• Arşivler

  • Diğer 531 aboneye katılın
  • Mart 2013 den beri

    • 378.073 ziyaretçi
  • Aralık 2025
    P S Ç P C C P
    1234567
    891011121314
    15161718192021
    22232425262728
    293031  

Salalah / Umman Gezisi-Batı Salalah

Salalah’da kaldığımız kısa sürede Salalah’ın batı kısımlarını da ziyaret etmeye çalıştık. İstanbul’da Batı Salalah gezilerini planlarken en uzakta olan Fazayah Plajına kadar gidiyorduk. Son durak olan Fazayah Plajına giderken Coconut Street, Haffa Souk, Dahariz Lagünü Kuş Gözlem Yeri, Al Baleed Arkeolojik Parkı ve Frankincense Toprakları Müzesi, Mughsail Plajı, Marneef Mağarası ve hava deliklerine de uğrayacaktık. Bu gezi tüm bir günü alabilecek gezi programıydı. Ama tatil gün sayımızın az olması gerçeği ile plajı ve yemekleri son derece güzel bir otelde vakit geçirmenin baştan çıkarıcı cazibesi yan yana gelince programı değiştirmek zorunda kaldık. “Belki bir gün kalan kısımlar için bir daha yolumuz buralara düşer” diyerek Batı Salalah’ta gezdiğimiz kısımları sizlerle paylaşmaya başlayalım.

Gezimize biraz geç başladık. Bunun nedeni Al Baleed Arkeolojik Parkının açılış saati olan 15:00’de orada olacak şekilde geziyi ayarlamaktı. İlk durağımız Coconut Street denen yer oldu.

Salalah tropikal meyve bahçeleri ile ünlü. Kokonat Caddesi, tahta kulübeler içinde her türlü tropikal meyvelerin satıldığı bir yer. Burada sıralanmış olan kulübelerdeki satıcıların birinden meyve satın aldık. Bir kilo muz için 300 Baizas (yaklaşık 24 TL) ödedik. Kokonat Caddesi’nde, otelde yediğimiz öğle yemeğinin hemen sonrası olunca pek bir şey denemek istemedik. Ama tezgahlar denemek isteyebileceğiniz bildiğiniz ve bilmediğiniz bir sürü meyve ile doluydu. Hiç bir şey denemeseniz ve yemeseniz dahi fotoğraf çekmek için bile gidilebilecek bir yer.

Sonraki durağımız Haffa Souk (Çarşı) oldu. Geçen Umman gezimizde bu çarşılardan güzel örnekler görmüştük. En iyi örnek olarak Nizwa’daki çarşıyı söyleyebilirim. Muscat’taki çarşı daha çok Hint ve Çin işi mallarla doluydu. Salalah buhurun memleketi olunca dükkanların çoğunda tütsü satışı yapılıyordu

Haffa, Salalah şehrinde semtin adı. Çarşıya verilen “Haffa Souk” ismi de bu semtten geliyor. Çarşının bir diğer ismi Al Husn Souk. “Al Hosn” Arapça “saray” demek. Umman’ın en önemli sultanı olan Sultan Kabus Bin Said’in bir sarayı da Salalah’ta bulunuyor. Çarşının saraya yakın olması nedeni ile buraya Al Husn Souk‘da deniyor.

Ad Dahariz Plajı beyaz ince kumu ve yer yer Hindistan cevizi ağaçları ile güzel bir plaj. Biz buraya flamingoların bulunduğu lagün için gittik. Muson yağmurlarında Ad Dahariz Deresi denize buradan kavuşuyor. Aslında muson mevsiminde dere kuş gözlemek için en güzel yermiş. Dere kenarına sıra sıra çardaklar da bu iş için yapılmış. Bizim gittiğimiz zaman dere yatağı kurumuş ve tek damla suyu da yoktu. Bu nedenle Ad Dahariz Plajına yönelip, oradan da lagüne doğru yürüdük.

Lagün kuş gözleme yeri olarak biliniyor. Daha sulu mevsimde bu lagün flamingolarla doluyormuş. Biz oradayken suyu çok azalmış olsa da lagünde bir kaç flamingo vardı. Onları fotoğrafladık ve sonrasında sahilde biraz yürüdük. Bu satırları yazarken Ad Dahariz Plajı ile ilgili çok güzel fotoğraflar gördüm. Bizim gezide bu kısmı da eksik yapmışız. Hindistan cevizi ağaçlarına doğru daha çok yürümeliymişiz.

Al Baleed Arkeolojik Parkı yakınlarında bir başka kuş gözleme yeri daha var. Buraya gitmeyi ihmal edebilirsiniz. Kuşları görmek için yanınızda dürbün olması gerekiyor.

Bu geziler beklediğimizden kısa sürünce arkeolojik park alanı açılışı için bir saatimiz daha kaldı. Biz de çay kahve içmek için Oasis Alışveriş Merkezine gittik ve vakit geçirdik. Sonrasında bu yönde yapabildiğimiz son aktivite olan Al Baleed Arkeolojik Parkı ve Frankincense Toprakları Müzesi gezilerimizi yaptık.

Tarihte bilinen ilk medeniyetlerden itibaren hemen hemen bütün dinlerde, dini törenler sırasında ateşe güzel kokulu madde atmak, yerine getirilmesi gereken önemli şartlardan biri sayılmış. Ele geçen arkeolojik buluntu ve yazılı belgelerden Çin, Hint, İran, Mısır, Mezopotamya, Anadolu, Yunan, Roma, Aztek ve İnka gibi eski medeniyetlerin hepsinde tütsü yakmanın manevi temizlenme ve tanrılara yaklaşma aracı olarak kabul edildiği biliniyor. Bu nedenle buhur (bahur) bir dönemler ticareti çok yapılan ve kıymetli bir tütsüymüş. Umman’da buhur (ya da Sığla ağacı) plantasyonları Wadi Dawkah‘ta bulunuyor.

UNESCO Dünya Mirası listesine göre Frankincense Topraklarını oluşturan dört bileşen var; Bunlar Al Baleed Arkeolojik Alanı, Sumhuram Eski Şehri (khor Rori), Wubar Arkeolojik Alanı ve Wadi Dawkah. Kayıp şehir Wubar’dan iç kesimlere kervanlarla buhur yollanırmış.

Al Baleed Arkeolojik Alanı ve Sumhuram Eski Şehri (khor Rori) ise bölgedeki antik limanlar ve bu limanlardan buhur, Afrika, Avrupa, Hindistan ve Çin dahil olmak üzere dünyanın diğer bölgelerine deniz yolu ile gönderilirmiş. Saati ayarlayamadığımızdan içeri giremeyip ancak dışarıdan gördüğümüz Sumhuram’da M.Ö. 4. yüzyıldan MS 5. yüzyıla kadar yaşam olmuş. Al Baleed ise 8. yüzyıldan, 16. yüzyıla kadar işlev gören antik bir liman.

İşte biz bugün Al Baleed Arkeolojik Alanı ziyareti yapacağız. Bu alanda aslında milat öncesi 2000’li yıllardan beri yaşam izleri mevcut. Ancak buranın esas önemi 8. yüzyıldan sonra buhurun bu limandan deniz aşırı ülkelere yollanmaya başlanması ile ortaya çıkıyor. Ünlü İtalyan Kaşif Marco Polo ve ünlü Faslı Gezgin İbn Battuta bu antik şehri ziyaret etmişler ve yazılarında muhteşem bir şehir olarak anlatmışlar.

Saat 15:00’i gösterince içeri giren ilk ziyaretçiler biz olduk. Ayrı olarak ücretlendirilen küçük golf arabalarıyla antik alanı gezebiliyorsunuz.

Al Baleed Arkeolojik alanında zamanın iktidardaki sultanlarının yaşadığı saraya ait kalıntılar var. Bu kalıntılar arkeolojik parktaki en büyük taş yığını.

Al Baleed’deki Ulu Cami, Al Baleed Cami olarak da biliniyor. Caminin kalıntıları etkileyici. Ulu Cami bir zamanlar var olan yerel mimarinin mükemmel bir örneği. 950 yıllarında yapıldığı tahmin edilen caminin toplam kapalı alanı 1.700 m2‘nin üzerindeymiş. Çatısında 144 sütun bulunuyor ve bunların çoğu hala bölgede görülebiliyor.

Alanda ki kazılar 1952 yılında başlamış. Daha kazılacak çok alan var gibi gözüküyor. Alanda sağlam olarak ayakta kalan diğer buluntular şehir surlarına ait. Alanda bir de lagün var.

Daha sonra Frankincense Toprakları Müzesini gezdik. Müzenin bir bölümü denizcilikle ilgili. Zamanında kullanılan gemilerin maketleri ve limandan çıkartılan denizcilikle ilgili buluntular var. Umman halkının bir zamanlar denizcilikte olan ileri düzeyleri ve öncülük ettikleri aletlerle ilgili olarak sunumlar yapılıyor.

Bu bölümün yanında ise gerek Al Baleed ve gerekse de Sumhuram Antik kenti kazılarından elde edilen buluntuların sergilendiği müze bölümü var.

Bu yazı ile Umman Salalah kenti ve civarı gezi izlenimlerimizi sizlerle paylaşmış oldum. Yeni yazılarda buluşmak üzere…

Gezekalın

29.02.2024

Salalah / Umman Gezisi-Doğu Salalah

Konakladığımız Fanar Hotel Salalah’a yaklaşık 25 km kadar doğuda kalıyor. İlk günü otel çevresini tanımakla geçirdik, sahilinden faydalandık. Bu arada ertesi gün için Salalah’ın doğusuna yarım günlük bir tur ayarlandı. Ama benim esas heyecanım başka! Sabah Marbat’ta şnorkelle dalış yapacağız. Geçen sene Umman’da Daymaniat Adalarında yaptığımız şnorkelle dalışın tadı hala damağımızda. Şnorkelle dalış sonrasında Marbat (Mirbat) eski şehir, Wadi Darbat, Khor Rori Arkeolojik Alanı gezilerimiz olacak.

Turun programını önceden yapmıştım ama şnorkelle dalış dahil gerçekleşmesi Fanar Hotel ekibi sayesinde oldu. Sabah bizi otelden alan araçla Marbat’a (ya da Mirbat) doğru yola çıktık. Marbat’ın otele uzaklığı yaklaşık 50 km. Umman’ın bu bölgesinin yolları çok düzgün. Buhur ticareti yanında Marbat’ın bir başka tarihsel önemi, 1972 yılında ayrılıkçı isyan hareketine ev sahipliği yapması. Marbat bir dönem Zufar Vilayetinin başkentliğini de yapmış.

Eski Marbat evleri, kerpiçten tipik yemen evleri tarzındalar. Pencere ve kapılar işlemeli. Bugün Marbat harap halde ve şehir tamamen terk edilmiş görünümde. Bir tek kalesi restore edilmiş.

Bize Marbat’ta şnorkelle dalış turunu ayarlayan ABT (Arabian Beach Tourism) firmasından Tanyel bey, dalış sonrası kısa bir Marbat şehir turu yaptırma nezaketini gösterdi. Kendisi Umman’ın bu bölgesinde bir kaç yıldır tüple dalış eğitmenliği yapan bir Türk. Fanar Hoteller grubu başındaki Mehmet Tunç Müstecaplıoğlu gibi, kendisi de burada tanıştığım Türklerden oldu.

Marbat Kalesi, Umman’da savunma amaçlı yapılmış son kalelerden sayılıyor. Tarihi 1806 yıllarına kadar gidiyor. Hem limana ve hem de Marbat çarşısına bakan bu küçük kale sonradan aslına uygun restore edilmiş.

Marbat’ta dalış, beklediğimden daha az etkileyici oldu. Bunda hava nedeni ile deniz suyunun bulanık olması bir neden olabilir. Bir başka neden ise geçen sene Muscat’ta şnorkelle dalış yaptığımız Daymaniat Adaları’nın çıtayı çok yükseklere taşıması olsa gerek. Aşağıdaki video bu şnorkel dalışında benim emektar Olympus makine ile çekildi.

Şnokel turunda sizi kıyıya yakın bir batık gemiye kıyıdan yüzerek götürüyorlar. Batık gemi çok sayıda deniz canlısına ev sahipliği yapıyor. Marbat sahilinde kıyıdan da şnorkel dalışı yapmanız mümkün. Ben daha çok kıyının hemen dibindeki kayalıkların civarında şnorkel yapmaktan zevk aldım. Bu kıyıda herhangi bir tesis yok. Bu nedenle eğer kendiniz gidecekseniz yanınızda suyunuzu filan götürmeniz gerekecektir. Dalış sonrası, önceden ABT firmasının kurduğu çadır altında çay, kahve ve atıştırmalıklarla vakit geçirdik.

Umman’da bir önceki gezimizde birkaç önemli wadi görme şansını yakalamıştık. Dhofari Dağı silsilesinde yer alan Wadi Darbat, içinde sadece birkaç güzel su havuzu bulunan o tipik vadilerden bir tanesi değil. Özellikle mevsiminde tam manası ile keşfetmek için kolayca bir gününüzü harcayabileceğiniz şelaleler, havuzlar ve nehirlerden oluşan tam bir doğa harikası. Maalesef şubat ayı Wadi Darbat’ın güzelliğini anlayabilmek için hiç de uygun bir mevsim değildi. Yine de görebildiklerimiz ortamın güzelliği hakkında bir fikir edinmemizi sağladı.

Muson mevsimi, Wadi Darbat’ta şelalelerin yoğun bir şekilde akmasına, doğanın parlak yeşile dönmesine ve gelişen bitki yaşamıyla canlı çeşitliliğinin artmasına neden oluyor. Yalnız yağışlı mevsim beraberinde kaçınılmaz olarak sisli, nemli ve yağmurlu bir hava olmasına da sebep oluyormuş.

Kaynaklarda bunun manzarayı gölgeleyebildiği, bazen suyun çok daha az mavi görünmesine neden olduğu yazıyor.  Ben şahsen bu olumsuzluklara katlanabilirim. Ama turizm sezonunda (Temmuz ve Ağustos) burada olan aşırı insan ve araç kalabalığı benim için katlanabilirliğin ötesinde kalır. Yine de yağışlı mevsimde burada bulunmak isterseniz tüm yol boyu park etmiş araçlar ve insan kalabalığına rastlamamak için sabahın erken saatlerinde burada olmanız tavsiye ediliyor.

Wadi Darbat’a ulaşmak oldukça kolay. Önce Wadi Darbat’ın tepe bölgesinden geziye başlamanızı tavsiye ederim. Buradaki nehir biz orada iken çok sakin akıyordu ve suyu da çok azdı. Nehirde ziyaretçilere tur attıran birkaç tekne vardı.

Bu alanda ilginç gelebilecek bazı kulübemsi evler bulunuyor. Anladığım kadarı ile bunlar yerel insanların kaldıkları yayla evleri.

Daha sonra Wadi Darbat’ın bizim orada bulunduğumuz ayı için tartışmasız en iyi yeri olan çağlayan şelaleleri bölümüne gittik. O mevsim için en kalabalık olan Wadi Darbat bölümü de sanırım burasıdır.

Burada yukarıdan aşağıya süzülen çok sayıda çağlayan var. Yukarı kısımda serbestçe gezen develer, ortama bir başka güzellik katıyorlar.

Yağışlı mevsimde 100 metre yükseklikten akan şelalenin bulunduğu kısım Wadi Darbat’ın son bölümü oluyor. Biz oraya gitmek için çaba sarf etmedik. Çünkü şelale kupkuruydu. Aşağıda soldaki ilk fotoğraf mevsiminde çekilmiş Wadi Darbat Şelalesi fotoğrafı, sağdakini ise ben çektim. Sağdaki fotoğrafta görülen beyaz kısım aslında kurumuş olan şelaleyi gösteriyor. Mevsimsel farkı net görebiliyorsunuz!

Diğer Wadi Darbat fotoğrafları, geçen sene Umman gezimizde bize rehberlik eden sevgili Basim Al Habsi tarafından mevsiminde çekilmişler. Sağ olsun! Kendisinden rica ettim ve yolladı. Kullanmama izin verme nezaketini gösterdi.

Wadi Darbat’ın sularında yüzmeye niyetiniz varsa buraya özgü bir paraziter hastalık olan Schistosomiasiz riski altında olduğunuzu hatırlatmak isterim. Wadi Darbat gezimiz sonrasında, yolda yukarıdan kuşbakışı fotoğrafını çektiğim Khor Rori’ye doğru yola düştük.

Taqah şehri yakınlarında bulunan Khor Rori çok önemli bir yerleşim yeri. Yazılı tarihi kaynaklarda MÖ 3. yüzyıldan itibaren adı geçiyor. Umman’ın İslamiyet’le tanışmadan önce varlığı bilinen en önemli arkeolojik alanı. Al Baleed arkeolojik alanı ve Frankincense Toprakları ile birlikte Umman’ın UNESCO Dünya Kültür Mirası yerleri arasında bulunuyor.

O zamanlar bölgede bulunan Ḥaḍramawt Krallığına ait bir yerleşim yeriymiş. Aslında burası Wadi Darbat’ın ağzında, çoğu doğa, bir kısmı insan eliyle bar şeklinde inşa edilmiş bir haliç. Zamanında Umman Denizi’nden halice gemiler girer ve mallarını boşaltırlarmış. Gemiler buradan buhur ve atları Hindistan’a taşır ve Hindistan’dan da buraya oranın mallarını boşaltırlarmış. Yani burası antik dönemin çok önemli bir limanı. MS 5. yüzyılda haliç ağzı gemilerin giremeyeceği kadar kumla kaplanınca burası önemini yitirmiş ve terk edilmiş.

Yanılmış olabilirim ama okuduklarımdan algıladığım Khor Rori denince arkeolojik alanın liman kısmını, Sumhuram denince buradaki yerleşim yerini anlamak gerekiyor. Efsanevi Saba Kraliçesinin yazlık sarayının da burası olduğu turistlere söylense de tarihsel olarak dönem uymuyor.

Biz araba ile arkeolojik alana vardığımızda, bizi büyük bir sürpriz karşıladı. Müze, cuma ve cumartesi günleri saat 15:00 ile 18:30 arası açıkmış. Diğer günler ise saat 08:30’dan itibaren açık oluyormuş. Ziyaret günümüz cuma ve saat ise 13:00’dü. Dolayısı ile 2 saat beklemek gerekecekti. Otelin arabası sabahın erken saatlerinden itibaren bu gezi için bize tahsis edildiğinden aracı orada o kadar saat bekletmek hiç uygun olmazdı. Biz de sadece dışarıdan bir kaç fotoğraf çekip alandan ayrılmak zorunda kaldık. Araç kiralasaydık bu önemli yeri ziyaret için mutlaka beklerdik. Arkeolojik alanın kapısından geçtikten sonra araçla belirli bir yere kadar gidiyorsunuz. Sonra ise yürüyerek antik şehri geziyorsunuz. Ülkeye dönüp bu yazıyı hazırlarken izlediğim videolarda antik kentin binalarının sağlamlığını görünce gezemediğimize çok hayıflandım doğrusu. Aşağıda izlediğim videolardan bir tanesinin bağlantısını verdim.

Khor Rori sonrasında Taqah Köyüne gezi yapılabilirdik. Sardalya balıkları ve balıkçılarıyla ünlü olan bu köyde bir de kale var. Burayı da zaman nedeni ile gezmedik. Hotelin aracını daha fazla tutmak istememe arzumuz, Fanar Hotelin güzel yemeklerine ve sahiline bir an evvel dönmek arzumuzla birleşince dönüş yoluna geçtik.

Salalah’ın doğu tarafı ile ilgili olarak sizlerle paylaşabileceklerim bunlar. Zaman dar ve konakladığımız alan çok güzel olunca klasik olarak her tarafa gitmek gibi bir teşebbüsümüz olamadı. Bu davranışımızda geçen sene Umman’ın iç kısımlarına yaptığımız gezinin varlığı da etken olmadı değil tabii ki! “Umman’da geçen sefer bolca kale gördük. Taqah Kalesini görmesek de olur” dedik doğrusu. Aşağıdaki fotoğraflara bakınca bize hak vereceksiniz…

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

24.02.2024

Salalah / Umman Gezisi-Giriş

İkinci kez Umman’a gitmek mi? Bu Salalah gezisi de nereden çıktı?
2023 yılında Muscat’tan başlayan ve Umman’ın iç kısımlarını kapsayan gezimizin yazısını sizlerle paylaşmıştım. Muscat’tan ülkenin güneyine, en son Sur şehrine doğru yol alıp, rotayı Wahiba Kumulları ve Nizwa’ya çevirmiş, büyükçe bir daireyi tamamlayarak tekrar Muscat’ta gezimizi bitirmiştik. Ülkenin en güneyinde olan Dhofar (Zufar okunuyor) bölgesine ise zaman kısıtlılığı nedeni ile gidememiştik.

Umman gezi yazımı okuyan gezginlerden sevgili Mehmet Tunç Müstecaplıoğlu bana ulaşarak “Umman’da yaşayan ve çalışan birisi olarak” yazımı ilgi ve beğeni ile okuduğunu ancak Umman ile ilgili yazımın eksik kalmış olduğunu ifade etti. “Nasıl yani?” diye sorduğumda ise Dhofar Bölgesi ve Salalah şehrini görmeden ve yazmadan bir Umman gezi yazısının eksik kalacağını kibarca belirtti.

Dhofar Bölgesinin UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde olan yerlere ve farklı doğal güzelliklere sahip olduğunu teorik olarak biliyordum. Ama Sur şehri ile Salalah arasının araba ile 1000 km’den fazla mesafesi olduğu gibi bir gerçeğimiz de vardı. Bu nedenle Umman gezimizde bu bölgeyi ihmal etmek zorunda kalmıştık. Ama Mehmet Tunç bey gibi bir gezginin lafını, hele ki kendisi orada yaşayan ve ülkeyi iyi tanıyan birisinin tavsiyesini dinlememek hata olurdu. İlk fırsatta, kısa da olsa, Umman’ın bu bölgesini de gezme şansını yakaladık. Bu paylaşım bu geziye ait ve önceki Umman gezi yazısını tamamlayan bir yazı olacaktır

Umman gezinize Salalah neden eklenmelidir?
Umman’ın 9 yönetim bölgesinden bir tanesi olan Dhofar (Zufar) Vilayeti ülkenin güney kısmında yer alıyor. Geçen sene gezdiğim kısımları ile Umman’ın coğrafyası beni zaten çok etkilemişti. Umman’ın bu bölgesinin coğrafyası ise ülkenin geri kalanından çok farklı ve benzersiz. Mevsiminde (haziran ortası-ekim ortası) yağmurların etkisi ile dağ taş yeşile bürünüyor. Ummanlıların Kaareef olarak adlandırdığı muson yağmurları döneminde körfez bölgesi ülkelerinden insanlar ve yerli turistler, kalan aylarda ise Avrupa ve Amerika kıtası insanları bu bölgeye akın ediyorlar. Hint Okyanusu’nun uzantısı Umman Denizi bu bölgenin kıyılarını görsel bir şölen sunacak şekilde işlemiş.  


Bölge her zaman deniz yolu ticaretinin yapıldığı doğal limanlara sahip olmuş. Bu bölgeden antik dünyanın geri kalanına buhur ve at yollanmış. “Buhur Toprakları-Frankincense Land”, Umman’ın UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde olan yerleri arasında. Geçen seneki gezimiz boyunca ancak bir tane buhur ağacına şahit olurken, bu bölgede hala çok sayıda buhur ağacını bir arada görebiliyorsunuz.

Bu yazıyı hazırlarken edindiğim ve bana ilginç gelen bilgiye göre dünyaya düşen meteorların yüzde 4,8’i bu bölgeye düşüyormuş. Frankincense Land Müzesini gezerken gördüğüm göktaşları bu bilgiyle anlam kazandı.

Bu bölgeye gitmeniz için bir başka neden ise bölgenin bembeyaz kumları ile plajları olabilir. Muscat’tan başlayan ve yukarıdaki harita da görüldüğü gibi bir daire çizerek yine Muscat’ta biten 6-7 güne sığdıracağınız yoğun bir Umman gezisi sonrasında, Muscat’tan Salalah şehrine iç hat uçuşu satın alarak plaj kenarı güzel bir tesiste geçireceğiniz 3-4 günlük bir tatilden keyif almanız garanti. Salalah’ın doğu ve batı taraflarına yapacağınız kısa geziler işi daha cazip hale getirecektir. Ben bu alternatifi ilk gezimde neden aklıma getirmedim hiç anlamadım.

Biz Fanar Hotel & Residences‘da konakladık. 14 km2‘lik çok geniş bir alanın bir kısmına kurulu, birbirinden farklı konseptlere sahip 4 otelden bir tanesi olan Fanar Hotel bize kendimizi evimizde ve özel hissettirdi. Her akşam dünyanın farklı yörelerinden leziz yemekleri tadarken beyaz kumsallı sahili ve güzel denizinden faydalandık. İki günümüzün 4-5 saatlik zaman diliminde ise kısa mesafe Salalah civarı gezileri yaptık.

Umman gezinize Salalah’ı eklemenin en uygun yolu ne olabilir?
Umman gezinize Salalah’ı da dahil etmek isterseniz ve vaktinizde kısa ise uzun araba yolculukları yerine Muscat’tan Salalah’a uçmanız uygun olacaktır. Aklımıza Salalah’a gitmek düşünce alternatif uçuş yollarını araştırmaya başlamıştık ki Pegasus Hava Yollarının kampanyası karşımıza çıktı. Pegasus’un 5 EUR’ya uçak bileti kampanyası tam da bu zamana denk geldi. Hemen Umman-Muscat için uçak biletlerimizi aldık. Ülkemizden Salalah’a doğrudan uçuş yok. Türk Havayolları, Oman Air ve Qatar Havayolları Muscat için diğer alternatif uçuşlarınız olacaktır.

Pegasus ile uçuşumuz 21:20’de başlayıp saat 03:15 de bitti. “Pasaport kontrolden geç, bagaj al” derken saat 04:30 gibi ancak dış hatlardan çıkabildik. Dış hatlardan valizinizle çıkınca havaalanı içinden ayrılmadan 4. kata çıkarak iç hatlar gidişe ulaşmanız gerekecek. Salalah’a Oman Air ya da Salam Air ile gidebiliyorsunuz. İstanbul Sabiha Gökçen havalimanından kalkan Pegasus uçağını tercih ederseniz, Oman Air’in Salalah’a saat 08:50’de kalkan uçağına rahat rahat yetişebiliyorsunuz. Havalanı içinde ayakları uzatıp dinlenebileceğiniz yerler var. Uçuş saatinize kadar buralarda dinlenebilirsiniz. Biz Muscat-Salalah-Muscat iç hat uçuşuna iki kişi için 76 OMR  ödeme yapmıştık. Bileti epey önceden almanın avantajını yakaladık. Muscat’tan Salalah’a uçuş normal şartlarda1 saat 40 dakika sürüyor.

Evet sevgili gezginler..

Buyurun bakalım Dhofar-Salalah gezi yazıma..

Gezekalın

16.02.2024

Arap Yarımadası’nın Ötesinde Bir Ülke: UMMAN-Misfat Al Abriyeen Köyünden Muscat’a Doğru

Sabah erken kahvaltı sonrasında kaldığımız butik otelin resepsiyonuna inip, bize köyü gezdirecek olan otel görevlisi ile buluştuk. Onunla birlikte köyün dün akşamdan gitmediğimiz ters tarafına doğru bir yürüyüş yaptık. Hurma, muz, mango ve nar ağaçları arasından yürüdük. Umman’a gelecekseniz Misfat Al Arbieen Köyünde, otele çevrilmiş tipik bir Umman evinde konaklamanızı, akşam ve sabah teraslarda yapılan tarıma, civardaki dağlara şahitlik ederek yürümenizi tavsiye ederim.

Bu arada bizim Basim sabahın körü bizler uykuda iken otele girip, terasından video bile çekmiş. Aşağıdaki video onun çektiklerinden yaptığım bir kolaj. Daha sonra ise aracımıza bagajlarımızı yükleyip Wadi Bani Awf’a doğru yola çıktık.

Umman’da turistik önemi olan iki dağ mevcut; Jebel Shams (Güneş Dağı) ve Jebel Akhdar (Yeşil Dağ). İki dağ da Hacer Sıradağlarının uzantıları oluyorlar. Dün Al Hamra Kasabasına girmeden önce araçla kısa bir off-road yaptığımız Wadi Nakhr’ın devamı, Hacer Dağlarının 3009 metre ile en yüksek noktası olan Jebel Shams’e ulaşıyor.

Jebel Akhdar’da adı gibi yemyeşil bir dağ beklentiniz olmasın. Jebel Akhdar deniz seviyesinden 2000 metre yükseklikte çoğunlukla kireç taşı yapısında arazisi, vadileri, Saiq Platosu ve tarıma elverişli olmasını sağlayan teraslarla dolu bir dağ. Bu taş yığını gözüken dağda hakim olan ılıman Akdeniz iklimi Şam gülleri, nar ve şeftali gibi ürünlerin yetiştirilmesine olanak sağlıyor.

Bugün yaklaşık 3 saat sürecek olan Wadi Bani Awf araba yolculuğumuzu ise Hacer Dağları’nın eşsiz manzaraları eşliğinde yapacağız. Balad Sayt Köyü devamında Rustaq şehrine devam edeceğiz. Bugünün sonunda artık Muscat Havaalanından ülkeye dönüyoruz.

Hemen başta söyleyeyim ki Wadi Bani Awf”da araba ile yolculuk size “Uzun sürdü bu yol!” hissini verebilir. Ancak bu yolculuğu yaşarsanız Umman’ın milyonlarca yıl önce okyanus altında olan topraklarının bugüne yansıyan coğrafik yapısının güzelliğine şahit olabilirsiniz.

Wadi Bani Awf’ın çoğu yerinde, iki aracın geçmesine izin vermeyecek kadar dar olan yollarda seyahat etmeniz gerekiyor. Rehberiniz olmadan bu yollarda araç kullanmanız gerçekten zor. Basim, çölden sonra bu yollarda da adrenalin seviyem yükselsin diye aracın direksiyonuna beni geçirdi ama beş dakikasına ancak katlandım. Camdan fotoğraf çekerek seyahat etmek daha kolayıma geldi doğrusu. Bu arada Wadi Bani Awf’ın dik yollarında motorlu gezginleri görmek neyse de, pedal çevirerek seyahat eden turisti görmek bizi şaşırttı. Delikanlı neredeyse 30 derece eğimli dağ yollarında, o sıcakta pedal çevirip Wadi Bani Awf geçmeye çalışıyordu.

Wadi Bani Awf (Wadi Bani Awuf olarak da yazılabiliyor), Umman’ın Güney Batinah bölgesi Rustaq Eyaletinde yer alan büyük bir vadi. Vadi, ünlü Yılan Kanyonu da (Snake Canyon) dahil olmak üzere pek çok doğa harikası yer ve birkaç otantik köyün bulunduğu geniş bir alanı kapsıyor. Bu vadi Umman’ın Al Batinah Bölgesini, Ad Dakhiliyah Bölgesinden ayıran Hacer Dağları boyunca uzanıyor.

Vadi boyunca epey bir yol gittikten sonra Basim yol kenarına park edip, doğal bir seyir terasında bize kahve pişirdi. Bu adamı biz çok sevdik. En az bizim kadar yoldan zevk aldı ve bizimle bir arkadaş gibi maceramızı paylaştı.

Wadi Bani Awf içerisinde bulunan Yılan Kanyonunu kısmen de olsa görmek, bizim için günün ilk sürpriziydi. Balad Sayt Köyü’ne gelmeden önce kanyon girişinde park ettik ve kanyonun girişine doğru yürüyüşe başladık.

Yılan Kanyonu çok zorlu ve bir o kadar da yürüyüşü zevkli bir kanyon gibi gözüküyor. Umman’ın en sulu doğal parkuru burası. Basim bize kanyon boyunca kısa da olsa bir yürüyüş yaptırdı. Kanyon bazı yerlerde 9 metre genişliğe ulaşırken, bazı yerlerde 2 metreye kadar daralıyor.

Kanyonun yürüdüğümüz kısa bölümü bile çok ilginç ve çok güzeldi. Dik bir kayadan suya ancak iple ve gereken teçhizatla yürüyüş yapabileceğimiz noktaya kadar yürüdük. Aşağıda suyun sesini, kısa da olsa türkuaz rengini görüp geri dönüşe geçtik. Bu kısımdan halatlarla inebiliyor ya da doğrudan suya atlıyorsunuz.

Bu noktadan aşağıya atladınız mı bir daha geri dönüş yok. Kanyon sonunda Al Zamah Köyüne kadar yürümeniz gerekiyor. Yani yol tek yönlü.Yılan Kanyonunda aklımız kaldı doğrusu. Keşke biraz daha genç olabilseydim de bu kanyonda yapıldığı gibi 4-5 saat boyunca yürüyebilseydim. Sulara gire çıka bu yürüyüşü tamamlamak isterdim. Kendine güvenen Umman’a gelmişken bu bir turla yürüyüşü yapsın derim.

Yılanlı Kanyon’dan geçen rota, su erozyonu nedeniyle kayaların oyulmasıyla oluşmuş, bunun sonucunda göreceğiniz pürüzsüz cilalı yüzeyler ortaya çıkmış. Bu nedenle kayalar son derece kaygan ve kavramayı zorlaştırıyor. Aşağıdaki videoyu Snake Canyon’da çekmiştik. İzlemenizi tavsiye ederim sizlere.

Balad Sayt bu vadinin ilgi çeken bir dağ köyü. Köyün bir futbol sahası ve bir de okulu mevcut. Hurma ağaçları içinde tipik kerpiçten evleri ile bir Umman Köyü. Köye tepeden bir bakış sonrası Rustaq’a doğru yola devam ettik.

39 km’lik yolu yaklaşık 1 saat 15 dakikada kat ederek Rustaq Şehrine vardık. Rustaq Şehri bir zamanlar Umman’ın başkentiymiş. Kaleleri (Rustaq Fort ve Al Hazm Kalesi), kaplıcası (Ain Al Kasfa ) ve UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi içinde olan falaj sistemi (Falaj Al Muyasser) için bu şehre uğramalısınız.

Rustaq Şehri dışında bizi önce Falaj Al Muyasser karşıladı. Umman’ın UNESCO Dünya Kültür Mirası listesi eserleri içindeki falaj sistemine dahil olan bir bölüm burası.

13. yüzyıldan kalma Al Rustaq Kalesi biz orada olduğumuzda tadilat nedeniyle kapalıydı. Bu nedenle gezemedik. Kalenin surları çevresinde bir tur atmakla yetindik. Kalenin ayrıca kendi içinde falaj su sistemi var. Esas hedefimiz ve son gezeceğimiz yer Al Hazm Kalesi olacak.

Bu arada iyice acıktığımızdan Rustaq Fort adlı restoranda öğle yemeği yedik. Burası tüm Umman’da en güzel yemekleri yediğimiz yerdi. Çok güzel bir tavuk ve salata yedik. Tavsiye edilir.

Al Rustaq Kapalı Çarşısı (Souq), Al Rustaq Kalesi’nin hemen yanında yer alıyor. Yemek sonrası oraya da bir kafa uzattık. Ama açık olan tek bir dükkan bile yoktu. Bizim için kapalı çarşılar içinde Nizwa hala en güzel olan kapalı çarşı.

Rustaq’ta popüler olan bir başka yer, Ain Al Kasfa Kaplıcasıdır. Kaynak, doğal olarak sıcak suya sahip ve içeriğindeki kükürdün tedavi edici faydaları nedeniyle yerel halk tarafından çokça ziyaret alıyor. Biz oradayken hafta sonuna denk geldiğinden aşırı bir kalabalık vardı. Suyun kaynağında yüzmeye izin verilmiyor ve kafesle kapatılmış. Ancak halkın kullanması için kaynak suyunun kanalize edildiği özel yıkanma odaları var. Halk da buralarda yıkanıyor. Alt fotoğrafta gördüğünüz kahve renkte kabinler içinde yıkanıyorlar.

Buralarda, bu haliyle yıkanmak turistlere ilginç geliyor mu bilemem. Hiç denemeye yeltenmedik.

Sonraki hedefimiz olan Al Hazm Kalesine doğru yollara düştük., Al Hazm Kalesi saltanatın en ünlü kalelerinden birisi ve biz de o kaleyi çok sevdik. Zaten bu kale ve Rustaq Kalesi UNESCO kültür mirası izlem listesinde. Kale, oğluyla birlikte bu kalede gömülü olan İmam Sultan bin Saif II tarafından 18. yüzyılın başlarında yaptırılmış.

Al Hazm Kalesine, girift yazılara sahip masif, güzel bir ahşap kapıdan giriliyor.

Kale odaları çok güzel düzenlenmiş. Kale içinden falaj sistemi geçiyor. Böylece dışarıdan kuşatılmaya karşı günlerce dayanabiliyorlar.

Bu kalenin hemen girişinde hurma deposu mevcut. Gezdiğimiz her kalede bu şekilde bir depo vardı ama gördüklerimiz içinde en güzeli bu kalede olanıydı Bu depolarda elde edilen hurma şurubu ısıtıldıktan sonra düşman üzerine dökülüyormuş. Yani sıcak hurma şurubu Umman kalelerinin önemli bir savunma silahı.

Hapishanesi de çok güzel şekilde sergilenmiş. Diğer kalelerdekilerden daha etkileyici ve olması gerektiği gibi ürkütücüydü..

Al Hazm Kalesinin Umman’ın diğer kaleleri arasında benzersiz bir özelliği onun sahip olduğu top koleksiyonu. Kalenin kulelerinde sergilenen toplar dönemsel özelliklerine göre açıklayıcı tabelalarla sergileniyor.

Kalenin çatı kısmında ise özel yaşam alanları mevcut. Bu kale bence tartışmasız Umman’ın en güzel kalesi.

Evet sevgili sanal gezgin dostlarım! Al Hazm Kalesi gezisi sonrasında 110 km daha yol yapıp Maskat’a geldik. Yemek, bize çok güzel bir rehberlik hizmeti veren ve artık Umman”daki dostumuz olan Basim’le vedalaşma gibi son aktiviteler sonrasında ülkeye dönüş için havaalanına giriş yaptık.

Umman hiç ummadığım kadar güzel bir destinasyon çıktı. Bu Arap Yarımadasının aykırı ülkesi suyun altı, çölü, vadileri ve dağları gibi benzersiz doğa güzellikleri, farklı kültürel özellikleri ile gezilmeyi hak eden bir ülke.

Yeni gezilerde buluşmak üzere. Gezekalın

Dr Ümit Kuru

02.03.2023

Arap Yarımadası’nın Ötesinde Bir Ülke: UMMAN-Wahiba Kumullarından Misfat Al Abriyeen Köyüne Doğru (2)

Birkat Al Mouz, Umman’ın Al Dakhiliyah Bölgesinde, Nizwa Şehrine bağlı bulunan geleneksel bir köy. Biz bu köye Umman’ın UNESCO Kültür Mirası Listesinde yer alan 5 eserinden bir tanesi olan falaj su dağıtım sistemlerinden bir tanesini, Falaj Al Khatmain‘i, görmek için gidiyoruz.

Size bu gezi öncesi “Aflaj” sistemi hakkında kısa bir bilgi vermem gerekir. Daha önce İran gezi yazımda da anlatmıştım. Su kıtlığı çeken ülkeler kısıtlı olan yeraltı ya da yer üstü su kaynaklarını en verimli, en ekonomik şekilde kullanıp ve en adil şekilde de dağıtmanın yollarını aramışlar. İran kısıtlı olan su kaynaklarını “kanat” denen bir sistemi 5000 yıldır kullanarak çözmüş (https://gezekalin.com/2022/07/12/tum-cekincelerinizi-bir-kenara-birakin-iran-gezi-yazisikanat-sistemi-ruzgar-yakalayicilar-dolat-abad-bahcesi-yezd/).

Umman halkı ise bu sorunu aflaj denen kanallar sistemi sayesinde halletmiş. Aflaj, Arapçada parçalara bölünmüş anlamındaki “falaj” kelimesinin çoğulu oluyor. Ummanlılar çok eski zamanlardan beri su altı ve su üstü su kaynaklarını kanallar sistemi ile evlerine ve tarlalarına yönlendiren bir su ağı sistemi kurmuşlar.

Falaj sistemi dediğimiz zaman yerçekimi etkisi ile kaynağından alınan suyun, tünel ve/veya hendeklerle susuz diğer bölgelere ulaştırılmasını anlamanız gerekiyor. Kurak ve yarı kurak bir ülke kabul edilen Umman’da sulamanın 1/3’ü bu tarihsel sistemden karşılanıyor. Umman’da UNESCO listesine giren 5 falaj sistemi var; Falaj Al Khatmain (ya da Khatmeen), Falaj Al-Malki, Falaj Daris, Falaj Al-Mayassar ve Falaj Al-Jeela. İşte biz Birkat Al Mouz’a, falaj sistemleri içerisinde en uzunu olan Falaj Al-Khatmain (2450 metre) ziyareti için geldik.

Falaj Al-Khatmain, Jebel Akhdar’ın (Yeşil Dağ anlamında ve Hacer Sıradağlarının uzantısı) güney kenarındaki Wadi Al-Muaydin‘den kaynağını alıyormuş.

Bizim ziyaret ettiğimiz yer civarında Bait al Redidah adlı restore edilmiş bir kale ve 1649 yılında inşa edilip, Umman’daki en eski camilerden biri olarak kabul edilen Al Ya’aribah Camisi bulunuyor. Falaj, caminin hemen dışında.

Burada yerel halkın yıkanmasına izin veren birkaç özel tezgah ve oda var. Buraya yakın Harat Al Sibani adlı (Sibani Ailesinin Mahallesi anlamında) eski bir yerleşim yeri var. Al Hamra adlı başka bir terk edilmiş eski yerleşim yerini gezeceğimizden, biz burayı gezmeden yolumuza devam ettik. Vaktiniz varsa Harat Al Sibani’yi gezin derim.

Umman’ı aynı zamanda bir kaleler ve kuleler ülkesi olarak görebilirsiniz. Bu ülkede bulunan kale ve kule sayısı bini geçiyor. Dar zamanınızda bunların hepsini gezmeniz gerekmiyor tabii ki. Ancak Jabreen Kalesi (ayrıca Jibreen Kalesi veya Jabrin Kalesi olarak da rastlayabilirsiniz) Umman’ın en güzel tarihi kalesi olması nedeni ile mutlaka gezilmeyi hak ediyor.

Bu tarihi kale, 17. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş. Jabreen Kalesi, İmam  Bel’arab bin Sultan Al Yarubi tarafından yaptırılmış. Babası, Portekizlileri Umman’dan çıkaran ve Nizwa kalesini bugünkü haline getiren İmam Sultan bin Saif Al Yarubi. İmam Bel’arab, babasının Portekizlileri ülkeden çıkartmasından sonra barış dönemi içinde olan bir ülke devralmış. Bu imamı iktidardan uzaklaştıracak olan kardeşinin eylemine kadar da ülke barış ve refah içinde yaşamış.

Jabreen Kalesi, savaş zamanlarında inşa edilmediğinden diğer Umman kalelerinden farklı. Bu kalede Nizwa Kalesinde gördüğümüz kadar abartılı savunma önlemlerini görmüyoruz. Temel savunma yapıları var tabii ki ama Nizwa’dakinden daha az. Bu kale temelde bilime ve sanata tutkun bir hükümdar tarafından barış zamanlarında yaptırıldığından daha çok dekoratif özellikleri ve sosyal alanları ön planda tutulmuş. Bu da Jabreen Kalesini Umman tarihinin en güzel ve estetik kalesi yapıyor

Kale üç katlı olup iki kuleye, çok sayıda resepsiyon salonuna, yemek alanlarına, toplantı salonlarına, mahkeme salonuna, kütüphaneye sahip. Kalenin iç tasarımında süslü pencereler, ahşap balkonlar, Arap kaligrafisi yazılı kemerler ve nefes kesen tavan resimleri bulunuyor. Jabreen Kalesinin tavan süslemeleri Maskat’taki opera binası salonunun tavanına ilham kaynağı olmuş.

Jabreen Kalesi’ndeki en önemli odalardan biri yukarıda fotoğrafı olan 14 pencereli ve göz şeklinde tasarımlı girift bir tavanı, önemli konuklar için özel bir kabul salonu olan “Güneş ve Ay Salonu”. Basim galiba en çok bu sarayı seviyordu ve hem kaleyi, hem de bu odayı uzun uzun ve zevkle anlattı.

Bu odanın ismi üst pencerelerden güneş ışığının, alt pencerelerden ise ay ışığının içeriye girmesinden geliyor.

Bu kaleye giriş 1 OMR. Nizwa Kalesi yanında çok daha ucuz ve gezmesi sanki daha zevkli. Ancak bu kaleyi daha çok sanatsal bir yapıya sahip olduğu için, Nizwa ve diğer kaleleri ise bitmeyen kabileler arası savaşlarda iyi savunma için yapılan kaleler olarak düşünerek gezmenizi tavsiye ederim.

Bahla Kalesi (Bahla Fort), Umman’da bulunan kaleler içerisinde UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içinde olan tek kale ve bendeniz bu kaleyi sadece dışarıdan fotoğraflamakla yetindim. Bunun nedeni ziyarete başlamadan önce kale hakkında yazılanlardan edindiğim fikir. Bu kale öyle boş bir kale kesinlikle değil. Yalnız kale hakkında hangi yazıyı okuduysam içindeki sergilemenin bir UNESCO eseri için biraz zayıf kaldığından bahsediyordu.. Bugüne Nizwa, Jabreen gibi iki önemli ve özellikli kaleyi ziyarete koymuşsanız ve bizim programı uygulayacaksanız bu kaleyi dışarıdan fotoğraflayıp yol devam etmekte fayda var derim. Vakit varsa Umman’ın 5 UNESCO eserinden bir tanesi olan Bahla Kalesi de gezilmeli. Fotoğraflarım kale dışından çekimlerim, aşağıda vereceğim bilgiler ise teoriden olacak.

Bahla Kalesi, Umman’daki en eski ve en büyük kalelerden birisi. Aslen 12. ve 15. yüzyıllar arasında saman ve kerpiçten inşa edilen kaleyi Umman’ın bu bölgesini işgal edip Bahla’yı başkent yapan Banu Nebhan Kabilesi yaptırmış. O zamanlar buhur ticaretini bu kabile yönetirmiş.

Daha sonra burayı ele geçiren her kabile çeşitli eklemeler yapmış, Bahla Kalesi aslında bir kompleks ve kalesi, vahası ve 13 kilometreyi bulan surları içeriyor. Kalede üç ana alan varmış: Kalenin en eski bölümü olan El-Kasabah, Bait al-Hadis (veya yeni ev) ve Bait Al-Jabal (dağ evi). Kale tarihte 3 kez büyük restorasyon geçirmiş. En son da 2012 yılında restore edilmiş. Yolda kaleyi ve suları uzaktan panoramik olarak gören bir yerden fotoğraflamayı da ihmal etmedik.

Basim’in sürprizlerinden bir diğeri ise Umman’ın “Büyük Kanyonu” kabul edilen Wadi Al Nakhr içinde kısa bir off-road gezisi yaptırmasıydı. Orta Doğu’nun Büyük Kanyonu olarak oldukça popüler olan bu kanyon 8 km devam ederek kendi adını taşıyan köye ulaşıyormuş.

Umman’a trekking için gelenlerin bu iş için tercih ettikleri bir vadi burası. Buraya yağmur yağdığı zaman araçla veya herhangi bir aktivite için girilmesi kesinlikle tavsiye edilmiyor.

Yağmur suları sel etkisi ile dağlardan aşağılara vadi boyunca iniyormuş. Zaten yakın zamanda yaşanmış sel felaketinin izleri vadinin gezdiğimiz kısımlarında hemen dikkati çekiyordu.

Umman’da yapacağınız en eşsiz şeylerden biri terk edilmiş ve kerpiçten evleri ile eski harabe köyleri ziyaret etmek. Bir zamanların yaşanmışlıklarının ardından zamana ayak uydurmak ve iş bulmak için halkının başka yerlere göç etmesi sonrasında bazı kasabalar ve köyler boşalmış ve kaderine terk edilmiş. Yıkılan binalar, eski kapılar ve tozlu patikalar arasında dolaşabileceğiniz, tamamen terk edilmiş bir kasaba hayal edin. Umman’da bu tür köylerin en güzel örneklerinden birisi de Al Hamra harabeleridir.

Al Hamra, 700-1000 yıllık köyün çevresine kurulmuş 400 yıllık bir kasaba. Önce hurma ağaçları arasındaki eski Al Hamra’yı karşı tepeden gören bir seyir terasına gidip kasabanın panoramasına şahit olduk.

Sonra aracımıza binerek, hurma ağaçları ile çevrili dar yoldan terk edilmiş kasabanın içine girdik.

Falaj kanallarının dolaştığı kasabada kerpiç binalar yıkık dökük haldeler. Kasabayı boylu boyunca yürüdük. Bazı evlerin içine girmeyi denedik ama yıkıldı yıkılacak haldeki binalar tehlike arz ediyor. Dikkat etmek gerekiyor.

Al Hamra Kasabası gezisi sonrasında geceleme yapacağımız Misfat Al Abriyeen Köyü‘ne doğru yola düştük. Hem geleneksel mimarisi hem de en az 2000 yıldır antik falaj sulama sistemlerine dayanan tarımı ile dikkat çeken Misfat Al Abriyeen Umman’a ait bir vaha köyü. Gezdiğimiz terk edilmiş Al Hamra kasabasına inat eski evler tadilat görüp otele çevrilmiş. Bu köy önemli miktarda turist ağırlıyor.

Umman gezimizin son gecesini tipik bir Umman Köyünde ve tipik bir Umman evinde geçirmek istedik. Konaklama yapacağımız köy hurma ağaçları içinde ve vahanın ortasında diyebiliriz.

Misfat Al Abriyeen son yıllarda oldukça çekici bir turizm merkezi haline gelmiş. Köy, muhteşem tarım teraslarına, güzel sokaklara ve sağlam kayaların üzerine inşa edilmiş eski evlere sahip. Misfat al Abriyeen’deki eski evler, palmiye yapraklarından çatıları olan geleneksel kerpiç evler ve kesinlikle eski zamanlarda güvenlik sağlamak amacıyla sağlam kaya temeller üzerine inşa edilmeleri bakımından benzersizler.

Konaklama yapacağımız ev ise geleneksel bir Umman evi. Bu köyde konaklama yerlerinden çok azında odalarda kendine ait tuvalet mevcut. Benim de bir otel odasında taviz vermeyeceğim en önemli konu olması nedeni ile Harit Al Misfah In‘i seçmiştik. Ama konaklama yaptığımız otelin sahipleri hem çok yardımcı oldular ve hem de odamızda köye hakim balkon vardı.

Misfat Al Abriyeen Köyünde hem akşam üstü ve hem de sabahın erken saatlerinde yürüyüşlerimizi yaptık. Siz de köyün her iki yönüne doğru yürüyüşlerinizi mutlaka yapın derim.

Her anı dolu dolu geçen nefis bir gündü. Yarın gezinin son gününe gireceğiz.

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

28.02.2023