• Arşivler

  • Diğer 531 aboneye katılın
  • Mart 2013 den beri

    • 378.116 ziyaretçi
  • Aralık 2025
    P S Ç P C C P
    1234567
    891011121314
    15161718192021
    22232425262728
    293031  

Dünya Mirası Listesi-Hırvatistan

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Hırvatistan’ın Dünya Mirası Listesi içinde yer alan 7 yeri mevcut;

Dünya Kültür Mirası Listesi

  • Poreč tarihi merkezindeki Euphrasian Basilica’sının Piskoposluk Kompleksi  (1997)
  • Trogir tarihi şehri (1997)
  • Diocletian Sarayı ile Split’in tarihi merkezi (1979)
  • Dubrovnik eski şehri (1979)
  • Stari Grad Plain (2008)
  • Šibenik’deki St James Katedrali (2000)

Dünya Doğa Mirası Listesi

  • Plitvice Gölleri Ulusal Parkı (1979)

 

HIRVATİSTAN GEZİMİZDE GÖREMEDİĞİMİZ DÜNYA KÜLTÜR MİRASI YERLERİ

Poreč tarihi merkezindeki Euphrasian Basilica’sının Piskoposluk Kompleksi

Bu kentte bulunan bazı dini yapılar, Hırıstiyanlığın çok erken dönemlerine ait olması ve ayakta kalan iyi örneklerinden olması nedeni ile Dünya Kültür Mirası Listesi içine alınmıştır. Burayı görme şansımız olmadı.

Stari Grad Düzlüğü

Milattan önce 4. yüzyılda Paros’dan İyonyalı Yunanlılarca kolonize olduğu zamandan beri bozulmamış halde kalan Hvar Adasındaki Stari Grad Düzlüğü, Hırvatistan’ın kültür mirası listesi içinde olan bir diğer yeridir. Bu verimli alanlarda Yunanlılar döneminden beri zeytincilik ve üzüm yetiştiriciliği yapılmaktadır. Bu alan aynı zamanda doğal rezerv alanıdır. Burada tarihi taş duvar ve süslemeler veya küçük taş sığınaklar eski yunanlılar tarafından arazi bölümü için kullanılan geometrik şekiller 24 yüzyıldır bozulmamış halde bulunmaktadır.

 HIRVATİSTAN GEZİMİZDE GÖRDÜĞÜMÜZ DÜNYA KÜLTÜR MİRASI YERLERİ

Trogir tarihi şehri

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Trogir, Kentsel devamlılığın güzel bir örneği olması nedeni ile listeye dahil edilmiş bir şehir. Bu adanın Ortogonal sokak planı Helenistik döneme kadar gider ve sonraki şehir yöneticileri de şehire yeni kattıkları, gerek halka ve gerekse de özele ait binalarla bu yapı planını devam ettirmişlerdir. Roma tipi kiliseler zamanla Rönesans ve Venedik tipi Barok yapılarla zengileştirilmiştir. Bu şehri gezme şansımız oldu.

Diocletian Sarayı ile Split’in tarihi merkezi

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Geç 3.yüzyıl ve erken 4. yüzyıl arasında inşa edilen Diocletian Sarayının kalıntılarını tüm şehirde görmek mümkündür. Orta çağlarda eski anıt mezardan alınan malzemelerle yapılan 12 ve 13. yüzyıl Romanesk kiliseler, orta çağ kale ve surları, 15. yüzyıl Gotik sarayları, Rönesans ve Barok tarzı inşa edilmiş diğer yerler korunmuş alan içindedirler.

Dubrovnik eski şehri

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Dalmaçya Kıyılarına kurulu olan “Adriyatik İncisi” Dubrovnik, 13. yüzyıldan günümüze önemli bir akdeniz limanı olmuştur. 1667 Yılında yaşanan depremle önemli hasar gören bu güzel şehir, Gotik, Rönesans ve Barok tarzı kiliselerini, manastırlarını ve çeşmelerini korumayı bilmiştir. 1990’lı Yıllarda savaş nedeni ile tekrar hasar görse de halen UNESCO tarafından koordine edilen restorasyon programı içindedir.

 Šibenik’deki St James Katedrali

 

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

 Sibenik’deki St James Katedrali, (1431-1535) yapımında birbirini takip eden şekilde görev almış 3 mimarın -Francesco di Giacomo, Georgius Mathei Dalmaticus ve Niccolò di Giovanni Fiorentino – katedralin kubbe ve kemerlerinde kendi anlayışları ile yarattıkları benzersiz bir yapıdır. Bu katedralde 15-16. yüzyıl Kuzey İtalya, Dalmaçya ve Toskana bölgelerinin  sanatsal anlayış farklılıklarının binaya yansımasını görüyoruz. Katedralin şekil ve dekoratif elementlerinde kullanılan 71 adet kadın, erkek ve çocuk yüzleri, Gotik ve Rönesans sanatının iyi bir birleşimi örneklerini göstermektedir.

Plitvice Gölleri Ulusal Parkı

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Binlerce yıldır akan kireçli suyun oluşturduğu travertenler ve bunun sonucunda oluşan doğal küçük barajlar sayesinde ortaya çıkan göl, mağara ve şelaleler..En sonunda da yeryüzünde bir cennet düşünün. Bu sürecin günümüzde de devam etmekte olduğu Plitvice Gölleri Ulusal Parkını gezdiğimizde kötü havanın azizliğine uğradık. Eğer bir gün yeniden Hırvatistan’a gitmek için bir sebep ararsam bunun için en doğru olanı bu cenneti tekrar görmek isteği olacaktır.

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

26.11.2014 Saat 13:16




HIRVATİSTAN, KARADAĞ, BOSNA-HERSEK GEZİSİ: Split-Korcu

SONY DSCSabah kahvaltısı ardından otobüse atlayıp Split’e vardık. Split yat limanları, fabrikaları ve daima yoğun ticari limanları ile bir endüstri şehri görünümünde ve özelikle de 2. Dünya savaşı sonrası kontrolsüz bir gelişme yaşamış. Ancak eski şehir hala çok çekici bir görünümde. Özellikle İmparator Diocletian’ın buraya sarayını yapması ile şehir çok gelişmiş. SONY DSC

Diocletian muhtemelen yakında bulunan Salona kentinden gelmiş ve 284 yılında Roma İmparatoru olmuş. Daha sonraki iç çekişmeler Roma imparatorluğunun 4 eş yetkili imparator tarafından yönetilmesini gerektirmiş ve bundan 20 yıl sonra da Diocletian sarayına çekilip İmparatorluk işlerinden elini ayağını çekmiş (ya da çektirmişler). Diocletian 316 yılında ölünce onun sarayı, yönetim binaları olarak işlev görmüş.

İSONY DSCmparator Diocletian’ın Sarayı dünyada en iyi korunmuş olan Roma saraylarından bir tanesi. Aslında tipik bir Roma askeri kalesi gibi ve zamanında 215 mt’ye, 180 mt boyutlarında, 28 mt yüksekliğinde kalın duvarlara sahip bir saraymış. Eski şehir 614 yılında yakında bulunan ve Avarlar tarafından saldırıya uğrayana Salona şehrinden yoğun bir göç almış. Yeni gelenler, Roma Sarayının bölümlerini ev olarak kullanmaya başlamışlar. Bizans yönetimi sonrasında, 1409 yılında Venedikliler buraya hakim olmuşlar.

Eski şehre Doğu kapısından girdik. Şehrin surlarla çevrili olan 4 yönünde, 4 kapısı varmış; Salona kentine bakan kapının ismi Altın kapı iken, Gümüş kapı, Demir kapı ve Bronz kapı diğer kapılara verilen isimler.

Gümüş kapıdan girip de ilerleyince eskiden imparator Diocletian’ın Mozolesi olan yerde bugün St. Domnius Katedrali’nin olduğunu görüyorsunuz. Diocletian’ın ölüsünün bulunduğu bu mozoleden, 7 yüzyılda çıkartılıp yerine St. Domnius’dan kalanların mezara konulması ve kilise haline çevrilmesi olayı gerçekleşiyor. 12-16 Yüzyılda Romanesk çan kulesi ekleniyor. Katedralin içinde bana en ilginç gelen hekzogonal minber oldu. Tüm gezi boyunca içeride istediğimiz gibi fotoğraf çekemediğimiz tek yer burası oldu.

Kilisenin yanında bulunan kulenin tepesine çıkmak için ayrı bir bilet almak gerekiyor. Dar merdivenlerden çıkarak şehrin muhteşem bir panoramasına şahit olabilirsiniz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yolların kesiştiği ve Katedralin önünde olan bulunan sütunlar size Peristyle denen bir yerde olduğunuzu söylüyor.

Diocletian Sarayında, zamanında (6. Yüzyıl) Jüpiter Tapınağı olarak hizmet vermiş ancak sonradan St. Jhon Vaftishanesine dönüştürülmüş bir yeri ziyaret ettik.  İçeride Ivan Mestrovic tarafından yapılan St John heykeli mevcut.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

SONY DSCDaha sonra ise şehrin Altın kapısına doğru dar sokaklardan geçerek ilerledik. Altın Kapının dışında dev asa bir heykel var. “Knin şehrinden gelen Aziz Yorgo’nun heykelinin ayak parmaklarına dokununca dilekleriniz olurmuş” denince tüm grup, artık dokunmaktan renk değiştirmiş ayak başparmağına dokunuverdik. Bu Aziz’in en önemli özelliği 10. Yy’da İncilin Hırvatçaya çevrilmesini önermesi imiş. SONY DSC

Şehre geri dönüp, St Domnius Katedralini solumuza alarak karşımıza gelen Venüs tapınağının altındaki merdivenlerden inerek Diocletian Sarayının el değmemiş tek orijinal yerine ziyaret ettik. Burası zamanında sarayın lağım kısmı imiş. Bu nedenle de Diocletian’ın mezarı dahil sarayın her yeri zamanla değişirken, bir tek buraya kimse girmek istemediğinden ilk yapıldığı haliyle kalmış. Sarayın temelleri hala ilk günkü gibi duruyor. Burayı da gezdikten sonra serbest zaman verildi. Bundan sonra Varos diye bir lokantada öğle yemeği yiyeceğiz. Bizde serbest zamanı Katedral yanındaki kuleye çıkıp rehberimizin gayet güzel tanıttığı bu şehri bir de yukarıdan görmek ve Peristyle deki sokak kafelerinden bir tanesinde kahve içerek değerlendirdik. Müzik enstrümanı olmadan sadece bir grup insanın bir araya gelerek yaptığı dini bir müzik türü olan Akapella dinledik ve bir CD’lerini aldık. Split’e ilk geldiğimizde, yarımadanın sanayi bölgesinde kaldığımızdan yarımadanın diğer tarafı hakkında bir fikrimiz yoktu. Ancak yarım gün gezdiğimiz eski Split’in tadı damağımızda kaldı.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Öğleden sonra Hırvat deniz işletmesi olan Jadrolinija’ya ait bir vapurla 2-3 saat sürecek olan bir seyahatle Korcula adasına gideceğiz. Adriyatik üzerinde seyahat ederek adaları göreceğiz. Unutmadan bu civarda bulunan Hvar adası hakkında çok güzel tavsiyeler okudum ama maalesef bizim programda yok.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Vapur yolculuğumuz çok güzel geçti ve sonunda Adriyatik’te Hırvatistan’a ait en büyük ada olan Korcula adasının Vela Luca limanına indik. Bu ada çam, meşe ve kayınlarla kaplı, şarapçılıkla ve yazın güzel sahilleri ile ünlü bir ada. Yaklaşık bir saatlik, çok güzel manzaralara şahit olduğumuz bir otobüs yolculuğu sonunda geceleyeceğimiz otelin bulunduğu Brna köyüne geldik. Otelimiz muhteşem bir yerde ve çok güzel bir otel. Manzara harika, kimsenin otele giresi yok, herkes kendini sahile attı. Ben bu geziyi çok sevdim arkadaş, ne ararsan var; tarih, kültür çeşitliliği, deniz, orman.. Daha ne isteriz ki.

Yarın Korcula adası ve Dubrovnik’e devam.

Gezekalın

Dr Ümit Kuru

İlk yayın tarihi 30.05.2010

Gözden geçirilmiş son yayın tarihi 05.11.2014 Saat : 13:00