Sibirya’dan, Moğolistan Steplerine Yolculuk-Irkutsk/Buryat Köyü/Ust Orda

OLYMPUS DIGITAL CAMERA
Yaklaşık 143 milyon nüfuslu olan Rusya’da 160 kadar etnik grup yaşıyor. Bu dünyanın en büyük coğrafyasına sahip ülkenin idari yapısı da çok karışık; Rusya öncelikle yedi federal bölgeye ayrılmış: Merkez (Moskova), Güney (Kafkasya), Kıyı Volga (Samara), Kuzey Batı (St. Petersburg), Ural (Ekaterinburg), Sibirya, Uzak Doğu (Yakut, Kamçatka). Bu yedi bölge içinde idari açıdan farklı statülere sahip 21 Cumhuriyet, 6 Mega bölge/Kray, 49 Vilayet (Oblast) 2 Federal Kent (Moskova, St. Petersburg), 1 Özerk Bölge (Yahudi), 10 Özerk Yöre/Okrug bulunuyor.

Buryatya 351400 km²’lik alanda 900.000 nüfusun yaşadığı bir federe cumhuriyet olarak Rusya’nın 21 Cumhuriyet arasında yer alıyor. Başkenti Ulan Ude olan Buryatya’nın yaygın dini inanışları Budizm ve Şamanizm.

Yaklaşık 500.000 nüfusu ile Buryatlar Sibirya’daki en kalabalık yerli halk. Zamanında Cengiz Han orduları Baykal Gölü civarındaki kabileleri yönetimleri altına almışlar ve onlarla karışmışlar. Buryatlar günümüzde, özellikle Buryat Cumhuriyeti olmak üzere, Baykal Gölü civarına dağılmış Moğolların kuzeydeki bir alt grubu olarak kabul ediliyor. Konuştukları Buryatca günümüzde UNESCO’nun kaybolmaya yüz tutmuş dilleri arasına girmiş ve Moğol dilinin bir alt lehçesi olarak kabul ediliyor.

İşte biz bugün Buryat Özerk Yöresinin (Okrug),  Irkutsk’dan 70 km kuzeyinde yer alan yaklaşık 14.000 nüfuslu Ust Orda adlı yerleşim yerine gideceğiz. Buraya gitmemizin nedeni Şaman ayini izlemek ve Buryat insanlarına ait bir çeşit etnografya müzesini gezmek.Bu civarda Buryat yemekleri yiyeceğimiz bir lokantada konaklayıp, öğle sonrasında Irkutsk Şehrini gezmeye devam edeceğiz. Ama önce sabah erkenden, dünden kalan şehir gezimizi tamamlayacağız.

IMG_4883İlk olarak Angara Nehri kıyısında, Irkutsk Şehrinin kurucusunu sembolize eden bir heykelin ardında, kısa alanda karşılıklı sayılabilecek 3 kilisenin bulunduğu bir bölgeye gittik. Burada  Kurtarıcı İsa (Church of the Savior) , Epiphany Katedrali ve Meryemin Göğe Yükseliş Kilisesi (Church of the Assumption of the Virgin Marybulunuyor. Bunlardan iki tanesi Ortodoks Kilisesi, bir tanesi ise Katolik Kilisesi (Meryemin Göğe Yükseliş Kilisesi).

Bu kiliselerden Epiphany Kilisesi’nin bugünkü hali 1718-1746 yapımı sonucu ortaya çıkmış. Kurtarıcı İsa Kilisesi gemi şeklinde ve Irkutsk’daki ilk kiliselerden. Yapım tarihi 1706 yılına kadar gidiyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sonraki gezimiz yine bir dini yapıya oldu; Znamenskaya Kilisesi bir başka Ortodoks Kilisesi ve 1757-1762 tarihleri arasında yapılmış. Bu kilisenin bahçesinde Alaska kaşifi Grigory Shelikhov’un anıt mezarı da bulunuyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bu gezilerden sonra Buryat Köyü Ust Orda’ya doğru yola çıktık. Zevkli bir yolculuk sonrasında bir kültür merkezi olduğunu düşündüğüm yere geldik. Önce buradaki Etnografya müzesini gezdik. Burada bir görevli bayan Buryatlar hakkında bilgiler verdi. Müze küçük olmasına rağmen ilginç objelerin sergilendiği bir müze.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bundan sonraki bölüm ise gezimizin en renkli bölümlerindendi. Kültür Merkezi olarak düşündüğüm alanda, Etnografya Müzesinin arkasında küçük bir kulübe içinde bizi bekleyen şamanı ziyaret ettik ve şaman ayini izledik. Şaman bizi kapıda karşıladı ve boyu kısa bir kapıdan eğilerek ve eşiğe basmadan girmemizi tembihledi. Sonrada tüm arkadaşlar sandalyelere oturup şamanı ve ilginç ayinini izledik.

IMG_4975-001

Şamanizm, insanlığın belki de en eski dinlerinden birisi. Her hangi bir kurucusu veya kutsal kitabı olmadığı gibi ortaya çıkış tarihi de belli değil.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Hepimiz yerimizi alınca Şaman bize şamanizm hakkında bilgiler verdi. Hem bu şamanın ve hem de okuduklarımdan özetle;

Şamanist inanca göre dünya, gök, yeryüzü ve yeraltı olmak üzere üç kısma ayrılıyor. Altay Türklerine göre “Aydınlık Alemi”, yukarıdaki dünyayı yani gökyüzünü Tanrı Ülgen ve ona bağlı iyi ruhlar temsil eder. Yeryüzünü, yani “Orta Dünya”yi insanlar oluşturur. Yer altı dünyası olan “Aşağıdaki Dünya”yı ise Tanrı Erlik ve ona bağlı kötü ruhlar temsil ediyor. İyi ruhlarla ilişki kurup, iyilik yapan Şamanlara ak-Şaman, yeraltı ruhlarıyla konuşup, Erlik ‘in hizmetinde olanlaraysa kara-Şaman deniyor.

Eski Türklerin de inandığı din Şamanizm’di. Asya halklarının inandığı Şamanlığın temelinde insan ve doğanın birlik ile beraberliği ve uyumu düşüncesi yer alır. Evren,dünya,insan,hayvan ve bitkiler alemi bir bütün olarak düşünülüyor. Dünya ve Gök,yaratma eylemini birlikte işbirliği halinde gerçekleştirmektedir. Şamanlıktaki bir diğer inanışta, insan neslinin sonsuz bir şekilde devamlılığı düşüncesi. Şamanist olan birisi kendini, baba, dede, ve atalarına ait olan bir hayatın devamı olarak görür, bunları bilir ve sayar (Atalar kültü). Bununla birlikte, söz konusu bu insan aynı zamanda kendi geleceğini de sonraki nesillerde görmektedir, ki bu durum varoluşun ana anlamı oluyor. Bundan dolayı bu insanin görevi çocuk ve torunlarına toplumun en iyi yanlarını aşılayarak yetiştirmek ve hayata hazırlamaktır.

Şaman (kam), tanrılar ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapma gücüne sahip olan kişidir. Özel giysisi, davul ve tokmağı ile insanlar ve ruhlar arasında ilişkiyi sağlarlar. Kimi zaman bir doktor rolüne de soyunur.


IMG_5066Şaman bu ve benzeri bilgileri verdikten sonra tesadüfen seçtiği aramızdan iki kişiyi yanına çağırıp, yerel giysiler giydirdi. işin bu tarafı bir gösteri havasında geçti. Daha sonra bizim grup için iyilikler isteyen bir ayin düzenledi. Baştan sona yaklaşık 45-60 dakika süren bir gösteri oldu. Daha sonra güle oynaya bu merkezden ayrıldık. Aşağıda bizim grubumuza gösteri amaçlı düzenlenen şaman ayininin kısa bir videosu var. Belki siz gezginlere bir fikir verebilir.

Yakın sayılacak bir mesafedeki restorana gittik ve Buryat yemeklerinden tattık. Mantı benzeri yemekleri güzeldi.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Buryat Köyündeki bu gezi sonrasında aynı yoldan Irkutsk Şehrine döndük. Zamanımız olduğundan o güzel havada şehri bir kez daha yürüyerek gezmeye başladık. Önce bir kafede keyif yapıp arkasından Karl Marks ve Lenin Caddelerinin kesişme noktasına doğru yürüdük. Angara Nehri kıyısına indik. Burada bulunan Çar 3. Alexander’ın heykeli 1908 yılında Trans Sibirya tren hattının tamamlanması şerefine dikilmiş. Tüm Rusya’da 3 yerde bulunan bu heykellerden bir tanesi Irkutsk’da.Burada bulunan meydanda Ren Geyiği sırtında gezdirilen çocukları gördük. Buradan da bir süre sahile paralel yürüyüp eski evlerin olduğu bölümlere yönümüzü verdik. Bu ferah ve dingin şehrin doya doya tadına vardık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

 En son olarak Irkutsk’ın eski evlerinin yoğun olduğu otel çevresinde son fotoğraflarımızı aldık

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yarına Baykal Gölü kıyısında trenle 12 saat sürecek olan bir turumuz olacak. Sonradan da Listvyanka şehrinde Baykal Gölü kenarında geceleyeceğiz. Gezinin bu bölümü beni mest etmişti. Tüm Sanal Gezginleri bu bölüme katılmayı bekliyorum.

Gezekalın.

Dr Ümit Kuru

22.07.2015 Saat 20:07

Sibirya’dan, Moğolistan Steplerine Yolculuk-Trans Sibirya Ekspresi-Irkutsk

Trenin beşik sallantısı hissi veren rahatlatıcı etkisi, pencereden devamlı akan huş ağacı, kızıl çam ağaçlarını takip etmenin verdiği yorgunluk ve içtiğimiz votka yan yana gelince gece çok güzel bir uyku çekmiş olarak uyandım. Geçen bölümde de yazdığım gibi ben bu Trans Sibirya treni ile seyahati, en azından bizim yaptığımız gibi 2000 km’ye yakın 30 saatlik kısmını, her gezgine tavsiye ediyorum.

Sabah kahvaltı ardından geceden kalan muhabbete devam ederek tren gezimizi İrkutsk İstasyonunda tamamladık. Bizi burada karşılayan yerel rehberimizin adı Oxana Trufanova. Aslında şehir gezimiz var ama hepimizin duş gibi bazı hijyenik ihtiyaçları ön plana çıkınca şehir gezisinin sadece Trubetskoy Müzesi kısmını yapmaya karar verdik. Bu müze saat 10’da açılıp akşam 17’de kapanıyor. Ertesi gün müze açılışını bekleyip zaman kaybetmektense, bugünden müzeyi gezmek ve yarına şehir gezisinin kalan kısmını erkenden yapmak daha uygun olacaktı. Otele girip, valizleri bırakıp çıktık. Bu arada yerel kıyafetleri ile bir bayan bizi elinde ekmek ve yaban mersininden yapılma bir meyve suyu ile karşıladı.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Önce Irkutsk Şehri hakkında kısa bir bilgi verelim; İrkutsk, Angara Nehri kenarına kurulu şirin mi şirin bir kent. Bir sanat, eğitim ve kültür kenti olması ile “Sibirya’nın Paris’i” olarak adlandırılan kentin esas önemi dünyanın en büyük tatlı su rezervi olan Baykal Gölüne çok yakın olmasından geliyor. Kentin merkezi, her ikisi de Angara Nehri kenarından başlayan ve birbirini dik kesen  Karl Marks ve Lenin adlı caddelerin etrafında oluşmuş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

İrkutsk Şehri daha başlangıçta hepimizin gönlünü çalmayı bildi. Buradaki ahşap evlerin güzelliği gerçekten büyüleyici. Novosibirsk’deki gibi öyle göstermelik 3-5 adet de değil renkli boyalı oymalı panjur ve dam saçakları ile belki yüzlerce eski ev var bu şehirde. Henüz Novosibirsk’deki gibi bu eski evler beton yapılaşmaya kurban edilmemişler. Rehberimiz Oxana’ya “bu evlerden şehirde kaç tane var” diye sorunca sayısını bilemediğini söyledi. Kuruluş tarihi 1661 yılına kadar giden bu eski şehirdeki evlerin o dönemdeki hali ile kalması ve çok sayıda olmaları muhteşem bir şey. Novosibirsk’de bu evlerin yerini çok katlı beton binalar almış. Ben bu şehri bu eski ahşap evleri ile hatırlayacağım.

IMG_4804

OLYMPUS DIGITAL CAMERABu kentin bir başka önemi Decembirist (Dekabrist-Aralık İsyancıları) denen ve 14 Aralık 1825 yılında Yüzbaşı Panov önderliğinde Çar 1. Nikolay’a karşı batı tipi bir parlamenter demokrasi için yönetim değişikliği isteme amaçlı isyan eden 121 subay ve aydının sürgün yeri olması. İsyancıların bir anlık kararsızlığı ve aralarındaki anlaşmazlık bu isyanın sonuçsuz kalmasına neden olmuş. Yakalanan isyancılardan ele başı olan 5 tanesi hemen ölümle cezalandırılırken kalanlar ise tüm hakları ellerinden alınarak bu kente sürgün edilmişler. Sürgünler zor yolculuk koşullarında ilk defa 1826 yılında bu kente gelmişler. Buradan da daha kırsal alanlara madenlerde ve inşaatlarda zor koşullarda çalışmaya yollanmışlar. 1856 Yılında Çar Alexander’ın taç takması şerefine bir kısmının Moskova ve St Petersburg’a dönmelerine izin verilmiş. Bir kısmının da kırsaldan Irkutsk Şehrine dönmeleri ve aileleri ile yaşamalarına izin verilmiş. Ancak bir kısmı zor koşullar altında çok sıkıntılar çekmişler ve hayatlarını kaybetmişler. Yine de bu aydın insanların geldiklere Irkutsk’a bilim, sanat ve eğitim alanlarında çok katkıları olmuş. Burada çalışmalarını ve eserlerini vermeye devam ederlerken, yöre halkının da eğitimine katkıda bulunmuşlar. Irkutsk’da bu insanların yaşadıkları bazı evler müzeye dönüştürülmüş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

İşte biz bu evlerden bir tanesini yani Sergei ve eşi Kontes Yekaterna Trubetskoy’a ait olanı gezdik. Yekaterna eşi sürgüne gönderildiği zaman onunla birlikte sürgüne gitmek istemiş. Ama Kontese önce bu izni vermemişler ve isyancı eşinden ayrılmaya teşvik etmek için boşanma kolaylığı sağlayan kanun bile çıkartmışlar. Buna rağmen Yekaterina eşi ile sürgüne gitmiş ve soylu hayatını ve tüm ailesini (çocukları dahil) geri de bırakmış. Birbirleri ile uzun süre görüştürülmeyen ancak çok sonraları bir araya gelebilen bu ailenin ancak 1945 Irkutsk’a dönmelerine izin verilmiş ve 1854 yılında da bugün gezdiğimiz ahşap evi inşa edebilmişler. Ne yazıktır ki bu vefakar kadın evin bitimini göremeden ölmüş. Rehberimiz Oxana’dan bu hikayeyi dinleyince bu evi bir başka gözle gezdik. Bu müze ev sabah saat 10 ile akşam saat 18 saatleri arasınnda gezilebiliyor. İçinde olayın hikayesinin anlatıldığı görseller, Sergie Trubetskoy’un cezaevi koşullarına ait objeler ve sonradan kazandıkları yaşam koşullarını gösterir eşyalar sergileniyor.

Yıllar sonra 2. Nikolay Rumanov’a karşı 1917 Ekim devrimini başaran Lenin, Çar ve ailesini , bir başka Nikolay’a ilk darbe girişimini yapan ama başarılı olamayan Dekabristlerin  öcünü almak istercesine Sibirya’nın Tobolsk Şehrine sürmüştür.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu gezi sonrasında yemek yedik. Yemek sonrasında ise Karl Marks Caddesinde başından başlayan kısa bir gezi yapıp eski ahşap evleri fotoğrafladık. Her biri sımsıcak bu evlerin. Sonrada o meydanda bulunan cafelerden birine oturup bir şeyler içtik.  Irkutsk’da kaldığımız Courtyard Marriot Otele doğru bir gece yürüyüşü yapıp günü sonlandırdık

Yarın Baykal Gölü gezisi var.. Beklerim..

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

21.07.2015 Saat 01:16

Sibirya’dan, Moğolistan Steplerine Yolculuk-Trans Sibirya Ekspresinde

IMG_4797

Sabah saat 05:30‘da otobüse doluşup Novosibirsk  Tren İstasyonuna ulaştık. Trenimiz saat 06:00 de kalkacak. Yolculuğumuzun bu kısmını ben dahil hepimiz heyecanla bekliyoruz.

Trans-Siberian-Railway

Bu arada sırası gelmişken önemli bir not tren saatleri, trene nereden binerseniz binin Moskova saatine göre ayarlanmış. Yani biletinizde yazan tren hareket saati aslında Moskova saatine göre belirtilmiş. Trans Sibirya hattının batıdan doğuya 7 farklı saat dilimini ve Avrupa-Asya gibi iki farklı kıtayı geçtiğini düşünecek olursanız bunun önemini anlayabilirsiniz. Rusya’nın en doğusu ile en batısı arasında saat farkı 10 saate kadar çıkabiliyor. Yani trene biniş saati olarak bilet üstünde yazanın Moskova saati olduğunu unutmayalım.

Her bir vagonun başında iki adet görevli var ve biletlerin ilk kontrolü daha kapıda yapılıyor. 20-25 yaşlarında ve daha sonradan isminin Artyom olduğunu öğrendiğim zıpır bir delikanlı bizim vagon görevlimiz. Tren tam saatinde hareket etti. Bizim kısa Trans Sibirya Ekspresi turumuz teoride 30 saat sürecek. “Trenler saatinde hareket eder ama saatinde varamaz” derler ama umarım bizimki zamanında varır.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Trans Sibirya trenleri hem devlet tarafından ve hem de özel şirketler tarafından işletiliyormuş. Bizim bindiğimiz devlete ait ve sanırım orta hallice fiyatlı bir tren. Öyle videolarını filan izlediğimiz lüks trenlerle pek alakası yok. Ama grup muhteşem. Genelde 4 kişilik kompartımanda 2’şer kişi kaldık. Kompartıman içinde bir şilte, yastık ve yorgan bulunuyor. İlk görüntü pek hoş değil. Benim hanım dahil ekibin kızları kompartımanda ilk temizliği kendileri yaptılar. Tren hareket edince bizim zıpır görevli her yatak için birer tane olmak üzere paket içinde yastık kılıfı, çarşaf ve nevresim takımı dağıttı. Şilteler üzerine beyaz çarşafları ve yastıklara da kılıfı geçirince işin rengi değişti. Doğrusu bu ya aynı güzergah üzerinde gidip, aynı ormanı ve ortamı göreceksek 30 saat lüks içinde olmadan da  yaşanabiliyor ve o kadar çok parayı vermenin bir anlamı da bana göre pek yok. Büyük istasyonlardan bir tanesine gelip mola verdiğimiz zaman kompartıman görevlileri hem kaldığımız yeri ve hem de tuvaletleri tekrar tekrar temizlediler. Yani fazla paraya daha lüks ya da kabul edilebilir paraya makul standartlarda yolculuk seçimini size bırakıyorum.  Benim için tek üzüntü verici kısım adam akıllı fotoğraf çekebilmek için yeteri kadar açılabilen pencerelerin olmamasıydı. Pahalı  trenlerde bu iş nasıl oluyor bilmiyorum.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Trene kendinize göre yiyecek içecekle beraber girebiliyorsunuz. Ya da trenin restorana dönüştürülmüş kısmında yemek yiyebiliyorsunuz. Ama kokusu rahatsız ediyor beni. Bu nedenle kuru yemiş, peynir, ekmek, Türkiye’den götürdüğümüz zeytin ve Novosibirsk’den aldığımız Votka ve tabii ki arkadaşlarımın güzel muhabbeti en güzel restoran ortamını yarattı bize. Bir de grubun yemek içme konusunda “Allah ne verdiyse” tarzı paylaşımı olunca sofralarımız hem şenlendi ve hem de çeşitlendi.

Bir ara restorana gittik ve orada bizim zıpır görevli Arytom elinde akordeonla şarkı söylerken çıktı karşımıza. Sizin anlayacağınız her Trans Sibirya turuna bir Arytom gerekiyor. Trenin bazı vagonlarının, kişiler için bölünmüş ayrı odacıklar olmadan sadece koğuş sistemi şeklinde yatılan yataklardan oluştuğunu gördüm. Muhtemelen bu kısımlarda biletler daha da ucuzdur. En çok korktuğum gece uyuyamama ve ortak tuvalet kullanma zorunluluğu kısmıydı. Trenin raylar üzerinde çıkardığı ninni gibi gelen seslerden ve sallantıdan mıdır yoksa gece boyu içtiğimiz votkadan mıdır anlamadım ama sabaha kadar pek güzel uyumuşum. Grup halinde seyahat etmek en çok bu tür etkinliklerde iyi oluyor. Tabii ki iyi anlaşan bir grup olması şartı ile. Tuvaletlere gelince tuvalet temizliği düzenliği olarak yapıldı demiştim. Siz yanınızda yine de tuvalet kağıdı ve belki de klozet üzerine serilen tek kullanımlık kağıtlardan götürseniz iyi olur bence. Vagonların bir ucunda devamlı sıcak su alabileceğiniz büyük termoslar da mevcut. Çay, kahve ve bardak yanınızda olduğu müddetçe sıcak suyunuz elinizin altında olacaktır.

IMG_4794

Şimdi biraz Trans Sibirya tren yolculuğu hakkında genel bilgi verelim;

Eskiden Sibirya’dan Moskova’ya gidecek olan ticari mal ve çıkartılan madenler yılın beş ayı boyunca nehirler üzerinden, yılın diğer aylarında ise yine aynı nehirler üzerinden ancak bu sefer buz tutmuş su yolları üzerinden atların çektiği kızaklarla yapılırmış. İşte bu zaman kaybı ve ulaşım zorluğunu aşmak için düşünülen çareler arasında akla ilk gelen Rusya’yı baştan başa geçecek olan bir tren hattı olmuş. Ancak yolun yapımını zorlaştıran doğa koşulları ve gereken paranın miktarının büyüklüğü bu projenin hayata geçmesini bir süre engellemiş. Çevresindekilerin tüm itirazlarına karşın Çar 3. Alexander ve oğlu 2. Nikolas demiryolunu tamamlatmışlar. Tren hattında Rus Askerleri, mahkumlar ve yurt dışı ve içinden gelen işçiler çalıştırılmış.1891 Yılında hattın iki ucundan başlanan çalışmalar 1904’de orta hatta buluşma ile sonlanmış.

9289 km uzunluğu ile Moskova’dan Vladivostok’a uzanan Trans-Sibirya tren yolu dünyanın en uzun olanı. Rusyayı batıdan doğuya geçiyor. Bu demiryolunun. yan yollarla Moğolistan, Çin ve Kuzey Kore ile de bağlantısı var Moskova’dan en doğudaki Vladivostok’a olan bağlantı 1916 yılından beri var ve bu demiryolu yeni eklenen hatlarla hala genişlemekte. 9289 km’lik hat boyunca tam 7 zaman dilimi geçilmesi ve tüm seyahati yapmak içinde 6-7 gün (hiç bir şehirde geceleme yapmadan) harcanması gerekiyor. Aslında Moskova-Vladivostok demiryolu tek hat boyunca yapılan en uzun 3 yol. Moskova–Pyongyang 10,267 km ve Kiev–Vladivostok 11,085 kilometre ile Moskova-Vladivostok hattından daha uzun tren hatları. Trans-Sibirya ana hattı Moskova’dan başlayıp Yaroslavl,Chelyabinsk, Omsk, Novosibirsk, Irkutsk, Ulan-Ude, Chita ve Khabarovsk üzerinden Vladivostok’a uzanıyor.

Klasik Trans Sibirya yolculuklarında Moskova’dan kalkan trenin Vladivostok’a varması için seçilen rotaya ve konaklamalara bağlı olarak 10-12 gün geçmesi gerekiyor. Eğer hiç durmadan yolculuk yapılacaksa 6 günden biraz fazla sürüyor.Trans Sibirya treni Moskova’dan hareket ediyor ama rotaya adını veren Sibirya Ural Dağlarından sonra başlar. Ural Dağları üzerindeki Ekaterinburg’da Avrupa Kıtası geçilip, Asya Kıtasına geçilmiş olunur. Trans Sibirya Ekspresinin Sibirya’daki ilk durağı Tyumen şehri. Tren buradan sonra Sibirya’yı Güneyden kat ederek Omsk, Novosibirsk, Krasnayosk, Irkutsk ve Ulan Ude şehirlerine uğruyor. Burada  hat ikiye ayrılıyor ve bir hat Ulan Bator üzerinden Pekin’e gidiyor ve Trans Mongolia hattı adını alıyor. Diğeri ise Vladivostok’da sonlanıyor ve Trans Sibirya hattı adını alıyor. Biz trene Novosibirsk’den binerek Trans Sibirya hattının Irkutsk’da sonlanan yaklaşık 2000 km’lik kısmını yapmış olduk. Bu hattın Chita adlı şehirden ayrılıp Çin topraklarında giden bölümü ise Trans Mançurya hattı oluyor.

Şimdi de biraz da şahit olduğumuz yol manzaralarından bahsedelim;

Trene sabahın erken saatlerinde binip, ertesi günde saat 15:00 civarı Irkutsk’a varınca trende geçirdiğimiz zamanın çoğu gündüz vakitlerine denk geldi. Bu nedenle yol boyunca Sibirya manzaralarına bol bol şahit olduk.

mappa-siberia

IMG_4767Sibirya denince Ural Dağlarının Doğusundan başlayan ve Pasifik Okyanusunda sonlanan 13 milyon km²’lik bir alandan bahsediyoruz. Coğrafik alan bakımından dünyanın en büyük ülkesi olan Rusya’nın tüm toprak hacminin 17 milyon km² olduğu düşünülünce Sibirya’nın büyüklüğü hakkında bir fikre sahip olabilirsiniz. Bu kadar geniş bir alanda yaşayan insan sayısı ise ancak 30 milyon civarında. Hep tarihsel olarak sürgün yeri ve çetin geçen soğuğu ile bildiğimiz Sibirya aslında doğal güzellik ve zenginlikleri ile önemli. Dünyanın kereste deposu olan Sibirya uçsuz bucaksız ormanlarla kaplı. İşte bizim tren hattı boyunca gördüğümüz ağaçlar bu ormanların bir parçası. Bizim gezdiğimiz bölümde Rusların Beriozka dedikleri ve bizim Huş ağacı diye bildiğimiz ağaçlar hakimdi. Bu ağaçlar arasında zaman zaman gördüğümüz sivri damlı, renkli pancurlu ahşap evler topluluğu ortama bir başka güzellik veriyordu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sibirya için gittiğimiz zaman çok uygundu. Yol boyu kümeler halinde gördüğümüz pembe renkli kır çiçeklerini uzun uzun seyrettik. Başta da söylediğim gibi en büyük sıkıntım açılmayan camlar veya açık alanı olmayan tren nedeni ile fotoğraf çekememekdi. . Zaman zaman Krasnayosk gibi şehirlerde ve büyük yerleşim yerlerinde tren durdu ve en uzunu 25 dakika olan molalar verdi. Bu zamanlarda çektiğim fotoğraflar da daha kaliteli oldu tabii ki ama daha fazla şansım olsun isterdim doğrusu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Trans Sibirya treni ile bizim yaptığımız gibi bir kısmını ya da tamamını içine alacak şekilde seyahat etmek her gezginin hedefi olmalı.

Bu günlük bu kadar..Yarın gezinin en güzel bölümleri başlıyor..

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

19.07.2015 Saat 23:41

Not: Bu gezi yazılarını yazarken bazen internet dışından da kaynak kullanıyorum. Gezi sırasında bir gezgin arkadaşımızın hediye ettiği Timur Özkan’nın yazarı olduğu Rusya adlı kitabı beğendim ve bazı bölümlerini yazımda da kullandım. Sizlerle paylaşmak istedim.

Sibirya’dan, Moğolistan Steplerine Yolculuk-Novosibirsk

IMG_4661

İstanbul’dan yaklaşık 5 saatlik bir uçuş sonrasında Novosibirsk Havaalanına iniş yaptık. Sabahın 04:30’u olmasına rağmen hava aydınlanmıştı ama kötü sürpriz; Dışarıda felaket bir yağmur vardı. Pasaport kontrol, form doldurma, valiz alma derken yaklaşık 1.5 saat daha oradaydık. Bu arada hemen hatırlatayım havaalanında doldurduğunuz ve polisin onayladığı küçük belgeyi iyi saklamalısınız. Tüm otellerde o belgeyi istiyorlar.

Nihayet dışarı çıkıp otele gitmek üzere yerel tur şirketinin otobüsüne bindik. Yaklaşık 30 dakikalık bir seyahat sonrası Azimut Hotele giriş yaptık. Turumuz saat 10:30’da başlayacak. Yani yaklaşık 2-3 saatlik bir uyku zamanımız var.

Novosibirsk’de bize rehberlik edecek Olga ile tanıştık. Olga iyi bir rehberlik hizmeti verdi. Hem zaman iyi kullanıldı ve hem de iyi bilgilendik.

Bu arada biraz Novosibirsk hakkında bilgi verelim; Novosibirsk, tarihi eski olan bir şehir değil. 120 yıllık bir geçmişi var. Kuruluşu Trans Sibirya demir yollarının inşa zamanına dayanıyor. Çar 2. Nikola’nın babası Alexander Alexandrovich Romanov (Alexander III) 1891 yılında Ob Nehrini geçmek zorunda olan demir yolu inşası için karar alıyor. Bu karar sonucunda 1893-1894 yıllarında köprünün yapımına başlanınca bugünkü Novosibirsk Şehrinin bulunduğu yerde şehrin çekirdeği de atılmış olmuş. Demir yolu 1897 yılında tamamlanınca köprünün civarındaki yerleşim yerinin nüfusu 7800 kişiye ulaşmış. Seneler içinde hızla büyüyen şehrin nüfusu günümüzde 1.5 milyona dayanmış. Bu sayı ile Rusya şehirleri içinde nüfusu en fazla olan üçüncü şehir olmuş ve büyüme hızının katlanan haliyle de bu şehre Sibirya’nın Chicago’su unvanı verilmiş.

http://gelio.livejournal.com/150377.html

Akademgorodok- fotoğraf kaynağı http://gelio.livejournal.com/150377.html

Novosibirsk’de öyle kıymetli eski eser aramayacaksınız. Moskova ya da St Petersburg’daki gibi Saraylar, soğan kubbeli kiliseler yok.  Bu nedenle Akademgorodok (Rusça:”Bilim Kenti” anlamına geliyor) gibi Sibirya ormanları içine kurulmuş merkezleri ziyaret etmek bu kentte turistik aktivite oluyor.Biz de bu kentteki ilk gezimizi adet olduğu üzere buraya yaptık. Akademgorodok 30 km şehir dışında bulunuyor.

Rusya Federasyonu’nun orta güneyindeki bilimsel araştırma merkezi Akademgorodok yemyeşil bir ortamda kurulmuş. Burada 35 kadar bilimsel merkez bulunuyor. Akademgorodok, 1957’de Sovyet Bilimler Akademisi Sibirya Bölümü Başkanı fizikçi ve matematikçi Mihail Lavrentyev önderliğinde Sergey Sobolev, Andrey Trofimuk ve Sergey Hristianoviç adlı akademisyenler tarafından kurulmuş. Kurulmasındaki amaç, Sibirya ile Sovyet Uzakdoğusu’nun üretim kaynaklarını saptayıp düzene koymak üzere doğa bilimleri, iktisat ve teknoloji alanlarında kuramsal ve deneysel araştırmalar örgütlemek ve gerçekleştirmek. Bunu da bir dönem çok sağlıklı şekilde yapmışlar. Ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bilim şehrinin sakinleri de dünyanın farklı ülkelerinde, kendi alanlarında çalışmak için şehri terk etmeye başlamışlar, Rusya’nın en büyük beyin göçlerinden biri o dönemler de burada yaşanmış. Yeni kurulan Rusya Federasyonu 1990’lı yılların ortalarından başlayarak şehri bir yatırım alanı olarak özel şirketlere bölüm bölüm kiralamış. Yerel rehberimiz Olga bize lojmanlarda bir dönem sadece bilim merkezlerinde çalışanlar otururken artık bu lojmanların dışarıdan sakinlere kiraya verildiğini anlattı.

IMG_4417-001

Sık ağaçlar ardında kalan Ob Nehrini sağımıza alarak ve dışarıda yağan yağmuru seyrederek Akademgorodok’a vardık. Yağmur yağmasa bu yemyeşil ortamda sadece yürüyüş yapmak bile çok güzel gelecekti. Orman büyük kısmı ile çok iyi şekilde korunmuş. Akademgorodok’da Jeoloji Müzesini gezdik. Jeoloji müzesinde bizi bir başka Olga karşıladı. Bu sefer ki Olga bu enstitüde çalışan bir bilim kadını. Bize müzede bulunan taşlar hakkında geniş sayılabilecek bilgiler verdi. Müze aslında cumartesileri kapalı dendi ama bizim grup için bu gezi ayarlanmış.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Jeoloji Müzesi ziyareti sonrası ihtiyacımız olan Rus parası olan Ruble almak için yakında bulunan bir bankaya uğrandı ve Dolar verip Ruble aldık. Rusya’ya Amerikan Doları ile gitmek daha doğru olacaktır, bilginiz olsun. Bir Amerikan Doları yaklaşık 53 Ruble tutacak şekilde paramızı bozdurduk.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bundan sonra da aynı bölgede House of Scientist adlı bir lokantada öğle yemeğine gittik. Burası aslında bölgede çalışan bilim insanlarının buluşup yemek yedikleri önemli bir mekan. Ancak değişim sonrasında lojmanlarda olduğu gibi lokantada özele açılmış ve bizim gibi dışarıdan grupları kabul ediyorlar. Geç yaptığımız kahvaltıdan 2 saat kadar önce kalkmamıza ve aslında çok acıkmamış olmamıza rağmen yemeklerin lezzeti karşısında direnemedik. Güzel bir sebze çorbası, mantarlı bir tavuk ve arkasından da cheese cake menüyü oluşturdu.Bir  ara yemekten salonundan çıkıp bahçeyi gezdim. Aslında bu bahçe muhteşem bir yürüyüş yolu. Yeni durmuş olan yağmurun ardından yaptığımı kısa yürüyüşten zevk aldım.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Yemek sonrası gezi durağımız tren müzesi oldu. Burası aslında 1939 yılında kurulan bir istasyon. Bu istasyon 2000 yılında açık hava müzesi haline getirilmiş İçeride 1800’lü yılların sonundan kalma tren ve onların vagonları sergileniyor. Sergilenen trenler ve vagonlar Bu müzeyi gezince Trans Sibirya hattı trenlerinin ilk halleri hakkında iyi bir fikir edinebiliyorsunuz. Hepimiz sevdik bu müzeyi. Özellikle bir zamanlar hastane ve hapishane olarak hizmet etmiş tren ve vagonları ilginçti.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Sonrasında Novosibirsk Şehir merkezine dönüp şehir gezimize başladık. İlk durağımız aynı adlı azize adanmış, Novosibirsk’in ilk taş binası ve Çar 3. Alexander onuruna yapılma özelliklerini taşıyan  Alexander Nevsky Katedrali’ni ziyaret ettik. Yapım tarihi 1896-1899 yılları arasında.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_4551

Katedral gezisi sonrasında Ob Nehri üzerindeki tarihi tren yolu köprüsünü ziyaret ettik. Bu köprü önünde Çar 3. Alexander’ın heykeli var. Hemen arkada ise köprünün tamirat gördüğü zamandan kalan eski bölümden bir parça gözüküyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Günümüzde Ob Nehri üzerinde 6 adet köprü varmış. 1893-1897 Yılları arasında Krivoschekovo Köyü yakınlarında yapılan bu ilk köprü aynı zamanda Novosibirsk Şehrinin de ilk kurulduğu yer oluyor. Tek hatlı bu tren hattı, 1930’larda yeni yapılan çift hatlı köprü sonrasında önemini kaybetmiş. Daha sonra eski köprü parçalara ayrılıp yeniden inşa edilmiş.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bu arada ilk defa Ob Nehrini de bu kadar yakından gördük. Nehir  kıyısındaki demir parmaklıklarda asılı halde duran yüzlerce kilit var.

OLYMPUS DIGITAL CAMERA

Bu kısa ziyaret sonrasında otobüsle Opera ve Bale Tiyatro  Binasını görmeye Lenin Meydanına gittik. Bu bina sadece Novosibirsk’in değil, Rusya’nın da en önemli Opera ve Balo binası. Moskova’daki Bolshoi tiyatrosundan daha büyükmüş. 1944 yılında yapımı tamamlanan binada ilk performans 1945 de yapılmış. Büyüklük ve güzelliği nedeni ile “Sibirya’nın kollezyumu” olarak da adlandırılıyor. Binanın kubbesi 35 mt yüksekliğe ve 60 mt genişliğe sahip. Binanın önünde Lenin heykeli var. Bu bina içini ziyarete kapalı olduğundan gezemedik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Novosibirsk’de kaçırmamanız gereken diğer bir ziyaret yeri ise hayvanat bahçesi olmalı. Kafesler ardında hayvan görmeyi pek sevmesem de bazen iyi bir örneği ziyaret etmeyi de kaçırmamak gerekir. Bu hayvanat bahçesi sadece Sibirya’da değil dünyanın da önemli hayvanat bahçeleri arasında. Oldukça büyük bir alana yayılması hayvanlar için nispeten daha rahat bir yaşam alanı veriyormuş. 150 tanesi tehlike altında olan 702 türden 11000’den fazla hayvan bu bahçede yaşıyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu hayvanat bahçesinin en önemli özelliği içinde bulunan kedigillerin fazla sayıda olmaları. Bengal kaplanından, aslana, kar leoparına ve küçük vahşi kedigillere kadar ne ararsanız var. Ama bir hayvan var ki bu hayvanat bahçesini benzersiz kılıyor; Liger Zita.

Liger Zita, Afrika Aslanı bir baba ile dişi kaplanın birleşmesi sonucu ortaya çıkan bir hayvan. Üreme özellikleri de var. 8 yaşında Zita adındaki dişi liger ile Samson adındaki erkek Afrika aslanının 2012 yılında yavruları olmuş. Bu hayvanlar bize bir türlü yüzünü göstermedi. Kafes çevresinde dolaştık durduk ama boşuna. Yuvalarından bir türlü çıkmadılar. Ama bunun yerine Kutup Ayısı bize bir güzel pozlar verdi ki, Liger Zita’yı unuttuk gitti.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Hayvanat bahçesinden sonra Novosibirsk’de artık 3-5 adet kalmış olan eski evleri gezdik. Bu evlerin sonradan Irkutsk’da göreceklerimiz yanında çok sönük kalacağını o anda değerlendirmemiz mümkün değildi tabii ki..

Akşam yemeği için Kolyada adlı bir restoran seçilmişti ve yemekleri çok güzeldi.

IMG_4704

Yemek sonrasında yağmurun durmasını fırsat bilip yürüyüşe çıktık. Gezi sırasında otobüsten görüp de fotoğrafını çekme şansını elde edemediğimiz Aziz Nikola Şapelini gece fotoğraflayabildim. Lenin Meydanına yakın ve Krasny Avenue’da bulunan Aziz Nikola Şapeli 1915’lerde ilk yapıldığı zaman coğrafik olarak Rusya’nın tam ortasına yapılmış. Ancak Sosyalist Cumhuriyetten ayrılmalar olunca merkezde kalma özelliği de gitmiş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Evet sevgili sanal gezginler,

Gezimizin ilk gün hikayesi budur. Bir güne ilk günün yorgunluğuna rağmen epey bir aktivite sığdırmışız galiba. Ne dersiniz?

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

19.07.2015 Saat 07:32

Sibirya’dan, Moğolistan Steplerine Yolculuk

IMG_5479

Evet Sevgili Sanal Gezgin Arkadaşlarım,

kalkış Novosibirsk, Novosibirsk Oblastı, Rusya varış Listvyanka, İrkutsk Oblastı, Rusya - Google Haritalar - Google Chrome 18.07.2015 12195103-16 Temmuz 2015 tarihleri arasında Sibirya-Baykal-Moğolistan güzergahını içine alan bir turu başarılı bir şekilde tamamladık. Önce İstanbul’dan Sibirya’nın Novosibirsk şehrine doğrudan bir uçuş gerçekleştirdik. Sonrasında aslında Moskova’dan Validivostok’a 9289 km uzanan Trans-Sibirya Tren Yolu’nun  Novosibirsk’den başlayan ve Irkutsk’da biten yaklaşık 2000 km’lik kısmını Trans Sibirya Ekspresi ile tamamladık. Baykal Gölü kenarına kurulu Listvankaya’da konaklayıp güzelim gölü keşfe çıktık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Tam ekran yakalama 18.07.2015 122319-001Gezinin bu kısmının tadı damağımızda kalmışken Irkutsk’dan Moğolistan’ın başkenti olan Ulan Bator’a uçup bu şehirde Naadam Festivaline şahit olduk. Etkinliklere katılan Moğol halkının renk renk hallerine doyamamışken Moğolistan bozkırlarına doğru yollara düştük. Dümdüz uzanan bozkırlarda yolculuk, bambaşka bir deneyimdi. Moğolların “Ger Camp” dedikleri, “yurt” diye çevirebileceğimiz çadır kamplarda 3 gece konakladık. Yağmur nereye gitsek bizi takip etti. Bizi engelleyebildi mi? Tabii ki hayır! Programı harfiyen uyguladık. Yağmura rağmen dünyadaki sayıları bir kaç yüzle bildirilen Taki Atlarını gördük, Ugi Gölü kenarında ata bindik, Kaçırdığımız, gökyüzünde gece kamp ateşi altında gökyüzündeki yıldızlar oldu. Ama uzansak hemen ele gelecek görüntüsü veren kara bulutları izledik. Onların da insanın üzerinde yarattığı etki bambaşkaydı.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_5330

IMG_8304Moğolistan kırsalında insanların kadın, erkek, çocuk her birinin her halini fotoğraflamak istiyorsunuz. Gezide tanıma şansını elde ettiğimiz Ruslar mesafeli, Moğollar ise çok sıcak ve samimi izlenimi verdi. Fark coğrafyasından mıdır, sistemden midir, iklimden midir yoksa eğitim düzeyinden midir bilemedim. Sibirya ormanları ne kadar yeşil ve Baykal Gölü ne kadar mavi  ise Moğolistan bozkırları da o kadar sarıydı. Hangi renk daha güzeldi diye sorarsanız ayırım yapamam. Her renk olması gereken yerde ve güzellikteydi..IMG_5933

Türklerin atalarının yaşadığı topraklarda olmak, ilk Türk yazıtlarını görmek ve o yazılardaki anlatılanları yerinde görmek ve öğrenmek ise hepimizi duygulandırdı, bir başka ruh haline soktu. Moğolistan’daki yurtlarda gecelemek apayrı bir deneyimdi. Oldum olası çadırda konaklamadan zevk almadım. Ancak halkının büyük çoğunluğunun göçebe yaşamını hala sürdürdüğü Moğolistan’da bu deneyimi yaşamak beni ve bizi mutlu etti. Bu insanların yaşamına kısmen de olsa şahit olmak gerekirdi ve gereğini yerine getirdik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_8199

Genelde tur programları sadece Trans Sibirya veya sadece Moğolistan şeklinde oluyor. Biz günler süren tren yolculuğu yerine 30 saatlik bir Trans Sibirya Ekspresi deneyimi yaşamak ve Baykal Gölü’nde daha uzun süre geçirmek istedik. Aslına bakarsanız Baykal Gölü’nde öyle güzel bir mevsimde bulunduk ki biraz daha fazla  kalsaydık diye hayıflandık. Moğolistan’daki esas hedefimiz ise Moğolların kuruluş-kurtuluş günü kapsamında kutlanan Naadam Festivalini görmekti. Bu kısmı hakkıyla yaptık diyebilirim. Ugi Gölü ve ger kamplarda belki 1-2 daha fazla ama biraz daha iyi hava şartlarında bulunmamız iyi olurdu. Neyse şükretmek lazım, çok keyifli bir gezi oldu. Bu programı bize hazırlayan ve aksama olmadan uygulayan Nar Geziye ve sahiplerinden sevgili Aykut’a teşekkür etmem gerekir. Bir teşekkür de geziye katılan ve büyük bir uyum içinde hareket eden gezi arkadaşlarıma etmeliyim. Gezi onlarsız eksik olurdu.

Evet Sevgili Sanal Gezginler,

Anlatmaktan zevk alacağım, paylaşmayı görev bileceğim bir gezi yazısına daha buyurun bakalım..

Gezekalın..

Dr Ümit Kuru

18.07.2015 Saat 10:19

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.