Hızırlar ve Bilgeler Coğrafyasında-Giriş

 
P4300196.JPG
IMG_3467Grubumuzun en küçük üyesi 10 yaşındaki Arda ile ilk kez bir geziye beraber çıktık. Tüm gezi boyunca yaşından beklenmeyecek bir olgunluk ve merakla geziyi takip etti, annesinin elinden fotoğraf makinesini kaptıkça da geziyi fotoğrafladı. Gezinin onun üstündeki etkisini merak ettiğimden, kendisine gezimizin sonundaki izlenimlerinin ne olduğunu sordum. Bana verdiği yanıt bir tokat gibiydi; “Ümit amca ben bu gezide insanların doğaya zarar verdiklerini gördüm”.
IMG_3594.JPG
Evet sevgili Gezekalın takipçileri.. Aslında bu gezimiz, doğanın en büyük düşmanı insana karşı, kendi deyimi ile iğne ile kuyu kazarak savaş veren gazeteci Yusuf Yavuz’un iki yazısını okuduktan sonra ortaya çıktı. Kendisi elbette bu konuda, bu ülkede doğa ve yöre insanını korumak için savaş veren tek insan değil.  Ülkesini, yöresini seven ve mücadele veren nice  Meltem ve Yaprak hanımlar, Abdurrahman ve Mahmut beyler var. Hepsinin önünde çabaları için saygıyla eğiliyorum.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Son zamanlarda bu konularda yazılarını yakından takip ettiğim sevgili Yusuf Yavuz, Isparta Uluborlu’da kiraz çiçekleri ile ilgili bir yazı yayınladı. Yazıda kullanılan fotoğraflar müthiş bir görsellik içeriyor ve sanki bana soruyordu: “Japonya’lara kadar meyve vermeyen kiraz ağaçları için Sakura zamanı diye gittin de, beni niye görmeye gelmiyorsun?“. Dile gelen fotoğraf haklıydı. Bu yazıdan hareketle Türkiye’de Sakura zamanı Uluborlu ve Eğirdir Gölü civarını gezmek şart olmuştu. Hem de baharın en güzel yaşandığı Yukarı Köprüçay Havzasını bir kez daha görmüş olacaktım.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_4707.jpg
IMG_4352Ancak bu geziyi yapmamızın esas nedeni daha önce gördüğüm ve benzersiz jeolojik yapısı, bahar zamanı insanın gözlerini yoran yeşil doğası ile Çukurca Köyü hakkında yazılmış bir başka Yusuf Yavuz yazısıydı. Bu habere göre Çukurca Köyü’nde 100 hektarlık alan için mermer çıkarma izni verilmişti. Yusuf Yavuz bu eşsiz cennetin mermer ocağının doğaya ve yöreye olumsuz etkisi olacağına dikkat çekiyordu. Sevgili Yusuf, dava arkadaşları ile birlikte, burada açılmasına izin verilen mermer ocağına karşı hazırlanan bir dava için benden eski yazılarımda kullandığım fotoğraflarımı istedi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Hiç düşünmeden ve seve seve kendisine kullanması için fotoğrafları verdim ve onunla bu konuda neler yapabileceğimizi konuştuk. Sonunda hem günümüz doğa hoyratlığına karşı bir farkındalık yaratma ve hem de kiraz çiçeklerini görmek adına yöreye bu geziyi planladık. Uluborlu’da kiraz bahçelerinden başlayan gezimizi, Köprülü Kanyon’da tamamlayacak şekilde hazırlandık. Gezimiz tam olarak 3.5 günlük bir geziydi.
IMG_4455.JPG
Bu gezi benim yaptığım en anlamlı gezilerden oldu. Bu gezinin 3. gününde, şimdi Kasımlar Barajı’nın suları altında kalan  Darıbükü Köyü’nü gezip bir barajın doğayı ve yöre halkını nasıl olumsuz etkileyebildiğini gördük.  Doğa ile bütünleşmiş ve yaşam bulmuş hayatlarının katledilen tabiatla birlikte nasıl nefessiz kaldıklarına tanık olduk. Evlerine konuk olduk, ekmeklerini yedik. Doğanın bir parçası iken yoksul ama üretken  olan  insanların , elindeki tarlası, hayvanı ve doğal ortamı olmadan nasıl yoksul ve de yoksun  hissettiklerini dinledik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

P4300229.JPG
Yukarı Köprüçay Havzası “Hızırlar ve Bilgeler Vadisi” olarak adlandırılıyor.  Köprüçay Havzasının 2 su kaynağından biri olan Kartoz Çayı kenarında kurulu, küçücük, yeşillikler içinde bir köy Darıbükü Köyü. Darıbükü Köyü, okurken hayal edebildiyseniz, sanki “Yüzüklerin efendisi”  filminin gizemli Hobbit köyü olan “Shire” gibi bir yer.  Şimdi bu  baraj inşaatını yapan ve 49 yıllığına işletim hakkını alan  şirket bizim masalsı köye beton evler yapmış. İşte biz bu gezide doğa ile nefes bulan  bu insanların , yaşam algılarına ters, üstelik hiç de kullanışlı olmayan beton yapılar içinde sıkışmışlık hislerine şahitlik ettik. Doğup büyüdükleri köyde nasıl da kendilerini yabacı hissettiklerini, hep saygı duydukları devletlerine karşı küskünlüklerini , kırgınlıklarını dinledik. Masalsı Darıbükü Köyü ve içindeki yaşam artık yok…
 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yukarı Köprüçay Havzasında tüm karşı mücadelelere ve uyarılara karşın kaybedilen bir doğa ve yaşam tarzı örneği varken, bir de Çukurca bölgesine mermer ocağı açılması anlaşılır gibi değil. Dünyanın ileri ülkeleri, benim ülkemin yanında çok sönük kalan doğa miraslarını gözleri gibi korurken, bizler doğamızı vahşi madenciliğe kurban ediyoruz. Kaynaklarımızı hiç tükenmeyecekmiş gibi hoyratça kullanıyoruz.
IMG_3637.JPG
Ben aslında gezi yazılarını kendime anılar olarak yazarım ve sizlerle de paylaşırım. Ancak bu sefer sizlerden farklı bir şey rica edeceğim. Bir dizi şeklinde yayınlayacağım yukarıdaki başlıklı yazılarımı tüm gezi, doğa sever arkadaşlarımın paylaşmasını rica ediyorum. Ülkemin korumacı gözüken ama ne doğasına ne de insan gelenek ve göreneklerine, alışılagelmiş yaşam tarzına saygısı olmayanlar hakkında bilinçlenmemiz gerekiyor. Bu ülke doğasının artık kaybedecek bir tek ağacı, akışından alı konacak bir tek suyu kalmadı gibi gözüküyor. Elbette enerji, maden ihtiyacımız için kaynak yaratılmalı. Ama bu ihtiyaç doğaya ve yöre insanına zarar veren yöntemlerle değil, modern ülkelerde olduğu gibi güneşi, rüzgarı kullanarak sağlanmalı.
Küçük Arda’nın edindiği “insan doğaya zarar veriyor” izlenimini değiştirmeli, ülkemin küçük Arda’larına güzel bir gelecek ve temiz bir çevre bırakabilmeliyiz.
Gelecekten ödünç aldığımız tabiatı  torunlarımıza güzel bırakalım. Dilerim gönlümüzdeki Shire Köyünde yaşamak hepimiz için mümkün olsun
Gezekalın…
Dr Ümit Kuru
04.05.2017 Saat 01:48

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.