• Arşivler

  • Diğer 531 aboneye katılın
  • Mart 2013 den beri

    • 378.071 ziyaretçi
  • Kasım 2025
    P S Ç P C C P
     12
    3456789
    10111213141516
    17181920212223
    24252627282930

Bir Ülke, İki Zaman: Güney Kore / Seul/Suwon-3. Gün

Bugün Seul dışında iki güzel yeri ziyaret edeceğiz. Gezilecek bu önemli yerler, Hwaseong Kalesi-Hwaseong Geçici Sarayı ve Namhansanseong Kalesi olacak (“seong” Korece “kale-hisar” anlamına geliyor). Daha sonra Seul’e döneceğiz ve Bongeunsa Tapınağı, Gangnam-gu Semti ve Coex Alışveriş Merkezi içindeki Starfield Kütüphanesi ile gezi gününü tamamlayacağız. Namhansanseong, daha az turist çeken daha bakir ve ama daha özgün bir kale. Sonbaharın sararmış, kızarmış yaprak manzaraları arasında, kale surları üzerinde yürüyüş yapmayı umuyorum. Hwaseong Geçici Sarayı önünde, geçmişteki Joseon askerlerinin eğitimlerine ait bir performans olan 24 Martial Arts Trials adlı gösteri de büyük bir merakla beklediğim olaylardan.

Seul’ün yaklaşık 30 km güneyinde bulunan Suwon, hem kültürel mirasıyla hem de sanayi ve teknoloji alanındaki önemiyle dikkat çekiyor. 1,2 milyon nüfuslu bu şehirde, dünya devlerinden Samsung Electronics’in genel merkezi bulunuyor. Bu yüzden bu şehir “Samsung City” olarak da anılır. Tabii ki biz Suwon’a, Samsung Electronics’i gezmeye gitmiyoruz. Amacımız 1997 yılından beri UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki Hwaseong Kalesi’ni ziyaret etmek. Bu bizim Güney Kore’deki 3. UNESCO Dünya Kültür Mirası eserimiz olacak.

Saat 10’u biraz geçe Suwon’a vardık ve doğrudan kaleye geçtik. Burada grup ikiye ayrıldı. Bir grubumuz kalenin 5,7 km’lik kale surlarının bir kısmında yürüyecekler. Bir diğer grubumuz ise “kraliyet treni” denen elektrikli araçlarla kale içini gezecekler. İki grup daha sonra askeri gösteride buluşacaklar ve geçici sarayı gezecekler. Saat 11:00’de başlayacak ve yaklaşık yarım saat sürecek olan Joseon askeri eğitim performansı için de Hwaseong Geçici Sarayının önünde olmamız lazım.

Hwaseong kelime olarak “Parlak Kale veya Çiçek Kale” anlamına geliyor. Bu kale hem tarihi hem de mimari açıdan büyük öneme sahip. Joseon Hanedanlığının 22. Kralı Kral Jeongjo, babası Veliaht Prens Sado’nun anısını onurlandırmak için 1794-1796 tarihleri arasında kaleyi inşa ettirmiş. Prens Sado, yaptığı zalimlikler, sapkınlıklar ve delilikler nedeni ile babası tarafından ölüme mahkum edilmiş. Ama kral soyundan birisinin kanını akıtmak da yakışık almayacağından, veliaht prens bir pirinç sandığına kapatılarak ölüme terk edilmiş.

Jeongjo, babasına yapılan bu olayı unutamamış ve babasına adanmış bir şehir (Suwon) ve kale (Hwaseong) kurarak onun itibarını iade etmeye çalışmış. Aynı zamanda kraliyet merkezini Hanyang’dan (Seul’un eski adı), Suwon’a taşımayı düşünmüş. Başkenti taşıma eylemi hiç gerçekleşmemiş ama babası adına geçici bir saray yaptırmayı başarmış. Onun mezarını da buraya taşıtmış ve zaman zaman ziyaret ederek, geçici sarayda kalmış.


Kore’de, bu kale inşası öncesi, şehir veya kasaba için basit bir duvar örmek ve savaş zamanlarında insanların tahliye edilebileceği ayrı bir dağ kalesi yapmak, yöntem olarak tercih ediliyormuş. Bu kale, çevresinde surlarla, içinde savunma kalesi ve şehir merkezi unsurlarını bir arada içerecek şekilde planlanmış ve inşa edilmiş. Dört ana kapı, kasabanın kapıları olarak kullanılmış. Hwaseong Kalesi, geleneksel Kore mimarisi ile erken modern mühendisliğin birleşimini yansıtan nadir örneklerden biridir ve bu nedenle de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içine alınmıştır.

Dönemin ünlü bilim insanları kalenin yapımında görev almışlar. Kale inşasında o dönem için yenilikçi sayılacak mühendislik araçları olan makara sistemleri, vinçler ve kasnaklar gibi araçlar kullanılmış. Kalenin Changnyongmun (doğu), Hwaseomun (batı), Janganmun (kuzey, en büyük kapı), Paldalmun (güney) olmak üzere 4 ana kapısı var. Düşmanı gözlemlemek için gözlem kuleleri yapılmış. Savunma ve okçuluk için taretler ve nişan noktaları inşa edilmiş.

Kalede ilginç diğer bir yapı, bir örneğini gezimizin N Seul Kule bölümünde gördüğümüz, işaret kulesidir. Burada duman veya ateşle farklı sinyaller vermek için beş bacalı bir sistem var. Bacalardan bir tanesi yakıldığında barışı işaret eder, ikisi düşmanın görüldüğü anlamına gelir. Üç baca birden yakılırsa düşmanın yaklaştığını uyarır, dördü düşmanın şehre girdiğini ve beş sinyal yakıldığında ise savaşın başladığını bildirir. Yani beş bacadan duman çıkması “artık geçmiş ola” anlamına geliyor 😜 (fotoğraf maalesef internetten. Changnyongmun Kapısından başlayan surlarda koştur koştur yürüdük de, aşağıdaki fotoğrafı çekmek için biraz daha gitmedik 😔)

Kale içindeki Haeng Sarayı (Haenggung), Kralın geçici olarak konakladığı küçük bir saraydır. Kral hem savaş sırasında buraya sığınırmış ve hem de babasının mezarına ibadet ziyaretleri sırasında da burada konaklarmış. Günümüzde Nisan-Ekim ayları arasında kapının önünde düzenli olarak dövüş sanatları gösterileri de düzenlenmekte.

Kalenin Doğu Kapısı olan Changnyongmun Kapısı‘na yakın Yeonmudae Turist Merkezinde otobüsten indik ve yakında bulunan Suwon Hwaseong Turist Treni (Hwaseong Turist Tramvayı veya Hwaseong Kraliyet Treni) ile gidecek bir grup arkadaşımızı araçlarına bindirdik. Fotoğrafı yukarıda gözüken turistik araç, son Joseon İmparatoru Sunjong‘un arabası ve Joseon Hanedanlığı kraliyet tahtırevanından esinlenerek yapılmış. Kraliyet treni ile alınan kale turu yaklaşık 20 dakika sürüyor.


Benim de içinde bulunduğum grup ise, bu noktadan güneye doğru, kale surlarının bir kısmını yürümeye başladık. Tüm kale surlarını yürümeye kalksak, yaklaşık 3-4 saate gereksinimimiz olacak. Ama bizim o kadar vaktimiz yok. Bu nedenle kale surlarında kendimize göre bir rota belirlememiz gerekti. Doğrusu yürümeye mecbur kaldığım rota, yürümek istediğim kısım değildi. Bu kısım (fotosu yukarıda) zamanında (ve hala) okçuluk eğitimlerinin ve şimdilerde balonla yukarıdan kaleyi görme aktivitelerinin yapıldığı bölüm.

Yukarıda Hwaseong Kalesinin şematik planını görüyorsunuz. Ben başlangıçta Hwaseomun (Batı) Kapısı’ndan, Paldalmun Kapısı yönüne yürümek ve oradan da Haeng Sarayındaki aktiviteye yetişmek üzerine plan yapmıştım. Batı Kapısı yerine farklı bir kapıda bırakılınca, bu yürüyüşü saray gezisi sonrasında yapmak zorunda kaldım.

En çok önerilen yürüyüş rotası Hwaseomun Kapısı‘ndan Changnyongmun Kapısı‘na olan ve standart bir yürüyüşle 50 dakika süren yürüyüş rotası. Bu rota kale surlarının en güzel manzaralarını içeriyor ve düz bir zeminde gidiyor.

Muhafız köşkü, topçu köşkü (Hwaseong Kalesi’ndeki beş topçu köşkü arasında en yüksek olanıdır) ve muhafız karakolunun yanından geçiyor. Hwaseomun Kapısı, Hwaseo Parkı, Jangangmun Kapısı, Hwahongmun Sel Kapısı’na giden bu çok popüler bir yürüyüş rotasını, askeri eğitim performansı ve saray gezisi sonrası yaptık.

Daha sakin ama manzaranın en güzel olduğu rota olan Paldalmun Kapısı (Güney) yönünde, Paldalsan Dağına doğru olan yürüyüş rotası biraz yokuş içermesi ile zorlu.

Benim, yapabilen gezginler için önerim; Changnyongmun Kapısı‘nda Hwaseomun Kapısı yönüne doğru yürüyüş yapmanızdır.

Bu yürüyüş sonrasında Haeng Sarayı önünde saat 11:00’de olan askeri eğitim performansını yakalamanız ve sarayı gezmeniz güzel olur. Bu rota ile tüm önemli eserleri görmüş olacaksınızdır.

Artık size saat 11:00 Haeng Geçici Sarayı önünde izlediğimiz performansı anlatabilirim. Bu konuda önce benim ve gezi arkadaşım Ömer’in videolarından yaptığım kısa bir filmi paylaşayım.

Önce yakın dövüş, sonra mızraklar ve en sonda da kılıç kullanılarak gerçekleştirilen askeri gösteriyi gözümüzü kırpmadan izledik. Yaklaşık 30 dakika sürüyor. Gösteriyi önlerde ve iyi bir yerde izlemek için erkenden orada olmanız gerekiyor. Bu gösteriyi izlerken, çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Zamanın silahlarını kullanmakta ne kadar da ustalar!

Kore’de, Kral’ın başkent dışındaki şehirlerde konaklamak için kullandığı geçici saraylara “Haenggung” adı veriliyor. Suwon’da, Hwaseong Kalesinin geçici sarayının ismi de Hwaseong Haenggung. Joseon döneminde inşa edilen sayısız “haenggung” arasında, Hwaseong Haenggung, ölçeği ve işlevleri bakımından en iyisiydi ve etrafındaki sur kalesiyle birlikte siyasi ve askeri öneme sahipti.

“Yeni Yurt / Yeni Şehir Kapısı” anlamında “Sinpungnu” diye adlandırılan sarayın güzel kapısı, kralın bölgeye duyduğu bağlılığı simgeleyecek şekilde iddialı. Saray içinde resmi tören alanı ve saray dışından gelen yüksek rütbeli konukların konakladığı evler, kralın özel konutları ve davet salonları bulunuyor.

Saray gezisi sonrası, yukarıda bahsettiğim gibi önce sel kapısı kısımlarına yürüdük. Sonra da dere boyu aşağı yöne gittik. Haenggung-dong Mural Köyü içinden geçerek Hwaseomun Kapısı ‘ndan çıktık. Buradan da otobüse binerek diğer gezeceğimiz Namhansanseong Kalesi’ne doğru yola çıktık.

Biz öğle yemeğini Suwon’da yemedik. Ama ben size Suwon’da yemenizi tavsiye ederim. Suwon, bir tür soslu ızgara olan, galbisi ile meşhur (özellikle “wang galbi”-kaburga galbi). Suwon’da tavuk, özellikle bütün kızarmış tavuk (Tongdak) çeşidi de çok tercih ediliyor. Hatta Paldal-gu civarındaki caddenin ismi de “Tongdak (Tavuk) Caddesi”. Buradan gitmeden tavuk yemeyi ve hatta yiyeceğim yeri –Jinmi Chicken– bile seçmiştim. Gerçi Andong’da yediğimiz tavuğun üstüne bir tat olur muydu? Bilemeyeceğim!

Hwaseong Kalesi gezimiz ardından, günümüzde Güney Kore’nin egemenliğinin bir simgesi olarak görülen UNESCO Dünya Mirası listesindeki Namhansanseong Kalesini ziyaret edeceğiz. Kale, pazartesi günleri ziyarete kapalı. Bu kale haziran 2014’te UNESCO Dünya Mirası listesine alındı. Bizim Güney Kore’deki 4. UNESCO Dünya Kültür Mirası eseri ziyaretimiz, Namhansanseong Kalesi‘ne olacak. Yani biz bugün iki UNESCO eserini birden gezmiş oluyoruz. Ama önce öğle yemeği işini halletmeliyiz.

Öğle yemeğini kaleye yakın, salaş bir mekanda yedik. Gün gayet güzel geçiyor ve benim esas beklentim sararan yapraklar üzerimize düşerken Namhansanseong Kalesi’nin surlarında yürümek. Ama yaprakların o hale gelmesi için 10 gün daha gerekiyormuş.

Namhansanseong Kalesinin, özellikle doğa tutkunlarına sunabileceği çok şey var. Namhansanseong, muhteşem sonbahar yapraklarıyla yerli halk arasında özellikle popülermiş. Seul’e yakın, turist kalabalığından uzak ve en iyi sonbahar yapraklarını gözleyebileceğiniz destinasyonlardan biri tanesi burası.


Seul’ün yaklaşık 25 km güneydoğusunda bulunan Namhansanseong, Birleşik Silla döneminde 672 yılında Jujangseong Kalesi olarak inşa edilmiş ve daha sonra Joseon Hanedanlığı’ndan Kral Injo’nun hükümdarlığı sırasında, ulusal bir acil durum halinde Kral ve halkı için bir sığınak oluşturmak amacıyla 1626 yılında yeniden yapılandırılmış. Yani Namhansanseong, Joseon Hanedanlığı’nın acil durum başkenti olarak tasarlanmış. Savaş zamanlarında Hanyang’ın (Seul’un eski adı) saraylarının yerine hizmet vermek üzere inşa edilmiş.

Zamanında burası, kralın ofisi ve yaşam alanı, yerel yönetim salonu, Kraliyet Atalar Tapınağı, sunak, gölet, köşk ve arka bahçe’den oluşan, savunma kalesiyle çevrili, kendi kendine yeten bir saraydı.

Namhansanseong Kalesi’nin surları iyi korunmuş ve surların toplam uzunluğu 12,4 km. Bu kale iyi ve bakımlı yürüyüş parkurlarına da sahip. Süresi 1 saatten 3.5 saate kadar değişen 5 adet ana yürüyüş parkuru var. Bir de ormanın içine giren ara parkurlar var.

Biz bir grup arkadaş, bu parkurlardan bir tanesinde yürüyüş yapmayı daha Kore’ye gitmeden planlamıştık. Yaklaşık 60 dakika sürecek olan 3 km’lik ve 2 numaralı parkuru yürüyüş parkuru olarak tercih ettik. Alana girişte turizm ofisinde çok güzel haritalar bulabilir ve rotanızı seçerek, güzel bir ortamda yürüyebilirsiniz.

Benim bu rotada en sevdiğim kısım Batı Kapısından sonraki kısım oldu. Ah! Bir de yaprakların daha çok sarardığı zamana burada bu yürüyüşü yapabileydik ne kadar güzel olurdu.

Surlardan Seul’un ve Lotte World Tower’ın dev kulesinin karşıda gözüktüğü bir noktadan manzara çok güzeldi.

Bugünün diğer bir ziyaret yeri, 23 metrelik Maitreya Budha (Budist inanışına göre gelecekte dünyaya gelecek olan Budha) heykelinin bulunduğu Budist tapınak kompleksi Bongeunsa Tapınağı. Bongeunsa Tapınağı (Yüce Erdem Tapınağı (-sa eki Budist tapınak anlamındadır)), Silla Krallığı döneminde, 794 yılında inşa edilmiş. Tapınağın ilk kurulduğundaki ismi Gyeonseongsa imiş. Kelime olarak “Hakiki doğayı görme tapınağı” anlamına geliyor (Zen Budizminde aydınlanma kavramı).

Joseon Hanedanlığının bir döneminde Budizm devlet dini olmaktan çıkarılmış, yerine Konfüçyüsçülük (özellikle Neo-Konfüçyüsçülük) devlet ideolojisi haline getirilmiş. Ancak bazı krallar ve saray mensupları Budizm’i desteklemeye devam etmişler. Bu inancı devam ettiren bir kraliçe zamanında Gyeonseongsa Tapınağı restore edilmiş ve ismi Bongeunsa olarak değiştirilmiş.

Ad değişikliğinden sonra Bongeunsa Tapınağı, Budist faaliyetlerin merkezlerinden biri haline gelmiş. Joseon döneminde Budist rahiplerin resmi eğitim aldığı az sayıdaki tapınaktan birisi olmuş. Bongeunsa Tapınağı, tarih boyunca birçok değişim ve gelişim yaşamış. Özellikle 16. yüzyılda büyük bir restorasyon geçirmiştir ve bu restorasyon sırasında, tapınağın birçok yapısı yeniden inşa edilmiş ve yenilenmiş.

Günün son gezisi, Seul’ün en modern, yoğun ve en pahalı bölgelerinden birisi olan Gangnam’a olacak. Gangnam-gu, Han Nehri’nin güneyinde (“Gangnam” kelimesi kelime anlamıyla “nehir güneyi” demek) yer alan, lüks alışveriş mağazaları, Kore kahve zincirleri, tematik kafeler, üst sınıf restoranlar bulunduğu, eğlence sektörünün kalbinin attığı bir merkez. “Gangnam Style” (PSY, 2012) bu bölgenin modern, zengin ve şık yaşam tarzını şarkısı ile hicvederek anlatmış ve meşhur olmuştu.

Meydanda bulunan PSY’nin dünyaca ünlü K-pop şarkısı “Gangnam Style” anısına yapılan Gangnam Style heykeli önünde bir fotoğraf çektirdik. Bu yetmedi, aşağıdaki videoda olduğu gibi bir de Turkish Gangnam Style dansımızı ettik. Bu kadar gezmenin üstüne hala dans eder haldeyiz ya! Helal olsun bize…


Asya’nın en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan Starfield Coex Mall bu semtte bulunuyor. BU merkez gerçekten de inanılmaz derecede büyük ve bu kadar yorgunluk üstüne içini gezmeye yeltenmedik bile. İçerisinde devasa bir akvaryum ve harika bir kütüphane var. Biz buraya sırf Starfield Library’i görmek için girdik.

2800 metrekare alan üzerine kurulu bu kütüphanede dijital ve yazılı olarak 70 binden fazla kitap bulunuyor. İnsanlar burayı sadece kitap okumak için değil aynı zamanda içindeki cafede buluşup oturmak için de kullanıyor. İçinizde birazcık olsun kitap sevgisi bulunuyorsa buradan çok zevk alacaksınız. İki kata yayılan ikonik raflar nedeniyle yürüyen merdivenle yukarı çıkarken çok dikkatli olmanız gerekiyor. Zira kitaplıkların kendine has güzelliği ve mekanın büyüleyici atmosferi dikkat dağıtabiliyor.

Yazarlarla buluşmalar, edebiyat tartışmaları, şiir dinletileri, konferanslar gibi çeşitli etkinlikler düzenli olarak gerçekleştiriliyor. Tüm bunlar Starfield Kütüphanesi’ni diğer kütüphanelerden ayırıyor ve artık bir gizli ipucu olmasa da kesinlikle Seul’ün en ikonik, mutlaka görülmesi gereken yerlerinden biri.

Otobüse binip bir grup otele giderken, biz Myeondong’da inip sokak lezzetleri ile karnımızı doyurmak istedik. Gecenin bu saatinde bile bu yazının fotoğraflarını seçerken, Seul’de bu sokak tezgahlarında yediğimiz ayaküstü yemeklerin lezzeti aklıma geldi.

Bugün iflah olmaz şekilde gezmeye devam ediyoruz. Seul’deki son gecemizde Cheonggyecheon (Çonggeçon diye okunuyor) Deresi’ne yapılan çevre düzenlemesini görmek ve biraz da orada yürümek istedik.

Bu dere, Seul’ün merkezinde, Gwanghwamun Meydanı ve Jongno bölgesine çok yakın bir yerde bulunuyor. Eskiden üzeri kapatılmış bir su yolu iken, 2000’li yıllarda büyük bir kentsel yenileme projesi kapsamında restore edilmiş ve bugünkü haline getirilmiş. Yaklaşık 11 km uzunluğunda ve yürüyüş yolları, köprüler, sanat enstalasyonları ve ışıklandırmalarıyla çok güzel bir şehir içi yürüyüş alanı. Akşamları da ışıklandırmaları ve ışık gösterileri ile ilginç bir yer oluyor.

Burada son noktadan çıkınca beni bir sürpriz bekliyordu; İki gecedir Gwanghwamun Meydanı‘nın gece görüntüsünü görmek istediğimi söyleyip duruyordum ama bana eşlik edecek gezgin bulamıyordum. Dere yatağından çıkınca kafamızı kaldırıp baktığımızda karşımızda Amiral Yu Sun sin Heykelini gördük.

Gece, ışıl ışıl meydanda heykeller ve sarayın kapısı nefis gözüküyordu. Doya doya seyrettik ve sonra yürüyerek otelimize geri döndük. Tüm gezi boyunca 121 km yol yürüdüğümü daha önce söylemiştim. Bunun 20 km’sini bugün yürümüşüm…

Ne yorucu ama ne güzel bir gündü be dostlar!

Gezekalın..

8.11.2025

Dr Ümit Kuru

Yorum bırakın

Yorum bırakın