• Arşivler

  • Diğer 531 aboneye katılın
  • Mart 2013 den beri

    • 378.091 ziyaretçi
  • Aralık 2025
    P S Ç P C C P
    1234567
    891011121314
    15161718192021
    22232425262728
    293031  

Odlar Diyarı Azerbaycan: Şamahı-Lahıc-İsmayıllı Gezileri

Bugün yine uzun bir yolumuz var. Azerbaycan Bakü’den başlayıp, doğudan batıya doğru 250 km’yi bulacak bir rotada yol alacağız. Kilometresi fazla olsa da aynı yolun geri dönmesi bugüne olmayacak. Bakü dışında bir yerde konaklamak, teoride bilsem de, pratikte bilinmeze doğru yol almak bizi heyecanlandırıyor.

Önce Bakü’den 90 km ötedeki Mereze Köyü‘nde Diri Baba Türbesi, sonra bir dönem Şirvanşah Devletine başkentlik yapmış olan Şamahı gezimiz olacak. Sonra da İsmayıllı gibi müthiş bir coğrafya içinden geçerek Lahıc Köyü gezimizi yapacağız. Arkasından konaklama yapacağımız Castle Resort Spa Hotel’e geçip günü sonlandıracağız. Yemek için ise İstanbul’da iki yer seçmiştim. Hangisi denk gelirse artık!

Bakü’deki otelimizden ayrılıp, sabah erken saatlerde yola düştük. Bir saatlik bir yol sonrası Mereze Köyü’ne ve Diri baba Türbesine vardık. İki Mereze Köyü var; Bir tanesi Azeri Türk Köyü Mereze, diğeri ise Molokan Mereze Köyü. Molokan Mereze Köyü, Rusların yerleşik olduğu bir köy. Diri Baba Türbesi Azeri Mereze Köyü içinde. Burası aynı zamanda önemli bir halı merkezi. Burada Şirvan halıları grubuna giren Mereze halıları dokunuyormuş.

Müze otoparkına aracımızı bıraktık. Toprak yolun bir tarafında yer alan sahada köy evleri, diğer tarafta ise genel görünüşü ile Ahlat mezarlığını hatırlatan büyük bir Türk (Oğuz/Türkmen) mezarlığı var. Bu mezarları gezmeyi sakın ihmal etmeyin.

Vadiye bakan yamaçta ise Diri Baba Türbesi olarak anılan mezar anıtı yer alıyor. Bir dönem yıkılmaya yüz tutan türbeye 1955 yılında restorasyon projesi uygulanmış ve bu günkü görünümüne kavuşturulmuş.

Diri Baba Türbesi 1402 yılında Şirvanşah Şeyh İbrahim‘in emri ile yapılmış. Türbeye gömülen Kutsal Kişinin kimliğine ilişkin ise kesin bilgi bulunmuyor. Anıtın adının kökeni hakkında farklı hikayeler var. Bunlardan birisine göre türbeye defnedilen kişi Sufi Şeyh Baba‘dır.

Şeyh, ömrünün son günlerini bir hücreye çekilerek ve ibadet ederek geçirir. Hücresinde kutsal kitaptan ilahi sözler okurken ölmüşse de müritleri onun öldüğünü ancak birkaç gün sonra öğrenirler. Yani Şeyh Baba öldüğü halde birkaç gün hayatta kalmış. Bu nedenle kabri üzerine türbe yapıldıktan sonra buraya Diri Baba türbesi adı verilmiş.

Burası dik bir kayaya oyulmuş, iki katlı bir türbe. Mezar ikinci katta bulunuyor. Bu katın üstüne ise kubbe yerleştirilmiş. Birinci kattan, ikinci kata daracık bir merdivenin basamaklarını kullanarak çıkıyorsunuz. İkinci kat, 3 taraftan ışık almasını sağlayan pencerelere sahip.

Biz oradayken bir otobüs dolusu öğrenci alanı ziyarete gelmişti. İçerisi dar olduğundan girişi birkaç kişi ile sınırlıyorlar. Onlar çıkınca sonra yeni bir grup alıyorlar.

Mekanda daha eski zamanlardan kalma mağaralar var. Aslında Diri Baba Türbesi de bu mağaralardan bir tanesine yapılmış. Alanın çok daha eskilere giden farklı öyküsü vardır ama mağaralar hakkında yeterli bilgiye ulaşamadım. Rusların yerleşik olduğu bir köy olan Molokan Mereze Köyü sınırları içinde Nerimankend Mağaraları da var. Sovyet döneminde, kolektifleştirme yıllarında Molokan Mereze köyünün adı, devlet adamı Neriman Nerimanov’un onuruna Nerimankend olarak değiştirilmiş.

Diri baba Türbesinden sonra eski Türk mezarlığını gezdik. Bu mezarlıkta daha fazla zaman harcadık diyebilirim. Buradan çevre manzarası çok güzel gözüküyor. Diri Baba Türbesi bile buradan daha güzel fotoğraf veriyor.

Bu civarda ayrıca çamur volkanları da var. Biz o gün de havanın yağışsız ama yağdım-yağıyorum kıvamı nedeni ile ne Nerimankend Mağaralarına ve ne de bir türlü Bakü’de göremediğimiz çamur volkanlarına gidebildik. Bu alanların ikisi de bozuk zeminde yol yapmayı gerektiriyor. Biz Şamahı’ya doğru yolumuza devam ettik. Yaklaşık 45 km yolumuz var.

Bir zamanların başkenti olan Şamahı’da sadece Cuma Camisini gezip, şehir içinde kısa bir tur atıp Kalakhana Mezarları‘nı gezeceğiz. Ayrıca bu civarda Yeddi Gümbaz Mozolesi, Shakhendan Mozolesi gezilerini de yapabilirsiniz. Biz, bu benzer tarihi eserlerden, sadece Kalakhana Mezarlarını gezdik.

86.000 nüfuslu Şamahı Azerbaycan’ın en eski şehirlerinden bir tanesi. Arap halifeliğinin zayıflamasının ardından Şamahı’da feodal bir devlet olan Şirvanşahlar Devleti kuruldu. 10. yüzyılın başından itibaren Şamahı, Şirvanşahlar Devletinin başkenti oldu. 1734 yılında Nadir Şah Şamahı’yı yok etmiş ve onu şimdiki Ağsu yakınındaki Yeni Şamahı’ya taşımış. İlerleyen zaman diliminde Rus saldırıları ve yaşanan 3 büyük depremle Şamahı ve barındırdığı tarihi eserler yerle bir olmuş. Şamahı’nın gördüğü en büyük saldırılardan bir tanesini ise 1918 yılında Ermeni milisler yapılmış. Bu katliam Şamahı Soykırımı olarak adlandırılıyor.

Cuma Cami (Ulu Cami) yapım tarihi olan 743-744 ile Azerbaycan topraklarındaki en eski camilerden kabul ediliyor. Cami tarihi boyunca önemli restorasyonlar geçirmiş. Caminin avlusunda yapılan kazılarda eski mimariye ait izler gözüküyor. Şimdiki hali ise 2009 yılında yapılan restorasyon sonrası ortaya çıkmış.

Şamahı içinden geçerek 6 km uzaklıkta, Kalakhana Köyü yakınlarında bulunan ve bir mezar kompleksi olan Kalakhana Mezarlarına doğru yola çıktık. Yol boyunca asma bağları arasından geçtik. Uzakta Şamahı’yı görebileceğimiz gelincik dolu bir tarlada fotoğraf çekmek için kısa süreli durakladık.

Kalakhana Mezarları aslında 9 mezar türbesinin bulunduğu bir alan. Burada yer alan dokuz mezardan sekizi günümüze ulaşmış, biri ağır hasar görmüş. Diğer türbeler günümüze sağlam bir şekilde ulaşmış, bazıları ise hiç tahrip edilmemiş.

Mezarlardan sadece birinde kitabe bulunuyor. Bu kitabede anıtın inşa tarihi ve gömülen kişinin kimliği hakkında bilgi var. Kitabede türbenin 1663/1664 yılında yapıldığı yazılıyor. Buradaki türbelerin bir kısmı gayet iyi durumdalar.

Türbeler sanki Selçuklu Kümbetlerinin minyatürleri gibi. Aslında bu tür mimari Şirvan-Abşeron mimarlık okulu eserleri olarak kabul ediliyor. Türbeler çevrelerinden duvarlarla ayrılmışlar.

Kalakhana Mezarları yanında yakınlarda Yeddigümbaz Mozelesi ve Shakhemdam Mozelesi de var. Ama Kalakhana Mezarları aynı türün toplu örneği olunca diğerlerine gitmedik.

Şamahı ziyareti sonrasında güzel bir yerleşim yeri olan Lahıc‘a doğru yollara düştük. Burası İsmayıllı’ya bağlı bir köy. Eğer bu köye uğramadan doğrudan doğruya İsmayıllı’ya giderseniz yolunuz kısalacak ve kolaylaşacaktır. Ama bunu yaparsanız Azerbaycan’ın en güzel ve özgün yerlerinden birisini de atlamış olacaksınız.

Şamahı’dan Lahıc’a direksiyonu kırdığınızda yol sizi dağların içinden geçen bir rotaya götürecek. Biz bu yolda fren balatası arızası yaşadık. Arıza bizim kiraladığımız araç kaynaklıydı ve aracımızı Qebele’de değiştirmek zorunda kaldık. Firma hemen yeni bir araç verdi. Ama o dağlık yolda tıngır mıngır gelmek zorunda kaldık.

60 km olan yolu neredeyse 2 saatte tamamladık. Kafkas Sıradağlarının Babadağ bölümünü geçiyorsunuz. Etraf deseniz mevsim gereği yemyeşil.

19. yüzyılda Lahıc, Azerbaycan’ın bakırcılık, silah üretimi ve deri eşyalar üretim merkezlerinden biriymiş. Köyün yerleşim tarihi daha eski zamanlara gidiyor. Bunu 1000-1500 yıl öncesine tarihlenen kanalizasyon sistemine dayandırıyorlar. Lahıc, Arnavut kaldırımlı sokakları ve meydanları, gelişmiş kanalizasyon sistemleri ve su boru hatlarıyla birlikte erken kentleşme ve mimarinin örneği olan bir köy.

Nehir taşlarından yapılan ve neredeyse bin yıl öncesine dayanan yer altı kanalizasyon sisteminin (kurabandil) dünyada kullanılan en eski kanalizasyon sistemlerinden biri olduğu düşünülüyor.

Lahıc Köyünün bir başka özelliği ise Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti meclisinin ilk başkanı olan Mehmet Emin Resülzade’nin Ruslardan kaçıp burada bir süre saklanması ve Asrımızın Siyavuşu adlı eserini burada yazmasıdır. Eser ilk defa İstanbul’da bastırılabilmiş. Kitabın Azerbaycan’da basılması ise çok yıllar sonra olmuş.

Biz orada iken köyü gezen turist sayısı çok düşüktü. Bir biz vardık diyebilirim. Bu nedenle dükkanlardan açık olanların sayısı çok azdı.

Köyde açık olan bir dükkana girip çay içtik. Azerbaycan’da çayın yanına şeker olarak reçel gelebiliyor.

Daha sonra da İsmayıllı’ya doğru yola devam ettik. Yol çok güzeldi. Ağaçların dallarının birbirlerine iki taraflı kavuşma isteği, yeşilden bir koridor yaratıyor. Quba tarafından daha güzel bir yoldu.

Yaklaşık 35 km sonra yemek yiyeceğimiz Orman Restorana geldik. Nohur Gölü kenarında da restoran var. “Hem gölü göreyim hem de kenarında yemek yiyeyim” dedim ama gölün aslında bir gölet olduğunu anlayıp, havanın da iyice kararmasına bakarak yol üstünde Orman Restoranı tercih ettik.

Ama bence burası doğru tercih oldu. Etleri çok güzeldi. Buradan sonra İsmayıllı Castle Resort & Spa Hotel’e doğru hareket ettik. Otel zaten buraya yakındı. “İsmayıllı’da spa merkezinden ne olacak” demiştim ama kocaman bir termal havuzu ve tesisleri olan bir yere denk geldik. Mayolarımızı getirmediğimize pişman olduk Bir de jest yaptılar, odamıza büyükçe bir meyve tabağı geldi. Daha ne isteriz!

Yakında Şeki’yi anlatan bölümle Azerbaycan gezi yazısını bitireceğiz. Gezekalın…

Dr Ümit Kuru

05.09.2023