Her Köşesinde Başka Bir Tat-Portekiz: Fatima-Porto

Sevgili babam anısına…

01.06.2012

IMG_6896-001.JPG Haydi, bugün bir değişiklik yapalım ve bir öyküyle yazıya başlayalım..

Burası çok gerçek; Emeviler bir dönem İber yarımadasında, bugünkü Portekizi de içine alan topraklarda hakimiyet kurmuşlar. O zamanlar bu topraklarda yaşayan bir soylunun, Fatma (Fadima) adlı bir kızı varmış. Haydi! Fatma’ya Arap Prensesi diyelim… Bir gün Gonçalo Hermigues adlı bir şövalye, bir saldırı sonrasında bu Arap Prensesini kaçırmış. Şövalye, prensesi Serra de Aire tepelerinde bir köye götürmüş. Gel zaman, git zaman prenses kendini kaçırana aşık olmuş ve onunla evlenmek için de Hristiyanlığa geçmiş. Eh! Adı da Fatma kalacak değil ya? Adını da Oureana’ya değiştirmişler. Şövalye hırslı mı hırslı.. Topraklarını, sağa sola saldıra saldıra büyütmüş de büyütmüş ve kendi topraklarının Kralı olmuş. Bu krallık adına da Portekiz denmiş. 

Evet sevgili Sanal Gezginler, bugün gezeceğimiz bölüm Fatima Şehri ile başlıyor. Hikaye abartılı anlatılsa da kaynakların yazdığı bunlar. Fatima adı, şövalyenin kaçırdığı bu Arap Prensesinden geliyor. 

Bu yerleşim yeri 1568 yılından beri kurulu ve bu alanda geniş otlaklarda koyun sürüleri her zaman beslenir.

4771880923_1605815959_b-002.jpg

Portekiz’de Lizbon’un 170 kilometre kuzeyindeki Estremadura Bölgesindeki Fatima, küçük bir kasaba ve kendi halinde iken 1917 yılında yaşanan bir olay nedeni ile ünleniyor.

3 T UMAX     PowerLook 3000   V1.8 [4]Bugün hep hikaye yazasım var; Çobanlık görevi verilen Lúcia dos Santos, kuzenleri Francisco ve Jacinta Marto adlı 3 çocuk 13 Mayıs 1917’de Cova da Iria adlı bir yerde koyunlarını otlatırlar. Birden bire gökyüzü kararır ve beyazlar içinde ışıkla parlayan bir kadın belirir. Çocuklardan bir tanesi kadını görür, bir tanesi duyar, diğeri ise hem duyar ve hem de görür. Çocuklara göründüğü yere bir kilise yapılması isteğini belirtir, 1 ay sonra tekrar geleceğini söyler ve sonra ortadan kaybolur. İlk göründüğü 13 Mayıstan, son göründüğü 13 Ekime kadar her ayın 13’ünde aynı yerde çocuklara görünür ve isteğini tekrarlar. Çocuklar başlangıçta korkudan ailelerine konudan bahsetmeme kararı alır. Ama çocuk bu! Durur mu? Bir tanesi ailesine durumu anlatır. Aileler Meryem Ana’nın çocuklara göründüğü fikrine kapılır. Bir daha ki ay aileler çocuklarla birlikte aynı yerde olurlar. Meryem Ana aynı yerde çocuklara görünür ama aileler onu göremezler. Çocukların trans halinde olduklarını fark eden aileler Meryem Ana’nın çocuklara göründüğü fikrine iyice inanırlar. Konu dini yetkililere iletilir. Olay dallanır, budaklanır. Her buluşmada kalabalıklar artar. 13 Ekim 1917’de son buluşmada bu meydanda 70000 kişi toplanır. Hikaye bu ya! O gün bardaktan boşanırcasına bir yağmur yağar, kapkaranlık, bulutlarla kaplı bir hava varken birden bulutlar ayrılır, güneş çıkar. Toplananlar güneşin hareketlerine, renk renk ışık saçmasına şahit olurlar. Bu olay sonrası orası artık kutsal yer kabul edilir. Oraya bir haç dikilir. 1918’de de Cova da Iria’ya küçük bir şapel yapılır, içine Meryem Ana heykeli konur.

IMG_6520-001.jpg

Hikaye devam ediyor; Son görünmede Meryem Ana 3 kehaneti çocuklara fısıldar. Çocuklardan Francisco 1919’da, Jacinta ise 1920’de grip salgını sırasında hala çocuk yaşında iken ölürler. Lucia ise manastıra kapanır ve 2005 yılına kadar yaşar. Çocuklardan Lucia anılarını yazıya döker ve Meryem Ana’nın kehanetleri ile birlikte bunları Vatikan’a iletir. Kehanetlerden bir tanesi İkinci Dünya Savaşı, ikincisi komünist Rusya’nın yıkılması. Üçüncüsü için Papanın (Ağça’nın marifeti olan) vurulmasını söylüyorlar. Sonuncu kehanet bu hikayeye pek uymadı bence ve buna inanmayıp, üçüncü kehanetin daha açıklanmadığına ve tam bir felaket olduğundan açıklanmaya korkulduğuna inananlar var. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Neyse dönelim günümüze; Alana geldiğinizde mekandaki mistik kokuyu hissediyorsunuz. İlk girişte kocaman bir haç ve üzerinde çarmıha gerili Hz İsa görünüyor. Arkada ise girişinde kocaman bir tespihin asılı olduğu bir oditoryum var. Burada 6000 kişi toplanabiliyormuş. Önce buraya ziyaret ettik.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Arkasından Vatikan benzeri ama küçük bir modeli olarak yapılan bir yapının olduğu yere doğru yürüdük. Buraya giderken solda 1 mt genişliğinde beyaz bir yolun olduğunu gördük. İnsanlar buradan kiliseye doğru dizleri üzerinde yürüyerek gidiyorlar ya da kiliseden alanın başlangıcına kadar aynı işi yapıyorlar. Böylece hacı olunuyor. Gelmişken 2-3 diz atıp yürüdük biz de..

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

IMG_6602-001.jpg

Sonra da Cova da Iria’da bulunan küçük şapeli gördük. Küçük Vatikan benzeri girişi olan kilise içini gezdik. Üç küçük çocuğun mezarları da burada. Onların başında dua eden insanlar vardı. 2017 yılında Papa bu üç küçük çocuğu aziz mertebesinde olduğunu ilan etmiş.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Her yıl bu alana yaklaşık 5 milyon kişi hacı olmaya geliyor ve 13 Mayıs ile 13 Ekim tarihlerinde yüz binlerce kişi alanı dolduruyor. Bu kadar yoğun ziyaret karşısında Fatima Kasabası 1997 yılında şehir statüsüne alınmış. 

Bugün Fatima sonrası hedefimiz önce Coimbra şehrini ziyaret ve sonra da 2 gece kalacağımız Porto’ya devam etmek. Fatima’dan Coimbra’ya yol çok güzel. Bu kadar mı yeşil olur her yer?

P5170101.jpg

Coimbra, Lizbon’dan 200, Porto’dan 100 km uzaklıkta ve bir üniversite şehri. 1290’da kurulan ve halen Portekiz ve hatta tüm Avrupa’nın en eski üniversitesi olma özelliğini taşıyan Coimbra Üniversitesi UNESCO Dünya Mirası Listesi içinde. Sırf bu yüzden bile bu şehir görülmeli.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Coimbra’ya varınca rehberimiz önce Santa Clara-a-Nova Manastırı’na gideceğimizi söylediğinde ” Bir günde bu kadar kilise mi gezilir?” diye içimden sormadım değil hani! Ama kilise bahane, yukarıdan müthiş bir şehir manzarası var. Burayı sakın es geçmeyin! Şehir içinden akan Rio Mondego Nehri ve ayaklarımızın altında Coimbra Şehri müthiş gözüküyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu manzara için gidilen yer sonrasında midelerimiz zil çalmaya başladı. Yine nefis bir mekanda, yine nefis bir yemek yedik. Bol bol da şarap içildi tabii ki..

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bugünün en önemli gezi yerlerinden birisi Coimbra Üniversitesi gezisiydi. Kuruluşu 1290’lara dayanan üniversitenin ilk yeri Lizbon. Bir süre Portekiz’in başkentliğini yapan Coimbra Şehri ile Lizbon arasında taşınıp duran Üniversite, 1537 yılında şimdiki yerine gelmiş. Dünyanın en uzun süredir işlev gören üniversitesi unvanına da sahip.

IMG_6789.jpg

Üniversite bölgesi başlangıçta insanı etkiliyor. Üniversitenin ana kapısı çok heybetli. Her taraf öğrenci dolu. Öğrencilerin bazıları telaşta. Onların, o gün mezuniyet töreni varmış. Bu üniversite öğrencilerinin eskiden beri var olan bir özelliği var. Her yerde siyah cübbe ve kravatlı olmaları yakın tarihlere kadar zorunlu imiş. Şehirde de hep öyle gezerlermiş. Yakın zamanda bu zorunluluk kalkmış. Yine de bazı öğrenciler o kıyafetle geziyorlar. Ben olsam o kıyafetle gezerdim. Çok karizmatik bir hava veriyor doğrusu. Bahçenin ortasında üniversiteyi kalıcı olarak Combria Şehrine taşıyan  Kral João III’ün heykeli var.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Önce üniversitenin şapelini gezdik. Minicik bir şapele bu kadar süslemeyi nasıl sığdırabildiler ki? Anlamak mümkün değil ama hayran kalmamak da elde değil.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kütüphane ise üniversitenin en önemli yerlerinden. Buradaki tahta oymaları görmenizi isterdim. Burada bulunan kitaplardan çok eski olanlar var. İçeriye girerken kuyruk oluyor. Gruplar halinde alıyorlar. Fotoğraf çekmek? Zinhar yasak! Çaktırmadan bile çekemedim.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Üniversitede sınav salonları da var. Bunlardan birisi büyük salon. Burada yazılı sınavlar olurmuş, bilmiyorum belki de hala oluyor. Ama ben o salonda sınava girsem, tavandaki işlemelere bakacağım diye sınavda kesin çakardım!

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bir de sözlü sınavların olduğu küçük bir salon var. Bu üniversite de okumak da, yan sınıfın kızlarına aşık olmak da, bahçesinde şehrin panoramasına baka baka gıybet yapmak da ne zevkli olurdu benim için.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Üniversite şehrin tepesinde kurulu olduğundan hem şehir ayaklarınızın altında ve hem de nehir manzaranız var. Buralardan manzara fotoğrafları almayı ihmal etmeyin.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Üniversiteyi gezerken zaman zaman dışarıdan gençlerin bağırışları geliyordu. Camdan baktığımda, turistlere poz verip keplerini ve cübbelerini havalara fırlatan gençler gördüm. “Ulen! Şanssızlığa bak! Orada olamadım ve fotoğraflayamadım” diye hayıflanıp durdum.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Ama gençler mezun olmanın sevinci ile her isteyene 10-15’li gruplar halinde aynı pozları verip duruyorlar. Biz de bu anlardan bir tanesi yakalayıp, “Keyfini sürün bu anın gençler, ileride bu anın sıcaklığını her anımsadığınızda yaşayacaksınız” diyerek bol bol fotoğrafladık. 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Üniversite gezisi sonrasında yürüyerek aşağılara indik. Eski şehrin dar sokaklarında dolaştık.

Bir süre nehre bakan kafelerde oturup keyif yaptık. Sonra da aracımıza doluşup, 100 km yol yapıp, Porto Şehrine ulaştık.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Porto’da otele yerleşip kısa bir dinlenme sonrasında akşam yemeği için otel yakınında bulunan Casa Agricola’ya gittik. Yine özel bir yer, yine güzel yemekler..Kilo alacağız arkadaş ya!!

Gezekalın ve aydınlık kalın..

Dr Ümit Kuru

01.06.2017 Saat 20:58