

Konaklama yaptığımız Golgulsa Tapınağı’nda ertesi sabah aktiviteler devam etti. Gezi grubumuzun genelinin ruhu çocuk, gönlü genç ama bedeni nasıl desem? Biraz yaşlandı. Haydi herkesi katmayayım ve kendim adına konuşayım! En azından benim için öyle oldu. Gonglar çalmış, bizleri sabah aktivitelerine çağırmışlar ama ya duymadık ya da duymaza yattık ve kalkmadık. Bir gencimiz gongla kalkmış, giyinmiş ve ayine de yetişmiş. Aşağıda yazılanlar, onun anlattıkları temelinde tarafımdan oluşturuldu. Yani pratiği başka gezginden ama teorisi benden oldu
Katılan arkadaşımın ifadeleri ile “gong” sesi ile yapılan çağrıya gidenlerle önce rahibler eşliğinde saygı ritüeli yerine getirilmiş. Sutralardan okumalar yapmışlar ve arkasından topluca secdeye kapanma hareketleri (Korece “bae”) yapılmış.

Secdeye varma hareketi, Buda’ya, Budist öğretiye (Dharma) ve Budist rahip topluluğuna (Sangha) saygı ve tevazu göstergesi olarak yapılan yere kapanma eylemi. Aynı zamanda içsel arınma pratiği olarak kabul ediliyor. Önce eller göğüs hizasında birleştiriliyor (avuç içleri birbirine dönük, başparmaklar hafifçe yukarıda). Ellerle yapılan bu hareket Buda ve öğretiye olan bağlılığı simgeliyor.

Sonra dizler yere değdiriliyor. Ardından vücut öne doğru eğilerek eller, dirsekler ve alın temas edecek şekilde yere kapanılıyor. Bu duruş, “benliğin yere inmesi” yani egonun teslimiyeti anlamına geliyor. Kalkarken eller tekrar göğüs hizasında birleştiriliyor. Nefes kontrolüyle yavaşça ayağa kalkılıyor. Her hareket bilinçli nefesle yapılıyor (nefes alırken kalkmak, verirken eğilmek gibi). Secdeye gelinerek ruhsal arınma, egonun teslimi, zihni ve bedeni birleştirme amaçlanıyor. Saygı ve minnettarlık ifade ediliyor.

Secdeye gelmek genellikle 3, 33 veya 108 defa tekrarlanıyor. Budizme göre insanların deneyimlediği dünyevi arzuları, aynı zamanda kusurları vardır. Bu kusurlar kibir, takıntı, şiddet vb. olarak sıralanıyor ve tam 108 tane kusur listeleniyor. Hatalar yapan insanlar acılarından kurtulmak ve aydınlanmak için bu 108 dünyevi unsurdan arınmalıdır. 108 defa secde hareketi, insanın 108 dünyevi kusurunu arındırdığına inanıldığı için yapılıyor.
Bizim namazdaki secdeye varma hareketine çok benziyor değil mi?

Sabah bu dua ve secde hareketleri sonrasında 10 dakikalık “sessiz meditasyon” yapılmış. Geleneksel olarak meditasyon sırasında Lotus (bacakları çapraz ve ayakları karşı uylukların üzerine yerleştirilmiş şekilde) veya yarım lotus pozisyonunda oturuluyor. Sırt dik, omuzlar gevşek, eller dizlerin önünde kucakta birleştiriliyor (sol el sağ elin üstünde, başparmaklar birbirine hafif değecek şekilde oval formda). Dikkat nefese yönleniyor ve “alıyorum” ya da “veriyorum” diye düşünmeden, sadece farkında olmaya çalışıyoruz.

Bu sessizlik meditasyonu sonrasında tapınağın avlusunda yapılan 20 dakikalık “yürüyüş meditasyonu” ile Golgulsa Tapınağı’ndaki sabah aktiviteleri bitmiş oldu. Sabahın bu erken tapınak aktivitesine nöbetçi gezginimizi temsilci olarak yolladığımızı söylemiştim. Sabah tapınak kahvaltısında ise grup olarak tam kadro kahvaltıdaydık.


Öğleye kadar tapınakta zamanımız var ama yapacak şeyimiz yok denecek kadar az. Kahvaltı sonrasında kayaya oyulmuş Oturan Buda heykeline kadar hep birlikte tekrar yürüdük. Bu sefer hava güneşli. Ortam dün olmayan ama bugün olan güneş ışınları ile çok güzel gözüküyor.

Sonra odalarımıza geçtik ve yatakları topladık. Çarşaf, yastık kılıfları ve verilen giysileri alıp resepsiyona teslim ettik. Otobüsümüz vaktinden erken gelince çok da oyalanmadan Ulsan şehrine doğru yola çıktık. Yaklaşık 2 saatlik bir yolumuz var.


1,1 milyon nüfuslu Ulsan, güneyde Busan’a ve kuzeyde Gyeongju’ya komşudur. Suwon şehri Samsung şirketi ile anılırken Ulsan şehri Hyundai ile anılıyor. Ulsan, Hyundai Motor Company tarafından işletilen dünyanın en büyük otomobil montaj fabrikasına ve yine Hyundai Heavy Industries tarafından işletilen dünyanın en büyük tersanesine ev sahipliği yapıyor. Yani bu şehir Güney Kore’nin önemli bir endüstri şehri.
Biz Suwon’a nasıl Samsung merkezini görmeye gitmediysek, Ulsan’a da Hyundai şirketlerini görmeye gitmedik. Amacımız Daewangam Parkı‘nda yürüyüş yapmak. “Daewangam” Korece’de kelime anlamıyla “Büyük Kral Kayası” demek (Daewang: “Büyük Kral, Am: Kaya veya kayalık). Bu isim, genellikle Goryeo veya Silla krallarıyla ilgili efsanelerle bağlantılı. Bir zamanlar bu park, Ulgi Parkı olarak adlandırılıyormuş. Ancak 2004 yılında parkın ismi Kral Munmu ve kraliçesinin bölgeyle ilgili efsaneleri onuruna değiştirilmiş.
Rivayete göre Silla Kraliçesi (kimi yerde Kral yazılıyor) Munmu, ölümünden sonra ülkesini korumak için bir deniz ejderhasına dönüşmek istemiş. Ejderha’ya dönüşen Munmu’nun ölümden sonra bile krallığının güvenliğini sağladığı söylenir. Efsaneye göre, kıyıda kaya oluşumlarının etrafındaki deniz yosunlarının yokluğu ejderhanın eseridir ve suları sonsuza dek berrak tutar. Ejderha kafasına benzetilen Daewangam Kayası’nın onun ruhunu simgelediğine inanılıyor. Biz parkın girişinden, o kayaya kadar yürümeye niyetliyiz. Bu mesafe yaklaşık 2 km kadar tutuyor. Bugünün en önemli ve tek aktivitesi de bu olduğundan zaman problemimiz yok.

Daewangam, Kore’nin doğu kıyısında yer alan bir sahil parkı. Parkta çam, sakura ağaçları, manolya, kamelya, ve forsythia ağaçlarından oluşan bir orman ve bu orman içinden geçen güzel bir yürüyüş parkuru var. Bu parkı Güney Kore programını yaparken, Ahopsan Bambu Ormanı ile birlikte fark etmiş ve gezi programına almıştım. Doğu Denizi’ne bakan bu park içinde bir deniz feneri (Ulgi Feneri) bulunuyor. Bu yöndeki yüyüşümüzün son noktası olan Daewangam Kayası anakaraya demir bir köprü ile bağlanıyor. Biz ekip olarak işte bu güzel yolu yürüyeceğiz. Bu noktadan sonra da Ulsan’da liman bölgesinde bizi bekleyen otobüsümüze doğru bir yürüyüş daha yapacağız.



Yürüyüşünüze başlamadan önce parkın girişindeki ofisten mutlaka bir park haritası edinin. Girişten sonra kısa bir yürüyüşle asma köprüye geleceksiniz. Daewangam Parkı Asma Köprüsü, Ulsan’daki ilk asma köprüdür. 303 metre uzunluğunda inşa edilen köprü, Daewangam Park’taki Hatgaebi ve Surubang kıyı yollarını birbirine bağlıyor. Köprü, ara destekler olmadan tek seferde kıyıdan kıyıya bağlanmakta ve şu anda ülkedeki asma köprüler arasında en uzun açıklıklı olanıdır. Bu köprü Hyundai Şirketinin şehre bir hediyesi. Finansmanı o şirketten olmuş. Deniz üzerinde bir köprü olduğu için Daewangam çevresindeki kıyı manzarasının tadını çıkarmayı unutmayın.



Asma Köprüyü geçtikten sonraki yürüyüşümüz bizi deniz fenerinin bulunduğu yere ulaştırdı. Parkur buraya kadar çok rahat yürünebiliyor.

Yolun sonunda, denize uzanan Daewangam Kayası’na bağlanan bir yaya köprüsü var. Bu köprüden geçip kayalıklara ulaşmak parkın en etkileyici noktası. Günün bu saatinde ortamda çok gezgin var.



Rota boyunca deniz manzaralı seyir terasları, dinlenme alanları ve fotoğraf noktaları bulunuyor.




Sonunda ejderhaya benzetilen ve tarih boyunca kendisine efsanevi görevler yüklenmiş kayalara ulaştık.



Kayadan ters tarafa, kıyıya doğru manzaranın keyfini çıkartıp, birkaç fotoğraf karesi de bu yönden aldık ve geri dönüşe geçtik.




Kıyıyı takip ederek Ulsan’da limana ulaştık. Yürüyüşü kolay ve çok keyifli bir yoldu. Bence bu parkta yürümek için Busan’a olan rotamızı değiştirmeye değdi doğrusu.




Ulsan’da rehberlerle buluşma sonrası otobüse yerleşip, Busan’a doğru yola çıktık. Yaklaşık 1 saat kadar yolumuz var. Busan’a varınca doğrudan otelimize gidip yerleştik. Tapınak konaklamasında duş alma şansımız olmamıştı. Biraz da alışık olduğumuz konfor dışı ortamda uyuyamamanın verdiği yorgunlukla yemek öncesi biraz dinlenmek iyi geldi. Sonra hep beraber yemek için dışarıya gittik. Rehberlerimizin yer ayırttığı bir restorana gidip kimimiz deniz ürünü ve kimimiz de et yemeği menülerimizi yedik. Menüler değişiyor ama yemekte soju ve bira ikilisi pek değişmiyor.


Yemek sonrası çevreyi tanımak amacı ile yürüyüşe çıktık. Önce Sahile yürüdük ve sonra da Busan sokak lezzetçilerinin bulunduğu sokağı keşfettik.




Bugünümüzün de sonuna geldik. Yarına Busan gezilerimizi anlatmaya başlarız.

Bir güne iki yazı sığdı. Aferin bana!
Gezekalın
Dr Ümit Kuru
13.11.2025
