
Orta Amerika gezimizde ziyaret ettiğimiz ilk ülke Kosta Rika oldu. İstanbul’dan Kosta Rika’ya doğrudan uçuş yok. Biz THY ile uçtuğumuzdan önce Kolombiya’nın başkenti Bogota‘ya indik. Uçak Bogota’da yolcu indirdi ve Panama City için yeni yolcuları aldı. İndirme, bindirme, yeni mürettebatın uçağı devralması, kontroller ve temizlik derken uçak içinde gerekenden daha fazla bekledik. Programa göre Panama City’den de yeniden uçağa binerek Kosta Rika’nın başkenti olan San Jose‘ye uçuşumuz var.

İstanbul’dan zaten geç başlayan uçuşumuza, bir de Bogota’da gecikme eklenince bizim Panama City’den Kosta Rika’ya gidecek Copa Havayolları uçuşumuzu yakalamamız biraz mucizeye kaldı. Neyse ki sevgili Ayşe Aktunalı usta rehberliğini konuşturdu da bagajlarımızı hiç almakla uğraşmadan, hiç çıkış yapmadan ve biraz da koştur koştur yaparak uçağı yakaladık. Buradaki risk bavullarımızın kaybolması olabilirdi ama o sıkıntımız da olmadı. Benim tavsiyem; Hiç riske gerek yok, programınızı Panama’dan başlatın.
15,5 saat Sonunda Panama City’de ve oradan da 1,5 saatlik uçuşla San Jose Havalimanında olduk. Akşamın ilerleyen saatlerinde otelimize giriş yapabildik. Kosta Rika’nın başkenti San Jose gezimizi yazmadan önce Kosta Rika özelinde bilgi paylaşsam iyi olur. Çünkü bu ülke Orta Amerika’nın en ilginç ülkelerinden bir tanesi.

Eğer Kosta Rika gezisi planlıyorsanız, Kosta Rika ile ilgili bir kavramı gayet iyi bilmelisiniz; Pura Vida. Bu kelimeyi Kosta Rika’ya adım attığınız ilk andan itibaren her yerde göreceksiniz. Pura Vida’nın anlamı en kolayından “Basit yaşam” ya da “Saf yaşam” olarak açıklanabilir. Genellikle selamlaşma (hello gibi) ve vedalaşma (good bye gibi) anlamlarında kullanılan Pura Vida, Kosta Rika’lılar için bir sözden daha fazlası, bir yaşam biçimi. Ülkenin resmi olmayan sloganı ‘pura vida’, tasasız, yarına dair hiçbir karamsarlık içermeyen, sahip olduklarından tatminkar, sahip olmadıklarına ihtiyaç hissetmeyen bir yaşamı ima ediyor. Kosta Rika da uzun yaşam ömrünün en önemli nedenlerinden bir tanesinin halkın içselleştirdiği bu felsefe olduğuna inanılıyor. Kosta Rika’da doğan erkekler “Tiko”, kadınlar ise “Tika” olarak adlandırılıyor. Kosta Rika halkı ise gündelik dilde “Tikos” olarak çağrılıyor, birbirlerine her seslenmeleri “Mae” (Ahbap, dostum) diyerek başlıyor. Tikoslar yaşamı “pura vida” olarak algılıyorlar. Kosta Rika gezimi anlatmaya başlarken başlık için en doğru kelimenin pura vida olduğunu daha San Jose Havalanı içindeki gümrükten geçerken anlamıştım. Kosta Rika’da bulunduğunuz süre boyunca insanlarla her temasınızda insanların yaşamlarındaki bu yavaşlığı, dinginliği ve samimiyeti hissediyorsunuz.

Ülkenin doğusu-batısı iki ayrı deniz ile çevrili, kuzey kısmında Nikaragua, güney kısmında ise Panama ile komşuluk var. Yüzölçümü 51000 km2 (Konya ilimizin yüzölçümü 40800 km2). Ülke nüfusu ise 5.200.000 kadar. Para birimi başlarda Peso iken 1896 yılından beri Colon’a dönüştürülmüş. Bu ülke ile ilgili kabul edemediğim tek gerçek budur; Sen git 400000’lerde gezen yerli nüfusu 8000’lere kadar indiren yani yerli halkına soykırım yapan adamın, Kristobal Colon’un, ismini para birimine ver!!

Kolomb’un sandığının aksine Kosta Rika, altın ve gümüş bakımından çok zengin değil. Tüm İspanyol İmparatorluğunun en fakir kolonisi olarak bile gösteriliyor. Bu durum, İspanya’nın Kosta Rika’yı kendi kaderine terk etmesine neden olmuş ve merkezi idareden de uzaktaki konumu onu bölgenin bir zamanlar en fakir ülkesi yapmış. Orta Amerika ülkelerinin 1821 yılında İspanya’dan bağımsızlığını ilan ederek aralarında kurdukları federe cumhuriyete Kosta Rika da katılırken, seçilen ilk Kosta Rika Valisi ülkenin kaderini çizmiş. Güvenilir bir yargı sisteminin adımlarını atmış, ülkenin ilk gazetesini kurmuş ve ücretsiz eğitimi yaygınlaştırmış.

Ülke bir tarım ülkesi. Bugün bile gelirlerinin %55’i tarım ve hayvancılıktan geliyor. Kahve çekirdeği, tropikal meyve ve süt ihracatı en önemli kalemleri arasında. Son yıllarda (pandemiye kadar) turizm gelirleri patlama yapmış durumda.

Dünya ülkeleri arasında insanlarının “burada yaşamaktan mutluyum” dediği nadir ülkelerden bir tanesi de Kosta Rika. Ormansızlaştırma oranı ülkede sıfıra inmiş durumda. Avcılık yasak, hayvanat bahçesi yok. Milli gelirleri 19000 USD civarlarında. Dünyada 5 tane Mavi Bölge (Blue Zone) unvanına sahip ülke var. İnsanların ortalamanın çok üzerine yaşam ömrü olduğu yerler için kullanılan bu terime sahip olan ülkeler arasında Kosta Rika’da bulunuyor. “Yerleşmek için ne güzel bir ülke” diye düşündüğünüzü biliyorum. Ama çalışmalar göstermiş ki bir heves bu ülkeye yerleşen gurbetçilerden yaklaşık yarısı eninde sonunda geldikleri ülkeye geri dönüyorlarmış. Bunun en önemli sebebi Kosta Rika’nın dünyanın en pahalı ülkeleri arasında yer alması.

Konu yazısını hazırlarken karşılaştığım bir yazıda okuduğum bir cümle çok hoşuma gitti; “Annem geceleri uyuyabiliyor. Kosta Rika’da sıkça kullandığımız bir cümlede ifade edildiği gibi; Huzur, Kosta Rikalı annenin büyüttüğü bebeğinin bir gün asker olmayacağını bilmesidir’’. Bu cümle Kosta Rika’da ordu olmaması üzerine yapılan bir konuşmadan alındı. Bence tarih yazan liderler geleceğini, geçmişten çıkarttıkları derslere göre kurgulayan insanlardır. Kosta Rika’nın tarihinde 1917-1919 yılları arasında ve 1948 yılında 44 gün olmak üzere 2 kez iç çatışma yaşanmış. İktidar hırsı olan yöneticilerin, ordu darbecilerinin başlattığı iç savaşlarda yüzlerce insan kaybı olmuş. 1 Aralık 1948 günü, dönemin Kosta Rika devlet başkanı Jose Figueres, başkent San Jose’de bulunan ordu ana karargah binasının ünlü dış duvar kapısının önüne gelip elindeki balyoz ile kapıyı yıkmaya başlamış. Başkan bu kapı yıkma işi sonrasında Kosta Rika’nın ordusunu tamamen tasfiye ederek artık ordusuz bir ülke olmaya karar verdiklerini duyurmuş. Törenin sonunda ise bahçe kapısını yıktığı karargahın anahtarını eğitim bakanına vererek, bu binanın artık Ulusal Sanat Müzesi olarak kullanılacağını açıklamış. Silahlanma ve ordu için harcanacak paraları, eğitim ve sağlık harcamalarına ayırmışlar. Bu işi 1949 yılında Anayasa ile güvence altına almışlar ve Kosta Rika o günden beri ordusuz.

1987 yılında Nikaragua’daki olaylardan korkan Amerika Birleşik Devletlerinin Başkanı Reagan Kosta Rika’nın yeniden ordu kurması için baskı yapsa da Kosta Rika yönetimi buna şiddetle karşı çıkmış. Kosta Rika’nın bölgenin siyasi istikrarı en yüksek, ekonomisi en gelişmiş ve eğitim düzeyi en ileri ülkesi olmasının en önemli nedeni ordusunun olmamasına, silahlanma için para harcanmamasına bağlanıyor. Asayiş olayları için kentlerdeki polis gücü dışında silahlı birlikleri, tankı, topu bulunmayan bir ülke Kosta Rika.

Kosta Rika’nın İspanyolca’daki kelime anlamı “Zengin Sahil”. Rivayete göre Konkistador Kolomb 4. seferinde bu sahillere çıktığında “Buradaki iki günümde, Hispanola’da dört yılda gördüğümden daha fazla altın gördüm” demiş. Aslında bu toprakların asıl zenginliği doğası. İşin güzel tarafı Kosta Rika halkı da doğasını korumanın önemini anlamış ve 1970 yılında topraklarının doğal güzelliklerinin korunmasını istemiş. Ülke topraklarının %10,27’si Ulusal Park statüsünde ve %17 ilave bir kısım daha rezerv alanı olarak ayrılmış durumda. Yani ülke topraklarının 1/4’ü Ulusal Park statüsünde. Bu oranlar dünyanın diğer ülkelerine göre çok yüksek değerler. Bunun bir anlamı da ülkenin biyoçeşitliliğinin çok fazla olması demek. Kosta Rika tüm dünyadaki karasal toprakların % 0,03’üne sahip olmasına rağmen, doğal yaşamın yüzde 5’ine tek başına ev sahipliği yapıyor. Burada gördüğüm kadar farklı kuşu ben gezdiğim hiç bir ülkede görmedim.



Ülkenin ilk başkentliğini 350 yıl boyunca Cartago şehri yapmış. Meksika’ya bağlanmayı isteyen Cartago’ya karşın bağımsızlık isteyen San Jose halkları arasındaki iç çatışmalardan San Jose galip çıkınca başkent San Jose olmuş. San Jose ülkenin ortasındaki konumu ile stratejik ve ülkenin en kalabalık şehri. San Jose’den iki okyanus kıyısının arasında olan mesafe yani Karayip Denizinden, Pasifik Okyanusuna olan uzaklık 5 saat. Bu nedenle şehir yeni kurulsa ve kolonyal dönemden kalma eserleri olmasa da ülkenin önemli gezi noktalarına yakınlığı ile çok turist alıyor.


Buradan gidilebilecek en iyi destinasyon ülkenin en yüksek volkanı olan Irazu Volkanı olabilirdi. Ama en iyi şartlarda 5-6 saatlik bir program gerektiriyor. Aynı şekilde Poas Volkanı gezisi de 1 saatlik mesafede ama bunlar program olarak en az yarım günlük aktivite gerektiriyor. Bizim programda San Jose de 2 gece 1 gün konaklamamız var. Yarım gün Alajuela Bölgesi sınırlarında Doka Kahve Çiftliğinde, kalan yarım günü de Ulusal Müze, Altın Müzesi ve San Jose Şehir gezisine ayırınca vakit kalmadı. Konu başlığında seçtiğim gibi ortaya karışık Orta Amerika gezisinde her şey olamayacak tabii ki.

Yazının bu bölümünde San Jose şehir gezisini anlatarak bu bölümü kapatabiliriz. Ülkenin 5,2 milyon nüfusunun 1,6 milyonunun yaşadığı San Jose ülkenin aynı zamanda kültür başkenti. Şehir çok sayıda müzeye ve parka ev sahipliği yapıyor. Şehrin merkezinde olan otelimizin (Aurola Holiday İnn) karşısında bulunan Morazan Parkı hanımla benim ilk ziyaret ettiğimiz yer oldu. Sabahın erken saatinde yürüyüşe çıktığımız bu park 1830-1839 yılları arasında Orta Amerika Federal Cumhuriyeti Başkanlığı da yapan siyasetçi Francisco Morazan adını taşıyor. Parkın bir kapısında Simon Bolivar’ın, diğer kapısında ise Olger Villegas-Cruz tarafından yaratılan ve “El Beso” (Öpücük) adlı heykel bulunuyor. Parkın ortasında ise 1920 yılında kurulmuş Müzik Tapınağı bulunuyor. Burada zaman zaman konserler oluyormuş, bize denk gelmedi tabii ki. Çok güzel bir park.
Morazan Parkı karşısında bir başka park olan İspanya Parkı (Parque España) bulunuyor. Bu parkta 1903 yılında ilk defa Kosta Rika ulusal marşı okunmuş. Parque España’nın kuzeybatı köşesinde, mimar José María Barrantes tarafından tasarlanan, Virgen de los Ángeles veya Orosi Kilisesi’nin keşfi gibi Kosta Rika yaşamından sahneleri hatırlatan mozaikler ve çinilerle süslenmiş küçük bir kiosk var.

1947 yılında yapılmış olan bu kioskun asıl amacı bu bölgede devriye gezen polisler için yağmurdan korunma yeri olması. Parkın diğer köşesinde ise Kosta Rika’nın ilk fatihlerinden olan Juan Vázquez de Coronado’nun heykeli bulunuyor. Yine kendilerine eziyet edenlerin heykelini dikmişler diye düşündüm ama bu İspanyol, Kosta Rika elit tabakasının, ileri gelen politikacılarının genetik olarak atası kabul ediliyor. Zamanında da halkla ilişkiler iyi kurmuş. Yani Kristof Kolomb kadar beceriksiz ve kötü bir yönetici değil.

İki parkın karşısında da önemli binalar var. Bir tanesi Edificio Metálico (Metal Bina) ve 1892’de Belçika’da dövülmüş metal parçalardan inşa edilmiş. Bu demir parçalar San José’de monte edilerek bina 1894’te tamamlananmış. Bina bugün okul olarak hizmet veriyor.
Casa Amarilla (Sarı Ev) adını cephesinin koyu sarı renginden alıyor. Neobarok süslemelerle neokolonyal tarzda bir bina. 1916’da inşa edilmiş. Geçen yüzyılın (1920-1922), Yasama Meclisi ve Başkanlık Konutu olarak hizmet vermiş. 1976’da ulusal anıt ilan edilmiş ve şu anda Dış İşleri Bakanlığı’na ev sahipliği yapıyor.

İspanya Parkının Simon Bolivar heykeli olan kapısının karşısında Ulusal Sanat ve Kültür Merkezi bulunuyor. Bütün bir şehir bloğunu kaplayan bina bir zamanlar likör fabrikası olarak iş görüyormuş. Şimdi, birkaç sahne sanatları merkezi ve Çağdaş Sanat ve Tasarım Müzesi’ne ev sahipliği yapmanın yanı sıra, aynı zamanda ülkenin Kültür Bakanlığı’nın ofisi olarak da hizmet veriyor.


Parkların önünden, 3. Cadde denen caddeden yukarıya doğru eski Atlantik Tren İstasyon Binasına doğru yürümeye başlarsanız yol üzerinde bir başka parkı daha geçeceksiniz; Ulusal Park (Parque Nacional). Park içinde Ulusal Anıtı ve José Martí veya Don Andrés Bello‘ya adanmış çeşitli büstleri ve heykelleri görebilirsiniz.

Bu parktaki en ilginç olan heykel ise Edgar Zuniga’ya ait topraktan çıkan insan heykelleri. Bu çalışmalar çok gerçekçiler.

Bizim yürüyüş güzergahımızın en son noktası tren istasyonuydu. 1908 yılında açılmış ve Atlantik kıyısından kahveyi Avrupa’ya taşıyabilecek bir istasyon olan ihtiyaç nedeniyle yapılmış.

Yarına kahve plantasyonu ve Ulusal ve Altın Müzelerini anlatırız.
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
01.04.2023
Mustafa Kula
/ Nisan 1, 2023Yine gezmiş gibi oldum üstadım.. Ellerine sağlık..
Ali Güleç
/ Nisan 8, 2023Bu nasıl bir ifade tarzı sanki oralara gidip gezen benim