Tüm Çekincelerinizi Bir Kenara Bırakın! İRAN GEZİ YAZISI:Şiraz-Son Bölüm

Şiraz çok güzel bir şehir. İnsana tarihin bir başka diliminde gezindiğiniz izlenimini veriyor. Bakmayın siz şehrin tek düze tuğla rengine! Aslında ortalık rengarenk! İnsanları ortalıkta cıvıl cıvıllar ve ortamı renklendiriyorlar.

Şiraz ile anılan bir diğer şairin, Hafız‘ın Türbesini de ziyaret ettik. Hafız, ölümünden sonra derlenen şiirlerinden oluşan bir koleksiyon olan Hafız Divanı ile tanınır. Kendisinin yazdığı şiirler İran’da pek sevilmiş. Hafız sadece halkın değil, sarayın da şairi olmuş. Şiraz’da doğmuş, Şiraz’ı hiç terk etmemiş ve Şiraz’da ölmüş. Şiirlerinde aşktan, şaraptan-meyhaneden ve sevgiden bahsetmiş. Bunların mistik anlamlarla mı yoksa kelime anlamları ile mi değerlendirilmesi gerektiği tartışma konusu olmuş. Kendisi ile ilgili efsaneler de pek çok. Bunlardan bir tanesini pek sevdim;

Hafız’ın şiirinde sevgilisinin yanağındaki siyah beni için Semerkant’ı, Buhara’yı satacağını ifade etmesine kızan Timur onu huzuruna Çağırır. Timur karşısında duran Hafız’a çıkışarak: “Parlak kılıcımın darbeleriyle, hükümetimin merkezi olan Semerkant ve Buhara’yı bayındır etmek için dünyanın çoğuna boyun eğdirdim; Sen onları bir kızın siyah beni için nasıl satarsın?” Hikayeye göre Hafız, saygılı bir şekilde eğilip cevabını vermiş;”Ey Hükümdarım, benim içinde bulunduğum sefaletin sebebi, benim bu savurganlığımdır”. Timur bu cevaba şaşırmış, akıllıca yanıta kızamamış ve hatta sevmiş. Söylence bu ya! Hafız’ı hediyelerle saraydan yollamış.

Hafız’ın mezarının bulunduğu yer, onun şiirlerinde de yazdığı (Golgast-e Mosalla) Musalla Bahçeleri diye bilinen bir yer. Ölümünden yirmi yıl sonra, Şiraz’daki Musalla Bahçeleri’nde Hafız’ı onurlandırmak için Hafezieh adlı bir mezar dikilmiş . Hafız’ın şiirindeki kehanetlerin kendilerine emredildiğine inanan İranlı I. Abbas ve Nadir Şah, Hafız’ın mezarına sonraki 300 yıl içinde, ayrı ayrı restorasyon projeleri gerçekleştirmişler. Kerim Han zamanında da başka bir restorasyon yapılmış. Şu anki mozole 1930’ların sonlarında Fransız arkeolog ve mimar André Godard tarafından tasarlanmış ve mezar gül bahçeleri, su kanalları ve portakal ağaçlarının ortasında bir kürsüye yükseltilmiş. Sütunlu bir kubbe altında Hafız’ın iki şiirinin yazılı olduğu kaymak taşı sandukası bulunuyor. Burası Sa’di’nin Türbesinin bulunduğu yerden çok daha güzel geldi.

Hafız’ın Divanı’nın içindeki şiirlerin bir kehaneti, gizli mesajı barındırdığına inanıldığından, Hafız’ın Divanı rastgele açılır ve açan kişiye denk gelen şiir onun falı olarak değerlendirilirmiş. Çıkan şiirin içeriğine göre de kişi kendisi hakkında çıkarımda bulunurmuş.

Bu gelenek hala devam ediyor. Biz de mezardan çıkarken elindeki muhabbet kuşuna Hafız’ın şiirlerini çektiren bir adamdan falımızı çektik. Falımızda ne çıktı? Pek anlamadık gerçi. Yazılar Farsça’ydı.

Sizlere önceki Şiraz yazılarımda Pers Bahçelerinden bahsetmiş ve bu bahçelerin UNESCO Dünya Kültür Miras Listesinde olduğunu yazmıştım. İşte listede bulunan 9 adet bahçeden bir tanesi de Şiraz’da bulunan Eram Bahçesi. Şiraz bahçeler bakımında zengin bir şehir. Jahan-nama Bahçesi, Delgosha Bahçesi, Afif-abad Bahçesi, Şiraz’da bulunan diğer bahçeler. Narenjastan Qhavam bahçesini ise daha önce anlatmıştım. Ancak Şiraz’daki bu bahçeler içinde sadece Eram Bahçesi, UNESCO listesine giren Pers Bahçeleri arasında bulunuyor.

Kaçar Hanedanı bahçelerin ortaya çıkmasında ya da var olanın yeniden düzenlenmesinde önemli rol oynamış bir hanedan. Ülkenin kötüye giden ekonomik durumuna rağmen, zevk ve sefa alemleri, bahçelerin, sarayların yapımları bu hanedan zamanında fazlaca olmuş. Bu nedenle araya Kaçar Hanedanı hakkında kısa bilgi veren bir bölüm soksak yeridir.

Muhammed Han Kaçar

Kaçarlar (Qajar) İran’daki Azerbaycan Türklerinin Kaçar boylarından olan Kovanlı kolu tarafından kurulmuş ve 1794 ile 1925 yılları arasında hüküm sürmüş bir hanedan. Zend Hanedanından sonra İran’ın yönetimini almışlar. Bu yönetimi devralma işini Muhammed Han Kaçar başarmış. İran toprakları, Kerim Han Zend’in ölümü sonrasında dağılmak, İngiltere ve Rusya gibi emperyalist devletler tarafından ele geçirilmek üzereyken Muhammed Han iktidar kavgasında olan kabileleri bir araya getirmeyi başarmış. Ancak kendi ölünce yerine geçen Feth Ali Şah 1804-13 ve 1826-28 yıllarında yapılan iki savaşla Rusya tarafından feci bir şekilde yenilmiş ve böylece Gürcistan, Ermenistan ve Kuzey Azerbaycan’ı, artık bir daha İran’a ait olmamak üzere, kaybetmiş. Yedi Kaçar Hanedanı şahı arasında en başarılı olanı Naser al-Din Şah Kaçar gibi gözüküyor. İktidarında İngiltere ile Rusya arasında denge siyaseti kurmayı başarmış, bu sayede 48 yıl gibi uzun bir süre yönetimde kalmış. Görece bir istikrar sağlamış. Döneminde İran’a Batılı bilim, teknoloji ve eğitim yöntemlerini getirmeye, ülkeyi modernleştirmeye çalışmış. Aslında buna zemin hazırlayan Amir Kabir adındaki veziri olmuş. Ama her yerde olduğu gibi gerek ülke için iyi bir şeyler yapana karşı ortaya çıkan haset, gerekse de modernleşmeye karşı statükonun direnci ile bu vezirin başı gitmiş. Bence bu olay İran’ın kötüye giden geleceğini hızlandırmış. Amir Kabir, İran’ın ilk reformisti. Osmanlı-İran sınırının çizilmesi için oluşturulan komisyonda da yer almış. Bu nedenle Erzurum’da 4 yıl geçirmiş. 1847’de İran’a dönmüş. Onun Osmanlı topraklarında kaldığı bu yıllar, onun Osmanlı’da o dönem gerçekleşen Tanzimat Reformları hakkında fikir sahibi olmasına neden olmuş. Bu hareketlere birinci elden şahit olması, bu düşüncelerin İran’a taşınmasını sağlamış.

Tabii bu arada şatafatlı yaşam, bahçeler-saraylar için harcanan deli paralar, alınan büyük borçlarla yapılan Avrupa seyahatleri, büyük paralar karşılığı özellikle İngiltere gibi yabancı ülkelere, ülkenin tütün alım-satım ve işleme gibi, sulama ve demir yolları gibi büyük gelir getirecek işlerinin devredilmesi ülkeyi aslında kaçınılmaz sona doğru da götürmüş. Ondan sonra gelen Kaçar Hanedanları ise daha beceriksiz çıkmışlar. Liyakat sahibi kişiler yerine bürokraside iş bilmezlerle ülke yönetmeye çalışan Kaçar Hanedanları halkın ve vatanseverlerin tepkilerine neden olmuşlar. Sonunda 1906 yılında Tanzimat ilan edilmiş, şahın yetkilerinin bir kısmı meclise devredilmiş. Bir meclis dolusu insan yerine, monarşik düzende bir kralı yönetmenin daha kolay ve pratik olduğu emperyalist felsefe ile Rusya, Şah ile birlikte 1907 de parlamentoyu silah zoru ile fesih etmiş. İran tarihi son iki beceriksiz Kaçar Şahı yönetiminde Birinci Dünya Savaşı’nda Rusya, İngiltere ve Osmanlı’ya karşı toprak kayıplarını yazıyor. 1925’de de Kaçar Hanedanı’nın son üyesi Ahmed Şah Kaçar, kendisi yurt dışında iken, görevinden alınıyor ve geçici olarak yönetim, kurucu meclise devrediliyor. Sonrası ise Pehlevi Hanedanlığı dönemi. O da ayrı bir yazı konusu. İran tarihinin bu bölümü, kötü giden ekonomi, toprak kayıpları, yabancı devletlere verilen imtiyazlar, modernleşme çabaları ve Tanzimat ilanları gibi yönlerle Osmanlı tarihi ile çok benzer ve paralel bir yolda ilerlemiş.

Tekrar konumuz olan Eram Bahçesi’ne dönecek olursak, İran gezimizde Pers Bahçeleri içinde gördüklerimizden en güzeli Eram Bahçesi oldu diyebilirim. Bagh-e-Eram, “Cennet Bahçesi” anlamına geliyor ve kelimenin tam olarak anlamına uyuyor. Kuruluş tarihi belli olmamakla birlikte, Selçuklular döneminde de bahçenin varlığı biliniyor. 18. yüzyılda Zend döneminde bahçe daha geliştirilmiş. Kaçar döneminde, Nasır-el-Mülk bahçeyi alıyor. Onun ölümünden sonra oğlu tarafından bitirilen bahçede mevcut bina yaptırılıyor.

Bahçe klasik Pers Bahçeleri gibi duvarlarla çevrili ve 4 bölüme ayrılmış bahçe, ortada havuz, tüm bahçeyi dolaşan sulama sistemi var. Botanik bahçesi diye geçen Eram Bahçesi, gül ve lale bahçeleri, nar ve portakal ağırlıklı meyve ağaçları, selvi ve çam ağaçları ile dolu. Ortada bulunan ev sütunlu geniş bir terasa sahip. Şiraz gezimizin son durağı da bu güzel bahçe oldu.

Şiraz hala çok güzel bir şehir ve hep öyle kalacak gibi..

Gezekalın

02.07.2022