Ortaya Karışık Orta Amerika: Kanalın Ülkesi; PANAMA

Bazen gezdiğiniz yerin önemini, gezdiğiniz anda yeteri kadar anlayamıyorsunuz. Panama Kanalı’nın Atlantik Okyanusu tarafında, Aqua Clara Kilitleri Ziyaretçi Merkezinde, dünyanın en büyük cruise gemilerinden 292 metrelik Emerald Princess‘in geçişini izlemiş, kanalın açılan kilitlerine hayran kalmıştım. Ama bu yazıyı hazırlarken bilgilerim arttıkça o gün gördüklerim hakkında daha fazla heyecanlandığımı, şaşırdığımı, üzüldüğümü ve o kanalda o anda gördüğümün ötesinde anlamların olduğunu fark ettim. Panama’yı bağımsız bir ülke yapanın, Panama Kanalı olduğunu söylemem size abartı gibi gelebilir. Panama Kanalı sadece bir kanal değil, bunun ötesinde Panama ülkesinin varlık nedeni. Bu nedenle gezimizin Panama bölümünü, Panama Kanalı‘ndan başlayarak anlatacağım.

Latin Amerika ülkelerinin her birisinin, onları ilk anda akla getiren kendine has özellikleri var. Örneğin “Pure Vida-Sade/Basit Yaşam” denince akla Kosta Rika, “Simon Bolivar” denince Venezuela, “Sandinista” denince Nikaragua, “Kanal” denince de Panama aklımıza geliyor.

Dünyada en önemli olan 2 kanal mevcut; Bir tanesi Süveyş Kanalı, bir diğeri ise Panama Kanalı. Coğrafik konumu Panama için şans mıdır? Şansızlık mıdır? Bu soruların yanıtı aklımda hala netleşmedi. Panama Kanalı bugün ülkenin önemli bir gelir kaynağı ve dünya ticaretinin %4 kadarı da bu yol üzerinden dönüyor. Ancak bağımsızlığının kazanılmasından, yakın zamana kadar bu kanalın Panama’nın kendisi için bir bela olduğunu bilmemiz gerekir. Emperyalist güçler için kanal, Panama’nın kendi halkına bırakılamayacak kadar önemli olmuştur. Bir başka gerçek ise kanalın yapım aşamalarını takip edince Panama’nın da tek başına böyle bir projeyi gerçekleştirmesinin imkansız olduğudur. Zorlu doğa ve coğrafik koşullarda yapılan, kocaman Fransız şirketlerinin iflasına neden olan bir kanalı, Panama gibi ülkelerin yapmalarını da beklemek hayal olsa gerek. Panama Kanalı yapım sürecinin tarihine bakacak olursak ilginç dersler çıkartabiliyor ve dramatik öyküler öğrenebiliyoruz.

Panama Kıstağında bir denizden diğer denize kara yolu ile ulaşımın olabileceğini ilk kez gösteren Avrupalı, 1517 yılında Vasco Nunez de Balboa‘dır. O zamandan beri bir denizden (Atlantik), diğer denize (Pasifik) ulaşmanın kolay yolları aranıp durdu. Meksika’da Tehuantepec, Nikaragua ve Panama Kıstakları üzerine kanal yapıldığında denizden denize en kısa yol olarak ön plana çıkmışlar.

SİMON BOLİVAR

16. yüzyıldan 1821 yılına kadar Panama dışındaki Orta Amerika ülkeleri, İspanyol İmparatorluğu içinde Guatemala Başkomutanlığını oluşturuyordu. 1823-1841 yılları arasında bu bölgede İspanyollara karşı bağımsızlık savaşı verilmesi sonrası Meksika’nın Chipas Eyaleti, Guatemala, El Salvador, Belize, Honduras, Nikaragua ve Kosta Rika’yı içine alan Orta Amerika Federal Cumhuriyeti Kuruldu.

1810’lu yıllarda Simon Bolivar önderliğindeki Venezuela, İspanyollardan bağımsızlığını kazandı. Simon Bolivar bunu takip eden dönemde tüm Latin Amerikayı içine alan bir birleşik devlet kurmak için İspanyol yönetimine karşı mücadele verdi. Bu mücadele sonucunda 1819’da, bugünkü Venezuela, Kolombiya ve Ekvador’u içine alan bir cumhuriyet kuruldu. Adına Büyük Kolombiya (Gran Colombia) dendi ve cumhurbaşkanlığına da Simón Bolívar getirildi. Panama, bağımsızlığı için savaşlara girmiş bir ülke olmasa da, 19. yüzyılda bölgede esen bağımsızlık rüzgarlarından faydalanmayı bildi.1821 yılında Panama da, Büyük Kolombiya Cumhuriyetine katıldı.

Latin Amerika’nın idealist amaçlarla kurulan bu cumhuriyetlerinin ömürleri maalesef uzun olamadı ve birliği oluşturan devletler yaşanan iç savaşlar sonucunda dağıldılar. Önce Bolivar’ın en büyük düşü olan Büyük Kolombiya Cumhuriyeti parçalandı ve birliği oluşturan ülkeler 1830’da tamamen ayrıldılar. Sonra da Orta Amerika Federal Cumhuriyeti ülkeleri 1841’de birlikten ayrıldılar ve kendi iç çekişmelerine döndüler.

1821 yılında gönüllü olarak Gran Colombia’nın bir parçası olan Panama, diğer ülkeler birlikten ayrıldıkları halde 1899 yılına kadar Kolombiya’nın bir parçası olmaya devam etti. O dönemlerde Amerika Kaliforniya’da bulunan altına hücum hareketi nedeniyle kıtalar arası kestirme yol bulmak için eyleme geçildi. Çünkü Amerika’nın batı sahilleri limanlarından, doğu tarafı sahillerine ulaşmak aylar sürebiliyordu ve masraflıydı. Tüm Güney Amerika Kıtasını dolanmak gerekiyordu. Nikaragua’da San Juan Nehri üzerinden Nikaragua Gölü’ne ulaşıp, oradan kara yoluyla kısa bir aktarma sonucu yeniden deniz yoluna ulaşmak ancak geçici bir çözüm olmuştu.

Teknolojik gelişmeler ve ticari zorlamalar ile Panama Kıstağında bir kanal açma fikri uygulamaya konuldu. O zamanlar Akdeniz ile Kızıldeniz’i Süveyş Kanalı‘nı açarak birleştirmeyi başarmış olan Fransız diplomat Ferdinand de Lesseps öncülüğünde Fransız grup 1881 yılında kanalın inşasına başladı. Fransızların Panama projesi deniz seviyesine kadar kanal kazma fikrine dayanıyordu. Su havuzları ile su seviyelerini düzenleyen kilit sistemi projede yoktu. Ancak Panama Kanalı Projesi, Süveyş Kanalı Projesine göre çok farklı ve zorluydu. Ferdinand de Lesseps ve mühendis grubu, bölgenin coğrafyasını, bölgedeki sıtma ve sarı humma gibi salgın hastalıkları çok hafife almıştı. Kanal inşası mali kaynakları ve insan gücünü tüketti. 1889 yılına kadar süren kanal projesi Fransızlarca hiçbir zaman tamamlanamadı. Dokuz yıl boyunca 82 km’lik kanaldan sadece 9 km ilerleme sağlanabildi. Kanalın deniz seviyesinde olması yerine kilit sistemi ile göl seviyesine çıkartılması ve sonradan tekrar deniz seviyesine indirilmesinin bölge şartları için daha doğru bir kanal projesi olduğu anlaşıldı. Kanalın yapımı sırasında toplam 80.000 işçiden 30.000’e yakını başta sıtma ve sarı humma olmak üzere, tropikal hastalıklardan hayatını kaybetmişti. Büyük insan kaybı, teknik ve finansal sorunlar sonucunda 1889 yılında Fransız şirket battı.

Fransız girişimi başarısızlıkla sonuçlanınca projenin haklarını devredip zarardan dönmeye çalışan Fransız sermayedarlar, Amerika Birleşik Devletleri sermayedarlarına hisselerini ve haklarını satmaya çalıştılar. Amerikalılar kendilerini ağırdan aldılar ve imtiyaz haklarının bedelini ciddi şekilde düşürttüler. Kendi topraklarında olan Panama Kanalının hak ve imtiyazları için sistem dışına itilen Kolombiya, Amerika Birleşik Devletlerine imtiyaz hakkı vermeyi kabul etmedi. ABD ve Fransa yönetimleri bunun üzerine Panama’nın bağımsız ülke haline gelmesinin gereğine karar verdiler. Başkan Rosvelt donanmadan gemileri Panama’ya yolladı. Panama bağımsızlık hareketine askeri destek verildi. 1903 yılında Panama bağımsız bir ülke oldu. Böylece Kolombiya bu satıştan 5 sent bile alamadığı gibi, sınırları içinde olan Panama topraklarından da oldu.

1899-1902 yılları arasında gerçekleşen Bin Gün Savaşı‘nın bir sonucu ve Amerika Birleşik Devletlerinin baskısı altında Panama, 1903 yılında bağımsızlığını ilan etti. Amerika’nın “Panama’ya demokrasi gelsin, hür dünyanın özgür ve bağımsız bir üyesi olsun” gibi bir derdi hiç olmadı. Onun derdi dünya deniz yolu ticareti üzerindeki Panama’nın konumunun önemi ve Panama Kanalı üzerinde tek söz sahibi olabileceği, imtiyaz haklarını elde edebileceği bir Panama’nın var olmasıydı. Yeni Panama Cumhuriyeti Hükumeti, Philippe Bunau-Varilla‘yı (Fransa’nın Panama Kanal inşa etme çabasında yer almış bir Fransız mühendis) “Olağanüstü Elçi ve Tam Yetkili Bakan” olarak atadı. O ve ABD Dışişleri Bakanı Hay, 1903 tarihli Hay-Bunau-Varilla Antlaşması‘nı müzakere ettiler. Antlaşma sonucunda yeni hükumete 10 milyon dolar ödeme karşılığında ABD’ye kanal için sonsuza kadar 17 km genişliğinde bir arazi şeridi verildi. Panama’ya yıllık 250.000 USD para verilecekti ve Panama’nın bağımsızlığına ilişkin olarak ABD garantör devlet olacaktı. Bu arada Fransızlar da başarısız oldukları kanal inşası için yaptıkları harcamalar karşılığı 40 milyon dolarlık ödeme alacaklardı.

Amerikan mühendisleri ve yönetimi Fransızların mühendislik başarısızlığından çok iyi dersler çıkarttılar. Önce çalışanların sağlıklarını garanti altına almaları gerekiyordu. Bunun için o zamanın yeni tıbbi çalışmalarında Sıtma ve Sarı Humma’nın bulaştırıcısı olarak görülen sivrisineklerle mücadele ettiler. İlk olarak bataklıkları kurutup, sivrisinekleri yok ettiler. İki yıl süren bu çalışmalara ek olarak işleri kolaylaştırmak için demir yolu inşaatını tamamlayarak lojistik sorununu çözdüler. Buharlı iş makineleri getirtilerek kazı çalışmalarını hızlandırdılar. Daha da önemlisi kanal yapımında doğru projeyi, yani kilit sistemini uyguladılar.

Panama Kanalı için inşaatının başladığı 1881 yılından, bittiği tarih olan 15 Ağustos 1914’e kadar milyonlarca doları bulan bir para harcanmıştır. Ama sonunda San Francisco-New York arası 22.500 km iken, Panama Kanalı ile bu mesafe 9.500 km’ye indirilebilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri, Panama Kanalı ve çevresindeki Panama Kanal Bölgesini 1977 Torrijos-Carter Anlaşmaları ile Panama’ya devredene kadar kontrol etmeye devam etti. Bir Amerika-Panama ortak denetim döneminden sonra, kanal 1999’da Panama hükumeti tarafından devir alındı. Kanal şu anda hükumete ait Panama Kanalı Otoritesi tarafından yönetiliyor ve işletiliyor. Buna ek olarak kanala yine önemli bir finansal harcama ile, 2007-2016 tarihleri arasında 3. bir kilit sistemi daha yapıldı ve kanal genişletildi.

Gemiler kanalın Atlantik tarafındaki Gatun Kilitlerinden veya yeni yapılan Agua Clara Kilitlerinden, Pasifik tarafında ise Miraflores ve Pedro Miguel Kilitlerinden veya yeni yapılan Cocoli Kilitlerinden geçerek kanala giriyorlar. Orijinal kilitler iki şeritli bir konfigürasyona sahipken yeni ve genişletilmiş kilitler tek şeritli. Sonuç olarak orijinal kilitler bir ve iki numara olarak adlandırılırken, yeni kilitler üç numara olarak adlandırılıyorlar.

Pasifik Okyanusu tarafından giriş yapan gemi, Miraflores Kilitlerine varıyor. Burada 2 adet kilit sistemi var. Kilit sistemine giren gemiler deniz yüzeyinden 16,5 metre yükseğe çıkartılıyor ve Miraflores Gölüne giriliyor. Gölün geçişi 1,5 saatte tamamlanıyor. Miraflores Gölü geçildikten sonra Pedro Miguel Kilitine varılıyor. Burada tek kilit var ve bu sistemle gemi deniz yüzeyinden 9,5 metre daha yukarı kaldırılıyor. Böylece gemi deniz sevisinden 26 metre yukarıya kaldırılmış oluyor. Daha sonra 12,5 km’lik Culebra Kesimi geçiliyor (eskiden kesimin inşasını yöneten Amerikalı binbaşı Gillard anısına Gillard Kesimi de deniyor). Kanalın inşasının en zorlu kısmı da burası olmuş. Culebra Kesimi Panama’daki kıtaları bölen suni bir vadi. Bu yapay vadi zamanının en önemli mühendislik başarılarından bir tanesi olarak kabul ediliyor.

Culebra Kesimi sonrasında Gatun Gölü‘ne giriliyor. Gatun Gölü geçildikten sonra 3 kilitli Gatun Kilitlerine ulaşılıyor. Burada gemi Atlas Okyanusu seviyesine kadar 26 metre indiriliyor. Sonunda 82 km’lik Panama Kanalı yaklaşık 10,5 saatte geçiliyor. En son olarak 3,2 km’lik bir kanal geçilerek Karayiplere varılmış olunuyor.

Açıldığı yıldan bugüne kadar 1.000.000 üzerinde gemi kanaldan geçmiş. Her sene 14.000’den fazla geminin geçtiği ve bu gemilerle taşınan yük miktarının 200 milyon tonu aştığı tahmin ediliyor. Kanaldan geçen her gemi, yükün boyutuna, tipine ve hacmine göre geçiş ücreti ödüyor. Geçiş ücretleri Panama Kanalı Kurumu tarafından belirleniyor. Kanalı 1928 yılında yüzerek geçen ve bunun için 36 Cent ödeyen Amerikalı Richard Halliburton kanal için en düşük ücreti ödeyen kişi olmuş. En büyük kargo gemileri için geçiş ücretleri yaklaşık 450.000 doları bulabiliyor.

Bu bilgiler sonrası Panama Kanalı gezi izlenimlerime gelince; Bir kere korkunç derecede etkileyici bir yerdesiniz. Aşağıya kendi çektiklerimden bir video da eklemiş bulunuyorum. Panama Kanalını ziyaret etmek için birkaç alternatifiniz var. Bunlardan klasik olanı trenle Colon‘a gitmek ve orada Gatun Kilitlerinden gemi geçişlerini izlemek. Ancak tren seferleri pandemi döneminden beri yapılmıyor. Biz bir umut, “tren seferleri açılır mı?” dedik ve son güne kadar bekledik ama seferler açılmadı. Otobüsle Colon’a gittik ve oradan da yeni kilit sistemi olan Aqua Clara Kilit sisteminde ziyaretçi merkezinden geçişi izledik.

Alan çok kalabalık oluyor. İyi bir yer kapmanız ve iyi fotoğraf için pozisyon almanız gerekiyor. Sonrasında da bir konferans salonunda kanal ile ilgili bir görseli izledik. Bu alanda bir de orman içi yürüyüş parkuru vardı.

Bir diğer alternatif Panama Kanalı geziniz ise Miraflores Kilitleri Ziyaretçi Merkezi olabilir. Hangi taraftan izleyeceğiniz sizin tercihinize kalmış artık.

Panama Kanalı yapım öncesi imtiyaz hakları için verilen mücadele, yapımı sırasında yaşanan zorluklar, kaybedilen canlar düşünüldüğünde asla basit bir proje olarak görülemez ve görülmemelidir. Onun için verilen mücadele de asla bitmeyecek ve kanalın yönetimi Panama halkının kendisine gerçekte asla bırakılmayacak gibi. Bunu 2006 yılında kanalın genişletilme projesini kazanan İspanyol şirketinin elinden bir şekilde projenin alınıp, Amerikan şirketine verilmesi sürecinden anlayabiliyoruz. Her ne olursa olsun Panama Kanalı insan eliyle yapılmış olan dünya harikalarından bir tanesi olarak kabul ediliyor.

Bir gün Panama Kanalı’nı ziyaret etme şansınız olursa sadece kanaldan geçen gemilerin fotoğrafını çekmekle kalmayın. Bir ülke kurulmasına neden olmuş olan kanala bir süre de olsa bakıp orada doğaya karşı yıllarca verilen insanoğlu mücadelesini, bu uğurda verilen canları bir düşünün.

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

02.05.2023