
Aslında Trevne, bu gezimiz programında hiç yoktu. Bayram dönüşünde sınır kapısında olabilecek yoğunluğu düşününce “Geziyi bir gün daha niye uzatmadık? Bayram yoğunluğu yaşamazdık!” diye bir fikrin sonucunda programa ekledik. Büyük Bulgaristan turu için zaten o bölgeyi iyi çalışmıştım. Yani yöreyi masa başından iyi tanıyordum. Trevne’ye doğru bir günlük yolculuk ayarlayıverdik.

Kaldığımız otelin civarında o kadar güzel yürüyüş parkurları vardı ki mekandan ayrılmadan bir kez daha, kısa da olsa, bir yürüyüş yapalım dedik. Bu sefer otelden Buzluca Anıtı‘na doğru değil de tersi yönde yürüyelim istedik.

Kahvaltı ve yürüyüş sonrası otelden ayrıldık. İlk hedefimiz 30 km kadar ötede bulunan Ethno Village Etar. Yaklaşık 45 dakika sürecek yolumuz var. Yol üzerinde Buzluca Anıtı‘nı iyi gören bir noktada, anıtı fotoğraflamak için durduk.

Bulgaristan’ın Komünist Rejimle yönetildiği döneme ait, bence çoğu zevksiz ve abartılı, bir sürü anıt mevcut. Buzluca Anıtı’da Kazanlık’a yakın Buzluca (Buzludja) (Hacı Dimitar) Zirvesi’nde yer alan görkemli bir Sovyet dönemi yapısı. Beton, çelik ve cam malzemelerle yapılmış yapı 1974-1981 yılları arasında inşa edilmiş.

Kırmızı yıldızlı 70 metrelik kule ve “uzay gemisi” biçimli büyük tören salonu, tipik sosyalist gerçekçi ve fütüristik tasarım anlayışını yansıtıyor. Bugün artık anıt terk edilmişlik yaşıyor. Geleni gideni yok. Rejim değişikliği sonrası kaderine terk edilmiş. Bulgar halkının çoğu o dönemi pek sevmiyor ve iyi hatırlamıyor. Şimdilerde anıtta restorasyon çalışmaları yapılıyormuş.



Anıt 1891’de burada toplanan Dimitar Blagoev öncülüğündeki sosyalist grubu anmak için yapılmış. Bu oluşum Bulgar Sosyal Demokrat Partisi’ne, sonrasında Bulgar Komünist Partisi’ne uzanan sürecin başlangıcı sayılıyor. Yukarıda paylaştığım gibi, dün yürüyüş yaptığımız güzergahta bu amaca yönelik başka heykeller de vardı.

Bulgaristan’ın tek ve biricik açık hava etnografya müzesinin arazisine adım attığınızda, günümüzden farklı bir dünyaya da adım atıyorsunuz. Yedi hektarlık alanda, taş‑ahşap karışımı, canlanma dönemi mimarisiyle restore edilmiş geleneksel evler, çalışır halde su değirmenleri, yün kırma makinaları yer alıyor.

Biz burayı gezmekten büyük keyif aldık. Uzun bir zaman geçirdik. Buraya giriş ücretli. Yaşlı ve emekli iseniz indirim alabiliyorsunuz.

Etar Açık Hava Müzesi kapısından girer girmez, sanki bir film setine adım attık. Bu açık hava müzesinde 50 yapı ve su gücünün ürettiği sistem ile çalışan el sanatları atölyesi (un değirmeni, dokuma, çömlekçilik vb.) sergileniyor; Amaç, Bulgar Rönesansı dönemindeki günlük yaşamı ve zanaat kültürünü ziyaretçilerin görüsüne sunmak.
Etar Açık Hava Müzesinin araç otoparkı var. ilk giriş kapısından sonra gelen binalar yeme içme yerleri. Devamında bir ağıl ve bir değirmene ulaşacaksınız. Etar aslında, Gabrovo Şehri’nden geçen Yantra Nehri’nin eski adıymış. Bulgaristan’da faaliyette olan tek su tesisleri koleksiyonu da bu açık hava müzesinde bulunuyor.




Etar Müzesi’ni yaratma fikri Gabrovalı Lazar Donkov‘dan gelmiş. Binaların mimari kompleksinin inşası, 1963 yılında Sivek Nehri boyunca mevcut yapıların restore edilmesiyle başlamış. Arkasından değirmenler restore edilmiş. Daha sonra kompleksi çeşitlendirmek için komşu köylerden bir bıçak atölyesi ve bir başka su değirmeni daha buraya getirilmiş. Yani zamanla tesis genişlemiş.

Burada sergilenen su değirmenleri orijinal ve halen işlevseller. Bu açık hava müzesinde değirmenlerin yün eğirmek, tahıl öğütmek, ahşap, metal ve tekstil makinalarını işletmek için nasıl kullanıldığı gösteriliyor. Su çarklarını harekete geçiren bir kanal ve mekanizma sistemi yerinde korunmuş.




Ethno Village Etar -Su Değirmeni 2025 / Bulgaristan Gezisi
Değirmenlerin bir kısmı, müzenin bulunduğu yerde başlangıçta da varlarmış. Bu ilkel ama doğa ile uyumlu ve çevre dostu hidrolik güçle ahşap ustasının torna tezgahı dönmüş, buğday öğütülmüş, yün eğirilmiş. Geçmişte kullanılan bu sisteme, bugün burada şahit oluyorsunuz.

Krastnikkolchov Hanı 19. yüzyılda Gabrovo’da faaliyet gösteren birkaç han arasından en yoğun olanıymış. Bu han 1974 de inşa edilmiş. Krastnikkolchov Hanı‘nda zaman zaman sergiler oluyormuş. Bu yazıyı hazırlarken öğrendim ki, biz gezdiğimiz zaman da Ruse Bölgesel Tarih Müzesi’nden bazı eserler burada haziran-ağustos ayları arasında sergileniyormuş. Ruse Bölgesel Tarih Müzesi seneye yapacağımız büyük Bulgaristan turu programımda da vardı. Ama Ruse’ye (Ruscuk) giriş zamanımız geç saatlere denk gelecek gibi olduğundan müzeyi gezemeyebiliriz diye üzülüyordum. Şimdi en azından burada ve beklenmedik şekilde müzenin bazı eserlerini görmüş olduk.








Bu alanda bir tane de saat kulesi mevcut. Bulgar zanaat ve ticaret merkezlerinde saat kulelerinin inşası 18. yüzyılda başlamış. Saat kuleleri, zamanı takip etmek yanında, yangınlara veya saldırılara karşı gözetleme kuleleri olarak da hizmet etmiş. Saatlerin kasaba ve belediye binalarına ve kilise kulelerine yerleştirildiği Batı ve Orta Avrupa’daki kasaba ve şehirlerin aksine, bu amaça uygun kamu binaları olmayan Bulgarlar, saatler için özel kuleler inşa etmişler.

Etar Müzesi’ndeki saat kulesi, Dryanovo kasabasında bulunan saat kulesinin bir kopyasıymış. Dyranovadaki saat kulesi 1778’de inşa edilmiş ve 1946’da yıkılmış. Müzedeki benzer kule inşası ise 1975’te başlamış.


Müzede iki adet taş köprü de inşa edilmiş. Tek kemerli ve iki kemerli köprüler, 19. yüzyılda Gabrovo’da var olan tipik köprü yapılarını temsil ediyor .

Zanaatkarlar Sokağı mimari kompleksi, 19. yüzyıldan kalma binalarla, aktif zanaatkar atölyeleri, ticari satış noktaları, bir kahve dükkanı ve zanaatkar ve tüccar evleriyle ana kentsel caddeyi temsil ediyor. Buradaki evler, Gabrovo ve çevresinde var olan orijinal mimari örneklerin kopyalarını içeriyor. Sokağın kahvesinde mutlaka kahve içmenizi tavsiye ederim.






Müzenin sonuna doğru bir kilise-okul bulunuyor. Okullu Epifani Kilisesi‘nin prototipi, 1868 yılında Dryanovo (Direnova) Belediyesi, Radovtsi köyünde inşa edilen bir kiliseymiş. Binanın mimarisi dış cephesiyle etkileyici ve daha sonra bir sunak için dış apsis inşa edilerek kilise olarak hizmet vermeye uyarlanmış ve ikinci katta bir okul ile birleştirilmiş. Kilise, 1998-2004 döneminde müze gelirleri ve Etar zanaatkarlarının, vatandaşların ve Veliko Tarnovo Piskoposluğunun bağışlarıyla inşa edilmiş.



Etar Açık Hava Müzesini ya da resmi adıyla Ethno Village Etar Kompleksini ziyaret etmeyi mutlaka Bulgaristan gezinize dahil etmelisiniz. Bİz burada çok eğlendik ve bilgilendik. Daha sonra da Sokolski Manastırı‘na doğru yola çıktık. Manastır buraya 4 km mesafede.

1832’de yakınlardaki Sokola Mağarası’nın (Şahin Mağarası) girişine küçük bir ahşap kilise ve harap bir kulübe inşa edilmiş ve 1834’te yerel köylerden gelen insanların yardımıyla ahşap binaların yerine büyük bir tapınak inşa edilmiş ve kutsanmış.





Bu manastır bir ara Bulgar Özgürlük hareketlerine de ev sahipliği yapmış. Manastırın çok güzel bir avlusu ve bahçesi mevcut. Ortada bulunan çeşme 8 musluklu ve 1868 yılına tarihleniyor.




Manastır gezimizden 25 km sonra Trevne’ye (Tryavna) vardık. Önce konaklama yapacağımız Enika adlı oteli bulmamız gerekti. İlk başta, tüm Bulgaristan gezimiz boyunca en suratsız insanla karşılaştığımızı düşündük. Ancak sonra otel sahibinin dil problemi olduğunu anladık. Tercüme programları iki tarafında imdadına yetişti. Burası şehrin tarihi kısmına yakın ve yeni bir oteldi. Kahvaltısı olmayan, günün belli bir saatinden sonra kendimizin kapı şifreleri ile otele girip çıktığı otellerden çıktı. Ama memnun kaldık. Hotel Familiya adı bir diğer otel daha merkezde ama orada da kahvaltı yok. Trevne küçük bir yer.

Trevne küçük bir yer ama barındırdıkları ile seveceğiniz bir kasaba. Burada Bulgar Uyanış Dönemi’nden kalma çok sayıda ev mevcut. Yalnız kötü taraf, biz pazartesi günü oradaydık. Pazartesi salı günleri müze evler ziyarete kapalılar. Gezilecek müze evlerden Raykov Evi Müzesi, Slaveikov Evi Müzesi ve Eski Okul Müzesi ziyarete kapalı. Biz de haliyle sadece dışarıdan fotoğraflamak zorunda kaldık. Bir tek Daskalova Evi Müzesi‘ni gezme şansımız oldu. “Filibe’de bir sürü müze ev gezdin! “Bıkmadın mı müze ev gezmekten?” diye soruyorsunuzdur. Hayır! Bıkmadım. Çünkü buradaki evler, uyanış dönemi (revival) asimetrik ev örneklerinden. Yani daha çok kırsalda yapılan, cumbalı, simetriden daha çok fonksiyonel olması hedef güdülen evler. Büyük Bulgaristan turunda pazartesi salı günlerine bu bölge gezisi denk gelmesin diye program üzerinde epey zorlanmıştım.


Uzun zaman önce XII. yüzyılın sonunda, İkinci Bulgar Krallığı’nı kuran kraliyet hanedanı olan Asenevtsi’nin yazlık saraylarının bu bölgede bulunduğuna dair yazılar var. Ancak belgelere göre ıssız olan bu bölgeye yerleşimi Osmanlı teşvik etmiş. Bu bölge dağlardan haydutların yol kesip kervanları soydukları bir bölgeymiş. 1565 yılına ait bir belge, dağdan geçen geçidi haydut baskınlarından korumak için bu bölgeye yerleşenlerin vergi indirimlerinden faydalanacaklarını söylüyor. “Harbalii” olarak adlandırılan ve tek görevleri bu haydutları engellemek olan bu yerleşimciler için uygulanan vergi indirimleri, sonraki yıllarda yeni yerleşimcileri cezbetmiş ve nüfus artmış. Trevne’de bu şekilde kurulmuş.

XVII-XVIII. yüzyıllardan beri bu bölge zanaatkarları ile biliniyor. Trevne (Tryavna) halkı ahşap oymacılığı, ikonografi, inşaat gibi çeşitli zanaatlarda usta bir halk olarak biliniyor. Hatta Bulgaristan’ın en eski Revival Sanat Okulu olan Trevne Okulu burada kurulmuş. Bu okul XIX. yüzyılın sonu – XX. yüzyılın başına kadar varlığını sürdürmüş. Sonrası ise sanayileşmenin olumsuz etkisi. Zanaat zamanla burada da önemini yitirmiş. Ahşap oymacılığı ile ilgili muhteşem işlerine Daskalova Ev Müzesinde şahit olduk. Aşağıda bunlar güzel örnekleri paylaşıyorum.



Trevne’nin gezilecek ana meydanı Kaptan Diado Nicholas Meydanı. Bulgaristan’ın bugün korunmuş tek Rönesans meydanı.

Burada tam karşınızda Trevne Saat Kulesi, hemen onun yanında Eski Okul Müzesi, arkanızda kalacak olan kilise Aziz Başmelek Mikail Kilisesi (St. Archangel Michael Church), Klisenin biraz ilerisinde karşı çaprazda ise Raykov Evi Müzesi bulunuyor. Saat Kulesinin yanından ise çok güzel bir taş köprü var. Taş Köprüyü geçince El Sanatları Sokağı, bunun devamında ise daha az meşhur çok sayıda eski ev ile Daskalova Ev Müzesi ve Slaveikov Ev Müzesi var. Yani dr bir alanda herşeyi bulabiliyorsunuz.


Trevne Saat Kulesi, kasabasının simgesi olup 1814 yılında inşa edilmiş. Ülkedeki korunmuş revival dönemi mimari topluluğunun bir parçası kabul ediliyor.

Aziz Başmelek Mikail Kilisesi (St. Archangel Michael Church) bir iddiaya göre 12. yüzyılda inşa edilmiş. İkinci Bulgar İmparatorluğu döneminde Asen kardeşler, Aziz Başmelek Mikail’e adanmış üç kilise inşa ettirmişler. Bunlardan birinin de Trevne’de olduğu söyleniyor. Tarih şimdiye kadar bu gerçeği doğrulamamış. Ancak kilise 18. yüzyılda kesinlikle varmış. Sonradan yanmışsa da 1819 yılında yerine yenisi yapılmış.



Trevneli ahşap ve ikonografi ustaları maharetlerini bu kilisede göstermişler. Güzel bir kilise. İçindeki tahta işleri de hayret verici tarzda ince işçilikle yapılmış. Çan kulesi sonradan eklenmiş.

Eski Okulu kapalı olduğu için gezemedik. Ancak binayı dışarıdan fotoğraflayabildik. OKul 1836 ile 1839 yılları arasında inşa edilmiş. Bulgaristan’daki ilk laik okullardan bir tanesi olarak kabul ediliyor. Petko Slaveykov’un burada öğretmenliği kabul etmesi sayesinde zamanın modern eğitimi Trevne’de verilebilmiş. Onun evi eski şeşhirde.

Slaveykov’un eğitimde yaptığı değişiklikler o kadar çok ve o kadar önemliymiş ki bugün bile Eski okul, onu adı ile de yani Slaveykov Okulu olarak da biliniyor.

Bulgaristan’ın ilk kimya profesörü olan Pencho Raykov‘un doğduğu, babası ve zamanın zengin tüccarı Nikola Raykov yaptırdığı Raykov Müze Evi de o gün ziyarete kapalıydı. Evi dönemin en meşhur ustası Dimitar Sergeyov yapmış.


Zamanın Trevne’sindeki zengin ve uyanış dönemi yaşamını gösteren bir ev burası. Burada Trevne’ye getirilen ilk yatak ve şehir tipi ev mobilyaları hala sergileniyormuş. Ancak dışarıdan fotoğraflayabildiğimiz evi, bir daha ki sefere gezmek için not aldık.

Trevne’nin çevresel mimarisi ve görünümüyle uyumlu bir şekilde bağlantılı olan tonozlu Taş Köprü, 1844-1845’te inşa edilmiş. Özellikle akşam çok güzel fotoğraflar alabileceğiniz bir köşe.


Bizim içeriden gezebildiğimiz tek ev Daskalov Müze Evi oldu. Bu evin bir hikayesi var. Zenginlerden Hacı Hristo Daskalov’un iki oğlu için bu evi inşa ettirmeye karar vermiş ve yine Dimitar Ustaya evin inşa işini vermişler.

Evin yapımına 1808 yılında başlanmış ama usta Dimitar ve kalfası Ivan bir bahse girmişler. Bahsin konusu; Altı ay içinde evin iki ayrı odasının tavanını kim daha güzel yapacak? İkisinin de altı ay boyunca evin iki odasına yaptıkları ahşap tavanlar muhteşemler.


Bu evde ayrıca ahşap işçiliği ile yapılan Ahşap Oymacılığı Koleksiyonu var. Bulgar krallarının heykel figürleri, Bulgar devrimcilerinin kabartmaları, Rönesans figürleri ahşaba oyulmuş. Sanki adamlar ahşaptan resimler çizmişler. O kadar canlı ve o kadar hareketli tablolar yapmışlar. Aşağıda sergilenen bazı eserler var.






Gezemediğimiz diğer bir müze ev de Slaveikov Müze Evi. Bu ev Trevne’ye öğretmen olarak gelen ve zengin tüccar Raykov’un kızı ile evlenen Slaveikov’ların yaşadıkları ev. Evin önünde onun bankta oturan bir büstü var.


Trevne sokaklarında yürümekten büyük keyif duyacaksınız. Eski şehrin sonuna kadar yürüyün ve orada köprüyü geçerek sağınızda yeşil, solunuzda akan dere sularını izleyerek yürüyüşünüz yapın derim.




Yemek yiyebileceğiniz çok yer var. Otellerde kahvaltı verilmemesini dert etmeyin. Adam başına 7,5 Levaya iyi bir kahvaltı yapabiliyorsunuz. Slaveykov’un evine yakın Türkçesi Eski Asma (Старата лоза) anlamına gelen yerde kahvaltı yaptık. Renaissance Cafe adlı yakındaki bir mekanın kahveleri çok güzel. Tavsiye ederim. Akşam yemeğimizi ise Staropriemnitsa Zograf adlı hemen Taş Köprü’nün yanındaki yerde yedik. Burada tavuk kavurma siparişi verdim ve çok güzeldi.


Evet sevgili Sanal Gezginler…
Bu son yazı ile dolu dolu geçen, tadı damağımızda kalan Bulgaristan gezimizi sizlerle paylaşmış oldum. Bazı arkadaşlardan çok gurur verici ve teşvik edici geri dönüşler aldım. Bir kısım gezgin arkadaşım da ise Bulgaristan gezisi yapma arzusu doğduğunu gördüm. Ne güzel! Birilerine bir faydamız oldu ise ne mutlu bana..

Gezekalın..
Dr Ümit Kuru
23.06.2025









































































































































































































































































