler görevlisi, birisi de şoförleri.. Günseli hanımı ziyarete gelmişler, bu arada biz de tanışmış olduk. Bize hediye olarak üzerlerinde dualar olan atkılar taktılar. Meğerse Pokhara Belediyesi ile Adalar Belediyesi Günseli hanımın tanıştırması ve iki tarafında belediye başkanlarının istemeleri ile kardeş belediye olmuşlar. Bizim için ilginç bir deneyimdi ama Bhutan’da tanışacağımız daha üst düzey görevliler yanında bunlar biraz sönük kaldılar.. Önceleri bir gezi de bu tanışmaları yadırgamıştım ama şimdi bu tanışmaların aslında birer şans ve ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Bizim yöneticilerin yaklaşımları ile onlarınkini karşılaştırma fırsatı yakalamış olduk.
Bahçe içini son bir kez daha gezip, tekrar yola düştük. Pokhara, Nepal gezisi yapanların kaçırmaması gereken bir yer. Ben burada da bir gece daha kalıp küçük yürüyüşler yapmak isterdim. Örneğin Dünya Barış Pagodası’na 2 saatlik bir yürüyüşle çıkmak ve oradan manzaraya bakmak isterdim. Burada çok güzel yürüyüş parkurları var. Nepal’e tekrar gitmek için bir sebep daha…
Hedefimiz önce 210 km ötedeki Katmandu, daha sonra da 35 km ötede olan Nagarkot’a gitmek. Nagarkot, Dhulikhel ve Kakani den sonra Himalayaların gözlenebileceği en uygun yer. Bu nedenle tercih ediliyor. Ekim ve Mart ayları arasında kaldığınız otelden bile çok güzel Himalaya manzaraları alabilirsiniz diyor kitap.. Bakalım Sarangot Tepesinde yüzünü saklayan Himalayalar, Nagarkot’ta bize cömert davranacak mı?
Katmandu’ya dönerken karayolunu değil, havayolunu kullanacağız. Hemen yakında bulunan havaalanına gidip Buddha Air’e ait uçak ile Katmandu’ya doğru yola çıktık ve 1 saatlik uçuş sonrası Katmandu’ya vardık. Katmandu’da iç hat uçuşlarında bavullarınızı açığa, çıkışa yakın bir yere bırakıyorlar. Bavulları almak için illa ki bagaj numaranızı göstermelisiniz.
Daha sonra ise aracımızla 35 km ötede bulunan Nagarkot’a doğru yola çıktık. Güzel manzaralı bir yolculuktan sonra Otelimize vardık. Otelimiz Club Himalaya Resort ve çok güzel bir otel. Kaldığımız otelin odalarının kapılarında Himalayaların önemli tepe isimleri ve yükseklikleri var. Güzel bir akşam yemeği sonrası otelin mini diskosuna gittik. Her zaman ki gibi, Günseli hanıma tanıdık olan otel sahibinden gelen beyaz ve kırmızı şarap eşliğinde müzik dinledik.
Gecenin sonuna doğru bir kötü, bir iyi haberi aldık. Bir sonraki gün Bhuthan’a geçmek için kullanacağımız Druk Air’e ait uçakta yerimiz yoktu.. Önce şok oldum diyebilirim. Bir açıklama yapmam gerek; Bhutan ilginç bir ülke. Burada sadece bir havalimanı var ve sadece bir uçak şirketinin çalışmasına izin var. Kendi havayolları şirketi olan Druk Air’in uçakları yaklaşık olarak 100 civarı yolcu taşıyormuş. Ülkeye turistik amaçla gidecekseniz ya ülkenizden ya da oradan yerel bir acente ile anlaşma yapmanız gerekiyor. Kendi başınıza gitmeniz çok zor. Uçak bileti alınmadan da otel rezervasyonu olmuyormuş. Otel ücretleri onların merkez bankalarına gönderiliyor ve onlar sizin otelinizi belirliyor. Yani belki istediğiniz otelde de kalamıyorsunuz. Adet böyle, belki ileri de değişecek. Bizim ilk anlaştığımız tur şirketi de uçak yüzünden Bhutan turunu iptal ettiğini söyledi ve paralarımızı yatırdığımız halde geri verdi. Sonuçta kötü haber Bhutan’a uçakta yerimiz yok. Hayde! Dediğinizi duyuyorum ama bekleyin bakalım iyi haber; Bhutan’a özel uçakla gidiyormuşuz… Ben oralara gitmeden önce araştırmış ve Himalayalar üstünde böyle bir turun 150-200 USD arası olduğunu okumuştum. Şirket için maddi açıdan kötü ancak böyle bir sorun karşısında gösterdiği iyi bir refleksle müşteri gözünde yaratıkları olumlu bir imajla sorun çözülmüş gözüküyordu. Ben bu turun programında en çok bu kısmı zincirin zayıf halkası olarak gördüm ve korktuğumda başıma geldi. Ancak çoğu şirketin yapmayacağını bildiğim bir şekilde sorunu hallettiler gibi. Gibi diyorum çünkü Bhutan topraklarına ayak basmadan inanamayacağım..
Güne Himalayaları göremeyerek kötü başladık, akşam da bu haberi aldık. Sabah ola, hayır ola bakalım. Belki de Himalayaları yerden ve tepelerden göremeyince uçaktan görmek kısmet olacak.
Hey Allahım! Şu garip gezgini neden doğrudan değil de dolaylı yoldan sevindiriyorsun….
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
İlk yazım tarihi 20.11.2011 Saat 15:00
Gözden geçirilmiş son yayın tarihi 26.03.2015